Dervişoğlu’ndan Erdoğan’a “Hamaset” Çıkışı

Partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuşan İYİ Parti Lideri Müsavat Dervişoğlu, Erdoğan’ın İsrail’in gözü topraklarımızda açıklamasına tepki göstererek, “Türkiye, basit ajitasyonlarla, hamasetle yönlendirilecek bir ülke değildir” dedi ve ekledi:

“Bölgemizde böylesine önemli meseleler söz konusu olduğunda, popülist korku siyasetiyle halkı kandırmaya çalışmak, ülkemizin uluslararası itibarını yerle bir etmekte ve diplomatik alanda bizi ciddiyetsiz bir aktör olarak göstermektedir. İsrail’in insanlık dışı politikalarına karşı durmak zaruridir; ancak Türkiye gibi kadim bir devletin, bu meselede akılcı ve stratejik bir diplomasi yürütmesi gerekirken, hamasi söylemlerle dış politika oluşturmaya çalışması kabul edilemez.”

Dervişoğlu, konuşmasının devamında, “Türkiye, Orta Doğu’da krizleri abartan bir ülke değil, çözüm üreten, tarihsel misyonuna uygun biçimde barışı savunan güçlü bir aktör olmalıdır. Türkiye, bu coğrafyanın kadim bekçisi olarak tarihsel sorumluluklarını asla unutmamalıdır. Türkiye’nin bölgesel gücü elleri kolları bağlanmış şekilde hareketsiz bırakılmıştır. İktidarın akıl almaz yönetim hataları, Türkiye’yi hem mazlum halkların yanında durma şansını yitirmiş hem de küresel siyasette ağırlığını kaybetmiş bir ülke konumuna sürüklemiştir” ifadelerini kullandı.

İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, partisinin TBMM’deki grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Dervişoğlu’nun açıklamalarından satır başları şu şekilde:

“28. Dönem 3. Yasama yılının, milli meclisimizin şeref, haysiyet ve yetkilerinin iktidar tarafından tahrip edilmediği bir yıl olmasını dilerim. Yeni yasama yılının ilk grup konuşmasına güzel bir konuda, umut dolu mesajlar vererek başlamak isterdim. Ancak coğrafyamız yangın yeri.

Bildiğiniz üzere, İsrail’in Filistin’de onyıllardır süren kanlı işgali ve sistematik zulmü, artık bölgenin sınırlarını aşmış ve bu barbarca saldırganlık Lübnan’a kadar yayılmıştır. Bu işgalci devletin saldırıları, uluslararası hukukun zerrece umursanmadığı, pervasız bir tutumla yürütülmekte; sivil yerleşim alanları bilerek hedef alınmakta, çocuklar, kadınlar, masum siviller acımasızca katledilmektedir.

İsrail, Filistin’de gerçekleştirdiği insanlık dışı politikalara ilaveten, Lübnan’da şehirleri yerle bir etmekte, masum insanları yerlerinden, yurtlarından koparıp göçe zorlamaktadır. Bu vahşi saldırılar, sadece bölgenin istikrarını değil, tüm Orta Doğu’yu bir ateş çemberine sürüklemekte ve büyük bir yayılmacı stratejinin tezahürü olarak karşımıza çıkmaktadır. Ne var ki, Birleşmiş Milletler ve uluslararası toplum, bu insanlık dışı olaylar karşısında ne yazık ki utanç verici bir sessizliği tercih etmektedir.

Bu sessizlik, zulmü onaylayan, adeta İsrail’in işlediği savaş suçlarına ortak olan bir tavırdır. Birleşmiş Milletler’in acizliği ve etkisizliği, adaletin köküne kibrit suyu dökmekte, insanlık vicdanında derin yaralar açmaktadır. Eğer BM ve dünya toplumu, gerçekten barıştan yana bir duruş sergiliyor olsaydı, İsrail’in bu pervasız saldırganlığı karşısında cesur ve kararlı adımlar atarlardı.

Dünyada hal böyle. Peki, bizde durum nasıl? Cumhurbaşkanı Erdoğan dün bu konuyla ilgili devlet ciddiyetine yakışmayan açıklamada bulundu. Türkiye, basit ajitasyonlarla, hamasetle yönlendirilecek bir ülke değildir. Bölgemizde böylesine önemli meseleler söz konusu olduğunda, popülist korku siyasetiyle halkı kandırmaya çalışmak, ülkemizin uluslararası itibarını yerle bir etmekte ve diplomatik alanda bizi ciddiyetsiz bir aktör olarak göstermektedir.

İsrail’in insanlık dışı politikalarına karşı durmak zaruridir; ancak Türkiye gibi kadim bir devletin, bu meselede akılcı ve stratejik bir diplomasi yürütmesi gerekirken, hamasi söylemlerle dış politika oluşturmaya çalışması kabul edilemez. Türkiye, Orta Doğu’da krizleri abartan bir ülke değil, çözüm üreten, tarihsel misyonuna uygun biçimde barışı savunan güçlü bir aktör olmalıdır.

Türkiye, bu coğrafyanın kadim bekçisi olarak tarihsel sorumluluklarını asla unutmamalıdır. Türkiye’nin bölgesel gücü elleri kolları bağlanmış şekilde hareketsiz bırakılmıştır. İktidarın akıl almaz yönetim hataları, Türkiye’yi hem mazlum halkların yanında durma şansını yitirmiş hem de küresel siyasette ağırlığını kaybetmiş bir ülke konumuna sürüklemiştir.

“III. Dünya savaşı riskinden söz ederken TBMM’ye bilgi verilmiyor”

Böyle bir ortamda ve özellikle Hakan Fidan kamuya yaptığı açıklamalarda bir III. Dünya Savaşı riskinden söz ederken Dışişleri Komisyonu’na ve de TBMM Genel Kurulu’na bilgi verilmiyor oluşu kaygı vericidir. Buna bir de Sayın Cumhurbaşkanı’nın ‘İsrail’in müteakip hedefinin Türkiye olduğu’ yolundaki beyanları eklenince ‘iktidar milli güvenliğimiz için ne yapıyor’ sorusunu sormak durumundayız. Hiçbir şey yapmıyor gözüktükleri için de, beyanları onlar açısından maalesef inandırıcılığını yitirmektedir.

Arap ülkelerinin lakayt davranışı ve mezhepsel yaklaşımlar nedeniyle bu yaranın öngörülebilir bir gelecekte kapanması zor görülmektedir. Birleşmiş Milletleri Güvenlik Konseyi’nin ise veto yetkisine sahip ülkelerin tavrı nedeniyle kendisinden beklenen etkinliği gösteremeyeceği anlaşılmaktadır.

Ülkemizin ise sorunların aşılması yolunda, meseleye taraf olmaktan dolayı bir arabuluculuk işlevini yerine getirmesi de imkânsız hale gelmiş bulunmaktadır. İYİ Parti olarak iktidara çağrımız sorunun insani boyutunu öne çıkaracak çabalara öncelik vermeleri, TBMM ve siyasi Partileri de gerektiği veçhile bilgilendirmeleri yönündedir.

Çatışmaların bir yansıması olarak yeni sığınmacı dalgaları olasılığının da göz ardı edilmemesi gerektiğine inanıyoruz. Ülkemizin, tarihsel misyonuna ve bölgesel gücüne yakışır şekilde hareket etmesi ancak sağlam, tutarlı ve cesur bir dış politika ile mümkündür.”

Paylaşın

Davutoğlu Ve Babacan’dan “Birleşme” Açıklaması: Netleşen Bir Şey Yok

“Birleşme” müzakerelerine ilişkin değerlendirme yapan Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu, birlikte olma arzusunun olduğunu ancak netleşen bir şeyin olmadığını söylediler.

Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ve Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu; iki partinin “birleşme” müzakerelerine ilişkin konuştu.

Gazete Duvar’ın aktardığına göre; TBMM’nin yeni yasama yılı açılışı kapsamında düzenlenen resepsiyona katılan iki genel başkan “Birlikte olma arzusunun olduğu ancak netleşen bir şeyin olmadığı” açıklaması yaptı.

