Türkiye’nin Dış Politikası Avrupa Birliği’nin Öncelikleriyle Çelişiyor!

Avrupa Birliği Konseyi tarafından açıklanan genişleme sonuç bildirgesinde, Türkiye’nin dış politikasının “Avrupa Birliği’nin öncelikleriyle çeliştiğine” dikkat çekildi. Bildirge, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in Ankara ziyaretinin hemen ardından açıklandı.

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ursula  von der Leyen ile yaptığı görüşmenin ardından iki taraf arasındaki ilişkilerin somut ve acil bir şekilde iyileştirilmesi çağrısında bulunmuştu.

Euronews Türkçe’nin aktardığına göre; Avrupa Birliği Konseyi tarafından açıklanan genişleme sonuç bildirgesinde, Türkiye’nin katılım müzakerelerine ilişkin hala “fiilen durma noktasında” olduğu ve “hiçbir fasılın açılması ya da kapanmasının düşünülmediği” belirtildi.

Yayınlanan 36 sayfalık raporda, Batı Balkanlar, Ukrayna ve Moldova’nın AB üyeliğine dair “tam ve kesin kararlığını bir kez daha teyit eder” ifadesine yer verirken, Türkiye’nin ise “aday ülke” olarak “birçok ortak çıkar alanında kilit ortak olmaya devam ettiği” belirtildi.

Türkiye, özellikle Yunanistan ile ilişkilerin iyileştirilmesi ve ticaret ve ekonomi gibi ortak ilgi alanlarında AB ile üst düzey sektörel diyaloğun yeniden başlatılması konusunda birkaç iyi puan daha aldı.

“2023 ortalarından bu yana daha geleneksel ve daha sıkı ekonomik politikalara yönelim” ve Rusya’ya yönelik AB yaptırımlarının kendi toprakları üzerinden delinmesini engellemek için alınan “somut önlemler” AB Konseyi tarafından memnuniyetle karşılandı. Ancak olumsuzluklar olumlulardan daha ağır basıyor.

Türkiye’nin AB üyesi olan Güney Kıbrıs’la olan ilişkisi, Konseyin Ankara’yı Lefkoşa ile ilişkilerini normalleştirmeye ve uluslararası hukuka uygun olarak egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı göstermeye çağırdığı hassas noktalardan biri.

Raporda “Demokrasi, hukukun üstünlüğü ve temel haklar alanlarında süregelen ve derin endişe yaratan durumun” da altı çizilirken, özellikle “yargı üzerindeki aşırı baskı, ifade özgürlüğüne yönelik birçok kısıtlama, medya özgürlüğü ve bilginin yayılması, demokratik yollarla seçilen belediye başkanlarının görevden alınması” gibi konuların “kaygıyla” takip edildiği vurgulandı.

Türkiye’nin bloğun Ortak Dış ve Güvenlik Politikası ile “çok düşük uyum oranı” olduğu yinelendi. Rusya’ya yönelik yaptırımlarla ilgili Ortak Dış ve Güvenlik Politikası (CFSP) pozisyonlarının ve kısıtlayıcı önlemlerin “son derece öncelikli” olduğu belirtilerek, Türkiye’nin dış politikasının “AB’nin öncelikleriyle çeliştiğine” dikkat çekildi.

AB’nin genişleme sonuç bildirgesi, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in Ankara ziyaretinin hemen ardından açıklandı.

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan von der Leyen ile yaptığı görüşmenin ardından iki taraf arasındaki ilişkilerin somut ve acil bir şekilde iyileştirilmesi çağrısında bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan Türkiye ve Avrupa Birliği (AB) arasında “her zamankinden daha güçlü ve kurumsallaşmış bir ilişkiye ihtiyaç” olduğunu vurguladı ve 2019’dan beri askıya alınan üst düzey siyasi diyaloğun yeniden başlatılması çağrısında bulundu.

Avrupa Birliği aday ülkelerinin karneleri

36 sayfalık raporda Gürcistan’a ayrılan diğer tüm paragraflar olumsuz. Konseyin ülkeyle ilgili olarak işaret ettiği tek olumlu gelişme, “orta düzeyde hazırlık ve işleyen bir piyasa ekonomisinin geliştirilmesinde sınırlı ilerleme” kaydedilen ekonomiyle ilgili. Ayrıca “sağlam mali ve parasal politikaların” uygulanmasından da övgüyle bahsediliyor.

Gürcistan Başbakanı Irakli Kobakhidze’nin kasım ayı sonunda tek taraflı olarak AB üyelik müzakerelerinin 2028 yılına kadar askıya alındığını açıklamasının ardından yayınlanan sonuç bildirgesinde, AB değerlerine ters düşen “yabancı ajan yasası” gibi hükümet tarafından alınan kararlara dair endişeler belirtiliyor.

AB’nin “demokrasi, hukukun üstünlüğü ve temel haklar alanlarında, ayrıca yargının işleyişi ve kurumsal bağımsızlık konularında geriye gidişten derin endişe duyduğu” vurgulanıyor. Gürcistan’ın genel olarak AB’nin dış politikasına uyum sağlayamaması ve Rusya ve Belarus’a karşı da dahil olmak üzere kısıtlayıcı tedbirler almaması da endişe duyulan konular arasında yer alıyor.

Buna karşılık AB Konseyi Ukrayna konusunda çok daha iyimser. Raporda, ülkenin Rus işgaline karşı kendini savunurken geçtiğimiz yıl içinde kaydettiği “kayda değer reform ilerlemesine” dikkat çekiliyor. Hukukun üstünlüğü, yargı ve kamu yönetimi reformu, yargı yönetişim organları ve yolsuzlukla mücadele kurumlarının etkin işleyişi gibi alanlarda kaydedilen ilerlemenin altını çiziliyor.

Ukrayna’nın bloğun dış politikası ve yaptırımlarıyla “yüksek” uyumu ise takdir ediliyor. Moldova’nın lehine olan bu son husus da bakanlar tarafından “Moldova’nın AB yolundaki stratejik kararlılığının güçlü bir işareti” olarak değerlendiriliyor.

Konsey ayrıca Moldova’nın kamu yönetimi ve kamu mali yönetimi çerçevesini güçlendirmeye yönelik devam eden çabalarını “olumlu” olarak not etti ve özellikle yolsuzlukla mücadele konusunda olmak üzere hukukun üstünlüğü ve temel haklar alanlarında reformların devam etmesi çağrısında bulundu.

Raporda, “Konsey, Moldova’nın oligarşiden arındırmaya yönelik sistematik yaklaşımını memnuniyetle karşılar ve ilgili eylem planının uygulanmaya devam edilmesini teşvik eder,” denildi. Batı Balkanlar ve AB’den devlet başkanlarının çarşamba akşamı Brüksel’de bir zirve için bir araya gelmesi planlanıyor. AB liderlerinin perşembe günü yapılacak zirvede AB Konseyi’nin genişlemeye ilişkin kararlarını kabul etmeleri bekleniyor.

Paylaşın

Kulis: AK Parti’de “Suriye” Kaygısı

AK Parti’de Suriye’deki gelişmeler nedeniyle genel bir mutluluk var olsa da yeni dönemin birçok bilinmezlik barındırmasından kaynaklı bazı kaygılar da dile getiriliyor.

Partide en büyük kaygı Suriye’de nasıl bir yönetim kurulacağına dair. “Toprak bütünlüğünün bozulmadığı, tüm kesimlerin temsil edildiği demokratik çoğulcu bir yönetim kurulması” en büyük istek. Ancak bu sağlanamazsa “bırakın sığınmacıların geri dönüşünü, başta Nusayriler olmak üzere Türkiye yeni bir göç dalgası ile karşı karşıya kalabilir” deniliyor.

