Hatimoğulları’ndan “Esenyurt” Açıklaması: Halkın İradesine Operasyon Çekilmiştir

Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in görevden alınıp yerine kayyım atanmasına tepki gösteren DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, “Sandık halkın iradesidir. Halkın iradesine dün yine bir operasyon çekilmiştir” dedi ve ekledi:

“Bizler bu operasyonlara, halkın iradesini yok sayanlara, demokrasiyi, hakkı, hukuku ayaklar altına alan anlayışa karşı dün olduğu gibi bugün de mücadele etmeye devam edeceğiz. Bizim nazarımızda dün gerçekleşen operasyon ve atanan kayyım yok hükmündedir.”

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in tutuklanarak yerine kayyım atanması sonrası gerçekleştirdikleri Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı sonrası partisinin Esenyurt ilçe binası önünde açıklamalarda bulundu.

Kayyım rejimini çok iyi tanıdıklarını belirten Hatimoğullları, “Çünkü bu kayyım rejimi Kürt illeri ve Kürt seçmen başta olmak üzere demokrasiden yana tavır koyan herkesime uygulanmıştır. Kayyımlar önce HDP belediyelerinde staj yaptılar, daha sonra üniversitelere, daha sonra beğenmedikleri işletmelere kadar kayyım rejimini yaydılar” dedi.

Kayyım atamalarının ilk başladığı zamanlarda buna karşı hep birlikte karşı çıkılması gerektiği konusunda yaptıkları açıklamaları hatırlatan Hatimoğulları, “Kayyım rejimi belediyelere kayyım atanmasına daha güçlü şekilde karşı çıkılmalıydı hala da karşı çıkılmalı. Bugün Kürt illerinde atanmış olan kayyımların batıya nasıl sirayet edeceğini defaatle vurgulamıştık. Keşke haklı çıkmasaydık, yanılsaydık. Ama ne yazık ki haklı çıktık. Bugün artık kayyım rejimi Türkiye’nin batı belediyelerine sirayet etmiştir” dedi.

Hatimoğulları, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bugün Türkiye’nin en büyük ilçesi olan Esenyurt belediyesi Esenyurt halkının uzlaşısıyla kazanılmış bir belediyedir. Bütün Türkiye’ye model olan bir belediyecilik anlayışı ile burada halkın uzlaşısı sağlanmıştır. Esenyurt demek Türkiye demektir. Türkiye’de yaşayan farklı halklardan ve inançlardan ne kadar insan varsa onların Esenyurt’ta da izdüşümleri vardır. Esenyurt’taki Kent Uzlaşısına tahammül etmeyen iktidar bir şafak operasyonuyla halkın iradesine darbe vurmaya çalışmıştır. Kayyım bir darbe rejimidir.

Kayyım halkın iradesini gasp etmektir. Kayyım yurttaşın seçme ve seçilme hakkını elinden almak demektir. Kayyım rejimi antidemokratiktir, hukuksuzluktur. Kayyım rejimi demokrasinin asgari koşulu olan seçme ve seçilme hakkını yurttaşın elinden almak demektir. Bugün Ahmet Özer başkana yapılmış olan Esenyurt halkının iradesine yapılmıştır. Ahmet Özer evinden kalkıp yürüyerek belediyeye gelmedi. Esenyurt halkının 2 oyundan birini alarak seçilerek o makama gelmiştir.

Sandık halkın iradesidir. Halkın iradesine dün yine bir operasyon çekilmiştir. Bizler bu operasyonlara, halkın iradesini yok sayanlara, demokrasiyi, hakkı, hukuku ayaklar altına alan anlayışa karşı dün olduğu gibi bugün de mücadele etmeye devam edeceğiz. Bizim nazarımızda dün gerçekleşen operasyon ve atanan kayyım yok hükmündedir.

Ahmet Özer bu toplumun onurudur. O bir akademisyen, o bir bilim insanı, aynı zamanda kendi tercihini yaparak bir siyasi partide siyasi yaşamını sürdürmüş halkın iradesiyle seçilmiş ve belediyeyi yönetmektedir. Böylesi bir insana düzmece, her belediye başkanına yaptıkları gibi düzmece bir iddianameyle bir gözaltı gerçekleştirdiler. Düzmece bir dosya ile.

