HÜDA PAR’dan “Anayasa” Çıkışı: Kemalizm’den Arındırılmalı

Yeni anayasa tartışmalarına ilişkin değerlendirmede bulunan HÜDA PAR Genel Başkan Vekili Halef Yılmaz, “12 Eylül darbecilerinin dayatmalarının hâşa vahiymiş, Allah kelâmıymış gibi kutsal ve dokunulmaz görülmesi akıl, inanç ve bilim zaviyesinden nereye oturtulacaktır? Aksi takdirde ne düzeltilmiş olacak? Neyi değişecek? Neresi yeni olacak? Neye çâre olacak? Niye değişecek?” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Mesele; bu millete dayatma ile hile ile çökmüş olan batıl bir ideolojinin ve kişilerin ilahlaştırılması yanlışının sonlandırılarak, bir asırdır milleti batıya gönüllü kul köle yapmaya çalışan ve batının teknik ve ilerlemesini değil, sapıklık ve batıl kültürünü taklid eden Kemalizm zihniyetinden anayasanın arındırılmasıdır.”

Hür Dava Partisi (HÜDA PAR) Genel Başkan Vekili Halef Yılmaz, sosyal medya hesabından, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Numan Kurtulmuş’un, yeni anayasa tartışmalarına ilişkin, “İlk 4 madde tartışması yapmanın bir zaman kaybı olduğuna inanıyorum” şeklindeki açıklamasını değerlendirdi. Halef Yılmaz, şu ifadeleri kullandı:

“Mesele, ilk 4 maddeden çok daha önemli ve büyüktür. Yeni bir Anayasa’dan bahsedilecekse eskisinin omurgası üzerine yapılacak yamalar, bunu yeni bir anayasa yapmayacaktır. Sadece darbeciler tarafından hazırlanmış eski Anayasa üzerinde bazı değişiklikler yapılmış olacaktır.

Mesele; Şekilsel değişikliklerden ibaret bir düzenleme yapmak olmamalıdır. Mesele, toplumumuzun tüm kesiminlerine ve medeniyet değerlerimize, inancımıza, geçmişimizden gelen büyük müktesebatımıza ve adaleti ikame edecek birlik beraberlik ruhuna hizmet edecek ve büyük mefkûremizle geleceğimizi şekillendirip halkımızın ve bize sığınanların can, mal, akıl, nesil ve din emniyetlerinin tesis edildiği adil bir sistemi inşa ve ihya etmektir.

Mesele; Bu milletin birlikteliğine, huzuruna, selametine ve değerlerine hizmet edecek, halkımızın hissiyat ve inancını yansıtıp temsil edecek, geçmiş yüzyılın yanlışlarını tekrar ettirmeyecek, yaşananlardan ders ve ibret alarak darbecilerin dayatması dışlayıcı ideolojik unsurların arındırılarak sivil ve yepyeni bir sözleşmeyi yapmak olmalıdır.

Mesele; Bu millete dayatma ile hile ile  çökmüş olan batıl bir ideolojinin ve kişilerin ilahlaştırılması yanlışının sonlandırılarak bir asırdır milleti batıya gönüllü kul köle yapmaya çalışan ve batının teknik ve ilerlemesini değil sapıklık ve batıl kültürünü taklid eden kemalizm zihniyetinden Anayasa’nın arındırılmasıdır.

Mesele; Irkçı kafatasçı jakoben dayatmalara gerekçe yapılan nitelemelerden vazgeçip ülke sosyolojisine ve hakikate uygun şekilde toplumun bütün farklılık ve dillerinin kabul edilerek sadece fiziki değil gönülden inanç birliğinin yeniden sağlanmasıdır.

Mesele; Laiklik adı altında milletimizin dini olan İslam’a düşmanlığa sebep olan bütün yanlışların düzeltilmesidir. İlk 4 maddenin bundan istisna tutulması meseleyi çözecek midir? 12 Eylül darbecilerinin dayatmalarının hâşa vahiymiş, Allah Kelâmıymış gibi kutsal ve dokunulmaz görülmesi akıl, inanç ve bilim zaviyesinden nereye oturtulacaktır? Aksi takdirde ne düzeltilmiş olacak? Neyi değişecek? Neresi yeni olacak? Neye çâre olacak? Niye değişecek?”

Paylaşın

AK Parti’de “Değişim” Sancısı

31 Mart’ta gerçekleştirilen yerel seçimlerde CHP’nin ardından ikinci parti konumuna gerileyen Adalet ve Kalkınma Partisi’nde (AK Parti) değişim sancısı yaşanmaya devam ediyor.

Partisinin 23. yıl kuruluş yıldönümünde konuşan AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yorulanların bırakmasını istemişti.

Bunun üstüne AK Parti Merkez Karar ve Yönetim Kurulu, Erdoğan başkanlığında 3 Eylül Salı günü bir araya gelecek. Bu toplantıda kongre takvimi başlatılacak. 8’inci Olağan Büyük Kongre’nin takvimine göre önce belde, sonra ilçe, il ve son olarak büyük kongre yapılacak.

A Haber’e göre sürecin ekim ayında başlatılması, Ramazan Bayramına kadar il kongrelerinin tamamlanması, mayısta ise büyük kongreye gidilmesi planlanıyor.

Mart 2021’i referans alarak, AK Parti olağan kongresini seçimler nedeniyle yasal sürenin 1 yıl üzerinde, 2025’te gerçekleştirecek. Bu kongre ile birlikte, ülke genelindeki parti kadroları da yeniden değerlendirilecek.

Erdoğan, parti yönetim organı olan ve yedekleriyle birlikte 110 üyeden oluşan Merkez Karar ve Yönetim Kurulu için yetki sahibi olacak. Erdoğan’ın, parti vitrini ve A takımında da değişiklikler yapması bekleniyor. AK Parti yetkilileri, kongre sürecini 2028 seçimlerine yönelik yeni kadroların belirlenmesi olarak değerlendiriyor.

