Bakan Koca’dan Önemli Çağrı: Bu Hayatı Değiştirelim

Güncel Kovid 19 verileri açıklandıktan sonra sosyal medya hesabından açıklamalarda bulunan Bakan Koca, vatandaşlara çağrıda bulunarak, “Siz aşınızı olun, tedbirinizi alın. Sağlık çalışanlarımız ve bilim insanlarımızla Covid-19’un üstesinden geliriz. Eğer bu yapılmazsa, kimimiz hasta, çoğumuz salgın şartlarının mağduru olarak bu mücadelenin içinde yaşamak zorundayız. Böyle sürmesin. Bu hayatı değiştirelim” dedi.

Haber Merkezi / Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, sosyal medya hesabından, Kovid 19 aşısı konusunda yeni açıklamalarda bulundu. Aşılama haritasında iki ilin kategorisinin değiştiğini ifade eden Bakan Koca, vatandaşlara önemli çağrıda bulunarak şunları ifade etti;

“Covid-19’a karşı güçleniyoruz. İkinci doz aşı oranı bugün MERSİN’DE de % 75’i geçti. MAVİ il sayımız 26. Toplum bağışıklığı için, bütün iller, ikinci doz aşı oranında yarışalım!

Hakkari’nin yeni hedefi Mavi! İkinci doz aşı oranı bugün % 65’in üzerine çıktı. Bu orana göre, haritadaki rengi Sarı. Covid-19’a karşı, Hakkâri’nin tüm Türkiye’ye Mavi haberini vermesini bekliyoruz.

Siz aşınızı olun, tedbirinizi alın. Sağlık çalışanlarımız ve bilim insanlarımızla Covid-19’un üstesinden geliriz. Eğer bu yapılmazsa, kimimiz hasta, çoğumuz salgın şartlarının mağduru olarak bu mücadelenin içinde yaşamak zorundayız. Böyle sürmesin. Bu hayatı değiştirelim”

188 kişi yaşamını yitirdi

Öte yandan Sağlık Bakanlığı’nın yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının Türkiye’deki seyrine ilişkin olarak açıkladığı verilere göre, son 24 saatte 360 bin 115 test yapıldı, 30 bin 201 yeni vaka tespit edildi, 188 kişi yaşamını yitirdi, 28 bin 167 kişi sağlığına kavuştu.

Güncel verileri yorumlayan Bakan Koca, “Ana gündeminizin salgın olmasını istemiyoruz. Konuya odaklanma görevi bizim. Olağan hayatınıza kavuşmanız için sizden beklediğimiz, tedbirli davranarak kendinizi korumanız. Aşı olarak, toplum bağışıklığı sürecini hızlandırmanız. Bu tablo ciddi ihmallerimiz olduğunu gösteriyor” dedi.

Paylaşın

Kılıçdaroğlu: İktidar Kimsenin Tekelinde Değildir

Erdoğan’ın “Ülkenin yönetimine talip olduklarını söylemekten vazgeçmelerinin kendileri için daha iyi olacağını da hatırlatmak istiyoruz” açıklamasını değerlendiren Kılıçdaroğlu, “İktidar kimsenin tekelinde değildir. Orada oturuyorsa halkın sayesinde oturuyor, milletin sayesinde oturuyor” dedi.

Haber Merkezi / Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul’da düzenlenen Kültür-Sanat Çalıştayı’nın ardından basın mensuplarına açıklamalarda bulundu.

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Ülkenin yönetimine talip olduklarını söylemekten vazgeçmelerinin kendileri için daha iyi olacağını da hatırlatmak istiyoruz” sözlerine “İktidar kimsenin tekelinde değildir. Orada oturuyorsa halkın sayesinde oturuyor, milletin sayesinde oturuyor. Elbette ki, her siyasi partinin kuruluş nedeni iktidara talip olmaktır. Eğer demokrasi kültürü bu kadar geriye gitmişse bir kişinin zaten o kişinin Türkiye’yi yönetemeyeceği de açıktır. Nitekim de yönetilmiyor, Türkiye savruluyor maalesef” şeklinde cevap verdi.