Resepsiyonda gazetecilerin sorularını yanıtlayan Ali Babacan, birleşme görüşmelerine ilişkin “Şu anda rafta duruyor ama her an raftan inebilir. Gelecek Partisi’nden arkadaşlarımız, çok sevdiğimiz arkadaşlarımız. Yıllarca beraber emek harcadığımız arkadaşlarımız. Dolayısıyla birlikte olma arzusu var. Bugün olmazsa yarın olur, bakarız” yorumunu yaptı.

Babacan, Meclis’te Demokrat Parti ile ortak grup kurulması sürecine ilişkin ise şu değerlendirmeleri yaptı: “O formül Demokrat Partili bazı arkadaşlar tarafından dillendirildi. Anlıyoruz ki parti genel merkezlerinde bu konuyla ilgili henüz bir değerlendirme yapılmamış. Biz şu anda bütün partiler ile iletişim halindeyiz. Milletvekillerimiz iletişimi kuruyor.

Önemli olan şu; Türkiye için daha geniş bir birliktelik, beraberlik… Türkiye’yi iki kutuplu bir siyasete hapsetmeyen bir çıkış kapsını biz önemli görüyoruz. Geçenlerde biz Yeniden Refah Partisi’ni de ziyaret ettik. Birçok siyasi parti ile iletişim halindeyiz. Bizim amacımız; Türkiye’yi iki kutup arasına sıkıştırmayacak, nefes aldıracak bir yol. Bunun da geniş bir birlik, beraberlik ile olabileceğini düşünüyoruz. Onun için temaslarımız devam ediyor.”

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ise ‘birleşme’ gündemine ilişkin şöyle konuştu: “Çok sayıda parti aynı damarda siyaset yapıyor. Benim kanaatim, Türkiye’de siyasi dengenin yerine oturması için birbirine benzeyen partilerin birleşmesi lazım. o bakımdan DEVA Partisi’nden bize böyle bir görüşme talebi… Karşılıklı olarak arkadaşlar geldiğinde son derece önemli değerlendirdik. Sayın Babacan’ın birleşme teklifine de kamuoyu önünde de destek verdim.

Benzer şekilde Saadet’le Yeniden Refah’ın da birleşmesi iyi olur. Benzer, milliyetçi eksendeki partilerin birleşmesi, birbirine yakın partilerin birleşip sonra Türkiye’de üçüncü bir alternatife ihtiyaç var…”

Paylaşın

Erdoğan’dan “Enflasyon” Mesajı: Kalıcı Düşüş Trendine Girdik

TBMM Genel Kurulu’nda açılış konuşması yapan Erdoğan, “Önümüzdeki aylarda enflasyondaki düşüş devam edecek ve milletimiz bu düşüşü çarşıda, pazarda, alışveriş sepetinde, mutfağında daha fazla hissedecek. Ekonomi programımız meyvelerini veriyor. Temel göstergelerdeki iyileşmeye paralel olarak risk primi düşüyor. Kararlı duruşumuz sayesinde enflasyonda kalıcı düşüş trendine girmiş bulunuyoruz” dedi.

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM Genel Kurulu’nda açılış konuşması gerçekleştirdi. Erdoğan’ın konuşmasından satır başları şöyle: “Aziz milletim, sayın başkan, değerli vekiller. Sizleri en kalbi duygularımla selamlıyorum. TBMM’nin 28. dönem 3. yasama yılının ülkemize milletimize hayırlı olsun.

Meclis’imizin ilk başkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Kurtuluş Savaşımızın gazi ve şehitlerini saygı ile yad ediyorum. 28. dönem meclisimiz ilk 2 yasama yılında yoğun faaliyet içinde oldu. Şükranlarımı ifade etmek istiyorum. Önümüzdeki yasama yıllarında da meclisimiz özverili yasama yılı geçirecek ve milletin ihtiyacı olan kanunları çıkaracaktır. Hepiniz için hayırlı bereketli, verimli bir yıl olmasını Allah’tan niyaz ediyorum. Arkadaşlarıma başarılar diliyorum.

TBMM, 23 Nisan 1920’de açılmış, milli mücadeleyi sevk ve idare etmiş, istiklal harbimizi zafere taşımız 29 Ekim 1923’te de cumhuriyeti kurmuştur. Türkiye parlamento tecrübesi ile asırlarca birikime sahiptir. Milletimiz Selçuklu’dan günümüze istisnai milletlerden biridir. Meclis’imiz milletimizin hürriyetinin somut nişanesi olarak daima var olacak, nice seneler milletimize alnının akıyla hizmet edecektir.

Meclis’imiz Gazi unvanını bileğinin gücüyle elde etmiştir. 15 Temmuz gecesi Meclis’imiz, işgal kuvvetlerinin hain uşaklarına kahramanca direnmiştir. Bölge ülkeleriyle kıyaslandığında parlamento tecrübemiz oldukça erken başlamıştır. Meclis en kuşatıcı anayasayı yapma kudretine haizdir.

12 Eylül askeri darbesi sonrasında silahların gölgesindeki mevcut anayasa milletimize biçilmiş dar bir gömlektir. İrili ufaklı 20’den fazla değişiklik milletin memnuniyetsizliğini göstermektedir. 82 Anayasası’nın miadı doldu. Büyük hedef ve iddialarını gerçekleştirmemiz yeni uzlaşmacı özgürlükçü sivil anayasa ile mümkündür. Yeni sivil anayasa ihtiyacı kendini günden güne daha fazla belli ediyor. AK Parti ve Cumhur İttifakı olarak kendi hazırlıklarımızı titiz şekilde yapıyoruz. Tüm fikirlere kapımızı kapatıyoruz demek değildir.

Her fikre saygı duyar her düşünceyi dinleriz. Kutuplaştırıcı değil uzlaştırıcı, yasakçı değil özgürlükçü olması temel ve sarsılmaz ilkemizdir. Milleti ve devleti birbirinden ayrı düşünmek mümkün değildir. Devlet milletin üzerimde değildir. Millet de devletsiz ayakta kalamaz. Ne devletimizin zayıflatılmasına ne de milletin ayrıştırılmasına eyvallah etmeyiz. Yeni anayasa devleti ve milleti ayrı yerlere koyan değil devlet ile milleti kucaklaştıran niteliklere haiz olmalı.

Meclis’imizin yeni anayasa için daha fazla gayret göstereceğine inancımız tamdır. Toplumun tüm kesimlerini yeni ve sivil anayasa mücadelemize omuz vermeye davet ediyorum.

Toplumlar ve devletler de bir sisteme, nizama sahiptir. Düzen devletin ve milletin temel direğidir. Düzeni sağlayan kanundur. Bir devleti ayakta tutan adalettir. Milleti huzur içinde tutan adalettir. Devleti her türlü tehditten koruyacak olan adalettir. Çalışanı, sanayiciyi, tüccarı koruyacak olan yine adalettir. Suçlu elini kolunu sallayarak gezerken masum cezalandırılırsa adalet sarsılır. Kolluk kuvvetlerimiz adaletin tecellisi için büyük özveri ile çalışmaktadır. Menfur saldırı ile şehit edilen Şeyda Yılmaz başta olmak üzere tüm şehitlerimize minnet duygularımı ifade etmek istiyorum. Güvenlik güçlerimizi rabbim muhafaza buyursun.

Kanunların kendilerine çizdiği kanunlar çerçevesinde vazifelerini ifa etmeyi sürdürecekler. Kanun ve düzen dışına çıkanlar tereddüt edilmeden yargı karşısına çıkacaktır. Yargı mensuplarının da görevini yerine getirdiğini hatırlatmak isterim. Kanun sınırları kaldığı için kimse yargımızı yıpratmaya kalkışmamalı. Yargı mensuplarımızın tehdit edilmesine hiçbirimiz müsaade etmemeliyiz. Savcı ve hakimlerimizin suçu cezalandırma, karar ve infaz konusunda sıkıntıları varsa şüphesiz bu kanunların konuşulmasını gerektirir. Kanun koyucu ise TBMM’dir. Kanunlarımız infaz ve ıslah konularına eğilmeli milletin taleplerine kulak vermelidir. Meclis’imizin bu konuda daha hassas olacağına inanıyorum. El birliği içinde çalışarak adalet hizmetlerimizin standardını daha da yükselteceğiz.

