Dışişleri’nden İsrail’e ‘Batı Şeria’ Tepkisi

İsrail yönetiminin Batı Şeria’da yeni konu inşa edilmesine onay vermesine ilişkin açıklama yapan Dışişleri Bakanlığı, İsrail yönetimini kararından dolayı kınadı. Dışişleri’nden yapılan açıklamada, İsrail’in Batı Şeria’da yeni konut inşa etmesinin uluslararası hukuka aykırı olduğu belirtildi.

Dışişleri Bakanlığı, İsrail yönetiminin Batı Şeria’da yeni konu inşa edilmesine onay vermesine ilişkin resmi internet sayfasından bir açıklama yayınladı.

Dışişleri’nden yapılan açıklamada, İsrail’in Batı Şeria’da yeni konut inşa etmesinin uluslararası hukuka aykırı olduğu belirtildi.

Birleşmiş Milletler kararları ve Dördüncü Cenevre Sözleşmesi hatırlatılan açıklamada, “İsrail’in bu yasadışı kararını reddediyoruz” denildi.

Açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“İsrail’in işgal altında tuttuğu Batı Şeria’da yaklaşık 2200 yeni konut inşa edilmesine onay vermesini şiddetle kınıyoruz.

İlgili Birleşmiş Milletler kararları ile Dördüncü Cenevre Sözleşmesi başta olmak üzere uluslararası hukuku pervasızca çiğnemeye devam eden İsrail’in bu yasadışı kararını reddediyoruz.”

Paylaşın

CHP’li Özel: Demokrasi Varsa Genelkurmay Başkanları Tartışılır

CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, TBMM Genel Kurulu’nda Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ile yaşanan gerginlik ve AK Parti Grup Başkanvekili Bülent Turan’ın açıklamalarına yanıt verdi.

Özgür Özel, açıklamasında, “İfade etmek gerekir ki bir ülkede demokrasi varsa o ülkede genelkurmay başkanları, onun görevini nasıl yaptığı tartışılabilir, eleştirilebilir” dedi.

“CHP’nin askeri vesayete itirazını ortaya koyuyor”

“Kaldı ki bugün Genelkurmay Başkanlığı’ndan bir gecede partili bir bakana dönüşmüş olan birinden bahsediyoruz” diyen Özel, “Genelkurmay Başkanı’yken üzerindeki üniformayla aktif siyasete müdahil olmuş, belirlenecek cumhurbaşkanı adayı konusunda kendi vehimlerinden yola çıkarak, adaylık için adı geçen birisine baskı yapacak kadar ileri gitmiş olan birisinin tutumunun eleştirilmesinden bahsediyoruz. ‘Askeri vesayetle mücadele ediyoruz’ diyen Adalet ve Kalkınma Partisi’nin bugün ‘Geçmiş bir genelkurmay başkanını nasıl eleştirirsiniz, Milli Savunma Bakanı’na nasıl eleştiri getirirsiniz’ hezeyanlarıyla karşı karşıyayız. İyi ki ana muhalefet partisi, ilk kez yaşanmış bir biçimde bir partili genelkurmay başkanını ve milli savunma bakanını eleştirebilmektedir. Bu, CHP’nin muhalefetteki kararlılığını, cesaretini, demokrasiye saygısını ve askeri vesayete itirazını ortaya koyarken, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin maskelerini düşürmüş durumdadır” ifadelerini kullandı.

Özel, açıklamasının devamında şunları söyledi:

“Hulusi Akar, yaptığımız eleştirilerin hiçbirisine sağlıklı cevap vermemiştir. Sanki 15 Temmuz akşamı takındığı tutum eleştirilmiş gibi kendisinin kahramanlık hikayelerini anlatmaya sığınmıştır. Balyoz davasındaki tutumuna yönelik eleştirilere cevap vermemiş, bir askeri cezaevine yaptığı ziyareti sanki Balyoz davası sanıklarıyla dayanışmış gibi göstermiştir. Oysa ki 3. Kolordu Komutanı’yken yapması zorunlu olduğu ve kendisine bağlı olan bir askeri cezaevini ziyaret etmiştir. Bizimle temas eden çok sayıda silah arkadaşı, sivil cezaevlerine de başka yerlerdeki askeri cezaevlerine ziyaretlerde bulunmadığını, kendilerini sahipsiz bıraktığını ifade etmektedir. Eğer bir şahitliğe başvurulacaksa, kamuoyunun önünde Balyoz sanıkları ve hayatını kaybetmiş Balyoz ve Ergenekon sanıklarının yakınlarının tanıklığına kameralar önünde başvurmayı Hulusi Akar’a teklif edebiliriz.

