Cumhur İttifakı’nda Mehmet Şimşek’e İnanç Yüzde 50’nin Altında

Cumhur İttifakı’nda Şimşek’in uyguladığı ekonomi politikalarının başarılı olacağına dair inan yüzde 50’nin altında. AK Parti’ye oy verme eğilimindeki seçmenlerin yüzde 45’i, MHP seçmeninin yüzde 33’ü Şimşek’in başarılı olacağını düşünüyor.

Mehmet Şimşek tarafından uygulanan ekonomi politikalarının yurttaşların ekonomik sıkıntılarını gidereceğine inananların oranı yüzde 20’de kaldı. Şimşek programının başarılı olacağına inanmayanların oranı ise yüzde 68 seviyesinde kaydedildi. Cevap yok – bilmiyorum diyenlerin ise oranı 11,9 olarak ölçüldü.

Yöneylem Araştırma’nın 13-16 Eylül tarihleri arasında gerçekleştirdiği araştırmada katılımcılara, ‘Şimşek programı olarak adlandırılan ekonomi politikalarının vatandaşların ekonomik sıkıntılarını gidereceğine inanıyor musunuz? Sorusu soruldu.

Türkiye Siyaset Araştırması’na göre Mehmet Şimşek tarafından uygulanan ekonomi politikalarının yurttaşların ekonomik sıkıntılarını gidereceğine inananların oranı yüzde 20’de kaldı. Şimşek programının başarılı olacağına inanmayanların oranı ise yüzde 68 seviyesinde kaydedildi. Cevap yok-Bilmiyorum diyenlerin ise oranı 11,9 olarak ölçüldü.

Cumhur İttifakı’nda Şimşek’in başarılı olacağına dair inan yüzde 50’nin altında. AK Parti’ye oy verme eğilimindeki seçmenlerin yüzde 45’i, MHP seçmeninin yüzde 33’ü Şimşek’in başarılı olacağını düşünüyor.

Paylaşın

AK Parti’de “A Takımı” Değişecek İddiası

Yerel seçimlerde ikinci parti konumuna gerileyen Adalet ve Kalkınma Partisi’nde (AK Parti) sekizinci olağan kongre süreci, belde ve ilçe kongrelerinin belirleneceği mahalle delege seçimleri ile başladı.

12 Ekim’de hem belde hem de ilçe kongrelerinin başlatılması planlanırken Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “A Takımı”nı yenileyeceği iddia ediliyor.

T24’te yer alan habere göre; kongre takvimi, Erdoğan başkanlığında toplanan AK Parti Merkez Karar ve Yönetim Kurulu tarafından belirlendi.

Takvim, önce belde sonra ilçe ve il, son olarak da büyük kongrenin gerçekleştirilmesini öngörüyor. Bu kapsamda kongreler öncesinde mahalle delege seçimleri yapılmaya başlandı.

Büyük kongre öncesindeki hazırlık sürecinin 90 gün sürmesi planlanıyor. 37 beldede kongre yapacak olan AK Parti’nin, 12 Ekim’de hem belde kongrelerini hem de ilçe kongrelerini başlatması bekleniyor. 28 Aralık’ta ise il kongreleri başlayacak.

İstanbul ve Ankara başta olmak üzere bazı büyükşehirlerin kongreleri en son yapılacak. Bu takvim çerçevesinde en geç mart sonuna kadar Sekizinci Büyük Olağan Kongre için hazırlık çalışmaları tamamlanmış olacak. Büyük kongreye mayısta gidilecek.

Partinin yönetim organı olan ve yedek üyelerle birlikte 110 kişiden oluşan Merkez Karar ve Yönetim Kurulu için inisiyatif Erdoğan’da olacak. AK Parti kurmayları kongre sürecini, 2028 seçimlerine hazırlık yapacak kadroların belirlenmesi olarak görüyor.

Paylaşın

Gündüz Kuşağı Programları RTÜK’ün Hedefinde: Kantarın Topuzu İyice Kaçtı

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Başkanı Ebubekir Şahin, gündüz kuşağı programlarıyla ilgili sert adımlar atacaklarını dile getirerek, “Artık kantarın topuzu iyice kaçtı. Yapıcı ikazlarımız görmezden gelindi” dedi.

Şahin, “Artık son aşamaya geçiyoruz. ‘Yasakçı RTÜK’ eleştirilerine aldırmadan bu programlarla ilgili sert ilke kararları belirledik” ifadelerini kullandı. Mynet‘e verdiği mülakatta Ebubekir Şahin ayrıca, söz konusu programları yayınlayan kanalların üst düzey yöneticileriyle Ankara’da toplantı yaptıklarını ama sonuç alamadıklarını ifade etti.

Yeni tedbirlerin çok yakında Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’na (RTÜK) sunulması ve uygulamaya alınması bekleniyor.

RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin ayrıca, medyanın Diyarbakır’da kaybolduktan 19 gün sonra cansız bedeni bulunan 8 yaşındaki Narin Güran cinayetine yaklaşımını da eleştirdi.

“Narin kızımızın vahşice katledilmesi olayında medyamız bizi üzdü. Ne mahkemenin getirdiği yayın yasağını taktılar ne de soruşturmanın veya yargılamanın gizliliği ilkesini dikkate aldılar” diyen Şahin, sözlerini şöyle sürdürdü: Minik bir kız çocuğunun cinayetinden reyting devşirmeye kalkan medyamız beni hayal kırıklığına uğrattı.

Narin cinayetinin yansıtılış biçimini “facia” olarak niteleyen RTÜK Başkanı, medyanın Güran ailesi üzerinden genel olarak aile kurumunu zedelediğini ileri sürdü. Şahin, “Herkesin psikolojisini olumsuz etkileyecek şekilde yapılan yayınlar olmamalıydı,” dedi ve ekledi: Söz konusu aile üzerinden genel olarak aile ve akrabalık ilişkileri zedelendi. İzleyicide travma oluştu.

‘YouTube’da rezaletin bini bir para’

Şahin’in hedefinde ayrıca bazı YouTube içerik üreticileri de vardı. “Bazı YouTube yayıncıları, çok özür dileyerek söylüyorum, hayat kadınlarını yayınlarına, yarı çıplak kıyafetlerle konuk alarak terbiye yoksunu sohbetler edebiliyor,” diyen RTÜK Başkanı, şöyle dedi:

“Konu sadece hükümet, muhalefet meselesi değil. Toplumun ahlaki temellerine kastediliyor. İnanç, toplumsal ve kültürel değerlerimize sahip çıkmak zorundayız. Aile kurumunu muhafaza etmek şart.”

Paylaşın

İYİ Parti’de “Arınma” İstifaları

31 Mart’ta yapılan yerel seçimlere “hür ve müstakil” giren ve seçimlerde büyük bir hezimet yaşayan İYİ Parti’de “Yaşanan istifaları arınma olarak görüyoruz” yorumları geliyor.

İYİ Parti 43 milletvekili ile Meclis’e girdi ancak geçen 16 ayda 13 milletvekili kaybetti. En son istifa eden milletvekilleri Dursun Ataş ve Ümit Özlale oldu. Kayseri Milletvekili Dursun Ataş istifasını yaptığı yazılı açıklama ile duyurdu ancak açıklamada “gerekli ve kaçınılmaz” olduğunu söylediği istifanın nedenini söylemedi.

İzmir Milletvekili Ümit Özlale de sadece “Bugün itibarıyla partimdeki görevlerimden ve partimden istifa ettiğimi kamuoyuna saygılarımla duyururum” demekle yetindi.

Her iki istifa da parti yöneticilerinde büyük şaşkınlık yarattı. Kurultay öncesi ve sonrası gelen istifaların belki anlaşılabileceğini ancak şu an gerçekleşen istifalara anlam veremediklerini söyleyen partililerden, “Bir gerekçe, açıklama yoksa burada sadece kişisel nedenler, kimi çıkar hesapları vardır. Bu durumda yaşanan istifaları arınma olarak görüyoruz” değerlendirmeleri geliyor.

İYİ Parti’nin Meclis’in yasama çalışmalarına başlayacağı 1 Ekim’in ardından daha yoğun bir saha çalışmasına başlayacağı, kuruluş yıldönümü olan 25 Ekim’de de büyük bir törenle yeni dönemin yol haritasının kamuoyuyla paylaşılacağı kaydediliyor.

Paylaşın

Sayıştay, MESEM Projesi’nin Makyajını Döktü

Sayıştay’ın MEB’e yönelik denetimleri, iş kazalarında yaşamını yitiren çocuklar nedeniyle tartışılan MESEM (Mesleki Eğitim Merkezi) Projesi’nin makyajını döktü.

Sayıştay denetçileri, MESEM Projesi kapsamına alınan bazı işletmelerin e-Okul sisteminde yer alan personel sayılarının gerçeği yansıtmadığını belirledi. Denetçiler, e-Okul sisteminde personel sayısı bir olarak görünen bir işletmeye 87 öğrenci için katkı ödemesi yapıldığını fark etti.

Proje kapsamındaki diğer bir işletmenin ise personel sayısını bir okulun sistemine sıfır, başka bir okul sistemine 450, bir başka okulun sistemine ise bin 250 olarak girdiği bildirildi. Denetçiler, personel sayısının devlet katkısı ödemelerini doğrudan etkilediğinin altını çizerek MEB’i uyardı.

Sayıştay’ın MEB’e yönelik denetimleri, MESEM Projesi’nin makyajını döktü. Sanayide çalışırken yaşamını yitiren öğrenciler ve örgüt eğitimden kopartan uygulamalar ile tartışılan projede çok sayıda usulsüzlük yaşandığı öğrenildi.