Biz bu düzmece yalan yanlışla dolu olan dosyaları bu uydurma dosyaları çok iyi biliyor ve tanıyoruz. Bunun arkasındaki irade bu operasyonu gerçekleştiren irade Ankara ve Saraydaki iktidarın ta kendisidir. Saray seçimle kazanamadığı belediyeleri işte dün Ahmet Özer başkana yaptığı gibi kayyım atayarak halkın iradesini gasp ederek kendi memurunu oraya yerleştiriyor.

“Rant için kayyım atadılar”

Bu ülkede eğer seçilmişler yönetmeyecekse belediyeleri atanmışlar yönetecekse bu rejimin adı otoriter rejimdir. Bu rejimi demokrasi diyemezsiniz, hukuk diyemezsiniz. Bugün Esenyurt Belediyesi Türkiye’nin en büyük belediyesidir. Bir çok ilden daha büyük olan bu belediyeye bu iktidar ve kayyımcı zihniyet aynı zamanda bir rant mantığı ile yaklaşmaktadır. Buradan rant elde etmek için kayyıma tevessül ettiklerini çok iyi biliyoruz.

Bir yandan halkın iradesini gasp etmek halkın seçme seçilme hakkını elinden almak demokrasiyi ezmek ama öte yandan kendilerine rant kapılarını açmak için kayyım atadıklarını çok iyi biliyoruz. Belediyenin kaynaklarına tıpkı Türkiye’nin hazinesini yandaşlarına peşkeş çektikleri gibi belediyenin de kaynaklarını Esenyurt’un yani siz değerli halkımızın hakkı olan kaynakları kendi yandaşlarına peşkeş çekmek için de kayyım atıyorlar.

Bizler kayyım rejimine karşıyız ve karşı olmaya devam edeceğiz. Bunu hak için adalet için demokrasi için yapacağız. Bunu halkın hakkı olan hizmet hakkı kent hakkı için de yapacağız. Bugün sözüm ona barış elini uzatanlar, ‘iç barış’ diyenler dün Esenyurt’ta gerçekleştirdikleri operasyonla Esenyurt’un iç barışına darbe vurmuşlardır. Bugün kent uzlaşısı iç barışın ta kendisidir. Kent uzlaşısına tahammül etmeyenler operasyonlar çekenler iç barıştan nasıl bahsedebilir bunun hesabını Türkiye halklarının vicdanına bırakıyorum.

Değerli halklarımız bizler bugün kayyım rejimine karşı Türkiye’de bütün duyarlı yurttaşlar olarak,  bunu kabul etmeyen bütün yurttaşlar olarak yarın bir başka belediyeye benzeri olmasın diye yarın büyükşehir belediyesini hedeflemesinler diye, yarın Anadolu’nun Türkiye’nin başka bir kentini hedeflemesinler diye tek vücut olma zamanıdır, bir olma zamanıdır, beraber olma zamanıdır, demokrasiyi ve iç barışı gerçek anlamda bir barışı bir toplumsal barışı hep birlikte talep etme zamanıdır.”

(Kaynak: Mezopotamya Ajansı)

Paylaşın

Yeni Çözüm Süreci Tartışmaları: Kulislerde Hangi Seçenekler Konuşuluyor?

“Yeni Çözüm Süreci” tartışmaları gündemdeki yerini korurken, Cumhur İttifakı ortaklarının pratikte nasıl adım atacakları ve nasıl bir yöntem izleyecekleri henüz bilinmiyor.

AK Parti ve MHP’de geçmişte başarısızlıkla sonuçlanan “çözüm süreci” ifadesi kullanılmıyor ve denenmiş yöntemlerle çözüm arayışı olmadığı ısrarla vurgulanıyor. Geçmişteki süreçle en önemli farklardan birinin Orta Doğu’da yaşananlar nedeniyle sürecin “hızla sonuçlandırılması” olacağı ifade ediliyor:

“Her ne olacaksa, yani olumlu olumsuz çok uzun bir süreç olmayacak. Kartların hızlı açılması lazım. Anayasal birtakım haklar özel çalışmalarla uzun sürece yayılacak, şu anda Türkiye’nin kaldırabileceği bir durum değil.”

