Erdoğan’dan Dikkat Çeken “TUSAŞ” Açıklaması: Bu Saldırı…

TUSAŞ tesislerine yönelik saldırıya ilişkin açıklamalarda bulunan Erdoğan, “TUSAŞ’a saldırı alçak bir saldırıdır. Bu saldırı Türkiye’nin teröre karşı kararlılığını perçinledi” dedi.

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Rusya’nın Kazan kentinde düzenlenen BRICS Zirvesi’nde gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Erdoğan’ın konuşmasından satır başları şu şekilde:

“Başarılı ev sahipliği dolayısıyla sayın Putin’i tebrik ediyorum. Dönem başkanlığını üstlenecek Brezilyalı dostlarımıza başarılar diliyorum. Ankara’daki hain terör eylemine tepki gösterip desteklerini ileten dostlarımıza teşekkür ediyorum. TUSAŞ’a saldırı alçak bir saldırıdır. Bu saldırı Türkiye’nin teröre karşı kararlılığını perçinledi.

Günümüz şartlarında 2. dünya savaşının ürünü olan siyasi mekanizmalar kendilerinden bekleneni veremiyor. Türkiye olarak daha adil bir dünya mümkündür diye devam ediyoruz. Ortak sorunlara müşterek akılla çözüm bulmaya önem veriyoruz. Daha adil bir küresel kalkınma konusuna ise destek veriyoruz.

Küresel bir adil düzen ve kalkınma ancak sınırlarımız ötesinde güvenin tesisi ile mümkün olabilir. Ortadoğu’da akan kan durmadıkça barış ve kalkınmadan söz edilemez. İsrail’in saldırgan tutumu her türlü sınırı çoktan aşmıştır. Filistin halkı Gazze’de soykırıma uğruyor. 21. yüzyılda yaşanan bu insanlık dramını göz ardı etmek kimseyi sorumluluktan kurtaramaz.

Filistin’i tanımayan ülkeleri bu doğrultuda adım atmaya davet ediyorum. BM nezdinde İsrail’e silah satışının durdurulmasına yönelik bir girişim başlattık. Siz dostlarımızın bu konuda vereceği desteğe güveniyorum.”

Paylaşın

Abdullah Öcalan, Yeğeni Aracılığıyla Mesaj Gönderdi: Koşullar Oluşursa…

“Yeni Çözüm Süreci” tartışmaları devam ederken, Abdullah Öcalan “Koşullar oluşursa bu süreci çatışma ve şiddet zemininden hukuki ve siyasi zemine çekecek teorik ve pratik güce sahibim” mesajı gönderdi.

Haber Merkezi / İmralı Cezaevi’nde tutuklu bulunan PKK lideri Abdullah Öcalan dün ailesiyle görüştü. Abdullah Öcalan’ın yeğeni ve Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (Dem Parti) Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalan görüşmenin 23 Ekim tarihinde gerçekleştiğini sosyal medya hesabından kamuoyuna duyurdu.

Ömer Öcalan açıklamasında, “Sayın Abdullah Öcalan ile en son yüz yüze yapılan görüşme 3 Mart 2020 tarihiydi. Biz aile olarak yıllar sonra 23 Ekim 2024 günü Sayın Öcalan ile görüşme gerçekleştirdik. Bir yasal hak olan rutin aile görüşünün, koşullar ne olursa olsun devam etmesini istiyoruz” dedi.

Ömer Öcalan daha sonra görüşmenin içeriğine dair şu açıklamayı yaptı: “23 Ekim tarihinde İmralı Ada Hapishanesi’de Sayın Öcalan ile görüşme gerçekleştirdim. Bu ziyaret aile görüşmesi kapsamında gerçekleşti. Sayın Öcalan görüşmede genel siyasi gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulunarak kamuoyuna şu mesajın iletilmesini istedi: ‘Tecrit devam ediyor. Koşullar oluşursa bu süreci çatışma ve şiddet zemininden hukuki ve siyasi zemine çekecek teorik ve pratik güce sahibim.’ Sağlığı iyiydi ve herkese çok selamı vardı.”

Öcalan’ın avukatlığını üstlenen Asrın Hukuk Bürosu 24 Ekim’de yayımladığı yazılı açıklamada görüşmeyi doğruladı. Bundan önceki son aile görüşünün 3 Mart 2020’de gerçekleştiğini hatırlatan avukatlar “Bu ziyaret, öncekiler gibi tek ve sınırlı tutulmamalı, sürekliliği sağlanmalıdır” dedi.

Açıklamada “Yine süreci çatışma ve şiddet zemininden hukuki ve siyasi zemine çekecek teorik ve pratik güce sahip olan Sn. Öcalan ile düzenli görüşmelerin yapılması, Türkiye’deki ve Bölgedeki siyasal ve toplumsal sorunların diyalog, barış ve demokratik uzlaşı temelinde çözümünün önünü açacaktır” ifadeleri kullanıldı. Avukatlar, 7 Ağustos 2019’dan bu yana izin verilmeyen avukat görüşlerinin de başlatılması için çağrıda bulundu.

Kenya’da 15 Şubat 1999 tarihinde yakalanan Abdullah Öcalan, aynı gün Türkiye’ye getirilmişti. İmralı Adası’nda kurulan özel mahkeme salonunda Ankara 2 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesince yargılanan Öcalan, 29 Haziran 1999 tarihinde ölüm cezasına çarptırıldı. Avrupa Birliği’ne üyelik sürecinde ise Türkiye, 2002 yılında idam cezasını kaldırdı. Bunun üzerine Öcalan’ın cezası da “ömür boyu hapse” çevrildi.

Bahçeli ne demişti?

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, grup toplantısında yaptığı konuşmada çözüm süreci konusunda Abdullah Öcalan’a çağrıda bulunarak şu ifadeleri kullanmıştı:

“Şayet terörist başının tecridi kaldırılırsa gelsin, TBMM’de DEM Grup Toplantısı’nda konuşsun. Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın” dedi. Bahçeli, Öcalan’ın durumu hakkında yasal çözümü de işaret ederek “Bu dirayeti gösterirse umut hakkının kullanımıyla ilgili yasal düzenlemenin yapılmasının önü de ardına kadar açılsın. Adres İmralı’dan DEM’e uzansın.”

Çözüm süreci: Çözüm süreci, 2013-2015 yılları arasında PKK ile devlet arasında başlayan müzakereleri ifade ediyor. Bu süreç, Kürt sorununu barışçıl yollarla çözmek amacıyla başlatılmıştı. Sürecin temel unsurları arasında, silah bırakma, demokratik reformlar ve Kürt kimliğine yönelik hakların genişletilmesi yer almaktaydı. PKK lideri Abdullah Öcalan, bu müzakerelerde kilit bir figür olarak rol almıştı. Ancak 2015’te çatışmaların yeniden başlamasıyla çözüm süreci fiilen sona ermişti. Bu dönem, Türkiye’deki siyasi dinamiklerde önemli değişimlere neden olmuştu.

28 Kasım 1978’de Diyarbakır’ın Lice ilçesinde kurulan PKK, Avrupa Birliği, Amerika Birleşik Devletleri (ABD), İngiltere, Fransa, Türkiye ve pek çok başka devlet tarafından terör örgütü kabul ediliyor. PKK lideri Öcalan, terör örgütü kurmak ve yönetmek suçundan müebbet hapis cezasına çarptırıldığı 1999 yılından beri, Marmara Denizi’ndeki İmralı Cezaevi’nde bulunuyor.

Paylaşın

Casusluk Düzenlemesi “Etki Ajanlığı” Meclis Adalet Komisyonu’ndan Geçti

Kamuoyunda “etki ajanlığı” olarak bilinen “casusluk düzenlemesi”nin de yer aldığı kanun teklifi Meclis Adalet Komisyonu’ndan geçti. ‘Etki ajanlığı’ düzenlemesi, kamuoyundan gelen tepki nedeniyle haziran ayında geri çekilmişti.

Muhalefet, haziran ayında geri çekilen düzenlemeye ilişkin, gazetecilerin, sivil toplum örgütlerinin, araştırmacıların kolaylıkla “etki ajanı” ilan edilip tutuklanabileceği uyarısında bulunmuştu.

Meclis Adalet Komisyonu, casusluk ile ilgili düzenlemenin de yer aldığı, “Noterlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”nin görüşmelerine başladı.

ANKA Haber Ajansı’nın haberine göre, TBMM Adalet Komisyonu’nda, “etki ajanlığı” düzenlemesinin de yer aldığı 23 maddelik Noterlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin görüşmeleri tamamlandı.

İki gün süren görüşmelerde toplam 23 maddeden oluşan kanun teklifi komisyonda kabul edildi. Kanun teklifi önümüzdeki günlerde TBMM Genel Kurulu’nda görüşülecek.

Avukatlık Kanunu’nda değişiklik yapılmasını öngören 1. maddeye göre, avukatlık stajına fiilen engel olmamak şartıyla herhangi bir sigortalı işte çalışması, avukatlık stajının yapılmasına engel olmayacak.

Teklifte yer alan bir diğer maddede, “Noterlerin tatil gün ve saatlerinde çalışmasına ilişkin usul ve esaslar Türkiye Noterler Birliğinin mütalaası alınarak Adalet Bakanlığı’nca yürürlüğe konulan yönetmelikte düzenlenir” denildi. Teklife göre, Noterlik Ücret Tarifesi her yıl mart ayı yerine ocak ayı başında düzenlenecek.

Teklife göre, adın değiştirilmesi haklı sebeplere dayanılarak hakimden istenebilecek. Adın değiştirildiği nüfus siciline kayıt ve Basın İlan Kurumu’nun ilan portalında ilan olunacak.