“Atatürk düşmanlarına yaptığı ziyaretleri deşifre ediyoruz”

Atatürk ile hiçbir zaman bağ kuramamış bir partiden bahsediyoruz. Genel başkanının, Diyanet İşleri Başkanı’nın ve Milli Savunma Bakanı’nın Atatürk düşmanlarına yaptığı ziyaretleri deşifre ediyoruz. O konuda bir kelime söyleyemiyorlar. Hulusi Akar’ın Mehtap Yılmaz ile yaptığı açıklama trajikomiktir. ‘Hastanenin 7’nci katından başladım, başhekim eşim tedavi oluyor diye beni soktu’ demektedir. Tesadüfen yapılan bu ziyaretin fotoğrafını kendi internet sitesine neden koydun? Halen Mehtap Yılmaz’a ya da Nuri Pakdil’e yaptığı ziyaretten pişmanlığını ifade edememektedir. Cevap vermekten özenle kaçındığı 2013 Şura’sında kendisinin teamüllere aykırı biçimde önünün açıldığı gerçekleri de ortadadır. Bülent Turan’ın yaklaşımı tamamen kendi içinde bulundukları ve cevaplayamadıkları durumu örtmeye yöneliktir. Bir FETÖ suçlaması vardır. O, FETÖ’nün yaptığı atamaların altındaki bütün imzalar kendi genel başkanlarına, dönemin başbakanına aittir.”

 

Paylaşın

Temelli: Şimdi Kayyumlardan Kurtulma Zamanı

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, Van’da yurttaşlarla bir araya geldiği toplantıda yaptığı konuşmada gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Temelli, açıklamasında “Şimdi kayyumlardan kurtulma zamanı” ifadelerini kullandı.

31 Mart’ta yapılacak olan yerel seçimlere ilişkin yaptığı değerlendirmede Temelli, kayyum atanan belediyeleri işaret ederek, “3 buçuk ay sonra bütün bu kayyumları süpürüp atacağız” dedi.

Temelli, konuya ilişkin yaptığı açıklamanın devamında, “Çok çalışacağız ama önce süpürgelerimizi yapacağız. Herkes süpürgelerini hazırlasın. Bunları süpürüyoruz. Faşizmin çöplüğüne bu kayyumları süpürüp atacağız. Bu ülkeyi bu utançtan kurtaracağız. Sadece kayyum atanan belediyelerden değil, Türkiye’nin her yerini bu ceberut anlayıştan kurtaracağız. Kayyum zulüm demektir. Bütün kayyumlar istisnasız borçlanmış, kaynağı çarçur etmiş, yandaş müteahhitleri zengin etmiş, Saray’ı beslemişler. Peki bu belediyeleri geri alınca bu borçları nasıl ödeyeceksiniz. Ben de diyorum ki, bu borçları biz ödemeyeceğiz. Kim yaptıysa o ödesin” ifadelerini kullandı.

“Hiçbir zaman unutmadık, unutmayacağız”

Maraş ve Hayata Dönüş Operasyonu altında cezaevlerinde yapılan katliamlarada değinen HDP Eş Genel Başkanı Temelli, “Bugün 19 Aralık Maraş Katliamının yıl dönümü, acısı bütün canlılığıyla içimizi yakmaya devam ediyor. Bugün 19 Aralık, 18 yıl önce cezaevlerinde yaşanan katliamın yıl dönümü. Hiçbirini unutmadık. O acılarla yaşamaya devam ediyoruz. Bu ülke bu coğrafya zaten bir katliamlar tarihine sahip. Artık buna son verelim istiyoruz. Evet bu acılarımızı hiçbir zaman unutmadık, unutmayacağız. Bu ülkede herkesin payına acı düştü, zulüm düştü, katliam düştü. En çok da Kürtlerin payına düştü. O yüzden de biz Kürtler olarak en ön safta barış diyoruz, demokrasi diyoruz. Gelin hep birlikte yan yana bu acıların bir daha yaşanmaması için mücadele edelim, bu zulme son verelim” dedi.

 

Paylaşın

Pervin Buldan’dan İktidara ‘Mahmur’ Tepkisi

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, Hakkari’de yaptığı konuşmada, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Irak’ın kuzeyine yer alan Mahmur kampı çevresine yönelik operasyonuna tepki gösterdi.