3600 ek gösterge

Son dönemin başlıkları arasında yer alan 3600 ek göstergeye ilişkin de açıklamada bulunan Kılıçdaroğlu,

“Saraydakilerin; bir yerden, üç yerden, beş yerden aylık alanların hepsinin durumu iyi, onlar memnunlar. Çünkü Erdoğan sadece onları görüyor. Erdoğan pazarda alışveriş yapan memuru da görmüyor, işçiyi de görmüyor, emekliyi de görmüyor, ev kadınını da görmüyor. Onun gördüğü sadece saray. Dolayısıyla sarayı gördüğü için bakıyor saraydakilerin hiçbirisinin sorunu yok, o zaman diyor Türkiye’de herhalde hiç kimsenin sorunu yoktur. Ama Türkiye farklı bir Türkiye. Saray ayrı Türkiye ayrı. Bu ayrımı Erdoğan’ın çok net görmesi lazım.

3600 ek göstergeyle ilgili söylediniz. 3600 ek göstergeyi ilk dillendiren benim. Erdoğan hazırladığı seçim bildirgesinde onlar da 3600 ek gösterge vereceklerini ifade ettiler. Yıl ne zaman? 2018. Hangi yıldayız? 2021. Hala getirmiyor. Kaç yıl oldu getirmiyor, neden getirmiyor? Ben söyledim, getireceğini söylüyor. Ben söke söke 3600 ek göstergeyi getirteceğim. Erdoğan getirmeye mecbur olacak, getirmezse biz getireceğiz, bu kadar açık, bu kadar net” dedi.

Enerji krizi

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın enerjinin dünyada ve Avrupa’da genel bir sorun olduğuna işaret eden açıklamasını da değerlendiren CHP Lideri Kılıçdaroğlu, şu ifadeleri kullandı;

“Erdoğan Türkiye’yi yönetemiyor. Buradan bütün vatandaşlarıma açık ve net olarak ifade etmek isterim, Erdoğan Türkiye’yi yönetemiyor. Şimdi kara kışa gireceğiz, kara kış; kara kış ekonomisini yaşayacak bu ülkenin insanları, elektrik parasını, doğalgaz parasını, su parasını ödeyemeyecek duruma gelecek. Şimdi Erdoğan çıkmış milletin karşısına, il başkanlarını almış tozpembe tabloyu bir tarafa bırakarak çünkü gerçeği görmeye başladı. Efendim dünyada her şey çok kötüye gidiyor dolayısıyla bizde de kötüye gidecek.

Şimdi bunun altyapısını oluşturmaya çalışıyor. Hiçbir ülke, gitsinler Almanya’ya baksınlar, AB’ye baksınlar, Kanada’ya baksınlar, Japonya’ya baksınlar, Güney Kore’ye, Papua Yeni Gine’ye, Yeni Zelanda’ya baksınlar, bizim halkımızın çektiği zulüm kadar hiç kimse bu zulmü çekmemiştir. Dolayısıyla Erdoğan bir altlık oluşturuyor şimdiden. Efendim dünya kötüye gidiyor, bak biz de kötüye gidebiliriz, vatandaş buna hazırlıklı olsun diye. Saray kötüye gitmiyor, vatandaş kötüye gidiyor, ekonomi kötüye gidiyor. Dolayısıyla az önce ifade ettiğim gibi pek çok sorun var ama bu sorunları biz hatırlatmaya devam edeceğiz.

Şunun da altını özenle çizmek isterim. Değerli gazeteci arkadaşlarım eğer bunu da iletirlerse halkımıza. Şu gerçek, kötü yönetiliyoruz evet, ama hiç kimsenin umutsuz olmasını istemiyorum. Hiç kimse umutsuz olmasın. Herkes şunu kafasının bir yerinde tutsun, gerçekten de tutsun, Türkiye’nin çözülemeyecek hiçbir sorunu yok. Bütün sorunları kararlılıkla, inançla, halktan yana ve halktan güç alarak çözeceğiz, bunu herkesin bilmesini isterim.”

Paylaşın

Babacan’dan “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” Açıklaması

Güçlendirilmiş parlamenter sistem tartışmalarına ilişkin değerlendireme yapan DEVA Lideri Babacan, “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem, ülkemizin tek bir kişinin keyfine göre yönetilmesine son vermek demektir. Temel hak ve özgürlüklerin garanti altına alınması; ifade, basın ve örgütlenme özgürlüğünün önündeki tüm engellerin kaldırılması demektir” dedi.

