Davutoğlu’ndan “Serok Bahçeli” Çıkışı

Saadet – Gelecek grup toplantısında konuşan Gelecek Partisi Lideri Ahmet Davutoğlu, “Sokaklarda bize yapılan sataşmalar, terör işbirlikçisi olmakla suçlandık. konularda Sayın Bahçeli’ye bir çok soru var ama sormayacağım” dedi ve ekledi:

“Gerçek devlet adamı rakiplerinin hatası üzerine siyaset yapmaz geleceği inşa etmek üzere politika yapar. ‘Serok Ahmet’ dedikten sonra bugün ‘Serok Bahçeli’ noktasına gelindi. Siyaset adamları kısa dönemli bir takım siyasi rauntlar etmek adına uzun dönemli perspektifleri unuturlar. Gerçek devlet ve millet adamları ise uzun dönemli vizyonları harekete geçirmek için günlük siyaseti dönüştürme iradesi gösterirler.”

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Saadet – Gelecek grup toplantısında konuştu. Davutoğlu’nun açıklamalarından satırbaşları şöyle:

Sayın Bahçeli’nin daha önceki haftalardaki açıklamalarını hep olumlu bulduğumu ifade ettim. Türkiye’de dış güçlerin istismar ettiği en önemli fay hatlarından biri olan Kürt sorununda makul bir tavrın Sayın Bahçeli tarafından ortaya konulmasını bir ümit ışığı olarak gördüm. Ve bekledim ki sistematik bir açıklamayla sadece Bahçeli değil Cumhurbaşkanı da bu konuya değinsin ve karşımızda bir devlet aklı görelim. Sayın Bahçeli dün yaptığı açıklamayla buna yeni bir boyut kattı. Maalesef, Sayın Cumhurbaşkanı bu açıklamalara destek dışında kapsamlı bir çerçeve çizmedi. Gece boyu Sayın Bahçeli’nin açıklamaları üzerinden yoğun bir sosyal medya fırtınası koptu. Ben Sayın Bahçeli’ye sosyal medyada sorulan soruları tekrar sormayacağım.

Zamanında Sayın Cumhurbaşkanı’na ‘terörist başını asın’ diye urgan attığınız dönemden bu güne nasıl geldiniz diye sormayacağım. ‘Altılı Masa’nın yedinci ayağı HDP’ dedikten sonra bugün DEM’i muhatap alıp konuşma teklifinde bulunmanızı da sormayacağım. Bugün DEM grubunu öne çıkaran bir açıklama yapmanızı da sormayacağım. Terörle işbirliği yaptığımızı iddia edip sokakları neden bize dar etmeyi istediğinizi sormayacağım.

Sokaklarda bize yapılan sataşmalar, terör işbirlikçisi olmakla suçlandık. konularda Sayın Bahçeli’ye bir çok soru var ama sormayacağım. Gerçek devlet adamı rakiplerinin hatası üzerine siyaset yapmaz geleceği inşa etmek üzere politika yapar. ‘Serok Ahmet’ dedikten sonra bugün ‘Serok Bahçeli’ noktasına gelindi. Siyaset adamları kısa dönemli bir takım siyasi rauntlar etmek adına uzun dönemli perspektifleri unuturlar. Gerçek devlet ve millet adamları ise uzun dönemli vizyonları harekete geçirmek için günlük siyaseti dönüştürme iradesi gösterirler.

Bizim partimiz için de mutlaka çözülmesi gereken bir sorun olarak tanımladığımız, çözüm noktasında da tam demokrasiyi gösterdiğimiz Kürt sorunu konusunda gerçekten adım atmak istiyorsanız, eylem planını açıklayın. Sayın Bahçeli’nin başlatmış olduğu sürece, içi doldurulması şartıyla, toplumsal psikolojiyi birleştirmek şartıyla destek veririz. Şehitlerimizin annelerini ve aynı şekilde Doğu’da çocuklarını kaybetmiş annelerin haklarını koruyacak şekilde destek veririz. Ama önce Sayın Cumhurbaşkanı’nın eylem planlarını hep beraber görmemiz lazım”

Bir rehabilitasyon süreci söz konusu olacaksa ilkesel olarak muhatap ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum edilenin TBMM’de konuşması savunulurken, Türkiye’de Cumhurbaşkanlığına aday olmuş bir partinin genel başkanlığını yapmış, milletvekili olarak Meclis’te bulunmuş hakkında AİHM kararı olan Selahattin Demirtaş’ı bir muhatap olmaktan çıkarmanın ne tutarlılığı var? Hangi ilkeye dayalı olarak denklemi İmralı, DEM, Kandil ve Edirne olarak kuruyorsunuz kafanız mı karışık yoksa bunun arkasında bir hesap mı var?”

“Türkiye’nin kadim meseleleri günlük hesaplara kurban edilemez”

Saadet Partisi Genel Başkanvekili Mahmut Arıkan’da Saadet – Gelecek grup toplantısında konuştu. Arıkan’ın açıklamalarından öne çıkan bölümler şöyle:

“Dünden beri bir dönüm noktası tartışması sürüp gidiyor. Türkiye nevzuhur bir ülke değildir Türkiye bin yıllık bir devlet geleneğinin üzerinde oturmaktadır. İkincisi terör sorunu nedeniyle on yıllardır çok şeyler kaybettik. Zamanımızı, kardeşliğimizi, evlatlarımızı, huzur ve güvenliğimizi kaybettik. Geleceğe ilişkin umutlarımızı kaybettik. Dolayısıyla Türkiye’yi yönetmek, Türkiye üzerine konuşmak ciddi bir sorumluluk ister.

Bu ülke ağzınıza her geleni söyleyebileceğiniz bir kabile devleti değildir. Bu topraklar el yükselterek üzerinde kumar oynayacağınız bir masa da değildir. Bu hatırlatmadan sonra şu uyarıyı yapmak isterim böyle bir Türkiye’nin kadim meseleleri günlük hesaplara kurban edilemez. Politika ve stratejisi küçük siyasi hesaplarla dizayn edilemez. İç politikaya dair matematik hesaplarla ülkemizin yaralarını kaşımaya toplumun sinir uçlarıyla oynamaya kimsenin hakkı yoktur.

Şunu açıkça ve gönül rahatlığıyla buradan beyan ediyorum. Biz Türkiye’nin meselelerini çözmek gibi derdi olan herkesle oturur konuşuruz. Biz her problemi, muhatabıyla meşru ve hukuki bir çerçevede müzakere ederiz. Dolayısıyla, hali hazırda toplumsal, siyasal ve hukuki karşılığı bulunan aktörler varken yeni muhataplar aramak iyi niyetli bir çaba değildir. Küçük hesapların bir yansımasıdır.

Bu arayış, yeni cepheler açma arayışı, yeni kutuplaşma ve gerilimlerin temelini atmaktır. Öncelikle bu kimin planı? Cumhur ittifakının mı? ABD-İsrail ikilisinin mi planı? İkincisi dünkü davet Irak, Suriye, İran ve Türkiye’nin yaşayacağı yeni sıkıntıların bir fragmanı mı? Çok açık ifade edeceğim: Biz, ülkeyi değil kendi çıkarlarını merkeze alan her türlü hamlenin karşısında, milletimizin menfaatine olan her türlü çabanın yanında olacağız.

Yani; bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da ‘Hayra motor, şerre fren olmaya’ devam edeceğiz. Kısacası; terör belası çözülecekse, samimi iseniz, elinizi taşın altına koyacaksanız, Biz gövdemizi dağların altına koymaya hazırız. Yok eğer küçük hesaplar peşinde, milleti oyalıyorsanız; Göreceksiniz bu millet Terörü de sizi de bu memleketten temizler. Sayın Numan Kurtulmuş’u ülke gündemini meşgul eden bu hadise ile ilgili olarak Mecliste kapalı oturum düzenlemeye davet ediyorum.”

Paylaşın

DEM Parti’den “Abdullah Öcalan’la Görüşüldü” İddialarına Yalanlama

DEM Parti kaynakları, Ömer Öcalan’ın Abdullah Öcalan ile görüştüğü iddialarına ilişkin, “Beklentimiz tecridin kalkması, görüşmelerin olağan seyri içinde olmasıdır. DEM Parti olarak spekülasyonlara inanılmamasını rica ediyoruz” dediler.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “Öcalan gelsin TBMM’de DEM Parti grup toplantısında konuşsun. Terörün bittiğini açıklasın, sonra da umut hakkı için başvurusunu yapsın” çağrısının ardından DEM Parti Urfa Milletvekili Ömer Öcalan’ın İmralı’ya gidişine izin verildiği yönünde haberler yayıldı. Bazı haber siteleri Ömer Öcalan’ın PKK lideri Abdullah Öcalan’la görüştüğünü iddia etti.

Gazete Duvar’dan Ceren Bayar’ın haberine göre; DEM Parti kaynakları, Ömer Öcalan’a izin verildiği veya görüşme yaptığı yönündeki haberlerin gerçeği yansıtmadığını söyledi. Parti kaynakları, “Ömer Öcalan, avukatlar ve siyasi heyetlerin gitmesinin önündeki engeller kalksın istiyoruz. Ömer Öcalan’a izin verilmiş ise gereği hemen yapılmalıdır. Beklentimiz tecridin kalkması, görüşmelerin olağan seyri içinde olmasıdır. DEM Parti olarak spekülasyonlara inanılmamasını rica ediyoruz” dedi.

Öğleden sonra toplanan DEM Parti MYK toplantısında “süreci dikkatle izleme, başta parti örgütleri ve DEM Parti tabanıyla birlikte tüm riskleriyle ele alma” kararı alındı.

Paylaşın

ABD’deki Halkbank Davası Kaldığı Yerden Devam Edecek

New York İkinci Bölge Temyiz Mahkemesi’nin “Halkbank ABD’de yargılanabilir” kararı sonrasında dava süreci New York Güney Bölgesi Federal Mahkemesi’nde kaldığı yerden devam edecek.

New York Güney Bölgesi Federal Mahkeme’deki dava sürecinde seri duruşmalar için 12 kişilik jüri heyetinin belirlenme aşamasına gelinmiş; ancak Halkbank’ın ABD Anayasa Mahkemesi’ne başvurmasının ardından yüksek mahkeme kararını açıklayana kadar dava süreci durdurulmuştu.

