Özel’den “Ayağa Kalkma” Eleştirilerine Yanıt: Toplumda Karşılığı Var

Meclis açılışında, Erdoğan salona girdiğinde ayağa kalkma kararını eleştirilere yanıt veren CHP Lideri Özgür Özel, “Biz Erdoğan’la ayağa kalkmadık, biz anayasa yapmak üzere, koalisyon yapmak üzere, uzlaşmak üzere ayağa kalkmadık” dedi ve ekledi:

“Biz Erdoğan’la mücadele ediyoruz. Biz Erdoğan’la mücadelede ayaktayız zaten. Biz Meclis’in açılış günü Meclis’in açılışını yapmasına anayasal görevi gereği gelen kişinin seçmenlerine ve makamına hürmeten ayağa kalktık. Bunun toplumda inanılmaz bir karşılığı var.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, 10 Ekim katliamında yaşamını yitirenler anısına oluşturulan anıtın açılışında katıldı.

T24’ün aktardığına göre; Burada yaptığı konuşmada, “9 yıl sonra siz o güçlü yüreklerinizle o kötülükten bir mevzi daha aldınız. Kötülük geriliyor. Biz kötülüğü hep beraber yeneceğiz. Bunu öyle kaba siyasetle, sözde siyasetle değil hissederek yeneceğiz. Hissederek, şuramızda hissederek yeneceğiz” diyen Özel, şunları kaydetti:

“Çünkü onların kötülüğüne karşı ancak ve ancak sizin yüreklerinizin haklı gücü ve onuru onları yenebilir. Biz yanınızdayız. Olmaya devam edeceğiz. Hep yanınızda olduk, bundan sonra da olacağız. Sizden ilham aldık, almaya devam edeceğiz. Sizden güç alıyoruz, almaya devam edeceğiz. Günü gelince bu kötülüğü bütün mevzilerden söküp atıp, iyilerin iktidarını, onurlu insanların iktidarını, haklıların iktidarını, mağdurların ve mazlumların iktidarını kuracağız. Sonra o kötülerden teker teker hesap soracağız. Ant içiyorum buna. Önünüzde buna ant içiyorum.”

Çıkışta gazetecilerin sorularını yanıtlayan CHP lideri, Meclis açılışında Cumhurbaşkanı Erdoğan geldiğinde ayağa kalkma kararına yönelik gelen eleştirilere şöyle yanıt verdi: “Meselenin özü şudur Türkiye’de cumhurbaşkanlığı makamı gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün koltuğu olarak görüldüğü için ve çekilen acılar sıkıntılar iktidar medyasında yeterince anlatılmadığı için ve inanılmaz bir hegomonik üstten kapsamayan bir dille iktidar medyası kendi seçmeninin uygusunu yoğun bir şekilde manipüle ettiği için CHP ayağa kalkmadığında gittiği bir köy kahvesinde AKP seçmeni de dışarı çıkıyor.

Ben yıllardır bunu sahada tespit eden bir siyasetçiyim. Bu konuda partiyi yönettiğimiz arkadaşlarımızla da, bugün ayağa kalkmayan arkadaşlarla da geçmişte grup başkanvekilliği yaptığımız arkadaşlarımızla da bu zorlukları hep konuştuk. Biz ayağa kalktığımızda AK Parti Sayın Erdoğan’ın şahsına ayağa kalkmak değil cumhurbaşkanlığı makamına ve onu seçen seçmenlere saygımızdan ayağa kalktık bu kadar net.

Bu konuda en ufak bir pişmanlığım yok. Partinin ilk anca yüzde 62’si doğru yaptın diyor dinleyince yüzde 72’si diyor. Diğer seçmenlerle temas edince daha çok. Bu şu anlama gelmez biz Erdoğan’la ayağa kalkmadık, biz anayasa yapmak üzere, koalisyon yapmak üzere, uzlaşmak üzere ayağa kalkmadık. Biz Erdoğan’la mücadele ediyoruz. Biz Erdoğan’la mücadelede ayaktayız zaten. Biz Meclis’in açılış günü Meclis’in açılışını yapmasına anayasal görevi gereği gelen kişinin seçmenlerine ve makamına hürmeten ayağa kalktık. Bunun toplumda inanılmaz bir karşılığı var.”

Paylaşın

Meclis’te İsrail Oturumu: Bilmediğimiz Bir Şeyi Söylemediler

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), Erdoğan’ın İsrail’in Türkiye’ye de saldırabileceğine ilişkin sözlerinin ardından muhalefetin talebi üzerine toplandı. Kapalı oturuma Erdoğan katılmadı.

TBMM Genel Kurul Salonu’na dinleyici ve gazeteci alınmadı. Ayrıca Genel Kurul Salonu’nun yanındaki odalar da oturum tamamlanıncaya kadar kapalı tutuldu. Kapalı oturum tutanakları ve özetleri, 10 yıl sonra yayımlanabilecek. Bilgilendirmenin ardından kapalı oturum sona erdi.

CHP Genel Başkanı özgür Özel, TBMM’de düzenlenen gizli oturum sonrası yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Bilmediğimiz bir şeyi söylemediler. Şüphemiz vardı işsizlik olduğu için insanların geçim sıkıntısı olduğu için 31 Mart’ta milletin sesini duymadan emekçiyi duymadan yaptığı politikalar sandıkta cezalandırıldığı için. CHP 47 yıl sonra birinci parti olduğu için, CHP gücünü koruduğu Erdoğan’ın da partisini toparlayamadığı için işsizliği, yoksulluğu konuşmasın diye ortalığı İsrail saldıracak lafını attı. Bunu konuşturuyor.

Milli güvenliğin milletin yüreğinin beraber attığı konuları tartıştırıyor. Aksini düşünen varsa çıksın anlatsın. Grup başkanvekili, grup başkanı biz dinledik ve Erdoğan’ın bahsettiği tehdide ikna olduk desin.

Türkiye gerçek gündemine dönmelidir. Gerçek gazetecileri gündem manipülasyonundan arınmaya ve gençlerin umutsuzluğunu konuşmaya davet ediyorum. İsrail’e karşı Filistin’e aslan gibi yanındayız. Bilmediğimiz bir şey olsaydı susacak ve destek vereceğiz dedik. Ecevit Kıbrıs Harekatı ile ilgili bilgilendirme yaptı. Demirel dedi ki iktidar muhalefet beraberiz. Aynı tehdit olsaydı ne ben ne de grup başkan vekillerimiz aynı tavrı alırdı.”

Paylaşın

Erdoğan’dan “Sosyal Medya” Çıkışı: Gençlerimiz…

Yükseköğretim Akademik Yılı Açılış Töreninde konuşan Erdoğan, “Milli ve manevi değerlerimiz bu mücadelede en büyük destekçimiz olacak. Tarihini bilen, öz güvenli nesiller yetiştirdiğimiz ölçüde yarınlarımıza güvenle bakabiliriz” dedi ve ekledi:

“Eğitim, milli şuurla desteklendiği oranda başarılı olacaktır. Teröre, uyuşturucuya, alkol bağımlığına, sapkın akımlara, suç çetelerine kaybettiğimiz her gencin vebali hepimizin üzerindedir. Gençlerimizin sosyal medyanın ve dijital mecraların, her türlü melanetin bulunduğu karanlık dehlizlerinde yitip gitmelerine seyirci kalamayız. Üniversitelerin daha fazla sorumluluk alması gerektiğine inanıyorum. Sizlerden ciddi manada destek bekliyoruz.”