BirGün’den Mustafa Bildirci’nin haberine göre; Sayıştay denetçileri, MESEM Projesi kapsamına alınan bazı işletmelerin e-Okul sisteminde yer alan personel sayılarının gerçeği yansıtmadığını belirledi. Denetçiler, e-Okul sisteminde personel sayısı bir olarak görünen bir işletmeye 87 öğrenci için katkı ödemesi yapıldığını fark etti.

Proje kapsamındaki diğer bir işletmenin ise personel sayısını bir okulun sistemine sıfır, başka bir okul sistemine 450, bir başka okulun sistemine ise bin 250 olarak girdiği bildirildi. Denetçiler, personel sayısının devlet katkısı ödemelerini doğrudan etkilediğinin altını çizerek MEB’i uyardı.

Mesleki eğitim kapsamında stajını okulda yapan ortaöğretim öğrencileri için bazı özel okullara devlet katkısı ödendiği de denetimler ile açığa çıkarıldı. E-Okul sisteminde, “Beklemeli öğrenci” durumunda olan ve fiilen staj yapmayan bazı öğrenciler için de devlet katkısı ödendiği kaydedildi.

MESEM Projesi’ndeki usulsüzlükler bunlarla da sınırlı kalmadı. Organize Sanayi Bölgeleri’nde bulunan proje kapsamındaki bazı işletmelerin, MEB’den aldıkları eğitim ve öğretim desteği ödemelerine yönelik fatura düzenlemediği belirtildi. Öte yandan kesilen faturalarda da KDV farklılıkları bulunduğu Sayıştay’ın denetim raporunda vurgulandı.

Paylaşın

Suriye İle Normalleşme: Erdoğan’dan “Yanıt Bekliyoruz” Açıklaması

Ankara – Şam hattındaki normalleşme sürecine ilişkin konuşan Erdoğan, “Türkiye ile Suriye arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesi için Esad ile görüşme iradesini ortaya koyduk, artık karşı taraftan yanıt bekliyoruz. Yeni dönem böyle bir görüşmeyle birlikte başlar diye düşünüyorum” dedi.

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler 79’uncu Genel Kurulu’na katılmak üzere Amerika Birleşik Devletleri’ne (ABD) hareketi öncesi Atatürk Havalimanı’nda basın toplantısı düzenledi.

Basın toplantısında, 24 Eylül Salı günü BM Genel Kurulu’na hitap edeceğini belirten Erdoğan, ABD’deki temaslarında özellikle “Gazze’deki soykırıma ve İsrail’in saldırgan politikalarına karşı atılabilecek ortak adımlar” icin görüşmelerde bulunacağını vurguladı.

BM Güvenlik Konseyi ve uluslararası finans mimarisi başta olmak üzere küresel yönetişim mekanizmasının reform ihtiyacına dikkat çekeceğini de belirten Erdoğan, “Netanyahu ve şebekesi radikal siyonist ideolojilerini hayata geçirmek için her türlü provokasyona, her türlü tahrike başvurmaktadır. Lübnan’a yönelik son günlerde yapılan saldırılar, İsrail yönetiminin savaşı bölgeye yayma planlarına dair endişelerimizi haklı çıkardı. İsrail bir kez daha maalesef devlet gibi değil, bir terör örgütü gibi saldırılar düzenliyor” diye konuştu.

Erdoğan’a, ABD’ye hareketi öncesinde düzenlenen basın toplantısında Suriye ile ilişkilerdeki son durum da soruldu. Erdoğan, buna şöyle cevap verdi: “Suriye topraklarının tamamında huzur ve istikrarın sağlanması için Türkiye ve Suriye’nin birlikte atabileceği adımlar Şam yönetimini muhaliflerin bir süredir Suriye’de çatışmasızlığın sağladığını görüyoruz. Bu durum kalıcı çözüm için etkin bir kapı aralamak adına elverişli bir ortam sağlıyor.

Suriye dışında milyonlarca insan vatanlarına dönmek için bekliyor. Biz bu konuda çağrımızı yaptık ve Türkiye ile Suriye arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesi için Beşar Esad ile görüşme irademizi de ortaya koyduk. Biz şimdi karşı taraftan cevap bekliyoruz. Biz buna hazırız. Halkı Müslüman iki ülke olarak artık bu birlikteliği, bu birlikteliği, bu beraberliği bir an önce gerçekleştirelim istiyoruz. İki ülke ilişkilerinde yeni bir dönemde böylesi bir görüşme neticesinde inşallah başlar diye inanıyorum.”

Normalleşmede ilk adım 28 Aralık’ta atıldı

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve Suriyeli mevkidaşı Faysal Mikdad, Suriye’de savaşın başladığı 2011 yılından bu yana dışişleri bakanları düzeyinde ilk kez resmi görüşme için Moskova’da bir araya gelmişti.