Paylaşın

DEM Parti, Eylül Ayından İtibaren “Örgütlenme Seferberliği” Başlatıyor

DEM Parti, eylül ayından itibaren, AK Parti ve MHP iktidarının muhaliflere yönelik baskı politikalarına karşı yeni bir “örgütlenme seferberliği” başlatmayı planlıyor. “Örgütlenme seferberliği” ile parti yönetimlerinin daha aktif hale getirilmesi planlanıyor.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Merkez Yürütme Kurulu’nun (MYK) 26 Haziran’da gerçekleştirdiği toplantıda açığa çıkan kararlar doğrultusunda, Eylül ayında iki önemli konferans yapılacak. 13 Eylül tarihinde Kadın Örgütlenme Konferansı, 14-15 Eylül tarihleri arasında ise Merkezi Örgütlenme Konferansı düzenlenecek.

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) İnşaat Mühendisleri Odası’nda (İMO) düzenlenecek konferanslar yaklaşırken, DEM Parti birçok ilde çalışmalarını sürdürüyor.

Tüm il eş başkanları, Parti Meclisi (PM) üyelerinin doğal delege olarak katılım sağlayacağı konferansın delegasyonu, çeşitli kurumlara ve bileşen partilere verilen kotalarla tamamlandı. Kadın Örgütlenme Konferansı’na 200, Merkezi Örgütlenme Konferansı’na ise 360 delege katılacak.

Özellikle yerel seçimler sonrası parti içi işleyişlere dair seçmen tarafından getirilen eleştirilerin de gündeme alınacağı konferanslarda, örgütlenme modeli üzerine tartışmalar gerçekleştirilecek. Öte yandan, AKP-MHP iktidarının Kürt siyasal hareketi ve muhaliflere dönük yoğunlaştırdığı baskı politikalarına karşı bir “örgütlenme seferberliği” başlatılacak.

Mezopotamya Ajansı’ndan Fırat Can Arslan‘ın edindiği bilgilere göre; özellikle yerel seçimlerde DEM Parti’nin yaşadığı “yereldeki örgütler ile genel merkez arasındaki iletişimsizlik ve halk ile doğru temelde diyalog kuramama ” gibi dikkat çeken sorunlara dair çözümler sağlanması beklenen konferansta, Halkın Emek Partisi’nden (HEP) bugüne 32 yıllık demokratik siyasi mücadele deneyimlerinin güncelleştirilmesi ve daha verimli hale getirilmesi esas alınacak.

Demokratik Kürt siyasetinde geçmişten bu yana görev almış yöneticiler ve delegelerin de katılımıyla gerçekleşen il ve ilçe yönetim toplantılarında hazırlanan raporlarla birlikte konferansa dönük hazırlıklar somutlaşırken, söz konusu raporlar DEM Parti Yerel Yönetimler Kurulu’nun 3 Ağustos’ta Wan’da düzenlediği “Demokratik Yerel Yönetimler Çalıştayı’nda” sonuçlanmıştı. Tüm belediye eşbaşkanlarının katılımıyla gerçekleşen çalıştayda, Kürt halkının kendini yönetme talebine sahip çıkacağı ifade edilmişti. Söz konusu çalıştayda, Eylül ayındaki konferansa bir model önerisi taşıma amacı güdüldü.

Konferansta, Halkların Demokratik Partisi’nden (HDP) Yeşil ve Sol Gelecek Partisi’ne ve son olarak DEM Parti’ye geçiş sürecinde birçok il ve ilçede gerçekleşen olağan üstü kongreler sonrası şekillenen yönetimlerin “örgütlenme seferberliği” ile önümüzdeki dönemde başlayacak olağan kongre süreciyle birlikte daha aktif hale getirilmesi de hedefleniyor. Bu ihtiyaca cevap olabilmesi adına açılan “Parti Okulu”ndaki eğitimlerle ise süreç daha da kolaylaştırılmaya çalışılıyor. Konferansın odak noktalarından biri de Parti Okulu planlaması olacak.

DEM Parti, olası bir baskın seçime tam anlamıyla hazır olabilmek adına Eylül ayından itibaren çalışmalarını sürdürecek.

“İttifak” soruları yanıt bekliyor

Son olarak 21 Ağustos’ta toplanan DEM Parti MYK’sinin gündem maddelerinden biri olan “ittifak” tartışmalarına dair ise somut bir adım henüz atılmış değil. “Demokrasi İttifakı” vurgusunun yapıldığı MYK’de çalışmaların hızlandırılması için bizzat Eş Genel Başkanlar Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan’ın temaslarda bulunmasına ve ilgili bir komisyonun kurulmasına karar verilmişti.

Bununla birlikte DEM Parti bünyesindeki bileşen zemininin ve son iki seçim sürecinde sol-sosyalist parti ve kurumlarla oluşturulan ittifak deneyimlerinin beklenen etkiyi yaratmaması da kamuoyunun yönelttiği dikkat çekici eleştirilerin başında geliyor.

Paylaşın

Meclis Başkanı’ndan Can Atalay Açıklaması: Mahkeme Kararını Değiştiremeyiz

Can Atalay’ın AYM kararına rağmen tahliye edilmemesine ilişkin konuşan TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, “Bizim prosedürlerimiz içerisinde Anayasa Mahkemesi’nin bize yazdığı bir metin yok. Dolayısıyla biz Anayasa Mahkemesinin hangi kararını okutacağız?” dedi ve ekledi:

“Bana birisi ‘TBMM Başkanı yazı yazmış ve falanca mahkemenin verdiği yargı kararını ortadan kaldırmış’ diye bir yol söylesin. TBMM olarak her şeyi yapabiliriz. İsterse yüksek yargı kurumlarının fonksiyonlarını bile değiştirebilir, Anayasa değişikliği yapar, yasamanın böyle bir gücü var ama yasamanın bir mahkeme kararını değiştirme gücü yok.”

Gezi Parkı davası kapsamında tutuklanan ve Türkiye İşçi Partisi’nden (TİP) Hatay Milletvekili Can Atalay’ın Anayasa Mahkemesi (AYM) kararına rağmen tahliye edilmemesine tepkiler gelmeye devam ederken, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’tan yeni bir açıklama geldi.

