Erken Seçim Tartışmaları: Bakırhan’dan Muhalefete Sert Eleştiriler

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, erken seçim tartışmalarına değinerek, “Sorunlar sadece dile getirmekle, miting yapmakla çözülmüyor. Sorunları çözmek için de bir irade ortaya koymak gerekiyor” dedi ve ekledi:

“Allah aşkına muhalefet iktidarı ne kadar rahatsız etti? 31 Mart’ta ortaya çıkan o olumlu havayı, insanlara umut veren, göç yollarını durdurup ‘bu ülkede bir şeyler olabilir’ diyen insanların yine eski havasına dönmesinin sorumlusu biraz da muhalefetin kendisidir. Biz de bu konuda özeleştirimizi veriyoruz.”

Bakırhan, “Halk değişim istedi. Halk, ‘bunlar yönetemiyor’ dedi. Halk, ‘bunlar gitsin’ dedi. Halk iradesini onurlu bir şekilde sandığa attı. Biz de bekliyoruz ki Recep Tayyip Erdoğan’ın keyfi ne zaman seçim isterse o zaman seçime gideceğiz. O zaman muhalefet yapmayalım. Seçime kadar sokağa çıkmayalım, mücadele etmeyelim, bunun kavgasını vermeyelim, bekleyim, AKP ve MHP ne zaman isterse o zaman seçime gidelim. Böyle bir muhalefet olmaz” ifadelerini kullandı.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, ‘Ekmek ve Adalet’ kampanyası kapsamında Mersin’in merkez Akdeniz ilçesindeki Park Kafe’de emeklilerle bir araya geldi. Bakırhan, emeklilerin sorunlarını ve taleplerini dinledi.

2017 Emekliler Derneği Başkanı Oktay Canpolat, 2021 Emekliler Derneği Başkanı Hüseyin Kurt ve emekliler sorunlarını ve taleplerini anlattı. Emeklileri dinleyen DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Türkiye’deki 16 milyon emeklinin Bolivya, Belçika, Ürdün gibi ülkelerin nüfusundan bile fazla olduğuna dikkat çekti.

Artı Gerçek’ten Abidin Yağmur’un aktardığına göre; Bakırhan, “31 Mart’ta öyle bir ters köşe yaptınız ki siyasi partilere, emin olun 31 Mart’ın en önemli aktörleri bence 16 milyon emeklidir. Tercihleriyle aslında bütün siyasi partilere, başta iktidar partisi olmak üzere çok büyük bir ders verdiler. Adıyaman, Muş gibi iktidarın kalesi olan kentlerin düşmesinin en önemli sebebi emeklilerin örgütsüz olmalarına rağmen duyarlı davranmalarıyla ilgili bir durumdur” dedi.

Emeklilerin örgütlü mücadele etmesi gerektiğini vurgulayan Bakırhan, “16 milyon emekli tek çatı altında bir arada güçlü bir örgütlülük sağlayabilseydi emin olun hükümet belirlerdi. Hükümet götürür, hükümet getirirdi. Tüm siyasi partilerin ilgisinin, odağının olduğu merkezlerden birisi olurdunuz. Sözünüz karşılık bulurdu. Sözünüz çok kıymetli, çok değerli ama sözünüzü temsil eden henüz bir zemin yok. Sizden rica ediyorum önce sizin bir silkelenip mevcut dağınık örgütlülükten kurtulup daha büyük daha güçlü mücadele zeminleri yaratmanız gerekiyor” diye konuştu.

AK Parti iktidarının, ‘Emekli Yılı’ ilan ettiği 2024’te emeklileri daha yoksullaştırdığını dile getiren Bakırhan, şöyle konuştu: “Emekliler yılı ilan ettiler. Ne yapmışlar? Tatil yapmak isterseniz okullar tatil olduğunda okulların yurtlarında barınabilirmişsiniz. O yurtlara gitmek için mazot paranız var mı, aracınız var mı, orada ne yiyip ne içeceksiniz diye hesaba katmıyorlar.

Bir arkadaş söyledi; bir emekli maaşıyla 7 tane çeyrek altın alınıyordu, emekliler yılı ilan edenlerin geldiği yıl. Şimdi 2.5 çeyrek altın alamıyor emeklilerimiz emekli maaşıyla. Açlık sınırı 20 bin TL. O da TÜİK’in sahte raporlarıyla, sahte sonuçlarıyla oluşturulmuş bir rakam. Ama emekliye 12 bin TL veriyorlar. Çalışanlara 17 bin TL para veriyorlar. Bir de emekli yılı, emekçi yılı ilan ediyorlar. Utanmadan bir de diyorlar ki ’emeklileri enflasyona ezdirmeyeceğiz.’ Böyle bir şey olabilir mi? Emekli neredeyse zeytin alamıyor. Emekliler büyük neden yapıldığı belli olmayan beyaz peyniri 1-2 TL ucuza almak için market market dolaşıyor. Emekliler yılında emeklileri getirdikleri hale bak. Lanet olsun onlara.”

DEM Parti’nin en düşük emekli maaşının 32 bin TL olmasını önerdiğini hatırlatan Bakırhan, “Emeklinin emeklinin üç beş gün tatil yapacak, seyahat edecek, insanca, başı dik bir şekilde sokakta yürüyecek bir ücrete ihtiyacı var. Bunu önermeyen hiçbir siyaset bence samimi değildir. Mevcut, bizi sömüren, memleketi talan eden, uçurumun kenarına getiren siyasetin değirmenine rüzgâr taşıyor. Mehmet Şimşek’in ekonomi programının emekliye, emekçiye vereceği bir şey yok. Bu iktidar artık bir sorun haline gelmiştir. Hepimizi bir araya getiren ortak bir zemin var, bu iktidarı göndermek” diye konuştu.