Ankara gündemine Suriye’deki son gelişmeler damga vuruyor. AK Partililer Suriye’de Devlet Başkanı Beşar Esad’ın ülkeden ayrılmasını, yönetimi muhaliflerin ele geçirmesini “Cumhurbaşkanının yürüttüğü politikanın haklılığının teyidi” olarak değerlendiriyor. Gazete Duvar’dan Nergis Demirtkaya’nın haberine göre; Çok hızlı yaşanan gelişmeye dair genel kamuoyu şaşkınlık yaşarken AK Parti’de bunun beklendiğini, hatta Cumhurbaşkanının “yeni müjdelerimiz olacak” sözünün de bu gelişmeyle ilgili olduğunu dile getirenler var.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yaklaşık 1.5 ay önce partisinin Meclis grup toplantısında MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin çağrılarını “tarihi fırsat penceresi”, “Sevgili Kürt kardeşlerim; senden bu eli samimiyetle tutmanı, sımsıkı tutmanı bekliyoruz” demiş, aynı konuşmada “İnşallah önümüzdeki dönemde milletimize hem boydan boya tüm güney sınırlarımızın güvenliğini, hem insanımızın can ve mal emniyetini garanti altına alacak yeni müjdelerimiz olacaktır” değerlendirmesinde bulunmuştu. AK Partili bir yönetici “Cumhurbaşkanının ifade ettiği müjde bu muydu?” sorusuna, “Evet, son altı aydır gelişmeler vardı” yanıtı verdi.

Suriye’deki gelişmeler nedeniyle iktidar partisinde genel bir mutluluk var olsa da yeni dönemin birçok bilinmezlik barındırmasından kaynaklı bazı kaygılar da dile getiriliyor. En büyük kaygı Suriye’de nasıl bir yönetim kurulacağına dair. “Toprak bütünlüğünün bozulmadığı, tüm kesimlerin temsil edildiği demokratik çoğulcu bir yönetim kurulması” en büyük istek. Ancak bu sağlanamazsa “bırakın sığınmacıların geri dönüşünü, başta Nusayriler olmak üzere Türkiye yeni bir göç dalgası ile karşı karşıya kalabilir” deniliyor.

Bir de tabii Türkiye açısından en önemli gündem maddelerinden biri de YPG’nin durumu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Suriye’de PKK’ya da DEAŞ’a da yer yok” dedi. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da YPG’nin Suriye’den aşamalı bir şekilde çekilmesine dair önerilerde bulundu. Fidan’ın ifadelerine göre “İlk aşamada YPG-PKK içinde bulunan Suriyeli olmayanlar, ikinci aşamada, YPG’nin bütün komuta kademesi, üçüncü aşamada PKK’lı olmayan kadroların yeni yönetimle, anlayış birliği içinde silahlarını bırakarak, normal hayatlarına dönmesi” gerekiyor.

“Bunlar olmazsa Suriye’ye operasyon olur mu?” sorusuna AK Partili kaynaklar, “Yanı başımızda bir terör devleti istemiyoruz. Bunu asla kabul etmeyiz. Çağrılar karşılıksız kalırsa o zaman operasyon olmaması sürpriz olur” diyor.

Suriye’deki gelişmeler sonrası genel kamuoyunda sığınmacıların geri dönüş umudu doğarken iktidar kanadında bunun ekonomide sıkıntı yaratacağı endişesini dile getirenler de var. Bazı sektörlerde çok sayıda kayıt dışı Suriyelinin çalıştığı sır değil. Hızlı bir geri dönüşün bazı sektörlerde ciddi sıkıntı yaratabileceği, bu durumda çalışma izniyle ilgili yeni düzenlemelerin gündeme getirilmesi gerektiği ifade ediliyor.

Bu arada Suriye’deki son gelişmelerle birlikte değerlendirilen bir gündem maddesi de DEM Partililerle İmralı Cezaevinde hükümlü bulunan Abdullah Öcalan arasında gerçekleşmesi beklenen ziyaret. 26 Kasım’da yapılan başvuruda 22 gün geride kaldı. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç en son açıklamasında, “Müsait bir zamanı belirleyeceğiz. Biraz sabretmeniz gerekecek. TBMM Genel Kurulu’ndaki bütçe görüşmeleri bittikten sonra muhtemelen karar verilir. İzinle gün aynı gün belirleniyor” dedi.

Adalet Bakanı görüşme için bütçe sonrasını işaret ederken Ankara kulislerinde bu gecikmenin nedenine dair başka değerlendirmeler de yapılıyor. İddiaya göre Öcalan görüşmesi için DEM Parti’den bir heyet belirlendi, tarih netleşti ancak görüşme yapılacak olan Öcalan’ın talebi üzerine bir öteleme oldu. Bu iddiayı dile getirenler Öcalan’ın Suriye’deki son gelişmeler üzerine yeni bir yol haritası üzerinde çalıştığını, bu nedenle görüşmenin gecikmiş olabileceğini dile getiriyor.

Kalabalık bir heyet Öcalan ile görüşebilir

Bu arada Öcalan ile görüşecek heyette geçmiş Çözüm Süreci’nde görev alan DEM Parti Milletvekilleri Sırrı Süreyya Önder ve Pervin Buldan’ın yer alabileceği dile getirildi. Ancak iktidar kaynaklarına göre bu iki siyasetçinin yanı sıra en son başvuruyu yapan eş başkanlar Tuncer Bakırhan ve Tülay Hatimoğulları’nın da yer alacağı daha kalabalık bir heyet sürpriz olmayabilir.

Paylaşın

İmamoğlu’ndan İktidara “Haciz” Tepkisi: Tarihe Gömüleceksiniz

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Erdoğan’ın “Belediyeleri silkeleyin” talimatıyla CHP’li belediyelere yönelik başlatılan haciz işlemlerine ilişkin, “‘Ekrem’in birazcık boğazını sıkalım. İş yapamasın.’ Boğazımızı sıktıkça biz daha çok iş yapıyoruz, onu söyleyeyim. Milletin zaten gözünden düştünüz de tamamen tarihe gömüleceksiniz” dedi ve ekledi:

“Ekonomi perişan, ticaret perişan, eğitim perişan… Yıkıcı ve insanların canını sıkan enflasyon hala düşürülemiyor. Yok SGK borcu, şu bu… Bütün SGK’ye borçlu kurumların sadece 10’da biri belediyeler. 2024’teki SGK’nin toplam gelirinin yüzde 2 buçuğu değil belediyeler. AKP’li CHP’lisi… Şaka gibi ya. Bugünkü belediyelerin yarısı CHP’li değildi daha 6 önce. Borçları oralardan devraldı arkadaşlarımızın çoğu.”

CHP’li belediyelere, Sosyal Güvenlik Kurumu’na (SGK) olan borçları nedeniyle haciz gelmesi siyaset gündeminde yeni tartışma yarattı. AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’a ‘Belediyeleri silkeleyin’ talimatıyla harekete geçildi.

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Tuzla Sosyal Yaşam Merkezi töreninde, CHP belediyelerine Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) borçları üzerinden haciz başlatılmasına sert tepki gösterdi. Cumhuriyet’in aktardığına göre; “Tamamen tarihe gömüleceksiniz” diyen İmamoğlu şunları kaydetti:

Biz mesajımızı almış yolumuza devam ediyoruz. Mesajını almayanlar var. 31 Mart’taki mesajı alıp başını önüne eğmeyip yolunu ona göre çizmeyenler var. Ankara’da, hükümet olduğunu düşünen anlayış… Düşünen anlayış diyorum çünkü 31 Mart’tan itibaren Türkiye’de irinci parti CHP ve yerel yönetimlerde bu kadar hizmet yapıyorsak tavrımız iktidar tavrı olmalıdır. Elbette yetkili olduğumuz alanları biliyoruz. Yetkinin bize ait olmadığı alanları da biliyoruz.

31 Mart’ta iktidar seçim sonuçlarından gerekli dersi almadı. Seçim öncesi yaptığı hataların farkında değil. Ayırmacılık kayırmacılık yaptı. İşleri engelledi. Bu seçimden önce, hatta 2019’dan itibaren, genel seçimler dahil, orantısız güç kullanma rakibini çiğnemeye çalışma, bugünkü iktidarın yaptığı hatalar…

Seçimden önce İstanbul’da AKP’li belediyelerin kasasına 25 ilçe belediyesinin kasasına Cumhurbaşkanlığından örtülü ödenekten 1 milyardan fazla parayı aktarmak görülmüş bir şey değil… Bunlar toplumu gerecekler. Kutuplaştırmaya ve siyasi rakiplerini engellemeye devam edecekler, karalayacaklar, mümkünse siyasetin dışına atmaya çalışacaklar. Yetinmeyecekler, belediyelerin bir kısmına kayyum atayacaklar.