Teklifte yer alan başka bir maddeye göre ise, boşanma davası reddinin kesinleşmesinden sonra ortak hayat sürdürmeleri temelinden sarsılmış çiftlerin yeniden dava açabilmesi için 3 yıl olan süre 1 yıla indirilecek.

“Etki ajanlığı” olarak bilinen ve tepki çeken 16. maddeye göre Türk Ceza Kanunu’nda yapılan değişiklikle casuslukla ilgili yeni bir suç ihdas edilecek.

TCK’nin “Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk” bölümüne eklenecek maddede, “Devlet güvenliği veya iç ve dış siyasal yararları aleyhine yabancı bir devlet veya organizasyonun stratejik çıkarları veya talimatı doğrultusunda suç işleyenler hakkında üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası verilir” denildi.

Eylem “savaş sırasında veya askeri hareketleri tehlikeye sokacak bir süreçte işlenmiş” ise bu ceza 8 yıldan 12 yıla kadar çıkartılabilecek. Bu suçtan dolayı kovuşturma yapılması Adalet Bakanı’nın iznine bağlı olacak.

Paylaşın

TUSAŞ’a Saldırı: 5 Ölü 22 Yaralı

TUSAŞ’ın (Türk Havacılık ve Uzay Sanayii A.Ş.) Ankara Kahramankazan yerleşkesine yönelik silahlı saldırı düzenlendi. Saldırıda, 5 kişinin öldüğü ve 22 kişinin de yaralandığı açıklandı.

Haber Merkezi / Saldırıda yaralananlar, Bilkent ve Etlik Şehir Hastaneleri ile Yenimahalle Eğitim ve Araştırma Hastanesine kaldırıldı.

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, TUSAŞ tesislerine yapılan saldırının ardından olay yerinde açıklamalarda bulundu. Yerlikaya, açıklamasında şu ifadeleri kullandı: “Ankara Kazan ilçemizde yerli ve milli sanayimizin gözbebeği TUSAŞ’a maalesef 15.26 da terör saldırısı olmuştur. Saldırı duyulur duyulmaz süratle jandarma ve emniyet birimlerimiz, özel harekatımız buraya geldi. 1’i kadın, 1’i erkek olmak üzere 2 terörist etkisiz hale getirilmiştir.

Maalesef 4 şehidimiz, 14 yaralımız var. Yaralılarımızdan 3’nün durumu ağır. Şehitlerimizin mekanı cennet olsun. Yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Terörü lanetliyoruz. Kimlik tespiti devam etmekte. Kimlikleri belli olur olmaz hangi terör örgütü olduğuyla ilgili aziz milletimizle bunu paylaşacağız. TUSAŞ’a, medar-ı iftaharımız TUSAŞ’a geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Tüm aziz milletimize geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.

İlk anından itibaren Sayın Cumhurbaşkanımıza yapılan operasyon ile ilgili bilgi arz ettik. Çok büyük bir üzüntü duyuyoruz. Milli birliğimize, beraberliğimize, kardeşliğimize kim pusu kuruyorsa ister terör örgütü olsun, ister organize suç örgütü, şehir eşkiyası olsun hiç durmadan duraksamadan azimle kararlılıkla bunların da nefeslerini kesmekte kararlıyız. Bizim kardeşliğimiz, bizim birliğimiz, beraberliğimiz, devletimizin ve milletimizin iradesi ve gücü her zaman ama her zaman galip gelecektir. Bundan da hiçbirinizin şüphesi olmasın.”

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, son açıklamasında ise hayatını kaybedenlerini sayısının 5’e yaralı sayısının ise 22’ye yükseldiğini duyurdu.

Saldırı sonrası gelişmeler: İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, yaptığı açıklamada, tesise yönelik “terör saldırısı” gerçekleştirildiğini açıkladı. Yerlikaya, sosyal medya hesabından şu açıklamayı yaptı: “Türk Havacılık ve Uzay Sanayii AŞ. (TUSAŞ) Ankara Kahramankazan tesislerine yönelik terör saldırısı gerçekleştirilmiştir. Saldırı sonrası maalesef şehit ve yaralılarımız bulunmaktadır. Şehitlerimize Allah’tan rahmet; yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Gelişmelerden kamuoyu bilgilendirilecektir. Resmi kaynaklardan yapılacak açıklamaları dikkate alınız.”

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, “Ankara’nın Kahramankazan ilçesinde bulunan Türk Havacılık ve Uzay Sanayii tesislerine düzenlenen terör saldırısını şiddetle kınıyor ve lanetliyorum. Hain terör saldırısıyla ilgili Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından adli soruşturma başlatılmış olup, 1 Başsavcıvekili ve 8 Cumhuriyet savcısı görevlendirilmiştir. Şehitlerimize Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum” dedi.

Ticaret Bakanı Ömer Bolat, saldırıya ilişkin şu açıklamayı yaptı: “Türk Havacılık ve Uzay Sanayii A.Ş.’nin (TUSAŞ) Kahramankazan tesislerine yönelik düzenlenen menfur terör saldırısını lanetliyorum. Terör saldırısında şehit ve yaralılarımızın olduğunu teessürle öğrendim. Şehitlerimize Allah’tan rahmet, yaralılarımıza şifa diliyorum. TUSAŞ’a ve tüm ülkemize geçmiş olsun dileklerimi sunuyor, saldırı ile ilgili resmi kaynaklardan yapılacak açıklamaların dikkate alınmasını rica ediyorum. Aziz milletimizin başı sağ olsun.”

Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Fatih Kacır, İstanbul’da yaptığı açıklamada, “Rabbim bütün mühendislerimizi, araştırmacılarımızı muhafaza etsin. Biz asla savunma sanayinden, milli teknoloji hamlesi yolculuğundan geri adım atmayacağız. Milli teknoloji hamlesi, milli savunma sanayi tam bağımsız Türkiye’nin anahtarıdır. Tüm savunma sanayimize ve TUSAŞ’taki tüm kardeşlerime de geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum” dedi.

Dezenformasyonla Mücadele Merkezi, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “Türk Havacılık ve Uzay Sanayii AŞ. (TUSAŞ) Ankara Kahramankazan tesislerinde yaşananlar ile ilgili resmi kaynaklardan yapılacak açıklamaları dikkate alınız. Asılsız iddialara itibar etmeyiniz” dedi.

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Başkanı Ebubekir Şahin, medya kuruluşlarını uyardı: “Terör olayları durumunda medyanın sorumluluğu bellidir. Gerek yasamız gerekse basın meslek ilkeleri göz önüne alındığında bu tip olaylar sonrasında vatandaşı paniğe sevk edebilecek, halkta infiale yol açabilecek sansasyonel, kaynağı belirsiz bilgi ve iddiaların medyada yer almaması son derece önemlidir. Sadece resmî bilgilerin haberlere yansıtılması gerekmektedir. Aksi halde sorumlu olan yayıncılar hakkında gerekli müeyyideler uygulanacaktır. Kamuoyuna saygıyla duyurulur.”

RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin ayrıca, TUSAŞ Tesisi önünde meydana gelen patlamaya ilişkin yayın yasağı getirildiğini duyurdu.

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, “Ankara’da TUSAŞ tesisinde meydana gelen çatışma ve terör saldırısı nedeniyle derin üzüntü içerisindeyim. Şehitlerimize Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Terörü lanetliyoruz. Başımız sağ olsun” açıklamasında bulundu.

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu saldırının ardından kınama mesajı yayımladı ve “Türk Havacılık ve Uzay Sanayii AŞ. (TUSAŞ) Ankara Kahramankazan tesislerine yönelik yapılan terör saldırısını kınıyorum. Teröre boyun eğmedik, eğmeyeceğiz” dedi.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, TUSAŞ’ı hedef alan terör saldırısının ardından bir açıklama yaptı. Özel, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklamada şöyle dedi: “Ankara Kahramankazan’da TUSAŞ tesislerine yönelik olarak gerçekleştirilen terör saldırısını lanetliyorum. Saldırıda şehit olan yurttaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar, milletimize başsağlığı diliyorum. Terörü kimden ve nereden gelirse gelsin lanetliyorum.”

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Grup Başkanvekili Sezai Temelli, TUSAŞ tesisine yönelik bombalı ve silahlı saldırıya ilişkin açıklamada bulundu. Temelli, saldırıya ilişkin şunları söyledi: “Çok üzgünüz. Yine insanlarımız öldü. Ölenlere Allah’tan rahmet yaralılara acil şifalar diliyorum. Zamanlaması manidardır. Provakasyon her tarafından belli olmaktadır. Zamanlaması manidar, provokasyon olduğu her halinden belli.”

Edirne Cezaevi’nde tutulan Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, TUSAŞ’a yönelik saldırıya tepki gösterdi. Sosyal medya hesabından paylaşım yapan Demirtaş şu ifadeleri kullandı: “Ankara’daki saldırıyı kınıyoruz, hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yakınlarına baş sağlığı ve sabır diliyoruz. Yaralılara da geçmiş olsun dileklerimizle birlikte acil şifalar temenni ediyoruz.

Sorunlarımızın konuşarak, diyalogla, siyaset yoluyla çözülmesi arayışlarını kanla kesmeye çalışan anlayış bilmeli ki eğer Öcalan bir inisiyatif alır ve siyasetin önünü açmak isterse tüm gücümüzle arkasında olacağız. Demokratik siyaseti ve barış arayışlarını itibarsızlaştırmaya, iradesiz kılmaya yönelik hiçbir yaklaşımı kabul etmeyeceğiz. Herkes hesabını kitabını buna göre yapmalıdır. Barış isteyenlerin sesinin, kimden gelirse gelsin bu defa bastırılmasına asla izin vermeyeceğiz.”