“Böyle muhalefet olmaz”

DEM Parti Eş Genel Başkanı Bakırhan, erken seçim tartışmalarına da değindi. Muhalefeti eleştiren Bakırhan, şunları söyledi: “Sorunlar sadece dile getirmekle, miting yapmakla çözülmüyor. Sorunları çözmek için de bir irade ortaya koymak gerekiyor. Allah aşkına muhalefet iktidarı ne kadar rahatsız etti? 31 Mart’ta ortaya çıkan o olumlu havayı, insanlara umut veren, göç yollarını durdurup ‘bu ülkede bir şeyler olabilir’ diyen insanların yine eski havasına dönmesinin sorumlusu biraz da muhalefetin kendisidir.

Biz de bu konuda özeleştirimizi veriyoruz. Halk değişim istedi. Halk, ‘bunlar yönetemiyor’ dedi. Halk, ‘bunlar gitsin’ dedi. Halk iradesini onurlu bir şekilde sandığa attı. Biz de bekliyoruz ki Recep Tayyip Erdoğan’ın keyfi ne zaman seçim isterse o zaman seçime gideceğiz. O zaman muhalefet yapmayalım. Seçime kadar sokağa çıkmayalım, mücadele etmeyelim, bunun kavgasını vermeyelim, bekleyim, AKP ve MHP ne zaman isterse o zaman seçime gidelim. Böyle bir muhalefet olmaz.”

Paylaşın

“Kanal İstanbul” Planları Yeniden Onaylandı

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın mahkemenin iptal ettiği Kanal İstanbul planlarını yeniden onaylayarak askıya çıkardığını ifade eden CHP’li Gökan Zeybek, “İstanbul’a ihanet projesi mahkeme kararlarına rağmen bakanlık eliyle canlandırılmaya çalışılıyor” dedi.

Planların iptal edilmesi konusunda çağrıda bulunan Zeybek, “Mahkeme kararıyla mevzuata aykırılığı kanıtlanmış olan bu planlar ivedi bir şekilde iptal edilmeli; yeşili ve coğrafyayı korumakla yükümlü çevre, şehircilik ve iklim değişikliği bakanı elini İstanbul’un yeşilinden ve doğasından çekmelidir. Yeşil alanların imara açılması, parsel bazında plan uygulamaları, rant odaklı imar kararları ile ün salan bakan, İstanbul’u katledecek Kanal İstanbul projesini hayata geçirmek için İstanbul halkı ile inatlaşmaya görünen o ki devam ediyor” ifadelerini kullandı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Yerel Yönetimler ve Dirençli Kentlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gökan Zeybek, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na ‘Kanal İstanbul’ planlarını onaylamasına tepki gösterdi.

Gökan Zeybek, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklamada, “Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın mahkemenin iptal ettiği Kanal İstanbul planlarını yeniden onaylayarak askıya çıkardı” ifadelerini kullandı.

“İstanbul’a ihanet projesi mahkeme kararlarına rağmen bakanlık eliyle canlandırılmaya çalışılıyor” tepkisini gösteren Zeybek, “Kanal İstanbul isimli, İstanbul’un coğrafyasında, dokusunda ve ekolojik dengesinde geri dönülemez bir yara açacak ihanet projesinin Arnavutköy ilçesi boyalı ve baklalı mahalleleri ile Yenişehir rezerv yapı alanının belli kısımlarına ilişkin imar ve uygulama planları yeniden yapılarak askıya çıkarıldı” bilgilendirmesinde bulundu.

Zeybek, açıklamasına şöyle devam etti: “Halbuki Çevre, Şehircilik Ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nca hazırlanan planlar mevzuata ve kanunlara aykırı olduğu gerekçesiyle mahkeme kararınca iptal edilmişti. İstanbul’a ihanet edenler, rant ve yağma hedefiyle bir ihanet projesini daha bu şehrin kalbine saplamak istiyorlar. Unutulmamalı ki su havzalarını, mera ve tarım alanlarını, ormanları ve hazine bütçesini derinden yaralayacak olan bu projeye İstanbullular geçit vermeyecektir.”

Planları iptal edin çağrısı

Planların iptal edilmesi konusunda çağrıda bulunan Zeybek, şunları ifade etti: “Mahkeme kararıyla mevzuata aykırılığı kanıtlanmış olan bu planlar ivedi bir şekilde iptal edilmeli; yeşili ve coğrafyayı korumakla yükümlü çevre, şehircilik ve iklim değişikliği bakanı elini İstanbul’un yeşilinden ve doğasından çekmelidir. Yeşil alanların imara açılması, parsel bazında plan uygulamaları, rant odaklı imar kararları ile ün salan bakan, İstanbul’u katledecek Kanal İstanbul projesini hayata geçirmek için İstanbul halkı ile inatlaşmaya görünen o ki devam ediyor.”

Paylaşın

Ekrem İmamoğlu’ndan Parti İçine Dikkat Çeken Mesajlar

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, “Zaman, önümüzdeki sürece dair en iyi şekilde hazırlanma zamanıdır. Zaman, milletin sorunlarını konuşmayı ve o sorunlara çözüm bulmayı bize emreden bir zamandır” dedi ve ekledi:

“Zaman, hele hele aynı odada, aynı mekanda, aynı çatı altında siyaset yapan insanların ‘sen benim ayağıma bastın, sen benim koluma dokundun, yüzüme sert baktın’ zamanı değildir. Bununla uğraşan kim varsa benim yol arkadaşım değildir, nokta!”