Dediler ki boğazlarını sıkarsak çalışamazlar. Bizim boğazımızı sıktıkça daha iyi çalışacağız. Ne yaparsanız yapın bu millet israfçı ve icraatçı yönetim arasındaki farkı görüyor. Milletin durumunun farkında değiller. Bu millet rantçılık devrine son verecek halkçılık dönemine başla diyecek… Benim her dava arkadaşımın boynunun borcu milletin işini iyi yapmaktır. Ben bu yolculuğun bu davanın bir parçasıyım diyen herkes çok büyük bir vebal altındadır.

Bizi öyle davayla, soruşturmayla, hacizle durduramazsınız. Böyle devam ederseniz tepeden aşağı kirlenirsiniz. O kirli halinizle milletin karşısına çıkarsınız, millet de o tertemiz eliyle yollar gidersiniz. Tarihe gömülürsünüz. Yok ‘belediyelerin üstüne git’, yok efendim belediyelerin hesaplarına haciz koy, yok silkele bilmem ne. Şaka gibi, komedi filmi.

“Ekonomi perişan, ticaret perişan, eğitim perişan…”

Ekonomi perişan, ticaret perişan, eğitim perişan… Yıkıcı ve insanların canını sıkan enflasyon hala düşürülemiyor. Yok SGK borcu, şu bu… Bütün SGK’ye borçlu kurumların sadece 10’da biri belediyeler. 2024’teki SGK’nin toplam gelirinin yüzde 2 buçuğu değil belediyeler. AKP’li CHP’lisi… Şaka gibi ya. Bugünkü belediyelerin yarısı CHP’li değildi daha 6 önce. Borçları oralardan devraldı arkadaşlarımızın çoğu.

Belediyenin kasasına göz dikilir mi? Eskiden 20 senede aldıkları bakanlığın yapıp belediyeye devrettiği metroların tam 11 milyarını bizden 10 ayda aldılar. 11 milyar lira… Niye? İmamoğlu CHP’li diye. Yani ne olacak ‘Ekrem’in birazcık boğazını sıkalım. İş yapamasın.’ Boğazımızı sıktıkça biz daha çok iş yapıyoruz, onu söyleyeyim. Milletin zaten gözünden düştünüz de tamamen tarihe gömüleceksiniz.”

Paylaşın

MHP’li Celal Adan’dan TBMM’de Kürtçeye “İzin”

TBMM’de MHP’li Celal Adan’ın başkanlık ettiği oturumda, DEM Partili Ayşegül Doğan’ın, Kürtçe selam vermesine müsaade edildi. Adan, Dünya Anadili Günü dolayısıyla Meclis’te Kürtçe konuşan DEM Parti Milletvekili Beritan Güneş- Altın’ın mikrofonunu kapatmıştı.

DEM Partili Ayşegül Doğan’ın Kürtçe sözleri ise Meclis tutanaklarına, “Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi” şeklinde geçirildi.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Şırnak Milletvekili Ayşegül Doğan, Cumhurbaşkanlığı ve bağlı kuruluşların bütçesinin görüşüldüğü oturumda Kürtçe konuştu.

Daha önce DEM Partili Beritan Güneş- Altın’ın Kürtçe konuşmasını kesen Milliyetçi Hareket Partili (MHP) Celal Adan’ın başkanlık ettiği oturumda, Doğan, konuşma yapmadan önce Adan’a “Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Cevdet Yılmaz’a kendi ana dilimde hoş geldiniz diyemiyorum sanırım, değil mi?” diye sordu.

Celal Adan’ın, “Tabii tabii, deyin” yanıtı üzerine Ayşegül Doğan, “Hûn bi xêr hatin” (Hoş geldiniz) diyerek konuşmasına Kürtçe başladı.

Doğan’ın Kürtçe sözleri ise Meclis tutanaklarına, “Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi” şeklinde geçirildi.

MHP’li TBMM Başkanvekili Celal Adan, 21 Şubat Dünya Anadili Günü dolayısıyla Meclis Genel Kurulu’nda Kürtçe konuşan DEM Parti Mardin Milletvekili Beritan Güneş- Altın’ın mikrofonunu kapatmıştı.

Güneş-Altın’ın mikrofonunu iki kez kapatan MHP’li Adan, “Anayasamızın 3. maddesine göre Türk devleti ülkesi ve milleti ile bölünmez bir bütündür ve dili Türkçedir, konuşmaların Türkçe yapılması gerekmektedir. Aksi halde iç tüzüğün 66. Maddesi uyarınca mikrofon kapanıyor” demişti.

DEM Partili vekil ise Adan’a “O zaman AK Partili adaylarınıza söyleyin Mardin’de, Urfa’da, Diyarbakır’da, Kürtçe propaganda yapmasınlar” diyerek tepki göstermişti.

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

Mansur Yavaş’tan “Haciz” Çıkışı: AK Partinin Borçlarını Da CHP’ye Yazıyorlar

ABB Başkanı Mansur Yavaş, Erdoğan’ın “silkeleyin” talimatının ardından başlayan ‘haciz kıskacına’ ilişkin, “Cumhur İttifakı’ndan CHP’ye geçen belediyelerin borcu 2 milyar lira. Bunları silkelememişler. Ama bu borçları da CHP’ye yazıyorlar” dedi ve ekledi:

“31 Mart seçimlerinde CHP birinci parti çıktı. Bunun sonu tek başına iktidardır. Böyle yaparlarsa CHP hemen hemen bütün belediyeleri alacak. Vatandaşla şaka yapılmaz, alay edilmez.”

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, Halk TV’de programa katıldı. Mansur Yavaş, Erdoğan’ın “Silkeleyin” talimatının ardından başlayan ‘haciz kıskacı’ ile ilgili şu ifadeleri kullandı:

“Biz belediyeyi teslim aldığımızda 8 Nisan itibariyle 2 milyar 247 milyon dolar ABB’nin borcu vardı. Bu borca bankalar dahil. ABB’nin sigorta borcu yoktu ancak belediyenin borcu vardı. 1 milyar 749 milyon 461 bin dolar borcu ödedik. Bütçe gelirlerimiz de yarı yarıya düştü. Kredi istedik kredi vermediler. Bir kamu bankasında 2 milyar lira paramız var olduğu halde para alamadık. Hizmetlerimiz engellenmek istedi.

2016 yılında Ankapark için çekilen paranın borcu 2019 Nisan tarihiyle ödemeye başlanması için anlaşma yapılmış. Biz borçlarımızı ödedik yoksa bir de faiz ödeyecektik. Şirketlere sigortalar nedeniyle 80 milyon dolar borcumuz arttı. Bunu da belediye meclisinde şeffaflıkla açıkladık. Sadece Ankara’da Cumhur İttifakından CHP’ye geçen belediyelerin borcu 2 milyar lira. Bunları silkelememişler. Ama bu borçları da CHP’ye yazıyorlar.

Biz bu konu gündeme gelir gelmez 6 milyon dolar SGK’ya ödeme yaptık. Onların derdi üzüm yemek değil bağcıyı dövmek. Daha önce de yaptılar, ne oldu? 31 Mart seçimlerinde CHP birinci parti çıktı. Bunun sonu tek başına iktidardır.

Böyle yaparlarsa CHP hemen hemen bütün belediyeleri alacak. Vatandaşla şaka yapılmaz, alay edilmez. Hala anlayamadılar, biz gerçek belediyeciliği yaptık. Vatandaş bizim yaptıklarımızı anlamıyor mu? Vatandaş bunları cezalandıracak. Bir bankanın yaptığı zarar ile tüm belediyelerden alınacak para hemen hemen eşit. Tamamen bir algı operasyonu.”