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yükseköğretim Akademik Yılı Açılış Töreninde konuştu. Erdoğan’ın konuşmasından satır başları şu şekilde:

“Yüksek Öğretim Kurumu’muzun ve üniversitelerimizin kıymetli yöneticileri sizleri en kalbi duygularımla selamlıyorum. Milletin evine, bu gazi mekana hepiniz hoş geldiniz. Yeni akademik yılın üniversite camiamız için, hocalarımız ve öğrencilerimiz için hayırlı olmasını temenni ediyorum. YÖK’ün ödüllerini tevdi edeceğimiz bilim insanlarımızı ve üniversitelerimizi tebrik ediyorum.

Bizler dünyanın ilk eğitim öğretim merkezlerinin neşet ettiği Anadolu coğrafyasının bin yıllık sakinleriyiz. Avrupa’yı karanlıktan çıkaran Endülüs’tür. İlime, bilime verilen değer ne kadar büyükse bir ülkenin istikbali o kadar aydınlıktır. Bilgiyi üreten merkezler ise üniversitelerdir. Akademiler sadece bilgi aktarım yeri değil aynı zamanda ülkenin ihtiyacı olan fikri değerlendirmenin zeminidir.

Ülkeyi yönetmeyi devraldığımız günden beri gündemimizin başına eğitimi aldık. Çok geniş yelpazede geriye doğru bakınca imkansız gibi görünen nice düzenlemeyi hayata geçirdik. 76 üniversite sayısı 208’e ulaştı. Öğrenci sayısı 2 milyondan 7 milyonun üzerine çıktı. Her ilimize bir üniversite kurduk. Şu anda 81 vilayetimizin hepsinde bir üniversite var. Yüksek öğrenim bütçesini 2,4 milyar lirada 341 milyar liraya getirdik. Yüzde 15 olan yüksek öğretimde net okullaşma yüzde 50’ye ulaştı. Öğretim elemanı sayısı 185 bine çıktı.

Türkiye öğretim elemanı sayısında OECD ülkelerinde 8. sıraya çıktı. Bilimsel yayında 29. sıradan 17. sıraya geldik. Türk üniversitelerine yakışan kısa vadede bilimsel yayınlarda ülkemizin ilk 10’a girmesini sağlamaktır. Teknofest bizleri umutlandırdı. Gençlerimizin ufkuna, azmine bir kez daha yakından şahitlik ettik. Hükümet olarak her daim sizlerin yanında olacağız. 2002’de 16 bin olan yabancı öğrenci sayısı 340 bini geçti.

Faşist çevrelerin propagandasının aksine bu öğrenciler ücretlerini kendileri ödemektedir. Ekonomiye katkısı 3 milyar doları buldu. 15 kat gelir artışı oldu. Buna rağmen ABD, Avrupa ülkelerine göre kat etmemiz gereken ciddi mesafe var. Bu payı daha da artırmalıyız. Öğrencilerimize desteği de göz ardı etmedik. Üniversite içi ya da dışında gösterilerle, kimi zaman şiddet içeren eylemlerle üniversite harçları protesto edilir, marjinal gruplar meseleyi istismar edilirdi. 2012’de harçları kaldırarak çözüm üreten biz olduk.

Katsayı adaletsizliğini ve kılık kıyafet yasaklarını ortadan biz kaldırdık. İkna odalarından geçilerek girilen üniversite utancına biz son verdik. Yurtlar konusunda dünyada eşi benzeri olmayan sistemi ülkemize kazandırdık. Yatak kapasitesi 993’e ulaştı. Yurtları otel konforundaki odalara dönüştürdük. Öğrencilerimize burs ya da kredi sağlayarak ekonomik açıdan destekliyoruz. Üniversitede ideolojik baskı bitti. 28 şubat sürecinin taşları üniversitelerde döşendi.

“Siyonist lobi prestijli üniversiteleri esir aldı”

Yıllarca bize demokrasi dersi verdiler. Pek çok başlıkta ülkemize özgürlük dersi verdiler ama bu ahkamı kesenlerin Gazze konusunda nasıl tavır takındıklarını hepimiz gördük. Gazze soykırımı dünyanın en prestijli üniversiteleri de tahakkümü altına aldığını göstermiştir. Protesto yapan öğrenciler yerlerde sürüklendi, öğretim görevlileri sorguya çekildi. Öğrenciler hayatınız boyunca iş bulamayacaksınız denilerek tehdit edildi. Siyonist lobi prestijli üniversiteleri de esir aldı. Batılı üniversiteler çok kötü bir sınav verdi.

Üniversitelerimizin kanundaki görevlerini yaparken gençlerimizin karakter gelişimini de ihmal etmemesi önemlidir. eğitim ancak milli şuur ile başarılı olacaktır. İyi eğitim almaları kadar vicdanlı, bilinci olmalarını da aynı derecede önemsiyoruz. Son günlerde milletçe yüreğimizi yakan olaylara ahit oluyoruz. Eskişehir’de camii bahçesinde vatandaşlarımıza saldırı oldu, polis memurumuz alçakça şehit edildi.

Cuma günü iki genç kızımız vahşi cinayete kurban gitti. Ailelerine baş salığı diliyorum. Fail de mağdur da gençlerimizden oluşuyor. Bu hadiselerin önüne geçecek adımları atmazsak batılı ülkelerin sorunları ile bizim de yüzleşmemiz kaçınılmazdır. Milli ve manevi değerlerimiz bu mücadelede en büyük destekçimiz olacak. Tarihini bilen, öz güvenli nesiller yetiştirdiğimiz ölçüde yarınlarımıza güvenle bakabiliriz.

Eğitim, milli şuurla desteklendiği oranda başarılı olacaktır. Teröre, uyuşturucuya, alkol bağımlığına, sapkın akımlara, suç çetelerine kaybettiğimiz her gencin vebali hepimizin üzerindedir. Gençlerimizin sosyal medyanın ve dijital mecraların, her türlü melanetin bulunduğu karanlık dehlizlerinde yitip gitmelerine seyirci kalamayız. Üniversitelerin daha fazla sorumluluk alması gerektiğine inanıyorum. Sizlerden ciddi manada destek bekliyoruz.”

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

Hatimoğulları: Ortadoğu Halklarına Emperyalist Bir Dizayn Dayatılıyor

Partisinin grup toplantısında konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, “Filistin’de Lübnan’da ne yazık ki bombalar patlıyor. 100 yıl önce masa başında haritalar çizildi” dedi ve ekledi:

“Dün bir yılını dolduran İsrail’in Gazze’ye dönük saldırılarından yaklaşık 40 bin insan yaşamını yitirdi. Bu bilinen sayı. Bir de bilinmeyen var. Eminiz ki bundan daha çok fazlası var. Filistin’de Lübnan’da yaşamını kaybeden insanları saygıyla anıyorum. Siviller katledildi, topluma dönük inanılmaz düzeyde baskılar söz konusu. Ortadoğu halklarına emperyalist bir dizayn dayatılıyor. Harita yeniden çizilmek isteniyor.”

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Meclis’te düzenlenen haftalık grup toplantısında güncel gelişmelere dair konuştu.

