SP Lideri Karamollaoğlu’ndan ‘fezleke’ eleştirisi: Kabul edilemez

Sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklama ile Meclis’e gönderilen fezlekeleri eleştiren SP Lideri Karamollaoğlu, “Ana Muhalefet Lideri Sn. Kemal Kılıçdaroğlu’nun dokunulmazlığının kaldırılmasının gündeme gelmesi dahi ülkemiz açısından büyük bir ayıptır. Fezlekeler üzerinden demokrasimize darbe üstüne darbe vurma girişimleri kabul edilemez!” dedi.

Haber Merkezi / Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, sosyal medya hesabı üzerinden gündemde öne çıkan konular hakkında açıklama yaptı.

Karamollaoğlu, Meclis’e gönderilen fezlekeleri eleştirerek, Fezlekeler üzerinden demokrasimize darbe üstüne darbe vurma girişimleri kabul edilemez!” dedi. ” Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iftar ziyaretine de değinen Karamollaoğlu, “Mesele gariplerin sofrasında olmak değil, o garipliği bitirmektir” ifadelerini kullandı.

Karamollaoğlu, paylaşımında şu ifadelere yer verdi:

Ana Muhalefet Lideri Sn. Kemal Kılıçdaroğlu’nun dokunulmazlığının kaldırılmasının gündeme gelmesi dahi ülkemiz açısından büyük bir ayıptır.

Fezlekeler üzerinden demokrasimize darbe üstüne darbe vurma girişimleri kabul edilemez!

Konuşan, düşünen, sorgulayan, eleştiren, herkesi ‘hain ve suçlu’ olarak gören anlayıştan bir an önce vazgeçilmeli; tarihimize kara bir leke olarak geçecek yeni yanlış kararlar alınmamalıdır.

Bir Cumhurbaşkanı, vatandaşın sofrasına birkaç çeşit daha koyabiliyorsa o Cumhurbaşkanı her akşam vatandaşın sofrasındadır. Mesele gariplerin sofrasında olmak değil, o garipliği bitirmektir.

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’ndan ‘kripto para yönetmeliği’ tepkisi

Resmi Gazete’de yayınlanan kripto para yönetmeliğine tepki gösteren CHP Lideri Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklamada “Böyle kararlar verilmeden önce tüm paydaşlarla konuşulur. Kripto kararını kime danıştın ey iktidar?” diye sordu.

Haber Merkezi / CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı bir açıklama ile Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) Resmi Gazete’de yayınlanan ve kripto varlıkların ödemelerde doğrudan ve dolaylı olarak kullanılamayacağını bildiren yönetmeliği eleştirdi.

Bunu ‘geceyarısı zorbalığı’ olarak niteleyen CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Kurtulamadılar bu zihniyetten. İlla geceyarıları bir akılsızlık yapacaklar” dedi. Kılıçdaroğlu, “Böyle kararlar verilmeden önce tüm paydaşlarla konuşulur. Kripto kararını kime danıştın ey iktidar? Bu konunun tüm paydaşları ile oturup, istişarelerde bulunacağım” ifadesini kullandı.

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’ndan ‘fezleke’ açıklaması: Hodri meydan

Kendisinin de arasında olduğu 10 milletvekili hakkında TBMM’ye gönderilen fezlekeler hakkında açıklama yapan CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Ne yaparsanız yapın. Ne söylerseniz söyleyin. Yiğide savaş, bayramdır. Hodri meydan” dedi.

Haber Merkezi / CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, kendisinin de arasında olduğu 10 milletvekili hakkında TBMM’ye gönderilen fezlekeler hakkında sosyal medya hesabı üzerinden yayınladığı video ile cevap verdi.

“Fezleke göndermiş, dokunmazlığımı kaldıracakmış… Hodri meydan!” diyen CHP Lideri Kılıçdaroğlu, yayınladığı videoda özetle şunları söyledi;

”Ülke lebaleb hasta. Hastanelerde yer yok. 128 milyar doların nereye gittiği belli değil. Gece yarısı muhalefet partisinin ofislerini basıyorlar, vinçlerle. Gündemi değiştirmek gerekiyor, algıları tutmadı. Algıcıların algıları tutmadı. Şimdi ne yapıyorlar, fezleke düzenliyorlar Kılıçdaroğlu’nun dokunulmazlığını kaldıracağız diye. Ya önemli olan Kılıçdaroğlu değil, önemli olan ülke. Kılıçdaroğlu fanidir. Ne yaparsanız yapın. Ne söylerseniz söyleyin. Yiğide savaş, bayramdır. Hodri meydan”

Paylaşın

Karamollaoğlu: Aç olan insan açtır, rakamları değiştirseniz ne yazar

Haftalık basın toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan SP Lideri Karamollaoğlu, “Rakamlarla oynamak, rakamları değiştirmek hiçbir zaman gerçeği değiştirmez. Aç olan insan açtır. Karnını doyuramayan insan, karnını doyuramamıştır. Bir eksiğini gideremeyen, çocuğunun ihtiyacını karşılayamayan insan bunu karşılayamamıştır. Rakamları değiştirseniz ne yazar.” dedi.

Haber Merkezi / Saadet Partisi (SP) Genel Başkanı Temel Karamolloğlu, haftalık basın toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

SP Lideri Karamollaoğlu, açıklamasında, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın ’84 milyon suçlu’ açıklamasına tepki göstererek, “Evet buna uymayan vatandaşlar varsa bunlar kabahatlidir de uymayan yönetimler, topluluklar ne olacak?” dedi.

Karamollaoğlu, açıklamasının devamında, iktidara ekonomi üzerinden yüklenerek, “Rakamlarla oynamak, rakamları değiştirmek hiçbir zaman gerçeği değiştirmez. Aç olan insan açtır. Karnını doyuramayan insan, karnını doyuramamıştır. Bir eksiğini gideremeyen, çocuğunun ihtiyacını karşılayamayan insan bunu karşılayamamıştır. Rakamları değiştirseniz ne yazar.” ifadelerini kullandı.

Konuşmasında, iktidara emekli ikramiyesine zam önerisinde bulunan Karamollaoğlu, özetle şunları şöyle;

“Başlangıçta belirttim Ramazan ayı dertlerimizi paylaşma ayıdır. Burada da önümüze ister istemez geçim meselesi önümüze çıkıyor. Toplumun az bir kesimi istisna olmakla beraber toplumun büyük kısmı geçim sıkıntısı çekmektedir. Marketlerde ve pazarlarda yaşanan zamlara baktığımız zaman bu Ramazan kurulan iftar sofralarının bedeli maalesef hepimiz için öncekilerden çok ağır olacak. Israrla bu konunun üzerinde duruyoruz, çünkü biz milletimizin derdini, sıkıntısını açık bir şekilde görüyoruz. Her ne kadar rakamlar aksini iddia etse de durum ortada; milletimiz geçinemiyor. Ramazan bir anlamda tefekkür ayıdır. Umarız iktidardaki arkadaşlarımız da milletimizin durumunu bir tefekkür etme fırsatı bulur bu vesileyle… Bakınız; TÜİK verilerine göre 2021 yılı Şubat ayı işsizlik oranı 0,7 puanlık artışla yüzde 13,4 seviyesinde gerçekleşti. İşsiz sayısı ise bir önceki aya göre 250 bin kişi artarak 4 milyon 236 bin kişi oldu.