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Bakanı Vladimir Putin ile görüşmesinde “4 şehidimiz var, 14 yaralımız var. Bu menfur terör saldırısını lanetliyor, şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum” dedi.

NATO Genel Sekreteri Mark Rutte, TUSAŞ tesislerine yönelik gerçekleştirilen saldırıyı kınadı. Erdoğan ile telefon görüşmesi gerçekleştirdiğini kaydeden Rutte, kendisine NATO’nun desteğini aktardığını belirtti.

Rutte, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “Ankara’dan gelen ölü ve yaralı haberleri endişe vericidir. NATO, müttefikimiz Türkiye’nin yanındadır. Terörizmin her türlüsünü şiddetle kınıyor ve gelişmeleri yakından takip ediyoruz” ifadelerini kullandı.

Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Ankara Büyükelçiliğinden yapılan açıklamada da terör saldırısının şiddetle kınandığı belirtilerek “Müttefikimiz Türkiye’nin yanındayız” ifadesine yer verildi.

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, TUSAŞ’a yönelik saldırıyı kınadı. Anadolu Ajansı’na açıklama yapan BM Sözcü Yardımcısı Farhan Haq, saldırıya ilişkin detaylı bilgi edinmeye devam ettiklerini belirtti. “Genel Sekreter sivillere yönelik bu saldırıyı kınıyor” ifadesini kullanan Haq, Guterres’in hayatını kaybedenlerin ailelerine başsağlığı, yaralılara şifa dilediğini aktardı.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de Kazan’daki BRICS Zirvesi kapsamında Cumhrubaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yapacağı görüşme öncesinde taziyelerini iletti. Putin, “Ankara’daki terör saldırısını kınıyorum. Türkiye’ye başsağlığı diliyorum” dedi.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, TUSAŞ’a yönelik saldırıya ilişkin sosyal medyadan yaptığı açıklamada “Hiçbir hain ve hasmane hesap tutmayacak, hiçbir kanlı ve kalleş proje milli birlik ve kardeşliğimizin karşısında tutunamayacaktır. Kiralık katilleri sahaya sürenler, terörizmi karanlık bir aparat olarak kullananlar sonuç alamayacakları gibi mücadele azmimizi de asla kıramayacaklardır” dedi.

İYİ Parti lideri Müsavat Dervişoğlu, TUSAŞ’a yönelik saldırıyı kınayarak “Ülkemizin birliğini, güvenliğini ve geleceğini tehdit eden Türkiye düşmanı teröristlere karşı son ana kadar mücadelemizi sürdüreceğimizi bir kere daha ifade ediyorum” dedi.

KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar: “Ankara’nın Kahramankazan ilçesinde TUSAŞ önünde meydana gelen hain terör saldırısında maalesef şehit ve yaralılarımızın olduğunu büyük bir üzüntüyle öğrenmiş bulunmaktayım. Şehitlerimize Allah’tan rahmet; yaralılarımıza acil şifalar diler, saldırıyı şiddetle kınarım.”

Ukrayna Dışişleri Bakanı Andriy Sibiha: “Daha dün ziyaret etme onuruna layık olduğum dost Türkiye’de, bugün böyle bir trajedi yaşanmasından dolayı derin üzüntü duyuyorum. Terörizmin hiçbir mazereti olamaz. Türk dostlarımıza dayanışma duygularımı ifade ediyor, hayatını kaybedenlere başsağlığı diliyorum.”

İsveç Dışişleri Bakanı Maria M. Stenergard: “Türkiye’den endişe verici haberler geliyor. Gelişmeleri yakından takip ediyoruz ve Ankara ile temas halindeyiz.”

Yunanistan Dışişleri Bakanlığı: “Ankara’daki TUSAŞ tesislerine yönelik saldırı, tüm terör saldırıları gibi, kesin bir dille kınanmalıdır. Şiddetin demokrasilerde yeri yoktur. Yunan Hükümeti hayatını kaybedenlerin ailelerine taziyelerini sunar ve yaralılara acil şifalar diler.”

Azerbaycan Dışişleri Bakanlığı: “Kardeş Türkiye’de bir TUSAŞ tesisinde işlenen terör eylemini şiddetle kınıyoruz! Bu hain terör eylemi sonucunda  şehitlerimize rahmet, yaralılara şifa diliyoruz! Azerbaycan her zaman kardeş Türkiye’nin yanında!”

Almanya’nın Ankara Büyükelçisi Sibylle Katharina Sorg: “Ankara’nın kuzeyinden dehşet verici görüntüler bize ulaşıyor. Bu korkunç terörden etkilenen herkesin acısını derinden paylaşıyorum.”

Fransa’nın Ankara Büyükelçisi Isabelle Dumont: “TUSAŞ tesislerine yönelik düzenlenen terör saldırısını kınıyorum. Türk yetkilileriyle dayanışmamızı ifade eder, saldırıda hayatını kaybedenlerin ailelerine taziyelerimizi sunarız.”

İtalya’nın Ankara Büyükelçiliği: “Büyükelçi Giorgio Marrapodi, TUSAŞ tesislerine yönelik terör saldırısında hayatını kaybedenlere en derin taziyelerini ve bu terör saldırısından etkilenen aileler ve Türk makamlarıyla tam bir dayanışma içinde olduğunu ifade eder.”

Birleşik Krallık Ankara Büyükelçiliği: “Kahramankazan’da TUSAŞ’a düzenlenen dehşet verici terör saldırısından derin bir üzüntü duyduk. Birleşik Krallık, müttefiki Türkiye ile dayanışma içindedir ve terörün her çeşidini kınamaktadır.  Saldırıda hayatını kaybedenlerin ailelerine başsağlığı, yaralılara acil şifa diliyoruz.”

Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Nacho Sanchez Amor: “TUSAŞ tesislerinde meydana gelen terör saldırısının ardından tüm dayanışma duygularım Türk halkı ve yetkilileriyle. Ölenlerin ve yaralananların ailelerine başsağlığı diliyoruz. Yeniden atanan Türkiye Raportörü olarak ilk açıklamamın bu olmasından dolayı çok üzgünüm.”

TUSAŞ nedir?

Türk Uçak Sanayii Anonim Ortaklığı (TUSAŞ), 28 Haziran 1973 tarihinde Türkiye’nin savunma sanayiinde dışa bağımlılığını azaltmak amacıyla Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı bünyesinde kurulmuştur.

Türk Hava Kuvvetleri’nin savaş uçağı ihtiyacının karşılanmasına yönelik olarak F-16 uçaklarının kullanılması kararı ile birlikte; F-16 uçağının üretimi, uçak üzerindeki sistemlerin entegrasyonu ve uçuş testlerini yaparak Hava Kuvvetlerimize teslim etmek üzere TUSAŞ tarafından 1984 yılında TUSAŞ Havacılık ve Uzay Sanayii A.Ş. (TAİ), Türk-ABD ortak yatırım şirketi olarak 25 yıllığına kurulmuştur.

25 yıllık süreç tamamlanmadan, 2005 yılında TAI’nin yabancı hisseleri Türk hissedarlar tarafından satın alınarak şirket yeniden yapılandırılmıştır. Bu kapsamda TAI ve TUSAŞ birleşerek, TUSAŞ – Türk Havacılık ve Uzay Sanayii A.Ş. çatısı altında faaliyetlerini genişletmiş, havacılık ve uzay sanayi sistemlerinin geliştirilmesi, modernizasyonu, üretimi, sistem entegrasyonu ve yaşam döngüsü destek süreçlerinde Türkiye’nin teknoloji merkezi konumuna gelmiştir.

Havacılık ve uzay sanayisinde küresel ilk yüz oyuncu arasında yer alan Türk Havacılık ve Uzay Sanayii, proje konularına bağlı olarak;

Havacılık Yapısalları Grubu
Uçak Grubu,
Helikopter Grubu,
İnsansız Hava Aracı (İHA) Sistemleri Grubu,
Uzay Sistemleri Grubu,
Milli Muharip Uçak Grubu
Mühendislik Grubu

olmak üzere altı stratejik iş merkezi bünyesinde örgütlenmiştir. Ayrıca, Türk Havacılık ve Uzay Sanayii tarafından tasarlanan/üretilen tüm ürünlerle ilgili olarak entegre lojistik destek hizmeti sağlanmaktadır.

Paylaşın

Bahçeli’nin “Abdullah Öcalan” Çağrısı Yeni “Çözüm Süreci” Başlatır Mı?

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın TBMM’ye gelerek örgütü lağvettiğini açıklaması gerektiğine yönelik sözleri gündemdeki yerini koruyor:

“Terörsüz bir siyaset hususunda herkes ittifak halindeyse değil, elimizi gövdemizi taşın altına koymaya hazırız. Teröristbaşı buyursun terörün bittiğini tek taraflı ilan etmiş demiştim. Bu çağrımın iç yüzünü anlamayan ve saptırmaya çalışanlar fazladır.

Türkiye Yüzyılında terörü sıfırlamak amacına matuf ikinci hüküm cümlem şöyledir: Şayet terörist başının tecridi kaldırılırsa gelsin, TBMM’de DEM Grup Toplantısı’nda konuşsun. Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın. Bu dirayeti gösterirse umut hakkının kullanımıyla ilgili yasal düzenlemenin yapılmasının önü de ardına kadar açılsın. Adres İmralı’dan DEM’e uzansın. Hodri meydan buna var mısınız?”

Peki gerçekten yeni bir çözüm süreci mi başlayacak? Ankara kulislerinde Bahçeli’nin açıklaması nasıl yankılanıyor? Bundan sonraki sürece ilişkin AKP’li ve MHP’liler ne öngörüyor? DEM Parti nasıl bir adım atabilir?