Paylaşın

Gençler, Ekonomik Nedenlerle Okulu Bırakıyor!

Türkiye’de lise düzeyindeki gençlerin yüzde 31’i ailelerinin maddi durumunun kötü olması veya çalışma ihtiyacı nedeniyle okulu bırakmak zorunda kaldıkları ortaya çıktı.

Haber Merkezi / 15 – 24 yaş grubundaki gençlerin yüzde 20’si ise ne eğitimde ne istihdamda ne de öğretimde.

Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) ve Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü (HÜNEE) iş birliğinde, İsveç Hükümeti’nin finansal desteğiyle yürütülen 2023 Türkiye Gençlik Araştırması (TGA) tamamlandı.

Araştırmada gençlerin yaşam koşullarına ilişkin öne çıkan veriler şöyle: “Üniversite öğrencisi veya mezunu olan gençlerin oranı, Türkiye Gençlik Araştırması 2023 ile Türkiye Gençlik Araştırması 2007 karşılaştırıldığında, genç erkekler için yüzde 2’den yüzde 22’ye ve genç kadınlar için yüzde 4’ten yüzde 24’e yükselerek önemli ölçüde arttı.

Lise düzeyinde, gençlerin yüzde 39’u eğitimlerine devam etmek istemedikleri için okulu bıraktı. Bu aşamada okulu bırakan gençlerin yüzde 31’i ailelerinin maddi durumunun kötü olması veya çalışma ihtiyacı nedeniyle okulu bırakmak zorunda kaldıklarını belirtti.

Gençlerin yüzde 42’si anketin yapıldığı dönemde çalıştıklarını bildirdi. Çalışan gençlerin neredeyse tamamı ( yüzde 98) ücretli bir işte çalışıyor olsa da sadece yüzde 46’sının sosyal güvencesi bulunmakta. TGA-2023 sonuçları, 15-24 yaş grubundaki gençlerin yüzde 20’sinin ne eğitimde ne istihdamda ne de öğretimde (NEİY) olduğunu gösterdi. NEİY oranı genç kadınlar arasında yüzde 29, genç erkekler arasında ise yüzde 10. Yani genç kadınlar için bu oran 3 kat daha fazla.

Ayrıca, gençlerin yüzde 23’ü (E:34, K:11) hem eğitimde hem de istihdamda yer almakta. Gençlerin yüzde 70’i yoğun kentsel alanlarda, yüzde 15’i kırsal alanlarda, yüzde 17’si en düşük refah düzeyine sahip hanelerde, yüzde 43’ü ise yüksek ve en yüksel refah düzeyindeki hanelerde yaşamakta.

Gençlerin yüzde 92’si sosyal medya kullanmakta. Gençler arasında en popüler sosyal medya platformu yüzde 88 (E:95, K:79) ile Instagram, ikinci en çok kullanılan platform 15-19 yaş grubu için TikTok ve 20-24 yaş grubu için Twitter oldu. Genç erkeklerin sadece yüzde 2’si herhangi bir sosyal medya kullanmazken, bu oran genç kadınlarda yüzde 14.

Genç erkeklerin yüzde 25’i kendi sağlık durumlarını ‘çok iyi’, yüzde 50’si ise ‘iyi’ olarak tanımlamakta. Bu sonuçlar kadınlar için sırasıyla yüzde 13 ve yüzde 50. Gençlerin yüzde 44’ünün (E:42, K:45) evde kendilerine ait bir odası bulunmamakta.”

Araştırmanın tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın

Özel’den Avrupa Birliği’ne Uyarı: Tek Adamla El Sıkışıp İşinizi Göremezsiniz

CHP Lideri Özgür Özel, Erdoğan ile görüşen AB Komisyonu Başkanı Leyen’e tepki göstererek, “Leyen’e AB’nin bu yeni pratiğini reddettiğimi belirtmek istiyorum. Seçim zamanı buradalar, görüşülüyor. Ama kriz zamanı gidiyor Erdoğan’a el sıkışıp işini görüyor. Burası demokrasidir her şeye rağmen. AKP-MHP dışında 11 siyasi parti var” dedi ve ekledi:

“Bu ülkeyi bir Orta Doğu coğrafyasının tek adam rejimi olarak göremezsiniz. Orta Doğu’daki güçlü adamlarla el sıkış, anlaş, görünür meseleleri söyleyin ama buzdağının altında dünya kadar haksızlık… AB’yi uyarıyorum. Karaya vuran Aylan bebekleri gördük. Yunanistan’ın patlattığın botlarda ölenleri gördük. Tek adamla el sıkış, anlaş, parayı ver… Sayın Leyen’e diyorum ki ‘Bu ülke Erdoğan’ın işlevsizleştirmesine rağmen parlamentosu olan, son seçimleri ana muhalefetin kazandığı ve son seçimlerde de iktidarı alacak olan bir CHP vardır. Tek adam ile el sıkışıp işinizi göremezsiniz!”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, CHP Parti Meclisi toplantısı öncesinde açıklamalarda bulundu. Gazete Pencere’nin aktardığına göre Özel’in konuşmasından öne çıkan bölümler şu şekilde: “Bugün Türkiye’nin gündeminde Suriye, sığınmacılar, terör ve Kürt sorunu meselesinin hep bir arada konuşulduğu gerçeği var. Malum CHP olarak sınır komşumuz Suriye ile Türkiye’nin ilişkilenme meselesine ilk başından beri karşıtıyız. Esad’a ilk başından beri demokratikleşmesi, Suriye’yi temsil edecek hükümete, demokratik seçimlere ve demokratik bir rejimlere ulaşması konusunda yaptığımız çağrının özü ve kökü buydu.

Erdoğan Suriye’de önce Esad’ı devirelim sonrasına bakalım anlayışına sahipti. Öncesinde Esad’la el ele fotoğraflar, tatile gitmeler… Esad birden diktatörlüğünü ilan etti de Erdoğan kavgaya mı karar verdi? Bir siyasi illüzyon çabası var. Oysa Esad hep diktatördü. O içimizi sızlatan hapishaneler hep doluydu. İşkence şüphesi hep vardı. Erdoğan o zamanlar Esad ile kol kolaydı. Esad bir günde diktatör olmadı. Türkiye’ye bir rol biçildi, Erdoğan da konum aldı. Esad’ı yıkmanın yollatını aradı, bu 13 yıl boyunca mümkün olmadı. Amerika ve İsrail’in planıyla, Rusya’nın ikna edilmesiyle Suriye’de rejime karşı Türkiye’nin silahsızlandırması gereken HTŞ Şam’a doğru yürüyüşe geçti.

Herkes biliyor ki Türkiye’de yapılan dünya kadar yanlışın sonucunda Türkiye kazanmadı. Türkiye 13 yılda 283 şehit verdi. Roketlerle dünya kadar sivil kayıp verdi. 4.5 milyonu aşan Suriyeli sığınmacı var ve tam 200 milyar dolar kaybettik. Kazandık demek için ya para ya toprak kazanırsınız. 283 şehit vereceksin, sığınmacıların Türkiye’ye gelmesine sebebiyet vereceksin, para kaybedeceksin ve sonra ‘ben haklı çıktım’. Çıkmadın. CHP haklı çıktı. Türkiye’de 500 bin hane Suriyeli oturuyor şu anda.

Bir ülkede göç dalgasına sebebiyet vermenin ağır maliyetleri olduğunu öğrendik. Maalesef bedelini ödemeye de devam edeceğiz. biz Suriye’den Mustafa Kemal’den bize emanet dış politikanın ne kadar değerli olduğunu, şirket yönetir gibi ülke yönetilmeyeceğini öğrendik. Şimdi Suriyeliler için ülkelerine dönme vakti. Geçici sığınmacıların statüsününün belli bir takvim neticesinde sonlandırılması gerekiyor. Bakan diyor ki; Suriyelilerin dışında 2.2 milyon da düzensiz, kaçak göçmen var. Türkiye’de 6.5 milyona yakın kendileri burada olan ve ülkeye yük olan insan yaşıyor.