“Zulmünüzden kaçıp Mahmur’a gidenler orada da hedef alındı” diyen Buldan, konuya ilişkin yaptığı açıklamada özetle şunları söyledi:

“Bugün Kürt halkının yaşadığı her yerde Kürt halkını inkar edenler bir kez daha seçim dönemi yaklaşırken çatışmalı yola girmiştir. Bugün Mahmur’u, Şengal’i bombalayanlar, geçmişte Afrin’i bombalayanlar şunu bilmeli; Kürt halkının kazanımları kendi iradeleriyle elde edilmiştir. Mahmur Kampı Birleşmiş Milletler’e ait bir kamptır. BM buna izin vermemeli. Bu kamp Şırnak, Hakkari ve birçok yerden göç edenlerin toplandığı yerdir. Faili meçhul cinayetlerden kaçan insanların yaşadığı kamptır. Bu halk sizin zulmünüzden kaçıp oraya gitti. Ancak orada da sivil insanlar bir kez daha hedef alındı. ”

Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), Irak’ın kuzeyinde 1998 yılında Birleşmiş Milletler tarafından oluşturulan Mahmur kampının bulunduğu bölgeye hava operasyonu düzenlemişti.

Milli Savunma Bakanlığı, yaptığı açıklamada, “Birlemiş Milletler Antlaşması’nın 51’inci maddesi çerçevesinde uluslararası hukuktan doğan meşru müdafaa hakları doğrultusunda hava harekatı yapıldığı” savunuldu.

TSK’nın Mahmur kampı çevresine yönelik hava operasyonunun ardından konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dün akşam operasyonlarımızı yaptık. Gerisi gelecektir” dedi.

Erdoğan ayrıca Fırat’ın doğusuna müdahale konusunda ‘yeteri kadar zaman kaybedildiğini, tek bir günlük gecikmeye dahi tahammül olmadığını’ kaydetti.

(Haber Kaos)

Paylaşın

Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan AK Partililere ‘Kibir’ Uyarısı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin genel merkezinde 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü kapsamında düzenlenen ‘İnsanlığın Medeniyeti’ programında konuştu.

Erdoğan, konuşmasında yerel seçimlerin önemine değinerek, “Kibir ve büyüklenme bataklığına düşenin AK Parti çatısı altında yeri yok” dedi.

Fransa’daki eylemler üzerinden Batı’yı eleştiren Cumhurbaşkanı  Erdoğan, “Gezi eylemlerinde insan hakları savunuculuğuna soyunanlar Paris’te yaşananlar karşısında kör, sağır, dilsiz hale dönüştüler” ifadelerini kullandı.

Erdoğan’ın açıklamalarından satır başları şöyle:

“Türkiye’ye milyonlarca sığınmacı akın ederken, bizi sınırlarımızı açmaya davet edenler, kendi topraklarına yönelen aynı insanları dikenli teller ve duvarlar başta olmak üzere en sert tedbirlerle karşıladılar. Kim insan hakları savunucusu? Biz mi, onlar mı?

Artık hiç kimse ülkemize demokrasi, insan hakları, özgürlükler dersi vermeye kalkamaz.

Sadece darbe girişimi karşısında gösterilen duruş ile şehirlerimizde misafir ettiğimiz milyonlarca sığınmacıya gösterdiğimiz kardeşlik, bizi insan hakları ve demokrasi konusunda ibra etmeye yeter. Bundan sonra demokrasi ve insan hakları denilince sorun aranacak yer asla Türkiye değildir.

‘Partimize 15. zaferimizi yaşatmakta kararlıyız’

Türkiye insan hakları uygulamalarında modern çağa uygun adımları AK Parti döneminde attı. Ülkemizde hiç kimsenin kökeninden, inancından, kıyafetinden, insani tercihlerinden ötürü horlanmadığı, ötekileştirilmediği bir anlayışı hakim kıldık. Cebinde ay yıldızlı kimlik taşıyan herkesin ülkenin her yanında birinci sınıf muamele görebilmesini sağladık.

Gece gündüz çalışarak, 31 Mart 2019 akşamı partimize 15. zaferimizi yaşatmakta kararlıyız.

Hiçbir fiyakalı söz, hiçbir parıltılı söylem, hiçbir şaşaalı hayat biçimi, Batı’nın insan hakları ve özgürlükler konusundaki ikiyüzlülüğünü gizleyemez. Biz başından beri neysek bugün de oyuz.