DW Türkçe’den Kıvanç El, Bahçeli’nin açıklaması sonrası Meclis’teki siyasi partilere gelişmeleri ve bu açıklamaların anlamını sordu.

Öcalan’a TBMM’de DEM Parti grup toplantısında konuşma çağrısı yapan Devlet Bahçeli’nin partisi MHP, 22 Ekim’i bir “milat” olarak yorumluyor. Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız’a göre artık siyasette konuşulacaklar “22 Ekim’den önce” ve “22 Ekim’den sonra” olarak anılacak.

Bahçeli’nin Türk siyasetinde birçok krizi bitiren isim olduğunu kaydeden başka bir MHP kurmayı da “367 krizi”, “idam cezasının kaldırılması sonrası yapılan düzenlemeler”, “erken seçim çağrıları” başta olmak üzere siyasette dönemsel krizlerin hepsinde Bahçeli’nin yol gösterici olduğunu savunuyor. MHP’li kurmay, “Türkiye’nin terör belasından da kurtulması için Devlet Bahçeli devreye girdi. Siyasi bir risk aldı. Şimdi terör örgütü, teröristbaşını dinliyor mu, terör örgütü gerçekten silahları bırakmak mı istiyor, yoksa Türkiye düşmanlarının maşası olmaya devam mı edecek? Milletimiz tüm bu gerçekleri görecek” ifadelerini kullandı.

Bir başka MHP’li de partisinin “sert tutumu sebebiyle terör sorununun çözülmediği” suçlamalarına maruz kaldığını belirterek Bahçeli’nin şimdi bir kapı açarak “Buyurun çözün” mesajı verdiğini söyledi. “Elbette terör örgütü ele başı Meclis’e gelip bir konuşma yapmayacak” diyen MHP’li sözlerini, “Ancak mesajlarını geçmişte de verdi, şimdi de verebilir. Yöntemleri var. Bu mesajlar sonrası ‘umut hakkı’ başlığı konuşulur” ifadeleriyle sürdürdü.

AKP kurmayları, Bahçeli’nin yapacağı çağrıya ilişkin dünkü grup toplantısı öncesi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a bilgi verildiğini söylüyor. Erdoğan da Bahçeli’nin açıklamasına desteğini sonrası sosyal medya hesabından “Cumhur İttifakı olarak açtığımız tarihi fırsat penceresi hırsa kurban edilmemeli. Siyaset kurumu, Meclis, sivil toplum, basın, akademi ve toplum olarak terörün olmadığı bir Türkiye inşa edelim. Türkiye’nin geleceğinde terör ve terörün karanlık yüzüne yer yoktur. Hep beraber terörün ve şiddetin olmadığı bir Türkiye’yi inşa edelim istiyoruz” ifadeleriyle ilan etti.

Bahçeli’nin çağrısına ilişkin konuşan bir AKP kurmayı da Türkiye’nin terörden arınması gerektiğini belirterek bölgesel gelişmelere değindi. ABD seçimleri sonrası özellikle Suriye, Irak’ta ve İran’da yeni gelişmeler olacağını kaydeden AKP’li, “Kuzeye gidelim Rusya-Ukrayna savaşı sürüyor. Türkiye’nin dört bir yanında savaş var. Böyle önemli bölgesel konular varken dışarıya karşı birlik duruşu şart ve içerideki problemlerimizi tek tek çözmemiz gerekiyor. Bu süreci tek başına Kürt sorunu çözümü olarak okumak hata olur. Bu, Türkiye Cumhuriyeti’nin, her bir vatandaşının güvenliği içindir. Elbette gerektiğinde terörle mücadeleden geri adım atılmayacaktır” dedi.

Kurmaya göre AKP, “çözüm süreci” ya da “barış süreci” kelimelerine karşı. Daha önceki sürecin toplumda açtığı rahatsızlıklar nedeniyle benzeri bir sürecin yaşanmayacağını kaydeden AKP’liye göre bu yeni süreç, Meclis odaklı ve siyasi partiler arası diyaloglar ile devam edecek. Kurmay, “Elbette anayasa düzenlemesi bu süreçte konuşulur ancak sadece anayasa için adımlar atılıyor demek yanlış analiz olur” diye konuştu.

Bir başka AKP’li de “Eski defterleri, siyasi tartışmaları açmak kolay ancak popülist yaklaşım olur. Artık Türkiye, normalleşme ya da yumuşama kavramlarını kabullendi. Memleketin sorunlarını siyasi zeminde konuşalım, çözelim. Bu bir çözüm süreci değil Türkiye projesidir. DEM Parti de siyasi zeminde kalmalı, terör örgütleri ile net mesafeyi arasına çekmesi şart” yorumunu yaptı. DW Türkçe’nin “Bu açıklamaları neden Erdoğan yapmadı?” sorusuna ise AKP’li kurmay, sürecin AKP veya MHP ayrımı olmadan değerlendirilmesi gerektiğini ifade ederek “Açıklamalara Cumhur İttifakı olarak bakmakta fayda var” yanıtını verdi.

AKP cephesinden dikkat çeken bir açıklama ise MKYK üyesi Orhan Miroğlu’ndan geldi. Miroğlu, sosyal medyadan açıklamasında Bahçeli’ye destek vererek “Kürtleri sivilleşen, mecliste siyaset yapmaya davet eden bir yerde duruyorum. Bu neredeyse 20 yıllık ömrümü aldı. Bugün Türkiye Cumhuriyeti’nde Devlet Bey’in yaptığı çağrı tam da bizim durduğumuz yeri destekleyen bir çağrıdır. Artık adım atması gereken Abdullah Öcalan’ın kendisidir” dedi.

Miroğlu’na göre PKK’yı Öcalan kurduğuna göre onun tasfiye etmesi gerekiyor. “Dokuz8Haber” sitesine de konuşan Miroğlu, “Kandil Öcalan’ı dinler mi?” sorusuna da “Türkiye’de böyle bir çağrının yapılması, örgüt ister dinlesin ister dinlemesin, PKK’nın aleyhine işleyecek bir sürecin başlangıcı olacağını düşünüyorum. Yani bugün DEM’e oy veren 6 milyon insana Bahçeli’nin çağrısı sorulsa eminim ki yüzde 90’nı olumlu karşılayacaktır. Son 20 yılda Kürtler arkasında durmasaydı AK Parti ve sayın Cumhurbaşkanı Türkiye’yi yönetemezdi. Ne zaman ki Kürtler AK Parti’den uzaklaştı AK Parti iktidar sorunu yaşamaya başladı. İktidar bağlamında AK Parti ve DEM’in dışında başka bir partisi var mı? yok işte” yanıtını verdi.

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan ise sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada, Devlet Bahçeli’nin teklifinin terörle mücadeleye “ağır bir darbe” olduğunu söyledi. Erbakan, “Muhatap aranıyorsa, Kürt halkının temsilcisi terörist elebaşı değil; siyasi partiler, STK’lar, kanaat önderleri ve bölgedeki vatandaşlarımızdır” dedi.

HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Serkan Ramanlı da “Toplumsal barışa hizmet edecek her türlü adıma HÜDA PAR olarak destek veririz” açıklaması yaptı.

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Devlet Bahçeli’nin açıklaması sonrası “Ortadoğu’da ve Türkiye’de barışın muhatabı, İmralı’da ağır tecridin altında bulunan Abdullah Öcalan’dır. Kürt sorununun çözümü Meclis’tir, parlamentoda ve siyasette muhatap DEM Parti’dir. Bir başlangıç olacaksa tecrit derhal kaldırılmalıdır” dedi.

Bahçeli’nin açıklamaları ilk etapta DEM Parti’de şaşkınlık yaratırken parti içerisinde arka arkaya yapılan toplantılar ile süreç anlamlandırılmaya çalışıldı.

Bir DEM Parti kurmayı, “İmralı doğru adrestir. Bahçeli’yi duyunca ‘galiba bu sefer olacak bu iş’ dedim. Öncelikle yasal bir çerçeve çizilmesi şart” ifadelerini kullandı. DEM Parti kurmayı, “Anayasa için yaptıklarına dair yorumlar için erken. ‘Anayasa ver, Öcalan’ı al’ demek kolaycılık. Bu daha ileri daha geniş bakılması gereken bir süreç olarak görüyorum” ifadelerini kullandı.

DEM Parti’de şu aşamada ilk beklenti Öcalan’a ziyaret. Öcalan’ın avukatları, ailesi ve DEM Partililerin talepleri yaklaşık 3,5 yıldır geri evriliyor ve görüşmelere izin verilmiyor. Ancak DEM Parti kurmayları kısa vadede bir görüşme olmasından umutlu. Bu konuda dikkat çeken isim ise Öcalan’ın yeğeni DEM Parti Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalan. Ömer Öcalan’ın her hafta yaptığı rutin görüşme başvurusuna onay verilmesi bekleniyor.

CHP’ye göre “siyasi hamle”

Bahçeli’nin açıklaması sonrası kurmayları ile değerlendirme yapan ve grup toplantısı metninde revizyona giden CHP Genel Başkanı Özgür Özel de Güneydoğu turuna bu tartışmanın gölgesinde çıktı. Grup toplantısında dün “CHP olarak diyoruz ki bu ülkede terörün bitmesine, annelerin gözünün yaşının silinmesine biz tam destek vereceğiz. Bu iş, sadece bir aktörün çağrısıyla değil, TBMM’de, tüm partilerin eşit şekilde yer aldığı bir süreçte çözülmelidir. Kürtlere tam olarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sahibi olmayı teklif ediyorum” diyen Özel’in Doğu illerine yapacağı ziyarette daha geniş çerçevede mesajlar vermesi bekleniyor.