İktidar algı için oynadığı rakamlarda bile artan işsizliği gizleyemiyor. Tabi gerçek rakamlar çok daha fecaat bir tablo ortaya koymakta. Ne demek istiyorum? Asıl işsizlik oranı olan, geniş tanımlı işsizlik oranı yüzde 28,3’tür. TÜİK bu rakamı geniş tanımlı işsizlik olarak değil, atıl işgücü oranı diye açıklıyor. Bir şeyin nasıl tanımlandığı değil, ne olduğu önemli. Dolayısıyla gerçek işsizlik oranı yüzde 30’lara dayanmış durumdadır. Türkiye’de çalışabilir nüfus olarak bilinen 15 yaş ve üzeri nüfusun işgücüne katılım oranı yüzde 50 seviyesindedir. İLO verilerine göre bu oranın dünya ortalaması yüzde 60’lardadır. İşsizlik rakamlarındaki çarpıklık ve gerçek dışılık işte buradan başlıyor. İşgücüne katılma oranını düşük gösterdiğiniz sürece işsizliği de düşük gösterebiliyorsunuz. Böylece, aslında yüzde 25-30’lar düzeyindeki işsizlik oranını yüzde 10-14 aralığında imiş gibi kamuoyuna sunuluyor. Demem o ki; rakamlar ile oynayabilirsiniz ama gerçekleri değiştiremezsiniz. Millet canının nasıl yandığını biliyor!

Sizlere içinde bulunduğumuz durumun tam manası ile anlaşılabilmesi için iki fotoğraf sunmak istiyorum; birincisi; geçen yıl nisanda 527 milyar lira olan toplam tüketici kredileri yaklaşık bir yıl sonra mart ayında 682 milyar lira olmuştur. İnsanımızın 393,8 milyar lira ihtiyaç kredisi borcu ve 149,6 milyar lira bireysel kredi kartı borcu bulunmaktadır. Milletimiz borç batağına saplanmıştır. İkinci fotoğraf ise; ödediğimiz her 100 liralık vergimizin 16 lira 8 kuruşu faize gitmiştir. 2006-2020 dönemindeki son 15 yılda 5,58 trilyon lira vergi toplayıp 905.2 milyar lira faiz ödemişiz. Bu para milletimizin; emeğinden, cebinden, geleceğinden gidiyor! Sayın Erdoğan’ın da şiirlerini çok güzel bir şekilde okuduğu; ne diyordu Necip Fazıl; Allah’ın on pulunu bekleye dursun on kul, bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul.

Bildiğiniz üzere emeklilerimize 2018 yılından bu yana bayramlarda 1000 lira ikramiye verilmektedir. Bu ikramiyeye ne yazık ki enflasyonun hızla arttığı ve paramızın değer kaybettiği 3 yıllık süreç içerisinde herhangi bir zam yapılmamıştır. Biz bu sene Covid-19’un getirdiği sıkıntıları da dikkate alarak emeklilerimize yönelik en az yüzde 50 zamla mümkünse 1550 lira gibi bir rakamla ikramiye verilmesini öneriyoruz. Büyük bir rakam değil emekliler için emin olun böyle bir ikramiye emeklilerimizi tahminlerin ötesinde memnun edecektir. Biz bu teklifimizin iktidar tarafından dikkate alınmasını arzu ediyoruz.

Hal böyleyken iktidar ne yapıyor? Çok değil kısa bir zaman önce yoksulluk diye bir problemimiz yok diyen iktidar, şimdi yoksullara ücretsiz soğan-patates dağıtacağını duyuruyor. Biz bunu memnuniyetle karşıladık. Ama bu bizim plansızlığımızın da ne kadar büyük boyutlarda olduğunu ortaya koydu. Nasıl olacak ki üretimle tüketim birbirini karşılayacak? Soğan patates dağıtımı çok büyük bir iş değil! Darda kalan çiftçimizin de imdadına yetişti tenceresi kaynamayan garibana da çare oldu. Bundan dolayı iktidara teşekkür ederiz ama bilmeliler ki sadece patates soğanla milletimizin ihtiyacı karşılanamaz. Bizim esas sıkıntımız şu; Türkiye’de küçük bir azınlık çok yemekten, israftan, hazımsızlıktan uyuyamazken; büyük bir çoğunluk ise açlıktan, yarın kaygısından, ekmek kavgasından uyuyamıyor. Düşünmeye davet ediyorum, lütfen! Cenab-ı Hakkın size bahşettiği bu nimeti değerlendirin; aklı, fikri, düşünceyi… 19 yıl iktidarda bulunan arkadaşların çıkıp da şimdi meseleleri düzelteceğiz demeleri aslında bir gerçeği itiraf etmektedir.

Ne diyordu Aşık Mahsuni Şerif;

Yoksulun sırtından doyan doyana

Bunu gören yürek nasıl dayana?

Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana

Bilmem söylesem mi, söylemesem mi?”

 

Paylaşın

İYİ Parti Lideri Akşener: İlk seçimde gideceksiniz

Partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuşan İYİ Parti Lideri Akşener, konuşmasında iktidara yüklenerek, “Bu milleti aldattınız, bununla sizi yüzleştireceğim, üzgünüm. Ya bu ülkeyi seçime kadar adam gibi yöneteceksiniz ya da milletimize sizi öyle anlatacağım ki ilk seçimde bu ülkenin yönetiminden gideceksiniz.” dedi.

Haber Merkezi / İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuştu. Konuşmasında iktidara sert sözlerle yüklenen Akşener’in açıklamalarından satır başları şöyle;

“11 kişilik bir listemiz oluyor, teknik ekibimiz oluyor. Bir milletin kürsüsünde derdini anlatan arkadaşımız oluyor. Biz lebalep bu salonu doldurmuyor. Önlemlerimizi alıyoruz ama dün akşam 17.30’dan itibaren müthiş bir kriz yaşandı.

‘Kimse giremez’ denildi. Abiler bana çok kızmış. Üzgünüm rahatsız etmeye devam edeceğim. Anadolu’yu gezmeye devam edeceğim. Bu milleti aldattınız bununla sizi yüzleştireceğim. Yaptığınız her çirkinliği ifşa edeceğim.

Ya milletin emrinde hizmetkar olacaksınız, 5 maaşlarınızı söyleye söyleye milletin karşısına çıkamaz edeceğim ya da milletimize sizi öyle anlatacağım ki, milletimizin iradesiyle bu ülkenin yönetiminden demokrasiyle gideceksiniz. Üzgünüm

Anadolu’yu dolaşmaya devam edeceğim, üzgünüm. Sizin yaptırmadıklarınızı yapmaya gayret edeceğim. Yaptığınız her çirkinliği ifşa edeceğim üzgünüm.

Küçük ortak ve arkadaşlarına söyleyeyim, aranıza girmeye niyetim yok endişelenmeyim. Cumhur İttifakı, et-tırnak asla orada olmam, aranıza girmem merak etmeyin. TBMM’ye insan mı almıyorsunuz, biz milletin sesini duyurmaya gayret ederiz.