Eylül ayında 34, 2024 yılının 8 ayında ise 261 kadının katledildiğini söyleyen Hatimoğulları “Erkekler bu cesareti nereden alıyor? Erkekler bu cesareti işletilmeyen yargıdan alıyor. Her davanın hafifletici nedenler bulunularak bir şekilde cezasızlıkla sonuçlandırılmasından alıyor. Ağızlarını her açtıklarında kadınları ötekileştiren iktidardan alıyor. İstanbul Sözleşmesinden vazgeçen iktidardan alıyor. 6284 sayılı kanunu iptal etmeyi tartışan iktidardan ve erkek devletten alıyor” dedi.

Hatimoğulları, iktidar ve iktidara yanında yer alan basının bu katliamları sıradan ele aldığını belirterek, “Toplum nezdinde bunları normalleştiriyorlar. Artık yeter. Bir kadının dahi öldürülmesine tahammülümüz yok. Erkek şiddetine karşı önleyici politikalar derhal hayata geçirilmelidir. Yargı erkek yargı olmaktan çıkmalıdır. Cezasızlık sisteminden vazgeçmelidir” diye konuştu.

Başlattıkları Ekmek ve Adalet Kampanyası kapsamında gerçekleştirdikleri buluşmalara da dikkat çeken Hatimoğulları, “Bizler ekmek ve adalet buluşmalarında yaz boyunca sahadaydık. Değerli Eş Genel Başkanımız Tuncer Bakırhan, MYK ve PM üyelerimiz, il ve ilçe örgütlerimiz ile Türkiye ve Kürdistan’ın dört yanına adım adım dolaştık. Gitmediğimiz tarla kalmadı. Mezra, mera her yere gittik. Birçok kesimle sektörden kesimle buluşmalara gerçekleştirdik. İşçi emekçiyle yoksulla çiftçiyle küçük esnafla ev emekçisi kadınlarla ve adalet mağduru her kesimle buluşmalar gerçekleştirdik. Domates, fıstık çay üreticilerinin protestolarına tanıklık ettik. Ev emekçisi kadınların isyanına tanıklık ettik. Yurttaş aç ve yoksul. Bütün bu aylardır devam eden çalışmalarımızdan çıkan özet budur” diye konuştu.

Ekonomik krize de dikkat çeken Hatimoğulları, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bıçak kemikte değil bıçak ilikte. Tablo tam olarak böyle. Domates ve biber bahçede kalmış. Maliyetini kurtarmadığı için üretici bunları toplama gereği bile hissetmiyor. Ankaralı, İstanbullular domatesi 40-50 liranın altında da yiyemiyor. Yani üreten de mağdur, tüketen de.

Zamlar durmuyor. 17 bin TL olan asgari ücretin şu anki alım gücü 12 bin 514 TL’ye düşmüş durumda. AKP iktidarının uyguladığı politikalardan bu sömürücü sistemden dolayı üreten de aç, tüketen de aç. Gelirde, vergide, ücrette adalet yok. Yargıda adalet yok. Özgürlüklerde adalet yok. Bu iktidarın yönetme ehliyeti de yok. Bu iktidar bir an önce gitmelidir. İşçiler, emekçiler, emekliler… Bunları devletin kamburu olarak görmekten vazgeç ey iktidar.

“Ortadoğu’da harita yeniden çizilmek isteniyor”

Filistin’de Lübnan’da ne yazık ki bombalar patlıyor. 100 yıl önce masa başında haritalar çizildi. Dün bir yılını dolduran İsrail’in Gazze’ye dönük saldırılarından yaklaşık 40 bin insan yaşamını yitirdi. Bu bilinen sayı. Bir de bilinmeyen var. Eminiz ki bundan daha çok fazlası var. Filistin’de Lübnan’da yaşamını kaybeden insanları saygıyla anıyorum. Siviller katledildi, topluma dönük inanılmaz düzeyde baskılar söz konusu. Ortadoğu halklarına emperyalist bir dizayn dayatılıyor. Harita yeniden çizilmek isteniyor.

Filistin yakıldı, yıkıldı. Rusya-Ukrayna savaşı devam ediyor. Çin-Tayvan savaşı gündemde. Şimdi İsrail’in Beyrut’a Suriye’ye hatta daha da sınırları genişleterek Irak ve İran’a kadar uzanan saldırılar söz konusu. Bu savaş çok kutuplu dünyada yeni bir paylaşım savaşıdır. Yepyeni bir dünya düzenini yaratmak için yola çıkmış emperyalist güçlerin bölgesel savaşlarıdır. Enerji kaynakları; Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon gaz rezervleri enerji nakil hatları üzerinden dünya yeniden şekillendirilmek isteniyor. Bu nedenle bu savaşlar çıkarılıyor.

Çok daha büyük yıkım, çok ağır bir yıkım dünyanın yer kürenin ortadan kalkması anlamına gelecek büyük bir yok oluşun habercisidir bunlar. İşte nedenle bu hafta yaptığımız Avrupa Konseyi görüşmelerimizde oradaki hükümetlerin temsilcilerine Avrupa Parlamentosu temsilcilerine şu görüşlerimizi ilettik. Bütün Türkiye kamuoyu bilsin. Artık herkesin barış konusunda elini taşın altına koyması gerekiyor. Çünkü nükleer saldırılar karşısında hiç kimsenin, doğanın yaşama şansı kalmayacaktır. Gelin sınır tanımadan evrensel bir barış hareketini örgütleyelim. Dönemin ihtiyacıdır, gelişmelere bağlı olarak bu asli görevimizdir.

Bu tablo içinde Türkiye’nin durumunu hep birlikte değerlendirmek zorundayız. AKP-MHP iktidarı, bugüne kadar dış siyaset ve Ortadoğu politikasını yayılmacı ve Osmanlıcı bir çizgide izledi. Kürt düşmanlığı üzerinden bina etti. Erdoğan, ‘İsrail’in gözü Anadolu’da’ diyor. Bu gerçeklerin altını çizmek zorundayız. Erdoğan ‘one mine’ çıkışıyla ya da BM Güvenlik Konseyi’nde İsrail karşıtı yaptığı konuşmalarla bir yol aldığını zannediyorsa yanılıyor. Bu konuşmalar hamasettir, pratik karşılıkları yoktur.

Biz diyoruz ki halkların Türkiye’de ortak bir yaşam rüyası ortak bir yaşam umudu var. Biz DEM Parti olarak dün olduğu gibi bugün de Türkiye’de halkların birbiriyle dayanışma, barış eşitçe ve kardeşçe yaşaması için çalışmalarımızı yürütmeye devam edeceğiz. Ama şunu söylemeden geçemeyeceğim. Böyle bir niyetleri olduğu halde 3 Ekim’de MGK kararlarının sonuç bildirgesindeki beş maddenin ilk 3’ü Kürtleri daha fazla nasıl öldürürüz, Kürtleri daha fazla döveriz üzerine yazılmış. Bunu da kamuoyu ve kendilerine hatırlatmak isteriz; iç barış ve iç barışın stratejisi böyle mi oluşturulacak?