Ekrem İmamoğlu, “Mesele memleket meselesidir. Memleket meselesi doğrultusunda koşan, hizmetini yaparken en iyi nasıl yaparız diyen belediye başkanı benim yaşam boyu en üstün yol arkadaşımdır” ifadelerini kullandı.

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Sultanbeyli Battalgazi İtfaiye İstasyonu Açılış Töreni’ne katıldı.

Burada açıklamalarda bulunan Ekrem İmamoğlu, “Milletimiz bizden iş yapmayı, icraat yapmayı bekler. Ekonominin kötü olduğu ortamda onların ihtiyaçlarının yanında olmamızı bekler. Bizler bu sorumluluğu üstlenmiş, özellikle 31 Mart’ta görev alan bütün yerel yönetici arkadaşlarım, Türkiye’nin her yerinde yereldeki barışı, dostluğu en üst seviyeye taşımayı kendilerine sorumluluk eden hali ve sorumluluğu emreder” dedi.

“Bunun partisi yok” diyen İmamoğlu, “Herkes bu sorumluluğu almak durumundadır. O ayrımcı akılla işimiz olmaz. Biz elimiz havada kalsa da elimizi uzatırız. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Çünkü biz milletin evlatlarına eşit gözle bakmayı kendine şiar edinmiş insanlarız” ifadelerini kullandı.

Parti içine mesaj

“Böylesi zor bir dönemde özellikle benim siyasi yol arkadaşlarım, özellikle benim CHP içinde siyaset yapan arkadaşlarıma ya da belediye başkanı, meclis üyesi, milletvekili olan partinin üst yönetimine net olarak bir şey söylemek isterim” diyen İmamoğlu, şunları kaydetti:

“Zaman, önümüzdeki sürece dair en iyi şekilde hazırlanma zamanıdır. Zaman, milletin sorunlarını konuşmayı ve o sorunlara çözüm bulmayı bize emreden bir zamandır. Zaman, hele hele aynı odada, aynı mekanda, aynı çatı altında siyaset yapan insanların ‘sen benim ayağıma bastın, sen benim koluma dokundun, yüzüme sert baktın’ zamanı değildir. Bununla uğraşan kim varsa benim yol arkadaşım değildir, nokta!

Mesele memleket meselesidir. Memleket meselesi doğrultusunda koşan, hizmetini yaparken en iyi nasıl yaparız diyen belediye başkanı benim yaşam boyu en üstün yol arkadaşımdır. ‘Ekrem İmamoğlu koşuyor, çalışıyor. Ben ondan daha fazla koşacağım, daha çok çalışacağım’ diyen bir siyasetçi benim en kadim yol arkadaşımdır, nokta!

Ama parti içindeki mevzuları konuşup konuşturan, geceyi gündüzü meşgul eden, meseleymiş gibi bu mesele üstünde tepinen kim varsa hem bu millete ihanet eder, hem de Başkomutan Mareşal Mustafa Kemal Atatürk’e ihanet eder. Bu kadar net!”

“Her siyasi partiye mensup kişiye seslenirim ben” diyen İmamoğlu, “Parti işi araçtır. Mesele millete hizmettir. Ben partime de öyle bakıyorum. Ben CHP’liyim… CHP, onur duyduğum, ferdi olmaktan gurur duyduğum partimin bir araç olduğunu bilirim. Memleketime ve milletime layık olma gayreti için hiç kimseyi tanımam, bir tek 86 milyon milletimi tanırım. Bu şiar, her siyasetçinin şiarı olmalıdır.”

(Kaynak: BirGün)

Paylaşın

CHP’li Belediye Başkanına Siyasi Yasak: Hukuk Garabeti

Adana Bölge Adliye Mahkemesi (BAM) 8. Ceza Dairesi, CHP’li Ceyhan Belediye Başkanı Kadir Aydar’ın tehdit suçundan 2 yıl 1 ay hapis cezasını onadı. Kadir Aydar, aldığı hapis cezasından dolayı siyasi yasaklı konumuna düştü.

Karar oy çokluğu ile (1’e karşı 2 oyla) onanırken karşı oy sunan üye, şikayetin 13 ay sonra yapıldığını, herhangi bir tanığın bulunmadığını, mağdurların sürekli beyan değiştirdiklerini ifade etti ve tüm bu durumların gözetilmesi gerektiğini ifade etti. Karşı oy sunan üye muhalefet şerhinde, kararın bozulması ve tüm sanıkların atılı suçtan beraat etmeleri gerektiğini de söyledi.

Kadir Aydar, karara ilişkin yaptığı yazılı açıklamada, şu ifadeleri kullandı: “Deliler incelenmemiş, taraflara dosya içeriği açıklatılmamış, görüntü CD’si izlenmemiş ve bu eksikler için duruşma açılmaksızın dosya sonuçlandırılmıştır. Ortada büyük bir hukuk garabeti oluşmuştur. Aynı konumda bulunan ve siyaset yapmayan sanıklar beraat etmiş, siyaset yapan sanıkların ise cezası onanarak siyasi yasak getirilmiştir. Muhalefet şerhinde açıkça da bu durum ifade edilmiştir. Karara karşı tabii ki yasal haklarımızı sonuna kadar kullanacağız.”

Kadir Aydar kimdir?

1988 yılında Adana’nın Ceyhan ilçesinde dünyaya gelen Kadir Aydar, eğitim hayatına Ceyhan ilçesinde başladı, Piri Reis Üniversitesi ve Çukurova Üniversitesi’nde üç farklı bölümden mezun oldu ve Çağ Üniversitesinde Uluslararası Finans ve İşletme bölümünde akademik eğitimine devam etmektedir.