Türkiye günlerdir, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yaptığı “Terörü lağvet, Meclis’te DEM Parti grubunda konuş” çağrısını tartışıyor.

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Bahçeli’nin çıkışını, “tarihi fırsat penceresi” olarak nitelendirdi ve Kürtlere “uzatılan samimi eli tutmaları” çağrısı yaptı.

Bahçeli’nin açıklamalarının ardından ilk somut adım, PKK Lideri Abdullah Öcalan’a 43 ay sonra “aile görüşü” kapsamında yeğeni DEM Parti Milletvekili Ömer Öcalan’la görüşmesine izni verilmesi olmuştu. Ancak yeni süreçle ilgili ittifak ortaklarının pratikte nasıl adım atacakları ve nasıl bir yöntem izleyecekleri henüz bilinmiyor.

BBC Türkçe’den Ayşe Sayın’ın haberine göre; Gerek AK Parti, gerekse MHP’de geçmişte başarısızlıkla sonuçlanan “çözüm süreci” ifadesi kullanılmıyor ve denenmiş yöntemlerle çözüm arayışı olmadığı ısrarla vurgulanıyor.

Geçmişteki süreçle en önemli farklardan birinin Orta Doğu’da yaşananlar nedeniyle sürecin “hızla sonuçlandırılması” olacağı ifade ediliyor: “Her ne olacaksa, yani olumlu olumsuz çok uzun bir süreç olmayacak. Kartların hızlı açılması lazım. Anayasal birtakım haklar özel çalışmalarla uzun sürece yayılacak, şu anda Türkiye’nin kaldırabileceği bir durum değil.”

Erdoğan’ın 30 Ekim’deki konuşmalarının ardından meclis kulisleri oldukça hareketliydi. Gerek muhalefet, gerekse Cumhur İttifakı ortağı MHP’de Erdoğan’ın açıklamaları dikkatle izlendi. Erdoğan’ın, Bahçeli’ye yönelik övgü dolu sözleri ve sürece destek vermesi MHP’de memnuniyetle karşılandı.

MHP kulislerinde, Erdoğan’ın açıklamaları ve yeni sürece ilişkin öne çıkan görüşleri şöyle özetlemek mümkün: “Öcalan bu konuda geçmiş tecrübesiyle etkili olabilir mi, katkı sağlayabilir mi, silah bıraktırabilir mi, bunu da göreceğiz. En azından Öcalan’ın aktör olması halinde sorunun çözüleceğini savunanların bu konuyu istismar meselesi yapmasının önüne geçilecek.

DEM Parti bir eşikte. Bundan sonra Türkiyeliliği tartışılacaktır. Kandil ve Suriye’deki yapıların talimatları ile hareket eden bir yapı olup olmadığı bu süreçte netleşecek. Bahçeli ve Erdoğan, siyaset ezberini bozdu. Erdoğan, Bahçeli’nin uzattığı ele benzer bir el uzatmış oldu. Bu satranç oyunu değil. Kürtler ABD, İran, İsrail tezgahına düşmeden bir karar verecek ve ‘Türkiye’ derlerse olumlu gelişmeler olacak.

Her ne olacaksa, yani olumlu olumsuz çok uzun bir süreç olmayacak. Kartların hızlı açılması lazım. Burada bulunduğumuz coğrafyanın yeniden şekillenmesinden bahsediyoruz. İki ay DEM Parti ne diyor, üç ay AK Parti, MHP ne diyor bekleyerek geçirilecek bir süre yok…

‘Acaba MHP bizi kandırıyor mu, oyun mu kuruyor’ gibi tereddütlü yaklaşımlardan vazgeçip hızla netleşilmeli. Bahçeli, MHP’nin 55 yıllık siyasi tarihini, kendi siyasi hayatını ortaya koydu. Kimse MHP’nin bu duruşuyla ilgili bize, ‘Bahçeli neyin peşinde’ tutumu sergilemesin. Bahçeli, siyasi geçmişini ve partisini ‘yoklama, oyun’ uğruna heba edecek bir lider değil.