VOA Türkçe’den Can Kamiloğlu’nun haberine göre; New York İkinci Bölge Temyiz Mahkemesi, Rıza Sarraf davasında sanık olan Halkbank’ın, Türkiye Cumhuriyeti’ne ait bir kamu bankası olduğu gerekçesiyle ABD’de yargılanamayacağıyla ilgili başvurusunu reddetti.

Halkbank, daha önce bir alt mahkemenin ABD’de yargılanabileceğiyle ilgili kararı bozması için ABD Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuş; Yabancı Devlet Dokunulmazlığı Yasası (FSIA) kapsamında olduğunu iddia etmişti.

Anayasa Mahkemesi de uzun bir değerlendirme sürecinin ardından Halkbank’ın ‘genel hukuk’ kapsamında ABD’de yargılanıp yargılanamayacağıyla ilgili başvuruyu karara bağlaması için dosyayı İkinci Bölge Temyiz Mahkemesi’ne sevk etmişti.

İkinci Bölge Temyiz Mahkemesi geçtiğimiz Şubat ayında New York’ta yapılan duruşmanın 8 ay sonrasında kararını açıkladı. Üç kıdemli yargıçtan oluşan mahkeme heyetinin Halkbank davasıyla ilgili kararı oybirliğiyle aldığı belirtildi.

İkinci Bölge Temyiz Mahkemesi, 68 sayfalık gerekçeli kararında, yabancı bir devlete ait bir şirketin, ticari faaliyetlerinin suç teşkil etmesi halinde yargılanabileceğine hükmetti.

“Temyize dair tüm yasal haklarımızı kullanacağız”

Halkbank, Temyiz Mahkemesi’nin kararını açıklaması sonrasında yaptığı yazılı açıklamada bankanın İkinci Bölge Temyiz Mahkemesi’nin bugünkü kararıyla ilgili olarak, başta ABD Anayasa Mahkemesi nezdinde olmak üzere, temyize dair tüm yasal haklarını kullanacağını belirtti.

Halkbank, Kamuyu Aydınlatma Platformu’nda (KAP) ABD’de banka aleyhine açılan ceza davasına ilişkin açıklamada bulundu.

Açıklamada, Halkbank’ın ABD’de devam eden ceza davasıyla ilgili süreçte; İkinci İstinaf Mahkemesinin 22 Ekim 2021’de yabancı devlet dokunulmazlığının bulunmadığına dair verdiği kararın, ABD Anayasa Mahkemesi nezdinde temyiz edildiği anımsatıldı.

Halkbank’ın açıklaması şöyle: “ABD Yüksek Mahkemesi, 19 Nisan 2023 tarihli kararıyla Halkbank’ın Yabancı Devlet Yargı Bağışıklığı Yasası (FSIA-Foreign Sovereign Immunities Act) kapsamındaki dokunulmazlık argümanını reddetmiş olmakla birlikte; ABD teamül hukuku (common law) kapsamında Halkbank’ın ABD mahkemelerinde yargılanamayacağı argümanının ise yeniden incelenmesi için dosyayı İkinci İstinaf Mahkemesi’ne iade etmişti.

ABD İkinci İstinaf Mahkemesi yeniden yaptığı inceleme sonucunda 22 Ekim tarihli kararıyla, Bankamızın teamül hukuku açısından dokunulmazlık talebini yine reddederek Bölge Mahkemesi’nin kararını onamıştır. Bankamız İkinci İstinaf Mahkemesi’nin 22 Ekim tarihli kararıyla ilgili olarak, başta ABD Yüksek Mahkemesi nezdinde olmak üzere, temyize dair tüm yasal haklarını kullanacaktır.”

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 2019 yılında açılan dava ile ilgili “hukuksuz ve çirkin” tanımlamasında bulunmuş ve Ankara ile Washington arasındaki ilişkiler gerilmişti.

Paylaşın

Erdoğan’dan Bahçeli’nin “Abdullah Öcalan” Çağrısına Destek

Devlet Bahçeli’nin “Abdullah Öcalan” çağrısına destek veren Erdoğan, “Önümüzdeki seçimsiz 3.5 yıllık süreyi bir icraat seferberliğine dönüştürme çabasındayız. Haritalar yeniden kanla çizilmek istenirken, İsrail’in yaktığı yangın sınırlarımıza yaklaşırken iç cephemizi güçlendirmeye çalışıyoruz” dedi ve ekledi:

“85 milyona gelin bir olalım iri olalım gür olalım diyoruz. 85 milyon olarak bir araya gelebilelim istiyoruz. Yıllarca milletimizin arasına nefret tohumları saçanların şaibeli kurultayla bir köşeye atılması milletin birliği noktasında değerli bir kazanımdır. Muhalefeti esir alan çirkin dilin artık terk edilmesi, siyasette yeni bir sayfanın açılmasıdır. Muhteris siyasetçilerin bu iklimi baltalamasına müsaade etmemeliyiz. Gerilim ve sokak siyaseti sadece buna tevessül edenlere değil millete ve tüm ülkeye kaybettirecektir.

Kimsenin ülkemizin yükünü daha da ağırlaştırma hakkı olamaz. Şahsi hesap içine girenleri bu millet asla affetmez. İktidar muhalefet hepimizin kayıkçı kavgalarına prim vermemesi önemlidir. Doğru bulmadıklarımızı elbette eleştireceğiz. Partimize ve hükümetimize yönelik saldırıların cevabını vereceğiz ama bunları yaparken dengeyi koruyacağız, soğukkanlılığımızı muhafaza edeceğiz.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı’nda gündeme yönelik açıklamalarda bulundu. Gazete Duvar’ın aktardığına göre; Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“AK Parti olarak biz böbürlenen, şımaran kadro değiliz. Biz millete hizmet ettikçe büyüyen siyasi partiyiz. Önümüzdeki ay 22. yılımızı tamamlıyoruz. 3 Kasım 2002’den beri durmadan dinlenmeden aşkla koşturuyoruz. Milletimize mahcup olacak hiçbir iş yapmadık. Gün oldu darbecilere meydan okuduk, gün oldu terör örgütlerine karşı canımızı ortaya koyduk, gün oldu elitlerin karşısına dikildik, gün oldu mafyalara çetelere, haksızlığa hukuksuzluğa baş eğmedik. Gece yarıları millete bildiri yayımladılar. Buruşturduk ve çöpe attık. Darbe yapmaya kalktılar, demokrasimize sahip çıktık. MİT krizi ile, 17-25 Aralık ile operasyon çektiler hiçbirine teslim olmadık. 15 Temmuz’da FETÖ’cü alçaklara aziz milletimiz ile sırt sırta vererek hadlerini bildirdik.

Tankların arasından kaçan korkaklar milletin direnişi keyfi kahveleri yudumlayarak televizyondan izlerken biz darbecilere meydanları dar ettik. Kaderin üstünde bir kader vardır dedik. darbecilerin hainlerin tekmilini birden bozguna uğrattık. Zaferlerimiz ile birlikte tevazumuzu da büyüttük. Kibre kapılanlardan asla olmadık. Milletin çizdiği rotadan bir an olsun sapmadık. Bu zorlu mücadele boyunca kendimiz bedel ödesek de millete ve memlekete bedel ödettirmedik.

Teröristler tarafından daha ömrünün baharındayken kalleşçe şehit edilen kardeşlerimiz oldu. Kaybettiğimiz nice yol arkadaşlarımız oldu. Bu arkadaşlarımızın kayıpları zamansızdı. Rabbim hepsine rahmet eylesin. Ankara il genlik kolları üyesi Betül Önderoğlu’na Allah’tan rahmet niyaz ediyorum. Ailesine sabır ve baş sağlığı diliyorum. Türkiye’ye hizmet yolculuğumuzu sürdüreceğiz. Her birinize mücadelemize verdiğiniz destek için şükranlarımı sunuyorum. Rabbime sizler gibi yol ve dava arkadaşları bahşettiği için şükrediyorum.

Himmet diyenlerin sonu iblisler gibi onursuz bir ölüm olmuştur. Bu hainler tüm uğraşlarımıza rağmen ağa babalarının eteğine yapışarak Türk adaletinden kaçmayı başardılar. Hakkına girdikleri insanların, döktükleri şehit kanlarının hesabını vermeden gittiler ama ilahi adaletten kaçamayacaklar. Allah’ın cezalandırması çetindir. Rabbimiz bu millete verdiği kötülüklerin zararlarını tek tek soracaktır. Devlet olarak FETÖ tamamen tasfiye olana kadar mücadelemizi sürdüreceğiz. Nerede olurlarsa olsunlar FETÖ’cü sırtlan sürüsünün ensesinde muhakkak olacağız. Erol Olçok ve kıymetli evladı Abdullah Olçok olmak üzere şehit olan tüm kahramanları rahmetle minnetle yad ediyor ruhları şad olsun diyorum. Baş hainin ölümü ile şehit ailelerinin yüreği biraz olsun soğumuştur.

Kongre maratonumuzu hep ola geldiği üzere bir bayrak yarışı olarak sürdüreceğimize inanıyorum. Biz sadece vizyon gayret ufuk ve hizmet bakımından değil dava ahlakı ve arkadaşlığı bakımından da siyasi rakiplerinden farklıyız. AK Parti’de ‘Ben’e ve bencilliğe yer yoktur. Bu kadronun hamurunda biz var, bu kadronun kalbinde millete hizmet etme aşkı, Türkiye sevdası vardır. AK parti bir gönül hareketi olarak doğmuştur. Unutmayın biz başkaları gibi şahsi ikbal kavgası değil Türk milleti için biz istiklal mücadelesi yürütüyoruz. Bizim için esas olan halkın rızasıdır. Bizim için esas olan Türkiye’nin aydınlık geleceğidir. AK Kadrolar olarak millete hizmetkarlık için yola çıkmış dava arkadaşlarıyız. Fitne için nifak için AK Parti’nin sağlam kalesinde gedik açmak için pusuda bekleyenleri kesinlikle sevindirmeyeceğiz.

“85 milyon olarak bir araya gelebilelim istiyoruz”

Eski-yeni, genç-yaşlı demeden hep birlikte aşkla çalışmayı sürdüreceğiz. Partimiz ve ittifakımız ne kadar güçlü ise Türkiye de güçlüdür. emniyettedir emin ellerdedir. Biz zayıflarsak Türkiye de kan kaybediyor demektir. Sizlerden milletin umudunu omuzladığınızı unutamamanızı rica ediyorum. Son bir yılda üst üste yaşanan seçimlerle gerilen atmosferi dağıtmak için adımlar atıyoruz. Önümüzdeki seçimsiz 3.5 yıllık süreyi bir icraat seferberliğine dönüştürme çabasındayız. Haritalar yeniden kanla çizilmek istenirken, İsrail’in yaktığı yangın sınırlarımıza yaklaşırken iç cephemizi güçlendirmeye çalışıyoruz. 85 milyona gelin bir olalım iri olalım gür olalım diyoruz. 85 milyon olarak bir araya gelebilelim istiyoruz.