Bu milleti aldattınız, bununla sizi yüzleştireceğim, üzgünüm. Ya bu ülkeyi seçime kadar adam gibi yöneteceksiniz ya da milletimize sizi öyle anlatacağım ki ilk seçimde bu ülkenin yönetiminden gideceksiniz.

Salgının başından beri iktidarı defalarca uyardık, neler yapılması gerektiğini gün gün anlattık.

Bilim insanlarına kulak verin, milletimizin canı yanmasın dedik. Üç hafta tam kapanma için gecikmeyin dedik.

Aşı tedariğini ciddiye alıp, getirin dedik. Dar gelirli vatandaşlarımızı, öğretmenlerimizi öncelikli olarak aşılayın dedik.

Sağlık ordumuz yoruldu, yüklerini hafifletin dedik. Esnek mesai uygulamasına acilen dönün dedik. Ekonomik destek paketleri önerdik. Kaynaklarını gösterdik.

Bir kulaklarından girdi, birinden çıktı. Onlar lebaleb kongreler yapıp, virüse davetiye çağırdılar.

Türkiye dünyada en çok vaka görülen birinci ülke oldu. Biz bu tabloyu hak etmedik. Sağlık ordumuzun uyarısını dinlemeyenler, Türkiye’yi maalesef bu tablo ile baş başa bıraktı.

Büyük bir beceriksizliğin sonucudur. Bilim Kurulu’na sizi susturuyorlarsa istifa edin demiştim. Pazartesi yine toplanıldı. Bilim Kurulu’nun çözümü bir tavsiye muamelesi gördü. 24 saat daha heba edildi.

Sayın Erdoğan inceleyip, karar verecekmiş. Hangi bilgi, birikimle belli değil… Sen doktor musun? Sen enfeksiyon uzmanı mısın?

Böyle ciddiyetsizlik olmaz böyle devlet yönetilmez yazıktır günahtır aylardır acilen üç haftalık tam kapanmaya geçin diyoruz esnafımızı çalışanlarımızı koruyacak önlemleri alın ülkemizi üç haftalık bir kapanmayla rahatladın diyoruz bilim bunu söylüyor. İşin uzmanları bunu söylüyor sen hala kafana göre takılıyor Sayın Erdoğan ülkeler birer birer Türkiye uçuşları durduruyor.

Türkiye’nin en önemli gelir kaynağı olan turizm sezonu yaklaşırken milyonlarca çalışanın ekmeğiyle oynadın mutlu musun vatandaşlarımız hastanelerde yatak bulamıyor mutlu musun? Milletimiz aşı beklerken Libya’ya 150.000 aşı gönderip caka satmaya utanmıyor musun hiç mi Allah’tan korkmuyorsun yazıklar olsun!

Hadi bizi duymamazlıktan geliyorsun onu anladı ama Türk Tabipler Birliği çıktı ‘üçüncü ve en yüksek zirvedeyiz’ dedi onu da mı duymadınız… İstanbul Tabipler Odası ‘hastaneler doldu hastalar sıra bekliyor’ dedi onu da mı duymadınız.

Ankara Tabipler Odası seslendi ’12 saat sedyede bekleyen hastalarımız var’ dedi onu da mı duymadınız. Adana ‘bir yılın sonunda başa döndük tam kapanma şart’ dedi onu da mı duymadınız.

Bursa ‘sözün bittiği yerdeyiz durum tespiti işe yaramaz’ dedi onu da mı duymadınız. Giresun ‘vakalar pik yaptığı görmüyorlar mı’ diye sordu, Diyarbakır ‘vakalar 6-7 kat arttı bu yükü taşıyamayız’ dedi, Samsun ‘tükenme noktasındayız’ dedi onları da mı duymadınız.

Duymadınız, merak etmediniz umurunuzda bile olmadı çünkü milletimiz canı ile uğraşırken siz başka hesapların başka planların peşindeydiniz. Şimdi de çıkıp utanmadan salgının bu noktaya ulaşmasından 84 milyon hepimiz sorumluyuz diyerek suçu milletin üzerine atmaya çalışıyorsunuz.

Kurallara uymayanları önlem almayanları ayrı tutuyorum ama hayır bu tablonun sorumlusu milletimiz değil bu tablonun sorumlusu salgını yönetemeyen aşıyı getiremeyen milleti yokluğa mahkum eden sizsiniz. Bu kadar basit.

Yetti arkadaş ayıptır günahtır. Bırakın da millet biraz nefes alsın. Bir kere de milletimizin yüzünü nasıl güldürürüz onu konuşalım.

Nasıl öldüğümüzü değil nasıl ölmeyeceğiz onu konuşalım. Ama maalesef konuşamazlar, çünkü korkuyorlar, o saray sefalarını kaybetmekten, altlarındaki arabaları kaybetmekten, beş farklı yerden aldıkları maaşlar kesilir diye korkuyorlar.

Öyle korkuyorlar ki artık AK Partili belediye çalışanları bile bize duyduğu derin kıskançlıkla tanıdığımız Almanya’ya iltica ediyor. Malatya Yeşilyurt Belediyesi’nin AKP’li başkanının 42 kişilik grubu Almanya’ya eğitim için yollamış. 2 kişi hariç 40 kişi giden o gidiş.

Birkaç belediyede daha aynı şey olduğu söyleniyor. Sayın Erdoğan’ın yönettiği Türkiye’den ardına bakmadan kaçıyor. Zamanında Sovyetler’den kaçan devlet görevlileri gibi. Filmlerini izlerdik hatırlıyor musunuz? Herhalde Türkiye’de de bu kaçışların filmleri daha sonra yapılacaktır. İşte Erdoğan’ın Türkiye’yi düşürdüğü durum. Güler misin ağlar mısın!

Aylardır patatesler soğanlar depolarda çürüyor diyoruz. İktidardan çıt yok. Millet İttifakı belediyeleri patatesleri satın alıp ihtiyaç sahibi vatandaşlarımıza dağıttı.

Bunu gören Tarım Bakanlığımız nihayet harekete geçti. Sıkıntı sadece patates, soğanla sınırlı değil. Elma üreticilerinin de sıkıntısı var. İktidardan beklentileri açık.

Sadece kilo başına 30 kuruş destek istiyorlar. Buradan iktidara seslenmek istiyorum. Millet İttifakı belediyelerini beklemeyin, geç de olsa attığınız adımı elma üreticileri için de atın.

Sayın Erdoğan ve damadının el birliği ile zora soktuğu Türkiye ekonomisi, pandemi ile birlikte daha da zorluklarla karşı karşıya. Merkez Bankası’nın rezervlerini buharlaştıran beceriksizlik nereden, nasıl para bulurum diye çırpınıyor.

Turizm tek başında dış ticaret açığımızı kapatacak potansiyele sahip. Turizm, Türkiye’nin birinci derece öneme sahip sektörlerinden biri. Devletin kaynaklarından öncelikli olarak faydalandırılması demektir. Turizm ihmal edilmemelidir. Aşılama yapılacaksa, sektör çalışanları önceliklendirilmelidir.

Bugün turizm başlıklı, üçüncü grup konuşmamdır. Önlemlerinizi alın, Türk Turizmi bu sezonu kaçırırsa bedeli ağır olur diyoruz.