İsrail’in bölgede yarattığı şiddet ve tehdit, bunun Türkiye’ye olası etkilerine karşı yapılan uyarılar ve en son Bahçeli ve Erdoğan’dan gelen çağrılar bir bütünün parçaları. Burada bir süreç yönetimi var. Suriye’dekilerden bir şey beklenmiyor ama Türkiye’deki Kürtlere ‘tarafınızı seçin’ deniliyor.”

“Her şey çok flu, el yordamıyla yol alma hali var”

Erdoğan’ın açıklamaları DEM Parti tarafında da dikkatle izleniyor. Gerek Bahçeli, gerekse Erdoğan’dan çözüme yönelik adımlar olumlu bulunsa da “pratikte atılacak somut adımlar” merak ediliyor.

Meclis kulisinde Erdoğan’ın açıklamalarına ilişkin görüşlerini sorduğumuz DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Koçyiğit de sürecin belirsizliğine dikkat çekti: “Her şey çok flu. İyi bir mutfak çalışmasının yapıldığı, bir yol haritasının, bir aklın ortaya çıktığı ve aşama aşama hayata geçirildiği bir planı göremiyoruz. Galiba biraz el yordamıyla yol alma hali var.”

Koçyiğit, yeni sürece ilişkin beklenti ve endişelerine ilişkin özetle şu değerlendirmeleri yaptı: “En nihayetinde çözüme dair bir fikri devamlılık, istikrar var. Oraya halel getirecek bir açıklama yapılmadı. Ama bu açıklamaları, değerlendirmeleri destekleyecek pratik ve politik bir adım görmüyoruz.

Velev ki Anayasa için, seçim için söyleniyor bu sözler. Şunu görmek gerek; biz güçlü bir partiyiz, çok güçlü bir tabana sahibiz. Arka planda böyle şeyler düşünülmüş olsa bile pratikte hiçbir şey değişmez. Çünkü biz günün sonunda üzüm yemek istiyoruz, bağcıyı dövmek istemiyoruz.

Bir kere gitmekle İmralı’nın kapıları açılmış olmuyor. Gerçekten avukatlar, gazeteciler giderse ve oradan sürece dair bir müdahale olursa bir yere evrilebilir. Bunun ihtiyaç olduğu net. Bunun için koşullar sağlanmalı. Öcalan’ın mesajı ortada. Bugün artık top hükümetin kalesinde.

Bahçeli bizzat İmralı’yı muhatap olarak tarif etti. Muhatap, başmüzakereci olarak Öcalan orada duruyor. Muhatabı konuşmadan nasıl ilerleyecek? Sürecin Bahçeli’nin açıklamalarıyla başlaması isabetli ve pozitif. Bir çözüm olacaksa en uçta duranların bu sürece katkı sunması gerekiyor. Başlatan tarafın MHP olması bazı eşikleri atlamak açısından önemli.”

Cumhur ittifakı ortakları Kürt sorununa ilişkin yeni bir süreç için çağrı yaparken Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in tutuklanıp yerine kayyum atanması DEM Parti’ye göre “ortamı zehirleyecek nitelikte bir adım” oldu.

Koçyiğit, bu adımın süreçle ilgili tartışılan tüm başlıklara “halel getireceğini” belirterek şöyle konuştu: “Bir taraftan iç cephe diyerek bin yıllık kardeşlikten bahsedeceksiniz; sonra da Esenyurt Belediye Başkanını gözaltına alacaksınız. O da yetmezmiş gibi Kent Uzlaşısı ile seçilmiş Toroslar, Akdeniz belediye meclis üyelerini hedef göstereceksiniz. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu? Asla kabul edilemez.”

Mart 2024’teki yerel seçimlerde DEM Parti, “kent uzlaşısı” stratejisi doğrultusunda İstanbul’un bazı ilçelerinde aday çıkarmamış ve tabanını CHP’ye yönlendirmişti. Bu bağlamda Esenyurt’ta CHP’nin adayı Ahmet Özer, yüzde 49,07 oy ile seçilmişti.