Yıllarca milletimizin arasına nefret tohumları saçanların şaibeli kurultayla bir köşeye atılması milletin birliği noktasında değerli bir kazanımdır. Muhalefeti esir alan çirkin dilin artık terk edilmesi, siyasette yeni bir sayfanın açılmasıdır. Muhteris siyasetçilerin bu iklimi baltalamasına müsaade etmemeliyiz. Gerilim ve sokak siyaseti sadece buna tevessül edenlere değil millete ve tüm ülkeye kaybettirecektir. Kimsenin ülkemizin yükünü daha da ağırlaştırma hakkı olamaz. Şahsi hesap içine girenleri bu millet asla affetmez. İktidar muhalefet hepimizin kayıkçı kavgalarına prim vermemesi önemlidir. Doğru bulmadıklarımızı elbette eleştireceğiz. Partimize ve hükümetimize yönelik saldırıların cevabını vereceğiz ama bunları yaparken dengeyi koruyacağız, soğukkanlılığımızı muhafaza edeceğiz.

Haksızlık karşısında kesinlikle sessiz kalamayız. İstiklal marşımız ile sorunu olanlara ve demokrasimizin altını oyanlara eyvallah demeyiz. İster baro ister avukat, ister gazeteci kılıklı terör seviciler olsun bunlara müsamaha ile yaklaşamayız. Türkiye’nin geleceğinde teröre yer olmadığını herkesin idrak etmesini bekliyoruz. Açılan bu tarihi pencerenin hırsa kurban edilmemesini istiyoruz. Hep beraber terörün olmadığı Türkiye’yi inşa edelim istiyoruz.

Hepimizi üzen bir çete operasyonu gündemde. Her ne kadar ülke gündemine yeni gelse de soruşturmanın başlaması bir buçuk yıl öncesine uzanıyor. Yürütülen titiz soruşturma ile çete üyelerine operasyon yapılarak ele başları tutuklanıyor. 22 kişi şu an cezaevinde. Sağlık bakanlığımız Tekirdağ’da bir hastaneyi kapatıyor, İstanbul’da 9 hastane ruhsatı iptal ediyor. Hepsi ile ilgili adli idari işlemler gecikmeksizin yapılıyor. Muhalefetin Türk ordusuna iftira atan tabipler odası ile sağlık sistemimizi hedef alması ülkemiz siyaseti adına büyük bir şuursuzluk. Bebeklerin ölümü üzerinden siyaset yapmak vicdan tutulmasından başka bir şey değildir. 1 buçuk milyonluk sağlık ordumuzu kimse töhmet altında bırakamaz.

Birkaç çürük elma yüzünden sağlık çalışanlarımızın hırpalanmasına müsaade edemeyiz. İnsanlık müsveddesi bir çete var. Devletimizin vatandaşlarımıza daha kaliteli hizmet sağlamak için sağladığı imkanı istismar ederek böyle alçakça bir eylemi gerçekleştirmiştir. Böyle bir barbarlığı yapanlardan bunun hesabı en ağır şekilde hukuk önünde sorulacaktır. Bu canilerin bir daha gün yüzü görmemesi için cumhurbaşkanı olarak konunun bizzat takipçisi olacağım. sağlık ve adalet bakanlarıma net şekilde talimat verdim. Rabbim kimseye böyle acılar yaşatmasın. Özel sağlık kuruluşlarının ücretlendirmesi ile ilgili sık şikayetler alıyoruz. Sağlık sistemimize zarar veren kötü alışkanlıkların yeniden nüksettiğine dair serzenişler duyuyoruz. Bunun üzerine gideceğiz. Türkiye gerek kapsayıcılık gerek erişilebilirlik noktasında dünyadaki en iyi sağlık sistemlerinden birine sahiptir. Gözünü para hırsı bürüyen fırsatçıların sistemi sabote etmesine izin vermeyeceğiz.”

Paylaşın

Anayasa Mahkemesi, Belediyelerin Yetkilerinin Kısıtlanmasına “Dur” Dedi

Anayasa Mahkemesi (AYM), Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın yetkisini genişleten Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’ni iptal etti. Kararın gerekçesinde; mahalli idarelerin kuruluş ve görevleri ile ilgili yetkilerin kanunla düzenlenebileceğine yer verildi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın yetkisini genişleten Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nde yer alan 3 maddeyi Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) taşımıştı.

15 Ekim 2023’te yayımlanan Cumhurbaşkanı Erdoğan imzalı kararnameyle, belediyelerin kentsel dönüşüm, altyapı, köprülü ve katlı kavşak yapımındaki yetkileri; Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na bağlı Yerel Yönetimler Genel Müdürlüğü, Yapı İşleri Genel Müdürlüğü ve Kentsel Dönüşüm Başkanlığı’na verildi.

CHP, kararnamedeki 3 maddeyi iptal istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) taşıdı. DW Türkçe’den Alican Uludağ‘ın haberine göre AYM, 3 maddeyi de “Konu bakımından yetki yönünden Anayasa’ya aykırı olduğu” gerekçesiyle iptal etti. Karar 9 ay sonra yürürlüğe girecek.

Kararın gerekçesinde; mahalli idarelerin kuruluş ve görevleri ile ilgili yetkilerin kanunla düzenlenebileceğine yer verildi. Ayrıca iyileştirme, yenileme, dönüşüm ve imar uygulamaları kapsamında her türlü altyapı, katlı ve köprülü kavşak gibi yapıların mülkiyet hakkına ilişkin olduğu ve Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenmeyecek yasak alan içinde kaldığı vurgulandı.

Mahkeme, kentsel dönüşüm ve gelişim alanı ile yenileme alanı ilanına ilişkin gerekli hazırlık işlemlerini yürütme ve görevinin de kanunla düzenlenebileceğini belirtti.

Paylaşın

Özel’den Bahçeli’ye: El Yükseltiyorum… Kürtlere Bir Devlet Teklif Ediyorum

Devlet Bahçeli’nin Abdullah Öcalan’a dönük yaptığı çağrıyı değerlendiren Özgür Özel, “Devlet bey çok sık döner. Devlet beyin bugünkü açıklaması Meclis’i dışlamaktadır. Ne yapılacaksa TBMM’de yapılmalıdır. Tam bir toplumsal mutabakat olmadan sonuç olmayacak. Bu iş çözülecekse bütün partilerinin içinde olduğu bir masada konuşulmalı” dedi ve ekledi:

“Bu plan Türkiye’nin sorunu çözmek yerine Recep Tayyip Erdoğan’ın planını çözmek gibi görünüyor ve bu yüzden kötü kokuyor. Bana diyorlar ki Devlet Bey el yükseltti, ne yapalım, sen de yükselt. El yükseltiyorum Devlet Bey. Kürtlere bir devlet teklif ediyorum. Tam olarak kendilerine ait hissetmeyen bütün Kürtlere Türkiye Cumhuriyeti devletinin sahibi olmayı teklif ediyorum. Kendini öteki hissetmediği tüm demokratik siyaset kanallarının açık tutulduğu, üniversitelerde öğrencilerin haklarının yenmediği, demokratik hakların dünya standartlarında olduğu bir ülke yapalım, Kürtleri Türkiye Cumhuriyetinin sahibi yapalım. Biz kurucu parti olarak buradayız, her şeyi hep birlikte yapmayı teklif ediyoruz. Hodri meydan.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulundu. Özgür Özel konuşmasında şunları kaydetti: “Geçen hafta insanlık adına utandığımız haberler aldık, para için yeni doğmuş bebeklere musallat lan bir şebeke ortaya çıktı. Bebekleri annesinin kucağına kavuşmadan kuvöze alan ve bunu yaparken bebeklerin sağlığı ile oynayan çetenin yaptıkları hepimizi insanlığımızdan utandırdı.

Çok da berbat bir şey yaptı bu çete sağlık çalışanlarına pandemide duyulan güveni bir düşünün bu çürük elmalar, hekimleri yeni doğan hemşirelerini sağlık emekçilerini zan altında bırakan, geçmişte evladını kaybetmiş ailelerde bir travma yarattı. Kolay da atlatamayacağız. Hepimiz çok üzgünüz. Devlete olan güvenin azalmasıyla CHP’ye ihbarlar yapıyor. Meselenin şu ana kadarki kısmı gösteriyor ki maalesef yine haklı çıktık. Sağlığı piyasalaştırmayın, özel hastanelere bu kadar alan açmayın, devleti bu alandan çekip bu alanı sermayeye açmayın derken, ne kadar haklı olduğumuz bir kez daha ortaya çıktı.

Öyle bir noktadayız ki son 3 sağlık bakanının 2’sinin özel hastanesi var zaten. Bir tanesi de bu olaylar yaşanırken il sağlık müdürü o da şimdiki bakan. Savcı tehdit edilmese, o hastanelerin yenidoğan ünitelerinde bebekler yatıyor olacak. Geçen sene eylülden ekimden itibaren bebekler ölmeye devam etmiş, bebekler ölmeye devam edecekti. Yenidoğan bebekleri hasta ederek kazanç sağlamaya çalışanlara olanak sağlayanın bu iktidarın sağlık politikaları olduğunu görmeyenler hiçbir şeye şaşırmasın bu ülkede.<

İlk yapılması gereken iş şu anki Sağlık Bakanı’nın, toplumla inatlaşmamak için görevi bırakması lazım Kendisini kişisel sebeplerle değil, ilkesel bir yerden istifaya davet ediyorum. Şu anda işgal ettiği konum adaletin önünde engeldir, milletin vicdanının önünde fevkalade engel bulunmaktadır. Bugün arkadaşlarımız gerekli başvuruları yapacak. Suç duyurularında bulunuyoruz, bu meselenin hukuken takipçisi olmaya devam edeceğiz.

15 Temmuz’da silahlı bir terör örgütü olan FETÖ’nün ele başı Pensilvanya’da öldü. Aldığı vebalden daha ağır bir veballe öbür dünyaya giden kaç kişi vardır bilmiyorum. Mülakatta kendi çetesinden değil diye elettiği gençler, kurumlarda mobbing yaparak işin ettikleri, bu dünyada adalet önünde hesap vermeden, onun Türkiye’ye getirilememesi sözde müttefik ABD’nin onun hamiliğine nasıl soyunduğunun ispatıdır.

Ülkede darbeye kalkışmış, kendi altına verilen tankla bu milletin evlatlarını ezmiş bir çetenin liderini ABD’den alamamış olmaya sessiz kalanlar şimdi çıkmışlar arkasından konuşuyorlar. Bu Fethullah Gülen öldü gitti günah kapısı açıktır arkadaşlar. Hakkı yenenlerin mağduriyetleri devam ettikçe günah kapıları açıktır. Ona ne istediyse verenlerin de günah defterine bunlar işlenmektedir.

Yetkiyi FETÖ ile mücadele diye aldılar, ne kadar solcu varsa KHK ile attılar. Hangi görüşten olursa olsun KHK ile Meclis’in yetkisi OHAL’de Erdoğan tarafından kullanılırken, iftirayla yanlış tespitle, evladını okuturken imkan yok, evladını bunların dersanesine yollamışlar gibi makul terörle ilişkili olmayan kişilere hakimler ‘sen suçsuzsun kardeşim’ diyorsa, hangi birisini bir gün daha işine iade etmiyorsanız aynı vebali siz de alıyorsunuz.

Ben Fernas işçilerine yürekten teşekkür ediyorum. Bu millete çok önemli bir şey gösterdiler. İnsanlık dışı şartlarda çalışanlar Soma’dan çıktılar Ankara’ya yürüdüler. Yalınayak durdular, parklarda yattılar. Bağımsız Maden İş Soma’nın onurudur, Manisa’nın onurudur. Duymuş bir yerden zevzek, ‘Özgür bey de o sendikayı sevmiyor’ diyor. O sendika Manisa’nın onurudur gururudur. Buradan ifade ediyorum 1 Ocak tarihinde, bunlara hakkını vermeyiz diyenler olursa, bu parti ve Fernas işçilerinden çok şey öğrenen Türkiye kamuoyu onların yanındadır. Sakın buna kalkışmayın. 30 bin liranın altında bir asgari ücret asla kabul edilemez.

Bugün Esad Suriye’de genel af ilan etti. Tam zamanı Esad ile el sıkışmanın Türkiye’dekileri Suriye’ye geri yollamaya. Bu (Erdoğan) Esad’la konuşacağına, Almanya’ya ‘Korkmayın Lübnan’dan gelirlerse de size geçemezler’ demektedir. Sayın Erdoğan bizim işsizimiz bize yetmektedir, bizim yoksulumuz bize yetmektedir. Evlatlarımız işsizlikten kırılmaktadır. Buradan sonra yapılacak anlaşmanın Avrupa’nın mültecisini Türkiye’de tutup aferin almak değil Türkiye’deki sığınmacı sorununu çözmektir. Yapacaksan yap yoksa çekil oradan. Yoksa biz geleceğiz biz yapacağız.

Kimileri tarihin akışının değişeceği bir değişikliğin olduğu bir gün olarak ifade ediyorlar. Sayın Bahçeli’nin TBMM’de yaptığı konuşmayı takip ettik. Kapalı kapılar ardından bir takım müzakereler yürütülüyor. TBMM’nin yetkisinde olan bir af Bahçeli’nin kendi ifadesiyle, başka hiçbir şeye gerek olmadan tecrit kaldırılsın, Öcalan Meclis’e gelsin. Örgüte silah bırakma çağrısı yaptın. Bütün sorunlar bitmiştir diyen bir dille karşı karşıyayız.

Türkiye’de bir daha şehit gelmeyecekse, kan akmayacaksa, anaların gözyaşı duracaksa, Türk’ün de Kürt’ün de gözünden akan yaş duracaksa, askere Mehmetçiğe namlular doğrulmayacaksa, söylenen her söz kıymetlidir. Bütün geçmişte yaşadıklarımıza rağmen kıymet veriyoruz, CHP olarak diyoruz ki terörün bitmesine biz tam destek vereceğiz. Ancak bunu yapan kişiye, sanki bunu tek başına yapacakmış diye, olmayan bir güç kuvvet atfeden kişiye şunu söylemek isterim.

Geçmişte biz o partiyle sizin kurduğunuz gibi bir ilişki kuruyoruz, sohbet ediyoruz ya da seçimlerde adayımıza Kürt seçmenden destek alıyoruz diye ne sahte videolarınız kaldı ne etmediğiniz hakaret aldı. Ama bu partiye ne terörist dediğini kaldı ne başka hakaret kaldı.

Bahçeli’nin geçmişte söylediği her lafın ne kadar boş ve yalan olduğunu siz gördünüz. Ben bunları hepinizin vicdanlarına havale ediyorum. Devlet bey zaten çok sık döner, o döndü diye biz de doğru bildiğimizi söylemekten geri durmayacağız. Geçmişteki laflarının tekrarıdır, yine Meclis’i dışlamaktadır. Ne yapılacaksa TBMM’de yapılacak, şeffaflıkla yapılacak, tutulamayacak bir söz verilmeyecek ve samimiyetle yürütülecek. Tam bir mutabakat olmadan sonuç olmaz, olmayacak. Daha sonrası daha kötü başlayacak ve daha kötü üzüleceğiz.

Biz asla barışa kardeşliğe karşı çelişkili bir söz söylemeyeceğiz. Silahların bırakılmasını savunurken, 86 milyonun kucaklaşmasını savunurken, sesimiz titremez bizim. Çık şeffaf Türküyle Kürdüyle herkesin gözü önünde bir süreci savunuyoruz. Milleti birbirine düşman edecek her hareketin karşısında durduk. Sayın Bahçeli’nin Erdoğan’ın ‘Kürt sorunu yoktur’ demesiyle Kürt sorunu bitmez. Kürtlerin talep ettikleri barışçıl anayasaya uygun eşit yurttaşlık meselelerini çözmeden, bir kişiye özgürlük, bir kişiye ev hapsi teklif ederek bu sorunu çözemezsiniz.

“Kürtleri Türkiye Cumhuriyeti’nin sahibi yapalım”

TBMM’nin odak olduğu, içinde olduğu, bir kez daha söylüyorum 86 milyona ‘Biz beraberiz sizin için en doğrusunu yapmaya kararlıyız.’ 86 milyonu barıştırmak adına atılan her adımı önemsiyorum.

Devlet bey ben de Kürtlere bir devlet teklif ediyorum. Tam olarak kendilerini devlete ait hissetmeyen Kürtlere, Türkiye Cumhuriyeti’nin sahibi olmayı teklif ediyorum. Kendini öteki hissetmediği tüm demokratik siyaset kanallarının açık tutulduğu, üniversitelerde öğrencilerin haklarının yenmediği, demokratik hakların dünya standartlarında olduğu bir ülke yapalım, Kürtleri Türkiye Cumhuriyetinin sahibi yapalım. Biz kurucu parti olarak buradayız, her şeyi hep birlikte yapmayı teklif ediyoruz. Hodri meydan.”

Paylaşın

Hatimoğulları’ndan Bahçeli’ye Yanıt: Barışın Muhatabı İmralı’da

Devlet Bahçeli’nin Abdullah Öcalan için yaptığı çağrıya cevap veren Tülay Hatimoğulları, “AKP’nin dış politikası iflas etti. Kürt sorunun çözüm yolu bellidir. Ortadoğu ve Türkiye’de barışın muhatabı İmralı’da ağır tecrit altında bulunan sayın Abdullah Öcalan’dır. Çözümün yolu TBMM’dir. Biz inisiyatif almaya hazırız. Bir başlangıç olarak tecrit kaldırılsın” dedi ve ekledi:

“Kimseye ayar veremezsiniz, barışı herkes konuşmalıdır. Konuşmayanlar da konuşanların önüne engel teşkil etmesin. MHP Genel Başkanı “tecrit kaldırılsın, konuşsun” dedi. Tecrit 44 aydır devam ediyor. Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması için yıllardır mücadele ediyoruz. Bırakın tecrit kalksın sayın Öcalan fiziki olarak çıksın konuşsun. Ne diyeceğini hepimiz görelim dedik geçen hafta, bu hafta da yineliyoruz. Vakit kaybedilmeden adım atılsın. Bugünden sonra hangi bedel ödenmesi gerekiyorsa onurlu bir barış için üzerimize düşeni yapmaya söz veriyoruz. Bu ülkeye onurlu bir barış gelecek.”

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda PKK lideri Abdullah Öcalan için çağrı yaptı. Bahçeli, çağrısında şunları söyledi: “Şayet terörist başının tecridi kaldırılırsa gelsin TBMM’de DEM Parti grup toplantısında konuşsun. Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini açıklasın. Bu dirayet ve kararlılığı gösterirse umut hakkının kullanımıyla ilgili yasal düzenleme yapılması ve bundan yararlanmasının önü de ardına kadar açılsın. Ne Kandil ne Edirne, adres İmralı’dan DEM’e uzansın, bu ağır ve tarihi terör sorunu ülke gündeminden tamamen çıkarılsın. Hodri meydan, buna varız.”

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Meclis’te partisinin haftalık grup toplantısında konuştu. Hatimoğulları, iktidarın çelik kubbe bahanesiyle borçtan vergi almaya yeltendiğini belirterek, “İktidar 100 bin TL üzeri limiti olan kredi kartlarından 750 TL vergi alacaklarını duyurdular. İktidar yediğimiz içtiğimiz her şeyden zaten vergi alıyor. Kazandığımız 3 kuruştan zaten vergi alıyor. Zaten yoksulun küçük üreticinin üzerine yıkılmış bir vergi sistemi var ama bununla da yetinmiyor elini yine cebimize uzatıyor ve borç olarak alınmış sayılan kredi kartındaki paranın limiti üzerinden bile para almaya çalışıyor. Bunu da çelik kubbe oluşturmak için de formüle etmekten hiç utanmıyorlar” dedi.

Mezopotamya Ajansı’nın aktardığına göre; Hatimoğulları konuşmasını şöyle sürdürdü: “Güvenlik adıyla toplumun işini aşını çaldılar. Bir avuç zenginin kasasını doldurdular. Hazine ve Maliye Bakanı, “Savunma projelerine kaynak gerekiyor. ‘750 lira vergiyi çelik kubbe için alıyoruz’ diye bir açıklama yaptı. Herkese tavsiyemiz, bu iktidar milli güvenlik deyince herkes elini cebine atsın ve baksın. Bu iktidarın hırsız eli senin cebinde mi değil mi? Bu gerçekten söylüyoruz şaka olsun diye söylemiyoruz. Çünkü onlar her milli güvenlik dediklerini ellerini cebimize uzatıyorlar. Yurttaşın yoksulun cebine uzatıyorlar. Daha yoksullaşmaya hep birlikte karşı çıkarak, 750 TL’nin kredi kartı limiti üzerinden kesilmesine karşı çıkarak bizler bunu şimdilik erteletmiş olduk.

Şunu açık yüreklilikle ifade ediyoruz; Bu iktidar, uyguladığı ekonomi politikaları en temel milli güvenlik problemidir. Bu iktidar, yurttaşımızı aç bırakmıştır. Bu iktidar sistemle el ele vererek çetelerle bu ülkeyi yönetmeye kalkmıştır.
Kadınların çocukların katledildiği bir ülkeye dönüştük. Bu iktidar bu ülke için en büyük milli güvenlik sorunudur. Bugün bu kubbenin altında en büyük yaşam mücadelesini kadınlar veriyor. Silopi’de anneler dünyanın en temiz talebi olan barışı talep ettiler. Polis onları ablukaya aldı ve devlet şiddetinin en karanlık yüzüyle karşılaştılar. Şiddete maruz kaldılar. Beyaz tülbentleri ile barış talep eden anaların tülbentlerine bu iktidarın kolluk kuvveti aracılığıyla kan sıçratmıştır.

İktidar bu bütçeyi halkın, emekçinin, yoksulun, kadının sırtına yükleyerek bütçe yapmaya çalışıyor. Bu bütçe iktidarın politik tercihleri çerçevesinde geliştirilen bir bütçe. Bakın kadın katliamlarından bahsettik. yüreğimizi içimizi dağlayan her gün yüreğimizi paralayan ve politik olan kadın cinayetlerinin yaşandığı bir süreçte iktidarın 2025 yılı bütçesinde kadının güçlendirilmesi başlığı altında ayırmış oldukları bütçenin miktarına bakın. 5.9 milyar tl. Yani bu bütçe kadının güçlendirilmesi için her bir kadına günlük 38 kuruş düşüyor. Gerçek rakam bu. 38 kuruş. Harca harca bitmez.

İşte kadına verdikleri değer bütçede ona ayırdıkları parada mevcut. Aklımızla alay ediyorlar. Kadınlara 38 kuruşu layık gören bu iktidar faiz lobisine tam 1 trilyon 950 milyar TL ödenek ayırmış. 2025’te faize günde 5 milyar 416 milyon lira saatte 225 milyon lira dakikada 3 milyon 761 bin lira, saniyede 62 bin 693 lira ödeyecekler. Yani sadece saniyede faize ayırmış olan bütçe 4 asgari ücrete tekabül ediyor. Asgari ücretliye emekçiye emekliye verdikleri değeri yine faiz lobisine ayırdıkları bütçe ile kıyasladığımızda ne kadar değersiz olduğunu görüyoruz.

Sermayeye yapılan vergi kıyağının sadece 6’da biri deprem bölgesine ayrılmış. İçerde barış diyenler, güvenlikçi politikalara rekor bütçe ayırıyor. 2025 yılı içinde savunma harcamalarına toplam 1 milyar 608 milyon TL para ayrıldı. Geçen yıl 529 milyar TL idi yani yüzde 165 oranında artış göstermiş. Tam 47 milyar dolar savaş harcamalarına gidiyor. Bakın bunların dili başka söylüyor, pratikleri bambaşka. Bütçeleri ise çok başka. İktidarın meclise getirdiği bu bütçe bir sefalet, bir felaket, bir şiddet bütçesidir. Meclisteki görüşmelerde en güçlü muhalefeti biz DEM Parti olarak mutlaka yapacağız, her sene olduğu gibi.

“Yapması gereken ilk şey…”

Türkiye eğer gerçekten güvenli bir sınıra sahip olmak istiyorsa yapması gereken ilk şey silahların bırakılması dış politikasını barış ve diplomasi üzerinden inşa etmesi, yapması gereken ilk şey Kürt sorununu barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözmesidir. Böylece IŞİD, Nusra gibi örgütlerin sınırlarımızı kevgire dönüştürmesine izin verilmemiş olur. Barış en güvenli olandır. Bunun altını buradan hem Türkiye hem de Ortadoğu için bir kez daha çizmek istiyorum.

Değerli Türkiye halkları hepimiz bu gerçekliği görmek durumundayız. Sahte güvenlikçi politikalar bizleri yoksullaştırdığı ekmeğimizi küçülttü. Kürt halkı bizlerin tarihsel kardeşidir. Türk Kürt Arap Acem, Ermeni ve birçok halk Ortadoğu’nun kadim halkıdır ve tarihsel kardeşlik vardır aralarında. Halkların dilini konuşması anadilinde eğitim görmesi, anayasa haklarının eşit bir şekilde tanımlanması bir ülkeyi bölmez tam tersine halklar arasındaki dayanışmayı güçlendirir. Bizleri daha güçlü bir toplum haline getirir.

Dünya savaşının zikredildiği bir dönemde savaşın yoğunlaştığı Ortadoğu’da demir kubbeler çözümün oylu olmadı. Şöyle dönüp İsrail Filistin savaşına Lübnan’a savaşa çekilmek istenen İran’daki gelişmelere baktığımızda; hiçbir demir kubbenin hiç kimseyi korumadığını gördük. Oysa barış korurdu. Gelin Ortadoğu’da Türkiye’ye kadar gök kubbeyi demirden çelikten arındıralım, gelin gök kubbeyi barışla dolduralım. Gelin barışın sesini sadece Türkiye’den değil, sınırları aşacak sınırların çok ötesine ulaşacak şekilde barış çığlığını hep birlikte büyütelim, bunu bir temel politik çizgi haline hep beraber getirelim. Halklar kazansın, barış kazansın, kardeşlik kazansın.

Değerli halklarımız, şu gerçeği tespit etmeliyiz. AKP’nin dış politikası iflas etmiştir. Ama bölgede barış demek için Kürt sorununun çözülmesi bizlerin elindedir. Kürt sorunun çözüm yolu, yöntemleri ve muhatapları bellidir. Ortadoğu ve Türkiye’de barışın muhatabı İmralı’da ağır tecrit altında bulunan Sayın Abdullah Öcalan’dır. Kürt sorunun çözüm yeri meclistir. Parlamentoda ve siyasette muhatap DEM Parti’dir. Demokratik zeminde siyasi partiler ve demokrasi güçlerinin tamamıdır, toplumun bizatihi kendisidir. Geçmiş deneyimlerimizden çok iyi biliyoruz ki toplumsallaşamamış bir barış gerçek olarak bir barışı gerçekleştirememiş sağlayamamış oluyoruz. Barış bilinci toplumun bütün hücrelerine yayılmalı ki, bütün toplum tarafından benimsenmelidir gerçek bir barış olsun. Bir başlangıç olacaksa tecrit derhal kaldırılmalıdır. Kürt sorunun çözümünde pusula demokratik müzakere ve onurlu barıştır. Çözümü kimseden dilenmiyoruz. Onurlu bir barış için üstünlük almaya hazırız.”

Bakın bugün MHP Genel Başkanı grup konuşmasında Sayın Abdullah Öcalan için tecrit kaldırılırsa konuşsun mahiyetinde bir konuşma gerçekleştirdi. Tecrit 44 aydır devam ediyor. Sayın Öcalan’ın üzerindeki tecridin kaldırılması için yıllardır mücadele ediyoruz. Demokratik kamuoyu yıllardır ‘Tecrit kaldırılsın’ diyor. Sayın Öcalan üzerindeki tecrit kesinlikle kaldırılmalıdır. Fiziki olarak gelsin konuşsun diyoruz. Geçen hafta, ne diyeceğini hep birlikte görelim dedik. Bu hafta da aynı sözü tekrarlıyoruz. Bırakın tecrit kalksın Sayın Öcalan çıkıp konuşsun ve ne konuştuğunu hep birlikte görelim.

Vakit geçirilmeden acil bir biçimde bu konuda adım atılmalıdır. Biz DEM Parti olarak onurlu bir barış için, demokratik cumhuriyetin inşası için ağır bedeller ödeyerek bugünlere geldik. Bu günden sonra da hangi bedeller ödenmesi gerekiyorsa, DEM Parti olarak üzerimize düşeni yapmaya hazır olduğumuzun altını buradan bir kez daha çiziyorum. Söz veriyoruz; bu ülkeye onurlu bir barış gelecek. Hep beraber gururla barış türkülerini söyleyeceğiz. Hep beraber dışarıda mavi gök kubbe altında kuşlar, ağaçlar barış türküleri eşliğinde dans edecek. O günler yakın ey güzel insanlık, o günler yakın ey güzel Anadolu, ey güzel Mezopotamya.”

Paylaşın

Bahçeli’den Abdullah Öcalan’a İkinci Çağrı

Partisinin haftalık grup toplantısında konuşan MHP Lideri Devlet Bahçeli, “Terörsüz bir siyaset hususunda herkes ittifak halindeyse değil, elimizi gövdemizi taşın altına koymaya hazırız. Teröristbaşı buyursun terörün bittiğini tek taraflı ilan etmiş demiştim. Bu çağrımın iç yüzünü anlamayan ve saptırmaya çalışanlar fazladır” dedi ve ekledi:

“Türkiye Yüzyılında terörü sıfırlamak amacına matuf ikinci hüküm cümlem şöyledir: Şayet terörist başının tecridi kaldırılırsa gelsin, TBMM’de DEM Grup Toplantısı’nda konuşsun. Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın. Bu dirayeti gösterirse umut hakkının kullanımıyla ilgili yasal düzenlemenin yapılmasının önü de ardına kadar açılsın. Adres İmralı’dan DEM’e uzansın. Hodri meydan buna var mısınız?”

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında konuştu. Devlet Bahçeli’nin konuşmalarından öne çıkanlar şöyle:

“Bugün kitabın ortasından ve hiçbir yoruma ihtiyaç bırakmayacak nitelikte konuşacağım. Mevcut gerçeklere dayanarak muazzez milletimizin ayak bağlarını kalıcı olarak çözmenin belki de ilk adımını atmış olacağım. Türkiye’nin çözemeyeceği, üstesinden gelemeyeceği hiçbir sorunu yoktur. Yeter ki isteyelim, yeter ki diyelim.

Türkiye’nin çözemeyeceği, üstesinden gelemeyeceği bir sorun yoktur. Türkiye ekonomisi çok şükür şiddetli fırtınayı atlatmıştır. Milli gelirimiz 1.1 trilyon dolar sınırını aşmıştır. Battık diyenlerin yüzünü kızartmış hepsine mahcubiyet yaşatmıştır. Türkiye ekonomisi eski teorik şemalara sığmayan bir özellikle sürekli ilerleme ve gelişme halindedir. İşsizlik oranının gerilemesi umutları tazelemiş, spekülasyon yapanların hevesini kursağında bırakmıştır. Dünyada sular durulmazken Türkiye’nin azimli politikalarla ortaya çıkması siyasi istikrarı pekiştirmiştir. Bunun yanında gelir dağılım eşitsizliği canımızı sıkan bir durumdur.

Enflasyonla mücadele kesintisiz sürüyor. Enflasyonun tek hanelere gerileyeceğine inancım tamdır. Bu hedefleri gerçekleştirmek siyasi ve insani şeref borcumuzdur. Başaracağız. Cumhur İttifakı olarak hayat pahalılığını bitireceğiz, enflasyon canavarının boğazına urganı geçireceğiz. Muhalefetin çizdiği karamsar tabloları başlarına külah diye geçireceğiz. Enflasyonla mücadele kesintisiz sürmekte ve desteğimiz tamdır. Tek hanelere ineceğine inancım tamdır. MHP olarak yol haritamızı çizmiştik. Elimizden gelen her katkıyı vermeye her çalışmayı yapmaya varız.

Bilinmelidir ki Cumhurbaşkanlığı kabinemizin yanındayız, ekonomi yönetimine güveniyoruz. Doğru yolda olduklarını, doğru politikalar ile Türkiye yoluna konulan takozları teker teker kaldırdıklarını görüyoruz. Döviz kuru, faiz ve enflasyon kuşatmasını güç birliği yaparak kıracağız. Ekmeği büyüteceğiz. Dar ve orta gelirli insanlarımızı asla yalnız bırakmayacağız. Her vatandaşımızdan bir bahaneyle 750 lira almak yerine, tüm vatandaşlarımıza artan zenginlikten pay veren bir Türkiye’ye ulaşmak hayal değil, ulaşılacak bir hedeftir.

Diyarbakır’da Narin, Tekirdağ’da Sıla, İstanbul’da İkbal ve Ayşenur gadre uğramışlardır. Böylesi sapıklar her milletin ortak sorunudur. İnsan eşrefi mahlukattır, yaratılanların en şereflisidir. Bebeklere, çocuklara, kadınlara kast edenler esfeli safilindir. SGK’dan 8 bin TL alabilmek için pasif ötanaziye başvurarak cinayet işleyen yaratıklar insanlığın yüz karasıdır. Yenidoğan çetesi değil, ölüm ve soygun çetesi denebilir. Konuşmalarının gün yüzüne çıkmasından sonra şöyle düşündüm bir insan daha ne kadar küçülebilir. Bunlara verilebilecek hangi ceza fırın gibi vicdanları soğutabilir,

27 Mart 2023’te CİMER’e yapılan bir başvuru ile başlayan soruşturmanın yeniden gündeme oturması geçiştirilecek bir konu değildir. Düğmeye basılmışçasına cinayetleri furyasının seriye bağlanması, toplumsal infialin kışkırtılması başka tertibin ikmalini akla getirmektedir. Suçlunun yakasından tutulması en haklı taleptir. Bu cinayetler aylar öncesinde gündeme gelmiş ama bugünkü gibi konuşulup tartışılmamıştır. Sağlık Bakanlığı zamanında davaya müdahil olmuştur. Savsaklama söz konusu değildir.

Sağlık Bakanının istifasını istemek nasıl bir mantıktır, nasıl bir siyasi hesabın sonucudur. Siyasete malzeme yapmak art niyetlilik değil midir? Bakanın istifasını isteyenlerin işi gücü nifaktır. Bakanımızın sergilediği dürüst, ilkeli duruşundan ötürü tebrik ediyorum. Bebek katillerinin en ağır şekilde cezalandırılmalarını bekliyor, MHP’yi karalayan şerefsiz bir suçlunun tehditleri karşısında üstlendiği görevin itibarını koruyan Cumhuriyet Savcımız Yavuz Engin’i kutluyor, tertemiz alnından öpüyor, Allah sayılarını artırsın diyorum. Kurt inine giren çakalın akıbeti parçalanmaktır.

Hamas lideri Haniye’den sonra Yahya Sinvar’ı da katletti. 2 gün önce İsrail vandallığı aralarında kadın ve çocukları da bulunduğu 87 kişiyi öldürdü. Lübnan can çekişirken kanı dökülen masum sivil halktır. Cumhurbaşkanımızın Lübnan’daki Türkmen kardeşlerimize kapılarımızın açık olduğunu açıklaması soydaşlık hukukunun takdir edilecek tezahürüdür. ‘Yeni göç dalgası geliyor’ diyerek yaygara koparanların, Türk’ün Türk’ten başka dostu olmayacağını bilmemelerini elbette biliyoruz. Ancak empati yapmalarını, vicdanlı davranmalarını beklemenin de en doğal hakkımız olduğunu düşünüyoruz. Türk, Türk’e candır, yardır, yurttur, yuvadır, sonuna kadar emanettir.

Erken seçim tartışmaları: Kaos ve krizlerin kökleştiği bir dönemde Anadolu güven barış ve istikrar coğrafyası olmalıdır. Güneyimiz yanarken Kuzeyimiz toz duman içindedir, batımızda karanlık oyunlar planlanıyor. Objektif yorumları kendisinden duymak istediğimiz bir siyaset bilimci, güven bunalımının kök saldığını, tek çözümün erken seçim olduğunu zırvalayarak bunca sorun ortasında iç işgal cephesine hizmetkarlık yapmaktan utanmamıştır. Türkiye’de güven bunalımı yoktur. Bunayan bulaşık tipler vardır. Seçimler zamanında yapılacaktır, herkes siyasi hesabını buna göre yapmalı.

Cahile meydanı boş bırakırsan ayaklar, kendini baş oldum sanır. Baş olan ayaklar tek dursun, akıllı olsun, ayranımızı kabartmasın, asabımızı bozmasın, milletin sabrını yanlışa yormasın, bayramlık ağzını da daha fazla açtırmasın. Yapılan hiçbir kötülük, kimsenin yanına kalmaz. İçi dışı fitne fesat kumkumasına dönen bu zatın Anayasanın ilk 4 maddesine olumlu ya da olumsuz müdahale.

Uyarıyorum ayranımızı kabartmasın, bayramlık ağzımızı daha fazla açtırmasın. Yapılan hiçbir ihanet kimsenin yanına kalmaz yarına da bırakılmaz. Fetö’nün de yanına kalmadı. Dileğin cehennemde ebediyen yanmasıdır. Bu teröristin Türkiye’de gömüleceği toprak yoktur. Nerede Türkiye düşmanlığı yapmışsa orada çürüyüp gitmelidir. Kulun hesabı varsa Allah’ın da hesabı vardır.

Çözüm süreci tartışmaları: DEM’e uzattığım el günlerdir konuşuluyor, tartışılıyor. Dedikodu borsası rekorlar kırıyor. Birileri yine rahat durmuyor, samanlıkta iğne arayışına kalkışıyor. Yeni çözüm süreci iddiaları malumlarınız olacağı üzere gündeme geldi. Türkiye’nin yeni bir çözüm sürecine değil, ortak aklı çalıştırmaya, dış dayatmalara kapalı durmaya ihtiyacı vardır. Türkiye’nin sorunu Kürtler değil, bölücü terör örgütüdür. Tek tek Kürt kardeşlerimin sorununu çözmek mecburidir ama kolektif kimlik ve etnik temelde çözüme atıf yapmak vahim bir tehlikedir. Kürt sorunu var demek, Kürtleri sorun gören sahte yüzlerin, yıkım bekleyenlerin ortak propagandasıdır.

Türkiye Devleti, asimilasyon politikasına hiçbir zaman teşne olmamıştır. Kürt sorunu vardır demek ,Kürtleri sorun gören sahte yüzlerin sözleridir. Terör başka siyaset başkadır. Silah dışlanmadan Türk vatandaşları layık olduğu insanlık seviyesine ulaşamayacaktır. Hiçbir taviz geri adım teröristi tatmin etmeyecektir. Terörün silahsız çözümü yoktur. Terör örgütünün taleplerini kabul etmek ona boyun eğmek değildir. Bölücü terör örgütü PKK’nın silahlı eylemleri başarısızlığa mahkumdur.

Türkiye teröre müsamaha göstermeyecektir. Demokratik reformların yapılması akla en yakın gerçektir. 6 Haziran 2011’de Diyarbakır mitinginde demiştim ki, Brüksel’dekiler sizi benden daha iyi tanıyamaz. Bütün teröristlerin silahlarıyla dağdan inip teslim olması, cezalarını çekmeleri tek çıkıştır. Ne ABD ne AB ne Irak ne Suriye ne de bir başka ülkeyle birlikte Kürt kardeşlerimizin sözcüsü olması imkansızdır. TBMM’de her meselenin ele alınıp milli akılla çözümü mümkün ve mecburidir. Terörsüz bir siyaset hususunda herkes ittifak halindeyse değil, elimizi gövdemizi taşın altına koymaya hazırız.

‘Türkiye’ye getirilirken her türlü hizmete hazırım diyen terörist başı buyursun, terörün bittiğini, örgütün tasfiye edildiğini tek taraflı ilan etsin’ demiştim. Bu çağrımın iç yüzünü anlamayan ve saptırmaya çalışanlar fazladır. Türkiye Yüzyılında terörü sıfırlamak amacına matuf ikinci hüküm cümlem şöyledir: Şayet terörist başının tecridi kaldırılırsa gelsin, TBMM’de DEM Grup Toplantısı’nda konuşsun. Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın. Bu dirayeti gösterirse umut hakkının kullanımıyla ilgili yasal düzenlemenin yapılmasının önü de ardına kadar açılsın. Adres İmralı’dan DEM’e uzansın. Hodri meydan buna var mısınız?

CHP Genel Başkanı istediği kadar sağa sola gitsin, orayı burayı ziyaret etsin… Bu eli tutan tutar tutmayan yumruklaşmış olur.”

Paylaşın

Babacan’dan “Normalleşme” Yorumu: Muhalefet Dikkat Etmeli

“Normalleşme” tartışmalarına ilişkin değerlendirmede bulunan DEVA Lideri Ali Babacan, “Normalleşmeden kasıt konuşuyor olabilmekse sonuna kadar destek veririz. Ama bu diyalog hiçbir zaman muhalefetin görevini yapmasına engel olmamalıdır. Yeterince eleştiremiyorsanız o da zarar verebilir” dedi ve ekledi:

“Normalleşme iktidarın ifadesi. Demek ki anormallik yaptıklarını kabul ediyorlar. Muhalefetin çok dikkat etmesi lazım. Biraz oralarda problem var. Benim gözlemim bu. Yeterince sağlam bir şekilde muhalif duruşu ortaya koymak lazım. Yanlışa yanlış diyebilmek lazım. Muhalefet ben daha iyi yaparım iddiasını ortaya koyması lazım. Biz her alanda görüşlerimizi ortaya koyuyoruz. Ansiklopedi büyüklüğünde çalışmamız var. İktidar olduğumuzda ülkeyi yönetmeye hazırız diyoruz. Bunu Türkiye’de yapan yok.”

Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Habertürk TV Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Akif Ersoy’un sorularını yanıtladı. Babacan’ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:

“Fetullah Gülen, yakın tarihimizde bu ülkeye en büyük zararı vermiş insanlardan birisi. Kurmuş olduğu yapıyı hain darbe teşebbüsüne kadar yönlendirebilecek, bu ülkenin Meclis’i savaş uçaklarıyla bombalanmasına sebep olacak kadar dengesini yitirmiş bir kişi. Keşke Türkiye’ye iade edilip, hesap verebilseydi. Başka bir hesap yeri ver, orada ne yapar bilmem. Sadece Türkiye’ye değil aynı zamanda dinimizin kutsallarını istismar ederek çok geniş kitleleri yanlış yönlendirdi. Ölmüş bir kişinin arkasından konuşurken dikkatli olmak lazım ama sonuç olarak bakıldığında bu ülkeye en büyük zarar vermiş birisi.

Bu tür örgütler bazı ülkelerin servisleri açısından çok elverişli örgütlerdir. Herhalde bugüne kadar o örgütü destekleyen, koruyan, kollayan her kimse işlerine yarıyorsa kullanmaya devam edeceklerdir. Örgütün sonu da gelebilir. Biz ülkemizi, devletimizi FETÖ ve benzer yapılardan korumak. Çok dikkat etmek lazım. Bu örgüt aynı zamanda kendini saklamayı bilmiş bir örgüt. Çok çok dikkat etmek lazım. Bu işin yolu şuradan geçiyor, devlete alımlarda mutlaka ehliyet ve liyakat gözetilecek. Belli kurumlarda öbeklenmeler, klikleşmeler olduğunda her zaman risktir. Ehliyet ve liyakata göre birimlerin oluşması lazım. Kamuya alımlarda ve terfilerde objektif kriterlere göre hareket etmesi lazım. FETÖ gider METÖ gelir bu ülkenin başı dertten kurtulmaz. Ehliyet ve liyakattan sapmamak durumundasınız. Türkiye Cumhuriyeti kendine dikkat etmesi lazım. Asla bir al-vere girilmemesi lazım.

Türkiye son 6-7 yıldır büyük bir çöküş içinde. Bu sadece ekonomi değil aynı zamanda hukuk, adalet ve ahlaki çöküş. Türkiye’de insanlık çöküyor şu anda. Kadınların başını keserek katledenleri mi ararsınız, Narin kızımızın katledilişi, yeni doğmuş bebeklerin canıyla oynayanları mı ararsınız. Türkiye’de kurumlar sağlam çalışmadan, yargı bağımsız, tarafsız çalışmadan, Türkiye’nin herhangi sorunu çözmesi mümkün değil. Ekonomi bir tezahürdür. Rakam olarak görürsünüz. Onun altındaki sosyal çöküntüyü biraz sonra fark edersiniz. Bugün Türkiye’de uyuşturucu problemi var. Yasadışı kumar. Cep telefonundan insanlar yasa dışı bahis oynuyor. Siz Instagramı kapatabiliyorsunuz, Twitter’ı yaşatabiliyorsunuz. Devlet bunlarla uğraşabilir. Vatandaşın bu işe yönelmesi biraz da alnının teri, bileğinin gücüyle bu memlekette para kazanmak zorlaştı. Para kazanmak için kısa yoldan köşeyi dönme metodları arıyorlar. İhale peşinde koşan, kendine açılmış özel alanlarda para peşinde koşan gençlerle dolu oldu bu ülke.

Ekonomi işin kolay tarafı. Bugün Cumhurbaşkanı olsam sağlam 10 kişiyi ekonominin başına koyarım. Haftanın 2 saatlik toplantılarla en geç 2 yılda düzelir. Büyük bir hasar oluştu. Sayın Erdoğan’ın ‘Alanım ekonomi, ekonomistim’ diye diye, damat döneminden bu yana çok büyük hasar oluşturdu. TÜİK niye şeffaf çalışmıyor? TÜİK bizim zamanımızda herşeyi açıklarken niye şimdi açıklamıyor. Merkez Bankası niye açıklamıyor? Aldığı sattığı dövizi yayınlamak durumda. Kur Korumalı Mevduat açıklandığı an ‘Bu devleti Hazine’yi batırma projesedir’ dedim. Şimdi ondan kurtulmak için kıvranıyorlar. Yüz milyarlarca dolarlık maliyeti oldu bu işin.

Maliye ve para politikası sıkıştırması gerekli. Şu anda Cumhurbaşkanı olsam hemen Ekonomik ve Sosyal Konseyi toplarım. Bu anayasanın gereği. Sosyal tarafları dinlemesi gerekir. Kurumları bağımsız ve güçlendirmesi gerekiyor. TUİK’i dışarıdan denetletirsiniz anında düzelir. Tasarrufla ilgili ne yaptılar bugüne kadar? Gerçek tasarruf kamu alımlarında. Devlet 1 liralık ürünü 3 liraya mal ediyor. Deprem konutlarındaki maliyete bakıyoruz bire üç maliyetler artıyor. Maliyetler gerçek inşaat maliyetlerin çok üzerinde seyrediyor. Kamu alımlarıyla ilgili en ufak değişiklikler yapıldı. Mevzuatta acele işler diye madde var. AB’nin kamu ihale mevzuatı var. Niye gelip Türkiye’de uygulamıyorsunuz? Şu anda 28 ülke bunu uyguluyor. 28 ülkede yatırım olmuyor mu? Şeffaf ve açık olduğunda menfaat şebekeleri çalışmayacak.

Türkiye’de en önemli kayıt dışılık gayrimenkul sektöründe. Gerçek fiyatından tapu alınabiliyor mu? Ödediğinin çok altında bir fatura ile alabiliyor. Ekonomi yönetimi şu anda el atamıyor. Siyasetin kayıt dışı finansmanı oralardan geliyor. Oralardan geldiği için siyasi partiler dokunamıyor, konuşamıyor. Biz rahatız, konuşuyoruz. İmar değişiklikliği belediye meclisinden oybirliği ile çıkar. Partiler imar meclisinde anlaşıyor.

Sosyal medyada bu iş yeraldığında ancak toplumda farkındalık oluşuyor. Birileri cep telefonuyla bir şeyleri çekmediğinde toplumsal farkındalık oluşmuyor, buna üzülüyorum. Doğal yollardan kamuoyunda farkındalık ve hassasiyet oluşması lazım. Hükümetle, iktidarla ilgili olan herşeyi örtme çabası var. Haber olmasını engelleme çabası var. Sosyal medyada ancak birileri yakalarsa farkındalık oluşuyor. Yaşlı bakımında, tedavisinde özel hastanelerin sosyal güvenlik kurumu ile bütün ilişkisini masaya yatırmak gerekiyor. Daha fazla işlem yapıyormuş gibi fatura edip, rakamları devletten almaları ile ilgili şebeke olabilir. Bu soruşturma geniş denetimle yürümeli. Esas olan kural bazlı yönetim. Daron Acemoğlu Nobel İktisat Ödülü aldı. Kurumların inşası ve sağlam kurumların refaha katkısıydı Acemoğlu’nun konusu.

Hukuk adalet işlemiyorsa, yargı tarafsız işlemiyorsa. Yargı sağlam çalışsa, kimse korunup, kollanmasa, suçlu hak ettiği cezayı görse insanlar buna cesaret edemez. Kırmızı ışıkta geçtiğinizde hiçbir bedel ödemeyeceğinize inansanız bir süre sonra kim takar. Bir grup insan bir şekilde iktidarla ilişkim var arkam sağlam diye düşünüyor. Kuralların işlemesi ancak uymayana yaptırımla mümkün. Bu yaz 2 gün Singapur’daydım. Bir sürü kural tabelası var. Tabelaların altında ceza miktarı yazıyor. TIR şoförlerimizin kurallara uyma şekliyle Avrupa’daki kullanış şekli farkıdır. Demek ki kural bazlı yönetimle çok çok alakalı. Ülkemizin Cumhurbaşkanı anayasaya uymuyorum, Anayasa Mahkemesi’ne saygı duymuyorum diyebiliyorsa. Hele hele kurala uymayan bundan menfaat sağlıyorsa tutabilene aşk olsun.

“Refahın en yüksek olduğu 10 ülkenin 9’u parlamenter sistemle yönetiliyor”

Yeni anayasa çalışmaları ilan edildi. Sayın Kurtulmuş bizi davet etti. Kendisine anayasa çalışmamızı bıraktık geldik. Bizim güçlü bir parlamenter sistemini hedefleyen, güçler ayrılığını sağlayan, Meclis’i güçlendiren, temel hak ve özgürlükler konusunda çalışmamız hazır. Bizim kafamız parlamenter sistemde çok net. Çık kılpayı farkla alınmış bir referandumdu. İnsanlar yaşadı, sonuçları gördü. Biz kendi adayımızla çıktık, sayın Erdoğan çıktı, 52’ye 48 çıktı.Şimdi kamuoyu araştırmalarında parlamenter sistemi isteyen vatandaşlarımızın sayısı çok. Sorulduğunda cevap veriyorlar. Biz partimizi kurarken dünyaya baktık. Hukukun üstünlüğünde ilk 10 ülkenin 9’u parlamenter sistemle yönetiliyor. Refahın en yüksek olduğu 10 ülkenin 9’u parlamenter sistemle yönetiliyor. Başkanlık sisteminin de tek tük başarı örnekleri var ama parlamenter sistem o ülkenin vatandaşı için daha yüksek mutluluk üretiyor ve hukuk daha iyi yönetiliyor.