Avrupa’da asgari ücretle çalışan biri, Türkiye’de 5 yıldızlı otelde 15 gün tatil yapabiliyor. Ekonomi dehası damat ve kayınpederi sağ olsun, Türkiye’de tatil yapmak hiç bu kadar ucuz olmamıştı. Buna rağmen Türkiye’nin dünya turizminden aldığı pay değişmiyorsa bu düpedüz başarısızlıktır.

Ülkenizde demokrasi yoksa, turizm de olmaz. Ülkenizde adalet yoksa, turizm de olmaz. Ülkenizde huzur yoksa, turizm de olmaz. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıp Türkiye’yi dünya aleme rezil ederseniz, turizm de rezil olur.

Paylaşın

Yıldırım Akbulut hayatını kaybetti, Akbulut kimdir?

Yıldırım Akbulut, tedavi gördüğü Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde 86 yaşında hayatını kaybetti. Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu (YİK) Üyesi olan Akbulut, geçen yılın Kasım ayında kalp rahatsızlığı nedeniyle hastaneye kaldırılmıştı.

Haber Merkezi / Eski Başbakan ve TBMM Başkanı, Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu (YİK) Üyesi Yıldırım Akbulut, tedavi gördüğü Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde 86 yaşında yaşamını yitirdi.

Türk avukat, siyasetçi ve 20. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olan Yıldırım Akbulut, Başbakanlık ve Anavatan Partisi Genel Başkanlığı görevini 1989–1991 yılları arasında sürdürmüştü. Akbulut, 1987–1989 ve 1999–2000 yılları arasında ise Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı görevini üstlenmişti.

Yıldırım Akbulut kimdir?

Yıldırım Akbulut, 15 Kasım 1935 tarihinde Erzincan’da doğdu. Babasının PTT memuru olması nedeniyle ilkokulu Eskişehir’de, ortaokulu Samsun’da, liseyi ise Erzican’da okudu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdi ve serbest avukatlık yaptı.

Akbulut, Adalet Partisi Erzincan il başkanlığı yaptı. Mayıs 1983 tarihinde Anavatan Partisinin (ANAP) kurucuları arasında yer aldı ve ilk defa 1983 Türkiye genel seçimlerinde ANAP Erzincan milletvekili olarak meclise girdi. 26 Ekim 1984 – 6 Eylül 1987 tarihleri arasında Turgut Özal tarafından kurulan 45. Türkiye Hükûmeti’nde İçişleri Bakanı olarak yer aldı. 1987 Türkiye genel seçimleri’nde tekrar ANAP Erzincan milletvekili olarak meclise girdi ve 1987 yılında yapılan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı seçiminin üçüncü turunda 431 üyeden 250’sinin oyuyla TBMM Başkanı seçildi ve bu görevini 9 Kasım 1989 tarihine kadar sürdürdü.

Turgut Özal’ın 1989 Türkiye cumhurbaşkanlığı seçiminde Cumhurbaşkanı olarak seçilmesinin ardından aynı yıl Akbulut başkanlığında 47. Türkiye Hükûmeti kuruldu. 17 Kasım 1989’daki ANAP I. Olağanüstü Kongresi Turgut Özal’dan boşalan genel başkanlığa Akbulut’u getirdi. 15 Haziran 1991 tarihinde gerçekleştirilen ANAP Kongresi’nde Mesut Yılmaz’a karşı yenilerek genel başkanlık ve başbakanlıktan ayrıldı.

1992 yılında dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın istemiyle 17 arkadaşıyla birlikte ANAP’tan istifa etti, ancak bir süre sonra partiye döndü.

18 Nisan 1999 seçimlerinin ardından mayıs ayında yapılan TBMM Başkanlığı seçimlerini kazanıp 2000 yılına kadar TBMM Başkanlığı’nı sürdürdü. 2000 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday oldu ancak adaylığını 2. turun ardından geri çekti. 2002’de ANAP’tan istifa eden Akbulut, aynı yıl yapılan genel seçimlerde Doğru Yol Partisi’nden (DYP) İstanbul milletvekili adayı oldu, ancak DYP’nin barajı geçememesi nedeniyle seçilemedi.

Anayasa Mahkemesi eski üyelerinden Samia Akbulut’la (d. 1939) evli olan Akbulut 3 kız çocuğu babasıydı. 17., 18., 19. Dönem Erzincan ve 21. Dönem Ankara milletvekili oldu. Turgut Özal Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı olan Akbulut aynı zamanda Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyesiydi.

Paylaşın

HDP Eş Genel Başkanı Buldan: Saray’ın kepenk kapatacağı günler yakın!

HDP Eş Genel Başkanı Buldan, partisinin TBMM’deki Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, “Cumhurbaşkanlığı Gidiş Sistemi” artık yolcudur değerli arkadaşlar! Halk bunların biletini çoktan kesmiştir. Saray’ın kepenk kapatacağı günler yakındır! Yazar kasa yok diye boş yere sevinmesinler. Sandıklar halkın elindedir, halk da dört gözle o günleri beklemektedir.” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partisinin TBMM’deki Grup Toplantısı’nda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Buldan, konuşmasında, “Bu zorlu yolculukta tüm baskı ve engellemelere rağmen bir milim dahi geri atmadan Türkiye’yi karanlıktan kurtarmanın sözünü bir kez daha verdik. Toplumu faşizm karanlığıyla boğmaya çalışanların karşısında HDP programıyla, ilkeleriyle, özgür ve eşit yaşam fikriyatıyla, örgütlü gücüyle halklara çaresiz ve alternatifsiz olmadığını, değişimin her zaman mümkün olduğunu gösteren aydınlık bir yoldur. Demokratik bir alternatiftir” dedi.

Konuşmasında ‘ittifak’ iddialarına da yanıt veren Buldan, ”HDP’ye yeterince tanımayanlar ve tanımak istemeyenler üçüncü yol dediğimizde seçim ittifakı olarak anlamlandırmaktadır.  HDP’nin gündeminde bir seçim ittifakı şu an itibariyle yoktur” ifadelerini kullandı.

Konuşmasının devamında “”Cumhurbaşkanlığı Gidiş Sistemi” artık yolcudur değerli arkadaşlar! Halk bunların biletini çoktan kesmiştir. Saray’ın kepenk kapatacağı günler yakındır! Yazar kasa yok diye boş yere sevinmesinler. Sandıklar halkın elindedir, halk da dört gözle o günleri beklemektedir.” diyen Buldan’ın açıklamalarından satırbaşları şöyle;

“Bu amaçla tüm toplumsal ve siyasal muhalif kesimler; emek, barış ve demokrasi güçleri, aydınlar, sanatçılar, demokrat ve vicdan sahibi yurttaşlarla beraber yürüyor, üretiyor ve birlikte direniyoruz. Üçüncü yol; egemen sömürücü güçlerin dışında kalan demokratik kamuoyunun kendisidir. Ezilenlerin tümüdür. Klasik bir muhalefet tarzını benimsemez. Kısa vadeli düşünmez, demokrasi ve özgürlük mücadelesinde ilkelerini korur, politikasını esnetir ve son seçimlerde olduğu gibi etkisi tarihi olur. Üçüncü yol, halkları, ezilenleri, demokrasiyi temsil eden, devleti demokrasiye duyarlı kılan, gençlik ve kadın mücadelesini içine alan, ekolojik olan devrimci demokrat bir duruş çizgisidir.