Toplantıda ilişkilerin normalleştirilmesinin yanı sıra Suriye’deki iç savaştan kaçarak Türkiye’ye sığınan 3,7 milyon Suriyeli mültecinin ülkelerine gönüllü geri dönmeleri konusunun da ele alınacağı kaydedilmişti.

Dışişleri Bakanlığı’nın internet sitesinde konuyla ilgili yer alan açıklamada “Türkiye ile Suriye arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesi hakkında görüş alışverişinde bulunulması, terörle mücadele, siyasi süreç, sığınmacıların gönüllü, güvenli ve onurlu dönüşleri de dahil olmak üzere insani konuların ele alınması planlanmaktadır” denilmişti.

Ankara ile Şam arasındaki normalleşme sürecinde Rusya’nın da girişimleriyle ilk somut adım bakanlar düzeyinde 28 Aralık’ta atılmıştı.

Moskova’da 28 Aralık 2022’de Türkiye, Rusya ve Suriye savunma bakanları ve istihbarat başkanlarının katılımıyla yapılan üçlü toplantıda Suriye krizi, mülteci sorunu ve Suriye topraklarında bulunan tüm terör örgütleri ile ortak mücadele çabaları ele alınmıştı.

İlk görüşmede Şam yönetiminin, Türkiye’den, topraklarından çekilmesini ve Özgür Suriye Ordusu’nu (ÖSO) “terörist” olarak tanınmasını istediği ancak bu taleplerin Türkiye tarafından geri çevrildiği bildirilmişti.

Nisan başında dışişleri bakan yardımcıları düzeyinde yapılan toplantıya İran da katıldı. Türkiye, Suriye, Rusya ve İran savunma bakanları ve istihbarat başkanlarının katıldığı 25 Nisan’da yapılan toplantı, Ankara ile Şam arasında başlatılan normalleşme sürecinde yeni bir adım olmuştu.

Milli Savunma Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, Türkiye “Suriye topraklarında her şekliyle terör örgütleri ve tüm aşırılıkçı gruplarla mücadele, Suriyeli mültecilerin topraklarına dönmelerine yönelik çabaların yoğunlaştırılması”na vurgu yaptı ve tarafların “Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygılı olduklarını teyit” ettikleri belirtilmişti.

Suriye ise “Türk birliklerinin Suriye’den çekilmesi” talebini yinelemişti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 28 Aralık toplantısı öncesinde Suriye’nin kuzeyindeki YPG güçlerine yönelik olası kara operasyonuyla ilgili açıklamada bulunurken, “Biz şu an itibarıyla Suriye, Türkiye, Rusya üçlü olarak bir adım atalım istiyoruz.

Bunun için de önce istihbarat örgütlerimiz bir araya gelsin, ardından savunma bakanlarımız bir araya gelsin, daha sonra dışişleri bakanlarımız bir araya gelsin. Onların yaptığı görüşmelerden sonra da biz liderler olarak bir araya gelelim. Bunu da Sayın Putin’e teklif ettim. O da buna olumlu baktı. Böylece bir dizi görüşmeler zincirini başlatmış olacağız” şeklinde konuşmuştu.

Erdoğan’ın açıklamalarının ardından Rus medyasına yansıyan haberlerde, Moskova’nın Türkiye tarafından önerilen üçlü diplomasi mekanizması fikrine sıcak baktığı belirtilmişti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan Kasım ayında Suriye Devlet Başkanı Esad ile görüşebileceğinin sinyalini vermiş ancak Esad, Türkiye Suriye’nin kuzeyindeki askerlerini çekmeyi kabul etmediği müddetçe Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmeyeceğini söylemişti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Washington’da yaptığı basın toplantısında Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’a Suriye ile normalleşme gündemi kapsamında Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile görüşme talimatı verdiğini söylemişti.

Washington dönüşü uçakta gazetecilere açıklamalarda bulunan Erdoğan yol haritasının muhataplarıyla birlikte Fidan’ın oluşturacağını bildirmişti. “Suriye’nin toprak bütünlüğünün bizim de çıkarımıza olduğunu her fırsatta dile getiriyoruz. Suriye’de inşa edilecek hakkaniyetli bir barış, en çok bize fayda sağlayacak” diyen Erdoğan, bu inşa sürecinin en önemli adımı da Suriye ile yeni bir dönem başlatmaktan geçtiğini söylemişti.

Şu ana kadar bu sürecin olumlu istikamette geliştiğini ve yakın zamanda somut adımlar atılmasını beklediklerini ifade eden Erdoğan, ABD ve İran’ın da bu süreci desteklemesi gerektiğine dikkat çekmişti. Bu süreci baltalamak isteyenlere karşı da “hazırlıklı oldukları” mesajını vermişti.

Erdoğan, “Suriye’nin bir ve bütün olarak yeni bir gelecek inşa etmesi için oluşacak iklimden kimsenin rahatsızlık duymaması temel beklentimizdir. Bu süreci terör örgütleri zehirlemek için elinden geleni yapacaklardır. Provokasyonlar tertipleyip oyunlar kuracaklardır. Tüm bunların farkındayız ve hazırlıklıyız” demişti.

