Norveç, Türkiye’ye Uyguladığı Savunma Sanayii Ambargosunu Kaldırdı

Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Öncü Keçeli, Norveç’in 2019 yılında Türkiye’ye karşı uygulamaya baaşladığı savunma sanayii kısıtlamalarını kaldırma kararı aldığını söyledi.

Keceli, sosyal medya platformu üzerinden yaptığı açıklamada, bu kararın Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile Norveçli mevkidaşı Espen Barth Eide arasında gerçekleşen telefon görüşmesi sırasında alındığını belirtti.

Keceli, Fidan’ın Ankara’nın kararı memnuniyetle karşıladığını, “Bu tür kısıtlamaların ittifak ruhuna uygun olmadığını” söyledi.

Norveç, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyine yönelik askeri operasyonları nedeniyle 2019 yılında Türkiye’ye savunma sanayi kısıtlamaları getiren ülkeler grubuna katılmıştı.

Norveç Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada ise, “Türkiye’ye savunma malzemeleri ve askerî alanda da kullanılabilen çok amaçlı malların ihracatıyla ilgili uygulamanın normalleştirildiği” bildirildi.

Açıklamada, “Bu, Dışişleri Bakanlığının 2019’da uygulamaya koyduğu kısıtlamaları kaldırarak Türkiye için olağan lisans uygulamalarına döndüğü anlamına gelmektedir” denildi.

Bazı Batılı ülkelerin Türkiye’ye yönelik 2019’da uygulamaya koyduğu savunma sanayi kısıtlamaları, İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyelik sürecindeki pazarlıklarda da gündeme gelmiş, Türkiye müttefik ülkelerden bu kısıtlamaların kaldırılmasını talep etmişti.

Paylaşın

Özel’den Erdoğan’ın “Özür Dile” Sözlerine Tepki

Erdoğan’ın kendisine yönelik ‘önce özür dilesin’ sözlerine yanıt veren CHP Lideri Özgür Özel, ”Tutturmuş ‘Özgür Özel özür dilesin’ ben ne dedim de özür dileyeyim” dedi ve ekledi:

“Ben Dilruba adına söylediği sözlerden alınmış kötü hissetmiş kim varsa özür dilerim. Şimdi sıra Erdoğan’da ağzıma alamayacağım ifadelerle Gezi’ye katılanlara ‘sürtük’ dedi. Şimdi Erdoğan da onlardan özür dilesin.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, AK Parti Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kendisine yönelik ‘önce özür dilesin’ sözlerine yanıt verdi.

CHP Lideri Özgür Özel, ”Tutturmuş ‘Özgür Özel özür dilesin’ ben ne dedim de özür dileyeyim. Ben Dilruba adına söylediği sözlerden alınmış kötü hissetmiş kim varsa özür dilerim. Şimdi sıra Erdoğan’da ağzıma alamayacağım ifadelerle Gezi’ye katılanlara ‘sürtük’ dedi. Şimdi Erdoğan da onlardan özür dilesin” ifadelerini kullandı.

Erdoğan, AK Parti Genişletilmiş İL Başkanları toplantısında Dilruba Kayserilioğlu’nun 30 Ağustos resepsiyonunda CHP’nin konuğu olarak kendisine yer verilmesini eleştirmişti. Erdoğan “AK Parti’ye oy veren insanlara hakaret edeni yanlarına aldılar. Biz Sayın Özel’den bir özür bekliyoruz” diye konuşmuştu.

Ne olmuştu?

Sokak röportajında Instagram’ın erişime engellenmesi ve sokak hayvanlarıyla ilgili yasayı eleştiren Dilruba Kayserilioğlu, 12 Ağustos’ta tutuklandı. “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve aşağılama” ve “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlamaları yöneltilen Kayserilioğlu’nun tutukluluğuna avukatı Hüseyin Yıldız, itiraz etti. Ancak itiraz reddedildi.

İkinci itiraz üzerine Dilruba Kayserilioğlu’nun “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasından tahliyesine karar verildi. “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçundan tutukluluğu süren Kayserilioğlu’nun serbest bırakılması için tekrar itiraz edildi. Bu son itiraz üzerine Kayserilioğlu 29 Ağustos’ta tahliye edildi.

Dilruba Kayserilioğlu, “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçunu basın yoluyla işlenmekten 6 yıla hapis istemiyle hakim karşısına çıktı. Mahkeme, “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçu oluşmadığından Kayserilioğlu’nun beraatine karar verdi.

Kayserilioğlu’nu “Halkın bir kesimini alenen aşağılamak” suçundan 6 ay hapis cezasına çarptıran mahkeme, bu eylemin basın yayınla yapıldığı için cezayı 1/2 artırarak 9 aya çıkardı. Mahkeme ayrıca, iyi hal indirimi uygulayarak cezayı 7 ay 15 güne düşürdü. Hakim, hükmün açıklanmasını geri bıraktı ve Dilruba Kayserilioğlu hakkındaki adli kontrol kararını kaldırdı.

Serbest bırakılmasının ardından İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı, Kayserilioğlu hakkında bu kez de “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasıyla iddianame hazırladı. Kayserilioğlu’nun 4 yıla kadar hapsi isteniyor.