Türkiye 200 milyar dolar kaybetti hesabına itiraz eden varsa çıksın karşımıza alnını karışlayayım. Yüz tane 70 milyar demek bu… Emeklilere asgari ücret vermek için gerekli olan paranın 100 katı. Asgari ücreti 30 bin yapalım diyoruz ya. 30 binlik asgari ücret için lazım para 250 milyar. Bu para onun tam 35 katı. Bu para çok büyük bir para. Asrın felaketi dediler ya depreme. Asrın felaketinin maliyeti Erdoğan hesabına göre 100 milyar dolar; Suriyelilere harcadığımız para 200 milyar dolar. Deprem bizi bir kere yıktı, Erdoğan’ın Suriye politikası 2 kere yıktı.

“Tek adam ile el sıkışıp işinizi göremezsiniz”

Leyen’e AB’nin bu yeni pratiğini reddettiğimi belirtmek istiyorum. Seçim zamanı buradalar, görüşülüyor. Ama kriz zamanı gidiyor Erdoğan’a el sıkışıp işini görüyor. Burası demokrasidir her şeye rağmen. AKP-MHP dışında 11 siyasi parti var. Bu ülkeyi bir Orta Doğu coğrafyasının tek adam rejimi olarak göremezsiniz. Orta Doğu’daki güçlü adamlarla el sıkış, anlaş, görünür meseleleri söyleyin ama buzdağının altında dünya kadar haksızlık… AB’yi uyarıyorum. Karaya vuran Aylan bebekleri gördük. Yunanistan’ın patlattığın botlarda ölenleri gördük. Tek adamla el sıkış, anlaş, parayı ver… Sayın Leyen’e diyorum ki ‘Bu ülke Erdoğan’ın işlevsizleştirmesine rağmen parlamentosu olan, son seçimleri ana muhalefetin kazandığı ve son seçimlerde de iktidarı alacak olan bir CHP vardır. Tek adam ile el sıkışıp işinizi göremezsiniz!

Trump, Erdoğan’a ‘Çok güçlü bir ordu kurdu, çok zeki adam’ demiş. Keşke TSK’yı kastediyor olsa; HTŞ’yi kastediyor. Bu tonu hatırlıyor musunuz? Bu ton Trump’ın Erdoğan’a yazdığı tehdit mektubundaki ton. Şimdi sırtını sıvazlıyor. Bu açıklama sadece ve sadece bir övgü değil. Sopa göstermek var. Ona verdiği görev, ödev var. Aksi takdirde geçmişte ne oldu hatırla diyor. Bu açıklamaya sevinen AKP’lilere diyorum ki; o mektup beni ne kadar utandırdıysa bu ton da o kadar utandırdı. Türkiye’nin cumhurbaşkanı bunu haketmiyor. Böyle konuşamayacakları bir cumhurbaşkanımız olacak.

Örneğin; Avrupa’da geçici sığınma statüsü 6 aylık verilir. En fazla 4 kez uzatılır. sonunda ya bu işe son verilir ya da yeni bir statü verilir. Türkiye 2 milyondan fazla kişiyi 13 yıldır tutuyor. Şimdi o rejim yok, Esad yok. Gerekçe ortadan kalktı. İklim, yoksulluk ya da ekonomik kriz nedeniyle geçici sığınma statüsü verilemez. Önce teşvik ardından da ayrıcalıklar ortadan kaldırılarak memleketlerine dönmeleri için kanuni düzenlemelere yönelik bir devlet kararlılığının uygulanması gerektiğini de ifade etmek istiyoruz.

Türkiye’deki geriye kalan 2.2 milyon kişi… Yakalandığı halde sınır dışı edilmeyenler için ne düşündüğünü Erdoğan’ın açıklamasını istiyorum. Aklındaki şu; 6.5 milyon kişinin en az yarısını vatandaş yaparsam seçimlerde oy kullandırtırsam belki bir şansım olur diye kendi çaresizliğini ülkenin felaketine dönüştürmeye çalıştığını görüyorum. O yüzden isteyen gider, kalanlar başım üstündedir denmez. Onlar senin başın üstünde değil, milletin aşı üstünde.

Sokakta AKP’nin pompaladığı şeyler değil de ne zaman gidecekler ve asgari ücret konuşuluyor. Serimden önce ‘Gerekirse yılda 3 kez daha zam yapar böylelikle enflasyon ayarlamasıyla yılda 4 kez asgari ücret güncelleriz’ diyen Erdoğan 2024 yılı boyunca bir kez asgari ücret düzenlemesi yapmadı. Asgari ücretlinin kirasına, ulaşımına, temel gıda harcamasına baktığınızda asgari ücretlinin enflasyonu yüzde 78. Bu zam verildiğinde 30 bin lira oluyor. Oysa refah payı verilip 35-40 olması gerekir. Asgari ücretle ilgili beklentinin 30 ve üzeri olduğunu görüyoruz. Bizim asgari ücret beklentimiz 30, altında yokuz! Her yerde de bu mücadeleyi sürdürmeye devam edeceğiz.

Erdoğan dün ilk kez altın hesabı yapmaya başladı. Türkiye’de çok şey konuşabilirsiniz altın hesabı şaşmaz. Evirmiş, çevirmiş tamamen çarpıtma hesaplar. Sen geldiğin gün Mahmut enişte kaç altın alıyordu, maaşı kaçtı? Bana pinpon topuyla gelme. Herkes kendi enflasyonunu biliyor. Kendi asgari ücretine göre bile kendi emeklisini ezmiş bir iktidarla karşı karşıyayız. Bu sürecin sonucunda Türkiye’de artık yüzü gülmesi gerekenlerin yüzünün gülmesini savunuyoruz. Tayyip Bey en son İsrail, Trump’ın yüzünü güldürdü. Sesinizi bastırmak için Suriye yaygarası yapıyorlar. Bu suni gündemin karşısında CHP olarak vatandaşın gündemini savunmaya devam ediyoruz.”

Paylaşın

Türkiye İle Avrupa Birliği Arasında “Suriye” Zirvesi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ile bugün Ankara’da görüştü. Görüşmede özellikle Suriye ile Türkiye – AB ilişkileri ele alındı.

Suriye’de Beşar Esat rejiminin devrilmesinin ardından ülkenin geleceğine ilişkin en üst seviyedeki diplomatik temaslar sürüyor. Bu kapsamda AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ile bugün Ankara’da görüştü.

Görüşmenin ardından ikilinin basın açıklamasında özellikle Suriye’nin yeniden imarı ve terörle mücadelede vurgusu yapıldı. Erdoğan Suriye’deki gelişmeleri detaylıca ele aldıklarını ifade ederek, şunları söyledi:

“Suriye’nin egemenliği ile toprak bütünlüğünün muhafazası başta olmak üzere, katılımcı bir idarenin tesisi noktasında hemfikir olduğumuzu gördüm. 61 yıllık zulmün, baskının, karanlığın ardından yıkılan Baas rejimi geride kelimenin tam anlamıyla büyük bir enkaz bıraktı. Yaklaşık 1 milyon insanı katledilmiş, nüfusunun yarısı yerlerinden edilmiş, 13 yıldır süren çatışmalarda bitap düşmüş bir Suriye ile karşı karşıyayız.

Suriye halkının bu ağır yükün altından tek başına kalkması mümkün değil. Suriye’nin komşularının, dost ve kardeş ülkelerin, AB ve uluslararası kuruluşların güçlü desteğiyle süratle ayağa kalkması lazım. Uluslararası toplum 13 yıl boyunca katliama uğrarken Suriye halkına maalesef yeterli desteği vermedi, veremedi. Şimdi bunu telafi etmek mümkündür. Bunun yolu da Suriye’nin inşa ve imar çabalarına destek olmaktan geçiyor.”

Türkiye’nin Şam Büyükelçiliği’ni geçen haftasonu yeniden açtığını hatırlatan Erdoğan, Türkiye’nin Suriye halkının yanında olmaya devam edeceğini, bu süreçte Suriye’nin terör yuvası olmaktan çıkarılması gerektiğini vurguladı.