Haber Merkezi / DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Bursa’da partisinin Osmangazi İlçe Kongresi’nde konuştu. Babacan’ın gündeminde yeni anayasa tartışmaları ve güçlendirilmiş parlamenter sistem vardı. Babacan, kongrede yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı;

“Sayın Erdoğan, siz önce Anayasa’ya, Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına uyun. Mevcut anayasayı, mevcut hukuku, uluslararası sözleşmeleri uygulayın. Siz Anayasa’daki yemin ettiğiniz tarafsızlık hükmüne uymayın, ‘Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına uymuyorum, saygı duymuyorum’ deyin, alt mahkeme sizin verdiğiniz cesaretle kararı uygulamadığında ‘Uygulamayabilir’ deyin, ondan sonra yeni anayasan bahsedin.

Sizin için anayasa önemli bir metin mi? Kendinizi bağlı hissettiğiniz bir hukuk metni mi? Mevcut Anayasa’ya uyun ki yeni anayasadan bahsetmeniz ciddiye alınacak bir iddia olsun. Yazana zaten uymuyorsanız, eski anayasadan size ne, yeni anayasadan size ne? Kendini hukukla, anayasayla bağlı hissedenlerin yeni anayasan bahsetmesi lazım.

Bunların yeni anayasa dedikleri bu ucube, taraflı cumhurbaşkanlığı sistemini iyice derinleştirmek. Keyfî yönetim sisteminin memleketimize iyice yapışmasını sağlamak. Anayasanın ilgili maddelerini acilen değiştirerek Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e geçmemiz gerekiyor.

Eğer seçim öncesi iyi bir hazırlık yapılırsa hem siyasi hem de toplumsal mutabakat zemini sağlanırsa seçimlerden sonra bu sisteme geçmek en fazla altı aydır. Bizim kültürümüzde hayırlı işte acele etmek vardır. Meclis süreci olur. Ciddi bir iş yapıyoruz. Tek imzayla gece yarısı kararnamelerine benzemez bu. Seçim öncesi tam bir mutabakat şartıyla altı ayda rahatlıkla yapılacağına inanıyoruz. ‘’Bekleyelim, seçimden sonra düşünürüz’ dersek seçim gelir geçer ama bu iş vakit alabilir.

“Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’nin yükünü sırtımızdan atmamız gerekiyor”

Altı partinin temsilcileri geçen salı üçüncü kez bir araya geldiler. Bundan sonra artık her hafta bir araya gelerek hızlı bir şekilde ilerleyecekler. Umudumuz, vatandaşlarımızın karşısına çıkarken siyasi mutabakat zemini kuvvetlenmiş tek bir parlamenter sistem önerisiyle çıkabilmek.

Günü geldiğinde toplumsal mutabakat sağlanır, ortam oluşur ve sivil bir dönemde sıfırdan yazılmış yeni anayasayı da konuşabiliriz. Biz de o gün geldiğinde özgürlükçü, demokrat ve barışçıl ilkelerimizi masaya koyarız. Ancak bunun için önce şu Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’nin yükünü sırtımızdan atmamız gerekiyor.

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem, ülkemizin tek bir kişinin keyfine göre yönetilmesine son vermek demektir. Temel hak ve özgürlüklerin garanti altına alınması; ifade, basın ve örgütlenme özgürlüğünün önündeki tüm engellerin kaldırılması demektir.

“Bizim gündemimizin peşinden koşmaya çalışıyorlar”

Medyadaki tekelleşmenin sona ermesi demektir Tüm halkımızın ödediği vergiyle finanse edilen Anadolu Ajansı ve TRT gibi kurumların tek ses haline gelmesine son vermek demektir. Güçlendirilmiş parlamenter sistem; yürütmenin, yasama ve yargı üzerindeki vesayetine nokta koymak demektir. Güçlendirilmiş parlamenter sistem; güçlü meclis, güçlü hükümet ve güçlü yargı demektir.

Bu kadar devlet gücünü kullanma imkânı, devletin basın yayın organlarını tek bir parti lehine kullanmanın verdiği avantaj, sopayla ya da havuçlu istedikleri haberi-yorumu yaptırdıkları bu kadar medya mekanizması, sınırsız para gücü… Ama ne oldu? Artık ülkenin gündemini oluşturma imkânları kalmadı. Artık gündemi DEVA Partisi oluşturuyor. Bizim gündemimizin peşinden koşmaya çalışıyorlar.

34 yıllık iki-üç haneli enflasyonu tek hane indirdik, paradan altı sıfırı attık. Korkarım ki paramıza gene sıfırlar eklenmeye başlayacak. 200 liranın satın alma gücü belli, 20 küsur dolarlarda. Bu yetmeyecek ‘500, 1000 çıkartacağız’ diyecekler. Korkarım ki bunların eklediği o sıfırları gelip atmak bize düşecek.”

Paylaşın

Kovid 19’da Son Veriler Açıklandı: Vaka Sayısı 30 Binin Üzerinde

Kovid 19’da son 24 saatte 30 bin 201 yeni vaka tespit edilirken, 188 kişi yaşamını yitirdi. Verileri yorumlayan Bakan Koca, “Olağan hayatınıza kavuşmanız için sizden beklediğimiz, tedbirli davranarak kendinizi korumanız. Aşı olarak, toplum bağışıklığı sürecini hızlandırmanız. Bu tablo ciddi ihmallerimiz olduğunu gösteriyor” dedi.

Paylaşın

HDP’li Günay: Bizim Çözüm Talebimiz Milyonların Talebidir

HDP’li Günay, partisinin çözüm için var olduğunu ve çözüm için de projeler ürettiğini belirterek, “Bu konuda yalnız da değiliz, sadece Türkiye’de değil bütün coğrafyada milyonlarca inanmış insanla birlikte hareket ediyoruz. Bizim çözüm talebimiz milyonların talebidir, ölümden, yoksulluktan, ezilmekten kurtulmak isteyenlerin talebidir” dedi.

Haber Merkezi / Günay, iktidarı derinleşen ekonomik kriz üzerinden de eleştirerek, “Halkın ve toplumun gerçeğini görmeyen anlayışla bütçe hazırlayacaklar. Kendilerine ve yandaşlarına daha fazla rant, müteahhitlere, savaşa, yandaşa kaynak, emekçilere yani bu ülkenin yüzde 90’ınına yoksulluk ve sefalet bütçesi hazırlayacaklar.” ifadelerini kullandı.

HDP Parti Sözcüsü Ebru Günay, partisinin genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. HDP’li Günay’ın açıklamalarından öne çıkan bölümler şöyle;

“Biz Kürt sorunu da dâhil bütün toplumsal sorunların demokratik, müzakere ve diyalogla çözümünden yanayız; bunun için bedelleri ağır olsa da çok büyük bir mücadele yürütmeye devam ediyoruz. Biz çözüm için varız, çözüm için çaba gösteriyoruz, bunun için projeler üretiyoruz.

Bu konuda derin bir birikime, yol-yöntem zenginliğine, şimdiye kadar uygulanmış ve sorunu derinleştirmiş yöntemlerin dışında önerilere sahibiz. Bu konuda yalnız da değiliz, sadece Türkiye’de değil bütün coğrafyada milyonlarca inanmış insanla birlikte hareket ediyoruz. Bizim çözüm talebimiz milyonların talebidir, ölümden, yoksulluktan, ezilmekten kurtulmak isteyenlerin talebidir.

İşte deklarasyonumuzu bu ruhla ve bu bilinçle hazırladık. Bu belgeyi partimiz açıklamış olsa da Türkiye sorunlarının çözüm deklarasyonudur. Türkiye halklarının deklarasyonudur. Bütün dezenformasyonlara, karalama kampanyalarına, yalan siyasetine rağmen geçmişte yürütülen çözüm sürecine toplumun yüzde 70’ine yakını destek verdi. Eğer o süreç devam etmiş olsaydı inanıyoruz ki bu destek yüzde yüze çıkacaktı. Dolayısıyla bugün aklı başında kim ortaya koyduğumuz bu 11 maddeye karşı çıkabilir?

Kim ben demokrasiye karşıyım diyebilir?

Kim “hayır ben çözüm istemiyorum, barış istemiyorum, demokrasiye karşıyım’ diyebilir. Kim ‘halkların ortak yaşamını savaş gerekçesi sayıyorum, ekonomide eşitlik bana göre değil, kadınlara karşı şiddeti savunuyorum” diyebilir? Normal koşullarda buna karşı hiç kimse çıkmaz, çıkmamalı. Ama iktidarını, bütün bu sorun alanlarının devamında görenler elbette ortaya koyduğumuz bu önerilere saldırıyor.

Yeniden “Vatan, Millet, Beka” söylemlerinin arkasına saklanarak kirliliklerini gizleyip, çözüm talebimiz karşısında çözümsüzlük dayatmasında bulunmaya başladılar. Bakın bu iktidar bütün ortaklarıyla Kürt sorununu inkar etme yarışına girdi. Küçük ortak ‘öyle bir sorun yok’ diyor, büyük ortak ise ‘biz çözdük diyor’.

Çözüm arayanları karalamaya, hedef göstermeye, tehdit etmeye başladılar. Bu iktidar kendisine itaat etmeyen herkesi terörist olmakla suçluyor. Geçmişte patates soğanı, hak arayan öğrenciyi, ölmek istemiyorum diyen kadını, eşit yurttaşlık talebini dile getiren Alevi’yi, emeğimin hakkını alamıyorum diyen çiftçiyi, batıyorum diyen esnafı, açım diyen köylüyü, eziliyorum diyen memuru, doğasına sahip çıkan Karadeniz ve Ege ahalisini terörist ilan etmişlerdi, şimdi de sıra kebapçılara geldi.

Toplumu bölmek, düşmanlaştırmak, birbirine düşürmek dışında ellerinde bir sermayeleri kalmadı, kaos ve gözyaşından medet ummak dışında bir yol bilmiyorlar. Küçük ortağın düzeysizliğinin, gözü dönmüş bir şekilde çaresizce sağa sola saldırmasının, iktidarın ittifakının toplam korkusudur. Bahçeli’nin büyük ortak adına racon kesmesi yaşadıkları siyasi sefaletin göstergesidir.

Partimizin meşruiyetini tartışmak haddinize mi?

Aczinizi ciddiye almazdık ama söyleyecek bir kaç sözümüz var. Partimizin meşruiyetini tartışmak haddinize mi? Barajın altında kalan, halk desteğini yitirmiş, bütün dünyada şiddetle yan yana gelen ve terörizm tartışmalarıyla anılan ocakçılar; siz kim oluyorsunuz da 6 milyon oy almış, 20 milyon insanı temsil eden bir partinin meşru olup olmadığını tartışıyorsunuz? Siz kendinizi efendi, toplumun geri kalanlarını tebaa olarak mı görüyorsunuz? İçinizde hortlayan iktidar kibriniz, görgüsüz efendiyi, egemenlik zehrini dizginleyin; zira geçti o dönemler, bu topluma parmak sallayamazsınız, hadsizlik yapamazsınız.

Çıkmışlar utanmadan sıkılmadan “Meclis her meselenin çözüm adresidir ama ihanetin çözüm kaynağı olmaz” diye buyuruyorlar! İhanet sizin bu topluma dayattığınız savaş siyasetidir, kutuplaştırmadır, düşmanlık zihniyetidir, saraylarınızda keyif çatarken insanları bir kuru ekmeğe muhtaç hale getiren politikalarınızdır. İhanet “Vatan Vatan” diyerek ülkenin canına okumanızdır, ülkeyi talan etmenizdir. İhanet bu ülkenin gencecik evlatlarını ölüme gönderirken ülkenin kaynaklarını ensesi kalın yandaşlarınıza peşkeş çekmenizdir.

İhanet sizin ayrımcı diliniz, faşist anlayışınızdır. Sizin varlığınız, zihniyetiniz bu ülkeye bu ülke insanına en büyük ihanettir. Tekraren ifade ediyorum. Geçti o dönemler, siz isteseniz de istemezseniz de bu ülke bütün sorunlarını çözecek, hayal ettiği aydınlık günlere kavuşacak. Bu toplum gerçek yüzünüzü gördü, çözümsüzlük politikalarına asla prim vermiyor, çıldırmanız bu yüzdendir, saldırganlığınız bu yüzdendir. Bir de insani bir uyarıda bulunalım, bu kadar hiddet, bu şiddet bünyenize zarar.

Deklarasyonumuz aydınlık yarınların müjdecisidir

Aslında bunların ciddiye alınacak, büyütülecek bir karşılıkları da yok. Biz elbette bunların yarattığı ve toplumsal bedeli ağır olan çözümsüzlükleri biliyoruz, bu çözümsüzlükle ciddiyetle kararlılıkla mücadele ediyoruz. Biz kendimize, mücadelemize, çözüm isteyen milyonların iradesine güveniyoruz. Zaten bizi mutlu eden bütün bu hezeyanlara rağmen toplumun büyük kesiminin çözümden, barış ve kardeşlikten yana tavrıdır.

Demokrasi, Adalet ve Barışa Çağrı Deklarasyonumuzun hak ettiği yankıyı bulmasından memnunuz, bu toplumun çözüm talebi ve iradesinin somut göstergesidir. Bu aynı zamanda aydınlık yarınların müjdecisidir. Türkiye bu gidişattan kurtulmak istiyorsa çözüm ve barış yolunda kararlı adımlarla ilerlemek zorundadır. Bu hepimizin ortak ve en büyük sorumluluğudur. En başta muhalefete, demokrasi isteyen bütün demokratik güçlere büyük görevler düşüyor. İnanıyoruz ki herkes sorumluluğunu yerine getirecek ve hep birlikte Türkiye’yi bu karanlık girdaptan kurtaracağız. Herkes bilsin ki Türkiye bu korkunç yönetimi hak etmiyor, bu ülke bu rezalete mahkûm değil.

Sadece Kürt sorununu değil emekçilerin sorunlarını da inkar ediyorlar

Kuşkusuz bunlar sadece Kürt sorununu inkar etmiyorlar. Bu iktidar, yoksulluğu, yolsuzluğu, talanı, rantı, barınma sorununu, kadınların, gençlerin, Alevilerin, ezilenlerin, emekçilerin sorunlarını da inkar ediyor. Çünkü bu sorunların müsebbibi bu iktidardır. Dünyada herhalde 20 yıl iktidarda kalıp hiçbir şeyin sorumluluğunu almayan başka bir iktidar örneği yok. Önce sorunu inkâr ediyorlar, sorunu kabullenmek zorunda kaldıkları noktada sorumluluğu bir başkasına yüklüyorlar. Artık gülünç duruma düşüyorlar.

Erdoğan sorunların çözümünde muhatap gösterdiğimiz Meclis açılışında Kürt sorununu inkar ettikten hemen sonra Türkiye halklarının yaşadığı derin yoksulluğu, hayat pahalılığını inkar etmek için Yeşilçam filmlerini aratmayacak bir mizansen sergiledi. Peşine taktığı basın ordusuyla alışveriş yaptı, görüntüleri servis ettirdi. Marketten çıktığında “fiyatlar gayet uygun” diyerek “geçinemiyoruz” diyen halkın feryatlarıyla alay etti. Her şeyi inkar edelim derken kendileri artık gülünç duruma düşüyorlar.

Bu zihniyet halktan kopmuş, çarşı pazar nedir bilmiyor. Temel gıda maddelerinin ne olduğundan, bunların fiyatlarından bihaberler. Sürdürdükleri saray ve saltanat hayatı, içine gömüldükleri lüks ve şatafat gözlerinin önündeki gerçeği görmelerini bile engelliyor. Bu gerçeği görmek işlerine gelmiyor. Zaten çok geçmeden o mizansen gösterisinde ne aldıkları ne kadara alışveriş yaptıkları da ortaya çıktı. Erdoğan aldığı 3-5 atıştırmalığa bin lira ödedi. Yani bir asgari ücretlinin yarım aylık maaşı.

Muhtemelen onları da kalitesini beğenmediği için tüketmeyecek. O mizansen için markete bin lira ödedi ama gösterinin hepimize maliyeti çok daha yüksek. Koruma ordusuyla, lüks araç filosuyla, çekim ekipmanlarıyla o gösterinin binlerce liraya mal oldu ve o da ekmek bulamayan halkın cebinden çıkacak. Çünkü halkı aslında yoksul olmadıklarına inandırmaya çalışıyorlar! Yazık gerçekten yazık, toplumun bunlara inanacağını bekliyorlarsa daha çok beklerler. Halkımız onların gösterilerine değil cebindeki hakikate bakıyor, sofrasındaki yoksulluğa bakıyor.

“Yoksulluk ve sefalet bütçesi hazırlayacaklar”

İşte bu inkarcı, halkın ve toplumun gerçeğini görmeyen anlayışla bütçe hazırlayacaklar. Kendilerine ve yandaşlarına daha fazla rant, müteahhitlere, savaşa, yandaşa kaynak, emekçilere yani bu ülkenin yüzde 90’ınına yoksulluk ve sefalet bütçesi hazırlayacaklar. Sonra da bu tür gösterilerle çıkıp “nankör tebaa halinize şükredin, aldığınız asgari ücret neyinize” yetmiyor diyerek halkı ve toplumu da küçümseyecekler.

Biz elbette bu vicdansızlığa halkımızı mecbur etmeyeceğiz. Ekonomi komisyonumuz yarın Türkiye’nin en yoksul ili olan Ağrı’da bütçeye ilişkin ekonomi programımızı açıklayacak. Nasıl ki “HDP’liyiz Her Yerdeyiz” diyerek Türkiye’nin dört bir tarafını gezdik, nasıl ki Kadın Yoksulluğuyla mücadele için tarlaları, işyerlerini, fabrikaları, atölyeleri gezerek kadınlarla omuz omuza yoksulluğa karşı mücadele ettiysek, bu bütçe sürecinde de il il, sokak sokak halkımızla birlikte halkın bütçesi için mücadeleyi yükselteceğiz.

Paylaşın

2021 Nobel Barış Ödülü: Maria Ressa Ve Dmitry Muratov’a Verildi

Nobel Komitesi, 2021 Nobel Barış Ödülü’nü “demokrasinin ve kalıcı barışın ön koşulu olan ifade özgürlüğünü koruma çabalarından dolayı” Filipinler’den Maria Ressa ve Rusya’dan Dmitry Muratov’a vermeye karar verdi.

Haber Merkezi / Ödülü açıklayan Nobel komitesi başkanı Berit Reiss-Andersen, “Özgür, bağımsız ve gerçeklere dayalı gazetecilik, gücün kötüye kullanılmasına, yalanlara ve savaş propagandalarına karşı koyar. Zamanımızda ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü olmadan, uluslar arası kardeşliği, silahsızlanmayı ve daha iyi bir dünya düzenini başarılı bir şekilde inşaa etmek zor olacaktır” ifadelerini kullandı.

Rus gazeteci Dmitry Muratov, “bugün Rusya’da ulusal etkiye sahip tek gerçek eleştirel gazete” olarak tanımlanan Novaya Gazeta gazetesinin genel yayın yönetmenidir. Muratov, saldırılar, tehditler ve hapis cezasına karşı basın özgürlüğünü savunmadaki cesareti nedeniyle 2007 yılında CPJ uluslararası basın özgürlüğü ödülünü kazanmıştı.

Filipinler kökenli Amerikalı gazeteci ve yazar Maria Ressa, Rappler’ın kurucu ortağı ve CEO’su olup, yaklaşık yirmi yılını Güneydoğu Asya’da CNN için araştırmacı muhabir olarak çalışmıştır.

1901-2020 yılları arasında 101 Nobel Barış Ödülü verildi. Bu ödüllerden 25’i kuruluşlara verildi. 2 barış ödülü üç kişi arasında paylaştırıldı. 101 Nobel Barış Ödülü’nden 17si kadınlara verildi. Bu güne kadar bu ödülü reddeden tek kişi Le Duc Tho’dur.

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’ndan Erdoğan’a: Bu Ülkenin Evlatlarını Rahat Bırak

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabından yaptığı bir paylaşımda, “Erdoğan, TikTok’ta taklidini yapan gencecik öğrencilere soruşturma başlatmış şürekan. Dün de sen, Boğaziçi öğrencilerine “terörist” dedin. Bu ülkenin evlatlarını rahat bırak. Kimse senin saldırgan tavırlarını, racon keser havalarını çekmek zorunda değil.” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, sınıf başkanı seçilince arkadaşlarına çay atan lise öğrencisinin videosundaki öğrenciler hakkında “Cumhurbaşkanı’nı alaylı bir tavırla taklit ettikleri” gerekçesiyle tutanak tutulmasına tepki gösterdi.

Boğaziçi öğrencilerine “terörist” dediğini hatırlatarak Erdoğan’a seslenen Kılıçdaroğlu, “Bu ülkenin evlatlarını rahat bırak. Kimse senin saldırgan tavırlarını, racon keser havalarını çekmek zorunda değil” ifadesini kullandı.

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı.