Kibir ve büyüklenme bataklığına düşen, gözü şahsi çıkarından başka hiçbir şey görmeyenin, AK Parti çatısı altında yeri yoktur. AK Parti milletin partisidir. Milletin partisini milletten uzaklaştırmaya kalkan karşısında şahsımı bulur.”

Paylaşın

CHP’li Aykut Erdoğdu: Büyümedik Resmen Çakıldık

CHP Genel Başkan Yardımcısı Aykut Erdoğdu, TÜİK’in üçüncü çeyreğe dair büyüme istatistiklerini yayınladığını belirterek, “Verileri bir cümleyle ifade etmek gerekirse çakılmanın resmi verisi geldi. Büyümedik resmen çakıldık. İnşaat ve betona dayalı AKP’nin ekonomi modeli inşaat ile çöktü” dedi.

Erdoğdu, TÜİK’in açıkladığı 1,6’lık bir büyümenin durgunlaşma demek olduğunu kaydederek, önümüzdeki dönemlerde daha fazla daralmanın beklendiğini söyledi.

Erdoğdu şöyle devam etti:

“Sırasıyla 7,3, 7,2 ve 5,3 büyüme oranlarından sonra yüzde 1,6 büyüme iddiası dengelenme sürecinin değil çakılmanın başladığına işaret. Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış veriye bakarsak yüzde 1,1 daralma göreceğiz. Büyümenin bileşenlerine bakarsak, tarım sektörü yaz döneminin de etkisiyle yüzde 1 büyüyebilmiş. Ancak bu istikrarlı bir gidişatın işareti değil, zira Ağustos ayına ait istihdam rakamlarına göre son bir yılda tarımdaki ücretsiz aile işçilerinin ve ücretli çalışanların sayısı 250 bin kişi azaldı. Sanayi ise adeta yerinde saymış, sadece 0,3 oranında büyümüş. İmalat sanayi kapasite kullanım oranındaki tarihi gerilemeden de daralmanın düzeyini tahmin etmek mümkün.  Buradaki katkının ağırlıkla imalat sanayindeki binde 6 büyümeden geldiği söylenebilir. İmalat sanayi istihdamındaki yaklaşık 253 bin kişilik artış ile sadece binde 6 büyüme elde edilebilmiş. Makine teçhizat alanında gayri safi sabit sermaye oluşumunun yüzde 8,5 ile rekor düzeyde küçülmesi de bunda etkili. Yatırımlarda bu denli bir küçülme varken imalat sanayindeki istihdam artışının tek bir açıklaması sefalet ücreti ve kölelik koşullarından hallice çalışma ortamı olabilir.”

Yandaş müteahhiti besleme sona erdi

İnşaat sektörünün eksi 5,3 ile çakıldığını, buna karşılık gayrimenkul faaliyetleri alanında yüzde 2,3 oranında büyüme olduğuna işaret eden Erdoğdu şöyle konuştu:

“İnşaat ve betona dayalı AKP ekonomi modeli inşaat ile çöktü. Son 1 yıl içinde 200 binden daha fazla inşaat işçisi işini kaybetti. Kamu ihaleleri ile yandaş müteahhit besleme modelinin sonuna gelindi. Taksitli ticari kredilerde Ağustos- Ekim arasında yüzde 7,4 daralma varken takibe düşen ticari kredilerde ise yüzde 20 artış oldu. Varlığa Dayalı Menkul Kıymet (VDMK) ihraçları gibi çeşitli yöntemlerle müteahhitlerin zararını toplumsallaştırma hamleleri önümüzdeki süreçte daha da önemli hale gelecek.”

Yüzde 1,6 büyümeye önemli bir katkının genel olarak hizmet sektöründen geldiğine dikkat çeken Erdoğdu, “Hizmet sektörü bütün olarak yüzde 4,5 büyürken, bankacılık sektörünün de içinde olduğu finans ve sigorta faaliyetleri yüzde 7,4 büyüdü. Daralan bir ekonomide finans sektöründe bu denli yüksek bir büyüme oranı izahat gerektiriyor” diye konuştu.

Buna ek olarak seçim ekonomisinin bir parçası olan kamu harcamalarının da etkisiyle kamu yönetimi, insan sağlığı ve sosyal hizmet alanında yüzde 10,2 gibi bir büyüme oranı görüldüğünün altını çizen Erdoğdu, büyümenin harcama yönünden bileşenlerine bakıldığında en dikkat çekici olanın kur şokunun etkisiyle daralan ithalat ve artan ihracattan kaynaklı katkı ve kamunun nihai tüketim harcamalarındaki yüzde 7,5 oranındaki artış olduğunu bildirdi.