Türkiye’de Kürt sorunu barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmelidir. Sadece Türkiye’de değil; Suriye’de statü elde etmek üzere olan Kürt halkının statü hakkına dayanışmacı bir çizgi ile yaklaşılmalıdır. Bu Türkiye’nin resmi görüşü olarak da sunulabilmelidir. Barışın bölgede sağlamanın yolunun buradan geçtiğini kimse unutmamalıdır. Bizler bu taleplerimizi yükseltmek için özellikle İmralı’da Sayın Abdullah Öcalan üzerinde yürütülen tecridin kırılması gerektiğini canı gönülden savunuyoruz.

Bunun için de 13 Ekim’de “Abdullah Öcalan’a özgürlük Kürt sorununa çözüm” diyerek Amed’de 10 binlerle mitingde olacağız. Biz Amed’den barışın sesini Ankara’ya İstanbul’a Amed’den barışın sesini Beyrut’a Filistin’e Amed’den barışın sesini Ukrayna ve Tayvan’a kadar ulaştırmak istiyoruz.

Partimiz adına hem iktidara hem de muhalefete soruyoruz; AKP ve ortakları bahsettiğimiz bu tablonun neresindedirler? Ana muhalefet partisi bu tablonun neresinde. Bu sorunların çözümüne nasıl bir programı var? Bunu kamuoyuna açıklamalarını bekliyoruz.

DEM Parti bu tablonun neresinde biliyor musunuz? Dün olduğu gibi bugün de tam da onurlu barış karesinde. Biz bir onurlu barış istiyoruz. Onurlu barışın tesis edilmesi için ödenecek bedel ne ise verilecek mücadele ne ise veriyoruz, vermeye de hazırız. Bu konuda müzakere ve diyalog gerektiren dönemlerde de müzakereye de diyaloga oturmaya da hazırız. Ama şu unutulmamalıdır ki söz de değil özde. Kamera karşısına çıkıp iki söz söyleyerek yetinilmesi değil, tam da çözüme dair bir plan ve programın kamuoyuna açıklanması, böylesi bir programla ortaya çıkılması ve böyle bir somutlukla ancak siyaset konuşulabilir.”

(Kaynak: Mezopotamya Ajansı)

Paylaşın

Özel’den Erdoğan’a İsrail Tepkisi: Ticaret Cayır Cayır Devam Ediyor

Partisinin grup toplantısında konuşan Özgür Özel, “Sana ‘İsrail’e ticareti kes’ dedik aylarca inkar ettin, en son martta ortaya çıkınca ‘İsrail ile ticaret yasak’ dediniz. Bizden gidenlerin çoğu savaş malzemesi, bizim gemilerle gitmiş, Gazze’nin tepesine yağmış” dedi ve ekledi.

“Şimdi yasak olduğu söylenen İsrail ile ticaret de cayır cayır devam ediyor. Fiili durum şu anda şöyle; mal limandan çıkıyor, evraklar kağıt üstünde düzenleniyor, ticaret devam ediyor. Ey Recep Tayyip Erdoğan; Sen mi samimisin biz mi?”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin grup toplantısında konuştu. Özel, konuşmasında şu ifadeleri kullandı:

”Maalesef bugün acı haberlerin hepimizi kahrettiği günlerdeyiz. Öncelikle taziye dileğinde bulunacağım. Milli Görüş Hareketi’nin önemli ismi Recai Kutan için başsağlığı diliyorum. Semih Çelik isimli cani, İkbal Uzuner ve Ayşenur Halil’i katletti, Tekirdağ’da ise Sıla bebek tedavi görürken yaşam mücadelesini kaybetti. Bu yılın ilk 9 ayında 295 kadın hayattan koparıldı. Kadın cinayetlerinin bir rastlantı olmadığını biliyoruz. Şiddeti üreten bu düzenin kendisidir. Failin özelliklerini öne çıkaran ve ilişkiyi magazin malzemesine dönüştüren ifadeler kullanılıyor.

Bu toplum bu hale nasıl geldi? Bu canileri yaratan nedir? Bu siyasi rejim beyanlarla ve rakamlarla görülüyor ki kadınlara iyi gelmiyor. Öyle bir süreçteyiz ki; bu iktidar kadın ve çocukları koruyamadığı gibi olumlu adımlardan da geri adımlar atıyor. 2021 yılında İstanbul Sözleşmesi’nden bir gecede tek imzayla çıkıldı. İstanbul Sözleşmesi, hepimizin gurur duyduğu 2011’de tüm vekillerin coşkuyla oy verdikleri, bundan sonra kadın katilleri iyi düşünsün dediğimiz, kurumların oluşturulmasının, kuralların oluşturulmasının Türkiye’nin tamamının gördüğü bildiği ve birilerinin ayağını denk aldığı bir yıl oldu.

İstanbul Sözleşmesi devlet kararlılığının bir sembolüydü. ‘Devlet bu işe kafayı taktı’ deyip diye düşünüp ayaklarını denk aldılar. Sonra yapılacak düzenlemeler gecikti, yapılan düzgün uygulamadı. Sonra gerici bir kesim, kadını aşağı gören geçmişin domuz bağcıları ortalığı velveleye verdi ‘İstanbul Sözleşmesi’ne hayır’ diye. Sağ partiler bunu meydanlarda bağırınca AK Parti bir avuç oyun peşine düştü. Hepimizin birlikte girdiği sözleşmeden Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla çıktı. Her gün kadın cinayeti işleniyor şu an bu yüzden. Gözleri korkmuyor artık, ‘azıcık yatar çıkarım, af çıkar ben de kaynarım’ diyorlar. Bu bu kadar politik, bu kadar siyasi, bu kadar gerçek bir mesele.

Hepimiz biliyoruz ki sözleşmeden bir imzayla çıkılamaz yani hala yürürlükte. Ama bizim iktidarımızda seçim falan beklemeden bu sözleşme derhal gerçekten uygulanacak. Tayyip Bey’e bir şey söyleyeceğim, asgari ücrete dört kere zam düşünülür dedin, bu yıl ikinciyi bile yapmadın. 17 bin lira asgari ücret verdin, ertesi gün eridi. Depremzedeye söz verip yerine getirmedin. Madem hiçbir sözünü tutmuyorsun şu HÜDA Par’lılara domuzbağcılara verdiğin sözü de tutma o zaman, lanet olsun!

Grubumuz birazdan kapalı oturuma katılacak. Bu ülkenin Cumhurbaşkanı, Meclis kürsüsünden dedi ki; ‘İsrail’in bir sonraki hedefi Türkiye’. Bunu deyip dönüp arkanı gidiyorsun, bu o kadar kolay değil. Kapalı oturumda daha net değerlendirmelerde bulunacağız. Bunun akla yatan tarafı yok. Kahvede biri söylese ‘Deli misin’ denir. Kendi gelmedi. Birazdan iki bakanı gelecek bize bilgilendirme yapacak. Kıbrıs Barış Harekatı’na hareket verildiğinde Meclis acil ve kapalı oturuma çağırıldı. Harekatın fiilen başladığı ilk günün sonunda Meclis bir daha oturuma çağırıldı, bilgilendirildi. muhalefet lideri Demirel, çok açık ve net bilgilendirme yapıldığını ve hükümetin adabına uygun davrandığını söyledi ve yürüdü.