HDP olarak kim halkların kardeşliğinden, birlikte yaşamından yana ise onlarla stratejik ittifak halinde olmak bizim için önemlidir. Türkiye’ye dönük stratejik duruşumuz özetle budur. Bu inanç ve kararlılıkla direniyor, Türkiye halklarının demokratik geleceğinde inisiyatif alıyoruz. Demokratik yaşamı kurma yolunda hep birlikte mücadelemizi yükseltiyoruz. Bu zorlu süreçten daha da güçlenerek ve büyüyerek çıkacağımızdan hiç kimsenin kuşkusu olmamalıdır. HDP’ye yüzünü dönen herkes, aydınlığı ve güzel günleri görür. Yeni yaşamı görür. Özgürlüğe açılan projeyi görür. HDP’ye bakan, 7 Haziran’ın, 31 Mart’ın, 24 Haziran’ın büyük başarılarını görür. Buradan cesaret alır ve geleceğe umutla bakar. Evet, bu dönem biz muhalefetteyiz. Ama bilinmeli ki, ilk seçimde HDP sorumluluk alacak ve bu ülkenin yönetiminde mutlaka olacaktır. HDP’nin fikriyatı ülke yönetiminde mutlaka yaşam bulacaktır. Halklarımızın demokrasi rüyası mutlaka gerçekleşecektir.

Bir yanda yönetim krizi, diğer yanda ise ekonomik, toplumsal ve salgın krizi halkı canından bezdirmeye devam etmektedir. Bitmek bilmeyen seri krizler nedeniyle ülke tam bir çöküşü yaşamaktadır. Tek adam yönetimine geçiş olan 16 Nisan referandumunun 4’üncü yılındayız. Bu dört yıl içinde yapılanları yaşananları hep birlikte gördük. Bir kez daha hatırlatmakta fayda var. AKP-MHP ittifakı, referanduma giderken ülkeyi şöyle uçuracağız, böyle zenginleştireceğiz, işsizliği bitireceğiz, demokratik standartları yükselteceğiz diyerek Türkiye toplumuna büyük sözler verdiler, büyük vaatlerde bulundular. Aslında hayal sattılar. Kendi ikbal ve çıkarlarını halkın, ülkenin çıkarı gibi göstererek, halkı yanılttılar ve halka onlarca kez yüzlerce kez yalan söylediler. Tek adam yönetimine geçer geçmez, kırıntı düzeyindeki demokrasiyi dahi ortadan kaldırdılar.

“Türkiye bugün açık cezaevi halini yaşamaktadır”

Parlamentoyu halkın egemenliğinden çıkartıp sarayın egemenliği altına soktular. Hukuku lağvettiler, adalet saraylarını kelepçe saraylarına çevirdiler. Fabrikalar yerine yeni cezaevleri inşa ettiler. Yetmedi, Türkiye’nin 780 bin kilometrekarelik her bir alanını aslında açık cezaevine çevirdiler. Türkiye bugün açık cezaevi halini yaşamaktadır. Türkiye, Avrupa Konseyi’ne üye 47 ülke içerisinde en fazla tutuklu ve hükümlü oranına sahip bir ülke haline geldi. AKP MHP ortaklığı ile birlikte. Tabii ki bu sonuç şaşırtıcı değildir.

İmralı’da sürdürülen ağırlaştırılmış tecrit, hukuktan çıkışın, hukuksuzluk ve adaletsizlik rejimini yönetim biçimi haline getirme çabalarının bir sonucudur. Bu hukuksuzluğun devamı olarak kayyım darbesiyle seçme ve seçilme özgürlüğünü de ortadan kaldırdılar. Buna da tanıklık ettik. Ülke ekonomisini sarayın paralel ekonomisine dönüştürüp, kendilerini ve yandaşlarını kalkındırdılar.

Bir yanda haksız zenginlik içinde ihya olan Saray yandaşlarının Türkiye’sini, diğer yanda yani Kürşatlar’ın ülkesini yaratmaya çalışanlar ise yoksulların, işsizlerin, kepenk kapatan esnafların, şiddet gören kadınların, umutsuz gençlerin sefalet Türkiye’sini yarattılar. İşte bu nedenle tek adam yönetimi bir kriz ve çöküş sistemidir. Bu sistem adaletsizlik sitemidir, haksız zenginleşme ve rant sistemidir. Liyakatsızlık, yolsuzluk ve talan sistemidir.  Her gün adaletsizlik üreten bu vicdansız yönetim anlayışı 5 yıldır bu ülkeye neredeyse 50 yıllık zarar vermiştir. Dün patates dağıtmaya başladılar. İnsanların patates dahi alamayacak duruma getirilmesinin bir itirafıdır bu. İktidar ve yandaşları kasalarla, tonlarla götürürken, halkın payına ise sadece gramla hayata tutunmak kalmıştır. Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle 12 kamu arazisi daha satışa çıkarıldı. Çünkü bunlar doymak bilmiyorlar. Bunların sistemi aynı zamanda Cumhurbaşkanlığı emlak sistemidir. Sarayları, adeta kamu arazisi satış ofisi gibi çalışmaktadır.

“Cesaretiniz varsa buyurun Saray’a haciz gönderin”

Merkez bankasının 128 milyar doları ortada yok. Kaç gündür kamuoyu bunun peşinde soruyor soruşturuyor. 128 milyar doların nerede olduğunu haklı olarak araştırmaya başlıyorlar. Cevap veremiyorlar. Çünkü veremiyorlar. Aslında biz cevabı biliyoruz. Merkez Bankasının yedek anahtarı kimdeyse paralar ondadır diyoruz. Fazla söze gerek yoktur. Hırsız evin içindeyse kilit işe yaramaz. Vatandaşın üç kuruşluk borcu için kapısına haciz gönderirler, traktörüne, malına el koyarlar, ümüğüne çökerler. Ama 128 milyar dolar buharlaştırıldığında devlet kurumlarının, yargının gıkı dahi çıkmaz. Cesaretiniz varsa buyurun Saray’a haciz gönderin. Eğer bu ülkede vicdanlı hakim ve savcılar varsa 128 milyar doların hesabını halka vermek zorundadır.

19 yıl önce iktidara geldiklerinde sahip oldukları mal varlığıyla bugün kasalarında istifledikleri devasa zenginlik arasındaki fark işte yoksullaşmanın ve çöküşün temel nedenidir. ‘Umudum kalmadı’ diyerek çaresizlikten hayatına son veren her bir insanımızın faili haksız zenginleşen bu iktidar ve şürekâsıdır. Geleceğe umutla bakamayan, aylarca iş arayıp bulamayan, cebinde parası olmadığı için evine ancak çocukları uyuduktan sonra gidebilen insanların hayatını karartan bu iktidardır. İntiharlar bir sosyal cinayettir. İşsizlik, yoksulluk ve açlık sosyal bir ölümdür. Yüz binlerce kamu çalışanının KHK’yle işten atılması sosyal ölümdür. Son bir yılda 177 bin işçi kod 29’la işten çıkartıldı. Aileleriyle birlikte 1 milyon insanı açlığa mahkûm ettiler. İnsanların işiyle, ekmeğiyle, rızkıyla oynamak zulümlerin en büyüğüdür.