Hane halkı hayatta kalma savaşı veriyor

Hane halkı tüketim harcamalarını ise yüksek enflasyon nedeniyle büyüme oranından bile daha az arttığını, hane halkının sadece yüzde 1,1 harcama ile kendisini ancak hayatta tutabildiğini ifade Erdoğdu şu görüşleri dile getirdi:

“Bunu daralan kredilerden de görmek mümkün. Tüketici kredileri Ağustos –Ekim arasında yüzde 2,6 oranında daraldı. Vatandaşların kullandığı konut kredisi hacmi yüzde 2,4 azalırken takibe düşen konut kredisi yüzde 4,7 oranında arttı. İmalat sanayiinde işgücü ödemelerine bakıldığında işçi başına yapılan ödemelerin son 1 yılda yüzde 12 oranında gerilediği görülüyor. Düzeltilmiş ücret payı ise son 3 yılın en düşük seviyesinde. Ücretli çalışan yurttaşlarımız son 1 yıl içinde ürettiği gelirin sadece yüzde 35,8’ini alabildi. Krizin ilk faturasını, krizde en küçük bir günahı bulunmayan ücretliler ödedi.”

Devletin nihai tüketim harcamalarında mevcut temposu olmasa çöküşün daha belirgin olacağını bildiren Erdoğdu açıklamasını şöyle tamamladı:

“Gayrisafi sabit sermaye oluşumu büyük darbe yemiş. İktisadi faaliyet kollarına göre sınıflandırmada mesleki hizmetler ve inşaat en yüksek gerilemeyi gösteren alanlar. Bu alanlar aynı zamanda milyonların istihdam edildiği alanlar. Eylül ve sonraki aylarda işsizlik katlanarak artacak. Ağustosta başlayan kredi çöküşü halen atlatılamadı. Elimizdeki veriler kredi piyasasının canlanması sağlanamazsa 2018’in son çeyreğinin de daralmayla biteceğini gösteriyor, çöküşün derinleşeceği anlaşılıyor.”

Paylaşın

CHP’li Öztrak: Krizin Faturası Emekçilere Ciro Ediliyor

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Parti Sözcüsü Faik Öztrak, 2018 yılı üçüncü çeyrek rakamların ilişkin yaptığı açıklamada, “Ekonomide başlayan sert yavaşlama ve durgunluğun maliyeti ise emekçilere ciro ediliyor” dedi.

CHP’li Öztrak, yılın üçüncü çeyreğinde Türkiye ekonomisinin mevsim ve takvim etkilerinden arınmış rakamlarla yüzde 1.1 küçüldüğünü belirttiği açıklamasında, “Türkiye, ekonomik durgunluğa ilk adımını resmen attı” ifadelerini kullandı.

2018’in üçüncü üç ayında geçen yılın ayını dönemine göre makine ve teçhizat yatırımlarının yüzde 8,5, inşaat yatırımları ise yüzde 1,8 gerilediğini ifade eden Öztrak, “Aynı dönemde toplam yatırımlardaki gerileme ise yüzde 3,8 oldu. Böylece yatırım harcamaları 34 çeyrek sonra ilk kez düştü” dedi.

Faik Öztrak, 2018 yılı üçüncü çeyrek büyüme rakamlarıyla ilgili yaptığı yazılı açıklamada şunları belirtti:

Ekonomik durgunluğa resmen ilk adım

2018’in üçüncü üç ayına ilişkin büyüme verileri, Türkiye ekonomisinin sert bir yavaşlama sürecine girdiğini ve ekonomide durgunluğun başladığını gösteriyor. Piyasalar 2018’in üçüncü üç ayında yüzde 2 büyüme beklerken, gerçekleşen büyüme yüzde 1,6 oldu. Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış milli gelir rakamlarına göre ise yılın üçüncü üç ayında ekonomi, bir önceki üç aya göre, yüzde 1,1 daraldı. Böylece Türkiye ekonomisi ekonomik durgunluğa ilk adımını resmen attı.

Yatırım harcamaları 34 çeyrek sonra ilk kez geriledi

Özellikle yatırım harcamalarındaki sert daralma önümüzdeki günler için parlak bir tablo ortaya koymuyor. Yatırım harcamaları, 2009 krizinden bu yana ilk kez bu yılın üçüncü üç ayında daraldı. 2018’in üçüncü üç ayında, geçen yılın ayını dönemine göre makine ve teçhizat yatırımları yüzde 8,5, inşaat yatırımları ise yüzde 1,8 geriledi. Aynı dönemde toplam yatırımlardaki gerileme ise yüzde 3,8 oldu. Böylece yatırım harcamaları 34 çeyrek sonra ilk kez geriledi.