Bu toplantının tutanakları 10 yıl açıklanmayacak. İçeride söylenmeyeni gelip burada ifşa ederiz. Kimse İsrail’in ülkeye saldırması gibi yakın veya orta vadeli bir tehdidi görmezken bir yandan da 22 yıl sonra 31 Mart’ta seçim kaybetmişken, ekonomiyi çözemiyorken, vatandaşa yapılan bütün anketlerde birinci sorun ekonomi, ikincisi işsizlik iken, güvenlik sorunu zirvedeyken ülkenin Cumhurbaşkanı, bu şapkayla parti lideri refleksi gösteriyorsa iş başka. O yüzden dedik kapalı oturumda gel anlat, ikna et ve gereğini yapalım.

Biz 1 yıl önce 7 Ekim akşamı Hamas’ın İsrail’in sivil hedeflerine bombalı saldırı yapmasını kınadık, bu terör eylemi dedik, o günden bugüne ‘Hamas’a terörist mi diyorsun’ dediler. O günden sonra İsrail, kendini savunmak için, meşru müdafaa hakkı diye katliam yapıyor, soykırım yapıyor. 47 bin kişinin canına kastetti, öldürdü onları. Dünya kadar engelli, yaralı bıraktı ardında. Bir yandan da 1967 sınırında başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız Filistin bizim meselemizdir, bizim davamızdır, Deniz Gezmiş’in, Türk solunun davasıdır.

“İsrail ile ticaret de cayır cayır devam ediyor”

Sana ‘İsrail’e ticareti kes’ dedik aylarca inkar ettin, en son martta ortaya çıkınca ‘İsrail ile ticaret yasak’ dediniz. Bizden gidenlerin çoğu savaş malzemesi, bizim gemilerle gitmiş, Gazze’nin tepesine yağmış. Şimdi yasak olduğu söylenen İsrail ile ticaret de cayır cayır devam ediyor. Fiili durum şu anda şöyle; mal limandan çıkıyor, evraklar kağıt üstünde düzenleniyor, ticaret devam ediyor. Ey Recep Tayyip Erdoğan; Sen mi samimisin biz mi?

Ülkede vatandaş ‘İsrail bize saldıracakmış’ diye konuşsun istiyor. Ama hayır, vatandaş internet hızını konuşuyor. Bizdeki internet hızından yavaş bir Bangladeş ile birkaç ülke var. Üstelik buna karşılık maliyet de fahiş düzeyde. Bir aile 2022’de internete 442 lira ödüyormuş,, geçen sene 745, bu sene 2350 lira. Herkes için elzem cep telefonu fiyatları fahiş pahalı. Millet bunu konuşmasın diye ‘İsrail saldıracak’ diyorlar. Bunları yapan da Türk Telekom. Vodafone ile anlaşmışlar, 745 liralık faturayı 2350 lira yaptılar bir anda.

Bunu yapan Mehmet Şimşek değilse Recep Tayyip Erdoğan’dır. Pahalı fatura ödeyen herkesin cebine elini atan Recep Tayyip Erdoğan’dır. Türkiye enflasyonu en yüksek ülkelerden. Baz etkisiyle fiyat düşüyor diyorlar, öyle fiyat düşmez. Enflasyonu düşürmeden fiyat düşmez. Bu konuyu örgütümüzle beraber hem iş insanlarıyla hem esnafla hem ev hanımlarıyla hem asgari ücretliyle konuşmaya ve bu yalanları ortaya çıkarmaya devam edeceğiz.

Esad genel af ilan etti. Cezaevleri boşaldı, suçlar işlenmemiş sayılıyor. Tam Suriye’ye dönecek zaman. ‘Haydi bakalım bunlar memleketine gitsin, fabrikaysa oraya kurulsun ve bizi bundan kurtarın’ denmeli. Türkiye’de bulunan geçici sığınmacıların çalışma izinlerinin 3 aydan 3 yıla çıkarılması kararı alınmış. Allah’tan korkun ya… Türkiye’de üç gençten biri işsiz. Bizim evladımızı istihdama katın. Sığınmacıyı hedef alan bir parti değiliz ama sığınmacı yaratan politikacılara ve Tayyip Erdoğan gibi politikacılara karşıyız. Madem orada şartlar olgunlaştı, genel af da çıktı. Bizim yoksulumuz, bizim işsizimiz bize yeter. Erdoğan’ı derhal Esad ile görüşmeye davet ediyorum.

Bunu sırf İmamoğlu bir gün cumhurbaşkanı aday olursa milletin seçme hakkını elinden almak için yaptılar. Eğer böyle bir davadan siyasi yasak cezası çıkarırsanız bu ülkenin bir hukuk devleti olmaktan çıkmasını tüm dünyaya tescil etmiş olursunuz. Ayağınızı denk alın!

Zor bir konuya geldik. Siyaset zor bir yol. Sen dava arkadaşına bakacaksın, en kötü gününde birbirine tutunacaksın. Akılları sıra ‘genel başkanı yıpratacağız’ diye 18 yaşında bu partiye üye olmuş, liseden beri partili, yıllardır hizmet eden Manisa’nın tam mutabakatıyla… Gülşah Durbay’la biz Manisa’da il 13. 9 oy aldık, 18 aldık, 21 aldık, 23 aldık. Hep beraber yürüdük. Manisa’da bir kişiyi dışarıda bırakmadan kimseyi küstürmeden yüzde 59 oy aldık bu yıl.

Gülşah Durbay, Şehzadeler’i, merkez ilçeyi, daha önce hiç kazanmadığımız ilçeyi, muhafazakar kodların en kuvvetli olduğu ilçesi aslanlar gibi kazandı. Gerçekten utanıyorum. 1 Nisan’da bizi cezalandıracaklardı yapamadılar ya, parti iktidara gidiyor ya akılları sıra genel başkanı yıpratacağız diye 18 yaşından bu yana bu partide olmuş, bu partiye 18 yıldır hizmet eden, Manisa’nın tam mutabakatıyla… Manisa’da ben aday oldum, Gülşah Başkan gençlik kolları başkanıydı. O günden beri bütün Manisa beraber yürüyoruz. 1 vekil vardı 4 vekil yaptık. 10 ay önce yüzde 29 aldık.

Bu seçimde biz yüzde 59 oy aldık. Gülşah Durbay, Şehzadeler’i, merkez ilçeyi, hiç kazanmadığımız ilçeyi, Fatih’in tahta koştuğu ilçeyi dürüstlüğüyle çalışkanlığıyla namusuyla kazandı. Hakikaten zorlanıyorum, bu kadar ahlaksızlığa, bu kadar kitapsızlığa, bu kadar çirkinliğe, bu kadar çirkinliğe… Hani meselenin ucu Atatürk’e verdiğim söz olmasa lanet olsun deyip başka bir şey yapacağım da… Bu yalanı yayan hesaplar Gülşah’ın hastanede yattığı belli günleri ahlaksız bir iftiraya dönüştürdüler.

Partili olmadığı halde bir yerden yüz bulup fırsat yakalayanlar kendine mevki makam bulanlar alnınızı karışlamazsam namerdim! Ne feda edecek Gülşah’ımız, ne sizden korkacak Özgür Özel var. Cürmünüz kadar yer yakarsınız.”

Paylaşın

Her 5 Üniversite Öğrenciden 4’ü Gelecekten Ümitsiz

Üniversite öğrencileri yüzde 73’ü gelecekte iş bulamayacağından korktuğunu ifade ederken, yüzde 81’i ise geleceğinden endişe ettiğini belirtti. Öğrencilerin yüzde 46’sı üniversiteden beklediğini bulamadığını söyledi.