CHP içerisinde Bahçeli’nin açıklamalarının “barış ve çözüm” için önemli olduğunu düşünenler olduğu kadar bu sözlere temkinli yaklaşanlar ve “bu seçim ve anayasa yapımı için siyasi hamle” değerlendirmesi yapanlar da çoğunlukta. CHP kurmaylarına göre Erdoğan yeniden aday olabilmek ve yeni anayasayı yapabilmek için DEM Parti ile yeni bir yol arıyor. Özgür Özel’in hafta başında Edirne’de tutuklu HDP eski eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ı ziyaret ettiğini vurgulayan CHP kurmayları, “Bu görüşmeden rahatsız olunduğu belli. Demirtaş sürecin dışına itilmeye çalışılıyor. Demirtaş’sız bir çözüm olmaz. Biz de Demirtaş da Meclis’e vurgu yapıyoruz, bunu dillendirmeyi sürdüreceğiz” değerlendirmesi yapıyor.

İYİ Parti ise Bahçeli’nin açıklamaları ile tüm bu süreci bir “tezgah” olarak yorumluyor. Bu sürece sert bir muhalefet edilmesi gerektiği de parti içinde seslendiriliyor.

Bahçeli’nin Öcalan için gündeme getirdiği “umut hakkı” bir süre önce DEM Parti tarafından gündeme taşınmış ve Meclis’e bir kanun teklifi de verilmişti.

MHP’li Feti Yıldız, Bahçeli’nin açıklaması ile gündeme gelen umut hakkını “Hükümlünün salıverilmeyi umut etme hakkı. Bu kavram müebbet ağır hapis cezasına mahkum edilmiş hükümlünün bir gün salıverilmeyi beklemek hakkını ifade etmek için kullanılmaktadır” sözleriyle açıklandı.

İdam cezası kaldırıldığında idam cezasının TCK’daki karşılığı “ağırlaştırılmış müebbet” olarak belirlenmişti. Terörle Mücadele Kanunu’na göre cezası idamdan ağırlaştırılmış müebbet hapsine çevrilenlerin ise koşullu salıvermeden yararlanamaması ve ömür boyunca cezaevinde kalması öngörülmüştü. “Öcalan düzenlemesi” olarak adlandırılan bu uygulama AİHM tarafından eleştiriliyor. AİHM, 2014’te verdiği kararla Abdullah Öcalan’ın “şartlı salıverilme hakkına sahip olmaksızın” ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmasını Sözleşme’ye aykırı bulmuştu.

DEM Parti, AİHM kararları gereği “umut hakkı” çerçevesinde yasal düzenlemelerin yapılmasını istiyor. Bu düzenlemenin iktidar tarafından Meclis gündemine getirilmesine dair bir çalışma şu aşamada bulunmuyor. Ancak AKP kurmayları, bu konuda bir çalışmanın yapılmasının zor olmadığına da dikkati çekiyor.

Paylaşın

Özel’den Bahçeli’ye: Hangi Sorun Çözülecek; Kürt Sorunu Mu Erdoğan’ın Sorunu Mu?

Diyarbakır’da kadın sivil toplum kuruluşu temsilcileriyle buluşmasında konuşan Özgür Özel, “Bugün Cumhur İttifakı’nın Kürtlerin sorunlarını görmediği, gündeme almadığı, alelacele bir şeyler yaptığı süreç son derece riskler, tehlikeler barındırmaktadır” dedi ve ekledi:

“Bir yandan bir sorunu çözeceğiz derken hangi sorunu çözülmeye çalışıldığı konusunda derin şüpheler vardır. Kürt sorununu yok sayıp bir sorunu çözenlerin Erdoğan’ın sorununu çözmek üzere bir süreç yürüttüklerine ilişkin endişeler hızla bertaraf edilmeli.”

Özgür Özel konuşmasının devamında, “Mevcut anayasaya uyulmadıkça, bütün antidemokratik tavırlardan vazgeçilmedikçe anayasayı çiğneyenlerle anayasa yapmayız. CHP’yi masaya bu şekilde getirmek istiyorsanız biz o masaya gelmeyiz. Samimiyetsizliğe itiraz ederiz. Kürtlerin yaşadığı sorunları Meclis’te çözen bir anlayışı savunuyoruz. Bu ülkede herkesin geleceği sivil demokratik siyasetten geçer. Bu noktada üzerimize düşen her şeyi yapacağız” ifadelerini kullandı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel güneydoğu turunun ilk ayağı Diyarbakır’da kadın sivil toplum kuruluşlarıyla kahvaltı toplantısında açıklamalarda bulundu.

Cumhurbaşkanlığı seçiminde Kemal Kılıçdaroğlu’na destek veren DEM Parti’ye ve Kürt seçmene teşekkür eden Özel, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın TBMM’ye gelerek örgütü lağvettiğini açıklaması gerektiğine yönelik sözlerini de değerlendirdi.

Özel, “Sayın (MHP Genel Başkanı Devlet) Bahçeli’nin açıklamalarıyla önemli bir eşikteyiz. Şimdi herkes neyin ne olduğunu anlamaya çalışıyor. Eğer Bahçeli’nin söylediği söz bir kişinin özgürlüğü, bir kişiye af, ona verilecek bir kürsü, oradan söylenecek bir söz, lağvolacak bir örgüt ve her şey tamamsa maalesef hiçbir şey tamam değildir” diye konuştu.

Özel sözlerinin devamında, “Cumhuriyet Halk Partisi terörün durması için, terör örgütünün ortadan kalkması için, Türkiye’nin 86 milyon birden barış içinde kucaklaşabilmesi için atılacak her adımı önemsiyor ve engel olmayacak, kimin sözü varsa söylesin. Ama şu söz söylenmesin: ‘Türkiye’de Kürt sorunu yoktur, bir sorun vardır o da birisi konuşunca bitecektir’ … Türkiye’de 26 milyon Kürt’ün sorununu yok sayıyorsunuz” dedi.

“Kürt sorunu vardır tam da şuradadır Kürt sorunu: Kürt’ün sorununun olup olmadığına Kürtler karar verir, devlet karar veremez. Büyük devlet karar vermiş, küçük Devlet (MHP lideri) de dün ilan etmiş gibi görünüyor” ifadelerini kullanan Özel, şöyle konuştu:

“Onların demesiyle Kürt sorunu bitmez, aksine onlar böyle dedikçe derinleşir. O yüzden Kürtlerin sorunları Kürtler ‘sorunum kalmadı’ diyene kadar vardır ve çözülmesi gerekir. Birisine ‘senin sorunun yok’ demek otoriterliktir. Demokrasilerde o birisi ‘sorunum yok’ diyene kadar sorun var demektir.”

Özel “çözüm süreci” tartışmalarını hükümetin yeni anayasa yapma uğraşı bağlamında ele aldı, “Hangi sorunun çözülmeye çalışıldığı konusunda derin şüpheler vardır. Kürt sorununu yok sayıp bir sorunu çözenlerin, Erdoğan’ın sorununu çözmek üzere bir süreç yürüttüklerine ilişkin endişeler hızla bertaraf edilmelidir” dedi.

“Mevcut anayasaya harfiyen uyulmadıkça ve İstanbul Sözleşmesinden çıkılması gibi bütün antidemokratik tavırlardan vazgeçilmedikçe, Anayasa Mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları kabul edilmedikçe biz anayasa çiğneyenlerle bir anayasa yapmayız” diye konuşan Özel, partisinin Kürt sorunu üzerinden yeni ayasayasa ‘evet’ demeye ikna edilemeyeceğini söyledi:

“Bu yüzden ‘öyle yaptık olmadı, böyle yaptık olmadı. CHP Kürt sorununa duyarlı, o sorunu çözecekmiş gibi yapıp CHP’yi masaya böyle sokabilir miyiz’ diyorsa biz o oyuna gelmeyiz. Ama niyetiniz demokrasiyse bütün aşamalarında samimiyetle oluruz. Bir tek şeye itiraz ederiz, samimiyetsizliğe itiraz ederiz.”

Özgür Özel dün Devlet Bahçeli’nin konuşması sonrasında söylediği “Ben de el yükseltiyorum, Kürtlere Türkiye Cumhuriyeti devletinin sahibi olmayı teklif ediyorum” şeklindeki sözlerine de açıklık getirdi. Kürtlere Türkiye Cumhuriyeti devletinin “eşit, ayrımsız, kendilerini tamamen mensubu ve sahibi hissettikleri” bir devlet vaat ettiğini söyledi.

Bahçeli ne demişti?

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, grup toplantısında yaptığı konuşmada çözüm süreci konusunda Abdullah Öcalan’a çağrıda bulunarak şu ifadeleri kullanmıştı:

“Şayet terörist başının tecridi kaldırılırsa gelsin, TBMM’de DEM Grup Toplantısı’nda konuşsun. Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın” dedi. Bahçeli, Öcalan’ın durumu hakkında yasal çözümü de işaret ederek “Bu dirayeti gösterirse umut hakkının kullanımıyla ilgili yasal düzenlemenin yapılmasının önü de ardına kadar açılsın. Adres İmralı’dan DEM’e uzansın.”

Çözüm süreci: Çözüm süreci, 2013-2015 yılları arasında PKK ile devlet arasında başlayan müzakereleri ifade ediyor. Bu süreç, Kürt sorununu barışçıl yollarla çözmek amacıyla başlatılmıştı. Sürecin temel unsurları arasında, silah bırakma, demokratik reformlar ve Kürt kimliğine yönelik hakların genişletilmesi yer almaktaydı. PKK lideri Abdullah Öcalan, bu müzakerelerde kilit bir figür olarak rol almıştı. Ancak 2015’te çatışmaların yeniden başlamasıyla çözüm süreci fiilen sona ermişti. Bu dönem, Türkiye’deki siyasi dinamiklerde önemli değişimlere neden olmuştu.