Paylaşın

Babacan’dan “Esenyurt” Tepkisi: Demokrasiye Ve Milletin Tercihine Saygı Duymayı Öğrenin

Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in görevden alınıp yerine kayyım atanmasına tepki gösteren DEVA Lideri Ali Babacan, “Demokrasiye ve milletin tercihine saygı duymayı öğrenin” dedi.

Haber Merkezi / Ali Babacan ayrıca, “Esenyurt’ta elinden belediyesini aldığınız CHP değil, millettir. Toplumun sinir uçlarıyla oynayan çağrılar yapmak yerine, hukuka uyun, yargıyı araç olarak kullanmaktan vazgeçin” ifadelerini kullandı.

Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, CHP’li Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in tutuklanmasına tepki gösterdi. Ali Babacan, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla şunları söyledi:

“Hükümetin seçimi kaybettiği yerlerde adeta bir rövanş uygulaması olarak gördüğü kayyum uygulaması demokrasi ve temel hakların ihlal edilmesidir. Esenyurt’ta elinden belediyesini aldığınız CHP değil, millettir. Toplumun sinir uçlarıyla oynayan çağrılar yapmak yerine, hukuka uyun, yargıyı araç olarak kullanmaktan vazgeçin. Demokrasiye ve milletin tercihine saygı duymayı öğrenin.”

İçişleri Bakanlığı, “PKK/KCK silahlı terör örgütü üyesi olmak” suçundan tutuklanan Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in görevden uzaklaştırıldığını açıkladı. Bakanlık, Özer’in yerine Esenyurt Belediye Başkan Vekili olarak İstanbul Vali Yardımcısı Can Aksoy’un görevlendirildiğini duyurdu.

İçişleri Bakanlığı, “İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen 2024/162302 sayılı soruşturma kapsamında “PKK/KCK Silahlı Terör Örgütü Üyesi Olmak” suçundan mahkemece tutuklanan Esenyurt Belediye Başkanı şüpheli Ahmet ÖZER; Anayasa’nın 127’inci maddesi ile 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 47’inci maddesi gereğince geçici bir tedbir olarak İçişleri Bakanlığı’nca görevden uzaklaştırılmıştır” açıklamasında bulundu.

Bakanlık açıklamasında, “5393 sayılı Belediye Kanunun 45 ve 46’ıncı maddeleri uyarınca İstanbul Vali Yardımcısı Can AKSOY İstanbul Valiliğince Esenyurt Belediye Başkan Vekili olarak görevlendirilmiştir” denildi.

Ahmet Özer neyle suçlanıyor?

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör Suçları Soruşturma Bürosu, Ahmet Özer hakkındaki soruşturmanın KCK (Kürdistan Topluluklar Birliği) Yürütme Konseyi Üyesi ve KONGRA-GEL Eş Başkanı Remzi Kartal’la 14 kez, PKK üyesi 694 farklı kişiyle temas kurduğu iddiasıyla başlatıldığını duyurdu.

Büronun medyayla paylaşılan bilgi notunda PKK mensuplarından ele geçirilen ve aynı zamanda örgütün Kandil’de yer alan yönetici kadrosuna da ulaştırılan örgütsel dokümanlarda Özer’in Öcalan tarafından sözde ‘demokratik özerklik projesi’ hakkında görevlendirildiği de ifade edildi.

Ahmet Özer, Türkiye İstatistik Kurumu verilerine 2023 verilerine göre, 978 bin nüfusuyla yalnız İstanbul’un değil Türkiye’nin de en kalabalık ilçesi olan Esenyurt’ta 31 Mart 2024’te yapılan yerel seçimde geçerli oyların yüzde 49’unu alarak belediye başkanı seçildi.

Paylaşın

DEM Parti Sözcüsü Doğan: Bu Rejimle Bu Ülke Yönetilemez

Esenyurt Belediyesi’ne kayyım atanmasının ardından DEM parti adına yapılan açıklamada karar protesto edildi. DEM Parti sözcüsü Ayşegül Doğan, “Kayyım bir yöntem olarak sürdürülemez. Bu rejimle bu ülke yönetilemez. Bir yerde hukuksuzluk, eşitsizlik varsa bu kartopu büyür ve hayatınızın her alanına sirayet eder” dedi.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Sözcüsü Ayşegül Doğan, güncel gelişmelere dair partinin genel merkezinde basın toplantısı düzenledi. Doğan, Esenyurt Belediyesi Başkanı Ahmet Özer’in gözaltına alınıp tutuklanması ve yerine kayyum atamasına tepki gösterdi.