“Enflasyondaki düşüş devam edecek”

Reform programlarımız meyvelerini veriyor. Gündemimizdeki birçok meseleyi geride bıraktık. Merkez bankası 98.5 milyar dolar olan 156 milyar doları aşarak Cumhuriyet tarihinin en yüksek seviyesine ulaştı. Türkiye’nin artık rezerv meselesi yoktur. Cari açığı sürdürülebilir düzeye çektik. Gayretlerimiz ile 20 milyar dolar altına indi cari açık. İhracat 256 milyar dolar ile rekor kırdı. Turizmde 2023 yılını rekor ziyaretçi sayısı ve gelir ile kapattık. 1 milyon 105 bin ilave istihdam oluşturduk. Milli gelirimiz 1 trilyon doları geçerek 1 trilyon 119 milyar dolara ulaştı.

Kredi notu 3 kuruluş tarafından yükseltilen öteki ülke olduk. Türkiye’yi siyasi sebeplerle anılan gri listeden çıkardık. 114 milyar dolarlık ilave faturaya rağmen mali disiplinden taviz vermedik. Kararlı duruşumuzla enflasyonda düşüş trendine girdik. Gıda enflasyonu 4 yıl sonra aylık bazda negatife geldi. Önümüzdeki aylarda enflasyondaki düşüş devam edecek ve milletimiz bu düşüşü çarşıda, pazarda, alışveriş sepetinde, mutfağında daha fazla hissedecek.

İsrail’in Filistin’deki terör ve soykırım bugünlerde Lübnan’a uzandı. Dün işgal güçleri Lübnan’a karadan girdiğini duyurdu. İsrail bir yandan Gazze’de soykırım yaparken aynı anda bölge ülkelerini kendi ateşine çekmek için her türlü provokasyonu deniyor. Bütün bölgeyi ateşe atmayı amaçlayan Gazze’de 42 bin insanı katleden, şimdi de Lübnan’da katliama başlayan İsrail, dünyadan gereken tepkiyi almamakta. Bunu BM Genel kurulunda da ifade ettim. İsrail, Netanyahu isimli Hitler benzeri kişinin yönetiminde soykırım işlemiştir. Utanç verici bu tabloya rağmen bazı ülkeler İsrail’e destek sağlamaya devam ediyor. Diğer ülkeler de susarak bu vahşete ortak oluyor. Ne yaparsa yapsın İsrail, er ya da geç durdurulacak. Kendini dev aynasında gören hitler gibi Netanyahu da aynı şekilde durdurulacak. Anaların, babaların ahı bu zalimleri rezil rüsva edecektir.

“Siyonist lobinin itibar suikastlarına boyun eğmeyeceğiz”

Bugün batıdakiler başta olmak üzere devletlerin alnına yapışan o kara leke unutulmayacaktır. Halkı Müslüman olan o yöneticiler bu teröre sessiz kalması bir utanç vesilesi olarak asırlarca silinmeden kalacak. Bugün 360 gün oldu soykırım başlayalı. 42 bin kardeşimiz alçakça şehit edildi. İnsanlığa dar tüm değerleri ayaklar altına aldılar. Müslüman ülkeler bir ortak tepki göstermedi. Müşterek bir tavır dahi sergilenmedi. Hamas’ın kabul ettiği ateşkese zorlayıcı hiçbir adım atılmadı. Susmak, bu şebekenin saldırganlığından kurtaramayacak. Bu duygusuzluğun sona ermesi için hakkı savunmaya, zalimler karşısında dimdik durmaya devam edeceğiz. Siyonist lobinin itibar suikastlarına boyun eğmeyeceğiz.

Vadedilmiş topraklar hezeyanıyla hareket eden İsrail yönetiminin, Filistin ve Lübnan’dan sonra gözünü dikeceği yer bizim vatan topraklarımız olacaktır. Netanyahu hayallerine Anadolu’yu da katıyor. Türkiye tarafsız olsun diyenlere, Hamas terör örgütüdür diyenlere sesleniyorum; karşımızda bir devlet değil kandan beslenen bir katil sürüsü var. Karşımızda tüm bölgeyi ateşe atmaya niyetli işgal şebekesi var. Böyle bir katliam şebekesi karşısında zerre vicdan taşıyan kimse sessiz kalamaz. Sessiz kalanlar, yarın çocuklarınızın yüzüne nasıl bakacaksınız. İsrail’in saldırganlığı Türkiye’yi de içine almaktadır. Vatanımız için, bağımsızlığımız için bu saldırganlığa elimizdeki tüm imkanla karşı durmayı sürdüreceğiz.

Bedeli ne olursa olsun Türkiye İsrail karşısında durmaya ve dünyayı da bu onurlu duruşa davet edecektir. Bir insanlık cephesinin kurulması için Türkiye elinden geleni yapacaktır. Sayın Mahmud Abbas bu kürsüden hem sizlere hem dünyaya seslendi. İran’a, Yemen’e, Suriye’ye de saldırıyor. Bu gazi Meclis sadece Türkiye’nin değil dünyadaki mazlum halkların umudu olan Meclis’tir. Çevremizde bir canavar kontrolsüzce büyürken, yanı başımızda sınırlar yeniden çizilmeye çalışılırken Meclisi’miz vakar, sağduyu, uzlaşma içinde yol gösterici olacaktır.”

Paylaşın

İYİ Parti’den Danıştay’a “Parayla Satılan” Vatandaşlıklar İçin İptal Başvurusu

Yabancılara para karşılığı verilen vatandaşlıkların iptali için Danıştay’a yapılan başvuru sonrası konuşan İYİ Parti Lideri Dervişoğlu, “AKP tarafından sığınmacı ve yabancılara dağıtılmış olan 100 binlerce vatandaşlık iptal edilecek, bundan böyle ecdadımızın mücadele cehdi ile kazanılmış Türk vatandaşlığı, döviz karşılığında satılamayacaktır” dedi ve ekledi:

“Son 7 yılda yabancılara 309 bin konut satışı gerçekleşmiştir. İstatistikler bu konut satışlarının en az yarısının vatandaşlık karşılılığında olduğunu ortaya koymaktadır. Gayrimenkul karşılığı vatandaşlık, sadece satın alan kişiyi değil aynı zamanda aile üyelerini de kapsadığından, en az 500 bin kişinin bu yöntemle Türk vatandaşlığına geçirildiği anlaşılmaktadır.”

Dervişoğlu ayrıca, Suriyeli sığınmacılara vatandaşlık verilmesine karşı da Ankara İdare Mahkemesi’nde dava açtıklarını belirtti. Dervişoğlu, “Biz İYİ Parti olarak, Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından kanunlara aykırı olarak Suriyeli sığınmacılara dağıtılmış 238 bin vatandaşlığın tamamının iptali için de hukuki süreç başlatmış bulunuyoruz” diye konuştu.

İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu beraberindeki heyet ile beraber Ankara’daki Danıştay binası önünde basın açıklaması gerçekleştirdi.

Dervişoğlu burada yaptığı konuşmada, para karşılığında yabancılara dağıtılmış tüm vatandaşlıkların iptali için Danıştay’a dava açtıklarını belirterek, “Döviz ve gayrimenkul alımı karşılığında verilmiş vatandaşlıkların tamamı kanunlara aykırıdır. İşte bu sebeple, Türk milletinin hukukunu, Türk vatandaşlığının şerefini ve itibarını korumak maksadıyla; Biz İYİ Parti olarak- para karşılığında dağıtılmış tüm vatandaşlıkların iptali için Danıştay’a dava açmış bulunmaktayız” dedi.