Erdoğan, “Gerek DEAŞ, gerekse PKK ve uzantılarıyla mücadele görüşmemizde ele aldığımız hususların başında geldi. Türkiye, her iki terör örgütünü sahada bozguna uğratan tek ülkedir, yegâne NATO müttefikidir. Bu örgütlerin palazlanmasına kesinlikle müsaade etmeyeceğiz. Bölgemizin geleceğinde ne DEAŞ’a ne PKK ve türevlerine yer yoktur” diye konuştu.

Ayrıca AB’nin, Türkiye’nin Suriyeli sığınmacılarla ilgili yükünü hafifletmek için sağladığı desteği gönüllü geri dönüşleri kolaylaştırmak için çeşitlendirmesini beklediklerini ifade eden Erdoğan, görüşmede İsrail’in Gazze’de devam eden saldırılarını da ele aldıklarını kaydetti.

AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen de AB’nin Esat rejimini deviren muhalif gruplara öncülük eden Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) ve diğer gruplarla doğrudan temasta olacağını açıkladı. Von der Leyen, “Suriye’deki varlığımızı her zaman sürdürdük ancak şimdi bir adım daha atmalı ve HTŞ ve diğer gruplarla doğrudan angajmanımızı sürdürmeliyiz” dedi.

HTŞ, 2020 yılından bu yana AB’nin terör listesinde yer alıyor ve başta insan hakları ihlalleri olmak üzere, cinayetler, işkence, sivillerin rehin alınması ve zorla alıkoymalar gibi suçlamalarla anılıyor.

Von der Leyen ayrıca AB olarak Suriye’nin yeniden inşasına destek vereceklerini söyledi. “Desteğimizi yeniden inşa konusuna odaklanarak sürdürmeliyiz” diyen von der Leyen, AB’nin Suriye’ye yönelik yaptırımlarının kaldırılmasına da koşullu yeşil ışık yaktı. Von der Leyen, “Yaptırımların kaldırılması konusunda bir görüşme başlatmamız gerekecek. Ancak bu, sahada barışçıl bir geçiş konusunda gerçek bir ilerleme görüldüğü takdirde mümkün olabilir” diye konuştu.

Von der Leyen’den IŞİD uyarısı

AB Komisyonu Başkanı, Suriye’de terör örgütü IŞİD’in yeniden canlanmasına karşı da uyarıda bulundu. Von der Leyen, “Türkiye’nin bölgede istikrarın sağlanmasında oynayacağı önemli bir rol var. Birlikte terörizme karşı da uyanık olmalıyız. Özellikle Suriye’nin doğusunda IŞİD’in yeniden canlanması riski vardır. Bunun olmasına izin veremeyiz. Aynı zamanda Türkiye’nin meşru güvenlik endişeleri de karşılanmalıdır. Tüm azınlıklar da dâhil olmak üzere tüm Suriyelilerin güvende olması önemlidir” dedi.

“Suriye halkı barışçıl bir geçişi hak ediyor” diyen von der Leyen, bu geçişte toprak bütünlüğünün ve devlet kurumlarının korunması, tüm çeşitliliğiyle Suriye halkının isteklerinin yansıtılması gerektiğini vurguladı. Von der Leyen, en fazla Suriyeli’ye evsahipliği yapan Türkiye’nin çabalarından övgüyle bahsederek, AB’nin bugüne kadar Türkiye’ye Suriyeliler için 10 milyar Euro yardımda bulunduğunu hatırlatarak şöyle devam etti:

“Bugün 2024 yılı için ilave 1 milyar euronun yolda olduğunu duyurmaktan büyük memnuniyet duyuyorum. Bu destek, diğerlerinin yanı sıra, Türkiye’deki mültecilerin sağlık ve eğitim hizmetlerini de destekleyecektir. Suriyeli mültecilerin gönüllü geri dönüşleri de dâhil olmak üzere göç ve sınır yönetimine katkıda bulunmaya devam edecektir. Sahada gelişmeler oldukça, bu 1 milyar Euro’yu Suriye’de ortaya çıkabilecek yeni ihtiyaçlara göre uyarlayabiliriz.”

Erdoğan ile AB Komisyonu Başkanı von der Leyen’in görüşmesinde Türkiye – AB ilişkileri de ele alındı. Erdoğan, AB üyeliğinin Türkiye için stratejik hedef olmaya devam ettiğini belirterek, “Üyeliğimizin ülkemize olduğu kadar birliğe de önemli katkılar yapacağı açıktır. Son gelişmeler Türkiye’nin kilit ülke konumunu daha da perçinlemiştir” dedi.

Türkiye’nin AB üyelik perspektifini güçlendirecek yeni bir vizyon ortaya konulması konusundaki beklentiyi Ursula von der Leyen’le yaptıkları görüşmede ilettiklerini dile getiren Erdoğan, “Ortak çıkarlarımızın bazı üyelerin kısır gündemlerine esir edilmemesi gerektiğini bir kez daha vurguladım. Kazan-kazan formülüyle ve karşılıklı saygı temelinde işbirliğimizi ilerletebiliriz” diye konuştu.

Türkiye ve AB ile arasında her zamankinden daha güçlü ve kurumsallaşmış bir ilişkiye ihtiyaç olduğunu belirten Erdoğan, şunları söyledi:

“İki gün sonra yapılacak birlik zirvesinde ilişkilerdeki tüm kısıtlamaları kaldıracak, askıya alınan yüksek düzeyli diyalogları canlandıracak, Gümrük Birliği’nin güncellenmesi beklentimize cevap verecek ve vize serbestisi sağlanana dek vize süreçlerini hızlandıracak kararlar alınmasını temenni ediyorum. Bu vesileyle en kısa sürede Türkiye-AB Zirvesini yapmak suretiyle ilişkilerimizin olması gereken seviyeye çıkarmayı ümit ediyorum.”

(Kaynak: VOA Türkçe)

Paylaşın

Erdoğan, Belediyelerin SGK Borçları Üzerinden Muhalefete Yüklendi

Beştepe’de düzenlenen “Türkiye Yüzyılı’nın Emektarları Programı”nda konuşan Erdoğan, “SGK’ya olan prim borçları dahi ödemiyorlar. Bunu da matah bir şeymiş gibi övünerek anlatıyorlar. Kaynağı karanlık paralarla kule dikmeye gelince paraları var. Şişirilmiş konser faturaları üzerinden yandaşları zengin etmeye gelince bunların paraları var” dedi ve ekledi:

“Ama SGK’ya olan prim borçlarını ödemeye gelince 40 dereden 40 kova su getiriyorlar. Biz devlet başkanı sıfatıyla devletin kurumuna olan borçlarını hatırlatınca beyefendiler rahatsız oluyorlar. Borcunuzu ödeyin demeyelim mi? Emeklinin, işçinin, esnafın, garip gurebanın hakkını savunmayalım mı?”

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe’de düzenlenen “Türkiye Yüzyılı’nın Emektarları Programı”nda açıklamalarda bulundu. Erdoğan’ın konuşmasından satır başları şöyle:

“Sahip olduğunuz bilgi, erdem ve hayat tecrübesiyle bir yandan ailenize ve çevrenize bir yandan ülkenize ve milletimize değerler kazandırdınız. Çocuklarınıza ve torunlarınıza aktardığınız tecrübelerle geleceğin; yani Türkiye Yüzyılı’nın taşlarını döşediniz, güç kattınız. Bu milletin yanında olduğunuzu dost düşman herkese gösterdiniz. Aile yapımızın korunması, milli ve manevi değerlerimizin muhafaza edilmesinde genç nesillere örnek oldunuz, rehberlik ettiniz.