Kadir Aydar, Çukurova Üniversitesinde Konsey Başkanlığı, Ceyhan Ticaret Borsası Meclis Üyeliği, CEYGEM Yönetim Kurulu Üyeliği, Ceyhan Genç İş Adamları İkinci Başkanlığı gibi birçok farklı görevi üstlendi. Aydar, Öztaş Limited Şirketinin de yöneticisi olarak iş hayatına devam etmektedir.

Siyasi hayatına 18 yaşında CHP ‘ye üye olarak başlayan Kadir Aydar, CHP İstanbul Gençlik Kolları olmak üzere farklı görevler üstlendi. 2015 yılında Cumhuriyet Halk Partisi Ceyhan İlçe Başkanı olarak seçilmiş ve 31 Mart 2019 Yerel Seçimi döneminde Cumhuriyet Halk Partisi Ceyhan İlçe Başkanı iken görevinden istifa ederek Ceyhan Belediye Başkan aday adayı oldu.

Cumhuriyet Halk Partisinin ön seçimini kazanarak 2019 yılında Cumhuriyet Halk Partisi Ceyhan Belediye Başkan adayı olarak 31 Mart 2019 yerel seçimlerinde galip gelerek Cumhuriyet Halk Partisi adına seçimleri 25 yıldan sonra, 46.873 oy alarak % 50.6 ile Ceyhan Belediye Başkanı olarak seçildi.

Kadir Aydar, Şeffaf ve ulaşılabilir sosyal belediyeciliği kendisine hedef belirlemiş görev yaptığı sürece halka doğrudan temas edip talepleri anında yerine getirdi ve Ceyhan halkına yaşanabilir bir Ceyhan armağan etti ve 2024 Mahalli İdareler Seçiminde % 45.67 oy alarak Ceyhan Belediye Başkanı olarak yeniden seçildi.

Paylaşın

Erdoğan’dan “Anayasa” Açıklaması: İlk Dört Maddeyle Bir Sıkıntımız Yok

Erdoğan, Anayasa tartışmalarına ilişkin, “Anayasa’nın ilk 4 maddesiyle ilgili bizim açımızdan bir tartışma yoktur” dedi. Erdoğan, “Partimizin bu konudaki yaklaşımı açıktır. Biz yeni anayasa sürecini yönetmek arzusundayız. Biz milletimizi darbe anayasasından kurtarmak ve milletimizin önünü açmak istiyoruz” ifadelerini kullandı.

Anayasa’nın ilk üç maddesinde devletin şekli, cumhuriyetin nitelikleri ve devletin bütünlüğü, resmi marşı, bayrağı ve başkenti belirleniyor. Dördüncü maddesinde de ilk üç maddenin değiştirilemeyecek oluşuna vurgu yapılıyor: “Anayasa’nın 1. maddesindeki devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile 2. maddesindeki cumhuriyetin nitelikleri ve 3. maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.”

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ankara’da düzenlenen ‘Yurtdışı Müteahhitlik Hizmetleri Başarı Ödülleri Töreni’nde konuştu. Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkan bölümler şöyle:

“Bugüne kadar inşaat sektörünün gelişmesine yönelik her adımımız itibarsızlaştırılmaya çalışıldı. Müteahhitlik firmalarımızın özellikle yurt dışında yazdığı başarı hikayesi ısrarla görmezden gelindi, yok sayıldı. Oysa biraz ekonomi bilseler, inşaat sektörünün ne derece kritik konuma sahip olduğunu anlayabilirlerdi.

Türk müteahhitlik sektöründe firma sayısı itibarıyla Çin’den sonra ikinci sıradayız. Gelir sıralamasına göre ise ilk 8 ülkeden biriyiz. Firmalarımızın yurt dışında aldığı işler hem ülkemize döviz kazandırmakta hem de marka değerimizi yükseltmektedir.

2012-2013 ve 2021 yıllarında 32 milyar dolarlık proje tutarlarında rekor kırdık. 2023 yılında ise Rusya -Ukrayna çatışması gibi sorunlara rağmen proje büyüklüğü 28 milyar dolar olarak gerçekleşti. Her alanda her başlıkta çok ciddi ilerleme kaydettik. İnşallah bunları çok daha yukarılara taşıyacağız.

En büyük 250 müteahhitlik firmasının toplam uluslararası gelirlerinin, 2023 yılında 430 milyar dolar sınırına geldi. İş adamlarımızın, müteahhitlerimizin, girişimcilerimizin meselelerini yaptığımız görüşmelerde sık sık dile getiriyor, çözüm arıyoruz. İnşallah sizin yanınızda olmaya devam edeceğiz. Son 22 yılda ekonomiden dış politikaya geniş bir yelpazede devrim niteliğinde adımlar attık, atıyoruz.

Türk dış politikası uzun yıllar içe dönük bir karaktere sahipti. Risk almayalım, belli aktörlerle aman karşı karşıya gelmeyelim anlayışı Türkiye’ye uzun yıllar mahkum etti. Bunun faturasını birçok başlıkta ödedik, halen de ödüyoruz. 2002’den itibaren dış politikamızda köklü bir değişikliğe gittik. Komşularımızla ilişkilerimizi farklı mekanizmalarla güçlendirdik. Pek çok bölgesel ve uluslararası kuruluşla ortaklıklar tesis ettik.

Bugün Türk ürünlerinin girmediği neredeyse hiçbir ülke kalmadı. Göreve geldiğimizde turizmde 13 milyon turist sayısından 56,7 milyon turist rakamına ulaştık. Son 20 yılda ekonomimiz yüzde 5,4 büyüdü. milli gelirimiz tarihimizde ilk kez 1,1 trilyon doları aştı. Artık trilyonu konuşuyoruz. Neredeydik, bakın şimdi neredeyiz.