Eğitim Sen Ankara 5 No’lu Üniversiteler Şubesi üniversite öğrencilerinin durumuna ilişkin bir araştırma gerçekleştirdi. Araştırmada farklı üniversitelerden toplam 279 üniversite öğrencisi ile görüşüldü.

BirGün’ün aktardığına göre; Çalışmada en öne çıkan veri ise öğrencilerin yaşadığı gelecek kaygısı oldu. Öğrencilerin yüzde 73’ü gelecekte iş bulamayacağından korkarken yüzde 81’i ise geleceğinden endişe ettiğini belirtti. Çalışmadan öne çıkan sonuçlar şöyle:

Sadece ailelerinin olanakları ile geçimini sağlayan öğrencilerin oranı yüzde 48,6. Öğrencilerin yüzde 14,7’si ise çalışarak geçimini sağlıyor.

Öğrencilerin yaklaşık üçte biri devlet yurdunda kalabiliyor. Bununla birlikte öğrencilerin dörtte üçü devlet yurtlarında odaların çok kalabalık olduğunu belirtiyor. Özel yurtta kalan öğrencilerin yaklaşık yüzde 66’sı yurt ücretini ödemekte zorlanıyor.

Öğrenciler yaşadıkları en önemli ekonomik sorunları şöyle sıralıyor: Yeterli burs olanağının olmaması, aylık gelirin masrafları karşılamaması. Öğrenciler ayrıca ekonomik nedenlerle sağlıklı beslenememe ve sinema/tiyatro gibi faaliyetlere katılamadıklarını belirtiyor.

Üniversitelerin bütçeleri öğrencilere göre yetersiz.

Öğrencilerin neredeyse üçte ikisi aylık geliri ile yeterli ve dengeli beslenemiyor. Ayrıca yüzde 70’i en azından bir ana öğünü atlıyor. Yüzde 56’sı bazen yemek yemediği günler olduğunu belirtiyor.

Öğrencilerin yüzde 73’ü gelecekte iş bulamamaktan korkuyor. Yüzde 40,2’si şehirlerarası bilet ücretleri pahalı olduğu için istediği zaman memleketine gidememekten şikâyetçi.

Öğrencilere araştırmada yaşadıkları psiko-sosyal sorunlar da sorunlar da soruldu. En öne çıkan cevap burada da gelecek endişesi oldu. Öğrencilerin yüzde 81,2’si geleceğinden endişe ettiğini, yüzde 46’sı üniversiteden beklediğini bulamadığını, yüzde 42’si kendini yalnız hissettiğini, yüzde 35’i ise ruh sağlığının iyi olmadığını belirtiyor.

Verilere ilişkin yapılan değerlendirmede “Dolayısıyla üniversite içerisinde öğrencilere psikolojik destek veren birimlerin artırılması, öğrencilerin bu birimlere erişiminin kolaylaştırılması gerekmektedir” denildi.

Paylaşın

Bahçeli’den DEM Parti Açıklaması: Biz Durduk Yere El Vermeyiz

Partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuşan MHP Lideri Devlet Bahçeli, “Biz gelişi güzel, keyfe keder, can sıkıntısından, anlık dürtülerle dümenden ve düzenden el uzatmayız. Biz durduk yere el vermeyiz” dedi ve ekledi:

“Öylesine yerimizden kalkıp da el sıkmanın merakına teşebbüs etmeyiz. DEM’e evvela düşen sorumluluk, uzanan bu samimi elin kıymet hükmünü anlaması, dahası Türkiye partisi olması yönünde bir eşik olarak algılayıp değerlendirmesidir.”

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin haftalık grup toplantısında gündeme yönelik açıklamalarda bulunuyor. Bahçeli’nin açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde:

“Muhterem arkadaşlarım, değerli misafirler, basınımızın değerli temsilcileri, haftalık toplantımızın başında sizleri en kalbi duygularımla birlikte hürmetle selamlıyorum. Toplantımızı takip eden vatandaşlarımızı hasretle selamlıyorum.

Nereye gideceğimizi bilmiyorsak, takip edeceğimiz herhangi bir yolun hiçbir ehemmiyeti yoktur. Esen her rüzgara yelken açarak, her sanal ışığı deniz feneri sanarak güvenli sahillere ulaşmamızın imkanı da yoktur.

Geçmiş yaşanmış, bugün yaşanmakta, gelecek ise irade, istek ve inancın eseri olarak planlanıp yaşanacaktır. Geçmişte siyasetin doğru olması kadar zamanının da doğru olmasına vurgu yapmıştım. Bize göre doğru siyaset, buluşturan, yakınlaştıran, ulaştıran, kavuşturan, kucaklaştıran, kutupları aşındıran ahlaklı siyasettir. Kurşun gibi ağır ortamlarda, tehditlerin kol gezdiği bulanık dönemlerde milli birlik ve dayanışma ruhumuzu diri tutmak doğru siyasetin vazgeçilmez erdemidir. Bu erdeme bağlıyız.

Münasebetlerimizi buna göre kuruyoruz. Sınıflı bir toplum yapısını tamamıyla reddediyoruz. Siyasette hiç kimseyle, hiçbir partiyle kategorik olarak alıp veremeyeceğimiz bir şey yoktur. Siyasi alakamız, sert veya yumuşak tavrımız fikir ve düşünce kapasiteleri ile sınırlıdır. Muhataplarımızın kim olduğundan ziyade ne söylediklerine, neyi hedeflediklerine bakıyoruz.

Dünya görüşleri başka başka olsa da yöre, köken ve siyasi tasavvur farklılıkları zaman zaman ikili veya çoklu diyaloğun üzerini örtse de ilk Meclis’in fedakarlık timsali mebusları bağımsızlık ortak paydasında cesaretle birleşmişlerdir. İlk Meclis’te görev alan her mebusun fikri mazisi, siyasi menşei, şahsi mizacı başka başka olsa da inançları birdi, hedefleri birdi, emekleri birdi, sevdaları birdi.

Gazi Meclis’te o dönem görev alan merhum ve muhterem mebuslar birbirlerinin kökenine, yöresine, anasının diline bakmadılar. Birbirlerinin siyasi meşrebini sorgulamadılar. Birbirlerinin giyimini, kuşamını, feshini, sarığını dert etmediler. Polatlı’dan top sesleri duyuluyorken hesap yapmadılar, makam düşünmediler. Yumruklarını birbirlerine değil, müstevlilere sıktılar. Bilmenizi arzu ederim ki bu sözlerim bir yanda aklımı diğer yanda da vatan sevgisi ile çarpan yüreğimin bastırılmaz sesidir.

Başımızda sınırlar yeniden çizilmeye çalışılırken Meclisimiz uzlaşma içinde hem ülkemize hem de coğrafyamıza yol gösterici olacaktır. İktidar ve muhalefeti ile Meclis’imizin hasımlarımıza korku verecek şekilde çalışması özellikle böyle bir dönemde elzemdir. Siyasi rekabeti dönüştürme teşebbüslerine izin vermeyeceğimize inanıyorum. Bu görüşlere yanlış diyecek siyasi namus sahibi bir milletvekili ya da vatan evladı var mıdır?