28 Kasım 1978’de Diyarbakır’ın Lice ilçesinde kurulan PKK, Avrupa Birliği, Amerika Birleşik Devletleri (ABD), İngiltere, Fransa, Türkiye ve pek çok başka devlet tarafından terör örgütü kabul ediliyor. PKK lideri Öcalan, terör örgütü kurmak ve yönetmek suçundan müebbet hapis cezasına çarptırıldığı 1999 yılından beri, Marmara Denizi’ndeki İmralı Cezaevi’nde bulunuyor.

Paylaşın

BM’den “Gazze’nin Yeniden İnşası 350 Yıl Sürebilir” Uyarısı

Birleşmiş Milletler (BM) tarafından hazırlanan raporda yer alan tahminlere göre, olası bir ateşkes sonrası Gazze’nin ekonomik verilerini 2022 yılı değerlerine ulaştırması 350 yıl sürebilir.

Tahminler yapılırken Gazze ekonomisinin 2007 – 2022 arasındaki ekonomik büyüme hızı baz alındı.

Tahminlerin yapıldığı rapor BM Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD) tarafından hazırlandı. Rapor Gazze’nin yeniden inşaası için gerekli sektörler de dahil temel hizmetlerin yaşadığı yıkımı da ortaya koydu.

Buna göre;

İnşaat kapasitesi yüzde 96,
Tarım üretimi yüzde 93,
İmalat sektörü yüzde 92,
Servis sektörü yüzde 76 azaldı.

Rapora göre Gazze’de İsrail’in Hamas ile savaşı öncesi de zayıf olan ekonomik hayat neredeyse tamamen durdu.

Rapor, “Askeri harekat benzeri görülmemiş bir insani, çevresel ve sosyal felakete yol açtı ve geri kalmış durumdaki Gazze’yi tam bir yıkıma sürükledi” diyor.

Yapılan tahmine göre, olası bir ateşkes sonrası Gazze’nin ekonomik verilerini 2022 yılı değerlerine ulaştırması 350 yıl sürebilir. Bu hesap yapılırken Gazze ekonomisinin 2007–2022 arasındaki ekonomik büyüme hızı baz alındı.

Raporda, İsrail’in 12 ayı aşan askeri harekatının Gazzeliler üzerinde yarattığı gelir kaybını “sarsıcı” olarak tanımlıyor.

Raporda, 2024 Temmuz ayı sonuna kadar okul binalarının yüzde 88’inin hasar gördüğü, 36 hastaneden 21’inin hizmet dışı kaldığı ve 105 birincil sağlık tesisinden 45’inin faaliyet gösteremediği belirtildi.

BM’ye göre, Gazze ekonomisi, 7 Ekim öncesine kadar, 2023’ün ilk üç çeyreğinde yıllık yaklaşık %3 oranında daralıyordu. Savaşın başlaması sonrası 2023’ün tamamında %22,6 oranında daraldı ve bu düşüşün %90’ı dördüncü çeyrekte gerçekleşti.

UNCTAD raporuna göre, konut olarak kullanılan binaların yüzde 62’den fazlası hasar gördü veya yıkıldı. Su, arıtma ve hijyen sektörü altyapısının yüzde 59’undan fazlası ağır hasar gördü.

BM’nin Eylül ayında uydu görüntülerine dayanan raporuna göre, Gazze’deki mevcut bina stoğunun yaklaşık dörtte biri yıkıldı veya ciddi şekilde hasar gördü. Binaların yüzde 66’lık bir kısmında da en azından bir miktar hasar var.

Shelter Cluster isimli Norveç merkezli sivil toplum kuruluşu, 2014 savaşı sonrası yeniden inşa süreci göz önüne alındığında, Gazze’nin 7 Ekim sonrası yıkımda yeniden inşaası 40 yıl sürebilir.

BM’ye göre yüzde 10’luk bir büyüme hızı yakalanması halinde dahi Gazze’nin ekonomik olarak toparlanması onlarca yıl alabilir.

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

Bahçeli’nin “Öcalan” Çağrısına Dervişoğlu’ndan Sert Tepki: Cesedimizi Çiğnemeden…

Devlet Bahçeli’nin “Abdullah Öcalan” çağrısına sert tepki gösteren Müsavat Dervişoğlu, “Cesedimizi çiğnemeden bu Meclis’e giremez” dedi. CHP lideri Özgür Özel’in “El yükseltiyorum” açıklamasına da yanıt veren Dervişoğlu “Türkiye kumar masası mı” dedi.

Haber Merkezi / İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, partisinin grup toplantısında konuştu. Dervişoğlu’nun konuşmasından satır başları şu şekilde:

“Bugün, vatandaşımızın yakıcı sorunlarını konuşmak ve çözümler önermek için çıkmamız gerekiyordu. Ama görülüyor ve anlaşılıyor ki bugün buna fırsat bulamayacağız. Ne yazık ki; uzun zaman önce öngörerek uyardığım, daha geçtiğimiz hafta buradan ihtar ettiğim ‘en kötü senaryo’ uygulamaya geçmiş; AK Parti- MHP-CHP-DEM partilerinin lider ve yönetici kadroları eliyle gayrı-milli mutabakat cephesi ilan edilmiştir. Normalleşme çağrılarıyla başlayan ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu niteliklerini ahlaksızca sorgulama cüretiyle devam eden süreç dün itibariyle yanına İmralı ve Kandil katillerini de alarak, Büyük Türk milletinin varlığına açıkça savaş ilan etmiştir.

Ben başkaları gibi ne anlama geldiği belli olmayan televizyon programlarında ve gazete köşelerinde acaba ne demek istedi, ne yapmayı amaçlıyor türünden tartışmaya açık cümleler kurmayacağım. Oldukça net, açık ve kısa konuşacağım. Cumhuriyetimizin 101. yılına bir haftamız var. Bizimse kaybedecek bir dakikamız bile yok. Çünkü ihanet çemberi artık alabildiğine genişlemiş ve hayat sahamızı öylesine daraltmıştır ki son bir organize darbe ile tamamen nefessiz bırakılabileceğimiz bir sürecin içerisine girmiş bulunuyoruz. Bizler tarihe karşı sorumluluğu olan insanlarız. Kişisel ikbal kaygıları ve siyasi hesaplar üzerinden konuşamayız.

Üç beş oy veya anayasa değişikliği için gerekli nisabı tamamlamak, Tayyip Erdoğan’ı bir kere daha cumhurbaşkanlığına aday yapmak uğruna inandığımız değerlerden vazgeçip ihanete el uzatmak düşüklüğüne katlanamayız. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yöneten iktidar, tüm makam ve sorumlularıyla birlikte halkın can, mal, ırz ve namus güvenliğini korumak görevini çoktan bırakmıştır. ‘Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini Türkiye Cumhuriyeti’nin şan ve şerefini korumak, yüceltmek’ diyerek, namusu ve şerefi üzerine yemin ederek görev ifa etmek zorunda olan saraydaki zat, bebek katillerinin itibarını, bebeklerin hayatına ve annelerin gözyaşlarına, hasta ve muhtaç vatandaşların acılarını, ailesinin parasına ve gücüne Türk milletinin şeref ve haysiyetini ise milyonlarca ipsiz sapsız vatansıza tercih ettiğini, dahası bu bilinçli planı sonuna kadar sürdüreceğini tüm söz ve eylemleriyle göstermektedir.

Adına iktidar demenin bile artık gereksiz olduğu bu ‘yapı’, tamamen meşruiyetini yitirmiş haldedir. Evet, bu iktidar, gayrımeşrudur. İktidardakiler, gayrımeşrudur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti Anayasasından ve kanunlarından aldıkları yetkiyle görevini yerine getiren tüm kamu görevlilerine sesleniyorum: “Cumhurbaşkanlığı makamını işgal eden zat ve onun keyfiyetiyle atadığı amirleriniz ve üstleriniz, siyasi ortak ve işbirlikçileri ile birlikte, devletimizin kurucu değer ve ilkelerine ve Türk milletine karşı olan sorumluluklarını yerine getirmemektedirler. Kanunsuz emir ilkesi gereğince bugünden itibaren bu plan doğrultusunda verdikleri emir ve talimatlar da gayrımeşrudur.

Geldiğimiz noktada kaybettiğimiz şey yalnızca demokrasi değildir! Kaybediyor olduğumuz şeyse ne sadece Cumhuriyet ne onun kurum, kural ve kanunları ne de bu Cumhuriyeti yeniden adaletle yükseltmek umudumuzdur. Tarihe malolmuş ve tarihin her döneminde varolmuş çok büyük bir milletin tarihte ilk defa devletini kaybetmesi tehdidi ve tehlikesidir. Kısaca, yüz yüze olduğumuz şey, 106 yıl önce yaşadığımız işgal günlerinden farklı olarak düşmanın sancağıyla, ordusuyla gelip, mermisini ve süngüsünü kalbimize nişanlaması değildir.

Tarihte yaşadığımız ihanetlerin en büyüğü, en alçakçası ve en güçlüsüdür. Bu noktada, 15 Temmuz’dan öğrendikleri ihanet yöntemleri ile 1918’in işgal günlerinden aldığı kesin olan feyz birleşmektedir. İşte Türk milletinin ve her bir Türk İnsanının mücadele kararı ve cehdi bu sebeple hayatidir, ertelenemezdir, vazgeçilemezdir. Artık kendisini gizlemek ya da perdelemek gereği duymayan bu yıkım planı, vatanı aralarında paylaşamadıkları için, vatanın üzerinde tepinmeyi tercih ettikleri darbe gecesinin bahanesi ile ortaya çıkan ve basit bir ittifakla kurulan başkanlık sistemi ilişkilerinden ötededir.