Yurt dışı müteahhitlik hizmetlerinde göz kamaştıran bir başarı yakaladık. Hemen her ülke ile ekonomik ilişkilerimizde artış yaşadık. Dış politikamızı bölgesel ve küresel meselelerdeki tutumumuzu anlamakta ısrar edenler olduğunu görüyoruz. 2024 Türkiye’sini 30-40 yıl öncesinin kalıplarına mahkum etmek ülkemize yapılacak çok büyük bir haksızlıktır

Dünya değişirken, ekonomide, üretimde, teknolojide yeni güç merkezleri ortaya çıkarken biz de kendimizi buna adapte etmek mecburiyetindeyiz. Türkiye olarak yüzümüz elbette Batı’ya dönüktür. Ancak bu Doğu’ya sırtımızı döneceğimiz, ilişkilerimizi geliştirmeyeceğimiz anlamına gelmez. Siyah beyaz, iki bloktan birinin tercih edilmek zorunda olduğu bir dünyada artık yaşamıyoruz. Kazan-kazan temelinde dengeli bir anlayışla işbirliğimizi tüm aktörlerle geliştirmeyi arzu ediyoruz.

Türkiye’nin dış politikada kendine yeni rotalar keşfetmesi tenkit edilecek değil takdir edilecek, övgüyle karşılanacak bir çabadır. Milleti darbe anayasasından kurtarmak istiyoruz. Biz mümkün olan en geniş toplumsal mutabakatla yeni anayasa sürecini yönetmek ve başarıyla neticelendirmek arzusundayız. Anayasa’nın ilk 4 madde ile ilgili tartışma yoktur. Maksimalist yaklaşımların sürece zarar verdiğini düşünüyoruz.”

Paylaşın

Şimşek’ten Sahte Fatura Mesajı: Daha Etkili Yöntemleri Devreye Alıyoruz

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, “Yapay zekanın da desteğiyle sahte faturayla vergi kaçakçılığı yapanların tespitinde ve cezalandırılmasında daha etkili yöntemleri devreye alıyoruz” dedi.

Hazine ve Maliye Bakanlığı Vergi Denetim Kurulu, sahte fatura başta olmak üzere vergi kaçakçılığı mücadelesinde yeni çalışmalara hız verdi.

Sahte fatura kullanan organizasyon ve yapılara odaklanan vergi müfettişleri, sahte fatura alan ve düzenleyen kişiler olmak üzere, muhasebe işlemlerini de inceliyor.

Ekipler, teknik bilgi ve uzmanlıklarıyla bu süreçlere dahil olan meslek mensuplarını da mercek altına aldı. Bazı meslek mensuplarının, hizmet verdiği mükelleflerin büyük bölümünün sahte fatura düzenleyicisi veya kullanıcısı olduğu, aralarında yoğun fatura trafiği bulunduğu belirlendi.

Bu kapsamda sosyal medya hesabından açıklama yapan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, şu ifadeleri kullandı:

“Vergide adaleti sağlamaya yönelik çalışmalarımız aralıksız devam ediyor. Yapay zekanın da desteğiyle sahte faturayla vergi kaçakçılığı yapanların tespitinde ve cezalandırılmasında daha etkili yöntemleri devreye alıyoruz.”

Paylaşın

Yüksek Cep Telefonu Faturaları TBMM’ye Taşındı

Cep telefonu faturalarına gelen fahiş zamlara tepkiler devam ederken, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Diyarbakır Milletvekili Sevilay Çelenk, konuyu TBMM’ye taşıdı. 

Sevilay Çelenk, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu tarafından yanıtlanması istemiyle Meclis Başkanlığına soru önergesi verdi. Çelenk, “İletişim ve haberleşme ihtiyacı tıpkı beslenme ve barınma ihtiyacı gibi temel bir ihtiyaç ve gözetilmesi gereken bir haktır. Yüksek enflasyon nedeniyle zorlanan bütçeleri daha da sıkıntıya sokarak iletişim hakkının gaspına yol açmaktadır” ifadelerini kullandı.

Bakanlığın bu zamlar için harekete geçmeye çağıran Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Dijital Mecralar Komisyonu üyesi Çelenk, “Cep telefonu operatörlerinin faturalara, Ağustos 2022 ile Ağustos 2024 arasındaki yüzde 141,5 oranındaki iki yıllık enflasyon oranını aşacak şekilde fahiş oranda zam yapmasının ardından Bakanlığınız bu konuda hangi adımları atacaktır? Bakanlığınızın son 10 yılda cep telefonu operatörlerinin yurttaşların faturalarına yansıttıkları zam oranları hakkında herhangi bir verisi veya raporu mevcut mudur?” diye sordu.

Fatura taahhüt süresi dolan yurttaşlar, paket yenilemek istediklerinde yüzde 200 ila yüzde 300 oranında zamlarla karşılaştı.Sosyal medyada faturalarını paylaşan bazı yurttaşların faturaları 162 TL’den 640 TL’ye, 235 TL’den ise 814 TL’ye çıktı. Telefon operatörlerine tepki gösteren Çelenk, “Bu yüksek oranlar neye göre belirlenmiştir?” dedi.

Türk Telekom’un CEO’su Ümit Önal, yurttaşların zamlara tepkisine yanıt vererek, kullandığı “4 kişilik bir ailenin ayda 5-8 damacana su tükettiğini düşünürsek ve bir alegori yaparsak, Türkiye’de internet tarifeleri ‘sudan ucuz’ demek yanlış olmaz” sözlerini eleştiren Çelenk, “Ünal’ın zamlar hakkında yaptığı bu açıklama, yurttaşların tepkisini ciddiye almayan ve sorunları göz ardı eden bir yaklaşım içermektedir. İletişim, temel bir ihtiyaç olduğundan, herkes için erişilebilir ve uygun fiyatlı olmalıdır” dedi.