Merkez Yürütme Kurulu (MYK) ve milletvekillerinin İstanbul’da toplanma ve belediye önünde halkla bir araya gelme kararı aldıklarını paylaşan Doğan, “Kayyıma hep birlikte hayır demezsek, güçlü bir ses çıkarmazsak bu hukuksuzluk, eşitsizlik ve adaletsizlik bir kar topu gibi büyür ve hepimizin hayatından çalar demiştik. Keşke bunu hatırlatmak durumunda kalmasaydık ama ne yazık ki bugün Hakkari’den Esunyurt’a 2016’dan bugüne yine aynı oyun ile karşı karşıyayız. Yine bir şafak vakti kapılar kırılarak yapılan bir operasyon. Ne oldu? Oysa çok başka bir şekilde yapılabilirdi eğer gerçekten Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer ile ilgili hukuka ve demokrasiye uygun bir soruşturma yürütülüyor olsaydı. Böyle olmadığını artık hepimiz biliyoruz” dedi.

Esenyurt’un Türkiye’nin en büyük ilçesi olduğuna dikkat çeken Doğan, “Hedef alınan kişi kent uzlaşısı ile seçilen bir belediye başkanı. O yüzden pek çok açıdan değerlendirmek gerekiyor. Hem kent uzlaşısına hem de İstanbul’a hem de güçlenme ihtimali olan demokratik muhalefete bir mesaj verilmek isteniyor” diye konuştu.

Doğan, masumiyet karinesinin tedavülden kaldırıldığını işaret ederek, şöyle devam etti: “Hiç yoktu, kırıntılarını da ortadan kaldırdılar. Hep söyledik yine söylüyoruz bu irade gaspı yıkımdır, talandır. Halk iradesini yok sayma demokrasiye olan zaten zedelenmiş güveni tamamen ortadan kaldırmak yok etmektir. Hep birlikte ses çıkarmalı, itiraz etmeli ve direnmeliyiz. Buna karşı mücadele etmeliyiz. Bütün demokratik haklarımızı kullanarak demokrasiye ve hukuka uygun bir şekilde davranmak durumunda bırakmalıyız.

Peki neden şimdi? Niye Esenyurt ve neden Ahmet Özer? Niye bu sorular soruluyor çünkü toplumsal uzlaşı ve barışa çok büyük bir ihtiyaç var bir yandan. 31 Mart sonrasında en çok konuşulan konu bu oldu ve bugüne kadar gündemin en sıcak başlıklarından biri toplumsal barışa uzlaşıya duyulan ihtiyaç. Çünkü tam da böyle bir zamanda tam da böyle bir anda demokratik muhalefetin güçlenmesinden korkuluyor ve bu korku ve panik ve telaşla bu tür siyasi operasyonlarla demokratik muhalefetin zayıflatılabileceği ve buradan Türkiye’nin kazanabileceği düşünülüyor. Ama Türkiye böyle kazanmıyor, kazanamıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözlerine de yanıt veren Doğan, şöyle devam etti: “Bir yandan kucaklaşma çağrıları yapacaksınız, bir yandan elimizde sıkılmış bir yumruk varmış gibi göstermeye çalışacaksınız. Bakın burada elimizde gizlenmiş bir yumruk yok, apaçık. Bir yandan da Türkiye’nin en büyük ilinin en büyük ilçesine kayyım atayacaksınız. O belediye başkanını Kürtlüğüyle suçlayıp tutuklayacaksınız. Bu kabul edilemez bir şey.