Habertürk canlı yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtlayan Numan Kurtulmuş, “İlk 4 madde tartışması yapmanın ben zaman kaybı olduğuna, Türkiye’de lüzumsuz tartışmaların kapısını açacağına, bu anayasa tartışmalarını da başından zehirleyeceğine inanıyorum” dedi. Kurtulmuş, parlamentoda bulunan büyük bir çoğunluğun ilk 4 maddeyle ilgili değişiklik talebinin olmadığını vurguladı.

Meclis’te bulunan partilerin tamamının ya yeni anayasa ya çok köklü bir anayasa değişiklik teklifini ya seçim beyannamelerinde ya da parti programlarında ifade ettiğini dile getiren Kurtulmuş, şöyle devam etti: “Şimdi birinci tur bitti. Bundan sonrasını inşallah güzel, açık bir şekilde yürüteceğiz. Sadece siyasi partiler değil, bütün toplum kesimlerine yayacağız. TBMM’nin öncülüğünde bu süreç yürütülecek.”

‘Mahkeme kararını değiştiremeyiz’

Can Atalay’ın milletvekilliğini düşürülmesine yönelik tutumuna ilişkin eleştirilerle ilgili soru üzerine de Kurtulmuş, şunları kaydetti: “Bizim prosedürlerimiz içerisinde Anayasa Mahkemesi’nin bize yazdığı bir metin yok. Dolayısıyla biz Anayasa Mahkemesinin hangi kararını okutacağız?

Bana birisi ‘TBMM Başkanı yazı yazmış ve falanca mahkemenin verdiği yargı kararını ortadan kaldırmış’ diye bir yol söylesin. TBMM olarak her şeyi yapabiliriz. İsterse yüksek yargı kurumlarının fonksiyonlarını bile değiştirebilir, Anayasa değişikliği yapar, yasamanın böyle bir gücü var ama yasamanın bir mahkeme kararını değiştirme gücü yok.”

Paylaşın

Seçim Anketi: CHP Yüzde 31.7 AK Parti Yüzde 29.5

“Bu pazar genel seçim olsa, hangi partiye oy verirsiniz?” sorusunun yöneltildiği seçmenlerin, yüzde 31.7’si CHP yanıtını verirken, yüzde 29.5’i AK Parti yanıtını verdi.

Haber Merkezi / Seçmenlerin, yüzde 11.2’si MHP’ye, yüzde 8.7’si DEM Parti’ye, yüzde 5.1’de YRP’ye oy vereceklerini belirtiler.

ORC Araştırma, Ağustos 2024’te yaptığı Siyasi Eğilimler Araştırması ile “Bu pazar genel seçim olsa” anketinin sonucunı paylaştı.

36 ilde yapılan ankette 4510 katılımcıya, CATI (Bilgisayar Destekli Telefonda Anket) yöntemiyle “Bu pazar genel seçim olsa, hangi partiye oy verirsiniz?” sorusu yöneltildi.

Anket sonuçlarına göre, CHP’nin 31,7 puan ile ilk sırada yer aldı.

29,5 puan ile listenin ikinci sırasında AK Parti yer alırken diğer partilerin sıralaması ise şöyle oldu:

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP): Yüzde 11,2
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti): Yüzde 8,7
Yeniden Refah Partisi (YRP): Yüzde 5,1
İYİ Parti: Yüzde 4,5

Zafer Partisi (ZP): Yüzde 3,4
Büyük Birlik Partisi (BBP): Yüzde 2,1
Türkiye İşçi Partisi (TİP): Yüzde 1,5
Diğer: Yüzde 2,3

ORC Araştırma’nın Haziran 2024’te aynı araştırma kapsamında 5620 kişi ile yüzyüze yaptığı anket sonuçlarına göre CHP ile AK Parti arasında 2,6 puan vardı.

CHP 33,2 puan ile ilk sırada, AK Parti 30,6 puanla ikinci sırada yer almıştı.

Paylaşın

Kerkük’te Türkiye’ye Ait SİHA Düşürüldü: Dışişleri Bakanlığı’ndan Açıklama

Irak’ın Kerkük kenti semalarında Türkiye’ye ait bir SİHA (Silahlı İnsansız Hava Aracı) düşürüldü. Dışişleri Bakanlığı ” Irak makamlarıyla koordinasyon sağlandı” açıklamasında bulundu.

Türkiye’ye ait bir Aksungur SİHA’nın Kerkük’ün Tısın semtinde düşürüldüğü ileri sürüldü. Irak Hava Savunma Kuvvetleri’nden yapılan açıklamada Türkiye’ye ait bir SİHA’nın düşürüldüğü ifade edildi.

Rûdaw’ın haberine göre, bugün saat 10:39 sularında Türkiye’ye ait Aksungur SİHA’sı Kerkük semalarında Irak Hava Savunma Kuvvetleri tarafından düşürüldüğü aktarıldı. Irak medyasına göre Aksungur SİHA’sı, Irak hava savunma sisteminin ateşlediği 4 uçaksavar füzesiyle düşürüldü.

Irak ordusu Kerkük Operasyonlar Komutanlığı da, “izinsiz uçuş gerçekleştirdiği sebebiyle kimliği bilinmeyen bir İHA’nın düşürüldüğünü” bildirdi.

Dışişleri Bakanlığı’ndan açıklama

Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Öncü Keçeli, yaşanan hadiseye ilişkin açıklama yaptı: “Bugün Kerkük’te yaşanan hadiseyle ilgili açıklama Irak Ortak Operasyonlar Komutanlığı tarafından yapılmıştı. Olayın tüm ayrıntılarıyla aydınlatılması için Irak makamlarıyla koordinasyon sağlanmıştır. Türkiye’nin terörle mücadelede kararlılığı tamdır.

Türkiye, Irak topraklarında yuvalanmış terör örgütüyle mücadelesini, BM Şartı’nın 51. maddesinde yer alan meşru müdafaa ilkesi uyarınca sürdürmektedir. Türkiye ve Irak arasında terörle mücadele alanında giderek kuvvetlenen güçlü ve ortak bir irade bulunmaktadır.