“Şirketlerin kar marjlarında ne gibi değişiklikler olmuştur?”

Son zamanlarda artan cep telefonu faturaları, kullanıcıların bütçelerini etkilerken, bu durum operatörlerin karları da merak konusu. Türk Telekom’un bu yılın ilk yarısındaki net kârı 2,5 milyar lira, Turkcell’in net kârı ise 5,7 milyar lira olarak açıklandı. Şirketlerin kar oranlarında yaşanan değişimleri de gündeme getiren Çelenk, “Operatörlerin yıllık finansal raporlarına göre, faturalardaki artışların kar marjlarına etkisi üzerine Bakanlığınızda veri bulunmakta mıdır? Buradaki verilere göre şirketlerin kar marjlarında ne gibi değişiklikler olmuştur?” diye sordu.

Dijitalleşmenin hız kazanmasıyla birlikte, Türkiye’deki internet kalitesi ve cep telefonu faturaları, Avrupa ülkeleriyle sıkça karşılaştırılmaya başlandı. Türkiye’nin internet hızları, bağlantı istikrarı ve maliyetleri, kullanıcılar tarafından merak edilen konular arasında yer alıyor. Bakanlığın bu konuda ne gibi verileri olduğunu soran Çelenk, “Türkiye’deki internet kalitesi ve fiyatları ile cep telefonu faturaları, Avrupa ülkeleriyle karşılaştırıldığında ne gibi sonuçların olduğunu sordu: “Türkiye’deki internet kalitesi ve fiyatları ile cep telefonu faturaları, Avrupa ülkeleriyle karşılaştırıldığında nasıl bir tablo çizmektedir? Bakanlığınız bu konuda verilerine göre, şirketlerin kar oranlarında ne gibi değişiklikler olmuştur?” dedi.

(Kaynak: BirGün)

Paylaşın

Bakırhan’dan “Yeni Anayasa” Yorumu: İktidara Güvenmiyoruz

Yeni anayasa tartışmalarına ilişkin değerlendirmede bulunan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, “Türkiye’de bir anayasa yapılacaksa, yurttaşlığın, ulus tanımının, merkez ve yerel arasındaki ilişkilerin özgürlükçü olması, laikliğin, ekonomik eşitliğin, doğa ve kadın haklarının ihtiyaca uygun bir şekilde tartışılması gerekiyor” dedi ve ekledi:

“Var mı böyle bir tartışma, biz göremedik. Biz parti olarak demokratik bir anayasayı yıllardır savunan bir partiyiz. Heyetimiz bizim anayasa çalışmamızı belirli bir aşamaya getirdi. Biz demokratik bir anayasaya karşı değiliz. Ama biz Türkiye’yi daha çölleştirecek, Kürdün iki kelimesini susturacak, Alevinin ibadet merkezini yok sayacak, AİHM ve AYM’nin kararlarını tanımayacak, ekonomik eşitliğin olmadığı, kadın ve eko kırımın yoğun olduğu bir süreçte, mevcut iktidarın anayasa samimiyetine güvenmiyoruz.”

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Ekmek ve Adalet Buluşmaları kapsamında Mersin’deydi. İlk olarak yerel basın temsilcileriyle bir araya gelen Bakırhan burada anayasa ve seçim tartışmaları dahil olmak üzere soruları cevapladı.

Anayasa tartışmalarına ilişkin soruyu cevaplandıran Bakırhan, Türkiye toplumunun yıllardır darbe anayasasından kurtulmaya çalıştığının altını çizerek, şu ifadeleri kullandı: “İktidar ve küçük ortakları sürekli darbe anayasasına bir gönderme yapıyor. Yargıda darbe dönemlerini arar hale geldik. Darbe dönemlerinde AYM kararları dikkate alınırdı, AİHM ihlal kararları istenmese bile darbe dönemlerinde yerine getirilmek zorunda kalınırdı. Yargının kalmadığı, siyasi erkin denetimine geçtiği, Türkiye’deki bütün halkların ve inançların renklerinin soldurulmaya çalışıldığı, Kürtçenin ve halayın bile yasaklandığı bir süreçte, iktidar ‘askeri anayasadan kurtulalım’ diyor.

Anayasayı herkes yapar, Kenan Evren bile yaptı. Anayasanın yapılmasından çok nitelikleri önemlidir. Demokratik midir, toplumun dinamikleri ile mi yapılmış, kapsayıcı mıdır? Toplumun bütün dinamiklerinin yer aldığı, herkesin kendisini içinde bulduğu bir anayasa mıdır? Böyle olmayan bir anayasa bir öncekilerin devamı ve kötü bir tekrarı olacak.

Mevcut anayasa farklı kimlikler, kültürler ve inançların yaşadığı bir ülkeye uymuyor. Alevinin eşit yurttaşlık hakkını tanımıyor. Kürdün dilini, kimliğini, halayını ve kültürünü tanımıyor. Süryaninin, Asurinin, Arabın kültür ve inançlarını içerisinde barındırmıyor. Yeni bir anayasa olmalı ama demokratik olmalı. Toplumun katılımı ile olmalıdır. Bu konuda bir samimiyet olmalı. Samimiyet nasıl olur, bir yol temizliği ile olur. Selahattin Demirtaşların, Figen Yüksekdağların, Can Atalayların, onlarca seçilmişin ve belediye eş başkanlarının, gazetecilerin, twit atan insanların cezaevine atıldığı, kapısı kırılarak ters kelepçe ile gözaltına alınıp ceza aldığı bir ülkede anayasa yapım sürecinin samimi olduğunu kim söyleyebilir? Buna kim inanır? Bir yol temizliğine ihtiyaç var eğer samimilerse.