16 Temmuz’da yapılan kabine toplantısının ardından açıklamalarda bulunan Erdoğan, Beşar Esad’a isim vermeden çağrıda bulunarak, “Karşılıklı saygı ve müşterek menfaatler temelinde daha önce karşımızda konumlanan ülkelerle dahi ilişkilerimizi güçlendirdik. Tüm bunları malum çevrelerin körüklediği eksen tartışmasına rağmen başardık” demiş ve eklemişti:

“Dostlarımızın sayısını çoğaltmaya büyük önem veriyoruz. Büyük güçler arasındaki paylaşım kavgasının hızlandığı bir dönemde dış siyasette yeni denklemler kurmamız Türkiye için tercihten öte ihtiyaçtır. Bu açılımlara komşularımızla birlikte diğer ülkelerin de muhtaç olduğunu görüyoruz. Bunun için sıkılı yumrukların açılmasında fayda olduğunu görüyoruz.”

Suriye Halk Meclisi’nde konuşan Devlet Başkanı Beşar Esad, “Egemenlik ve uluslararası hukuk, ilişkilerin onarılması konusunda ciddi olan tüm tarafların ilkeleriyle tutarlıdır ve terörle mücadele her iki tarafın da ortak çıkarıdır” demiş ve eklemişti:

“Komşu ülkenin topraklarını oradan çekilmek için işgal etmedik, teröre desteğimizi durdurmak için de destek vermedik … Çözüm açık sözlü olmak ve kibri değil hatayı tespit etmektir… Gerçek nedenlerini göremediğimiz bir sorunu nasıl çözebiliriz? İlişkiyi yeniden tesis etmek için öncelikle bu ilişkinin bozulmasına neden olan sebeplerin ortadan kaldırılması gerekir ve biz hiçbir hakkımızdan vazgeçmeyeceğiz.”

Paylaşın

Cumhur İttifakı “Yeni Anayasa” İçin Harekete Geçmeye Hazırlanıyor

Ana omurgasını AK Parti ve MHP’nin oluşturduğu Cumhur İttifakı, muhalefet partilerinin kapıları kapattığı yeni Anayasa için, Ekim’de harekete geçmeye hazırlanıyor.

Türkiye gazetesinin haberine göre; TBMM’nin 1 Ekim’de başlayacak yeni yasama yılında, anayasa trafiğinin hızlanması bekleniyor. Meclis tatile girmeden önce yeni anayasa hazırlıklarına ilişkin olarak nabız yoklamak için siyasi partileri ziyaret eden TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un bu turlarını devam ettireceği ifade ediliyor.

Muhalefet cephesinden yeni anayasa konusunda olumlu bir tavır beklenmezken, Cumhur İttifakı cephesinde MHP’nin daha önce hazırladığı 100 maddelik teklif ve AK Parti’nin önceki dönemlerden kalan taslakları ile çalışma yapılabileceği belirtiliyor.

AK Parti ayrıca, TBMM’de bir öneri havuzu oluşturulması, STK’lar, üniversiteler, siyasi partiler, meslek örgütleri başta olmak üzere isteyen herkesin bu havuza anayasa ile ilgili tekliflerini sunma önerisini gündeme getirecek. Bu sistem devreye girerse, öneri getirmek isteyenlere 6 ay gibi belli bir süre tanınacak. Bu sürenin bitiminde de Meclis’te somut olarak yeni anayasa yazımına geçilecek.

Meclis Başkanlığı bu süreci Cumhur İttifakı’nın desteği ile yürütse de anayasanın Meclis’ten geçmesi için muhalefet partilerinin desteği şart olacak.

Paylaşın

Gelecek Ve DEVA Partisi’nin Birleşme Görüşmelerinde Yeni Aşamaya Geçildi

Gelecek Partisi ile DEVA Partisi’nin birleşme görüşmelerinde yeni aşamaya geçildi. Gelecek ve DEVA Partisi, 14 Mayıs 2023 seçimleri sonrası, Meclis’te ortak grup kurmak için görüşmeler yürütmüş, ancak görüşmeler sonuçsuz kalmıştı.

İki parti arasındaki birleşme görüşmelerinin ekim ayında yapılması planlanan olağan DEVA Partisi konseri öncesinde tamamlanması planlanıyor.

BBC Türkçe’den Ayşe Sayın’ın haberine göre; Ahmet Davutoğlu’nun liderliğindeki Gelecek Partisi ile Ali Babacan’ın Genel Başkanlığı’nı yürüttüğü DEVA Partisi’nin birleşme görüşmelerinde yeni aşamaya geçildi. Yaz ayları boyuncu “heyetler” düzeyinde yürütülen görüşmeler liderler düzeyine taşındı.