Paylaşın

AYM Başkanı Özkaya’dan “Tarafsızlık” Vurgusu

AYM Başkanı Kadir Özkaya, “Bağımsız ve tarafsız bir yargının varlığı da ancak bağımsız ve tarafsız hakimlerle mümkündür. Haksız olduğu halde haklıymış gibi davrananlardan, hukuku kendi çıkarları doğrultusunda kullananlardan taraf olmayın. Daima hukuka uyun” dedi ve ekledi:

“Bizler adalet dağıtıyoruz, her şeyi ve herkesi sorguya çekiyoruz. Lakin bizi de bir gün sorguya çekecekler unutmayalım. Bir gün mizan kurulur, bütün defterler dürülür, hesabı bizden sorulur. Yanlışlardan kaçınalım, bir gün sıranın bize de geleceğini unutmayalım.”

Anayasa Mahkemesi (AYM) üyeliğine seçilen Metin Kıratlı için yemin töreni düzenlendi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da katıldığı törende AYM Başkanı Kadir Özkaya açıklama yaptı.

Gazete Duvar’ın aktardığına göre; Kadir Özkaya’nın açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle: “Bağımsız ve tarafsız bir yargının varlığı da ancak bağımsız ve tarafsız hakimlerle mümkündür. Haksız olduğu halde haklıymış gibi davrananlardan, hukuku kendi çıkarları doğrultusunda kullananlardan taraf olmayın. Daima hukuka uyun.

Bizler adalet dağıtıyoruz, her şeyi ve herkesi sorguya çekiyoruz. Lakin bizi de bir gün sorguya çekecekler unutmayalım. Bir gün mizan kurulur, bütün defterler dürülür, hesabı bizden sorulur. Yanlışlardan kaçınalım, bir gün sıranın bize de geleceğini unutmayalım. Ameli ilmine, ilmi ameline düşman olanlardan olmayalım. Görevimize ihanet etmeyelim.

Anayasa mahkemeleri, insanı ve devleti adalet temelinde yaşatma ortak amacının gerçekleşmesine hizmet eder.

2004-2024 yılları arasında mahkememizce 148 dava ve itiraz başvurusu kapsamında 422 kuralın anayasaya uygunluk denetimi yapılmış ve karara bağlanmıştır. Elimizde incelenmeyi bekleyen 125 dava ve itiraz başvurusu kapsamında 524 kural bulunmaktadır.”

Paylaşın

DEVA Partisi İle Gelecek Partisi Birleşecek Mı? Babacan’dan Açıklama

Gelecek Partisi ile birleşme görüşmelerine ilişkin açıklamalarda bulunan DEVA Partisi Lideri Ali Babacan, “Türkiye’de çok sayıda siyasi parti var. Bütün bu çabaların birlik ve beraberlik içerisinde olması gerektiğini de hep görüyoruz. Hem Meclis’te yoğun işbirliğiyle hem siyasi partilerle beraber çalışmayla yeni ve güçlü bir alternatif beraberce oluşturmanın faydalı olacağına inanıyoruz” dedi ve ekledi:

“Mesela Gelecek Partisi ile birleşme noktasında görüşme trafiğimiz var. Ya da birleşme olur, grup olur, ama bu grup orada kalmamalı, Meclis’ten başka siyasi partiden arkadaşları da dahil ederek, çok daha güçlü ve yeni bir grup oluşur mu diye bakıyoruz. Farklı farklı yerlerde merkez sağ arayışında olan insanlar var; biz onlarla da irtibattayız. Ben buradan bir çağrı yapıyorum. Bu ülkeyi seven, bu vatanı seven, bu ülkenin değerleriyle yoğrulmuş, Cumhuriyetimizin değerlerine inanan insanların daha yakın, bir arada olması lazım.”

Halk TV’de İsmail Küçükkaya’nın konuğu olan Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, grup kurma ve parti birleşme çalışmalarıyla ilgili açıklamalar yaptı. Ali Babacan’ın açıklamaları şöyle:

“Bizim bir grup kurma hedefimiz var ve gayretimiz var. Ancak şunu da görmek gerekiyor. Türkiye’de toplumsal dinamiklere baktığımızda, son seçimden sonra da gittikçe yoğunlaşan hareketlenmeler var. Birincisi, zamanında AK Parti’ye gönül vermiş, destek vermiş, artık sayın Erdoğan ve AK Parti’den memnun olmayan, dindar ve muhafazakar milyonlarca vatandaşımız var. Bir başka önemli dinamik, zamanında rahmetli Menderes ve Özal’ın dönemlerini hayırla yad eden, acaba merkez sağda o günlerdeki gibi yeni bir hareketlenme olur mu diye takip eden milyonlarca vatandaşımız var.

Yine Türkiye’deki mevcut siyasi düzenin tamamını reddeden yepyeni arayışlar içinde olan milyonlarca gencimiz var. Biz diyoruz ki ister AK Parti’den memnun olmayan milyonlarca dindar vatandaşımız ister merkez sağda rahmetli Menderes ve Özal dönemini hayırla yad eden, merkez sağda arayış içinde olan seçmenimiz ve gençlerimiz için artık bundan sonraki süreçte doğru adresin DEVA Partisi olduğunu hep söylüyoruz.