Görüyoruz, okuyoruz ve anlıyoruz ki bayrağında 3 hilal taşıyan, ömrünü Türk milletinin varlığına, Cumhuriyet’in bölünmez bütünlüğüne vakfetmiş rahmetli Alparslan Türkeş’in partisini sarayın vesayetine bağlamış işbirlikçiler de büyük bir gafletin içerisinde, korkunç bir ihanetin sesi olmuşlardır. Ve bundan daha vahim şekilde akıllarını ve izanlarını öylesine yitirmişlerdir ki, elli bin insanımızın katilini, on binlerce Türk ve Kürt anasının dinmeyen gözyaşlarının asli failini, Türk Devletini bölme planlarının baş taşeronunu, yani, İmralı canisi bölücübaşını, Gazi Meclise davet edecek kadar delirmişlerdir. Delilik, dün izlediğimiz kalkışmayı anlatabilecek en hafif tabirdir.

Çünkü ağızlarından eksik etmedikleri Türk Milliyetçiliğini Türklüğe ihanet ile bu kadar yakınlaştırabilmenin, bunu göze alabilmenin ve kulaklarına ezanla okunmuş o ‘büyük’ isimlerini böylesine kirletebilmelerinin başka bir izahı olamaz. Cumhuriyetin kuruluş felsefesinin, yani Türk Milliyetçiliğinin düşürülmek istendiği bu durumun başka bir izahı olamaz. Bebek katili terörist meclise başı gelip de, DEM’in grup toplantısında konuşsunmuş, terörün bittiğini ilan etsinmiş. Hadi oradan. Burası, Mustafa Kemal Atatürk’ün Meclisi, burası, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu yer, burası, Milli Egemenliğin yegane tecelligahı. Bizim cesetlerimizi çiğnemeden o canibaşı bu meclise giremez.

Hatırlıyorsunuz değil mi? Ben asamadım asabiliyorsan sen as deyip Tayyip Erdoğan’a ip atmıştı. Siz bu milletin vefasını astınız. Ondan sonra çıkıp diyorsunuz millattır o zaman hatırası olsun, al şimdi bu köşede bu ipi başının ucuna as.

Üç Hilal’i bu ihanete araç kılanlar gibi, Altı Ok’u da bu gayri milli mutabakata katmak gafletinde olan, 31 Mart’ta seçmenin gösterdiği teveccühün ve verdiği mesajın mahiyetini anlamadan, Mustafa Kemal’in aziz hatırasını, Cumhuriyeti ve üniter devleti kumar masasında bir miras yedi gibi harcamaya yeltenen bir CHP yönetimiyle karşı karşıyayız. İmralı’da ittifak kuranları görünce iktidar trenine binmek telaşına kapılmış ve Diyarbakır’a gitmek için Edirne’den izin alacak kadar şaşırmış ve küçülmüştür. Adeta toplumda gözlenen cinnet halini yakalayıp, hatta geçerek, Mustafa Kemal Atatürk’ün ve aziz yüzbinlerce şehit ve gazimizin fikirlerini ve ömürlerini her bir tuğlasına harç diye kattığı bu devleti, Cumhuriyeti, babalarının bahçesinden kopardıkları bir meyve gibi ikrama kalkışarak, kurbanda dağıtılan et misali pay etmeye girişerek, unuttukları zekatı verir gibi üleştirmeye çalışarak, nihai yıkım planının yeni birleşeni olduklarını ispat telaşına girmişlerdir.

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı’nın günlerdir haftalardır havaya bakıp ıslık çalması ve bugün bölücübaşına imtiyaz yarışında ben de varım hezeyanı lanet okunacak bir iktidar hırsıdır. Devlet Bahçeli’ye verdiği cevaba bakın, el yükseltiyormuş. Türkiye kumar masası mıdır? İşte görün, neden merkez siyaset istediğimizin gerekçesi burada gizlidir. Kişiselleşmiş siyasi hırslar ve hedefler, ortak aklı devreden çıkarmış, siyaset bir uçtan diğer uca savrulmuştur.

Devlet, işbaşındakiler yüzünden acz içine düşürülmüştür. Cumhuriyet kurumları çalışamaz hale getirilmiştir. Dün, demokrasi ve açılım süreçlerinin banisi dışarıdaki dostlarıyla iktidara taşınanlar, bugün, o makamlarda kalmak için yine aynı kapılara başvurmakta, bu sefer de tehdit ve korku davulları çalarak, sözde bir işgal tehdidiyle aklımızla ve gurumuzla alay etmektedirler. Biliyoruz ki o dış güçlerle, bu iç cephe her zaman birlikteydi, ortaktı ve işbirliği halindeydi. Şimdi ise Cumhuriyet’in tamamen ilgasına ve Türk milletinin azınlığa düşürülerek yok edilmesini amaçlayan bir yolda omuz omuza ve kol koladırlar. İşte tam da bugün olan biten her şey açıkça göstermektedir ki Türk milleti, bir karar verecektir.

Ya tarihiyle ve kimliğiyle, Mustafa Kemal’den miras, Cumhuriyet ülküsüyle var olacak ya da tek adam, ortağı ve işbirlikçileri tarafından cebren ve hile ile yok edilecektir. Eğer ‘Ben, var olacağım kararını’ veriyorsa bu mücadelesine cehd edecek ve bundan asla taviz vermeyecektir. Bu mücadelenin tarafları bellidir. Aklında ve kalbinde Türk milleti olanlarla onu kesin olarak ortadan kaldırmaya yemin edenler karşı karşıyadır. Varlığını, varlığına armağan edecek başka bir milleti olmayanlarla türlü kisve ve vesikalar içerisinde Türk Cumhuriyeti’ne kastedenler karşı karşıyadır. Kayıtsız ve şartsız olarak önümüzdeki seçenek budur.

Geçmişte olduğu gibi, senaryo aynı kalemden, replikler aynı sestendir. Siyaset bezirganları, normalleşme, yumuşama diye başlayan kirli politikalarına, milletin geçit vermeyeceğini anlayınca; gayrı-milli bir mutabakat paktı inşa etmişlerdir. Siyasi geleceklerini, Türk milletinin ve Türk devletin bekasına tercih etmişlerdir. AKP’nin, hep bir ağızdan ‘Darbe Anayasası’ hezeyanları, eski Meclis Başkanı Kurtulmuş’un; ilk dört madde açıklamaları, Devlet Bahçeli’nin; ‘Teröristbaşı Bebek Katiline’ çağrısı, dün de bu bebek katiline ‘tecritinin kaldırılması’ önerisi, Özgür Özel’in; Devlet Bahçeli’yle yaptığı ardışık düet, terörün Meclis’teki uzantılarının hazırladığı ’25 yıldan sonra koşullu salıverme imkanı sağlansın’ kanun teklifi, önceden başaramadıkları ‘çözülme sürecinin’ nihai sonucuna ulaştırılma projesidir. Anayasa Mahkemesi’nin sürüncemede bıraktığı kapatma davasının, terör örgütü propagandasını ifade özgürlüğü ilan eden kararı da, bu yıllardır arkada pişirilen zehrin ağır ağır kamuoyuna zerkedilmesi planıdır. Bu ihanetin bu gafletin bu delaletin izaha muhtaç yanı kalmamıştır. İYİ Parti olarak tavizsiz duruşumuz ortadadır.

Yarın değil, sonra değil, hemen şimdi; Türk milleti olarak ya istiklal ya izmihlal kararını vermeye mecburuz. Devletin ülkesi olmaz, devletin milleti olmaz açıklamalarının ve hepsinin uzattığı kirli ellerin adresi, Türk milletinin varlığı ve mahremidir. Kararım bellidir: O mukaddesi el sürdürtmeyeceğim, o mahremi kirlettirmeyeceğim. Ne mutlu Türk’ün diyene.”

Bahçeli ne demişti?

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, grup toplantısında yaptığı konuşmada çözüm süreci konusunda Abdullah Öcalan’a çağrıda bulunarak şu ifadeleri kullanmıştı:

“Şayet terörist başının tecridi kaldırılırsa gelsin, TBMM’de DEM Grup Toplantısı’nda konuşsun. Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın” dedi. Bahçeli, Öcalan’ın durumu hakkında yasal çözümü de işaret ederek “Bu dirayeti gösterirse umut hakkının kullanımıyla ilgili yasal düzenlemenin yapılmasının önü de ardına kadar açılsın. Adres İmralı’dan DEM’e uzansın.”

Çözüm süreci: Çözüm süreci, 2013-2015 yılları arasında PKK ile devlet arasında başlayan müzakereleri ifade ediyor. Bu süreç, Kürt sorununu barışçıl yollarla çözmek amacıyla başlatılmıştı. Sürecin temel unsurları arasında, silah bırakma, demokratik reformlar ve Kürt kimliğine yönelik hakların genişletilmesi yer almaktaydı. PKK lideri Abdullah Öcalan, bu müzakerelerde kilit bir figür olarak rol almıştı. Ancak 2015’te çatışmaların yeniden başlamasıyla çözüm süreci fiilen sona ermişti. Bu dönem, Türkiye’deki siyasi dinamiklerde önemli değişimlere neden olmuştu.

28 Kasım 1978’de Diyarbakır’ın Lice ilçesinde kurulan PKK, Avrupa Birliği, Amerika Birleşik Devletleri (ABD), İngiltere, Fransa, Türkiye ve pek çok başka devlet tarafından terör örgütü kabul ediliyor. PKK lideri Öcalan, terör örgütü kurmak ve yönetmek suçundan müebbet hapis cezasına çarptırıldığı 1999 yılından beri, Marmara Denizi’ndeki İmralı Cezaevi’nde bulunuyor.