Halk, tüm bu zulümlerin hesabını sandıkta öyle bir soracak ki, bunların felekleri şaşacak, felekleri. Seçim sandıkları kurulduğunda, işsizliğin de, yoksulluğun da, yolsuzluğun da, adaletsizliğin de, haksız zenginleşmenin de hesabını halkımız bir bir sizlerden sandık başında soracaktır. O hesap günü de çok yakındır, yaklaşmaktadır. Sandıktan daha fazla kaçamayacaklar.  Bakmayın siz bunların korku salmasına, güç gösterisi yapmasına ve her gün yalan vaatler uydurmalarına. Aslında iktidarlarının son dönemlerini yaşadıklarının fakındalar. ‘Cumhurbaşkanlığı Gidiş Sistemi’ artık yolcudur değerli arkadaşlar. Halk bunların biletini çoktan kesmiştir. Sarayın kepenk kapatacağı günler yakındır. Yazar kasa yok diye boş yere sevinmesinler.

Bu iktidarın gerçek yüzü bir yıllık pandemi sürecinde daha net olarak görülmüştür. Pandemi, iktidarın yüzündeki maskeyi de aslında indirmiştir. Ortada yönetilemeyen bir salgın krizi, iktidar açısından büyük bir başarısızlık haritası vardır. Bu gerçeğin üzerine asla yalan rakamlarla örtemezler! Başından bu yana bu süreci şeffaf yürütmediler, yürütmediler. Hekimleri, sağlık meslek örgütlerini, bilim insanlarını dikkate almadılar. Bildiklerini okudular! Sorumluluğu da şu an itibariyle vatandaşa yüklediler! Salgını, tehdidin boyutuna göre değil, AKP’nin ekonomik siyasi gündemine göre yönetmeye çalıştılar. Halk sağlığını değil, iktidarlarının bekasını öncelikli tuttular. Sonuç ne oldu? Günlük vaka sayıları 60 bini geçti, günlük ölümler ise 300’ün üzerinde. Ki bu rakamların gerçeği yansıtmadığı da ortadadır. Vakalar bunun çok daha üstündedir.

İstanbul Sözleşmesinden çıkıldığı günden bu yana şiddetin katlanarak arttığını görüyoruz. Sadece çekilme kararından sonra 12 bine yakın şiddet olayının yaşandığını basından gördük ve takip ettik. Polisler şiddete uğrayan kadınların başvurularını almamakta, mahkemeler koruma kararları vermemektedir. Kamu görevlileri bu durumu ‘artık işler değişti, çünkü Sözleşme feshedildi eskiye dönüldü’ diyerek gerekçelendirmeye çalışmaktadır. Şiddet mağdurlarını geri çeviren kamu görevlileri, bu cesareti sözleşmenin feshedilmesinden almaktadır.

Yine geçen hafta Diyarbakır’da Roza Kadın Derneğine baskın yapıldı. Kadınlar gözaltına alındı, 8’i tutuklandı. Kadın düşmanları, İstanbul sözleşmesinin feshedilmesinden sonra kadınlara karşı her yerde saldırı dalgası, sürek avı başlatmış durumdadır. Devletin kadınlara dönük gözaltı tutuklama operasyonlarıyla, sokaklardaki erkek şiddeti kadınları eş zamanlı olarak hedef almaktadır. Tam bir işbirliği ve ittifak söz konusudur. Bunun önünü açan ise AKP-MHP’nin kadın düşmanı politikasıdır ve anlayışlarıdır. Fesih kararı Anayasaya aykırı olduğu için HDP olarak geçtiğimiz hafta Danıştay’a başvurduk ve bu hukuksuz kararın biran önce iptal etmesini istedik.

“Türkiye’ye demokrasiyi kazandıracağız”

Ne özgürlüklerimizden, ne yaşam hakkımızdan, ne de anayasal haklarımızdan vazgeçmeyeceğiz. Ne elektronik kelepçeleriniz, ne rehin politikalarınız kadınlara geri adım attıramayacaktır. Kadınlar daha fazla örgütlenerek ve mücadele ederek kazanımlarına güçlü bir biçimde sahip çıkacaktır. Bir yandan şiddetle mücadele ederken aynı zamanda kadın yoksulluğuna karşı da bir mücadele içerisindeyiz. Hepinizin bildiği gibi HDP Kadın Meclisi olarak 10 Şubat’ta ‘Kadınlar İçin Adalet’ kampanyamızı başlatmıştık. Kampanyamızın ikinci ayağı olan ‘Kadın Yoksulluğuyla Mücadele’ için de startımızı 5 Nisan’da İstanbul’da verdik. Bugün de Kadın Meclisimiz İzmir’de çalışan kadınlarla birliktedir. Farklı bölgelerde, farklı heyet ve kişilerle; gidebildiğimiz bütün işyerlerine, tarlalara, fabrikalara, atölyelere, evlere gidecek, kadınları tek tek dinleyeceğiz. Bu yaratılan yoksulluktan etkilenen bütün kadınların diyeceklerini evlerden, sokaklardan, fabrikalardan, tarlalardan Meclis’e taşıyacağız.”

Kadın düşmanlarına bu sevinci asla yaşatmayacağız. HDP kadınların güvencesidir. HDP, kadınların ortak mücadele buluşmasıdır. HDP kadınların ittifakıdır. Ve bu ittifak mutlaka ama mutlaka kazanacaktır. Demokrasi bizimdir, adalet bizimdir, hukuk bizimdir, barış ve özgürlükler bizimdir. Alınterimiz, emeğimiz bizimdir. Yaşam bizimdir! Bizim olanı mutlaka ama mutlaka alacağız, kazanacağız ve tüm Türkiye’ye demokrasiyi kazandıracağız.”

Paylaşın

CHP’li Ağbaba: Yurttaşlar Ramazan sofrası kuramıyor

CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, yaptığı yazılı basın açıklamasında, “Erdoğan’ın lebalep doldurduğu kongreler sayesinde, asgari ücretliler ve günlük 50 TL ile geçinmeye çalışan aileler bu yıl ramazanda açlığa terk edilmiş durumda.” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, yeni tip koronavirüs (Kovid 19) salgını ile birlikte ortaya çıkan ekonomik krize ilişkin yazılı bir basın açıklaması yaptı. Yurttaşların Ramazan sofrası kuramadığı belirtilen açıklama şöyle;

“Pandemi krizi ile birlikte ortaya çıkan ekonomik kriz en çok dar gelirli yurttaşın sofrasını vurmaya devam ediyor. Ekonomik krizin etkisi şaibeli TÜİK verilerinde dahi gizlenemiyor. Artan gıda fiyatları bu yılda yurttaşın ramazan sofrasında ki lokmaları azaltmaya devam ediyor.

Türkiye yüzde 16,19’luk enflasyon oranında Avrupa Ülkeleri arasında 1. Sıradayken, G-20 ülkeleri arasında ise yüksek enflasyonda Arjantin’den sonra 2. Sırada yer alıyor. Dünya’da 30’dan fazla ülkede yıllık enflasyon sıfır ya da sıfırın altında; 50 ülkede yıllık enflasyon yüzde 1’in altında yer alıyor.