Sadece yatırım harcamalarında değil, hane halkı tüketim harcamalarında da sert bir yavaşlama olduğu dikkati çekiyor. Hane halkı tüketim harcamaları üçüncü üç ayda sadece yüzde 1,1 artarken, özellikle dayanıklı tüketim malı harcamalarında yüzde 23,9; yarı dayanıklı tüketim malı harcamalarında yüzde 4,5 daralma olması, tüketicinin zaruri harcamaları dışında harcamalarını kestiğini gösteriyor.

Sanayide çok sert fren; İnşaat sektörü resmen durdu

Gerek yatırım gerekse dayanıklı tüketim malları harcamalarında yaşanan sert yavaşlamanın üretim cephesinde, özellikle sanayi üretimini olumsuz etkilediği görülüyor. Nitekim, sanayi katma değeri yılın üçüncü üç ayında, geçen yılın aynı dönemine göre sadece yüzde 0,3 artış gösterdi, mevsim ve takvim etkilerinden arınmış sanayi katma değeri ise bir önceki üç aya göre yüzde 1,8 daraldı.

İnşaat sektöründe mevsim ve takvim etkisinden arınmış katma değer, ikinci üç aydaki yüzde 0,4’lük daralmanın ardından, üçüncü üç ayda da yüzde 0,9 daraldı. Böylece inşaat sektörü iki çeyrek üst üste gerilemeyle resmen resesyona (durgunluğa) girdi.

Krizin faturası emekçiye

Ekonomide başlayan sert yavaşlama ve durgunluğun maliyeti ise emekçilere ciro ediliyor. 2018’in üçüncü üç ayında işgücünün milli gelirden aldığı payın geçen yılın aynı dönemine göre neredeyse bir puan gerilediği ve yüzde 31,6’ya düştüğü dikkati çekiyor.

Milli gelir 2011 seviyelerine indi

Yaşanan kur şoku ve ekonomik durgunluk dolar cinsinden milli geliri de aşağıya çekiyor. 2018’in üçüncü üç ayında 12 aylık dolar cinsinden GSYH 833 milyar dolar ile 2011 seviyelerine kadar indi.

En kötüsü geçmedi, önümüzde duruyor

Açıklanan yılın üçüncü üç ayına ilişkin veriler Türkiye ekonomisinde durgunluğun resmen başladığını teyit ediyor. Ekonomide yaşanan kur şokunun esasen 2018’in son çeyreğinde etkisini göstereceği dikkate alındığında Türkiye ekonomisi için en kötünün geçmediği, tersine tam önünde durduğu anlaşılıyor.

Saray algı yönetimini bıraksın, işini yapsın

Saray idaresi ise durumun ciddiyetini görmezden gelerek, algı yönetimi ve ardı gelmeyen aspirin cinsinden tedbirlerle seçimlere kadar durumu idare etmeye çalışıyor. Yaşanan krizin ağır yükünü ise başta emekçiler olmak üzere 81 milyon beraberce ödüyoruz. Saray İdaresinin atladığı ve görmek istemediği gerçeği biz kendilerine hatırlatalım: Milletimiz sağlam ferasetiyle, faturayı millete kesenlere, acı reçeteyi 81 milyona bölüştürmek isteyenlere Mart seçimlerinde okkalı bir tokat atmaya hazırlanıyor.

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’ndan Bahçeli’ye Sert Sözler: Şimdi Kimin Gölgesindesin

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, TBMM’deki grup toplantısında yaptığı konuşmada, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin kendisine ve partisine yönelik eleştirilerine yanıt verdi. 

Kılıçdaroğlu, konuşmasında, CHP’ye ve kendisine yönelik eleştirilerde bulunan ve “Sayın Kılıçdaroğlu ve çevresi unutmasın, biz de gericiyiz” diyen Bahçeli’ye yanıt vererek, “Ülkücü kardeşlerime sözüm var. Onların bayrak, vatan, insan sevgisi benim yüreğimde de aynen vardır. Biz hiç kimsenin gölgesine sığınmaz, medet ummayız” dedi.

Konuşmasında, MHP Lideri Bahçeli’nin, 2014’te “Her vatan evladı cumhurbaşkanı olabilir ne var ki Recep Tayyip Erdoğan olamaz” dediğini hatırlatan CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Sayın Bahçeli, şimdi kimin gölgesindesin?” diye sordu.