“Yeni ve güçlü bir alternatif…”

Şunu da biliyoruz ki şu anda Türkiye’de çok sayıda siyasi parti var. Bütün bu çabaların birlik ve beraberlik içerisinde olması gerektiğini de hep görüyoruz. Hem Meclis’te yoğun işbirliğiyle hem siyasi partilerle beraber çalışmayla yeni ve güçlü bir alternatif beraberce oluşturmanın faydalı olacağına inanıyoruz. Mesela Gelecek Partisi ile birleşme noktasında görüşme trafiğimiz var. Ya da birleşme olur, grup olur, ama bu grup orada kalmamalı, Meclis’ten başka siyasi partiden arkadaşları da dahil ederek, çok daha güçlü ve yeni bir grup oluşur mu diye bakıyoruz.

Farklı farklı yerlerde merkez sağ arayışında olan insanlar var; biz onlarla da irtibattayız. Ben buradan bir çağrı yapıyorum. Bu ülkeyi seven, bu vatanı seven, bu ülkenin değerleriyle yoğrulmuş, Cumhuriyetimizin değerlerine inanan insanların daha yakın, bir arada olması lazım. Şu anda Türkiye için birlik ve beraberlik zamanıdır. Diyorum ki gelin bir olalım, beraber olalım.

Hem siyasi hem de Meclis’te daha büyük bir birliktelikle bu ülkenin sorunlarını çözmek için gayret edelim. Biz DEVA Partisi olarak kadrolarımızla çalışmaya hazırız. Her şeyin çözümünde binlerce madde ile hazırız. Ancak bunların hayata geçirilmesi, vatandaşımızın ikna olması, bizi sevmesi ve desteklemesi son derece önemlidir. Bunun için de daha geniş bir işbirliğinin tam da şu anda Türkiye için önemli bir ihtiyaç olduğunu düşüyoruz, bunun için de yoğun bir gayretimiz var.”

Paylaşın

Kürt Seçmenlerin Yüzde 67’si “Erken Seçim” İstiyor

Kürtlerin yoğun yaşadığı 12 ilde yapılan bir araştırmaya göre; seçmenlerin yüzde 67,1’i erken seçimin yapılması gerektiğini söylediler. Araştırmaya göre, seçmenlerin yüzde 27,7’si erken seçimin olmaması gerektiğini ifade ettiler.

Haber Merkezi / Spectrum House Düşünce ve Araştırma Merkezi, “Kürt Seçmen Eğilimi ve Performans Ölçümü” araştırma sonuçlarını açıkladı. Araştırmadan öne çıkan bölümler şöyle:

“Bugün Cumhurbaşkanlığı seçimi olsa kime oy verirsiniz sorusuna katılımcıların yüzde 46,8’i Selahattin Demirtaş, yüzde 18,7’si Recep Tayyip Erdoğan, yüzde 8,8’i Ekrem İmamoğlu, yüzde 4,6’sı Özgür Özel, yüzde 3’ü Mansur Yavaş yanıtını verdiler.

Bugün Cumhurbaşkanlığı seçimi olsa kime oy verirsiniz sorusuna (kararsızım ve fikrim yok yanıtı verenler dağıtıldıktan sonra) yüzde 51,2 Selahattin Demirtaş, yüzde 20,5 Recep Tayyip Erdoğan, yüzde 9,6 Ekrem İmamoğlu, yüzde 5 Özgür Özel, yüzde 3,3 Mansur Yavaş yanıtını vermiş oldular.

Bugün Cumhurbaşkanlığı seçimi olsa kime oy verirsiniz sorusuna bölge bazlı bakıldığında Kürt illerinde Selahattin Demirtaş yanıtını verenlerin oranı yüzde 53,8, Recep Tayyip Erdoğan yüzde 21,2, oy kullanmayacağım diyenlerin oranı yüzde 8,4, Ekrem İmamoğlu yüzde 7,9, Özgür Özel yüzde 5,3, Mansur Yavaş ise yüzde 1,9’dur.

Türk illerinde ise Selahattin Demirtaş yüzde 44,7, Recep Tayyip Erdoğan yüzde 18,5, Ekrem İmamoğlu yüzde 1.4, oy kullanmayacağım diyenlerin oranı yüzde 11,2, Mansur Yavaş yüzde 6,6, Özgür Özel ise yüzde 4,3 olarak ölçüldü.

Bugün milletvekili seçimi olsa hangi partiye oy verirsiniz sorusuna yüzde 39,3 DEM Parti, yüzde 13,9 AK Parti, yüzde 9,7 CHP, yüzde 2 YRP, yüzde 1 Hüda Par yanıtını verdiler. Kararsız olan, cevap vermek istemeyen ve oy kullanmayacağım diyenlerin toplam oranı ise yüzde 32 olarak ölçüldü.

Bugün milletvekili seçimi olsa hangi partiye oy verirsiniz sorusuna (kararsızım ve cevap vermek istemiyorum yanıtı verenler dağıtıldıktan sonra) yüzde 47 DEM Parti, yüzde 16,6 AK Parti, yüzde 11,7 CHP, yüzde 2,4 YRP, yüzde 1,2 Hüda Par yanıtını verdiler.