Son dönemde PKK’nın Irak’ta ‘yasaklı örgüt’ ilan edilmesi ve 15 Ağustos tarihinde Ankara’da imzalanan’ askeri, Güvenlik İşbirliği ve Terörle Mücadeleye dair Mutabakat Zaptı’ bu yaklaşımın ürünleridir. Söz Konusu işbirliğinin sahada somut sonuçlar vermesi ve bu amaçla yetkili makamlar arasındaki eşgüdümün artırılması hususunda her iki ülke de kararlıdır”

Paylaşın

Suriye İle Normalleşme: Türkiye’den Dört Şart

Türkiye ile Suriye arasındaki ilişkilerin normalleşmesi için iki ülke yetkilileri tarafından verilen mesajlara bir yenisi eklendi. Son olarak Dışişleri Bakanlığı kaynakları, ilişkilerin 2011 öncesine dönmesi için Türkiye’nin dört şartını açıkladı.

TRT Haber’de yer alan habere göre; Ankara, Suriye ile ilişkilerin normalleşmesi için şu dört şarta sahip: Suriye’nin toprak bütünlüğünü ve birliğini muhafaza etmek üzere terör unsurlarından arındırılması,

Suriye’nin kendi halkıyla, kendi halkının meşru talep ve beklentileri temelinde 2254 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararı çerçevesinde gerçek bir ulusal uzlaşı sağlaması, bununla bağlantılı olarak güvenli ve onurlu geri dönüşler için gerekli koşulların oluşturulması, insani yardımların kesintisiz şekilde sürmesinden geçmektedir.

Normalleşmede ilk adım 28 Aralık’ta atıldı

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve Suriyeli mevkidaşı Faysal Mikdad, Suriye’de savaşın başladığı 2011 yılından bu yana dışişleri bakanları düzeyinde ilk kez resmi görüşme için Moskova’da bir araya gelmişti.

Toplantıda ilişkilerin normalleştirilmesinin yanı sıra Suriye’deki iç savaştan kaçarak Türkiye’ye sığınan 3,7 milyon Suriyeli mültecinin ülkelerine gönüllü geri dönmeleri konusunun da ele alınacağı kaydedilmişti.

Dışişleri Bakanlığı’nın internet sitesinde konuyla ilgili yer alan açıklamada “Türkiye ile Suriye arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesi hakkında görüş alışverişinde bulunulması, terörle mücadele, siyasi süreç, sığınmacıların gönüllü, güvenli ve onurlu dönüşleri de dahil olmak üzere insani konuların ele alınması planlanmaktadır” denilmişti.

Ankara ile Şam arasındaki normalleşme sürecinde Rusya’nın da girişimleriyle ilk somut adım bakanlar düzeyinde 28 Aralık’ta atılmıştı.

Moskova’da 28 Aralık 2022’de Türkiye, Rusya ve Suriye savunma bakanları ve istihbarat başkanlarının katılımıyla yapılan üçlü toplantıda Suriye krizi, mülteci sorunu ve Suriye topraklarında bulunan tüm terör örgütleri ile ortak mücadele çabaları ele alınmıştı.

İlk görüşmede Şam yönetiminin, Türkiye’den, topraklarından çekilmesini ve Özgür Suriye Ordusu’nu (ÖSO) “terörist” olarak tanınmasını istediği ancak bu taleplerin Türkiye tarafından geri çevrildiği bildirilmişti.

Nisan başında dışişleri bakan yardımcıları düzeyinde yapılan toplantıya İran da katıldı. Türkiye, Suriye, Rusya ve İran savunma bakanları ve istihbarat başkanlarının katıldığı 25 Nisan’da yapılan toplantı, Ankara ile Şam arasında başlatılan normalleşme sürecinde yeni bir adım olmuştu.

Milli Savunma Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, Türkiye “Suriye topraklarında her şekliyle terör örgütleri ve tüm aşırılıkçı gruplarla mücadele, Suriyeli mültecilerin topraklarına dönmelerine yönelik çabaların yoğunlaştırılması”na vurgu yaptı ve tarafların “Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygılı olduklarını teyit” ettikleri belirtilmişti.

Suriye ise “Türk birliklerinin Suriye’den çekilmesi” talebini yinelemişti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 28 Aralık toplantısı öncesinde Suriye’nin kuzeyindeki YPG güçlerine yönelik olası kara operasyonuyla ilgili açıklamada bulunurken, “Biz şu an itibarıyla Suriye, Türkiye, Rusya üçlü olarak bir adım atalım istiyoruz.

Bunun için de önce istihbarat örgütlerimiz bir araya gelsin, ardından savunma bakanlarımız bir araya gelsin, daha sonra dışişleri bakanlarımız bir araya gelsin. Onların yaptığı görüşmelerden sonra da biz liderler olarak bir araya gelelim. Bunu da Sayın Putin’e teklif ettim. O da buna olumlu baktı. Böylece bir dizi görüşmeler zincirini başlatmış olacağız” şeklinde konuşmuştu.

Erdoğan’ın açıklamalarının ardından Rus medyasına yansıyan haberlerde, Moskova’nın Türkiye tarafından önerilen üçlü diplomasi mekanizması fikrine sıcak baktığı belirtilmişti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan Kasım ayında Suriye Devlet Başkanı Esad ile görüşebileceğinin sinyalini vermiş ancak Esad, Türkiye Suriye’nin kuzeyindeki askerlerini çekmeyi kabul etmediği müddetçe Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmeyeceğini söylemişti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Washington’da yaptığı basın toplantısında Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’a Suriye ile normalleşme gündemi kapsamında Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile görüşme talimatı verdiğini söylemişti.