Yani bir başka deyişle dünya genelinde 89 ülke, Türkiye’de aylık olarak enflasyonda yaşanan artıştan daha düşük yıllık enflasyona sahip. Erdoğan’ı ramazanda milyonlarca emekçiye verdiği 2,30 TL’lik zam sadece 2 adet daha fazla yumurta almaya yetebiliyor.

Erdoğan ramazan ayında yeni kısıtlamaları açıklarken virüsün yayılma hızından sanki kendisi sorumlu değilmiş gibi faturayı yine çalışanlara kesmişti. Erdoğan’ın fedakârlık istediği yurttaşlar ise ramazan ayında açlığa terk edildi. Sadece geçtiğimiz Mart ayında bugüne;

Yumurtaya yüzde 63, Tavuğa yüzde 44, Ay çiçek yağına yüzde 59, Mercimeğe yüzde 44, domates ve ekmeğe ise en az yüzde 20 oranında zam geldi. Artan zamlar karşısında Erdoğan ise 2,30 Kuruşluk zam ile günlük 50 TL aylık 1500 TL ücretsiz izin desteğini ise müjde olarak sundu.

Asgari ücret 2021 yılında yüzde 21,56 artarak 2825 TL olması alım gücündeki azalışı engelleyemedi. Geçtiğimiz yıl 2324 TL ile asgari ücret ile 4 bin 742 adet yumurta alınabiliyorken, asgari ücretin 2825 TL’ye çıkmasına rağmen yumurtadaki alım gücü 1211 adet daha düştü.

Asgari ücretteki artışa rağmen alım gücü pirinçte 15 kg, unda 10 Kg, Mercimekte ise 47 kg azaldı. Erdoğan’ın lebalep doldurduğu kongreler sayesinde, asgari ücretliler ve günlük 50 TL ile geçinmeye çalışan aileler bu yıl ramazanda açlığa terk edilmiş durumda.”

Paylaşın

İçişleri Bakanlığı’ndan ‘ramazan ayı tedbirleri’ genelgesi

Yeni tip koronavirüs (Kovid 19) salgını hayatı her alanda olumsuz etkilemeye devam ediyor… İçişleri Bakanlığı tarafından 81 il valiliğine gönderilen ‘ramazan ayı tedbirleri’ konulu genelgeye göre, kalabalık grupları bir araya getiren her türlü etkinliğe ve iftar çadırlarına müsaade edilmeyecek.

Haber Merkezi / İçişleri Bakanlığı, 81 il valiliğine ‘ramazan ayı tedbirleri’ konulu genelge gönderdi. Genelgede, mübarek Ramazan ayında, öteden beri uygulanması nedeniyle geleneksel hale gelen bazı davranış, etkinlik ve uygulamalar toplumsal hareketliliği artırdığından salgınla mücadele ve toplum sağlığı açısından risk oluşturacağı belirtildi.

Bu çerçevede, 12 Nisan 2021 Pazartesi günü kılınacak ilk teravihle beraber idrak edilecek mübarek Ramazan ayında alınacak tedbirler şu şekilde sıralandı:

1. Vatandaşlarımızın toplu katılım gösterdiği iftar, sahur gibi kalabalık grupları bir araya getiren her türlü etkinliğe ve iftar çadırlarına müsaade edilmeyecek. Bu noktada son dönemlerde salgının yayılımında ev içi bulaşma oranının yüksekliği hususu da göz önünde bulundurularak vatandaşlarımızın iftar veya sahurlarda misafir kabul etmemeleri konusunda farkındalıklarını artıracak faaliyetler ve duyurulara önem verilecek.

2. Diyanet İşleri Başkanlığının duyurusuna uygun şekilde geçtiğimiz yıl olduğu gibi bu yıl da teravih namazlarının evde kılınmasına devam edilecek. Öte yandan salgının oluşturduğu riskin artırılmaması açısından teravih namazı nedeniyle evler başta olmak üzere çeşitli yerlerde bir araya gelinmemesi gerektiği konusu vatandaşlarımıza sık sık duyurulacak.

3. Ramazan pidesi ve ekmek satışı ile ilgili olarak; Ramazan ayı süresince iftar saati ve hemen öncesinde oluşabilecek pide kuyrukları ve yoğunluğun oluşturacağı riskin önlenmesi amacıyla fırınlardaki özel sipariş üretimi de dahil pide ve ekmek üretimi iftardan 1 saat önce sonlandırılacak ve iftar saatine kadar sadece satış yapılabilecek. İftardan sonra fırınlarda üretim, satış ve diğer hazırlık işlemlerine devam edilebilecek.

4. Ramazan ayının huzur ve güven ortamında geçmesi için her il kendi dinamiklerini değerlendirecek ve bu süreç içerisinde oluşması muhtemel yoğunluklar göz önünde bulundurularak il genelinde gerekli önlemler alınacak.

5. Ramazan ayı ile birlikte türbe ziyaretlerinde yaşanabilecek artış ve bu şekilde oluşabilecek kalabalıkların oluşturacağı riske karşı yetkili birimlerce fiziki mesafe kurallarının eksiksiz uygulanması başta olmak üzere gerekli önlemlerin alınması sağlanacak.

6. İftar vakitlerinin öncesinde oluşabilecek trafik yoğunluğu dikkate alınarak iftar saatinin en az 3 saat öncesinden itibaren belediyeler ile gerekli koordinasyon sağlanarak toplu taşımada kullanılan araç ve sefer sayılarının artırılması sağlanacak.

7. Ramazan ayı boyunca yoğunlaşan mezarlık ziyaretlerinin kontrollü olarak yapılabilmesi için mezarlıklara giriş ve çıkışlar ayrı olarak planlanacak, fiziki mesafe kuralı ve maske kullanımına ilişkin kontrollere ağırlık verilecek.

8. Ramazan ayı öncesinde/süresince alışveriş yoğunluğunun artabileceği göz önünde bulundurularak başta market ve pazar yerleri olmak üzere kalabalıkların oluşabileceği alanlarda fiziki mesafe koşullarının korunmasına yönelik her türlü tedbir alınacak. Bu kapsamda daha önce illere gönderilen genelgelerde belirtildiği üzere her AVM ve semt pazarı için aynı anda kabul edilebilecek müşteri sayısının İl/İlçe Umumi Hıfzıssıhha Kurulları kararı ile ayrı ayrı belirlenmesine ve denetimlerin buna göre gerçekleştirilmesine devam edilecek.

9. Ramazan ayını fırsat bilerek fahiş fiyat uygulaması yapan firma/işletmelere yönelik denetimler arttırılacak ve aykırı durumlarla karşılaşılması halinde gerekli adli/idari işlemler ivedilikle yapılacak.

10. İçerisinde barındırdığı şefkat ve merhamet duygularıyla birlikte bir sosyal sorumluluk ayı da olan Ramazan ayında Vali ve Kaymakamlarca ilgili kurumlar arasında gerekli koordinasyon sağlanacak. Başta öksüz/yetim çocuklar olmak üzere ihtiyaç sahibi tüm vatandaşlarımıza her türlü desteğin verilmesi hususunda azami gayret gösterilecek.