Cumhurbaşkanı tarafından istisnai yollarla dağıtılmış vatandaşlıkların tamamının anayasaya aykırı olduğunu ifade eden Dervişoğlu, şöyle konuştu: “İYİ Parti’nin atacağı bu hukuki adımla, AKP tarafından sığınmacı ve yabancılara dağıtılmış olan 100 binlerce vatandaşlık iptal edilecek, bundan böyle ecdadımızın mücadele cehdi ile kazanılmış Türk vatandaşlığı, döviz karşılığında satılamayacaktır.

Son 7 yılda yabancılara 309 bin konut satışı gerçekleşmiştir. İstatistikler bu konut satışlarının en az yarısının vatandaşlık karşılılığında olduğunu ortaya koymaktadır. Gayrimenkul karşılığı vatandaşlık, sadece satın alan kişiyi değil aynı zamanda aile üyelerini de kapsadığından, en az 500 bin kişinin bu yöntemle Türk vatandaşlığına geçirildiği anlaşılmaktadır.”

Dervişoğlu ayrıca, Suriyeli sığınmacılara vatandaşlık verilmesine karşı da Ankara İdare Mahkemesi’nde dava açtıklarını belirtti. Dervişoğlu, “Biz İYİ Parti olarak, Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından kanunlara aykırı olarak Suriyeli sığınmacılara dağıtılmış 238 bin vatandaşlığın tamamının iptali için de hukuki süreç başlatmış bulunuyoruz” diye konuştu.

Paylaşın

Devlet Bahçeli: Cumhur İttifakı’nı Yaşatacağız

Partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuşan MHP Lideri Devlet Bahçeli, “Hedef alınan milli birlik ve varlığımızdır. Tüm dünya duysun ki ölümüz şehit dirimiz yiğit direncimiz müthiştir. Şansını denemek isteyen varsa buyursun gelsin” dedi ve ekledi:

“Bizi birbirimize düşürmeyi planlayanların boğazına dururuz, durmadık diyelim yağlı urgan olup boğazlarına dolanırız. Fırsat kollayanların kulaklarında bu sözlerimin çınlaması tavsiyemdir. Sakın ola Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu ilkeleri üzerinde tahribatla oynamaya heves edilmesin. Sahte ve sanal gündemlere kaptıracak yakamız yoktur. Saklanıp sinecek korkak bir meşrep bizde yok. Şansınız denemek isteyen varsa buyursun gelsin. İç cephemizi hedef alanlar iyi duysun. Cumhur İttifakı’nı yaşatacağız.”

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, partisinin TBMM’deki grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Bahçeli’nin açıklamalarından öne çıkan bölümler şöyle:

“Siyasette kaçınılmaz yenilgi ve zaferler yoktur. Siyaset, bugünü es geçmeyen, geçmişe yüz çevirmeyen sorumluluk kültürü, mutabakat kümesidir. 28. dönem TBMM’de görev alan her vekilin bu tarihe bağlı olması, vatan ve var oluş borcudur. Bu borç istiklal ve istikbal ödevidir.

Birliğin zayıfladığı dönemlerde felaketlerin yaşandığı görülecektir. Geçmişten istifade ederek geleceğin koordinatlarını çizmek ileri görüşlü toplum ve milletlerin harcıdır. İkinci el inanışların ve yıkıcı düşüncelerin sonu yoktur. Kamplara ayrışmış düşüncelerin ortak geleceğe destek vermesi hayal ötesi durumdur.

Medeniyetler arasındaki sertleşen kutuplaşmanın nedeni hakimiyet ve paylaşım kavgalarının cinnet eşiğine dayanmasıdır. İnsani değerler, insan hak ve hukuku ayaklar altındadır. Bu salgının ülkemizi tesir altına alıyor olması hepimize alarm vermelidir. Yol haritamızı belirlemek varken birbirimizi hırpalamak gaflet ve delalettir. Başka Türkiye yoktur. Gideceğimiz, bir yurt köşesi yoktur.

Bölgesel tehdit dalgaları kıyımıza vuruyor. Türk milleti birbirine sımsıkı sarılmakla mükelleftir. Sadece camilerimizde, düğün alaylarında, cenazelerde değil hayatın her alanında katlanan güncel tehlikelere direniş göstermeliyiz. Bulmaca içindeki bulmacaları çözebilmek, kör labirentlerden sıyrılmak çok cepheli mücadeleden başarılı çıkmak için öz değerlerimiz ile kenetlenmemiz ikamesi olmayacak nitelikte zorunluluktur. Türk milleti büyük ve güçlü bir ailedir.

Operasyon kovanından siyasi menfaat arayışı namuslu insan ve siyasetçi tavrı olamaz. Bu düşüncelerimi hiçbir karşılık beklemeksizin dile getirdiğimi aziz milletim çok iyi bilmelidir. Çağın gerisinde kalmak, gönül köprülerini yıkmak herkesi uyarıyorum ki tarihin harabelerine karışmakla eş anlamlıdır. Güçlenmiş vahşet, küresel sömürgecilik sadece Türk İslam alemine değil beşeriyetin tamamına pusu kurmuştur.

Dünyada gelir adaletsizliği sürerken buna bir de çatışmalar, savaşlar, kaygılı bekleyişler eklenmiştir. İnsani krizler adeta volkan gibi patlamaktadır. Yerküreyi umutsuzluğa sevk eden statükonun köklü tasfiyesi gerekmektedir.

Hedef alınan milli birlik ve varlığımızdır. Tüm dünya duysun ki ölümüz şehit dirimiz yiğit direncimiz müthiştir. Şansını denemek isteyen varsa buyursun gelsin. Bizi birbirimize düşürmeyi planlayanların boğazına dururuz, durmadık diyelim yağlı urgan olup boğazlarına dolanırız. Fırsat kollayanların kulaklarında bu sözlerimin çınlaması tavsiyemdir.

Sakın ola Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu ilkeleri üzerinde tahribatla oynamaya heves edilmesin. Sahte ve sanal gündemlere kaptıracak yakamız yoktur. Saklanıp sinecek korkak bir meşrep bizde yok. Şansınız denemek isteyen varsa buyursun gelsin. İç cephemizi hedef alanlar iyi duysun. Cumhur İttifakı’nı yaşatacağız. Bizde sosyal medya suikastlerine boyun eğecek fıtrat yoktur. Birliğimiz ve beraberliğimiz devam edecek. Devşirilmiş ve ‘DEM’lenmiş fosillere meydanı boş bırakmayacağız.

Savaş çıkacağı kadar çıkmıştır. İsrail kontrolden çıkmıştır. İsrail kontrolden çıkmış haydut devletidir. Ortadoğu’da insanlık can çekişiyor. ABD takviyeli İsrail terör devleti Ortadoğu’nun tamamına musallat olmuş, suikastlarını otomatiğe bağlamıştır.

Savaşın sadece Ortadoğu ile sınırlı kalacağını düşünenler yanılmaktadır. Sürek avı etki alanını genişleterek neredeyse vatanımızın sınırlarına dayanacaktır. İsrail’in sabotajlarının Türkiye’ye mesaj olduğunu inkar etmek söz konusu değildir. Reisi’nin, Haniye’nin, Nasrallah’ın ölümleri birbirleri ile bağlantılı ve vahim olaylardır. Küresel güçler Ortadoğu’ya darbe indirmektedir. BM’nin acilen devreye girip müdahale etmesini bırakın bu takati bile yoktur.

ABD, Birleşmiş Milletler temsilcisi ‘Veto yetkimizi çıkarlarımızı gözetmek için kullanıyoruz’ demişti. Bu ifadeler dayatmadır. Kuvvet kimse ise sözün sahibi odur demektir. Diğer toplumların çıkarı ne olacaktır. BMGK yapısı reforme edilmelidir. Aynı zamanda ülkelerin eşit katılım ve oy hakkının alternatif dünya birliği konusunda çalışmalar hızlanmalı ve dünya 5 ülkenin ağzına bakmaktan kurtulmalıdır.