Konuya ilişkin yaptığı açıklamada, “Hiç kimseyi özel olarak suçlamadım hiç kimseyi! Ne bir siyasal parti lideri, ne de bir başka kişiyi özel olarak suçlamadım. Eğer bir yanlışı varsa, yanlışını hatırlattım. Özellikle bir şeye de özen gösteririm; muhalefet partilerini eleştirmem, çünkü muhalefet partilerinin, onların da hedefinin iktidar olması lazım, iktidarın yanlışlarını söylemesi lazım” diyen Kılıçdaroğlu, açıklamasının devamında şu ifadeleri kullandı:

“Bahçeli’ye hatırlatmak istiyorum”

“Eğer muhalefet partileri birbirlerini eleştirirlerse, zaten en büyük avantajı sağlamış olurla iktidara karşı. Bugün Sayın Bahçeli beni eleştirmiş, partimizi eleştirmiş. Sayın Bahçeli’ye hiçbir şey söylemiyorum, hiçbir şey! Sadece şunu söylüyorum, onun ağzından söylüyorum, ben demiyorum. Şimdi okuyacağım sözler bana ait değil, Sayın Bahçeli’ye ait, ona hatırlatmak istiyorum. 8 Nisan 2014’de şunları söylüyor: “Türklüğü reddeden, TC’yi silen, milliyetçiliği ayaklar altına alan bir inkârcıdan Türkiye’ye cumhurbaşkanı olmaz, olamaz, olmayacaktır.” Devam ediyor:“Tekeden süt sağılmaz, balda tuz bulunmaz, suda ateş yanmaz, Recep Tayyip Erdoğan’dan da cumhurbaşkanı olmaz.” Devam ediyor: “Her vatan evladı cumhurbaşkanı olabilir, ne var ki Recep Tayyip Erdoğan olamaz” diyor. Kim diyor? Sayın Bahçeli diyor.

“Biz hiç kimsenin gölgesine sığınmayız”

Sayın Bahçeli, şimdi kimin gölgesindesin, ben sana ne söyleyeyim şimdi? Ne söyleyeyim ben sana? Ben sana bir şey söylemiyorum, senin sözlerini sana hatırlatıyorum o kadar. Ama ülkücü kardeşlerime sözüm var, ülkücü kardeşlerimin bayrak sevgisi, ülkücü kardeşlerimizin vatan sevgisi, ülkücü kardeşlerimizin insan sevgisi benim gönlümde ve benim yüreğimde de aynen vardır. Vatan sevgisi, bayrak sevgisi, insan sevgisi aynen vardır.

Biz hiç kimsenin gölgesine sığınmayız, hiç kimsenin! Hiç kimseden medet ummayız. Bizim sevgimiz vatan sevgisidir, bizim sevgimiz bayrak sevgisidir, bizim sevgimiz insan sevgisi. Birilerinin önünde diz çöküp yalvarmayıp yakarmayız, biz ayrıyız. O nedenle ülkücü kardeşlerim bilsinler, onlara hiçbir sözüm yok, onların benim başımın üstünde yeri var. Ama partisine sahip çıkmayanları, kusura bakmayın onun sözleriyle vurmak zorunda kaldım.”

 

Paylaşın

HDP’den Demirtaş’ın Cezasının Onanmasına Sert Tepki

HDP, partinin eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve eski İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder hakkında verilen cezaların onanmasına sert tepki gösterdi. Konuya ilişkin yapılan açıklamada mahkeme tarafından verilen onama kararının hukuki değil siyasi olduğu vurgulandı.

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi İkinci Ceza Dairesi, İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nin HDP Eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkında verdiği 4 yıl 8 ay; HDP Eski İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder hakkında verdiği 3 yıl 6 ay hapis cezasını onadı.

HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Sezai Temelli, mahkemenin verdiği karara yaptıkları yazılı açıklamayla tepki gösterdiler.

Mahkeme tarafından verilen onama kararının hukuki değil siyasi olduğu vurgulanan yazılı açıklamada şu ifadeler kullanıldı:

“Bu onama kararının alelacele ve dosyanın öne çekilerek alınmasının tek bir nedeni vardır: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Demirtaş için vermiş olduğu “derhal tahliye edilmelidir” kararının uygulanmaması için bahane üretmek. Yani karar hukuki değil, tamamen siyasidir.