Sizlerin şahsında tüm emeklilerimize Türkiye Yüzyılı’nın emektarlarına bir kez daha şükranlarımızı sunuyorum. Sizlere olan vefa borcumuzu göreve geldiğimiz günden itibaren yoğun ve samimi gayret içindeyiz. 2002 yılında emeklilerimizin sayısı 6,5 milyondu. Bugün 16,6 milyon emeklimiz var. Emeklilerimizi sosyal güvenlik sistemimiz için asla bir yük olarak görmedik, bugün de görmüyoruz. Kuşatıcı ve kolaylaştırıcı sosyal devlet anlayışıyla emeklilerimize dönük hizmet ve faaliyetlerimize bir yenisini ekledik.

Tasarruf Teşvik Fonu, Konut Edindirme Yardımı Fonu’nu ödeyerek bir mağduriyeti giderdik. 2012’de 1,8 milyon emekli vatandaşımızın aylıklarında artış sağlayan intibak düzenlemesini hayata geçirdik. Emekli olduktan sonra ticari faaliyet yürütenlerin aylıklarından kesilen uygulamayı tamamen kaldırdık. Yıl boyunca yürüttüğümüz çalışmalarla emekli vatandaşlarımızın hayat kalitesini önemli ölçüde artırdık. Ekonomik, sosyal, kültürel haklardan daha geniş istifade edebilmelerini sağladık. Sağlık ve ulaşımda emekli vatandaşlarımıza pek çok alanda yeni destekler verdik, kolaylıklar sunduk. 22 yıldır yanımızda olan ülkesine ve milletine hizmet için saçlarını ağartan emeklilerimizi bir vefa borcu olarak gördük bunu.

Emekli vatandaşlarımızın sağlık ve ulaşım imkanlarından faydalanamadığı günler çok şükür geride kaldı. 22 yıllık iktidarlarımızda attığımız adımlarla emekli vatandaşlarımızın daha iyi yaşamaya başladığı ve geleceğe güvenle bakmalarını temin ettik. Emeklilerimiz için daha çok çalışmaya devam edeceğiz. Bundan sonra da emeklilerimizi desteklemeyi, onlarla birlikte güçlü bir şekilde yol yürümeyi sürdüreceğiz.

Tayyip Erdoğan olarak yarım asırdır siyaset sahnesinde olan ülkeme ve milletime siyaset yoluyla hizmet etmeye çalışan kardeşinizim. Bugüne kadar farklı görevlere geldik aziz milletimizin takdiriyle. Türkiye’nin hizmetindeyiz. Halkın teveccühünü kazanarak Hak’ın rızasına ulaşmanın çabasındayız. Gayemiz geride hayırla yâd edilecek eserler ve örnek bir siyasi miras bırakmaktır.

Bulunduğumuz makamlar bize mülk değil, tapulu malımız hiç değil. Bunların tamamı önce Allah’ın sonra da milletimizin bizlere Emanetidir. Tüm görevler aynı zamanda imtihan vesilesidir. Biz de emanete hakkıyla sahip çıkmanın peşindeyiz. Yarın ruzi mahşerde Rabbimizin huzuruna alnımız ak, başımız dik, gönlümüz mutmain bir şekilde çıkmanın derdindeyiz. Kastımız milletimize olan minnet ve vefa borcumuzu ödemektir.

2002 yılında milletin umudu olan başladığımız bu yolculuğu hedeflerimize kamilen ulaşmış bir şekilde tamamlamaktır. Türkiye’yi her alanda müreffeh, muktedir, muteber ülke haline getirmektir. Yarın arkamızdan bir Tayyip Erdoğan vardı, dürüst, ahlaklı, mert, vicdanlı, merhametli adımdı. Milletine ve memleketine çok sevdalı adamdı, Allah ondan razı olsun denilmesi en büyük arzumuz, duamızdır. Rabbimizden en samimi niyazımızdır.

Baki kalan bu kubbede bir hoş sada imiş meğer. Mevla’dan bunu murad ediyoruz. Ne yapıyorsak bunun için yapıyoruz. Milletimizin kalpten söyleyeceği güzel sözlere layık olabilmek için yapıyoruz. Siyaset yolculuğumuzda pusulamız hep şeffaflık ve dürüstlük oldu. Siyasetin limanı ahlaktır dedik. Üstlendiğimiz tüm görevlerde bu ilkenin ışığında hareket etmeye çalıştık. Seçim kazanmak, sandıkta birkaç oy fazla almak için tabiri caizse umut sömürüsüne asla tevessül etmedik Meydanlarda ne söylediysek, milletten yetki alınca bunları yerine getirmeye gayret ettik.

Biz sözünün eri bir iktidar olacağız, ahdine ve kavline sadık yönetim olacağız, şüphesiz zaman zaman irademizi aşan hususlar da oldu. Hiç hesap edilmedik olaylar, savaşlar, küresel krizler, Kovid salgını ortaya çıktı. 6 Şubat’ta asrın felaketi deprem gibi nice zorluklarla karşılaştık. Milletimize verdiğimiz sözleri tutmaya çalıştık. Bunun en yakın şahidi iktidarımızın 22 yılına bizzat tanıklık eden siz emeklilerimizsiniz.

31 Mart seçimleri emeklilerimizin ,sıkıntıların ve beklentilerin en fazla istismar edildiği dönem olmuştur. Muhalefet seçim propagandasını emeklilerimizi hükümete karşı kışkırtmak üzere kurgulamıştır. Uçuk vaatler üzerinden kelimenin tam anlamlarıyla vaat panayırı düzenlediler. Kim ne veriyorsa 5 fazlası mantığıyla Türk siyasetine popülizm hastalığını bulaştırdılar. Bundan ne yazık ki netice aldılar. Biz emeklilerimizle gönül diliyle konuştuk. Daima dürüst olduk. Vaat yarışına girmek yerine, muhalefetin bol keseden vaatlerinin hiç geçerli olmayacağını anlattık.

31 Mart akşamı sandıklar kapandı, muhalefetin emeklilere verdiği sözlerin neredeyse tamamı unutuldu. Bugün konsere harcadıkları para emeklilerden daha fazla. Reklam amaçlı göz boyama dışında hiçbir iş yapmadılar. Şimdi emeklilerimizle yan yana gelmek bile istemiyorlar. Bırakın sözlerini tutmayı SGK’ya olan prim borçları dahi ödemiyorlar. Bunu da matah bir şeymiş gibi övünerek anlatıyorlar. Kaynağı karanlık paralarla kule dikmeye gelince paraları var. Şişirilmiş konser faturaları üzerinden yandaşları zengin etmeye gelince bunların paraları var. Ama SGK’ya olan prim borçlarını ödemeye gelince 40 dereden 40 kova su getiriyorlar.

“Borcunuzu ödeyin demeyelim mi?”

Biz devlet başkanı sıfatıyla devletin kurumuna olan borçlarını hatırlatınca beyefendiler rahatsız oluyorlar. Borcunuzu ödeyin demeyelim mi? Emeklinin, işçinin, esnafın, garip gurebanın hakkını savunmayalım mı? Biliyorsunuz son 2 yılda altın gibi değerli madenlerin fiyatları tarihinin en yüksek rakamlarına ulaştı. 2002 yılı Kasım’ında 320 dolar olan altının ons fiyatı 2002’de 1680 dolara şimdi ise 2650 dolara çıktı. Yani tüm dünyada altın fiyatları yalnızca son 2 yılda yaklaşık 2 kat arttı.

Altın fiyatlarında ani artışın Türkiye ekonomisiyle alakası yoktur. Dünyada en fazla ne yükseldiyse onun üzerinden hesaplama yapılmaz. Bunun adı siyaset değil kurnazlıktır, hainliktir. Bir diğer çarpıtma da asgari ücret ve en düşük emekli maaşıyla ilgilidir. Ülkeyi devraldığımızda en düşük emekli maaşı 66 liraydı, asgari ücret 184 liraydı. Bugün en düşük emekli maaşı 12 bin 500 lira, yani 37 dolar. Asgari ücretin dolar bazından karşılığı ise 590 dolar. Sayın Özel bu rakamları hiç ağzına almıyor.