Türkiye’de niye enflasyon patladı? Tek kişinin ısrarı ve inadı yüzünden. Gıda ve enerji enflasyonu neden dünyada en yükseklerde? Bir kişinin koskoca sistemi yanlış yönlendirmesiyle. Sağlam kurumlarınız, bağımsız çalışan Merkez Bankası yoksa, parlamento denetim görevini yapamıyorsa bir kişinin hataları koskoca ülkeyi bir yere götürüyor. Vatandaşlarımızın nihai oy tercihi, sadece ekonomi, enflasyon değil, bir bütüne bakıyor. 2023 seçimlerinde açık söyleyeyim, 6’lı masadaydık. Vatandaşlarımızı kavgasız, gürültüsüz bu ülkeyi yöneteceğimize ikna edemedik.

Normalleşmeden kasıt konuşuyor olabilmekse sonuna kadar destek veririz. Ama bu diyalog hiçbir zaman muhalefetin görevini yapmasına engel olmamalıdır. Yeterince eleştiremiyorsanız o da zarar verebilir. Normalleşme iktidarın ifadesi. Demek ki anormallik yaptıklarını kabul ediyorlar. Muhalefetin çok dikkat etmesi lazım. Biraz oralarda problem var. Benim gözlemim bu. Yeterince sağlam bir şekilde muhalif duruşu ortaya koymak lazım. Yanlışa yanlış diyebilmek lazım. Muhalefet ben daha iyi yaparım iddiasını ortaya koyması lazım. Biz her alanda görüşlerimizi ortaya koyuyoruz. Ansiklopedi büyüklüğünde çalışmamız var. İktidar olduğumuzda ülkeyi yönetmeye hazırız diyoruz. Bunu Türkiye’de yapan yok.

Vatandaşlarımıza ‘DEVA Partisi hakkında kanaati nedir?’ diye sorun. Taksi şoförüne sorun. ‘İyi yönetir, güvenilir ve sorunu çözer’ diyor. Bizim aynı zamanda güçlenmemiz gerekiyor. Geçen hafta büyük kongremizde yeni bir süreç başlattık. Bir yanda iktidar var bir yandan da ne yapacağını ortaya koyamamış ana muhalefet var. Vatandaşımız bu ikisinden birine mahkum kalmamalı. Biz Türkiye için hedefleri ve hayalleri örtüşen partilerin daha yakın çalışması lazım üçüncü bir yol inşa etmesi lazım. Gelecek Partisi’nden ‘birleşme olabilir’ mi dendi. Heyetlerimiz çalıştılar.

İleride belki olabilir. Gerçek birleşmenin neticesinde çift başlı sonucu olmaması lazım. Şahıslardan bağımsız şekilde gerçek birleşme olması gerekiyor. Biz şimdi onu rafa koyduk, her zaman raftan inebilir. Daha fazla partinin ortak cephe oluşturmasına çalışıyoruz. Konuştuğumuz partiler var. Onların rızasını almadan isim telaffuzunu uygun görmem. Önümüzdeki aylarda vatandaşlarımıza ‘İki tarafa gönlünüzün olmadığını anlıyoruz, onun için güçlü üçüncü seçenek için yola çıktık, birlik ve beraberlik içinde karşınızdayız’ demek istiyoruz. Bu belli sayıda partinin güç ve enerji birliği. Seçime giderken ittifak halinde mi gidilir, nasıl listelerle gidilir. Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda neler olur, zaman içinde konuşulur. Önce birlik ve baraberliği sağlayıp vatandaşımızın karşısına çıkmak.”

Paylaşın

AK Parti Sözcüsü Çelik’ten Özel’e “Kürt Sorunu” Tepkisi

Partisinin MKYK toplantısı sonrası açıklamalarda bulunan AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Selahattin Demirtaş’ı cezaevinde ziyaret eden CHP Lideri Özgür Özel’i sert sözlerle eleştirdi.

Ömer Çelik, “Kürt vatandaşlarımıza dönük ayrımcı uygulamaları çözerken karşımızdaydılar. Şimdi bu sorunu çözmüşüz, sonra Özgür Özel bunu gündeme getiriyor gecikmiş bir tarih okuması olarak. Bu da gerçekten anokronik bir durum” dedi.

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, partisinin Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısının ardından açıklamalarda bulundu. Artı Gerçek’in aktardığına göre; Özel’in Selahattin Demirtaş’ı ziyareti için Çelik, “Burada kimin kimi ziyaret ettiği bizi çok ilgilendirmez. Yapılan açıklamaların ortak noktası var” ifadelerini kullanan Çelik şöyle devam etti:

“Hükümete çağrı yaparken, hükümeti hukukun üstünlüğünü saygı duymaya davet ediyorlar. Hukukun üstünlüğünden bahsedenlerin öncelikle terör örgütüyle ilgili ne düşündüklerini açıklaması lazım. Kobani olaylarında yapılan konuşmaları biliyoruz. Terörist başının heykelini dikmesinden kimin bahsettiğini biliyoruz. Hukukun üstünlüğü öncelikle terörün dışlanmasından geçer. Hukuk devletinin en büyük tehdidi terördür.

Bütün cümleler hükümete karşı söylenmiş ama terör örgütüne karşı bir şey söylenmemiş. Hem ziyaret edenin hem ziyaret edilenin cümlelerinde bu söylenmemiş. Öncelikle Kobani olayları başta olmak üzere terörist başının heykelini dikmek yaklaşımı başta olmak üzere bunların yanlışlıkları konusuda sayın Özgür Özel’in bir şeyler söylemesi, PKK terör örgütüne karşı net bir tutumu söylenmesi ve bunun da kamuoyuyla paylaşılması gerekirdi.

Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar olan süreci değerlendirerek sayın Özel’in konuşmasında, bundan sonrasında da şöyle yapacağız gibisinden bir yaklaşım ortaya konuluyor. Bu da tek millet prensibinden bizim açımızdan aykırıdır. Biz ikinci sınıf vatandaş olgusunu kabul etmiyoruz. Bütün Kürt vatandaşlarımızı kast ederek ‘kendilerini eşit hissedene kadar’ diyor sayın Özel. Biz bu düzenlemeleri yaparken karşımızdaki en sert blok CHP’ydi.

CHP’nin o zamanki yöneticileri bütün düzenlemeler yapılırken askeri ve yargı vesayetini kışkırtmak istiyordu. Başörtüsü söz konusu olduğunda bu sorunun en büyük siyasi destekçisi CHP’ydi. Sorunu çözdükten sonra aradan yıllar geçti sayın Kılıçdaroğlu çıkıp ‘bu konuyu çözeceğiz’ dedi. Halbuki biz bu konuyu çözerken de karşımızda olanların başında sayın Kılıçdaroğlu vardı. Aynı mesele Kürt vatandaşlarımıza dönük ayrımcı uygulamaları çözerken karşımızdaydılar. Şimdi bu sorunu çözmüşüz, sonra Özgür Özel bunu gündeme getiriyor gecikmiş bir tarih okuması olarak. Bu da gerçekten anokronik bir durum.”

“Yeni çözüm sürecine” ilişkin tartışmalara da değinen Çelik şöyle devam etti “Sayın Cumhurbaşkanımızın Meclis açılışından sonra sayın Devlet Bahçeli’nin açıklamaları iç cepheyi güçlendirme başlığı üzerinden. Bölgede ve diğer gelişmeleri birlikte okuduğumuzda Türkiye’de iç cephenin korunması herkes için bir sorumluluk olmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin meşruiyet alanından taviz söz konusu değildir. Terör örgütüne destek veren ifadeler kullanan siyasi partiye dönük olarak terörle aralarına mesafe koymaları, Türkiye partisi olmalarına dönük faaliyettir. Çözüm sürecinde yapılan devletin sert gücünü kullandığı kadar yumuşak gücünü kullanılması, terör örgütünün silah bırakması ve ülke topraklarını terk etmesiydi.

Sayın Cumhurbaşkanımız ‘ülkeyi terk etmeleri yetmez silahlarını gömerek ülkeyi terk etsinler’ demiştir. Terör nihayetinde insanlık suçudur. Türkiye’de siyasal katılma yolları açıktır. Terörün hiçbir meşruiyeti ve mazereti zaten söz konusu olamaz. Buradaki iç cephe kavramı Türkiye’nin temel değerleri ve hassasiyeti etrafında daha doğru, kararlı hareket etme, Türkiye’nin demokrasisi, Cumhuriyetin kazanımlarını daha güçlü şekilde koruma davetidir. Bunun bu şekilde anlaşılması gerekir.

“Terörle bir pazarlık söz konusu değildir”

Sayın Bahçeli terörist başına ‘Türkiye’ye hizmet etmek istiyorsan silah bırakmalarını söyle’ dedi. Bunu İYİ Parti Genel Başkanı sayın Müsavvat Bey çarpıttı. Terörle bir pazarlık söz konusu değildir. Türkiye’nin içindeki siyasetin de bu t emel hassasiyetler etrafında konsolide olmasına dönük bir çağrıdır. Sayın Özgür Özel de bir tarafından tutup, başka türlü ifadeler kullanmış. Muhalefetteki diğer partilerden de başka türlü ifadeler geldi. Hem Cumhurbaşkanımızın hem Devlet Bey’in ifadeleri açıktır.

Birileri şunu da söylüyor, yakından takip ediyoruz. Bölgesel gelişmeler olunca hükümetle, Cumhur İttifakı içeride sıkıştı, bunun için hamle yapıyor deniyor. Herhangi bir sıkışma söz konusu değildir. Türkiye’ye dönük olarak kötü niyet besleyen herkesle hazırlıklarımız da kuvvetimiz de vardır. Atatürk’ten bugüne kadar iç bünyemizi güçlü tutalım çağrıları yapılmıştır, bu çağrıları da o şekilde değerlendirmek gerekir.”

Paylaşın