Bu karar ile Demirtaş “tutuklu” konumundan “hükümlü” konumuna geçmiş ve yürütme tam anlamıyla yargıya hükmederek utanılacak bir kurnazlığa ve hileye imza atmıştır.

Erdoğan, AİHM’in son derece açık olan “Demirtaş tahliye edilmelidir” kararından sadece birkaç saat sonra, “Karar bizi bağlamaz, karşı hamlemizi yapar işi bitiririz” demişti. İşte karşı hamle budur.

Bütün dünyanın gözleri önünde yaşanan bu rezalet, Cumhurbaşkanı’nın yargıyı maşa olarak kullandığının açık kanıtıdır. Artık gizli saklı değil, kameraların önünde yargıya talimat vermektedir. Yargı ise yürütmenin elinde bir araç olduğunu kanıtlamıştır.

“Barışa ve adalete olan inancımızı asla kaybetmeyeceğiz”

Demirtaş ve Önder’in ağzından bugüne kadar “barış” dışında bir sözcük çıkmamıştır. Bizler onların bu ülkenin barışı için söylediği her sözün altına imza atıyor, bunun hesabını hukuk ve demokrasi yolunda soracağımızın sözünü veriyoruz.

Bizler barışa ve adalete olan inancımızı asla kaybetmeyeceğiz. Sevgili Selahattin Demirtaş’ın dediği gibi, tek bir kişi bile kalsak mücadeleye devam edeceğiz.

Bu kararı alan yargı mensupları da, talimatı veren Erdoğan da şunu çok iyi bilsin: Bu halk, bu kararı unutmaz. Bu halk bu kararın sebebinin AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan olduğunu bilir. Bu halk bu kararın sebebinin Erdoğan’ın Demirtaş korkusundan kaynaklandığını bilir. Bu halk bunun hesabını er ya da geç sorar.”

Paylaşın

HDP’li 10 Vekil, TBMM’de Açlık Grevinde

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan’ın da aralarında bulunduğu 10 milletvekili, Abdullah Öcalan’a uygulanan tecridin kaldırılması ve cezaevinde açlık grevi başlatan Hakkari Milletvekili Leyla Güven’e destek olmak amacıyla TBMM’de iki günlük açlık grevine başladı.

Açlık grevine katılan isimler şöyle: HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, DTK Eşbaşkanı ve Ağrı Milletvekilleri Berdan Öztürk, HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Dilan Dirayet Taşdemir, HDP Meclis Başkanvekili Mithat Sancar ile milletvekilleri Kemal Bülbül, Şevin Coşkun, Serpil Kemalbay, Habip Eksik, Züleyha Gülüm ve Erdal Aydemir.

“Bu eyleme kulak verilmelidir”

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, açlık grevine ilişkin yaptığı açıklamada, “Bugün sabah itibariyle 2 günlük açlık grevimizi Meclis çatısı altında başlattık. Hakkari Milletvekilimiz Sevgili Leyla Güven’in 27 gündür Sayın Öcalan üzerindeki tecridin kalkması için başlattığı açlık grevine destek amaçlı yapıyoruz bu eylemi. Leyla Güven’in açlık grevinin amacı İmralı Cezaevi’nde Sayın Öcalan’a uygulanan ağırlaştırılmış tecridin kaldırılmasıdır. Bu meselenin en fazla konuşulması gereken yer Meclis’tir” dedi.

“Kürt sorunu çözülmeden bu ülkede yaşanan hiçbir krizin çözülemeyeceği bir gerçektir” diyen Buldan, açıklamasının devamında şu ifadeleri kullandı:

“3 buçuk yıldır ağırlaştırılmış bir tecride maruz bırakılan Sayın Öcalan üzerindeki bu tecridin kalkması için Leyla Güven’in başlattığı açlık grevine ses vermek amacıyla Meclis çatısı altından 2 günlük açlık grevi eylemi başlattık. Bu sorun Meclis çatısı altında çözülmeli, bu eyleme kulak verilmelidir. Bu sorun sadece Leyla Güven’in ve sadece HDP’nin değil, bir bütün olarak Türkiye’nin sorunudur.

Bu açlık grevinin en kısa zamanda amacına ulaşmasını umuyorum. Tecridin kaldırılması Türkiye’nin geleceği, barışı ve demokrasisi açısından önemlidir.

Biz iki gün burada açlık grevinde olacağız. Bu direniş başka yerlerde, başka mekanlarda devam edecek. Elbette bu eylemimiz semboliktir ama burada yapılması tarihi bir öneme sahiptir.”

 

Paylaşın