BM’de haritalarla çıkıp Netanyahu’nun terör devleti kurma çabasına isimlerin başlarında emir, sultan olanların sessizliği nedendir? Ne zaman birlik meşalesi yakılacaktır. Sivil ve masum insanlar ölürken rahat uyku uyumak haram değil midir? İslam ülkeleri nereye gizlenmiştir?

12 Eylül Anayasası’nın yırtılıp atılması, Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifi ile 9. Yargı Paketi’nin kısa sürede yasalaşacağına inanıyorum. MHP ve Cumhur İttifakı, milletimize verdiği sözleri tutulacaktır. İttifakımız Türkiye’nin parlak geleceğinin müjdesidir. İttifakımız, ekonomik ve siyasi istikrarın güvencesidir.

“Halk TV ve CHP ayağınızı denk alın”

CHP’nin Genel Başkanının bir avuç MHP düşmanı ile adliye kapılarında düşüp kalkması tek kelime ile yüzsüzlüktür. Ne kadar Türkiye karşıtı varsa bir olmuş, görülen bir cinayet davası ile MHP’yi şerefsizce suçlamaya kalkmıştır. Bazı parti genel başkanları, kifayetsiz muhabirler ayak üstü mahkeme kurup savcı ve hakim rolüne soyunup arkadaşlarımızı yargılamaya girişmiştir. Azmettirici ve katil arayanlar, timsah gözyaşları ile sabrımızı sınayanlar önce aynaya bakacaklar, şeref ve haysiyetleri el verdiği ölçüde konuşacaklar.

MHP Ankara’da görülen malum davanın duruşmalarını takip etmektedir. MHP’ye Pensilvanya operasyonu çekenlere MHP ve ülkü ocaklarını çiğnetmem. Alayını birden heyecanla beklerim. Mahkeme kararı açıklanmadan, adalet yerini bulmadan, güya ve gıyaben hüküm verenler iftiralarının günahına iki cihanda da katlanacaklar, camiamız bu rezillere hakkını hiçbir zaman helal etmeyecektir.

Özgür Özel sana diyorum; iddiaların da aynen şahsın gibi çürüktür. Siyasi kışkırtmanın figüranı olmak bir hanımefendiye yakışmayacaktır. Herkes haddini bilsin, hudut ihlalinden kaçınsın. Kapımızın önünde baykuş öttürmeyiz, kanat çırpan akbabaların da kanatlarını yolarız. Halk TV ve CHP ayağınızı denk alın. 4 soytarı muhabir ile MHP’yi sorgulayamazsınız.”

Paylaşın

AK Parti’de Kongre Rahatsızlığı: Laf Olsun Diye…

31 Mart’ta gerçekleştirilen yerel seçimlerde ikinci parti konumuna gerileyen AK Parti’de büyük bir değişim beklenirken, yapılacak kongre öncesi il ve ilçe teşkilatlarının büyük çoğunluğunun genel merkez tarafından belirlenmesi, parti tabanında hayal kırıklığı yarattı.

Parti kulislerinde, “Bu durumda kongrelerin ne anlamı kalıyor. Kongrelerde yarış olmuyor, teşkilatlarda bu nedenle bir rahatsızlık başladı. Kongre süreci aslında teşkilatlara bir hareketlilik getirecek umudu vardı. Değişim ve yenilenme umuduyla motivasyon artacak beklentisi vardı. Şimdi çok sayıda il ve ilçedeki atamalar moralleri bozdu. Zaten seçilecek kişi evvelden belirleniyor. Laf olsun diye il ve ilçe kongreleri yapılacak” yorumları yapılıyor.

Gazete Pencere yazarlarından Nuray Babacan, “AKP eski tas eski hamam: Başkanlar belli, şeklen kongre” başlıklı yazısında, AK Parti kulislerinde konuşulanları aktardı. Babacan’ın yazısı şöyle:

“İktidar partisi AKP’de geçen hafta kongre süreciyle ilgili heyecan başladı, demek isterdik ama maalesef öyle olmadı. 21 Eylül itibariyle başlayan kongre sürecinde il ve ilçelerde sıkıntılı bir durum var. Şöyle ki; yüzlerce ilçe ve onlarca ilde başkanlar görevden alınıp, yerine Ankara’dan atama yapıldığı için ‘şeklen kongre’ yapılacak. Sadece Ankara’dan atananlar, kongrede tescillenecek.

Yıllardan beri AKP kongreleri, yarış olmaması, demokratik süreçlerin işlememesi nedeniyle eleştirilir. Ancak bu seferki durum, daha da kötü. AKP kongrelerinde, ilçe ve illerde genellikle yönetim ve delegeler, Ankara’nın istediği biçimde şekillenir, zaman zaman milletvekillerinin ortak istekleri dikkate alınırdı. Ancak bu kez çok sayıda il ve ilçenin yönetimi kongreler başlamadan, Ankara’dan atandı.

Şimdi geriye, Ankara’dan atananların kongre günü tescillenmesi kaldı. Bu da parti teşkilatında ve milletvekilleri arasında rahatsızlığa neden oldu. Parti Sözcüsü Ömer Çelik, “Bu sadece mekanik bir kongre süreci olarak değerlendirilmemeli. Yeni dönemin, yeni ihtiyaçların siyasi ritmine göre neler yapılması gerektiği de bu sürecin içinde olacak” demişti. Ancak yapılanlar tam bir mekanik kongre sürecini gösteriyor.

Şöyle ki; AKP Genel Merkezi, çoğunluğunu Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a danışarak, il ilçe kongreleri yapılmadan atamalar gerçekleştirdi. AKP kulislerine göre yüzlerce ilçe, onlarca ilde başkan ve yönetimler yaz boyunca değiştirildi. Bunlardan bir kısmı basına yansırken, çoğu sessiz sedasız gerçekleşti.

Heyecan kalmadı

Şimdi parti kulislerinde, “Bu durumda kongrelerin ne anlamı kalıyor. Kongrelerde yarış olmuyor, teşkilatlarda bu nedenle bir rahatsızlık başladı. Kongre süreci aslında teşkilatlara bir hareketlilik getirecek umudu vardı. Değişim ve yenilenme umuduyla motivasyon artacak beklentisi vardı. Şimdi çok sayıda il ve ilçedeki atamalar moralleri bozdu. Zaten seçilecek kişi evvelden belirleniyor. Laf olsun diye il ve ilçe kongreleri yapılacak” yorumları yapılıyor.

Anlaşılan, kongreler öncesinde yapılan bu atamalar hevesleri kırmış. AKP’de 21 Eylül 2024’de beldelerden başlayan süreç, ilçe ve il kongrelerine doğru ilerleyecek. 28 Aralık 2024 tarihinde il kongreleri başlayacak. Tüm çalışmalar Mart 2025 tarihinde tamamlanacak. Mayıs’ta da büyük kongre yapılacak.

Önümüzdeki 6 ay, partide değişimin olup olmayacağı, gençlere yer verilip verilmeyeceği, illerde yıpranan, hakkında iddialar bulunan, atalet içindeki kadroların yerine dürüst, temiz ve yeni isimlere öncelik verilip verilmeyeceği görülecek. 2019 yılında Tayyip Erdoğan’ın, “İllerde kanat önderleri kimlerse kadrolarımızı onlarla güçlendireceğiz. Biz yeni Ömerler lazım. Bu Ömerleri bulduğumuzda şu anki konumumuzdan daha ileri bir konuma geleceğiz” sözleri aklımıza geldi.

Parti teşkilatı ve milletvekilleri, tabanda gerekli yenilenmenin yapılmadığı, Ankara’yla ilişkilerini iyi tutanların, yerelde ayrıcalıklı konuma geldiğini, son atamalarla da kongrelerin bir anlamının kalmadığını dile getiriyorlar.