Gelecek Partisi Genel Başkanı Davutoğlu, partisinin yetkili kurullarından Perşembe günü aldığı yetkinin ardından, Babacan’la bir araya geldi. Yaklaşık 4 saat süren görüşmenin ardından iki genel başkan, “birleşme görüşmelerinin sürdürülmesi” konusunda görüş birliğine vardı.

14 Mayıs 2023 seçimlerinen sonra, Gelecek Partisi ve DEVA Partisi Meclis’te ortak grup kurmak için görüşmeler yürütmüş, ancak grup görüşmeleri sonuçsuz kalmıştı.

Bunun üzerine Gelecek Partisi, Saadet Partisi çatısı altında Meclis’te grup kurdu. DEVA Partisi ise 3 Milletvekili bulunan Demokrat Parti (DP) ile grup kurma arayışı başlatmış ancak DP yönetiminin mesafeli durması üzerine, bu girişim de sonuçsuz kalmıştı.

Gelecek Partisi ile birleşmek için görüşme trafiği yürütüldüğünü, geçtiğimiz haftalarda DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan katıldığı televizyon programında kamuoyuna açıkladı. Ancak Gelecek Partisi içinden bazı parti yöneticileri ve milletvekilleri, birleşmeye mesafeliydi.

Gelecek Partisi içinde birleşme konusunda yaşanan tartışmaları da dikkate alan Davutoğlu, birleşme ve yeni işbirliği arayışlarına ilişkin yol haritasını netleştirmek üzere Parti Yönetim Kurulu’nu Perşembe günü topladı.

Gelecek Partisi Parti Yönetim Kurulu toplantısı sonrasında yapılan açıklamada, siyasetin AKP ile CHP arasındaki “düşmanlaştırılmış iki kutup” arasında seyrettiği savunularak, “özgürlükçü-vatanperver-milli-muhafazakâr-demokrat” güçlü bir alternatife gereksinim olduğu vurgulandı.

Siyasi kulislerde Davutoğlu’nun cumhurbaşkanı adaylığının önceden ilan edilmesi istediği iddiaları konuşuluyordu. Açıklamada bu iddialara ise, “Esasen siyasi ahlak ilkeleri dolayısıyla bugün siyasetçilerin hayali ile yaşadığı makamları terk etmiş biri olarak bugün de herhangi bir makam beklentisi yoktur” ifadelerine yer verildi. Mevcut cumhurbaşkanının halen görevinin başında olduğu ve yakın gelecekte seçim görülmediği vurgulandı.

Açıklamada, DEVA Partisi ile birleşme görüşmelerine özel vurgu yapılmadı, ancak Meclis’te, “özgürlükçü vatanperver, milli, muhafazakar demokrat” alternatif gruba gereksinim olduğu belirtildi:

“Özellikle TBMM’nde yer almakla birlikte tek başına grubu bulunmayan ve iktidar blokunda yer almayan bütün partileri ve bağımsız milletvekillerini ülkeyi kutuplaşma kıskacından çıkaracak ve siyasete hareket ve özgünlük katacak böylesi bir girişimi yeni yasama yılından önce ciddiyetle ele almaya ve katkıda bulunmaya çağırıyoruz. Böyle bir ittifak grubu oluştuktan sonra bu girişim TBMM dışındaki diğer partilerin desteğine ve katılımına açık olmalıdır.”

Parti yönetimi, Davutoğlu’na, bu hedef doğrultusunda görüşmeler yürütme yetkisi verdi. Açıklamada, “İktidar mensupları dahil hiç kimseye ve hiçbir siyasi gruba karşı ön yargımız ve ön şartımız yoktur. Gün egoların değil, akılların devreye sokulması günüdür. Gün geçmiş hesapların değil gelecek tahayyüllerinin konuşulması günüdür” ifadelerine yer verildi.

Görüşmelere devam kararı

Bu gelişmeler yaşanırken, Ali Babacan da Davutoğlu’ndan randevu istedi. Davutoğlu ise partisinin yetkili kurullarından, birleşme görüşmelerini yürütmek için yetki aldıktan sonra Babacan’a olumlu yanıt verdi ve iki isim akşam yemeğinde buluştu.

Edinilen bilgiye göre iki genel başkan, birleşme görüşmelerinin devamı konusunda görüş birliğine vardı. Her iki partiden 3’er parti yönetcisinin yer aldığı heyetler bir süredir görüşmelelerini yürütüyordu. Bu heyetler daha yetkili komisyonlar olarak belli plan dahilinde, birleşmeye ilişkin teknik hazırlığı da yapacak ve süreç liderlerin onayı doğrultusunda yürüyecek.

Birleşmenin hangi çatı altında olacağı veya yeni bir parti mi kurulacağı konusunun önümüzdeki süreçte netleşmesi bekleniyor. Ancak heyetlerarası yapılan ilk görüşmelerde, birleşmenin DEVA Partisi çatısı altında olması, birleşik partinin genel başkanının da Ali Babacan olması görüşü ağırlık kazanmıştı.