DEM sıralarına giderek elimi uzattım. Bu tutumumu önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimleri çarpışması ya da anayasa için cephe genişletme çabası olarak görenler zavallıdır. Uzattığım el milli birlik ve kardeşliğimizin mesajıdır. Uzattığım el ilk Meclis’in ve sayın Cumhurbaşkanımızın isabetli sözlerinin yanan aydınlığıdır. Uzattığım el, gelin Türkiye partisi olun, gelin teröre cephe alın temenni ve teklifidir. Biz, gelişigüzel, can sıkıntısından el uzatmayız. Biz durduk yere el vermeyiz. DEM’e düşen sorumluluk bu samimi elin kıymetini anlaması, dahası Türkiye partisi olması yönünde bir eşik olarak algılayıp değerlendirmesidir.

“Milli güvenlik sorunlarımız katlanmıştır”

Özgür Bey’in özel hayatı ile ilgili iddiaların hiçbirisi siyasetimizin konusu olamaz. Biz CHP’nin siyaseti ile ilgiliyiz. Bunun dışında ne söylenirse söylensin kulaklarımızı kapatmış haldeyiz. Bizim el sıkışmamızı normalleşmeye bağlayan Özgür Bey’in yanıldığı ortadadır. Hiç kimseyle tarla davamız yoktur. Türkiyemiz sınırların haricinden aşırı ve anormal tehdit sarmalındadır. Milli güvenlik sorunlarımız katlanmıştır. Kısır çekişmelerle meşgul olursak sorarım sizlere mahşer günü ne yapacağız?

Böylesi bir karanlık yola çıkarak, felakete kılavuzluk yaparsak bunu tarihe nasıl anlatacağız? Bunun hesabını iki cihanda nasıl vereceğiz? Türk Milleti böylesi bir zilleti asla kabul etmez. Mezhebi, kökeni, yöresi ne olursa olsun hiçbir kardeşim buna razı olmaz. Türkiye bir ve bütün olur, sahnelenmek istenen vandal oyuna gelmez.

Habis ve hain niyet sahiplerini uyarıyorum. MHP ve Cumhur İttifakı, aynı şekilde milyonlarca Türk sevdalısı, bayrağımıza kem gözle bakanların gözlerini oyar. Vatan namustur, millet onurdur. Bunlar üzerinde tartışma yapmak için fırsat kollayanlara bu dünyayı dar etmek bizim için şeref borcudur. Aziz vatan bundan bin yıl önce gerçek sahibini bulmuş, bahse konu mevzu bir daha açılmamak üzere kapanmıştır.

Artık büyük Türk milleti için dönülecek başka bir toprak parçası, başka bir göç güzergahı, başka bir vatan köşesi kalmamıştır. Burasının adı Türkiye Cumhuriyeti, milletinin adı ise Türk Milleti’dir. Ya bu topraklar ve üzerinde yaşayanlar bir ve bütün yaşayacaktır ya da Türk Milleti tarihten silinecektir. Bunun adı tarihi şark meselesidir ve tarafları bellidir. Bugün mesele Beyrut değil Ankara’dır. Gizli gündem Türk vatanıdır. Orta Doğu’da ateşlenen füzelerin, suikastların bir sonraki etabı Anadolu coğrafyasıdır.

İsrail’i durdurmak için acilen kuvvet kullanmak gerekmektedir. BM bu tarihi ve ertelenemez görevi derhal üstlenmek ve katiller sürüsünü cezalandırmak zorundadır. İran’ın fırlattığı füzelerden sonra süreç iyice kızışacak, olası misillemelerle yangın Orta Doğu’nun bacasını iyice saracaktır. İsrail şu anda İslamiyet’e ve hatta insanlığa savaş açmıştır.

TBMM’de İsrail saldırıları ve bölgesel gelişmeler kapsamında bugün öğlenden sonra yapılacak kapalı oturum yerinde bir karardır. İsrail üzerimize gelirse, ülke içinde örtülü-açık operasyonlara heves ederse bin pişman edileceğini yedi düvel unutmamalıdır. Türkiye bunu yapacak güç ve kuvvete sonuna kadar sahiptir. Mesele milli onur ve güvenlik meselesidir. Bir olmalıyız.

Ülkemizde her gün yenisine şahit olduğumuz cinayet, taciz vakalarının gittikçe yaygınlaşması toplumsal endişeyi tırmandırmaktadır. Psikopat bir cani tarafından İstanbul’da peş peşe işlenen cinayetler, Beyoğlu’nda taciz olayı, Sıla bebeğin hayatını kaybetmesi milletimizi derinden yaralamaktadır. Şiddete karşı sıfır toleransla muameleden başka seçeneğimiz kalmamıştır. MHP AR-GE çatısı altında şiddetle mücadele için saygın uzman akademisyenlerden teşekkül eden bir komisyon kurduk. Bu kısa zamanda çalışmalarını yapacaktır.

Şiddet karşısında sessiz kalamayız. Haz arayışı, hayata yüklenen anlamın kilidi haline gelmiştir. Bugün yaşanan değerler erozyonundan dolayı kocaman evlerin içine küçük aileler bile sığmamaktadır. Çok insan olmasına rağmen insanlık azalmıştır.

Uyuşturucu kullanım yaşı oldukça düşmüş, okul önlerinde uyuşturucu çeteleri yuvalanmıştır. Seri ve sert önlemler almalıyız. Bu felaketin püskürtülmesi için ele ele vermek, milli ve manevi ortak paydada tek yürek halinde kenetlenmek hepimizin omuzlarına binen görevdir. Gerçek hayatı yapanlarla hukuku yapanlar aynı kişilerdir. Cezasızlık şikayetleri genişlerse, suçluların tahliyesi sıradanlaşırsa, yapanın yaptıkları yanına kar kalırsa, herkes kendi ölçüsünde adaleti sağlamak peşine takılacaktır.”

Paylaşın

DEM Parti, Bahçeli’nin “Barış” Çıkışına Temkinli: Süslü Sözlerin Karşılığı Yok

Bahçeli’nin “barış” çıkışını değerlendiren DEM Partililer, “Somut adımların atılması kritik. Pratik ve samimi adımlar atılmalı, sadece süslü sözlerle bu mesele çözülemez. Hukukun üstünlüğü konusunda kararlı duruş sergilenmeli, aksi halde toplumda bir karşılık bulmaz” diyorlar.

Ankara, 28’inci Yasama Dönemi’ne hızlı bir başlangıç yaptı. Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) sıralarına giderek DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan ile tokalaşması ve ardından söylediği, “Yeni bir döneme giriyoruz. Dünyada barış isterken, kendi ülkemizde de barış olmalı” sözleri, siyasetin öne çıkan başlıklarından biri.

Bahçeli’nin bu beklenmedik çıkışını değerlendiren DEM Parti yetkilileri, temkinli bir yaklaşım sergiliyor ve yeni bir dönemin başlaması için somut adımların atılması gerektiğine dikkat çekiyor.

DEM Parti yetkilileri, Bahçeli’nin bu çıkışını genel olarak olumlu karşılasa da, “yeni dönem” söylemi hakkında nihai kararın zamanla şekilleneceğini ifade ediyor. Parti kurulları, konuyu Merkez Yürütme Kurulu’nun (MYK) 19 Ekim’de yapacağı toplantıda detaylı şekilde ele alacak.