“Toplumun katılmadığı bir anayasa anayasa olmaz”

En önemlisi de sizin aracılığınızla soruyorum. Recep Tayyip Erdoğan kendi yetkilerinden ne kadar vazgeçecek? Buyursun önce o açıklasın. Var mı böyle bir şey? Susturun, kimse konuşmasın, sosyal medya yasası çıksın, tasarruf tedbirleriyle yoksullar daha yoksullaşsın. Vergi yoksula, zengine rant ve peşkeş. Konuşanın dayak yediği, işinden olduğu bir süreçte bir samimiyet görmüyoruz. Bu süreç olacaksa, bu süreçte STK’lar, akademisyenler ve etkili kesimlerle bir araya gelinmesi gerekiyor. Anayasa mecliste 3-5 partinin bir araya gelerek yapacağı bir şey değil. Toplumun katılmadığı bir anayasa anayasa olmaz. Adı anayasa olur ama demokratik olmaz.

Türkiye’de bir anayasa yapılacaksa, yurttaşlığın, ulus tanımının, merkez ve yerel arasındaki ilişkilerin özgürlükçü olması, laikliğin, ekonomik eşitliğin, doğa ve kadın haklarının ihtiyaca uygun bir şekilde tartışılması gerekiyor. Var mı böyle bir tartışma, biz göremedik. Biz parti olarak demokratik bir anayasayı yıllardır savunan bir partiyiz. Heyetimiz bizim anayasa çalışmamızı belirli bir aşamaya getirdi. Biz demokratik bir anayasaya karşı değiliz. Ama biz Türkiye’yi daha çölleştirecek, Kürdün iki kelimesini susturacak, Alevinin ibadet merkezini yok sayacak, AİHM ve AYM’nin kararlarını tanımayacak, ekonomik eşitliğin olmadığı, kadın ve eko kırımın yoğun olduğu bir süreçte, mevcut iktidarın anayasa samimiyetine güvenmiyoruz.”

Seçimlere ilişkin de bir soruyu yanıtlayan Bakırhan, seçmen taşımalara, hilelere rağmen toplumun halen seçimlere güvendiğini dile getirdi. DEM Parti’nin seçimlere önem atfettiğinin altını çizen ve ’31 Mart seçimleri bu iktidara büyük bir ders verdi, değişim mesajı verdi. İktidara “politikalarını değiştir’ dedi, muhalefete ‘ortak hareket et'” dedi. “İktidar ve muhalefete rağmen halk demokratik tercihlerde bulundu” diyen Bakırhan, seçimlerin tek başına çözüm olmadığını esas çözümün toplumun ortak örgütsel birlikteliği olduğunu söyledi.

Paylaşın

CHP’nin Gündemi “Erken Seçim”

31 Mart’ta yapılan yerel seçimlerden AK Parti’yi geçerek birinci parti konumuna yükselen CHP’de gündem “erken seçim”. CHP Lideri Özgür Özel, Kasım 2025 için “erken seçim” çağrısı yapmıştı.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin genel merkezinde MYK üyeleri ile yapacağı toplantıyla yeni dönem çalışmalarını takvimlendirecek.

Cumhuriyet’ten Sarp Sağkal’ın haberine göre; CHP’li parti kurmaylarının hepsi, öncelikli gündemlerinin yeni program çalışması olduğunu vurguluyor.

Beş aşamalı olacağı açıklanan programla ilgili kurmaylar şu bilgileri paylaştı: “Tüzük kurultayından önce medyada ‘İmza mı toplanacak, seçim mi olacak? Parti içi muhalefet…’ gibi bir çok yorum yapılıyordu. Kurultay, parti içi bir tartışma olmadığını gösterdi. Artık bundan sonra bu tip tartışmalara yanıt bile vermeyeceğiz. Takip etmeyeceğiz. Hep birlikte programa yoğunlaşacağız.

Kasım 2025 için bir seçim çağrısı yaptık. Gölge kabinemizin üyeleri ve genel başkan yardımcılarımız program çalışmamız için kısa bir sunum hazırlıyorlar. Yani bir anlamda seçim beyannamemizi yazmaya başladık. Çağrı yaptığımız tarihten önce de programımız hazır olacak” dedi.

Program hazırlığı kapsamında genel başkan yardımcılarının, milletvekillerinin ve parti örgütlerinin yapacağı saha çalışmalarını da takvimlendireceklerini aktaran partililer, “Program çalışması için yapılacak bölge toplan-tılarının tarihlerini belirleyeceğiz. Milletvekilleri belki kendi bölgelerine gidebilir, bunların hepsini değerlendireceğiz” bilgisini paylaştı.

Partinin bir yandan da “Vardır bir çaresi, Cumhuriyet Halk Partisi” sloganıyla hazırladığı videolarla seçime yönelik kampanyasını sürdüreceği kaydedildi.

Ayrıca bugün yapılacak MYK toplantısında Narin’in ölümüyle ilgili Diyarbakır’a giden CHP heyetinin tespitlerinin de değerlendirileceğini belirten parti kurmayları, “Ekim’de başlayacak Meclis’in yeni dönemini de konuşacağız. Erken seçim çağrımız kapsamında başka neler yapabileceğimizi konuşacağız. Ekim ayında sandık güvenliği çalışmalarına başlanması düşünülüyor. Tematik mitinglerin de devam etmesi düşünülüyor. Niğde’de patates üreticileri için bir miting yapılabilir. Yani MYK toplantımızda yeni döneme dair pek çok şeyi değerlendireceğiz” diye konuştu.