DEVA Partisi kurmayları, çatı konusunda bir sorun çıkmayacağını, Gelecek veya yeni bir parti çatısı altında da birleşmenin sağlanabileceğini, önemli olanın iki partinin “organik birleşmesi”nin sağlanması olduğunu ediyorlar.

Kulislere yansıyan bilgilere göre uzlaşma sağlanması halinde, birleşilen parti, Meclis’te Saadet Partisi grubu çatısı altında faaliyet gösterecek.

15 milletvekili olan DEVA Partisi’nin de katılımıyla Saadet Grubu 34 sandalyeye ulaşacak. Saadet Partisi Kocaeli Milletvekili Hasan Bitmez’in hayatını kaybetmesi nedeniyle Saadet grubunun devam edebilmesi için CHP’li Ali Fazıl Kasap, bu partiye katılmıştı. DEVA Partisi’nin katılımı halinde Kasap’ın da partisine dönmesi bekleniyor.

İki parti arasında uzlaşılan konulardan birisi de yeni Meclis grubunun mümkün olduğunca geniş tabana yayılması.

Bunun için de istemeleri halinde Demokrat Parti ve Yeniden Refah Partisi’ne de tüzel kişiliklerini korumaları koşuluyla, grup kapısı açık tutulacak. Bu formülle, muhalefetin temsil ve sesini daha fazla duyurması hedefleniyor.

İki parti arasındaki birleşme görüşmelerinin ekim ayında yapılması planlanan olağan DEVA Partisi konseri öncesinde tamamlanması planlanıyor.

Paylaşın

Meclis’teki Kavgalar İçin Harekete Geçildi: Sert Zemin Tedbiri

TBMM Genel Kurul salonunda yaşanan kavgaların ardından, konuşma kürsünün etrafındaki sert zeminle ilgili riskler, Meclis yönetimine de iletildi ve tedbir alınması istendi.

Meclis yönetimi gelen talepler üzerine, TBMM Genel Kurulu’nda risk oluşturan kısımlar için yerinde inceleme yaptı. Bu doğrultuda güvenliği sağlayacak ve estetiği bozmayacak bir düzenleme yapılması için çalışma başlatıldı.

TBMM Genel Kurul salonunda yaşanan kavgaların ardından yeni tedbirler geliyor. Saadet Parti’li Hasan Bitmez’in kalp krizi geçirip kafasını vurduğu ve TİP’li Can Atalay için yapılan oturumda bazı milletvekillerinin düşerek yaralanma tehlikesine neden olan “sivriliklerin” düzeltilmesi için harekete geçildi.

Türkiye gazetesinde yer alan habere göre; TBMM Genel Kurul salonunda milletvekillerinin konuşma yaptığı kürsünün yanındaki ve arkasındaki merdivenlerin sert zeminlerine karşı tedbir alınacak.

Genel Kurul salonunda zaman zaman milletvekilleri arasında yaşanan arbedelerde yere düşenlerin başını çarpması ihtimali büyük risk oluşturuyor. Meclis’te son olarak TİP’li Can Atalay için yapılan olağanüstü toplantıda büyük bir kavga yaşanmış, bazı milletvekillerinin yere düştüğü ve yaralandığı görülmüştü.

Geçen sene de Saadet Parti’li Hasan Bitmez, kürsüde konuşurken kalp krizi geçirip yere düşmüş, kafası merdivenlerin olduğu sert zemine çarpmış ve sonrasında da vefat etmişti.

Genel Kurul’daki kürsünün etrafındaki sert zeminle ilgili riskler, Meclis yönetimine de iletildi ve tedbir alınması istendi. Meclis yönetimi gelen talepler üzerine, TBMM Genel Kurulu’nda risk oluşturan kısımlar için yerinde inceleme yaptı. Bu doğrultuda güvenliği sağlayacak ve estetiği bozmayacak bir düzenleme yapılması için çalışma başlatıldı.

Paylaşın

Anayasa Tartışmaları: Hatimoğulları’ndan “Gündemimiz Değil” Yorumu

Anayasa’nın ilk dört maddesine ilişkin tartışmaları değerlendiren DEM Parti Eş Genel Başkan Tülay Hatimoğlulları, “AKP’nin DEM Parti karşısında alternatif olsun diye iktidarın bütün olanaklarını seferber ederek büyütmeye çalıştığı bir yapı bu tartışmayı başlattı” dedi ve ekledi:

“Bunu yaparak Türkiye’deki esas gündemlerin üzerinin örtülmek istendiğini düşünüyorum. Bu dört maddenin bu şekilde gece gündüz konuşulmasının sebebi bu. Yoksulluk, adaletsizlik, işsizlik konuşulmasın diye bu gündemi köpürtüyorlar. Bir başka amaçları da bizi bu tartışmanın içine çekip kriminalize etmek, hedef göstermek ve diğer tüm sözlerimizi görünmez kılmak. Ama bizim gündemimiz bu değil.”