Artı Gerçek’ten Seda Taşkın‘ın görüştüğü bir partili, Ortadoğu’da artan savaş ve çatışma ortamına dikkat çekerek Türkiye’nin kritik bir yol ayrımında olduğunu belirtti. Aynı partili, “Türkiye’nin bu süreçte çok fazla seçeneği yok. İktidar bugüne kadar şiddet politikasını tercih etti. Ancak, bu yolda devam etmenin getireceği riskler de aşikar. Kürtlerle barışmadan ve Kürt sorununu çözmeden bölgesel risklerle başa çıkma şansı bulunmuyor. Yapılması gereken, Kürtlerle barışmaktır” dedi. Bahçeli’nin söylemlerini “yeni bir senaryonun işareti” olarak değerlendiren yetkili, “Barış mı yoksa şiddet politikası mı tercih edilecek, bunu zaman gösterecek” diye ekledi.

Yeni yasama döneminde gündeme gelmesi beklenen önemli başlıklardan biri de yeni anayasa olacak. DEM Parti, bu konuda görüşmelere açık olduğunu ancak belirli koşullarının bulunduğunu vurguluyor. Partililer, demokratik ve çoğulcu bir anayasa talebinin öncelikli olduğunu belirtirken, bunun yanında somut adımların atılmasının önemine işaret ediyor. Bir partili, “Somut adımların atılması kritik. Pratik ve samimi adımlar atılmalı, sadece süslü sözlerle bu mesele çözülemez. Hukukun üstünlüğü konusunda kararlı duruş sergilenmeli, aksi halde toplumda bir karşılık bulmaz” dedi.

Paylaşın

Özel’den Erdoğan’ın “İsrail’in Sonraki Hedefi Biziz” Sözlerine Tepki

Erdoğan’ın “İsrail’in bir sonraki hedefi biziz” sözlerine tepki gösteren CHP Lideri Özgür Özel, “Kimse bizi İsrail tehdidiyle korkutup, televizyonlarda savaş konuşturup, yoksulluğu, emekliyi, asgari ücretliyi, depremzedeyi, çiftçiyi, işçiyi konuşmamamızı beklemesin” dedi.

CHP’nin talebinin ardından katıldığı canlı yayında konuşan TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “İsrail, Lübnan’dan sonra gözünü topraklarımıza dikecek” sözleri sonrası Meclis’in 8 Ekim Salı günü toplanacağını duyurdu.

Gazete Duvar’ın aktardığına göre; Meclis’in İsrail tehdidini kapalı oturumla gündeme almasına ilişkin Hatay’ın İskenderun İlçesinde yaptığı açıklamada değinen CHP Genel Başkanı Özgür Özel, şu ifadeleri kullandı: “Yarın Mecliste bizim çağrımızla bir gizli oturum yapılacak. Sebebi şu, ülkenin Cumhurbaşkanı hepimizin gözünün içine baka baka, Meclisin kürsüsünden dedi ki ‘İsrail’in bir sonraki hedefi biziz.’ Bu olacak bir iş değil. Bunu şöyle yapıyorlar.

Bir Türkiye, İsrail’den çok güçlü bir devlettir. İki Türkiye, İsrail’e karşı dünyadaki üye olduğu bütün yapılar tarafından korunmak, sahip çıkılmak zorundadır, başta NATO olmak üzere. Ayrıca bu memleket öyle Netenyahu’nun kendi halkının bile yaka silktiği birinin tehdidine cevap vermeyecek, ondan korkacak durumda değildir.

Bunu herkes bilir. Ama Cumhurbaşkanı diyor ki, ‘Bir sonraki hedefi biziz.’ Ona ne Netenyahu cesaret edebilir, ne dünyanın en akılsızları buna kalkışabilir. Ama bir şey var. Bir korku yaymak, o korkuyla insanları ‘Evet açsın, yoksulsun, işsizsin ama tehlike büyük. İsrail saldıracak, beni desteklemelisin’ demekse hesap işte bu parti bu numarayı yutmaz, geçmişte yaptığı oyunlara gelmez.”

“Kimse bizi İsrail tehdit ile korkutup…”

“O yüzden yarın Meclise çağırdık, ‘Kapalı oturum yap’ dedik. Kendi gelmiyor, gelmeli, gelmeliydi. Bakanları geliyor, gelsinler, en doğru bilgileri versinler” diyen Özel, şu ifadeleri kullandı: “Eğer yarınki oturum, 10 yıl gizliliği var, yarın bize İsrail saldırısının kapıda olduğunu, bir sonraki hedefin Türkiye olduğunu anlatırlarsa gereğini yaparız, susarız.

Ama yarın sakın ha sakın yarın bildiklerimizi bize anlatıp havanda su dövüp, ‘Tehlike var, olabilir’ deyip bu Meclis kürsüsünden Cumhurbaşkanı ağzıyla söylenen lafın altına tane tane doldurmazlarsa, evet oturum gizli, söyleneni söyleyemem ama söylenmeyeni ifşa ederim. Kimse bizi İsrail tehdit ile korkutup televizyonlarda savaş konuşturup yoksulluğu, emekliyi, asgari ücreti, depremzedeyi, çiftçi, işçiyi konuşmamamızı beklemesin bunun hesabını çok ağır sorarız.”

Paylaşın

MHP İle DEM Parti Komşu Oldu

TBMM Genel Kurulu’nda, İYİ Parti’nin bir sıra kaybetmesi sonrası yapılan yeni düzenleme ile DEM Parti ve MHP eskisi gibi tekrar komşu oldu. Saadet Partisi, İYİ Parti, MHP, DEM Parti, CHP ve AK Parti.

MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin, TBMM Genel Kurulu’nun açılış töreninde DEM Grubu’nu ziyaret ederek selamlaşması çok konuşulmuştu.

TBMM’de 28. Dönemin 3. yasama yılında geçtiğimiz yıl olduğu gibi Genel Kurul oturum planı değişti.

Partilerin seçimlerde çıkardığı milletvekili sayılarına göre düzenlenen TBMM Genel Kurulu oturum planı, geçtiğimiz yıl Saadet Partisi’nin Gelecek Partisi ile oluşturduğu Saadet Grubu nedeniyle değişmişti. Bu defa ise oturum planı İYİ Parti’de yaşanan kan kaybından dolayı oldu.

İYİ Parti, 2023 seçimlerinde çıkardığı 43 milletvekilinden 13 tanesini kaybetti.

Gerçek Gündem’in haberine göre; bu kan kaybı İYİ Parti’nin TBMM Genel Kurulu’ndaki yerini de etkiledi. Daha önce 3 sıra sandalyeye sahip olan İYİ Parti, bir sırasını MHP’ye devretmek zorunda kaldı. Böylece MHP, oturma planında tekrar üç sıra koltuğa sahip oldu.

TBMM Genel Kurulu’nun açılış töreninde DEM Grubu’nu ziyaret ederek selamlaşan MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin bu tavrı çok konuşulmuştu. TBMM Genel Kurulu’nda yapılan yeni düzenlemede ile de DEM ile MHP eskisi gibi tekrar komşu oldu.

TBMM Başkanlığı, yeni oturum planına göre Saadet Partisi’ni en küçük siyasi parti grubu olarak en başa alınırken, sırayla İYİ Parti, MHP, DEM, CHP ve AKP şeklinde oturup sıralaması yaptı.

Paylaşın