Atama yönteminin tercin edilmesinin nedeninin, kongrelerde yarışın önlenmesi olduğu gibi bir yorum doğru olmaz. Zira AKP’ de önceden belirlenmese bile, Cumhurbaşkanının ve genel merkezin istediğinin dışında isimlerin yarışa katılıp, sonuç alması gibi bir durum söz konusu değil. Dolayısıyla atanan da kongrede aday gösterilen de ‘işaret edilmiş isim’ oluyor. Anlaşılan Ankara, zaten malumun ilanı olan bir durum için kendini yormamış.

Burada önemli olan tabana verilen mesaj. ‘Partinin içinde motivasyon ve heyecan yaratarak, tabandan gelen, çalışan, başarılı olan bir yerlere gelebilir’ mesajı ortadan kalkıyor. AKP’lilerin sitemi de buna.

AKP’nin yeni kongre süreci ve takvimi, bize göre şimdiye kadar yapılanlar arasında en önemlisi. Bu süreçte belirlenecek kadrolar, partinin en geç 2028’de yapılacak seçimlere dönük kaderini belirleyecek. Daha önce de dediğimiz gibi sonraki üç yılın siyasi tarihinde önemli bir kavşak olacak…”

Paylaşın

YRP Lideri Erbakan: Erdoğan’ın Yanında Değiliz

YRP Lideri Fatih Erbakan, seçimlerde aday olmayı düşündüğünü belirterek, “Büyüyoruz diyoruz, Türkiye’nin en hızlı büyülen partiyiz diyoruz. Yeniden Refah Partisi’nin adayı olarak çıkmamız gerek. 2026’da aday olmayı düşünürüm. Halkımız bunu istiyor” dedi.

Yeniden Refah Partisi (YRP) Genel Başkanı Fatih Erbakan, Halk TV yayınına katılarak gündemi değerlendirdi.

Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkanı seçildiktan sonra Yeniden Refah Partisi’nden istifa eden Kasım Gülpınar’a ilişkin değişik duyumlar aldıklarını söyleyen Erbakan, “Tutarsız bir yaklaşım ve dengeli olmayan bir tavır olarak görüyorum. 3-4 ayda böyle bir dönüşüm yaşanması mantıklı değil. Kendisinin bir büyükelçilik veya bir bakanlıkla ilgili düşüncesinin olduğu duyumlarını alıyoruz. Doğruluğunu tam bilemiyorum. Böyle olursa Belediye Başkanlığını da bırakacak ki, büyükelçi veya bakan olsun. Bu kendisi açısından olumlu olmaz” dedi.

Erbakan, “Belediye başkanlarımız siyasi şantaja maruz bırakıldı. Kamu kurumlarıyla, bakanlıkla, DSİ’yle işleri olduğunda sürüncemede bırakıyorlar. Hatta sözlü olarak ‘sen de buraya gelirsen rahat edersin. AK Parti’ye gelirsen işler daha kolay olur’ gibi bir takım teklifler oluyor” diye konuştu.

AK Parti’yle işbirliğine gitmeyeceklerini söyleyen Erbakan sözlerine şöyle devam etti: “Gençler ‘kesinlikle oy vermeyiz’ diyorlar. AK Parti’nin kalesi denilen yerlerden feryatlar yükseliyor. Ülkenin acil olarak erken seçime gitmesi gerekiyor. AK Parti ve Erdoğan’ın yanında değiliz. Vatandaşlar 3-5 sene önce AK Parti ile aranızı bozmayın, Tayyip beye destek olun diyorlardı. Artık bu talep yok. YRP, 6.98 oranına ulaştık. Yüzde 7 seviyesine geldik. 1 milyon üye olunca yüzde 10 aşacağımıza inanıyoruz.”

Meclisteki diğer partilerle grup kurma gündemine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Erbakan şunları söyledi: “Meclis’te bir grup kurulacaksa, bu grup Yeniden Refah Partisi çatısı altında olmalıdır. Yüzde 7 seviyesine geldi. 3 milyona yakın oy desteğiyle seçimlerden çıktık. Türkiye’nin 3 büyük partisi olduk. Olası bir birleşmenin Yeniden Refah partisi çatısı altında olması gerekir.”

Seçimlerde aday olmayı düşündüğünü belirten Erbakan, “Büyüyoruz diyoruz, Türkiye’nin en hızlı büyülen partiyiz diyoruz. Yeniden Refah Partisi’nin adayı olarak çıkmamız gerek. 2026’da aday olmayı düşünürüm. Halkımız bunu istiyor” ifadelerini kullandı.

Paylaşın

İYİ Parti Lideri Dervişoğlu: Erdoğan Aday Olamaz

Gündeme ilişkin basın mensuplarına açıklamalarda bulunan İYİ Parti Lideri Müsavat Dervişoğlu, Erdoğan’ın Anayasanın 101. maddesi uyarınca yeniden aday olamayacağını söyledi.

Erken seçim düzleminde Erdoğan’ın adaylığını yeniden gündeme getirmenin Anayasanın etrafında dolaşmak anlamına geldiğini belirten Müsavat Dervişoğlu, “Biz artık Erdoğan’ın cumhurbaşkanı adayı olmaması gerektiğini anlatıyoruz” dedi.

İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, Ankara’daki gazete ve televizyon temsilcileriyle bir araya gelerek gündemi değerlendirdi. Cumhuriyet’ten Sertaç Eş’in aktardığına göre; Dervişoğlu, Türkiye’nin içinden geçtiği döneme ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı:

“Son 22 yılın izleri ülkemizin hem ekonomik hem de sosyal yapısında derin yaralar açtı. Toplumun her kesimi bu yozlaşmayı derinden hissediyor ama bu süreç aynı zamanda Türkiye’nin de bir yenilenmeye mecbur olduğu gerçeğini açıkça ortaya koyuyor. Ülkece bu tahribatı onarmamız, geleceğimizi sağlam temeller üzerine inşa etmemiz gerekiyor. Bugün eski yöntemlerle geçmişin politikalarıyla ilerlemek ne yazık ki mümkün görünmüyor. Yeni oluşacak dünya düzeninde yer almak istiyorsak ülke olarak da yenilenmek mecburiyetindeyiz.”

Türkiye’nin ekonomik, sosyal ve siyasal alanda köklü bir değişime ihtiyacı olduğunu belirten Dervişoğlu, “Her alanda yeniden yapılanmaya ihtiyacımız var. Bu değişimi başarmanın yolu ise her şeyden evvel yenilenmeye ve yeniliğe açık olmaktan geçiyor. Elbette bu saydığım değişim rüzgârları siyaseti de içine alıyor, onu da kapsıyor. Siyasetin de dönüşümü artık kaçınılmazdır” dedi.

Merkez siyasetin yeniden inşasına yönelik yaptığı çağrıyı anımsatan Dervişoğlu, “Merkez siyaset her zaman makul olanın, ortak aklın ve sağduyunun sesi oluştur. Toplumu kutuplaştıran siyaset anlayışının yerine; birleştirici, bütünleştirici, kavrayıcı bir siyaset anlayışı gereklidir. Benim çağrım Türkiye’nin her bireyinedir. Ortak akılla ve sağduyuda buluşma çağrısından ibaret bir bakış açısıdır” ifadelerini kullandı.

İktidarın yarım ağızla da olsa ekonomik krizi kabul ettiğini söyleyen Dervişoğlu, “Mevcut dengesizliği toplumun kanıksamasının zeminini oluşturdular. Toplumu her çarpıklığı normal karşılar ve kabul eder hale getirdiler. Başka bir ifadeyle hepimizi alıştırdılar” diye konuştu. Dervişoğlu, “Vatandaşı kötüye razı etmeyi başaran AKP’nin siyaseten başarılı olduğunu; fakat iyi olanı doğru bir biçimde anlatamayan, iyilik için rıza üretemeyen muhalefetin de en büyük kaybeden olduğunu itiraf etmem gerekiyor” dedi.