11. Hepimizin birbirimize karşı sorumlu olduğu bu süreçte, salgının yayılım hızının kontrol altında tutulması ve ülke genelinde günlük vaka sayılarının tekrar düşürülebilmesi için alınan tedbir ve belirlenen kurallara toplumun tüm kesimlerince eksiksiz uyulması ve dinamik denetim modeli çerçevesinde geniş katılımlı, etkin, planlı ve sürekli/kesintisiz şekilde denetim faaliyetlerinin sürdürülecek.

Bu esaslar doğrultusunda Umumi Hıfzıssıhha Kanununun 27’nci ve 72 ‘nci maddeleri uyarınca İl/İlçe Umumi Hıfzıssıhha Kurulları kararları ivedilikle alacak. Uygulamada herhangi bir aksaklığa meydan verilmeyecek ve mağduriyete neden olunmayacak.

Paylaşın

Babacan’dan ‘Kanal İstanbul’ tepkisi: Rant projesi

Partisinin 1. Olağan Kozluk İlçe Kongresi’nde konuşan DEVA Lideri Babacan, ‘Kanal İstanbul’ projesine tepki göstererek, “Sayın Erdoğan çıkmış, Kanal İstanbul’u öve öve bitiremiyor. 500 bin kişilik kent kuracağız, diyor. Gayrimenkul, yine rant projesi…” dedi.

Haber Merkezi / Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Batman’da partisinin 1. Olağan Kozluk İlçe Kongresi’nde konuştu.

Konuşmasında Kürt sorununa değinen DEVA Lideri Babacan, “Bu topraklara ölümü layık görenlere karşı buradayız. Siyasetin önünü açmak için, Kürt meselesini siyaset kanalıyla çözmek için buradayız.” ifadelerini kullandı.

Babacan, konuşmasında ‘Kanal İstanbul’ projesine tepki göstererek, “Sayın Erdoğan çıkmış, Kanal İstanbul’u öve öve bitiremiyor. 500 bin kişilik kent kuracağız, diyor. Gayrimenkul, yine rant projesi…” dedi.

Konuşmasının devamında “Ülkeyi sorunlarda eşitlediler. Eşitlikten, çözümden anladıkları bu: Demokratik standartları ve ekonomik refahı yok etmek. Koskoca ülkeye sorun üstüne sorun bindirdiler. ” diyen Babacan’ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

“Fedakâr sağlık emekçilerimize ‘hain’ diyorlardı. Sonra Boğaziçi öğrencileri düşman panosuna yazıldı. Şimdi de Kanal İstanbul’a karşı çıkanları damgalıyorlar. Bugün Sayın Erdoğan çıkmış, Kanal İstanbul’u öve öve bitiremiyor. 500 bin kişilik kent kuracağız, diyor. Gayrimenkul, yine rant projesi… Çevre, deprem, dış güvenlik, uluslararası hukuk riskiyle ilgili kamuoyuyla paylaşılmış tatmin edici bir çalışma yok. Kafalarına koymuşlar, inatla ve ısrarla bu proje yapacağız diyorlar. Kendi istediklerini türden raporlar yazılsın diye sürekli olarak bürokrasiye baskı yapıyorlar. Önce raporlar ortaya konulur, ondan sonra siyasi karar alınır. Bunlar tam tersten çalışıyorlar, önce kafaya takıyorlar. Zaten rant varsa vazgeçirmek mümkün değil. Sonra da kafaya taktıkları proje için ne tür rapor gerekiyorsa onu istiyorlar.

Anlatacak tek kelimeleri kalmadı. Sunacakları bir tane başarı hikayesi bile kalmadı. Hazırda bekleyen büyük ihaleleri çabucak birilerine verelim diye acele ediyorlar. Çünkü vaktin daraldığını, gitme zamanlarının yaklaştığını çok iyi biliyorlar. İtiraz eden olunca ellerindeki iktidar gücünü kullanıyorlar. Aykırı fikirleri susturmaya çalışıyorlar. Kendileri çalıp kendileri oynamak istiyorlar. Ama lafla peynir gemisi yürümüyor.

“Ankara’da evinden ahkam kesmek kolay”

Cumhurbaşkanı’na sesleniyorum. Gelin hele bir Batman’a, Kozluk’a… Şırnak’a, Diyarbakır’a, Hakkari’ye gelin. Vatandaşlarımıza sorun da, Kürt meselesi var mıymış, yok muymuş, anlayın. Kürt gençlerimizle oturup çay içmeniz lazım. Ama yalnız gelmeyin. Krizlerin ortağı küçük ortağı da yanınıza alın. O da buralara hiç gelmiyor. Ankara’da evinden ahkam kesmek kolay. Hatta üçüncü ortağı da katın heyete. Öyle koruma ordularıyla gelmeyin. Başka şehirlerden otobüsle yandaş taşımacılığı da yapmayın. Halkın arasına çıkın.

Bu halkın, yöneticilerin hukuksuz baskı politikaları ile terör örgütünün tehdidi arasında sıkışmasına karşı olduğumuz için buradayız. Kalbinin sıcaklığı sesine yansıyan, her defasında yüreğimizi titreten ve 22 yaşında terör örgütünün katlettiği müzik öğretmenimiz Aybüke Yalçın için buradayız. Bu topraklara ölümü layık görenlere karşı buradayız. Siyasetin önünü açmak için, Kürt meselesini siyaset kanalıyla çözmek için buradayız.

“Anadillerini çatışma konusu olmaktan çıkaracağız”

Bunlar Kürtçeyi sadece partili cumhurbaşkanına ilan-ı aşk ederken hatırlıyorlar. Biz bu topraklarda konuşulan anadillerini çatışma konusu olmaktan çıkaracağız. Milyonlarca seçmenin oyunu yok sayan haksız kayyum politikasını sona erdireceğiz. Yerel yönetimlerin daha çok yetkiye sahip olması gerekir. İfade hürriyeti başta olmak üzere, vatandaşlarımızın bütün temel hak ve özgürlüklerini olduğu gibi tanıyacağız.

Ülkeyi sorunlarda eşitlediler. Eşitlikten, çözümden anladıkları bu: Demokratik standartları ve ekonomik refahı yok etmek. Koskoca ülkeye sorun üstüne sorun bindirdiler. Yoksulluk can alıyor. Bu ülkede yaşayan insanlar, bu ülkede yaşadıkları için yaşamaktan vazgeçiyor. Yaşatan değil, yaşamdan vazgeçiren bir ülke… Vatandaşlarımız bunu hak etmiyor. Yoksulluk intiharları Batman, Erzincan, Samsun, Kocaeli, İstanbul falan dinlemiyor. Yoksulluk hızla artıyor. Niçin? Ekonomi yönetiminde yanlış bir tez ısrarla, inatla dayatıldığı için. Tek bir kişi ‘İlla taraflı olacağım hem partinin genel başkanı hem de cumhurbaşkanı olacağım’ diye ısrar ettiği için. Şu yoklukta, şu yoksullukta milyarlarca dolar parayı Kanal İstanbul’a harcayacağız diye inat ediyorlar. Yazık, günah.”

 

Paylaşın