Paylaşın

En Uzun Yaşam Süresine Sahip İl “Tunceli”

Doğuşta beklenen yaşam süresinin en yüksek olduğu il Tunceli oldu. Tunceli’de doğuşta beklenen yaşam süresi erkekler için 78,1 olurken, kadınlar için 83,6 oldu.

Haber Merkezi / Türkiye genelinde doğuşta beklenen yaşam süresi 2020 – 2022 döneminde 77,5 yıl iken 2021 – 2023 döneminde 77,3 yıla geriledi.

Türkiye genelinde 2020 – 2022 döneminde erkeklerde 74,8 yıl olan doğuşta beklenen yaşam süresi, 2021 – 2023 döneminde 74,7 yıl, kadınlarda ise 80,3 yıl iken 80 yıla düştü.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Hayat Tabloları 2021 – 2023 raporunu açıkladı. Buna göre; “Doğuşta beklenen yaşam süresi” Türkiye’de 2020 – 2022 döneminde 77,5 yıl iken 2021 – 2023 döneminde 77,3 yıl oldu.

Türkiye’de 2020-2022 döneminde erkeklerde 74,8 yıl olan doğuşta beklenen yaşam süresi, 2021 – 2023 döneminde 74,7 yıl, kadınlarda ise 80,3 yıl iken 80 yıl oldu. Genel olarak kadınlar erkeklerden daha uzun süre yaşamakta olup erkekler ve kadınlar arasındaki doğuşta beklenen yaşam süresi farkı 5,3 yıldır.

Çalışma çağının başlangıcı olan 15 yaşındaki kişilerin ortalama kalan yaşam süresi 63,5 yıl oldu. Erkekler için bu süre 60,9 yıl iken kadınlarda 66,1 yıl oldu.

Türkiye’de, 30 yaşında olan bir kişinin kalan yaşam süresi ortalama 49,1 yıl oldu. Erkekler için bu süre 46,6 yıl iken kadınlarda 51,5 yıl oldu. Bu yaş için kadın ve erkek arasındaki beklenen yaşam süresi farkı 4,9 yıldır.

Türkiye genelinde, 50 yaşında olan bir kişinin kalan yaşam süresi ortalama 30,1 yıl oldu. Erkekler için bu süre 27,8 yıl iken kadınlarda 32,3 yıl oldu.

Türkiye’de 2021-2023 dönemi hayat tabloları verilerine göre, 65 yaşında olan bir kişinin kalan yaşam süresi ortalama 17,4 yıl olarak hesaplandı. Erkekler için bu süre 15,7 yıl iken kadınlarda 19 yıl oldu. Diğer bir ifade ile 65 yaşındaki kadınların erkeklerden ortalama 3,3 yıl daha uzun yaşaması beklenmektedir.

Doğuşta beklenen yaşam süresinin en yüksek olduğu il 80,8 yıl ile Tunceli oldu. Tunceli’yi, 79,7 yıl ile Şırnak ve Mardin takip etti. Beklenen yaşam süresinin en düşük olduğu il ise 76,1 yıl ile Kilis oldu. Kilis’i, 76,2 yıl ile Gaziantep ve 76,8 yıl ile Adana izledi.

Erkeklerde doğuşta beklenen yaşam süresinin en yüksek olduğu il 78,1 yıl ile Tunceli oldu. Tunceli’yi, 77,1 yıl ile Mardin ve 77 yıl ile Bingöl izledi. Erkeklerde beklenen yaşam süresinin en düşük olduğu il ise 73,2 yıl ile Kilis oldu. Kilis’i, 73,6 yıl ile Gaziantep ve 74 yıl ile Kırklareli, Edirne ve Adana takip etti.

Kadınlarda doğuşta beklenen yaşam süresinin en yüksek olduğu il 83,6 yıl ile Tunceli oldu. Tunceli’yi, 83,3 yıl ile Şırnak ve 82,5 yıl ile Muğla izledi. Kadınlarda beklenen yaşam süresinin en düşük olduğu il ise 78,7 yıl ile Gaziantep oldu. Gaziantep’i, 79,1 yıl ile Kilis ve 79,2 yıl ile Kütahya ve Hatay takip etti.

En fazla nüfusun bulunduğu İstanbul, doğuşta beklenen yaşam süresinde 78,6 yıl ile Türkiye ortalamasının üstünde yer aldı. Bu değer, erkeklerde 75,8 yıl iken, kadınlarda 81,3 yıl oldu.

Doğuşta beklenen yaşam süresinde Ankara 79,2 yıl ile Türkiye ortalamasının üstünde yer aldı. Bu değer, erkeklerde 76,5 yıl iken kadınlarda 81,8 yıl oldu.

Türkiye’de eğitim düzeyine göre beklenen yaşam süresi incelendiğinde; eğitim düzeyi yükseldikçe beklenen yaşam süresinin de uzadığı görüldü. Her yaştaki beklenen yaşam süresi, düşük eğitime sahip kişiler arasında daha az olurken, artan eğitim düzeyi ile birlikte beklenen yaşam süresinin de arttığı tespit edildi.

Cinsiyet ayrımında, eğitim düzeyine göre beklenen yaşam süresine bakıldığında, hem erkek hem de kadınlarda eğitim düzeyi yükseldikçe beklenen yaşam süresinin de arttığı tespit edildi. Ortaöğretim altı eğitim seviyesi ile yükseköğretim eğitim seviyesine sahip 30 yaşındaki kişilerin beklenen yaşam süreleri arasındaki farkın 5 yıl civarında olduğu görüldü.

Paylaşın