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkan Tülay Hatimoğlulları, Gazete Duvar’dan Ceren Bayar’a konuştu.

“Normalleşme”,  “Yeni Anayasa” ve “Anayasa’nın ilk dört maddesi”ne ilişkin tartışmaları değerlendiren Tülay Hatimoğulları şunları söyledi:

“Şu an zemin normal değil. AKP ve CHP’nin yan yana gelerek ‘Biz süreci normalleştiriyoruz’ demeleri süreci normalleştirmez. Nitekim normalleşmediğini gördük. Artık normalleşme tartışmaları neredeyse ortadan kalktı.

Normalleşme Türkiye’deki mevcut rejimin ortadan kalkmasıyla mümkün olur. Siz bir yandan otoriter rejimi inşa etmeye devam edeceksiniz, toplumu kutuplaştıracaksınız, ayrıştıracaksınız, 25 milyonu aşkın Kürt’ü yok sayacaksınız, halkı açlığa mahkum edeceksiniz; böylesi bir atmosferde normalleşmeden bahsedilebilir mi? AKP iktidarı normalleşmeyi muhalefeti kendi minderine çekmek için kullanıyor. Muhalefet bu tuzağa düşmemeli.

Normalleşme için zemin müsait olmadığı gibi anayasa için de müsait değil. Sanki hiçbir şey yokmuş gibi, toplumda her şey güllük gülistanlıkmış gibi, her şey normalmiş gibi anayasa konuşuyorlar. Çünkü AKP kendi anormalliğini toplumun normal kabul etmesini istiyor.

Böylesi bir zeminde anayasa tartışması yürütmek mümkün değil. İktidar her fırsatta, herkesle gerilimi yükseltiyor. Mevcut anayasayı dahi uygulamıyor. Fakat bir anayasa yapım sürecine Türkiye’nin ihtiyacı var. Sanırım Türkiye’de anayasa değişikliğini en çok isteyen siyasi parti biziz. Çünkü bu anayasadan en çok biz mağduruz. Bu ülkenin devrimcileri, sosyalistleri, kadınları, gençleri, Kürtleri, Alevileri mağdur.

Anayasa demokratik bir zeminde yapılır. Ama şu anda asgari düzeyde dahi böyle bir zemin yok. Bizim için yol temizliği yapılmadan, demokratik zemin oluşmadan yapılan bir anayasa tartışması gerçekçi değil.

Toplumu ilgilendiren meseleler konuşulurken sağduyuya dayanan bir müzakere, ortak akıl ve tarihsel hafızayı esas almalıyız. Halkın, STK’ların, derneklerin, demokratik kitle örgütlerinin dahil olması son derece önemli. İkinci yüzyıla birinci yüzyılın siyasal aklı, düzeni ve alışkanlığıyla girmemeliyiz.

Anayasanın ilk dört maddesinin tartışmaya bu şekilde açılmasının birçok tartışmayı gölgelediğini düşünüyoruz. Mevzu ilk dört madde tartışmak mıdır? AKP’nin DEM Parti karşısında alternatif olsun diye iktidarın bütün olanaklarını seferber ederek büyütmeye çalıştığı bir yapı bu tartışmayı başlattı. Bunu yaparak Türkiye’deki esas gündemlerin üzerinin örtülmek istendiğini düşünüyorum. Bu dört maddenin bu şekilde gece gündüz konuşulmasının sebebi bu.

Yoksulluk, adaletsizlik, işsizlik konuşulmasın diye bu gündemi köpürtüyorlar. Bir başka amaçları da bizi bu tartışmanın içine çekip kriminalize etmek, hedef göstermek ve diğer tüm sözlerimizi görünmez kılmak. Ama bizim gündemimiz bu değil.”

“İktidar yönetme ehliyetini yitirmiştir”

Erken seçim tartışmalarını da değerlendiren Tülay Hatimoğlulları, “Muhalefetin yakın geçmişteki en somut hatalarından biri bütün umudu sadece sandığa bağlamak oldu. 2023’te bunun somut sonuçlarını gördük” dedi ve ekledi:

“Erken seçim talep edilebilir, erken seçim yapılabilir ama toplumsal muhalefet gelişkin bir şekilde kendi varlığını hissettirmezse, daha örgütlü hareket etmezse seçim tek başına değişim gücü değildir. Evet, iktidar yönetme ehliyetini yitirmiştir. Fakat asıl değişim gücü toplumdaki dinamizmin örgütlü bir şekilde iktidara güçlü yönelmesiyle sonuç alır. Bunun yanında muhalefetin topluma güven vermesi lazım. Ancak bunlarla birlikte sandık kurulursa başarı elde edilir.”

Tülay Hatimoğulları’nın açıklamalarının tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın