Dervişoğlu’ndan Bahçeli’ye “Abdullah Öcalan” Tepkisi

İYİ Parti Lideri Müsavat Dervişoğlu, Devlet Bahçeli’nin Abdullah Öcalan’a yaptığı çağrıya tepki göstererek, “Terörist başından hüküm bekleyene devlet değil, gaflet ve dalalet denir!” dedi.

İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, İmralı Cezaevi’nde tutuklu bulunan PKK lideri Abdullah Öcalan’a, “Türkiye’ye getirilirken her türlü hizmete hazırım diyen terörist başı buyursun terörün bittiğini, örgütünün tasfiye edileceğini tek taraflı ilan etsin” çağrısında bulunan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye tepki göstererek, “Terörist başından hüküm bekleyene devlet değil, gaflet ve dalalet denir” ifadelerini kullandı.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, DEM Parti’lilerle tokalaşması sonrası başlayan “yeni çözüm süreci mi geliyor” tartışmalarına tepki gösterdi.

DEM Parti’nin “İmralı muhataptır, bir süreç başlayacaksa İmralı oradadır” çağrısının ardından Bahçeli, “DEM Parti’nin iradesini İmralı’ya rehin bırakması siyasetin doğası ve ahlakıyla bağdaşmayan, hür ve bağımsız siyaset yapısıyla uyuşmayan ilkelliktir. Türkiye’ye getirilirken her türlü hizmete hazırım diyen terörist başı buyursun terörün bittiğini, örgütünün tasfiye edileceğini tek taraflı ilan etsin. Ama devletin terörle masaya oturmasını hiç kimse hiçbir şart altında beklemesin, aklından dahi geçirmesin. Hodri meydan” dedi.

Ne olmuştu?
İsrail’in 7 Ekim 2023’te başlattığı Gazze operasyonunun ardından Lübnan’a yönelik kara harekatına girişmesi, İran ile İsrail arasında yaşanan gerginlik ve bölgesel savaş söylemleri, siyaset kulislerini hareketlendirdi.

Erdoğan, 1 Ekim’de TBMM’nin yeni yasama yılı açılışında yaptığı konuşmada, İsrail – Hamas savaşı ve Lübnan’a sıçrayan saldırılarla ilgili değerlendirmelerde bulunarak, “İsrail’in Gazze’de yürüttüğü soykırım bugünlerde Lübnan’a uzandı. Dün işgal güçleri Lübnan topraklarına karadan girdiğini duyurdu. İsrail’in bir sonraki hedefi Türkiye’dir. Bu niyetini de çeşitli vesilelerle ifşa etmektedir” dedi.

Erdoğan, aynı konuşmasında, “iç cephe” vurgusu yaparak, “Fitne girişimleri karşısında millet olarak, 85 milyon olarak ‘iç cephemizi’ sağlam tutmaya gayret ediyoruz. Bugün, İsrail saldırganlığı karşısında, içeride ve dışarıda çatışma alanlarının değil, uzlaşma alanlarının öne çıkması gerekiyor” ifadelerini kullandı.

Erdoğan’ın açıklamalarına paralel olarak, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de yeni yasama yılı açılışında sürpriz bir hamlede bulundu ve DEM Parti sıralarına giderek, milletvekilleri ile selamlaştı.

Bahçeli, DEM Parti’li vekillerin elini sıkmasıyla ilgili, “Yeni bir döneme giriyoruz. Ülkemizde barışı sağlamak lazım” diyerek, “Uzattığım el milli birlik ve kardeşliğimizin mesajıdır. Uzattığım el gelin Türkiye partisi olun gelin teröre cephe alın gelin bin yıllık kardeşliğimizde kenetlenin teklifidir. Biz gelişi güzel keyfe keder, can sıkıntısından anlık dürtülerle dümenden el uzatmayız. Biz durduk yere el vermeyiz. Öylesine yerimizden kalkıp da el sıkmaya teşebbüs etmeyiz. DEM’e düşen sorumluluk uzanan bu samimi elin kıymet hükmünü anlaması dahası Türkiye partisi olması yönünde bir eşik olarak algılayıp değerlendirmesidir” açıklamasında bulundu.

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları ise Bahçeli’nin tokalaşma jestini ve açıklamalarını, “Bu konularda atılacak adımları biz de izleyeceğiz hep beraber. Buradaki normalleşme midir, iç barış mıdır; kavramı, ismi ne olursa olsun somut olması gereken şey Türkiye’deki bütün bu sorun zincirinin çözümüne dair sağlıklı bir politik programın ortaya çıkması gerekiyor” şeklinde değerlendirdi.

Paylaşın

CHP’de “Erken Seçim” Talimatı: Hazırlıkları Tamamlayın

Giderek derinleşen ekonomik krize karşı sokaktan yükselen erken seçim talebi CHP MYK’nın gündemine taşındı. Parti yönetimi, olası bir erken seçime karşı yol haritasının hızla hazırlanması yönünde görüşünü partililere iletme kararı aldı.

CHP Lideri Özgür Özel, kurmaylarına örgütlerle koordineli çalışmaları yönünde uyarılarda bulundu. Bu kapsamda, olası bir erken seçim ihtimaline karşı hazırlıkların hızla tamamlanması gerektiği vurgulandı.

BirGün’den Mustafa Bildircin’in haberine göre; CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısında, “Erken seçime hazırlanma” mesajı verdi. CHP’nin, 31 Mart 2024 Yerel Seçimleri’nin ardından, “Sahil bölgelerine sıkışan parti” görünümünden çıktığının altını çizen Özel, “Bu bilinçle hareket ederek Türkiye’nin yedi bölgesinde ayak basmadık yer bırakmayacağız” diye konuştu.

Gezinin çok önceden planlandığı ancak Özgür Özel’in ayağının kırılması nedeniyle ertelenmek zorunda kalındığı kaydedildi. Türkiye’nin yedi bölgesinde de belediyesi olan CHP’nin, kent gezilerini sürdüreceği ifade edildi.

Türkiye’de giderek derinleşen ekonomik krize karşı sokaktan yükselen erken seçim talebi de CHP MYK’nın gündemine taşındı. Parti yönetimi, olası bir erken seçime karşı yol haritasının hızla hazırlanması yönünde görüşünü partililere iletme kararı aldı. CHP lideri Özel, kurmaylarına örgütlerle koordineli çalışmaları yönünde uyarılarda bulundu. Bu kapsamda, olası bir erken seçim ihtimaline karşı hazırlıkların hızla tamamlanması gerektiği vurgulandı.

Edinilen bilgiye göre, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in Doğu kentlerine yapacağı gezi de CHP MYK’da gündeme geldi. Özel’in, Mardin, Batman, Şırnak, Hakkari, Van ve Diyarbakır’ı da kapsayan çok sayıda Doğu kentini ziyaret edeceği bildirildi.

Anayasa değişikliği

İktidarın gündemindeki Anayasa değişikliği de MYK masasına yatırıldı. AKP’nin DEM Parti başta olmak üzere, muhalefetle temasına mesafeli yaklaşılması gerektiğinin değerlendirildiği toplantıda, “CHP’nin Anayasa değişikliği şartı bellidir. Anayasa değişikliği için önce mevcut Anayasa’ya uymak gerekmektedir. CHP’nin Anayasa değişikliğinde AKP ile yan yana gelmesi mümkün değildir” yaklaşımının sürdürülmesi benimsendi. .

CHP Lideri Özel, Ekrem İmamoğlu’na yönelik devam eden ve siyasi yasak riski içeren dava süreciyle ilgili de kurmaylarıyla bilgi paylaştı. Bu kapsamda MYK üyelerinden olası bir siyasi yasak durumunda uygulanacak yol haritasına yönelik görüşleri alındı. TBMM 28’inci Dönem Üçüncü Yasama Yılı açılış töreninde yaşanan tartışma da MYK’da gündeme geldi.

CHP’de yüzde 38 olarak ölçülen, ‘‘Erdoğan’ı ayakta karşılamaktan memnun olmayanların’’ oranının doğru iletişim ile düştüğü belirtildi. Müzakere sürecinin mücadeleye engel olmadığı görüşünün öne çıktığı MYK toplantısında, ‘‘AKP’den kopan seçmen kararsızlar havuzuna dahil oluyor. Kararsızları, CHP’ye kazandırmak zorundayız. Bunun da yolu, CHP’yi canavarlaştıran anlayışa karşı diyalog yolunu açık tutmak’’ görüşü dile getirildi. CHP Parti Sözcüsü Deniz Yücel, MYK toplantısı devam ederken kameraların karşısına geçti.

Paylaşın

Bahçeli’den Çok Sert “Anayasa” Tepkisi

Partisinin grup toplantısında konuşan Bahçeli, Anayasanın ilk 4 maddesi hakkında yapılan açıklamalara ilişkin, “Anayasanın ilk dört maddesiyle meselesi olanların Türkiye Cumhuriyeti ile meselesi vardır ve bizim de onlarla görülecek hesabımız olacaktır” dedi.

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Bahçeli’nin açıklamalarından öne çıkan bölümler şöyle:

İsrail: BM aciz, atıl ve korkaktır. BM Güvenlik Konseyi kahredici sessizliğe gömülü vaziyettedir. İslam ülkeleri 3 maymunu oynama tavrını terk etmek zorundadır. Akan kana seyirci kalınamaz. BM derhal kuvvet kullanmalı, suçlular cezalandırılmalıdır. İsrail’in savaşı bölgeye yayma hedefleri, Lübnan’dan sonra Suriye’yi işgal hayalleri Türkiye Cumhuriyeti ve mazlum milletler aleyhine çok ciddi bir güvenlik tehdididir. Sınırlarımıza dayanması muhtemel olan siyonist saldırganlığın ve arkasındaki küresel saldırganlığın asıl hedefi bellidir. İhmaller ve kayıtsızlık ağır bedellere kapı aralayacaktır. ”

Normalleşme: CHP yönetiminin sessiz, ikircikli ve iltihaplı siyaseti tehlike verici boyuttadır. Mahalle yanarken CHP’nin havanda su dövmesi ayıplı bir siyasetin ucuz numaralarından başka bir şey değildir. Kimse unutmasın ki hakiki normalleşme 1999 yılında kurulan MHP ile DSP’nin koalisyon hükümetinde buluşmasıdır. Ucuz normalleşme teklifleri bize kalırsa maksatlıdır, nihayet bu mevzu 25 yıl önce samimi tokalaşma ile zaten halledilmiş ve yeni normal tezahür etmiştir. Normalleşme takıntısı içinde olanlara diyorum ki geçin bunu, siyasi tarihimize bakın.

Geçtiğimiz hafta Salı günü Meclis Genel Kurulu’nda yapılan kapalı oturumdan hemen sonra Özgür Bey’in açıklamaları ucuz olmasının yanı sıra ileri derecede sorumsuzluk ve savrukluktur. Özgür Beyin yanından hiç ayırmadığı eski büyükelçinin sözleridir. İsrail’in misyon temsilcisi gibi konuşması mankurtluk değilse müptezelliktir. CHP’nin durduğu yer Türkiye’nin milli hedefleri ile bir ve aynı değildir. Huylu huyundan vazgeçmez ancak biz yine de CHP’den umudu kesmeyeceğiz. Türkiye’nin yanında yer alacağı günleri sabırla bekleyeceğiz.

Filistin: Muhatap ülkeler yeter ki gölge etmesinler, yeter ki kapatsınlar gözlerini ezcümle görsünler kahramanlığı. Türk mü yaman siyonist eşkıyalık mı tüm dünya şahit olsun. Sadece Ortadoğu değil, dünyanın geneli bıçak üstündedir. Lübnan’da bulunan vatandaşlarımızın başarılı tahliyesi de teselli eden bir gelişmedir. MHP, hem içimizde hem de dışımızda barış havasının egemen olmasını iliklerine kadar arzulamaktadır. Çatışmanın sonu yoktur, savaşın galibi yoktur.

1967 sınırları temelinde bağımsız, başkenti Doğu Kudüs olan Filistin devleti mutlaka tanınmalıdır. İsrail ile Filistin arasındaki iki devletli çözüm dışında bir yol yoktur. Siyaset, etrafı kordonla çevrilmiş ring alanı, siyasetçiler de boksör değildir. Mesele biz olmanın emsalsiz sırrına erişmektir. Her şey Türkiye içindir. Önce ülkem milletim sonra partim ve ben anlayışı bizim siyasetimizin omurgasıdır. 29 Ekim’den itibaren Erzurum’dan başlayacak ‘Bir ve beraber hilale doğru Türkiye toplantılarımızın’ ilhamı da siyasetimizin müessir atılımıdır.

Türkiye Cumhuriyeti muazzam bir halk hareketidir. Devlet milletleşmiştir. Devlet millettir, millet de devlettir. Devlet ülkesi ve milleti ile bir ve bütündür. İkisini çatıştırmak fahiş bir yanlıştır ve demokrat yobazların handikapıdır. Devleti milletten ayırmak su katılmamış bölücülüktür.

DEM Parti: Yeri gelir elimi uzatır müşterek ve milli değerlerde toplanma çağrısı yaparım, yeri gelir başımı uzatır şehadet şerbetinden kana kana içerim. Ancak bu elin yanlış yorumlanmasını, açılan kollarımın ihanet saklanacağı ithamını affetmem. 1984’ten beri devam eden PKK terörünün nasıl bir yıkıma yol açtığını en iyi bilenlerdeniz. Terörle siyaset arasında bağlantı yoktur. Devletin terörle masaya oturmasını kimse beklemesin.

Devlet terör örgütüyle müzakere etmez kıran kırana mücadele eder. Bu elin yanlış yorumlanmasını asla affetmem. Uzattığım el hesapsız, samimi ve iyi niyetli bir eldir, Türkiye’de, Türk milletinde birleşelim tebliğidir. Günlerdir uzattığım elden farklı sonuçlar çıkarıp, uyduruk yorumları yapanlar yanlışın pençesine düşmüşlerdir. Elimi vatan ve devlet için uzattım. Elimizi bir süreç için değil, kardeşlik için uzattık.

Hodri meydan; kana değil, kardeşliğe susadığını göstersinler. CHP yönetimi cevap versin, 4 parçalı Kürdistan’ın kurulmasından yana mısınız değil misiniz açıklayın da görelim. Türkiye’ye getirilirken ‘her türlü hizmete açığım’ diyen teröristbaşı çıksın terörü bitirdiğini ilan etsin.

Başka Türkiye yoktur. Hakkari de bizim İzmir de bizimdir. Trabzon da bizim, Mardin de bizimdir. Millete hürmet var mı ona bakarız. Gün birleşme günüdür, gün dayanışma günüdür. Bizim gönlümüzde herkese yer vardır. Bu topraklara vatanım diyen herkese ocağımız açıktır. Bu bayrak benim diyen herkese kapımız açıktır.

Anayasa: İlk 4 madde Anayasa’nın varlık teminatıdır. Devletin ülkesi, milleti yoktur diyenlere sesleniyorum; devletin ülkesi vardır o da Türk vatanıdır. Devletin milleti vardır o da Türk milletidir. Devlet ülkesel bir birliktir. Anayasanın ilk 4 maddesini sulandırmak gizli saklı emellerin tezahürüdür. Buna izin veremeyiz. Mevki ne olursa olsun hiç kimseye eyvallah edemeyiz. Anayasanın ilk 4 maddesiyle meselesi olanların Türkiye Cumhuriyeti’yle meselesi vardır. Bizim de onlarla görülecek hesabımız olacaktır.”

Paylaşın

Şimşek’ten “Savunma Sanayii Fonu” Yorumu: Çelik Kubbe İnşa Edilecek

Savunma Sanayii Destekleme Fonu’na (SSDF) ilişkin açıklamada bulunan Mehmet Şimşek, “Zor bir coğrafyadayız, caydırıcılık gücünü artırmalıyız. Savunma sanayii projelerine ek kaynak sağlamak zorundayız” dedi ve ekledi:

“Savunma projelerine kaynak gerekiyor. Savunma Sanayi fonunda ciddi şekilde para veriyoruz. Bu sene 165 milyara çıkarttık. Birçok yerden öneri alındı. Ekonomi kurmayları ile çalışıldı. Parti grubumuz bazı konuları tekrar değerlendirebilir.”

Mehmet Şimşek, açıklamasının devamında, “Bu paket tamamen savunmaya kaynak için hazırlandı. Bu paket tamamen Savunma Sanayi Fonu’na gidecek. Bütçe açıklığını azaltmak için yapılmış bir paket değil. Paketin bir kuruşu bile bütçeye girmeyecek. Savunma sanayi bizim için çok önemli. Bu fona Hazine’nin herhangi bir müdahalesi yok” ifadelerini kullandı.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, NTV’de ekonomi gündemine ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Şimşek’in açıklamasından satır başları şöyle:

“Enflasyon: Hizmet enflasyonu hala yüzde 73’e yakın, hizmet enflasyonu düşmeye başladı ancak bütün dünyada atalet yani katılık içeriyor. Bu da yavaş olmasına neden oluyor. Temmuz ayında yüzde 25’lik üst limiti kaldırdık.

Enflasyon farkını yansıtmaya çalışıyorlar. Kiralarda yüzde 120’ye yakın kiralarda artış var. Benzer durum eğitimde de var. Hizmetler enflasyonu zamanla gelirler politikasına daha güçlü yön verecek. Hizmetler enflasyonunda birkaç tane husus olmasaydı bugün belki enflasyon hedefimize çok daha yakın olacaktık.

Bu tartışmalara çok saygı duyuyorum. Enflasyonu düşürmek hiç kolay değil. Kolay olsaydı yapılabilirdi. 50 yıldır kronik bir enflasyon var. Enflasyonda düşüş var. Bizim program hedeflerimiz iddialı, tabi ki piyasa temkinli. Enflasyonda hedeflerimizi önünde sonunda tutturacağız. Tutturmak için ne gerekiyorsa yapacağız.

Siz birkaç yıl boyunca yüzde 25’lik bir limit koyarsanız tabi ki 12 aylık enflasyonun üzerinde sözleşmeler olur. Konut arzını artırmaya devam edeceğiz. Milletimizin önceliklerine odaklanıyoruz hükümet olarak artırmak zorundayız. Gıda arzını artırmamız lazım. Birinci önceliğimiz tarımda sulama, gıdayı iletirken lojistiğini de sağlayacağız.

EYT: Ben bunu söylediğimde kızıyorlar ama. Geçen sene seçim öncesinde EYT hayata geçirilmiş. Önemli bir gündem maddesi haline getirilmiş ve EYT hayata geçirilmiş. EYT’nin bu sene milli gelire oranı yüzde 2. Bütçede çok yoğun bir çaba içindeyiz.

Yapısal reformları gündemimize aldık. Birincisi hasılat tespiti ikinci izaha davet müessesi. Son 5 yılda lüks araç alanlardan tutun tekne alanlara kadar. Aylık harcaması 5 milyon TL’den fazla harcaması olanları takibe aldık.

Deprem harcamaları hariç bütçe Meclis’e götürülür ve Meclis onaylar. 10 yıllık ortalama sapma yüzde 1 düzeyinde.

Kamuda Tasarruf: Kamu maliyesinde duruş çok ciddi bir şekilde dezenflasyonu destekleyici hale gelecek. Hiçbir bakanlık kendisine verilen bütçenin üzerine çıkamayacak. Araç kiralamalarda yüzde 15’lik bir düşüş var. Kısa vadede makroekonomik bir istikrar programı orta vadede bir dönüşüm programı.

KKM 59 haftadır kesintisiz düşüyor. 100 milyar dolarlık düşüş ve net rezervlerindeki iyileşme ile birlikte 200 milyar dolarlık Türkiye’nin bilançosunda iyileşme var.
Arzulardık ki hedeflerimize ulaşalım yıl sonunda.

Savunma Sanayii Destekleme Fonu: Bu paket tamamen savunma sanayi fonuna ayrılmak için yapıldı. Deprem sonrasında vergi verilmiş ancak bunlar bir deprem fonunda toplanmamış. Dolayısıyla deprem olduğunda da buradan değil bütçeden harcama yapılmış.

Vatandaşın zerre kuşkusu olmasın bu paketin bir kuruşu bile bütçeye gelmeyecek. Etrafımızda savaş var, bizim caydırıcılık gücünü artırmamız bu ülkenin korunabildiğini göstermemiz lazım. Para harcamamız lazım. Başka yerden alın diyebilirler, biz zaten bütçede EYT ve depremi yönetmeye çalışıyoruz.

İki seçeneğiniz var ya borçlanacaksınız gelecek nesillere faiz yükü vereceksiniz ve bu milletimizin lehine değil. Diğer seçenek ise kendi kaynaklarımızla kendi yağımızda kavrulmamız. Bu işlemler üzerinden bir çaba var ve bu çabanın tamamı savunma sanayiine gidecek. 3 bin 500 firma var sadece 2 firmayı siyaseten adres göstermek çok yanlış.

Başkanlık sisteminde bütçe hariç Meclis’e yasa teklifi götürmez. Eleştirilere de kulaklarımızı tıkayamayız. Havuza öneriler gelmiş Yüce Meclis’e sunulmuş. Meclis gelen değerlendirmeleri dikkate alır.”

Paylaşın

Fatih Erbakan, Anayasa’daki Laiklik Maddesini Hedef Aldı

YRP Lideri Fatih Erbakan, “Anayasa’da laiklik kavramına açıklık getirilmesi gerekeceğini düşünüyoruz. İnanç özgürlüğünü kısıtlamaya yönelik, zaman zaman din düşmanlığı olarak ifade edilen bir silah haline getirilmeye kalkışılıyor. Laikliğin anlamını açıkça yazalım. Bunu hukukçular, akademisyenler konunun uzmanları tanım haline getirecektir” dedi ve ekledi:

“Laikliğin devlet tarafından uygulanması demek, her inanca sahip insanın, inancını yaşamasına devlet müsaade eder, engel olmaz, kısıtlamaz. Bütün inanç sahibi olan vatandaşlara eşit mesafedir, ayrıcalık yapmaz, şeklinde tanım yapılabilir. 28 Şubat’ta hafızalarımızda acı hatıralarımız var. Tekrar değişik görüşe sahip bir siyasi hareket iktidara geldiği zaman o dönemdeki şekliyle uygulamaya kalkabilir, bu her zaman risktir. Biz bunu güvenceye alalım.

Bütün inanç sahiplerine eşit mesafede olması devletin ve inanç sahipleri inancının yerine getirmesine engel olmayacak şekilde yerine getirilmesi. Bu olduktan sonra 3 madde ile sorun olmaz. Yeni sistemde yetkiler son derece yüksek, bu yetkilerle değişik görüşe sahip kimsenin Cumhurbaşkanı olması halinde tekrardan sıkıntı yaşanmaması adına, yoğurdu üfleyerek yemekte fayda var.”

Yeniden Refah Partisi (YRP) Genel Başkanı Fatih Erbakan, Habertürk TV‘de gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Erbakan’ın açıklamalarından satır başları şu şekilde:

“Türkiye’nin şu anda en acil konusu anayasa değişikliği görüşüne katılmıyoruz. İktidardan ayrışıyoruz. Ekonomik sıkıntıların en önemli gündem maddesi olduğunu görüyoruz. Beyin göçü, işsizlik, sokaklarda işlenen şiddet, cinayetler, mültecilerle ilgili sorunlar, 15-30 yaş arası gençlerimizin üçte birinin ne okuyan ne çalışan durumda olması. Kamuda yapılan israf konusu, paylaşımda adaletsizlik meselesi.

Bunları çözmek için anayasayı değiştirmeye gerek yok. “Bunlarda anayasa bizim elimizi bağlıyor” denecek durum yok. Anayasa iktidar tarafından Türkiye’nin öncelikli meselesi olarak gündeme getiriliyor. Değişecek ise bizim söyleyeceğimiz kuvvetler ayrılığının tesis edildiği sisteminin gelmesi, TBMM’nin güçlendirilmesi. Daha demokratikleştirilmiş veya iyileştirilmiş başkanlık sistemi diyoruz.

Meclis’te güvenoyu ve gensoru mekanizmalarının verilmesi. Kabineyi oluşturacak bakanların seçilmiş kişilerden oluşturulması, yasama noktasında meclisin gücünün devam etmesi. Kuvvetler ayrılığı, HSK, Yargıtay, AYM gibi üyelerin belirlenmesinde daha demokratik hale getirilmesi. Anayasa’da laiklik kavramına açıklık getirilmesi gerekeceğini düşünüyoruz. İnanç özgürlüğünü kısıtlamaya yönelik, zaman zaman din düşmanlığı olarak ifade edilen bir silah haline getirilmeye kalkışılıyor. Laikliğin anlamını açıkça yazalım. Bunu hukukçular, akademisyenler konunun uzmanları tanım haline getirecektir.

Laikliğin devlet tarafından uygulanması demek, her inanca sahip insanın, inancını yaşamasına devlet müsaade eder, engel olmaz, kısıtlamaz. Bütün inanç sahibi olan vatandaşlara eşit mesafedir, ayrıcalık yapmaz, şeklinde tanım yapılabilir. 28 Şubat’ta hafızalarımızda acı hatıralarımız var. Tekrar değişik görüşe sahip bir siyasi hareket iktidara geldiği zaman o dönemdeki şekliyle uygulamaya kalkabilir, bu her zaman risktir.

Biz bunu güvenceye alalım. Bütün inanç sahiplerine eşit mesafede olması devletin ve inanç sahipleri inancının yerine getirmesine engel olmayacak şekilde yerine getirilmesi. Bu olduktan sonra 3 madde ile sorun olmaz. Yeni sistemde yetkiler son derece yüksek, bu yetkilerle değişik görüşe sahip kimsenin Cumhurbaşkanı olması halinde tekrardan sıkıntı yaşanmaması adına, yoğurdu üfleyerek yemekte fayda var.

Bir an önce paylaşımda adalet sağlansın, yargıda adalet sağlansın diyoruz. Anayasa değişebilir ama bu kadar öncelikli ve elzem halde gündemi meşgul etmesi, şu an için uygun bir davranış değil. Anayasa çok değişikliğe uğradı, yamalı bohçaya döndü. Ama bu anayasa konusu iktidar tarafından gündemi domine etmeye yönelik olarak kullanıldığını seziyorum. Bu nedenle bunları söylüyorum.

“Çözüm süreci mi, farklı bir süreç mi?”

Sayın Cumhurbaşkanı çok tecrübeli bir siyasetçi. Daha önceki siyasi hayatındaki hamlelerinde, attığı adımlarında siyasi bir taktiğin olduğunu da gördüğümüz için burada da siyasi görüşü barındırdığını düşünüyorum. Birliğimizin, beraberliğimizin güçlendirilmesi, iç ve dış tehditlere karşı siyasi partilerin birlikte olması son derece güzel. Diyalog ortamı, istişare, müzakere güzel.

Biz Yeniden Refah olarak siyasete nezaket getireceğiz diye dile getirdik. Bunun olmasından rahatsız olmuyoruz. Böyle bir iklim olması. Sayın Bahçeli’nin DEM Partili milletvekili ile tokalaşması. Sayın Cumhurbaşkanının yumuşama mesajları güzel. Burada bir siyasi düşünce olabileceğini düşünüyorum. Cumhur İttifakı’nın kaybettiği Kürt seçmeni oyların tekrardan alınmasına yönelik bir hamle olduğunu tekrarlıyorum.

Bir adım atıldı. Bunun arkasından da diğer adımların gelmesi muhtemel. İktidar burada nasıl tavır takınacak. Çözüm süreci mi, farklı bir süreç mi? Sadece DEM Parti ile anayasa değişikliği için birliktelik mi? Ne kast edildi? Şu an için bilemiyoruz.

Bunu rahmetli Erbakan hocamız 50 sene anlattı. O zamanlar çok yakınlarından bile yadırgayanlar oldu. ‘Erbakan hoca İsrail’i takıntı haline getirmiş diyenler oldu’ ama şu anda haklı çıktı. Arz-ı mevud haritası bizi de doğrudan ilgilendiriyor. Biz de bu Erbakan hocamızın uyarılarıyla, eğitim, fikirleriyle büyümüş insanlar olarak böyle bir tehdit olduğunu görüyor ve inanıyoruz. Sayın Cumhurbaşkanı bu noktada haklı. Gerekli tedbirlerin alınması lazım. Geç kalınan noktaları oldu. Sayın Cumhurbaşkanının dediği gibi Lübnan’a geldiğinde arada 200-300 km. kalıyor. Kudüs’ün merkez olduğu tek dünya devletini gerçekleştirip dünya hakimiyetine ulaştırmak hedefi.

Bu meselelerin bu noktaya gelmesinde AK Parti iktidarın maalesef bu tehlikeyi artıracak adımları oldu. Irak’ın işgalinde Türkiye’nin ABD’nin yanında yer alması. İncirlik üssünün kullandırılması. Esad’ın elinin zayıflatılması, Suriye’nin bu hale gelmesi yanlış politikaların sonucu. Kaddafi’nin devrilmesinde operasyona destek olundu. Bu noktada bütün yanlışlardan dönülsün diye kendileri ile bir araya gelirken dış politika ile ilgili birtakım maddeler koyduk. D-8 organizasyonunun canlandırılması ve asıl hedef olan D-60 hedefi.

Son Gazze’deki katliamlar karşısında ısrarla, inatla Türkiye’nin ticareti devam ettirmesi seçimden önceki dönemde. Mayıs ayında durdurulduğunun açıklanması. Bu gibi bir ayrışma oldu. Yeniden Refah Partisi’ne oylar şunun için geldi; milletimiz değişim arzusuna girdi. Ekonomi alanda sıkıntılar oldu. Erbakan Hoca’nın 54. hükümetti icraatlarını milletimiz hatırlıyor. Belediyelerde yapıan icraatlar hatırlanıyor. Milli görüşe gitmemiz için Yeniden Refah Partisi’ne gitmek gerekir dedi halkımız.

“Filistin’in bu kadar çeliğe ihtiyacı olabilir mi?”

11 ay katliam devam ediyor. ‘Biz oradaki Filistinli kardeşlerimize gönderiyoruz, ticareti kestik’ diyorsunuz. Filistinli kardeşlerimize göndermeye devam edilseydi. Aylarca yalanlıyorsunuz, arkasından doğrudan doğruya devletin kurumların da bu ticaretin içinde olduğu ortaya çıkıyor. Şu anki pozisyon Filistin’e gönderiliyormuş gibi yapılarak İsrail’e gönderilmesi. Bu konuda somut, delile dayalı açıklama bekliyoruz. Filistin’e çelik ihracatımız artıyor. Çelik ihracatımız artmış. Filistin’in durumunu göz önünde bulundurduğumuzda çelik ithalatına ihtiyacı olabilir mi? Çimento ihracatımız artmış. Şu anda devam ettiğinden ciddi şüphe duyuyoruz. Açıklama bekliyoruz ama o açıklama gelmiyor.

Filistin’e gitmek konusunda önümüzdeki günlerde bir adım atılır. 7 Ekim yaşanan katliamdan sonra Avrupa Müslüman Forumu ve Yeniden Refah şemsiyesi altında sempozyumlar yapıldı. Bir farkındalık oluşturulmasına yönelik. Şanlıurfa ve Konya’da Gazze’yle ilgili mitinglerimiz gerçekleşti. Gençlik kollarımızın ortaklaşa düzenlediği miting ve yürüyüşler yapıdı. Burada asıl mesele yaptırım ortaya konması. Bunu sağlayacak olan iktidardır.

En son Cumhur İttifakı’nın üyelerinden HÜDAPAR Genel Başkanı sayın Yapıcıoğlu çok önemli bir noktaya parmak bastı. Azerbaycan petrolünün Türkiye üzerinden İsrail’e gitmesi. Böyle bir insanlık dışı katliamın olduğu noktada bizim üzerimizden petrolün gitmesi kabul edilecek bir şey değil.

HÜDAPAR dahi engelleyin diyor ama maalesef adım atılmıyor. BM’de yapılan konuşmalar güzel ama icraata baktığımızda gereken adımlar atılmıyor. Filistin’le ticaretin bu derecede patlamasının izahı lazım. Hayatın olağan akışına aykırı bu. Özellikle Kürecik üssünün kapatılmasını çok sık dile getirdik. Amerika bugün asker, diplomat, başkanı ve istihbaratı ile bu katliama destek olan ülke. Biz neden kendi topraklarımızla radar üssü ile İsrail’e katkı sağlayalım?

Üzülerek ifade ediyorum bir gerekçeye bağlayamıyoruz. Bir somut sebep, gerekçeyi kendisinin de ortaya koyabildiğini düşünmüyorum. ‘İlçe kongreleri yapılacaktı bize bilgi verilmedi’ dedi. İl başkanımızla veya teşkilatımızla sorun yaşansa bile doğrudan bize ulaşıp, ‘böyle bir sorun var sizin desteğinizi bekliyorum’ diyebilirdi. Bizim genel başkan yardımcılarımız, il başkanımız kendisiyle temas kurdu. Doğrudan bize ‘ayrılmak istiyorum’ demesi zor. En son ‘halka soracağız’ dedi. Halka sordu, halk da yüzde 79 oranında ‘hayır istifa etme’ dedi. Biz de bir miktar şaşkınız. Orada belediyede AK Parti’nin yönetiminin gitmesi ve yerine başka yönetimin gelmesi için bir konsensüs oluştu. Burada oylar ‘burada iktidar partili belediye başkanı olmasın’ diye verilmiş.

AK Parti seçimlerde ciddi bir oy geçişinin olduğunu gördü. Yeniden Refah Partisi’nin belediye seçimlerinde yüzde 7’ye ulaşması AK Parti yöneticilerini endişelendirdi. Havayı değiştirmek ve Yeniden Refah’a darbe vurmak için çok uğraştılar. Valiler, kaymakamlar dahil olmak üzere. Mobbing diye adlandırabileceğimiz uygulamalar. Bu arkadaşlarımız seçim döneminde bize gelmişti.

Önemli kısmı AK Parti’den aday olamadıkları için YRP’den aday olmuşlar. Bizim üyelerimiz günlük ortalama 1000 üye kaydıyla artmaya devam ediyor. 6 ayda 100 bin civarında yeni üye kazandık. Günde 1000 demek yılda 360 bin demek. 1 milyon üye hedefine ulaşmak için hummalı çalışmamız var. 1 milyon oy demek 6 milyon oy demek. Bu da yüzde 10’un üzerinde oy demek. 8-10 belediye başkanının gitmesi mesele değil dolayısıyla.

Sayın Davutoğlu ziyaret gerçekleştirdi, biz de iadei ziyaret gerçekleştirdik. Sayın Babacan da ziyaret gerçekleştirildi. Meclis çalışmalarına daha etkili katılmak bakımından görüşme oldu. Şu an için verilmiş bir karar henüz yok. Yetkili kurumlarımızla görüşüyoruz. Biz Meclis’te beraber grup oluşturma konusunda, partilerin birleştirilmesi sözkonusu değil. Birkaç hafta içinde netleşir. Bütün arkadaşlarımızın fikirlerine değer veriyoruz. Şu anda net bir noktada değiliz.”

Paylaşın

Erdoğan, “Yeni Anayasa” Çağrısını Yineledi

Kabine toplantısının ardından açıklamalarda bulunan Erdoğan, “Tüm siyasi partilerin yeni anayasa çağrımıza yapıcı cevap vermelerini samimiyetle temenni ediyoruz” dedi.

Anayasa’nın ilk dört maddesine ilişkin tartışmalarına da değinen Erdoğan, “Anayasa’nın ilk 4 maddesiyle ilgili partimizin ve Cumhur ittifakının herhangi sorununun olmadığını ilk 4 madde üzerinden yapılan tartışmaların sürece katkısı olmadığını ifade etmek istiyorum” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanlığı Kabinesi, AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında toplandı. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde saat 15.50’de başlayan toplantı yaklaşık 3 saat sürdü.

Toplantının ardından kameraların karşısına geçen Erdoğan açıklamalarda bulundu. Erdoğan özetle şunları söyledi:

Yeni Anayasa: Daha adil bir dünya daha müreffeh Türkiye’ye ulaşıncaya kadar durmadan, dinlenmeden çalışacağız. 1 Ekim Salı günü TBMM’de 28. dönem 3. yasama yılının açılışını yaptık. Meclis hitabımızda Türk demokrasisini darbe anayasasından bir an önce kurtararak yeni ve sivil anayasa ile buluşturma talebimizi teyid ettik.

Tüm siyasi partilerin yeni anayasa çağrımıza yapıcı cevap vermelerini samimiyetle temenni ediyoruz. Anayasa’nın ilk 4 maddesiyle ilgili partimizin ve Cumhur ittifakının herhangi sorununun olmadığını ilk 4 madde üzerinden yapılan tartışmaların sürece katkısı olmadığını ifade etmek istiyorum.

İsrail: İsrail’in Gazze’de durmayacağını, gözünü bölgedeki diğer ülkelere dikeceğini her fırsatta ifade ettik. Bu ikazlarımızdan dolayı bazı dostlarımızın ve ülkemiz içindeki malum kesimlerinin haksız eleştirilerine maruz kaldık. İsrail’in BM Geçici Barış Gücü’ne saldıracak, tehdit edecek küstahlaşması konunun ciddiyetini ispata kafidir.

Kendi personellerini dahi koruyamayan bir BM görüntüsü uluslararası sistem adına utanç ve kaygı vericidir. Güvenlik Konseyi’nin İsrail’i durdurmak için daha neyi beklediğini açıkçası biz de merak ediyoruz. İsrail tankları Barış Gücü askerlerine saldırıyor, bir kısmını yaralıyor, BMGK tüm bu haydutlukları sadece seyrediyor. Bunun için yıllardır ‘dünya beşten büyüktür’ diyoruz. Gelinen noktada şu gerçeği hepimiz görmekteyiz.

Siyonist emeller peşinde koşan İsrail hükümeti, Amerika ve Avrupa’nın koşulsuz desteğini aldığı müddetçe saldırılarını durdurmayacak. Dışişleri ve Milli Savunma Bakanlarımız kapalı oturumda asıl planı ifade etmişlerdir. Bugün İsrail’in gönüllü sözcülüğünü üstlenenlerin geçmişte bölücü terör örgütünün Suriye uzantısı için aynı cümleleri kurduklarını unutmadık.

Suriye: Suriye’nin ve Irak’ın kuzeyine yönelik operasyonlarımıza en fazla tepki gösterenler yine bunlardı. FETÖ ihanet çetesine karşı mücadelemizi dinamitlemeye çalışanların aynı kesimden olması elbette şaşırtıcı değildir. Öyle bir hayal dünyasına yaşıyorlar ki hem Türkiye’nin gerçeklerinden kopuklar hem de bölgemizi ve dünyayı takip etmekten acizdirler.

Savunma ve Dışişleri Bakanlarımız karşımızdaki tabloyu çok net biçimde ortaya koymuşlardır. Ülkenin ve milletin güvenliğine dair meseleleri polemik konusu yapanları milletimizin takdirine bırakıyorum. Biz onlara itibar etmeden gereken tüm tedbirleri alıyoruz ve alacağız. Caydırıcı gücümüz ne kadar fazla olursa ülkemizi koruma imkanının o derece artacağının farkındayız.

Lünan: Refah Sınır Kapısı’nın İsrail güçleri tarafından işgaliyle birlikte Gazze’ye ulaştırılan yardım miktarında ciddi düşüş oldu. İsrail, Filistin mültecilerine yardım ajansını terörize ederek yardımı engellemeye çalışıyor. Kış gelmeden ihtiyaç sahibi Gazze halkına yardımlarımızı ulaştırmamızın gayretindeyiz.

Lübnan’daki vatandaşlarımızın tahliyesini de gerçekleştiriyoruz. İhtiyaç ve talep olması halinde tahliye operasyonlarımız sürecektir. Böylesi insani meselede dahi ırkçı atak geçiren, yalan ve iftiralarla tahliye operasyonumuza kara çalan gazeteci ve siyasetçi kılıklı insanlık müsvettelerini de milletimizin vicdanına havale ediyorum.

TEKNOFEST: Türkiye’nin artık bir markası haline dönüşen TEKNOFEST’in 9.sunu Adana’da gerçekleştirdik. TEKNOFEST Adana ülkemizin geleceğine dair umutlarımızı güçlendirmiştir. Savunma sanayinde gizli açık pekçok ambargoya rağmen nereden nereye geldiğimizi aziz milletimiz çok iyi biliyor.

İHA’larda dünyanın ilk 4 ülkesi arasında yer alıyoruz. Geçen yıl bu alanda dünya genelinde satışların yüzde 65’i Türk savunma sanayi şirketleri tarafından gerçekleştirildi. Savunma ihracatımız 5.6 milyar dolar rakamını yakaladı. 2024 yılında 178 farklı ülkeye ürün ihraç ederek ciddi bir rekora imza attık. Savunma sanayimizi seferberlik ruhuyla desteklemeyi sürdüreceğiz.

Dünyadaki gelişmeleri doğru okuyacak, çığır açmış teknolojilerin kuluçka dönemlerini çok iyi analiz edecek, bugünü kurtarmayı kafi görmeyerek yarınları doğru planlayacağız. 2024-2025 akademik yıl açılışında bilimsel araştırmalarda üniversitelerden beklentilerimizi vurguladık. 5 Ekim Cumartesi günü sismik araştırma gemimiz Oruç Reis’i İstanbul Boğazı’ndan Somali’ye yolcu ettik. Oruç Reis, Somali denizlerinde 3 sahada sismik faaliyet icra edecek.

Barış: Bölgemizin içinde bulunduğu kesif ve karanlık atmosferde dışarıdaki meselelerle yakından ilgilenirken evimizin içini toparlamamız yani iç cephemizi tahkim ve takviye etmemiz fevkalade önemlidir. Bunun yolu da siyasette diyalog zeminini güçlendirmekten geçiyor. Sınırlarımızın hemen ötesinde her gün yeni çatışma patlak verirken siyaset kurumunun eski alışkanlıklarla yoluna devam etmesi mümkün değildir.

Bu noktada yapmamız gereken bellidir; Türkiye’nin umutsuzluk girdabına sürüklenmesine bekleyenlerin onların içindeki lejyonerlerin gerilimi körüklemesine müsaade etmemeliyiz. Türkiye’yi iç dinamikleri üzerinden köşeye kıstırarak denklem dışına atma girişimlerine rıza gösteremeyiz. Her kim siyasetten topluma yayılan yumuşama iklimini baltalamak için hamle yapıyorsa kesinlikle Türkiye’nin iyiliğini istemiyor demektir.

Her kim ülkemizin güvenlik kuşağını güçlendirmeye hedefleyen çabaları sureti haktan görünerek hedef alıyorsa, acı hatıraları tekrar deşiyorsa apaçık ihanet içinde demektir. Türkiye son dönemde siyasette bir yumuşama iklimine girdi. Siyasi aktörler arasında bilhassa milli meselelerde ortak paydada buluşma arayışları artmaya başladı.

Siyaset kurumunu 3 seçimin sürüklediği yüksek gerilimden çıkarma iradesi siyasi partilerle ve toplumumuzda makes buldu. Hüsnüniyet göstergesi olan bazı adımlar atıldı. Bu atmosferi henüz meyveye durmadan zehirlemeye dönük girişimler de yoğunlaştı. Partisi tarafından dışlanmış hatta istenmeyen adam ilan edilmiş, kimi eski siyasetçilerin ekran ekran dolaşıp, kutuplaştırıcı söylemlerle sağa sola sataşması, yumuşama atmosferini provokatif sözlerle hedef tahtasına koymasını asla iyi niyetli bilmiyoruz.

Girdiği her seçimi kaybeden son olarak partideki seçim yarışını kaybederek rekor kıran zatın, Türkiye’yi birlikte yönetmeye talip olduğu eski ortaklarıyla ilgili hakaretamiz ifadelere cevap vermeyi zul addediyoruz. Terörle ve şiddetle arasına mesafe koyması beklenenlerin tam tersine terör diline sarılması samimiyetsizliğin işaretidir.

Bölgemizin tamamında Türk, Türkmen, Arap, Kürt demeden herkesi kucaklayan bir kardeşlik ekseni kurmaya çalışıyoruz. Birileri hemen bu kardeşlik eksenini sabote edecek hal ve hareketlere girişiyor. Uzatılan elin sıkıca tutulmak yerine kopartılmaya çalışılmasına izin vermeyiz. Buna kayıtsız da kalmayız. Bölgemizde bunca ateş varken, her geçen gün ülkemize yaklaşırken herkes aklını başına almalıdır.

Yumuşama iklimi ülkemiz ve milletimizin güvenliğinden taviz vereceğimiz provokasyonlara göz yumacağımız anlamına asla gelmiyor. Her türlü tehdidi bertaraf etme irademiz tamdır. Milletimizin hafızasında yer edinmiş kötü sahnelerin tekrar yaşanmasına müsaade etmeyiz, etmeyeceğiz.

Dış politika: Ülkemizin ve etrafının bir barış ve istikrar adasına dönüşmesi için dış temaslarımıza hız kazandırdık. Arnavutluk ve Sırbistan ziyaretimiz çok önemli mesajlar içeriyordu. Her iki ülkeyle toplam 15 anlaşmayla ikili münasebetlerimizi daha da ilerlettik. Ziyaretimiz boyunca çok farklı kesimlerle bir araya geldik. Balkanların en büyük camisi olan Namazgah Camii’nin açılışını yapmak benim için ayrı bir bahtiyarlıktı.

Muhteşem mimarisiyle Tiran’ın tam kalbindeki merkezi konumuyla, 8 bin kişilik cemaat kapasitesiyle, diğer özellikleriyle Namazgah Camii gurur ve ilham verici bir eser olmuştur. Sayın Edi Rama’ya ve camimizin açılışında emeği geçen herkese, kurumlarımıza teşekkür ediyorum. Sırbistan Cumhurbaşkanı sayın Vucic’le çok verimli geçen görüşmelerimizin olumlu yansımalarını yakında göreceğiz. Dilde, fikirde, işde birlik diyen merhum Gaspıralı İsmail Bey’in hayalini gerçeğe dönüştürmek için hep birlikte çalışmaya devam edeceğiz.

Kadın cinayetleri: Gündemdeki diğer konuları da etraflıca değerlendirdik. Milletimizde serzenişlere sebep olan cezasızlık algısının ortadan kaldırılması için gereken kanuni düzenlemeleri mutlaka hayata geçireceğiz. Bununla ilgili genel çerçeveyi zaten çizmiştik. Bugün kabine üyelerimize gerekli talimatları verdik. İlgili bakanlarımız, cumhur ittifakındaki ortaklarımızla beraber çalışarak hukuki adımların atılmasını sağlayacak.

Aile Bakanlığımız bağımlılık, dijital bağımlılık, intihar, çocuk istismarı için sosyal risk haritaları oluşturacak. Aile rehberi sistemiyle çok erken safhada müdahale etme imkanı bulacağız. Özellikle suçun önlenmesine yönelik çalışmalara daha fazla ağırlık vereceğiz. Devletin görevi vatandaşın sağlıklı güvenilir gıdaya erişimini temin etmektir. Tarım Bakanlığımızın yaptığı denetimlerin gayesi budur.

Gıda Kontrol ekiplerimiz 990 bin denetim yapmıştır. Bu denetimleri arttırarak devam ettirecek, vatandaşımızın sağlığının tehlikeye atılmasına asla göz yummuyacağız. Her türlü sıkıntılı durumu adil, hızlı ve şeffaf şekilde kamuoyumuzun bilgisine sunacağız. 2024 Nobel Ekonomi Ödülü’nü kazanan Ekonomist Daron Acemoğlu’nu tebrik ediyoruz, A milli futbol takımımıza başarılar diliyoruz.”

Paylaşın

TİP Lideri Erkan Baş: Bütün Ülkeyi Soyuyorlar

TİP Genel Başkanı Erkan Baş, partisinin ”Halk için Ekonomi Programı” toplantısında yaptığı konuşmada, “Gözümüzün içine baka baka bütün ülkeyi soyuyorlar” dedi ve ekledi:

“‘Kaynak yok’ diyenlerin kafasına vurmak gerekiyor bu rakamları. 3 trilyon liralık kaynak hiç edilmiş durumda. Bizim yoksulluğumuzun nedeni, hak etmedikleri halde bizim emeğimizi, alın terimizi, ülkemizin değerlerini gasp ederek zenginleşenlerdir. Ve bunlara hizmet eden siyasi iktidardır.”

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, partisinin “Halk için Ekonomi Paketi” tanıtım toplantısında konuştu. Cumhuriyet’in aktardığına göre; Erkan Baş, ülkede büyük bir ekonomik yıkımın yaşandığını, iktidarın ise bu gerçeğin üzerini örtmek, bu durumu normalleştirmek için çaba gösterdiğini vurguladı.

“Türkiye’nin kaynaklarının nasıl geliştirebileceğini ve nasıl halk için kullanılabileceğini önümüzdeki dönemde yine yurttaşlarımızla paylaşmaya ve emekçileri birleştirmeye çaba göstereceğiz” diyen Erkan Baş, şunları kaydetti:

“Türkiye’de pek çok şey konuşuluyor, tartışılıyor, değerlendiriliyor ama herhalde değişmeyen temel gündem, ülkemizin büyük bir ekonomik yıkım yaşadığı gerçeğidir. Ne olursa olsun insanlarımız ‘yarın nasıl yaşayacağız’ sorusunu sorarak günü tamamlıyor. İktidar ise bu gerçeğin üzerini örtmek, bunun konuşulmasını engellemek, bunu normalleştirmek, makul bir şeymiş gibi anlatmak için yoğun bir çaba sarf ediyor. Sürekli olarak rakamlarla, tablolarla ‘siz aslında zor durumda değilsiniz’ diye akıl almaz bir yalan propagandası sürüyor.

Başta TÜİK olmak üzere çeşitli kurumlar rakamlarla, tablolarla o gerçeği ters yüz etmeye çalışıyorlar. Genellikle konuşturmamaya, konuşunca onların istediği çerçevede konuşulmasına çaba sarf ettikleri bu tablo üzeri örtülemeyecek hale geldiğinde de her seferinde yeni gerekçeler uyduruyorlar. Şimdilerde ise Türkiye’nin İsrail’in yeni hedefi olduğu tezi üzerine bu ekonomik yıkımı meşrulaştırmaya çalışıyorlar. Herhangi bir yurttaşı ikna edebilecek bir tek gerekçe ortaya süremediler. Bütün mesele Türkiye’deki bu ekonomik yıkımın üzerini örtmek. Artık yalanlardan bıktık.

Hazırladığımız ekonomi paketindeki esas amacımız, istense ne kadar kolay çözülebileceğini yurttaşlarımızla en kısa biçimde paylaşmak. İlk atılması gereken adım ‘geri almaktır’. Çünkü bugün iktidar bize ait olan kamu kaynaklarını yağmalamıştır. Öncelikli görevimiz bizden çaldıklarını geri almaktır. Daha sonra vergide adalet talebini yükselteceğiz. Çünkü Türkiye’de vergiyi emekçiler, yoksullar ödüyor ve zenginlerin ödemediğini görüyoruz. Enflasyonla gerçek mücadele programı koyacağız. Biz bu iktidarın, enflasyon tartışmalarını nedense her seferinde asgari ücretlilere, emeklilere zam söz konusu olduğunda gündem ettiklerini görüyoruz.

2024 yılı bütçesinde bin 315 tane vergi istisnası saptanmış. Bunun sonucunda bizim yaptığımız hesaplamaya göre, 2,2 trilyon eksik toplanma söz konusu. Bu niye önemli? Çünkü okullarda temizlik yapılamıyor sözde ‘tasarruf’ adı altında. Yani siz sermayeden almadığınız vergileri toplasanız Türkiye’de okullarda okuyan tüm çocukları doyurabilirsiniz, tüm okullarda temizlik sorununu ortadan kaldırabilirsiniz.

“Bizim yoksulluğumuzun nedeni…”

“İstanbul Finans Merkezleri’nin gelirlerinin yüzde 100’ü vergiden muaf. Örneğin Cengiz İnşaat, yatırımlarından 10 yıldır vergi alınmıyor, 10 yıl SGK ödemiyor, 10 yıl boyunca elektrik giderlerinin yüzde 50’sini devlet karşılıyor, 10 yıl boyunca KDV ödemiyor, 10 yıl boyunca gümrük vergisi ödemiyor. Gözümüzün içine baka baka bütün ülkeyi soyuyorlar. ‘Kaynak yok’ diyenlerin kafasına vurmak gerekiyor bu rakamları. 3 trilyon liralık kaynak hiç edilmiş durumda. Bizim yoksulluğumuzun nedeni, hak etmedikleri halde bizim emeğimizi, alın terimizi, ülkemizin değerlerini gasp ederek zenginleşenlerdir. Ve bunlara hizmet eden siyasi iktidardır.

Kredi kartı limitine bağlı olarak 750 lira ek vergi gündemde. Buradan yurttaşlarımıza seslenmek istiyoruz; ücretli vatandaşlarımızın tümü hali hazırda maaşlarından yapılan vergi kesitlerinden yüzde 6’sını Savunma Sanayii fonuna veriyorlar. Bu oran aşağı yukarı 1 yılda yarı maaş demek. Alın bütün fonları bütçe içine ondan sonra kaynak yok deyin görelim. Ayrıca kaynak yoksa yaratmak da iktidarın görevidir.”

Ekonomide yaşanan sorunların çözümü için yapılması gerekenleri de sıralayan Erkan Baş, sözlerini şöyle tamamladı: “Esas olarak halk için ücretli, nitelikli kamu hizmetleri ve yatırımları yapmak gerektiğini ifade ediyoruz. Asgari ücret değil, insanca yaşam ücreti istiyoruz. Çalışma saatleri düşürülsün istiyoruz. Barınmayı bir rant kapısı olmaktan çıkarıp kamusal barınma fonu oluşturulması, sosyal konut üretilmesi en temel görevlerimizden biri, Enerji, su ve iletişim zorunlu ihtiyaçlar.

Bunların tümünde kamu desteği şarttır. Kadınların yaşamın içinde olmasını, gençlerin geleceğe güvenle bakmasını önemsiyoruz. Emeklilerin refah artışından paylarını alabilmeleri gerekir. Son olarak, tarımsal üretim bu iktidar tarafından yok edilmiştir. Mevcut yasada diyor ki; Gayri Safi Milli Hasıla’nın yüzde 1’i tarıma destek için ayrılmalıdır. Fakat bu iktidar hiç bunu yapmadı. Bugün 0,3’e inmiş durumda. Biz bunun yüzde 3’e çıkarılması gerektiğini düşüyoruz.

Biz, Halk için Ekonomi Paketi ile beraber Türkiye’nin kaynaklarının nasıl geliştirebileceğini ve nasıl halk için kullanılabileceğini önümüzdeki dönemde yine yurttaşlarımızla paylaşmaya ve emekçileri birleştirmeye çaba göstereceğiz.”

Paylaşın

Erdoğan: Türkiye Bir Hukuk Devletidir

Kaymakamlık Kursu Kura Töreni’nde açıklamalarda bulunan Erdoğan, “Türkiye bir hukuk devleti, merhamet devletidir. Adaleti yücelttiğimiz ölçüde devleti yüceltiriz. Devlet ile millet arasındaki mesafe açılırsa kamu olarak yaptığımız hizmetlerin hiçbir anlamı olmaz. Biz her iki tecrübeyi de yaşamış bir ülkeyiz” dedi ve ekledi:

“Devlet ile millet arasında duvarlar ören, devlet ile milleti farklı konumlara yerleştiren elitist zihniyetin büyük zararları oldu. Devlet vatandaşlarının bir kısmını tehdit kaynağı olarak gördü, dış görünüşüyle çok uğraştılar. İrticacı, takunyalı, cemaatçi diyerek insanlarımızı birbirine düşürmeye çalıştılar. İnancını özgürce yaşamak istediği için, anasının dilini konuştuğu için milyonlar ötekileştirildi. Vatandaşına üstten bakan, tehdit kaynağı gören bürokratik oligarşinin devlet tasavvurumuzda yeri yoktur. Devlet milletinin hizmetindedir.”

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde düzenlenen 109. Dönem Kaymakamlık Kursu Kura Töreni’nde açıklamalar yaptı. Erdoğan’ın konuşmasının satırbaşları şöyle:

“Ülkemizdeki 81 vilayetimiz nazarımızda değerlidir, önemlidir. Görev yapacağınız ilçeler arasında asla uzak yakın, küçük büyük ayrımına gitmemenizi rica ediyorum. Milletimizin her bir ferdi, devletimizin eşit vatandaşıdır. Ülkemize sığınan biçarelere kardeşlik görevimizi ifa etmek vazifemizdir. Şahsımı temsilen ilçelerimizde görev yapan kaymakamlarımızdan özellikle hassasiyet ve özveri bekliyorum.

Devletimiz unvanınıza uygun vasıflarla donanmanız için her türlü gayreti göstermiştir. Toplam 42 ay süren yoğun, kapsamlı bir eğitim programını alnınızın akıyla tamamladınız. Bu zaman zarfında tecrübe paylaşımından mevzuata, iletişimden protokol kurallarına kadar ihtiyaç duyacağınız her konuda en üst düzeyde eğitim aldınız. Devleti, millet için hizmet üreten bir sisteme kavuşturmanın yolu bu milletin gönlüne girmekten geçer. Milletin adamı olunmadan, milletin gönlüne girilmeden, milletin duasını kazanmadan hakiki manada devlet adamı olunmaz.

İlçe sınırları içindeki her türlü işten, çalışmadan, hizmetten, sorundan, başarıdan sorumlu olan kaymakamlarımız görevlerini ne kadar etkin icra ederse devletimizi de o derece güçlüdür. Her birinizi görev bölgelerinizde ve meslek hayatınız boyunca üstün başarılar diliyorum.

Türkiye bir hukuk devleti, merhamet devletidir. Adaleti yücelttiğimiz ölçüde devleti yüceltiriz. Devlet ile millet arasındaki mesafe açılırsa kamu olarak yaptığımız hizmetlerin hiçbir anlamı olmaz. Biz her iki tecrübeyi de yaşamış bir ülkeyiz. Devlet ile millet arasında duvarlar ören, devlet ile milleti farklı konumlara yerleştiren elitist zihniyetin büyük zararları oldu.

Devlet vatandaşlarının bir kısmını tehdit kaynağı olarak gördü, dış görünüşüyle çok uğraştılar. İrticacı, takunyalı, cemaatçi diyerek insanlarımızı birbirine düşürmeye çalıştılar. İnancını özgürce yaşamak istediği için, anasının dilini konuştuğu için milyonlar ötekileştirildi. Vatandaşına üstten bakan, tehdit kaynağı gören bürokratik oligarşinin devlet tasavvurumuzda yeri yoktur. Devlet milletinin hizmetindedir.

Devletimizin taşıyıcı kolonu olan bu ilkeden en küçük tavize izin veremeyiz. Görev yapacağınız yerlerde halen buna ters uygulama varsa değiştirmek, devlet ile milleti kaynaştırmak sizlerin öncelikli vazifenizdir. Atandığınız her yerde devletin müşfik eli olmanızı bekliyorum. Vatandaşıma hiçbir zaman devlet nere dedirtmeyeceksiniz. Siz gidip mağdur vatandaşımı bulacaksınız.

İhtiyaç sahibini, mağduru bulup derdiyle hemhal olacaksınız. Görev yaptığınız mahalde sosyal, kültürel ve ekonomik kalkınmayı koordine edecek vatandaşın talep ve şikayetlerine kapınızı açık tutacaksınız. Kibir asla sizin semtinize uğramayacak. İnsanımızı devletinden uzaklaştıracak gelişmelere karşı 0 toleransla yaklaşacaksınız. Halktan kopuk, sokaktan kopuk idareci profiline tahammülümüz yok. Devlet sistemimiz içinde koltuğuna güç ve itibar kazandırmak yerine, koltuğundan güç devşirenlere müsamaha ile bakamayız.

22 yılı devlet yönetiminde olmak üzere yarım asrı bulan siyaset yaşamımızda milletimizin sağduyusuna güvenliğimiz için elde ettik. Milletimizle gönül bağlarınızı güçlü tutmanızı bekliyorum. Sizlerin yerel çaptaki her projesi Türkiye’nin bütün halinde hızlı kalkınmasını kolaylaştıracaktır. Görev yapacağınız yerin derinliğini iyi bilerek hareket etmeniz size yardımcı olacak.”

Paylaşın

MHP’den “DEM Parti” Açıklaması: Normalleşmedik

Devlet Bahçeli’nin DEM Parti’li milletvekilleriyle tokalaşmasına ilişkin yazılı açıklama yapan MHP’li Semih Yalçın, “Sayın Genel Başkanımızın hamlesi; bir taviz, yumuşama, normalleşme adımı değil; bilakis normalin maliklerinin, mekanın sahiplerinin hatırlatılmasıdır” dedi.

Açıklamasında, CHP ve muhalefet partileri de eleştiren Yalçın, “Muhalefet ise; Türkiye’nin etrafı yangın yerine dönmüşken, yığınla bölgesel açmaz ve küresel sorun çözüm beklerken, anlı şanlı uluslararası kuruluşlar en etkisiz dönemindeyken, evrensel insani değerler can çekişirken; daha dün seçimlerini yapıp bitirmiş Türkiye’de erkenden erken seçim derdine düşmüştür” ifadelerini kullandı.

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin DEM Parti’li milletvekilleriyle tokalaşmasına ilişkin yazılı bir açıklamada bulundu. Yalçın, “Sayın Devlet Bahçeli’nin uzattığı el; bin yıllık kardeşlik hukukunu, bir arada yaşama azmini sürdürme arzusunun izharıdır. Sayın Genel Başkanımızın hamlesi; bir taviz, yumuşama, normalleşme adımı değil; bilakis normalin maliklerinin, mekanın sahiplerinin hatırlatılmasıdır” dedi.

MHP’li Semih Yalçın, yaptığı yazılı açıklamada, şunları söyledi: “Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli’nin son günlerde bazı siyasi partilerin temsilcilerine karşı sergilediği yapıcı tavır, dışarıda büyüklüğünü daima hissettiren ülkemizin içeride de bir birlik bütünlük resmi vermesi konusunda duyduğu haklı zaruretin bir neticesidir. Sayın Devlet Bahçeli’nin uzattığı el; bin yıllık kardeşlik hukukunu, bir arada yaşama azmini sürdürme arzusunun izharıdır.

Sayın Genel Başkanımızın uzattığı el; yaşadığımız coğrafyada milli egemenliğin sahibini bilenlere, bilmeyenlere, inkar edenlere anımsatmaktadır. Sayın Genel Başkanımızın hamlesi; bir taviz, yumuşama, normalleşme adımı değil; bilakis normalin maliklerinin, mekanın sahiplerinin hatırlatılmasıdır. Ülkemizin zor bir dönemden, bölgenin ve dünyanın da ateş çemberinden geçtiği bir iklimde, kavganın ve siyasi mücadelenin kurallarının milli çıkarlar doğrultusunda şekillenmesi elzemdir.

Devlet aklı bunu gerektirmektedir. MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli de bu gerçeği dikkate almıştır. Bu adım; aciz veya zaaf işareti değil, aksine devletin büyüklüğünün ve celadetinin göstergesi, MHP’nin de kendine olan güveninin nişanesidir. Dem, DEM’lenme ve iktidar hayalleri kurma demi değildir. Devir; ayrışma, kamplaşma, kutuplaşma devri değildir” ifadelerini kullandı.

CHP ve muhalefet partilerini eleştiren Yalçın, “Muhalefet ise; Türkiye’nin etrafı yangın yerine dönmüşken, yığınla bölgesel açmaz ve küresel sorun çözüm beklerken, anlı şanlı uluslararası kuruluşlar en etkisiz dönemindeyken, evrensel insani değerler can çekişirken; daha dün seçimlerini yapıp bitirmiş Türkiye’de erkenden erken seçim derdine düşmüştür. Bu durumda, ister istemez akla Orhan Veli’nin şu ünlü şiiri gelmektedir. ‘Ne atom bombası, Ne Londra Konferansı, Bir elinde cımbız, Bir elinde ayna, Umurunda mı dünya.’ Başını CHP’nin çektiği muhalefeti, bu şiir pek güzel özetlemektedir” dedi.

Paylaşın

AYM’den Dikkat Çeken Karar: “Bijî Serok Apo” İfade Özgürlüğü Kapsamında

“Yeni Çözüm Süreci” tartışmaları gündemdeki yerini korurken, Anayasa Mahkemesi (AYM) dikkat çeken bir karara imza attı: “Bijî Serok Apo” ile “PKK halktır halk burada” sloganlarını düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında.

Mezopotamya Ajansı’nın haberine göre; Diyarbakır’ın Lice ilçesinde düzenlenen kalekol protestosunda Medeni Yıldırım’ın katledilmesi karşı 7 Haziran 2014’te yapılan eylemde, “Çerxa Şoreşe” şarkısına eşlik eden, “Biji Serok Apo” ile “PKK halktır halk burada” sloganlarını atan Merve Nur Tekin’e Ardahan Ağır Ceza Mahkemesi “terör örgütü propagandası yapmaktan” hapis ve para cezası verdi.

Kararın Yargıtay tarafından onanmasının ardından Tekin, AYM’ye 11 Şubat 2022’de “düşünce ve ifade özgürlüğü hakkının ihlali” talebiyle bireysel başvuruda bulundu. AYM, Tekin’in başvurusunu kabul ederek, ihlal kararı verdi.

Kararda, propaganda suçunun soyut tehlike suçu olarak kabul edilmesinin başta ifade özgürlüğü olmak üzere anayasal hak ve özgürlükler üzerinde bir baskı oluşturma potansiyeli olduğuna dönük AYM’nin çok sayıda kararının bulunduğuna dikkat çekildi. Kararda, bir propaganda faaliyetinin cezalandırılabilmesi için olayın somut şartlarında belirli oranda tehlikeye neden olduğunun gösterilmesi gerektiği aktarıldı.

Kararda, PKK lideri Abdullah Öcalan’ı politik bir lider ve toplumsal sorunların demokratik yollarla çözümünde meşru bir aktör olarak ilan eden söylemlerine karşı, AYM’nin söz konusu ifadeleri “terör eylemlerinin failini öven ve dolayısıyla terör örgütünün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerine başvurmayı teşvik eden mesajlar olarak değerlendirilmediği” yönündeki kararları hatırlatıldı.

Kararda, AYM’nin daha önce “Çerxa Şoreşe” marşına dair daha Meki Katar hakkında verdiği ihlal kararına işaret edildi. Kararda, Katar hükmünde yer alan “bahse konu marş ve sloganın şiddeti yaymasının muhtemel olduğuna, potansiyel olarak tehlikeli bir etkisi olduğunu gösteren bir delil gösterilmediği ve şiddeti teşvik edecek nitelikte de olmadığına” dönük değerlendirme hatırlatıldı.

Kararda, “marş vasıtasıyla kamuya aktarılan görüşlerin başkaları açısından değersiz, yararsız, kışkırtıcı veya rahatsız edici görülse bile kişilerin sübjektif değerlendirmelerinden bağımsız olarak ifade özgürlüğünün korumasında olduğu, öznel değerlendirmeler veya varsayımlarla kişilerin cezalandırılmasının ve düşünce açıklamalarına bu şekilde müdahale edilmesinin temel hakkı ihlal edeceği” tespitini yapıldı.

“İfade özgürlüğü hakkı ihlal edildi”

AYM, Tekin hakkında verilen mahkûmiyet kararının zorunlu toplumsal bir ihtiyaca karşılık gelmediği ve Tekin’in Anayasa’nın 26’ncı Maddesi’nde güvence altına alınan ifade özgürlüğü hakkının ihlal edildiğine hükmetti. AYM, başvurucuya 30 bin lira manevi tazminat ödenmesine karar verdi. AYM, tespit edilen ihlalin sonucun ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasına karar vererek, dosyayı Ardahan Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdi.

Oy çokluğuyla alınan karara, üyeler Yıldız Seferinoğlu ve Ömer Çınar katılmadı.

AYM 2008 yılında aralarında Demokratik Toplum Partisi (DTP) üye ve yöneticileri, çeşitli dernek üye ve yöneticileri ile düzenlenen “Sayın Öcalan” kampanyası kampsamında “Sayın Öcalan”, “Bijî Serok Apo” “PKK halktır halk burada” sloganları nedeniyle Hanefi Biçimli verilen cezanın “düşünce ve ifade özgürlüğü” ihlali yönünde olduğuna karar vermişti.

AYM’nin ilgili kararı için TIKLAYIN

Paylaşın