Washington dönüşü uçakta gazetecilere açıklamalarda bulunan Erdoğan yol haritasının muhataplarıyla birlikte Fidan’ın oluşturacağını bildirmişti. “Suriye’nin toprak bütünlüğünün bizim de çıkarımıza olduğunu her fırsatta dile getiriyoruz. Suriye’de inşa edilecek hakkaniyetli bir barış, en çok bize fayda sağlayacak” diyen Erdoğan, bu inşa sürecinin en önemli adımı da Suriye ile yeni bir dönem başlatmaktan geçtiğini söylemişti.

Şu ana kadar bu sürecin olumlu istikamette geliştiğini ve yakın zamanda somut adımlar atılmasını beklediklerini ifade eden Erdoğan, ABD ve İran’ın da bu süreci desteklemesi gerektiğine dikkat çekmişti. Bu süreci baltalamak isteyenlere karşı da “hazırlıklı oldukları” mesajını vermişti.

Erdoğan, “Suriye’nin bir ve bütün olarak yeni bir gelecek inşa etmesi için oluşacak iklimden kimsenin rahatsızlık duymaması temel beklentimizdir. Bu süreci terör örgütleri zehirlemek için elinden geleni yapacaklardır. Provokasyonlar tertipleyip oyunlar kuracaklardır. Tüm bunların farkındayız ve hazırlıklıyız” demişti.

16 Temmuz’da yapılan kabine toplantısının ardından açıklamalarda bulunan Erdoğan, Beşar Esad’a isim vermeden çağrıda bulunarak, “Karşılıklı saygı ve müşterek menfaatler temelinde daha önce karşımızda konumlanan ülkelerle dahi ilişkilerimizi güçlendirdik. Tüm bunları malum çevrelerin körüklediği eksen tartışmasına rağmen başardık” demiş ve eklemişti:

“Dostlarımızın sayısını çoğaltmaya büyük önem veriyoruz. Büyük güçler arasındaki paylaşım kavgasının hızlandığı bir dönemde dış siyasette yeni denklemler kurmamız Türkiye için tercihten öte ihtiyaçtır. Bu açılımlara komşularımızla birlikte diğer ülkelerin de muhtaç olduğunu görüyoruz. Bunun için sıkılı yumrukların açılmasında fayda olduğunu görüyoruz.”

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’ndan Dikkat Çeken “Altı Ok” Açıklaması: Yeniden Yorumlanmalı

CHP’nin 7. Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Altı Ok’un gelişen dünya ile birlikte yorumunun yine parti programında yer alması lazım. O zaten bütün parti programlarında var. Yeni hazırlanacak parti programında da Altı Ok’la ilgili yeni yorumun, çağdaş yorumun konulması gerekiyor” dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) 4 – 8 Eylül’de gerçekleştirilecek tüzük kurultayı öncesi, Genel Başkan Özgür Özel ‘tüzüğü demokratikleştirme’ mesajları verirken, partinin önceki genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da nelerin değişmesi gerektiğine dair açıklamalarda bulundu.

Sözcü’den Saygı Öztürk‘e konuşan Kemal Kılıçdaroğlu, partinin arşivinde tüzük konusunda yapılmış çok sayıda çalışma olduğunu söyledi. Kılıçdaroğlu şöyle konuştu:

“Tüzükle ilgili yaptığımız çalışmayı da belli bir noktaya getirmiştik. Partimizin seçim ve hukuk işlerinin o dönem yürüttüğü çalışmaların yanı değişiklik önerileri de gelmişti. En çok da ‘Dönem kuralı’ öneriliyordu. Yine önseçim talepleri var. Parti üyeliğini ‘aktif” ve ‘pasif’ üyelik olarak ikiye ayrılmalı. Bunun da kuralları var. Ön seçime, üyelik gereklerini yerine getiren aktif üyeler katılmalı. Milletvekilliği, belediye başkanlığı, il genel meclis üyeliği, belediye meclis üyeliği seçiminin aktif üyeler tarafından yapılmasıyla ilgili tüzük değişikliğini getirmiştik.

Ama kurultay reddetmişti. Şimdi anladığım kadarıyla kurultaya aynı konuda delegelerin önerileri var. Bu önerinin mutlaka kabul edilmesi yönünde görüş birliğinin çıkması beni sevindirdi. Ön seçimin olması, bir anlamda üye ile parti arasındaki aidiyeti sağlıyor. Düzenli aidat ödemeleri, parti çalışmalarına katılmaları partiye artı getirir. Adaylar, merkez yoklamasıyla değil, önseçimle aktif delegelerin oylarıyla belirlenecek.”

Milletvekilliği, belediye başkanlığı için ‘Dönem kuralı’ getirilmesiyle ilgili öneriler var. Milletvekilliğinin iki dönemle, üç dönemle sınırlandırılmasını isteyenler var. Bu öneriler yine partinin yetkili organlarında büyük bir ihtimalle tartışılır, bundan sonra da Tüzük Kurultayında ele alınır.”

Artık merkez yoklaması sadece genel başkanın, seçim yasasında öngörülen yüzde % 5’le sınırlı kalırsa dönem kuralına gerek kalmaz. Çünkü gerçekten halk istiyorsa bir milletvekilini seçer; istemiyorsa zaten seçmeyecektir.

“Parti programının yenilenmesi gerekiyor”

Parti programıyla ilgili de yapılmış çalışmalar var. Onlarda partinin arşivinde. Parti programını da yenilenmesi gerekiyor. Değişen, gelişen koşullara göre parti programının da yeniden ele alınması gerekiyor. CHP’nin programından önce ‘Demokratikleşme’ dediğimiz, yani ‘Cumhuriyetin demokrasiyle taçlandırılması’ dediğimiz ilkesinden hareket etmeliyiz. Bugün ‘Demokrasi’ dediğimiz şey tamamen sözde kaldı. Anayasa uygulanmıyor, yasalar uygulanmıyor. Dolayısıyla biz parti programında demokrasiye öncelik veren, demokrasinin ne olduğunu anlatan ve CHP’nin bu konuda neleri, hangi hamleleri atması gerektiğini belirleyen kurallar koymak gerekiyor.

Her halükarda zaten Altı Ok’un gelişen dünya ile birlikte yorumunun yine parti programında yer alması lazım. O zaten bütün parti programlarında var. Yeni hazırlanacak parti programında da Altı Ok’la ilgili yeni yorumun, çağdaş yorumun konulması gerekiyor.”