Paylaşın

Davutoğlu’ndan “Serok Bahçeli” Çıkışı

Saadet – Gelecek grup toplantısında konuşan Gelecek Partisi Lideri Ahmet Davutoğlu, “Sokaklarda bize yapılan sataşmalar, terör işbirlikçisi olmakla suçlandık. konularda Sayın Bahçeli’ye bir çok soru var ama sormayacağım” dedi ve ekledi:

“Gerçek devlet adamı rakiplerinin hatası üzerine siyaset yapmaz geleceği inşa etmek üzere politika yapar. ‘Serok Ahmet’ dedikten sonra bugün ‘Serok Bahçeli’ noktasına gelindi. Siyaset adamları kısa dönemli bir takım siyasi rauntlar etmek adına uzun dönemli perspektifleri unuturlar. Gerçek devlet ve millet adamları ise uzun dönemli vizyonları harekete geçirmek için günlük siyaseti dönüştürme iradesi gösterirler.”

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Saadet – Gelecek grup toplantısında konuştu. Davutoğlu’nun açıklamalarından satırbaşları şöyle:

Sayın Bahçeli’nin daha önceki haftalardaki açıklamalarını hep olumlu bulduğumu ifade ettim. Türkiye’de dış güçlerin istismar ettiği en önemli fay hatlarından biri olan Kürt sorununda makul bir tavrın Sayın Bahçeli tarafından ortaya konulmasını bir ümit ışığı olarak gördüm. Ve bekledim ki sistematik bir açıklamayla sadece Bahçeli değil Cumhurbaşkanı da bu konuya değinsin ve karşımızda bir devlet aklı görelim. Sayın Bahçeli dün yaptığı açıklamayla buna yeni bir boyut kattı. Maalesef, Sayın Cumhurbaşkanı bu açıklamalara destek dışında kapsamlı bir çerçeve çizmedi. Gece boyu Sayın Bahçeli’nin açıklamaları üzerinden yoğun bir sosyal medya fırtınası koptu. Ben Sayın Bahçeli’ye sosyal medyada sorulan soruları tekrar sormayacağım.

Zamanında Sayın Cumhurbaşkanı’na ‘terörist başını asın’ diye urgan attığınız dönemden bu güne nasıl geldiniz diye sormayacağım. ‘Altılı Masa’nın yedinci ayağı HDP’ dedikten sonra bugün DEM’i muhatap alıp konuşma teklifinde bulunmanızı da sormayacağım. Bugün DEM grubunu öne çıkaran bir açıklama yapmanızı da sormayacağım. Terörle işbirliği yaptığımızı iddia edip sokakları neden bize dar etmeyi istediğinizi sormayacağım.

Sokaklarda bize yapılan sataşmalar, terör işbirlikçisi olmakla suçlandık. konularda Sayın Bahçeli’ye bir çok soru var ama sormayacağım. Gerçek devlet adamı rakiplerinin hatası üzerine siyaset yapmaz geleceği inşa etmek üzere politika yapar. ‘Serok Ahmet’ dedikten sonra bugün ‘Serok Bahçeli’ noktasına gelindi. Siyaset adamları kısa dönemli bir takım siyasi rauntlar etmek adına uzun dönemli perspektifleri unuturlar. Gerçek devlet ve millet adamları ise uzun dönemli vizyonları harekete geçirmek için günlük siyaseti dönüştürme iradesi gösterirler.

Bizim partimiz için de mutlaka çözülmesi gereken bir sorun olarak tanımladığımız, çözüm noktasında da tam demokrasiyi gösterdiğimiz Kürt sorunu konusunda gerçekten adım atmak istiyorsanız, eylem planını açıklayın. Sayın Bahçeli’nin başlatmış olduğu sürece, içi doldurulması şartıyla, toplumsal psikolojiyi birleştirmek şartıyla destek veririz. Şehitlerimizin annelerini ve aynı şekilde Doğu’da çocuklarını kaybetmiş annelerin haklarını koruyacak şekilde destek veririz. Ama önce Sayın Cumhurbaşkanı’nın eylem planlarını hep beraber görmemiz lazım”

Bir rehabilitasyon süreci söz konusu olacaksa ilkesel olarak muhatap ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum edilenin TBMM’de konuşması savunulurken, Türkiye’de Cumhurbaşkanlığına aday olmuş bir partinin genel başkanlığını yapmış, milletvekili olarak Meclis’te bulunmuş hakkında AİHM kararı olan Selahattin Demirtaş’ı bir muhatap olmaktan çıkarmanın ne tutarlılığı var? Hangi ilkeye dayalı olarak denklemi İmralı, DEM, Kandil ve Edirne olarak kuruyorsunuz kafanız mı karışık yoksa bunun arkasında bir hesap mı var?”

“Türkiye’nin kadim meseleleri günlük hesaplara kurban edilemez”

Saadet Partisi Genel Başkanvekili Mahmut Arıkan’da Saadet – Gelecek grup toplantısında konuştu. Arıkan’ın açıklamalarından öne çıkan bölümler şöyle:

“Dünden beri bir dönüm noktası tartışması sürüp gidiyor. Türkiye nevzuhur bir ülke değildir Türkiye bin yıllık bir devlet geleneğinin üzerinde oturmaktadır. İkincisi terör sorunu nedeniyle on yıllardır çok şeyler kaybettik. Zamanımızı, kardeşliğimizi, evlatlarımızı, huzur ve güvenliğimizi kaybettik. Geleceğe ilişkin umutlarımızı kaybettik. Dolayısıyla Türkiye’yi yönetmek, Türkiye üzerine konuşmak ciddi bir sorumluluk ister.

Bu ülke ağzınıza her geleni söyleyebileceğiniz bir kabile devleti değildir. Bu topraklar el yükselterek üzerinde kumar oynayacağınız bir masa da değildir. Bu hatırlatmadan sonra şu uyarıyı yapmak isterim böyle bir Türkiye’nin kadim meseleleri günlük hesaplara kurban edilemez. Politika ve stratejisi küçük siyasi hesaplarla dizayn edilemez. İç politikaya dair matematik hesaplarla ülkemizin yaralarını kaşımaya toplumun sinir uçlarıyla oynamaya kimsenin hakkı yoktur.

Şunu açıkça ve gönül rahatlığıyla buradan beyan ediyorum. Biz Türkiye’nin meselelerini çözmek gibi derdi olan herkesle oturur konuşuruz. Biz her problemi, muhatabıyla meşru ve hukuki bir çerçevede müzakere ederiz. Dolayısıyla, hali hazırda toplumsal, siyasal ve hukuki karşılığı bulunan aktörler varken yeni muhataplar aramak iyi niyetli bir çaba değildir. Küçük hesapların bir yansımasıdır.

Bu arayış, yeni cepheler açma arayışı, yeni kutuplaşma ve gerilimlerin temelini atmaktır. Öncelikle bu kimin planı? Cumhur ittifakının mı? ABD-İsrail ikilisinin mi planı? İkincisi dünkü davet Irak, Suriye, İran ve Türkiye’nin yaşayacağı yeni sıkıntıların bir fragmanı mı? Çok açık ifade edeceğim: Biz, ülkeyi değil kendi çıkarlarını merkeze alan her türlü hamlenin karşısında, milletimizin menfaatine olan her türlü çabanın yanında olacağız.

Yani; bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da ‘Hayra motor, şerre fren olmaya’ devam edeceğiz. Kısacası; terör belası çözülecekse, samimi iseniz, elinizi taşın altına koyacaksanız, Biz gövdemizi dağların altına koymaya hazırız. Yok eğer küçük hesaplar peşinde, milleti oyalıyorsanız; Göreceksiniz bu millet Terörü de sizi de bu memleketten temizler. Sayın Numan Kurtulmuş’u ülke gündemini meşgul eden bu hadise ile ilgili olarak Mecliste kapalı oturum düzenlemeye davet ediyorum.”

Paylaşın

DEM Parti’den “Abdullah Öcalan’la Görüşüldü” İddialarına Yalanlama

DEM Parti kaynakları, Ömer Öcalan’ın Abdullah Öcalan ile görüştüğü iddialarına ilişkin, “Beklentimiz tecridin kalkması, görüşmelerin olağan seyri içinde olmasıdır. DEM Parti olarak spekülasyonlara inanılmamasını rica ediyoruz” dediler.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “Öcalan gelsin TBMM’de DEM Parti grup toplantısında konuşsun. Terörün bittiğini açıklasın, sonra da umut hakkı için başvurusunu yapsın” çağrısının ardından DEM Parti Urfa Milletvekili Ömer Öcalan’ın İmralı’ya gidişine izin verildiği yönünde haberler yayıldı. Bazı haber siteleri Ömer Öcalan’ın PKK lideri Abdullah Öcalan’la görüştüğünü iddia etti.

Gazete Duvar’dan Ceren Bayar’ın haberine göre; DEM Parti kaynakları, Ömer Öcalan’a izin verildiği veya görüşme yaptığı yönündeki haberlerin gerçeği yansıtmadığını söyledi. Parti kaynakları, “Ömer Öcalan, avukatlar ve siyasi heyetlerin gitmesinin önündeki engeller kalksın istiyoruz. Ömer Öcalan’a izin verilmiş ise gereği hemen yapılmalıdır. Beklentimiz tecridin kalkması, görüşmelerin olağan seyri içinde olmasıdır. DEM Parti olarak spekülasyonlara inanılmamasını rica ediyoruz” dedi.

Öğleden sonra toplanan DEM Parti MYK toplantısında “süreci dikkatle izleme, başta parti örgütleri ve DEM Parti tabanıyla birlikte tüm riskleriyle ele alma” kararı alındı.

Paylaşın