“Erdoğan aday olamaz”

Dervişoğlu, soru üzerine Erdoğan’ın Anayasanın 101. maddesi uyarınca yeniden aday olamayacağını söyledi. Erken seçim düzleminde Erdoğan’ın adaylığını yeniden gündeme getirmenin Anayasanın etrafında dolaşmak anlamına geldiğini belirten Dervişoğlu, “Biz artık Erdoğan’ın cumhurbaşkanı adayı olmaması gerektiğini anlatıyoruz” dedi.

Dervişoğlu, Mansur Yavaş’ın Cumhurbaşkanlığı adaylığına destek verip vermeyeceklerinin sorulması üzerine, “İsimler üzerinden tartışmaya sıcak bakmıyoruz. Bir güreş turnuvasına gittim, gizli görüştüler dendi. İYİ Parti’nin bu konuyla ilgili angajmanı, görüşmesi yoktur” yanıtını verdi.

İktidarın anayasa değişikliği istemlerini de değerlendiren Dervişoğlu, kendilerinin tek adam sistemini tahkim etmeyi hedefleyen bir öneriyi desteklemeyeceklerini dile getirdi. Parlamenter sisteme geçiş önerisi olursa tartışabileceklerini, Meclis’in denetiminin geliştirilmesini tartışabileceklerini belirten Dervişoğlu, “Öneri yok, çözüm değil tartışma aranıyor. Sorunların üstünün örtülmesi bakışı var. Bu, sorunların üstünü örtmeye yönelik yaklaşımlar” dedi.

Kendilerinin tek adam sistemini tahkim etmeyi hedefleyen bir anayasa önerisini desteklemeyeceklerini dile getiren Dervişoğlu, “İmamoğlu’na siyasi yasak tartışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz” sorusuna, “Devam eden dava ile ilgili konuşmak istemem. Eleştirdiğimi yapmak istemem. Adaleti töhmet altına bırakır” diye yanıt verdi.

Paylaşın

Erdoğan’dan Kabine Toplantısı Sonrası Dikkat Çeken Mesajlar

Kabine toplantısı sonrası açıklamalarda bulunan Erdoğan, “Ülkemizin ticari hayatını zehirleyen fırsatçılığa karşı aldığımız tedbirleri masaya yatırdık. Fahiş fiyat artışı yapanlar ile etiket oyunları yapanlara denetimlerimizi daha da sıklaştıracağız. Fiyat köpüğünün yavaş yavaş ortadan kalktığını görüyoruz. Önümüzdeki dönemde bu daha da hızlanacaktır” dedi.

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kabine toplantısı sonrası açıklamalarda bulundu. Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:

“13 Eylül tarihinde mensubu ve mezunu olmaktan her zaman iftihar ettiğim Marmara Üniversitesi Recep Tayyip Erdoğan Külliyesi’ni gerçekleştirdik. Toplam 12 milyar liralık hayata geçirdiğimiz külliyemizin üniversitemize ve tüm öğrencilerimize hayırlı olmasını temenni ediyorum. 1,5 asra yaklaşan tarihinde Türkiye’ye büyük hizmetlerde bulunmuş Marmara Üniversitemize böyle bir eseri kazandırmak şahsım için ayrı bahtiyarlık kaynağıydı. Yeni akademik yılda tüm hocalarımıza ve öğrencilerimize üstün başarılar diliyorum.

Ortadoğu’yu kan gölüne çeviren üst aklın son günlerde Balkanlar’da da toplumsal fay hatlarını karıştırdığını görüyoruz. Biz Balkanlarda özellikle Bosna Hersek’te barış, huzur ve istikrarın korunmasından yanayız. Hassasiyetimizi Demokratik Eylem Partisi Genel Başkanı Bakir İzzetbegoviç’e de ifade ettim. Bundan sonra da Bosna Hersek’in yanında olduğunu sürdüreceğiz.

Son yıllarda bilhassa 15 Temmuz gecesi sergiledikleri yürekli duruş akabinde Diyanet teşkilatımıza yönelik sinsi bir kampanya yürütülüyor. 28 Şubat’tan gayet iyi hatırladığımız faşizan manşetlerin tekrar atılmaya başlanması linç kampanyasının parçasıdır. Manşetleriyle darbecilere selam çakanlar, bugün de 28 Şubat zihniyetini başörtülü, çarşaflı, sakallı, cübbeli diyerek yeniden hortlatmaya çalışıyorlar. Farklı yaşam tarzlarının hayatın bütün alanlarında görünür olmasından rahatsızlık duyuyor, milletimizin bazı kesimlerini adeta öcü gibi göstermeye kalkıyor.

Bu devlet hiçbir ayrım yapmadan tüm kurumlarıyla milletindir. 85 milyonun tamamıdır. İnsanımızın kılık kıyafetinden dolayı devletin belli kurumlarına giremediği dönemler artık sona ermiştir. Başörtü, saç, sakal ve çarşafından dolayı insanımızın ikinci sınıf vatandaş muamelesi gördüğü günler artık mazide kalmıştır. Sırf başındaki örtüsünden dolayı annelerin çocuklarını lojmanlarda ziyaret edemediği, yemin törenine katılamadığı kötü günler artık tamamen geride kalmıştır. Bu makamlarda olduğumuz müddetçe Allah’ın izniyle hiç kimse o kara günleri bir daha geri getiremeyecektir. Hak ve hürriyetlerin vesayet heveslileri tarafından gasp edilmesine kesinlikle izin vermeyeceğiz.

Adalet hizmetlerinde ülkemizi hak ettiği yere getirmek için yoğun gayret sarfediyoruz. 23 yıldır güven veren ve erişebilir adalet hedefimizden asla kopmadık. 9 bin civarında olan hakim savcı sayımız 15 Temmuz ihanetine rağmen yaklaşık 3 kat artışla 25 bini geçti. Nicelikle beraber niteliğin de artırılmasına öncülük veriyoruz. Bu sene uygulamaya geçirdiğimiz yardımcılık müessesesi ile hakim ve savcı adaylarımızın mesleğe daha donanımlı hazırlanmasını amaçlıyoruz. Bağımsız, tarafsız, adil ve etkili yargı sisteminin kökleşmesi için bundan sonra da çalışmayı sürdüreceğiz.

İnfaz sistemiyle ilgili bazı tartışmaları yakından takip ediyoruz. Vicdanları rahatlatacak, devlete olan güveni güçlendirecek cezasızlık algısının önüne geçecek adımları Meclisimiz de işbirliği ile mutlaka ama mutlaka atacağız. Ülkemizi yurt dışında gururla temsil eden müteahhitlerimizi bir kez daha kutluyorum. Çin’den sonra ikinci olduğumuz bu sektörde inşallah gelirlerimizi hak ettiği yere getireceğiz.

Bizim polisimiz, jandarmamız, askerimiz, vatandaşımıza karşı müşfik, suç işleyenlere, suçta kibirlenenlere karşı daima tavizsiz olmalıdır. Vazifesini hakka, hukuka, ahlaka uygun şekilde icra eden tüm güvenlik görevlilerimizin Cumhurbaşkanı olarak her zaman yanındayım.

Liglerimizin başlamasıyla birlikte Süper Lig futbol kulüplerimizin bir kısmını ve TFF yönetimini külliyemizde konuk ettik. Tüm liglerimizde rekabet, centilmenlik ve fair play seviyesi yüksek bir sezon izlemeyi arzu ediyoruz. Tüm yönetici ve sporcularımızdan azami hassasiyet bekliyorum.

BM 79. Genel Kurulu’na iştirak etmek üzere gittiğimiz New York’ta 4 gün boyunca oldukça verimli görüşmeler gerçekleştirdik. İran, Sırbistan, Ukrayna, Maldivler Cumhurbaşkanları, Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı, Arnavutluk, Pakistan, Lübnan, İran, Hollanda, Yunanistan ve Ermenistan başbakanları. BM Genel Sekreteri, UCM başsavcısı ile verimli görüşmelerimiz oldu. BM ile birlikte Türkevimiz de küresel diplomasinin nabzının arttığı merkezlerden biri haline geldi. Böyle bir eseri ülkemize kazandırmanın haklı gururunu yaşıyoruz.