Paylaşın

CHP Lideri Özel: En Kısa Zamanda Seçimi, Sandığı Getireceğiz

Ayvalık’ta yurttaşlara seslenen CHP Lideri Özgür Özel, “Yoksulluk konuşulmasın diye kavga icat edenler, işsizlik konuşulmasın diye polemik üretenler, güvencesizliğin üstünü siyasi kavgayla örtenlere inat, bu milletin gerçek sorunları dışında hiçbir sorunu konuşmayacağız, hiçbir şekilde suni gündemlere teslim olmayacağız” dedi.

Haber Merkezi / Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin Ayvalık İlçe Başkanlığı’nı ziyaret etti.

Burada yurttaşlara seslenen Özgür Özel, “Biz yerel seçimin akşamı şunu söyledik; bu bir zafer değil, bu bir başarı ama çok önemli bir görevi sırtımıza yükleyen bir başarı. Biz bundan sonra kimseyi ötekileştirmeden, kimseyi ayırmadan, adil, düzgün bir şekilde görev yapacak belediye başkanlarımızla beraber bize verilen krediyi en iyi şekilde kullanacağız ve esas büyük başarıyı hep beraber yapılacak ilk genel seçimlerde yaşayacağız” ifadelerini kullandı.

“Kurultayda, kongrede verdiğim sözlerden ilkini tuttum” diyen Özel, şöyle devam etti: “Bu partinin genel merkezinin de ilçe binalarının da il binalarının da ışıkları erkenden sönmeyecek. Seçim gecesi o ışıklar sabaha kadar yanacak. Cumhuriyet Halk Partili kadınlar akşam saatinde tülbentini sirkeli suya basıp başına bağlayıp ışıkları kapatıp oturmayacak. O gece ışıklar sabaha kadar yanacak, o tülbentler sallanacak ve hep birlikte başaracağız. İlkini 31 Mart’ta yaptık.”

Gelecek genel seçimler için mesaj veren Özel, “Bundan sonra da CHP’den kaybetmiyoruz, kaybettik ama üzülmüyoruz mesajları değil, hep iyi haberler alacaksınız. Verdiğimiz sözü yerel seçimlerde tuttuk, genel seçimlerde de göreceksiniz Cumhuriyet’in ikinci yüzyılının ilk seçimlerinde hepimizin partisi iktidar olacak” ifadelerini kullandı.

İzmir’deki sokak röportajında kullandığı ifadeler nedeniyle tutuklanan Dilruba Kayserilioğlu ve nya Diş Hekimliği Kongresi’nde görev almak için yaptığı başvuru başörtüsü nedeniyle reddedilen Dilara Çiçek için mesaj veren Özel, şunları söyledi:

“Dilruba ve Dilara… Dilruba bir sokak röportajında, söylediği sözlerin hepsine katılmayabilirsiniz ama genç bir kadın düşüncülerini ifade ediyor. Onu aldılar, tutukladılar ve Eylül ayının 3’ünde mahkemeye çıkaracaklar. Yarın sabah Dilruba’yı hepiniz adına ziyaret edeceğim ve partimizin 9 Eylül’deki partimizin kuruluş yıldönümü törenlerine davet edeceğim.

İkinci bir isim Dilara… Dilara, diş hekimliği fakültesi öğrencisi. Dünya Diş Hekimliği Kongresi, İstanbul’da yapılacak. Kongre için görev almak isteyen öğrenciler gelsin dediler, Dilara da gitti. Demişler ki ‘Seni istemiyorlar.’ Niye? Başörtüsü var! Bu sabah Dilara’yı aradım, kızım İpek’le yaşıt, daha sonra da kızımla görüştüler. Böyle bir uygulamayı tasvip etmediğimizi söyledim. Telefon görüşmemizde 9 Eylül’deki partimizin kuruluş yıldönümüne davet ettim. Bir zorluğu olmazsa kızım İpek’le birlikte İstanbul’dan Ankara’ya gelecekler ve babaevine misafir olacaklar.”

“Suni gündemlere teslim olmayacağız”

“Birileri istiyor diye kutuplaşmayacağız” diyen Özel, şunları kaydetti: “Yoksulluk konuşulmasın diye kavga icat edenler, işsizlik konuşulmasın diye polemik üretenler, güvencesizliğin üstünü siyasi kavgayla örtenlere inat, bu milletin gerçek sorunları dışında hiçbir sorunu konuşmayacağız, hiçbir şekilde suni gündemlere teslim olmayacağız.”

“En kısa zamanda seçimi, sandığı getireceğiz”

CHP Lideri Özgür Özel, Gömeç Belediye Başkanlığı’nı da ziyaret etti. Özel, ziyaretinin ardından Gömeç Belediye Başkanlığı binasının önünde kendisini karşılayanlara hitap etti. Özel, şunları söyledi:

“Onlar iyi yönetecekler, güzel yönetecekler. Örgütümüzle uyum halinde çalışacaklar. Vatandaşın beklentilerini karşılayacaklar. Şeffaflıktan, dürüstlükten asla taviz vermeyecekler. Sonunda CHP’nin geneldeki iktidarının da kapısını aralayan, nasıl geçen sefer bir söz vermiştim. Nasıl Ecevit 1970’lerde sorunu doğru görmüş, dünyada esen rüzgarları doğru okumuş, Türkiye’ye bu işi en doğru siyasi söylemle taşımış, yapılan ikisi yerel, ikisi genel dört seçimden de birinci parti olarak partisini çıkarmışsa, biz ilk yerel seçimlerde verdiğimiz sözü tuttuk.

Yerel seçim öncesi dediler ki Anadolu Ajansı sizi vermiyor. Atatürk’ün cepheden haber versin diye kurduğu ajans, bizim haberlerimizi çok kısıtlı ve fevkalade maksatlı kısaltarak çok içeriksiz veriyor. Canları sağ olsun dedik. Efendim TRT, AKP’nin kanalı olmuş. Onlara 31 Mart akşamı sürprizim var dedim.

Öbürü bize saldırdı, canın sağ olsun dedim. Bir diğeri hakaret etti, seninle kavga etmeye niyetim yok, milletin derdi ile dertleneceğim, seninle meşgul olmamam dedim. Sonunda 31 Mart akşamı oldu. 31 Mart akşamı büyük bir zafer kazanacağımız, doğru belirlediğimiz adaylarla, anketlerle, sahadaki takiplerimizle görünüyordu. Son 10 gün daha da büyük bir coşkuya dönüştü. Partiler, kriz anlarını yönetmek için önceden tedbir alırlar.”

Eskiden şöyle tedbirler alıyorduk. Çünkü Anadolu Ajansı farkı 25 puan gösteriyor. Öbürü şöyle oldu diyor. Moraller bozulacak. Seçimin sonucunun da birazcık sıkıntılı olacağı anketlerde de görülüyor. Partide şöyle SMS’ler hazırlanıyordu. Gelecek haberler ne olursa olsun, seçimi açık farkla kaybettiğimiz iddia edilse de bunlara inanmayın. Moralinizi bozmayın, sandıkların başından ayrılmayın. Bu sefer de bir hazırlık yapıyoruz akşama.

Nasıl bir SMS hazırlayalım, kaçta gitsin dediler. Dedim ki sandıklar batıda da kapanıp, üstünden bir yarım saat, bir saat geçtikten sonra sandık görevlilerine şu mesaj gitsin. Sandık görevlilerini göreyim, kimler var? Sandık görevlilerine bu sefer ne mesaj geldi? Birazdan çok iyi haberler alacaksınız. Sakın sandıkların başını bırakmayın. Son imzalı tutanağı teslim edene kadar görevinizin başında olun. Sizler bizim demokrasi kahramanlarımızsınız.

Artık, yeterince kaybetmeyi öğrendik. Her yenilgiden ders çıkardık. Ama yenilmekten bıktık. Artık kazanmayı öğrenmenin zamanıdır. 31 Mart bu özgüven ve kararlılığın, hep birlikte ortaya koyduğumuz büyük mücadelenin sonucudur. Bundan sonra yenilgilerden ders almak değil başarıyı, zaferi olgunlukla taşıma sınavıdır. Biz geçen 31 Mart’ta bunu hep birlikte yaptık. Bundan sonra da hep birlikte bunu sürdüreceğiz.

Gömeç Belediyesi’nin elbette sorunları var. Balıkesir Büyükşehir Belediyesi yıllarca AKP’deydi. BASKİ, suda, kanalizasyonda çok eksiği var. Enkaz devrettiler, borç devrettiler. Faiz devrettiler. Bir de onun üstüne üstümüze gelerek çalıştırmamaya çalışıyorlar. Ama bu Körfez’in arıtma sorunlarını da kentlerin kanalizasyon sorunlarını da su sorunlarını da çözeceğiz. Tayyip Bey orada burada diyordu ya CHP çöptür, çukurdur.

Vallahi AKP’den Balıkesir Belediyesini devraldık. Büyükşehrin yetkisinde olan Körfez’in arıtması yok. Hani diyor ya, şudur, budur. Şimdi ben de tutup AKP şudur, budur deyip o pislikleri sıralamayacağım. Ama hani deyim yerindeyse, ekonomik olarak da proje olarak da vizyon olarak da bir enkaz devraldık. Yönetemeyen, yönetme kabiliyeti olmayan, kamu varlıklarını bölüşülecek ganimet sayan, halka hizmet etmek yerine kendi yakın çevrelerine hizmet eden anlayıştan Balıkesir bıkmıştı. Bıçak kemiğe dayanmıştı, Balıkesir gereğini yaptı.

Şu anda komşu iliniz memleketim Manisa’da da burada da nüfusun yüzde 95’ine yakınını CHP’li belediyeler yönetiyor. Eksik olur, kusur olur ama çalışkan, dürüst, genç, dinamik ve aklı fikri kente hizmet olan belediye başkanlarımız var. Biz ve siz bu güzel kentleri onlara emanet ettiniz. Ben de bu güzel belediye başkanımı size emanet ediyorum. Sahip çıkacağız. Destek olacağız. Eksikleri kulağına söyleyeceğiz. Güzellikleri hep birlikte anlatacağız. Çünkü çok yakında biz bu ülkeyi yöneteceğiz. O günler geliyor.

CHP’de herhangi bir noktada bir uyuşmazlık, bir sorun, çekişme, tartışma, vallahi de yok billahi de yok. Ama kim istiyor bunu? İktidar medyası istiyor bunu. Her gece CHP konuşmak istiyorlar. Varsın konuşsunlar. Bazıları çok az sayıda, şimdi partili olduğunu öğrendiğimiz, sosyal medyadan bizlere hakaret eden, iftira eden, güya parti içinde bir hizbi temsil eden, kardeşim 47 yıl sonra parti birinci parti olmuş.

Parti 47 yıl sonra öyle bir zafer kazanmış ki Avrupa ve dünyanın yerel yönetimlerde en güçlü partisi ve Avrupa’nın en yüksek oy alan sosyal demokrat partisi olmuş, efendim kavga edecekmişiz. Biz bu şartlarda birbirimizle uğraşırsak, millet der ki bunlar iktidar bile olsa içerideki tartışma bitmeyecek. Ama şu kadar net ki partide 81 il başkanı tüzük çalışıyor. Tam bir mutabakat ve muhteşem bir uyum. Bütün delegelerimizle, bütün ilçelerimizle, bütün belediye başkanlarımızla etle tırnak gibiyiz. Biriz ve beraberiz. En çok gözettiğim şey, bu iki arkadaşın uyumu. Bütün Türkiye’de örgüt belediye başkanına sahip çıkacak, belediye başkanı örgütüne sahip çıkacak.