Bu pazar seçim olsa hangi partiye oy verirsiniz sorusuna bölge bazlı bakıldığında Kürt illerinde DEM Parti diyenler yüzde 60,8, AK Parti yüzde 21,2, CHP yüzde 10,1, YRP yüzde 3,3 Hüda Par ise yüzde 2’dir. Türk illerinde ise DEM Parti yüzde 49,8, CHP yüzde 24,7, AK Parti yüzde 18,6, YRP ise yüzde 2,4 olarak ölçüldü.

Katılımcıların son yerel seçimlerde (31 Mart 2024) hangi partiye oy verdiklerine bakıldığında DEM Parti yüzde 30,6, AK Parti yüzde 16,4, yüzde 12,8, YRP yüzde 1,9, Hüda Par yüzde 0,8 iken oy kullanmadım, yaşım tutmadığı için oy kullanmadım ve cevap vermek istemiyorum diyenlerin toplam oranının yüzde 36,3 olarak ölçüldü.

Katılımcıların 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde hangi partiye oy verdiklerine bakıldığında (oy kullanmayan, yaşı tutmadığı için oy kullanmayan ve cevap vermek istemeyenler dağıtıldığında); DEM Parti (HDP) seçeneğini tercih edenlerin oranı yüzde 48 ile çoğunluğu oluşturmaktadır. yüzde 25,8 AK Parti, yüzde 20,1 CHP, yüzde 3 YRP yüzde 1,2 Hüda Par, yüzde 0,9’u İYİ Parti’ye oy verdiğini belirtti.

Katılımcıların 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde hangi partiye oy verdiklerine bölge bazlı bakıldığında Kürt illeri ile Türk illeri arasında oy verme davranışı açısından belirgin bir farklılaşmanın ortaya çıktığı görüldü. CHP’nin Türk illerinde Kürt katılımcıların ağırlıklı ekseriyetinin oyunu aldığı görülürken, DEM Parti’nin Kürt illerindeki oy oranında ve seçmenlerinin sandığa gitme eğiliminde bir düşüş olduğu gözlemlendi.

Katılımcılar arasında 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde oy vermiş olduğu partiyi tercih etmesinin en önemli sebebi olarak parti sadakati yanıtını verenlerin oranı yüzde 30,1’dir. yüzde 27,6 parti lideri, yüzde 24,1 parti programı ve politikaları, yüzde 9,3 partimin yönlendirmesiyle, yüzde 8,8 partinin adaylarının en önemli sebep olduğunu belirtti.

Katılımcıların 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde oy vermiş olduğu partiyi tercih etmesinin en önemli sebeplerine bölge bazlı bakıldığında Kürt illerinde parti sadakati yüzde 34,2, parti lideri yüzde 31, parti programı ve politikaları yüzde 21,6, partinin adayları yüzde 7,9, partimin yönlendirmesiyle diyenlerin oranı ise yüzde 5,4’tür.

Türk illerinde ise parti sadakati yüzde 20,2, parti lideri yüzde 19,7, parti programı ve politikaları yüzde 30,5, partinin adayları yüzde 11,1, partimin yönlendirmesiyle diyenlerin oranı ise yüzde 18,5 olarak ölçüldü.

Parti programı ve politikalarıyla ilgili memnuniyetsizlik sebebiyle parti tercihini değiştirenlerin oranı yüzde 27,6’dır. Bu veriyi yüzde 20,8 işleyiş ve liderlik konusunda şüphelerim var, yüzde 16,8 partimin göstermiş olduğu adayı beğenmedim, yüzde 15,8 başka bir partinin politikalarını kendime daha yakın gördüm, yüzde 10,4 ittifak içerisinde olduğu partiler beni rahatsız etti, yüzde 5,9 partimin yerel yönetimle ilgili performansını beğenmiyorum, yüzde 2,8 ise partimin dış politika ve güvenlik meseleleriyle ilgili politikalarını beğenmiyorum yanıtları izledi.

Katılımcıların 14 Mayıs 2023 genel seçimlerinde hangi partiye oy verdiklerine bakıldığında HDP (Yeşil Sol Parti) seçeneğini tercih edenlerin oranı yüzde 40,2 ile çoğunluğu oluşturdu. yüzde 22,3 AK Parti, yüzde 11,1 CHP, yüzde 1,2 YRP, yüzde 0,4 TİP’e oy verdiğini belirtti.

Katılımcıların 14 Mayıs 2023 genel seçimlerinde hangi partiye oy verdiklerine bakıldığında (oy kullanmayan, yaşı tutmadığı için oy kullanmayan ve cevap vermek istemeyenler dağıtıldığında); HDP (Yeşil Sol Parti) seçeneğini tercih edenlerin oranı yüzde 51,5 ile çoğunluğu oluşturdu. yüzde 28,6 AK Parti, yüzde 14,2 CHP, yüzde 1,5 YRP, yüzde 0,5 Tip’e oy verdiğini belirtti.