Ana muhalefet partisi genel başkanının fotoğrafın tamamını ortaya koymadan yaptığı her hesap çarpıtmadır, milleti açıkça kandırmaya çalışmaktır. Türkiye ve Türk demokrasisi böyle bir siyaset tarzını asla hak etmiyor. Siyasetin limanı ahlâktır, tutarlılıktır, dürüstlüktür. Siyasetçi ya göründüğü gibi olacak ya da olduğu gibi görünecek. Seçim meydanlarında başka göreve gelince çok başka davrananlardan siyasetçi olmaz. Bunlardan ülkeye hayır da gelmez.

Ülkemizin bu siyasetçi profilinden, umut sömürüsünden eninde sonunda ama mutlaka kurtulacağına inanıyorum. Elbette her şey güllük gülistanlık demiyoruz. Emeklilerin yaşadığı sıkıntıların bir kardeşiniz olarak farkındayım. Fahiş fiyat artışlarının özellikle emeklilerimizi zorladığını çok iyi biliyorum. Toplumun tüm kesimleri gibi emeklilerimizi de enflasyona ezdirmeme prensibimize bağlıyız, bu vaadimizin sonuna kadar arkasındayız. İnşallah önümüzdeki süreci bu hassasiyetle sürdüreceğiz. Enflasyonda düşüş eğilimi inşallah bundan sonra hızlanarak sürecek.”

Paylaşın

İmamoğlu Ve Yavaş’tan “Haciz” Tepkisi: Halk Cevabı Zamanı Geldiğinde Verir

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve ABB Başkanı Mansur Yavaş, SGK’nın İstanbul, Ankara ve İzmir dahil CHP’li belediyelere ilişkin başlattığı haciz işlemine tepki gösterdi.

Haber Merkezi / Mansur Yavaş, “Tüm bu müdahalelere rağmen; desteklerimizi bir kuruş eksiltmeyeceğiz” dedi. Ekrem İmamoğlu, “Bize yeni bir sataşma yolu bulmuşlar” ifadelerini kullandı.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı; Adana, Ankara, İstanbul, İzmir, Mersin Büyükşehir Belediyeleri ve Şişli Belediyesi’ne Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) borcu nedeniyle haciz başlattı.

Bakanlığın haciz işlemleri başlatmasına Çerkezköy’de yaptığı konuşmada yanıt veren İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, “Bize yeni bir sataşma yolu bulmuşlar. SGK borçlarına haciz koyuyorlar İstanbul’a da koydular diye haber yaptılar henüz erişemedik. Lafa bakar mısınız ‘Belediyeleri silkeleyin’ diyor. Bakın size birkaç rakam vereceğim. Belediyelerin, 96 milyar lira SGK borcu var. SGK’nin 2024 gelirleri 3 buçuk trilyon lira. Tüm belediyelerin SGK’ye borcu toplam gelirinin yüzde 2.7’siz bile değil. Belediyelerin üstüne çullanıyorsun. Niye? Belediyeleri seçimde kaybettin diye. Yani 420’ye yakın belediye CHP kazandı diye. Bu kafayla gidersen bir dahaki seçimde 850 olacak” dedi.

“Maliye bakanı ile görüştüm, yapılandırma yapın dedim, ki insanlar hizmet edebilsin” diyen İmamoğlu, “CHP’li belediyelerin itibarını zedelemek için yapılıyor. CHP’nin belediyesi 200’lerden 400’lere çıktı. İki kat arttı. yani CHP’li belediyeler 7-8 ayda mı borç yaptı. Yahu biz Biz AK partili belediyelerin borçlarını ödüyoruz. Gözlerini CHP’li belediyelerin kasasına dikmişler. Allah’ın izniyle ilk genel seçimde gelip sizin yaptığınız borçları da ödeyeceğiz” ifadelerini kullandı.

“Ya burası pehlivan meydanı” diyen İmamoğlu, sözlerine şöyle devam etti: “Gel bir tane vatandaşımızı sen silkele bakalım. Hadi bakalım. Varsa yüreğin, gel silkele. Burası pehlivan er meydanı.”

“Halk cevabı zamanı geldiğinde sizi silkeleyerek verir”

Ankara Büyükşehir Belediyesi (ABB) Başkanı Mansur Yavaş, haciz haberleriyle ilgili açıklama yaptı.

Mansur Yavaş, sosyal medya hesabından yaptığı açıklama şöyle: “Ankara Büyükşehir Belediyesi ve bağlı kuruluşları olan ASKİ ve EGO’nun herhangi bir vergi veya SGK borcu bulunmamaktadır. Borç, ABB’nin 16 iştirakinden yalnızca 6’sına ait olup, bu şirketlerin personel maaş hesapları dahil tüm hesaplarına bloke konulmuştur. Haciz uygulanan şirketler ve tutarlar şöyledir:

Bugsaş A.Ş.: 16 milyon TL
Belpa A.Ş.: 15 milyon 667 bin TL
Belka A.Ş.: 17,5 milyon TL
Anfa Peyzaj: 1,6 milyon TL
Anfa Güvenlik: 1 milyon 260 bin TL
Anket A.Ş.: 107 bin TL

2019 ve 2024 yılında bana güvenen tüm Ankaralı hemşehrilerim müsterih olsunlar. Onlar, ‘Ankara Büyükşehir Belediyesi şirketlerinin hesaplarına bloke koyalım, emekliye destek olamazlar, et desteği veremezler, süt desteği veremezler, kreş yaptıramazlar’ diye düşünüyor olabilirler. Tüm bu müdahalelere rağmen; desteklerimizi bir kuruş eksiltmeyeceğiz, aksine artırarak devam edeceğiz.”

“Bu borç, sadece CHP’nin belediye borcu değil”

Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar, haciz işlemini değerlendirdi. Haciz işleminin işçi maaşlarını olumsuz etkileyeceğini belirten Karalar, şöyle konuştu:

“Sayın Cumhurbaşkanı’mız Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı’na ‘silkele’ dedi ya o bizi silkelediğini zannediyor. Oysa gelen hacizler işçi maaşlarına geldi. Şimdi işçi maaş alamazsa bu haciz yüzünden. Kime kızar? Bana mı kızar? Bu emri verene mi kızar? Bu işin bir boyutu bu. İkinci boyutu. Bu borç, sadece CHP’nin belediye borcu değil.

Önceden başlayan bizde de devam eden ama bizden fazla Cumhur İttifakı belediyesi de var. Yani normal SGK borcu CHP’li belediyelere kısmen daha az.  Çözülsün mü, ödensin mi? Ödensin isteniyorsa daha önce vatandaşa yaptığı gibi, iş adamlarına yaptığı gibi, büyük iş adamlarına yaptığı gibi bu faizleri silecekler, bunu uzun vadeye yayacaklar ve bizden öyle kesecekler.

Bu şekilde talimat verip kestirmek, bir belediyelerin vatandaş hizmetini engeller. İki zaten geçinemeyen işçinin maaşını almasını engeller. Kusura bakmasınlar. Bu da bize yazar. Onlara hiçbir faydası olmaz. Onun için bu kararı derhal geri alıp bunu uygun bir şekilde ödenmesini sağlayacak bir yasa çıkartmaları lazım. Buradan söylüyoruz.

Yani o gün Sayın Bakan 900 milyar civarında SGK borcu olduğunu söylüyor. Bunun belki 20’de 1’i CHP’li belediyelerin değil. Yani siz 850 milyarı görmüyorsunuz. Üç beş milyarı görüyorsunuz ya da 20 milyarı görüyorsunuz. Biz kime hizmet ediyoruz?

Biz Tanzanya’nın belediye başkanları değiliz beyler biz Türkiye Cumhuriyeti’nin belediye başkanlarıyız ve Türkiye Cumhuriyeti’nde her kesime hizmet ediyoruz. Bizim hizmetimiz içerisinde AK Parti’ye oy veren, MHP’ye oy veren, DEM’e oy veren var, her partiye oy veren insanlar var. Dolayısıyla bundan vatandaş zarar görür. Hizmet kesilir. Vatandaş bize kızmaz. Deriz ki ‘bakın karar veren orada.’ Ona tepki duyarlar. Bir faydası da olmaz.”

Paylaşın