Bu noktada hepimizin üzerindeki vazife, iktidara yürürken kararlılıkla, güvenle, birlik ve beraberlik içinde davranmak. Çünkü insanlar bize bu ülkeyi bu arkadaşlar iyi yönetir mi gözüyle bakıyorlar. Bize bu krediyi verdiler. Bu krediyi belediye başkanlarımız en iyi şekilde kullanacaklar. Biz hep beraber ümit ediyorum Türkiye’yi yönetmeye hazır olduğumuzu, Türkiye’deki bütün vatandaşlarımıza anlatıp, çok çok büyük bir zaferle Cumhuriyetin yüzüncü yılının ilk genel seçimlerinde yine partimizin ışıklarını sabaha kadar açacağız. Yine hep birlikte başarıyı yaşayacağız.

Son sözüm şudur. Burada ‘Karanlık gider, Gezi kalır’ diyor. Can Atalay’ın fotoğrafını gösteriyorlar. Gezi’deki herkes, Tayfun başta olmak üzere Çiğdem Mater, Mine Özerden, Tayfun, Sayın Kavala ve Can Atalay. Beşi de orada bizim yerimize yatıyorlar. Neden bizim yerimize yatıyorlar? O günlerde ağaçlar kesiliyordu. Ağaçlar kesilmesin dediler. Yerine 31 Mart vakasına rövanş, o döneme atıf. Topçu kışlası yapacak, yapılmasın dediler.

Atatürk Kültür Merkezi’ni yıkıp AVM yapacaklardı, bu olmasın dediler. Gaz fişeği ile kör ediyorlardı gençleri, bunu yapmayın dediler. Varıp da bu arkadaşlar, gelip de Cumhurbaşkanı istifa etsin. Başbakan yurda dönmesin. Bakanlar Kurulu görevi bize devretsin demediler. Bunu deseler darbe girişimi olurdu. Ama onlar ağaç dediler, kent dediler, çevre dediler. Şimdi birileri tarafından efendim Gezi de darbe girişimiydi filan içeride duruyorlar… Hangimiz olsak onu söylerdik. Her birimiz onu söyledik. Şunu bilin ki Gezi’de yatan herkes Özgür Özel’in yerine yatıyor.

Hepimizin yerine yatıyor. Bunun için üzerimize ne düşüyorsa yapmaya, mücadeleyi sürdürmeye devam edeceğiz. Tayfun Kahraman partimizin üyesidir. Evladı Vera, hepimizin evladıdır. Bu sene ilkokula başlayacak. Babası onu hiç kreşe götüremedi. Babası benim yerime hapis yattığı için babasının yerine mezuniyetine gittim. Ama Vera’nın ilkokulu babasız okumasına izin vermeyeceğiz. Son sözüm şudur. Bu güzel yaz gününde, sıcak günde buraya geldiniz. Bizi dinlediniz. Hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum. İyi ki varsınız.

Sizi bir arada tutan şey rant değil, çıkar değil. Sizi bir arada tutan şey. Şüphesiz bu ülkeyi var eden değerlere, bu ülkenin kurucu değerlerine, kurucu kadrolarına, kurucumuz Mustafa Kemal Atatürk’e bağlılığınız. Para için birlikte duranlar, rant için birlikte duranlar, çıkar ilişkileri ile birlikte duranlar o çıkar ortadan kalkınca tuzla buz olurlar. Yıllardır, 47 yıldır birinci parti olmamışız, şimdi olduk. Uzun yıllardır ağız tadıyla iktidar hiç olmadık.

Ama bir yere gitmediniz. Bir arada durdunuz. Bugünleri getirdiniz. Biz sizin bu bağlılığınız, Cumhuriyete bağlılığınız. Devrimlere bağlılığınız. Aydınlanmaya bağlılığınız. Bizi var eden ilkelerimize bağlılığınızdan aldığımız güçle, üzerimize ne düşüyorsa yapacağız. Size inanıyoruz, güveniyoruz, söz veriyorum bundan sonra seçim akşamlarında CHP’nin ve Türkiye ittifakının zaferine sevineceğiz. Kötü günler geride kaldı. Mutlaka geliyor. En kısa zamanda seçimi, sandığı getireceğiz. Bu iktidarı değiştireceğiz. Hepinize teşekkür ediyorum. Sağ olun, var olun.”

Paylaşın

RTÜK, “Muhalif” Medyaya Yine Ceza Yağdırdı

Radyo ve televizyon yayınlarını düzenleyen Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), iktidara yönelik eleştirel yayınlar yapan medya organlarına yönelik ağır cezalarına yenilerini ekledi.

RTÜK, TELE 1 ve Flash Haber’e reklam gelirlerinin yüzde 3’ü oranında idari para cezası verdi.

Muhalefetin, “İktidarın sopası gibi hareket etmekle” suçladığı RTÜK, iktidara yönelik eleştirel yayınlar yapan medya organlarına yönelik ağır cezalarına yenilerini ekledi.

Birgün’den Mustafa Bildirci’nin haberine göre; Üst Kurul Toplantısı’ndan TELE 1 ve Flash Haber’e ceza çıktı.

RTÜK Üyesi Tuncay Keser, “Farklı yorum ve eleştiriye hiçbir alanda tahammül yok” diyerek cezalara tepki gösterdi. Keser, kararlara karşı oy kullandığının altını çizdi.

RTÜK, Gazeteci Merdan Yanardağ’ın TELE 1 ekranlarında yaptığı değerlendirmede, “İktidara yönelik eleştirilerinin, eleştiri sınırını aştığı” gerekçesiyle TELE 1’e reklam gelirlerinin yüzde 3’ü oranında idari para cezası verdi.

İlahiyatçı Cemil Kılıç’ın, “Melekler vardır ama ontolojik varlıklar değildir” sözleri ile “Türkçe namaz kılınabileceği” yönündeki görüşlerinin de “Milli ve manevi değerlere aykırı” olduğu savunuldu.

Bu kapsamda, Kılıç’ın ekranlarına çıktığı Flash Haber’e reklam gelirlerinin yüzde 3’ü oranında para cezası ile üç kez program durdurma yaptırımının uygulanması kararlaştırıldı.

Paylaşın