Ana muhalefet partisinin devrik eski genel başkanının Türkevi’nden niye bu kadar rahatsız olduğunu açıkçası anlayamıyoruz. Türkevi 85 milyonundur, 85 milyonun iftihar vesilesidir. Kapısı Türk milletinin her bir ferdine açıktır. Bunda ayıplanacak, eleştirilecek bir durum da göremiyoruz. Türkiye’nin başarılarına sevinmek yerine bundan gocunanları milletimize havale ediyoruz.

BM’deki hitabımda İsrail’in Gazze halkına uyguladığı soykırım başta olmak üzere bölgemizdeki çatışmalara özellikle dikkat çektim. Yine konuşmamızda Türkiye’nin dış politika vizyonuna dair kapsamlı bir ufuk turu yaptık. Yaklaşan kış mevsimi öncesinde insanlık olarak Filistin halkına yönelik yardımlarımızı artırmamız gerektiğini dile getirdim. Aldığımız tepkiler son derece olumluydu. Verdiğimiz mesajlarla bir kez daha insanlığın ortak vicdanına tercüman olduğumuzu gördük. Türkiye özgürlük, adalet, hak ve hakkaniyet için mücadele eden tüm mazlumların küresel platformda sesi haline gelmiştir.

Biz New York’ta iken İsrail, Lübnan’a yönelik saldırılarını daha da artırdı. Aralarında çok sayıda çocuğun olduğu 1000’i aşkın Lübnanlı hayatını kaybetti. Lübnan Başbakanı sayın Mikati ile görüşmemizde Türkiye’nin güçlü desteğinin yanlarında olduğunu çok net söyledim. 30 ton insani yardım Çarşamba günü Beyrut’a ulaştı. Yardımlarımızı güvenlik şartları elverdiği ölçüde devam ettireceğiz. Lübnanlı kardeşlerimizin ihtiyaçları katlanarak artıyor. Şimdiden 1 milyona yakın Lübnanlı sivil yerlerinden edildi. Sivil toplum kuruluşlarımız zor koşullara rağmen sahadalar, insani yardım konusunda ellerinden geleni yapıyorlar.

“İsrail’i ateşkese zorlayacak…”

Biz de diplomatik temaslarda hız verdi. Dışişleri Bakanımız, MİT Başkanımız Bu süreçte aslolan İslam dünyasının tavrıdır. Gazze, Batı Şeria ve Lübnan’da yaşanan zulme en büyük tepkiyi İslam ülkeleri vermelidir. Mazluma el uzatma noktasında bizim tüm dünyaya liderlik yapmamız gerekiyor. Kardeşlerimize biz sahip çıkmazsak başkalarının destek olmasını zaten bekleyemeyiz. İsrail’i ateşkese zorlayacak, ekonomik, ticari ve ekonomik adımlar atılmıyor. Bu atalet karşısında üzüntü duyduğumuzu özellikle söylemek isterim.

Bugün Filistin ve Lübnan’a sahip çıkmak, insanlığa sahip çıkmak, barışa, farklı inançların bir arada yaşama kültürüne sahip çıkmaktır. İsrail nesiller boyunca husumet tohumları serpmekte ona destek verenler bu suça ortak olmaktadır. İsrail sadece uluslararası hukuka olan inancı değil kendisine destek veren ülkelerin itibarını da yok etmektedir. Biz bu zulme, bu barbarlığa asla rıza göstermeyiz. Siyonist lobinin şahsımızı hedef alan hadsizliklerine de boyun eğmeyiz. Bugüne kadar hakkı haykırmaktan çekinmedik, hiçbir zaman da çekinmeyeceğiz. BM Genel Kurulu’nun 1950 tarihli Barış İçin Birlik Kararında olduğu gibi kuvvet kullanma tavsiyesinde bulunma yetkisi süratle devreye alınmalıdır. BM gerekirse güç kullanmalıdır.

İslam alemi ve dünyanın vicdan sahibi tüm ülkeleri bu modern barbarlığa karşı birleşmeye davet ediyorum. Bu ittifak kurulmadığı her gün tehlike daha da büyüyecektir. İsrail’in saldırılarının etkileri katliamı trübünden seyredenlere ulaşacaktır. Müslüman, Musevi, Hristiyan demeden uluslararası toplumu ve İslam alemini harekete geçmeye çağırıyoruz.

Göç yönetimi ile yürütülen çalışmaları kapsamlı şekilde ele aldık. Düzensiz göçü kaynağında engellemeye dönük çabalarımız sürüyor. Ülkemizdeki sığınmacıların güvenli, onurlu geri dönüşüne dair tüm paydaşlarla istişare içinde çalışıyoruz. Bu ülkeye bir daha Boraltan köprüsü utancı yaşatmadan, ülkemizin ticari ve ekonomik çıkarlarına zarar vermeden bu hassas süreci çok boyutlu şekilde yönetiyoruz ve yöneteceğiz. Yeni düzensiz göç akınlarına karşı tedbirlerimizi de sınır ötesinde alıyoruz.

Güneydoğu Anadolu, Doğu Anadolu, Doğu Karadeniz ve Konya ovasına özel olarak odaklanacağız. Burada sulama yatırımlarını tamamlamayı, akıllı tarım uygulamalarına hızla geçmeyi ve turizm gelirlerini artırmayı hedefliyoruz. Özel sektörümüz için yerel kalkınma hamlesi teşvik programını önümüzdeki haftalarda ilan edeceğiz. Ülkemizin ticari hayatını zehirleyen fırsatçılığa karşı aldığımız tedbirleri masaya yatırdık. Fahiş fiyat artışı yapanlar ile etiket oyunları yapanlara denetimlerimizi daha da sıklaştıracağız. Fiyat köpüğünün yavaş yavaş ortadan kalktığını görüyoruz. Önümüzdeki dönemde bu daha da hızlanacaktır.”

Paylaşın

AK Parti’de Üst Düzey İstifa

AK Parti Milletvekili Ahmet Zenbilci, “Bir adli soruşturmada oğlumun da adının geçtiğini büyük bir üzüntüyle öğrenmiş bulunmaktayım” sözleriyle, partisinden istifa ettiğini duyurdu.

Haber Merkezi / Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) Adana Milletvekili Ahmet Zenbilci, sosyal medya hesabı üzerinden, partisinden istifa etti. Zenbilci, istifa açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

“Bir adli soruşturmada oğlumun da adının geçtiğini büyük bir üzüntüyle öğrenmiş bulunmaktayım. Asla tasvip etmediğim bu durum nedeniyle soruşturmanın etkin yürütülmesi ve maddi gerçeğin ortaya çıkarılması en büyük beklentimdir.

Bu sürecin mensubu olmaktan gurur duyduğum partime ve dava arkadaşlarıma zarar vermemesi için partimden istifa ediyorum.”

Ahmet Zenbilci kimdir?

1 Ekim 1966 yılında Adana’nın Kozan İlçesi’nde dünyaya gelen Ahmet Zenbilci, Adana İmam Hatip Lisesinden, sonrasında Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesinden mezun oldu. Ahmet Zenbilci, Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yönetim ve Organizasyon alanında yüksek lisansını tamamladı.

Kültür Bakanlığı Adana İl Müdürlüğünde Memurluğa başlayarak, Müdür Yardımcılığı, İl Müdür Vekilliği yapan Ahmet Zenbilci, TBMM’de milletvekilliği danışmanlığı yaptı. Yerel televizyon ve radyolarda programlar, çeşitli gazetelerde köşe yazarlığı yapan Zenbilci, 2004-2009 yıllarında Sofulu, 2009-2014 Sarıçam belediye başkanı görevini yaptı.

Ahmet Zenbilci, 27 ve 28. dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) Adana milletvekili seçildi.

Paylaşın