Katılımcıların %67,1’i erken seçim yapılmasına evet derken, yüzde 27,7’si hayır yanıtını verdi. Kararsızların oranı yüzde 5,3 olarak ölçüldü. Katılımcıların neden erken seçim istediklerine bakıldığında yüzde 36,7 ile “kötü ekonomi”
seçeneğinin öne çıktığı görülürken, bunu yüzde 28,9 ile “iktidar değişmeli”, yüzde 13,3 “Türkiye’nin geleceği”, yüzde 5,1 “adaletsizlik” gibi gerekçeler izledi. Araştırma verileri ışığında katılımcıların erken seçim beklentisi içinde olmalarının büyük oranda ekonomik faktörlere bağlı olduğu tespit edildi.

Katılımcıların kendilerini hangi görüşe daha yakın hissettikleri sorusuna verdikleri yanıtlara bakıldığında yüzde 34,9 Kürt milliyetçisi, yüzde 23,2 muhafazakâr, yüzde 19,9 sosyalist, yüzde 5,5 liberal, yüzde 4,9 Türk milliyetçisi cevapları öne çıkarken, diğer, cevap/fikrim yok ve hiçbiri yanıtını verenlerin toplamı yüzde 11,7 olarak ölçüldü.”

Araştırmanın alt yapısı: Araştırma Ağrı, Ankara, Antep, Batman, Bingöl, Diyarbakır, Hakkâri, İstanbul, Mardin, Mersin, Şırnak ve Van olmak üzere 12 ilde gerçekleştirildi. Araştırmaya katılan katılımcıların yüzde 53,8’i erkeklerden, yüzde 46,2’si ise kadınlardan oluştu.

Araştırmaya katılan katılımcıların yaş grubu: yüzde 25,3’ü 35-44, yüzde 23,9’u 25-34, yüzde 20,7’si 45-54, yüzde 16,8’i 18-24, yüzde 9,1’i 55-64, yüzde 4,2’si ise 65 ve üzeri.

Araştırmaya katılan katılımcıların eğitim durumu: yüzde 37,5’i lise mezunu, yüzde 22,2’si ortaokul mezunu, yüzde 20,3’ü ilkokul mezunu, yüzde 13,7’si üniversite mezunu, yüzde 3,1’i okur-yazar, yüzde 2,4’ü okuma yazma bilmiyor, yüzde 0,7’si ise lisansüstü.

Araştırmaya katılan katılımcıların çalışma durumu: yüzde 34,2 özel sektör, yüzde 18,1 ev hanımı, yüzde 13,5 esnaf, yüzde 10,4 işsiz, yüzde 8,3 öğrenci, yüzde 7,7 emekli, yüzde 3,9 kamuda çalışıyor, yüzde 1,8 küçük/orta ölçekli ticaret, yüzde 1,1 sanayi/büyük ölçekli ticaret yüzde 0,9 profesyonel meslekler (avukat, doktor, öğretmen).

Araştırmaya katılan katılımcıların gelir durumu: yüzde 34,8’i 17.001-25.000, yüzde 25’i 10.001-17-000, yüzde 17,5’i 25.001-35.000, yüzde 11,5’i 10.000 ve altı, yüzde 6,2’si 35.001-50.000, yüzde 5,1’i ise 50.001 TL ve üzeri.

Paylaşın

İktidar, Kamu Şirketlerini Körfezde Görücüye Çıkarıyor

İktidar, Türkiye’nin en önemli kamu şirketlerini körfezde görücüye çıkarıyor: Turkcell, Türk Telekom, Çaykur, Botaş, Eti Maden, Türk Hava Yolları, Ziraat Bankası, Kardemir Çelik gibi…

Yurttaşı yoksulluğa mahkûm eden rasyonel ekonomi politikalarına rağmen yabancı yatırımcı getiremeyen hükümet, Türkiye’nin en önemli kamu şirketlerini körfezde görücüye çıkarıyor.

Cumhuriyet’ten Ali Can Polat’ın haberine göre; En son Koza Altın’ı da bünyesine katan Türkiye Varlık Fonu (TVF), Birleşik Arap Emirlikleri’nin Dubai ve Abu Dabi şehirlerinde 12-13 Eylül’de getirili menkul kıymet yatırımcılarıyla yüz yüze görüşme düzenleyecek.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yönetim kurulu başkanı olduğu TVF’nin bünyesinde bulunan şirketler arasında Turkcell, Türk Telekom, Çaykur, Botaş, Eti Maden, Türk Hava Yolları, Ziraat Bankası, Kardemir Çelik gibi kamu şirketleri yer alıyor. Bloomberg’in geçtiği habere göre yatırım görüşmeleri sanal ortamda da sürecek.

TVF’nin bu adımı tartışma yarattı. Uzmanların yorum ve soruları şöyle:

TVF’nin sabit getirili menkul kıymet yatırımcıları ile görüşecek olması elindeki devlet tahvilleri ile Birleşik Arap Emirlikleri’nde borç elde etmek için ihaleye çıkabileceğinin göstergesi. Ama hangi menkul kıymetlerle borç toplayacağı açıklanmadı.

Örrneğin Ziraat Bankası, THY gibi kurumların/şirketlerin menkul kıymetleri ile mi, Hazine’nin çıkardığı devlet tahvilleri ile mi yapacak?

Yatırımcılara teklif edeceği faiz oranı ve vade ne olacak? Toplayabilirse eğer bu topladığı borç para ile hangi yatırımları finanse edecek?

Bir diğer soru Türkiye Varlık Fonu bu borçları geri ödeyemezse neyi teminat olarak göstermektedir? Milli iktisadi değerlerimiz yabancı yatırımcıların eline mi geçecek? Kamuoyu aydınlatılmalı.”

Paylaşın

Siyasi Yasak Davası: İmamoğlu’ndan “Yargının Mağduruyum” Yorumu

Kendisine siyasi yasak verilmesinin yolunu açacak olan davaya ilişkin açıklamalarda bulunan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, “Olmayan bir suç üzerinden yargının mağduru durumundayım. Böyle bir dava olmaz” dedi.

İstanbul Anadolu 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın ilk ayağında Ekrem İmamoğlu’na 2 yıl 7 ay 15 gün hapis ve siyasi yasak cezası verilmişti. Dava, son iki yıldır “Temyiz Mahkemesi” olarak da kabul edilen Yargıtay’ın bir alt basamağı İstinaf Mahkemesi’nde görülmeye devam ediyor.

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbul’da okul ziyaretinin ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

Yüksek Seçim Kurulu üyelerine ‘ahmak’ dediği gerekçesiyle yargılanan Ekrem İmamoğlu, “Olmayan bir suç üzerinden yargının mağduru durumundayım. Böyle bir dava olmaz” dedi.

Birgün’ün aktardığına göre; İmamoğlu, açıklamasının devamında, “Bu davanın görüşülmesi bile millet için üzülecek bir durum. Utanç verici bir durum ama ben yargıya güvenmek istiyorum inşallah en doğru kararı eninde sonunda verecektir” ifadelerini kullandı.

Demokrasi adına kötü olan bu durumdan bir an önce kurtulmak gerektiğini söyleyen İmamoğlu, “Umarım bu durumdan sıyrılır, memleketin gerçek gündemine bakar, gerçek sorunları konuşuruz” dedi.

Siyasi yasak davası nedir?

Ekrem İmamoğlu, ilk kez İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığına seçildiği 2019 yılının kasım ayında Fransa’nın Strazburg kentinde düzenlenen Avrupa Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi’ne davetli olarak katılmış ve bir konuşma yapmıştı.

O dönem Türkiye İçişleri Bakanı olarak görev yapan AK Parti İstanbul Milletvekili Süleyman Soylu, İmamoğlu için “Avrupa Parlamentosu’na gidip, Türkiye’yi şikayet eden ahmağa söylüyorum. Bunun bedelini bu millet sana ödetecek” demişti.

İmamoğlu ise Soylu’ya “31 Mart’ta seçimi iptal edenler ve dünyada, Avrupa’da, onların gözünde nereye düştüğümüz noktasında, o olan şeylere, biten şeylere baktığımızda, tam da işte 31 Mart’ta seçimi iptal edenler ahmaktır. Önce ona bir odaklansın” cevabını vermişti.

Bunun üzerine Türkiye’deki seçimleri organize eden Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) üyeleri hakarete uğradıklarını ve mağdur olduklarını belirterek İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’na yazılı suç duyurusunda bulunmuştu.

Başsavcılığın hazırladığı iddianamede “kurul halinde çalışan kamu görevlilerine karşı görevlerinden dolayı alenen hakaret” suçundan İmamoğlu’nun 1 yıl 3 ay 15 günden 4 yıl 1 aya kadar hapis cezasına çarptırılması istenmişti.

İstanbul Anadolu 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın ilk ayağında Ekrem İmamoğlu’na 2 yıl 7 ay 15 gün hapis ve siyasi yasak cezası verilmişti.

Dava, son iki yıldır Türkiye’de “Temyiz Mahkemesi” olarak da kabul edilen Yargıtay’ın bir alt basamağı İstinaf Mahkemesi’nde görülmeye devam ediyor.

Paylaşın

Ali Erbaş’ın Konutunun Giderleri Diyanet’in Bütçesinden Ödeniyor

Diyanet kaynaklarının iddiasına göre, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın yaşadığı konutun elektrik, su, internet ve telefon gibi sabit ödemeleri de başkanlık bütçesinden ödeniyor.

Diyanet İşleri Başkanlığı’na ait başkanlık konutu, Ankara’nın en lüks semtinde bulunuyor. Toplam üç kattan oluşan 450 metrekare kullanım alanlı konutun kış aylarında ancak binlerce liralık doğalgaz faturalarıyla ısıtılabildiği belirtiliyor.

Birgün’den Mustafa Bildircin’in aktardığı iddialara göre, her gün sabah 09.30’da başkanlığın daimi işçilerinden iki kişi, Diyanet Başkanlık Konutu’na giderek villanın temizliğini yapıyor. Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın eşi Seher Erbaş’ın yönlendirmesiyle çalışan personel, akşam saatlerinde işlerini bitirerek başkanlığa dönüyor. Villada temizlik yapan işçilerin, “Seher Erbaş’a hizmet etmesi için” hacca da götürüldüğü öne sürülüyor.

Villa için yapılan seferberlik bunlarla da sınırlı kalmıyor. Diyanet kaynaklarının verdiği bilgiye göre, bahçenin bakımını da Diyanet personeli yapıyor. Erbaş Ailesi’nin, “Göz zevki” için sürekli muhtelif bitkiler alınıp villanın bahçesine ekiliyor. Ali Erbaş’ın eşi Seher Erbaş’ın, “Kışlık gıda hazırlığını” da Diyanet’te sürekli işçi olan kadın personele yaptırdığı savunuluyor.

Diyanet kaynaklarının iddiasına göre, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın yaşadığı konutun elektrik, su, internet ve telefon gibi sabit ödemeleri de başkanlık bütçesinden ödeniyor.

Villanın tadilat ve malzeme alımlarının da “Dikkat çekmemesi için” devlet bütçesinden değil, bağışlarla finanse edilen Diyanet Vakfı üzerinden alındığı iddialar arasında yer alıyor. Villanın tadilatının Diyanet Vakfı kaynaklarıyla karşılandığı yönündeki iddialar Ali Erbaş’ın, “Kuran kursuna bir tuğla bağışlayanlara cennetten ev verilecek” sözlerini akıllara getiriyor.

Yürürlükteki Tasarruf Tedbirleri Genelgesi, mevcut lojman ve sosyal tesislerin ekonomiye kazandırılmasını öngörüyor. Savunma ve güvenlik hizmetlerinde kullanılan lojman ve sosyal tesisler uygulamadan hariç tutuluyor.

“Kaynak sadece Saray’a ve Saray efradına”

CHP Genel Başkan Yardımcısı Burhanettin Bulut, Türkiye’de yüz binlerce kişinin çatısı akan, rutubetli ve sıvası dökülen evlerde yaşamak zorunda kaldığının altını çizerek, “Diyanet İşleri Başkanı Erbaş ise vatandaşın vergileriyle sefa sürüyor. Geçim derdi yok, su, kira, elektrik, ulaşım, benzin derdi yok, filosundaki araçlara konulan benzin dahil hepsi Diyanet’in bütçesinden her ay tıkır tıkır ödeniyor” dedi.

Cumhurbaşkanlığı Saray’ı inşa edilirken “Maliyeti açıklanırsa ekonomi bozulur” diyenler olduğunu anımsatan Bulut, şunları kaydetti:

“Saray’da yaşayanlar tabii ki barınma sorunu nedir bilmezler. Oysa Saray’a harcanan parayla, Saray’ın bir aylık harcamasıyla binlerce ev yeniden kurulabilir, binlerce vatandaşın barınma sorununu ortadan kaldırılabilirdi. Diyanet İşleri Başkanı’nın konutunu, elektriğini, suyunu veren devlet, vatandaşa gelince, asgari ücretliye, dar gelirliye, emekliye gelince, ‘Kaynak yok’ diyor. Kaynak sadece Saray’a ve Saray efradına var.”

Paylaşın

Türkiye’de Bir Aile Hekimine 3 Bin 72 Kişi Düşüyor

İPA tarafından hazırlanan genel sağlık istatistiklerine göre; Türkiye genelinde bir aile hekimine ortalama 3 bin 72 kişi düşerken, İstanbul’da bu rakam 3 bin 187’ye kadar yükseliyor.

Haber Merkezi / Türkiye Halk Sağlığı Haftası kapsamında, İstanbul Planlama Ajansı (İPA) tarafından hazırlanan Genel Sağlık İstatistikleri yayımlandı.

Verilerden öne çıkan bölümler şöyle: “İstanbul’da ortalama yaşam süresi (79,1 yıl) Dünya ve Türkiye ortalamasının üzerinde, OECD ve AB ortalamasının ise altında.

Türkiye genelinde bir aile hekimine ortalama 3 bin 72 kişi düşerken, İstanbul’da bu rakam 3 bin 187’ye kadar yükseliyor.

İstanbul’daki özel hastane sayısı kamu hastanelerinin 3 katından fazla. Bu dengesizlik İstanbul’da sağlık hizmetine erişim ihtiyacı duyan kişileri büyük ölçüde özel hastanelere gitmek zorunda bırakmakta.

İstanbul’da 100 bin kişiye düşen toplam hekim sayısı (284), Türkiye ortalamasının (228) üzerinde, OECD ortalamasının (372) altında.

Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) açıkladığı verilere göre, yurt dışında hekimlik yapmak üzere İyi Hal Belgesi’ne
başvuru yapan kişi sayısı 2022 yılında 2 bin 685 iken 2023 yılında 3 bin 25’e yükseldi.

İstanbul’da 100 bin kişiye düşen yatak sayısı 30 olup OECD (43) ve Türkiye ortalamasının (31) altında.

İstanbul’da yaşayan milyonlarca kadın cinsel sağlık hizmetlerine erişimde sorun yaşıyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi 9 – 26 yaş arasındaki kişiler için ücretsiz HPV aşı uygulamasını başlattı.

Kadın sağlığı konusunda önemli alanlardan biri de meme kanseri farkındalık hizmetleri. İstanbul Büyükşehir Belediyesi bu kapsamda ücretsiz meme kanseri teşhisine yönelik hizmet vermekte.

Önemli bir halk sağlığı sorunu olan obezite toplumda günden güne artış göstermekte. TÜİK tarafından açıklanan verilere göre Türkiye’de obez bireylerin oranı yüzde 20,2 iken İstanbul’da bu oran çok daha yüksektir: yüzde 30,1.”

Paylaşın

2 Milyondan Fazla Çocuk Örgün Eğitimin Dışında

Veli Derneği Bursa Şube Başkanı Barış Dinga, “Türkiye’deki eğitim sisteminin adım adım okulsuzlaştırmaya, eğitimden koparmaya yönelik olduğunu görüyoruz” dedi. Barış Dinga, okulsuzlaşmanın en yoğun ortaokulu bitirip liselere geçişlerde yaşandığını belirtti.

Öğrenci Veli Derneği’nin (Veli-Der) hazırladığı 2024-2025 eğitim – öğretim yılı raporu yayınlandı. Rapora göre, okullarda terk oranı arttı. Bundaki en büyük etkenler, okul harcamalarının artması, yoksulluk, özel okul ücretlerinin yüksekliği, nitelikli devlet okullarına az sayıda öğrenci alınması oluşturuyor.

Raporda, okul terklerine paralel biçimde çocuk işçi sayısında yaşanan artışa dikkat çekiliyor. Örneğin, MESEM’lerdeki öğrenci sayısı 160 binken 1 milyon 264 bine ulaştı. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, 5-17 yaş arasında 720 bin çocuk ‘işçi’ olarak çalıştırılıyor.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın açıkladığı son verilerde okulda olması gereken 2 milyon 9 bin 480 çocuk örgün eğitim dışında. Türkiye’de özel okulların oranı yüzde 24’e ulaşırken TÜİK’e göre, eğitim harcamaları yüzde 120 artış gösterdi.

En yaygın okul terki, ortaokul sonrası liselere geçişte yaşanıyor. Rapora göre, okullarından ayrılan lise çağındaki öğrenci sayısı 2 milyon 9 bin 480’e ulaştı. Açık öğretim ortaokuluna giden öğrencilerin tüm öğrencilere oranı ise bir önceki yıla göre 3,2’den 6,1’e yükseldi.

Rapora göre yönetmelikler de okul terklerinde rol oynuyor. 8 Eylül 2023 yönetmeliğiyle 9. sınıfta başarısızlık nedeniyle sınıf tekrarına kalan öğrenciler, Mesleki Eğitim Merkezleri’ne (MESEM) yönlendirildi.

Gazete Duvar’dan Pelin Akdemir‘e konuşan Veli Derneği Bursa Şube Başkanı Barış Dinga, eğitimin dinselleşmesi ve ticarileşmesiyle yeni bir düzende olduğunu söyledi. Özel okullar gibi kamu okullarında da kayıt ücretleri ile eğitimin satın alındığını belirten Dinga, bu durumun Anayasa ve Milli Eğitim Bakanlığı Okul Aile Birliği Yönetmeliği’ne aykırı olduğunu söyledi.

Kayıt, yemek, servis ücretleri nedeniyle eğitimin aileleri zorladığını ifade eden Barış Dinga, bunun yanı sıra velilerin çocuklarını gönderecek okul bulmakta zorlandığını dile getirdi. “Türkiye’deki eğitim sisteminin adım adım okulsuzlaştırmaya, eğitimden koparmaya yönelik olduğunu görüyoruz” diyen Dinga, okulsuzlaşmanın en yoğun ortaokulu bitirip liselere geçişlerde yaşandığını belirtti.

Dinga, bunun nedenini şöyle açıkladı: “Liselere Geçiş Sistemi ile yaklaşık yüzde 10 öğrenci ‘nitelikli okul’ kapsamındaki liselere giriş yaparken kalan yüzde 90’ı meslek liseleri, imam hatip liseleri veya az bir sayıda öğrenci adrese dayalı ‘niteliksiz’ akademik liselere giriş yapıyorlar. Bu liselere gitmek istemeyen çocuklar, son bir çare olarak açık liseye yöneliyor. Bir diğer seçenek MESEM’ler oluyor.”

Köy okullarının kapatılmasının, taşımalı sistemin getirdiği sorunların, doğu bölgelerinde çocuk yaşta evliliklerin ve mevsimlik tarım işçiliğinin de çocukların okuldan uzaklaşmasına neden olduğunu hatırlatan Dinga, şu ifadeleri kullandı:

“Bunlar eğitimdeki tıkanmanın sonuçlarıdır. Derin bir yoksullaşma ve ekonomik kriz içerisinde olan ülkemizde, çocukları okula göndermeme, çocukların okuldan kopmasına yol açan sonuçlara doğru gidiliyor. Bugün akademik liseler yerine MESEM’ler gibi öğrencilere çok cüzi miktarda da olsa bir ücret verilerek çocuklar çalıştırılıyor.”

Paylaşın