“Erdoğan, TikTok’ta taklidini yapan gencecik öğrencilere soruşturma başlatmış şürekan. Dün de sen, Boğaziçi öğrencilerine “terörist” dedin. Bu ülkenin evlatlarını rahat bırak. Kimse senin saldırgan tavırlarını, racon keser havalarını çekmek zorunda değil. Sen vicdanını yitirmiş olabilirsin ama dokundurtmayız bu ülkenin evlatlarına. İşsiz bırak, terörist de! Yurtsuz bırak, terörist de! Kayyum ata başlarına, terörist de! Espri yapana soruşturma başlat! Sahi bu gençlerin hayatını kim terörize ediyor?”

Paylaşın

Akşener’den Erdoğan’a Sert Yanıt: Abuk Sabuk Konuşuyorsun

Erdoğan’ın “Ülke yönetimine talip olmaktan vazgeçmelerinin kendileri için daha iyi olacağını hatırlatmak istiyoruz” açıklamasına yanıt veren Akşener, “Çıkıp böyle abuk sabuk konuşuyorsun, sonra da ciddiye almayınca alınıyorsun. Seni acilen ciddiyete davet ediyorum” dedi.

Haber Merkezi / Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Partisinin Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı’nda konuşmada, muhalefeti hedef alarak, “Ülke yönetimine talip olmaktan vazgeçmelerinin kendileri için daha iyi olacağını hatırlatmak istiyoruz” ifadelerini kullanmıştı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yanıt İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’den geldi. TELE1’in konuyla ilgili haberini alıntılayan Akşener, şu ifadeleri kullandı:

“Yok artık Sayın @RTErdogan ‘Böyle bir şey dememiştir.’ dedim, ama maalesef bunu da demişsin. Çıkıp böyle abuk sabuk konuşuyorsun, sonra da ciddiye almayınca alınıyorsun. Seni acilen ciddiyete davet ediyorum.”

Paylaşın

Kovid 19’da Son Veriler Açıklandı: Vaka Sayısı 30 Binin Üzerinde

Kovid 19’da son 24 saatte 30 bin 19 yeni vaka tespit edilirken, 217 kişi hayatını kaybetti. Verileri yorumlayan Bakan Koca, “Tablolardaki sayılar keşke yeterince hissedilebilir olsa. Birbirimizi anlayıp dayanışma içinde olalım” dedi.

Haber Merkezi / Sağlık Bakanlığı, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının Türkiye’deki seyrine ilişkin olarak yeni verileri yayınladı. Açıklanan verilere göre, son 24 saatte 362 bin 152 test yapılırken, 30 bin 19 yeni vaka tespit edildi. 217 kişi hayatını kaybederken, 32 bin 240 kişi sağlığına kavuştu.

Bakan Koca’dan açıklama

Güncel verileri paylaşan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, “217 sayısını anlamak? Her gün yeni kayıplar veriyoruz. Kimi torunlarını sevmeye doyamamış bir büyükanne, kimi ailesi için hayalleri olan bir baba, kimi doğumu bekleyen bir anne. Tablolardaki sayılar keşke yeterince hissedilebilir olsa. Birbirimizi anlayıp dayanışma içinde olalım” dedi.

Paylaşın

Bakan Koca’dan 3. Doz Kovid 19 Aşısı Çağrısı!

Sosyal medya hesabından açıklama yapan Bakan Koca, inaktif Kovid 19 aşısı olanlara 3. doz aşılarını olma çağrısında bulunurken, 2 doz mRNA aşısı olanlar için ise şu an için 3. doz aşıyı gerektiren bir durum olmadığını söyledi.

Haber Merkezi / Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, sosyal medya hesabından 3. doz Kovid 19 aşı uygulaması hakkında açıklama yaptı. İnaktif Kovid 19 aşısı olanlara 3. doz aşılarını olma çağrısında bulunan Bakan Koca, açıklamasında şu ifadeleri kullandı;

“Vaka sayılarının günlük 28-30 bin bandında seyrediyor olması on günlük zaman dilimi için yaklaşık aktif 300 bin vakaya karşılık gelmektedir. Bu durumun kritik bir yük olduğunun farkında olmalıyız. Kişilerin genç olması sebebiyle sağlık sistemi zorlanmıyor olsa da sayı çok yüksek.

2 doz mRNA aşısı olan vatandaşlarımızın ortalama 4 ay önce aşı olduklarını dikkate alarak aşının koruyuculuğunun halen devam ettiğini düşünüyoruz. Şu an için 3. doz aşıyı gerektiren bir durum yoktur. inaktif aşı olanlarınsa 3. doz aşılarını yaptırmalarını ısrarla öneriyoruz”

Paylaşın