Kent uzlaşısı iki partinin ittifakı değil. Bir yerleşim yerindeki tüm farklılıkların adayı olarak seçildi Ahmet Özer. Ama kamuoyunda gündeme gelen iddialar şöyle; suçu Kürt olmak, Vanlı olmak, Remzi Kartal ile aynı aileye mensup olmak, Kürt bir sanatçıya konser düzenlemekmiş. Ahmet Özer, ‘Kaymakam ile birlikte açtık biz o konseri’ diyor. Bu yalnızca DEM Parti’yi, yalnızca CHP’yi de ilgilendirmiyor. Bu ülkede gerçek bir kucaklaşmaya toplumsal uzlaşı ve barışa ihtiyaç duyan herkes bu uygulamadan geri dönülmesini talep ediyor. Toplumun bütün katmanlarının oyuyla seçilecek bir belediye başkanını hedef almak kent uzlaşısının ruhunu hedef almaktır. Hedef alınan şey birlikte yaşama ve yönetme modelidir.

Biz DEM Parti olarak kurulan bu oyunu görüyoruz. Bu kumpasları en iyi tanıyan siyasi partiyiz. Yıllardır aynı kötülükle bizleri yıldırmaya çalışıyorlar, taviz vermeye vazgeçirmeye çalışanlara sesleniyoruz. Bu tür oyunlar, kumpaslar, hileler, küçük hesaplar ne yazık ki Türkiye’ye kaybettiriyor. Kimseye kazandırmıyor. Buradan siyasi çıkar umanlar her şeye rağmen tüm tuzak, baskı ve zorluklara rağmen kayyımlardan tek tek geri aldığımız belediyeleri hatırlasınlar.

“Kürtlere hangi hukuku işletiyorsunuz?”

Haziran’da Hakkari ile ilgili kayyımdan bahsettiğimizde Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘Yargı kanunu değil, hukuku konuşturdu’ demişti. Üzerinden aylar geçti, son gelişmelerle birlikte eğer aynı hukuku işletiyorsanız ve işletecekseniz, o günkü sorumuzu yine soruyoruz; siz muhalefete, DEM Parti’ye, Kürtlere hangi hukuku işletiyorsunuz?

Cumhurbaşkanı dün dedi ki, ‘hukuksuzluğun olduğu yerde adalet olmaz.’ Daha başka bir hukuksuzluk nasıl olabilir. Kayyım atanacağını haberlerini, operasyonun detaylarını medyadan öğreniyoruz. Cumhuriyet belli bir şahsın, belli bir zümrenin, belli bir kitlenin, belli bir mezhebin, meşrebin etnik kökenin cumhuriyeti değildir. Bu cumhuriyet Türk’ün de olduğu kadar elbette Kürt’ün de cumhuriyetidir deniyor. Ama saatler geçmiyor bu cumhuriyetin belli bir zümrenin, kitlenin, mezhebin, meşrebin ve etnik kökenin Cumhuriyeti olduğu bizlere hissettirilmeye çalışılıyor.

İnkar, yok sayma, asimilasyon, aynı güvenlikçi politikalarla devam. Böyle yeni bir yol açmak Türkiye’de her zaman imkansız oldu. Toplumsal barış kucaklaşma, uzlaşı, diyalog böyle sağlanamaz. Samimiyet bizatihi kendilerinin söylemi. Böyle mi gösterilir,  bu mu samimiyet? Kayyım atayarak, kayyım rejimi ile ülkeyi yöneterek mi siz toplumsal kucaklaşmayı sağlayacaksınız?

Kayyım bir yöntem olarak sürdürülemez. Bu rejimle bu ülke yönetilemez. Bir yerde hukuksuzluk, eşitsizlik varsa bu kartopu büyür ve hayatınızın her alanına sirayet eder. Esenyurt halkının iradesi olan Ahmet Özer’i serbest bırakın. Kayyım uygulamasından geri dönün. Yasa bunun tersine el verirken aksi bir uygulamayı tercih etmek farklı bir siyasi tercihi içerir. İstanbul’da saat 12.00’de Esenyurt Belediyesi önünde toplanacağız. MYK’miz de burada toplanacak. Saat 16.00’da da Esenyurt Belediyesi önünde olacağız.”

Doğan, gazetecilerin sorularını da yanıtladı. Erdoğan’ın Bahçeli’nin Öcalan çağrısı hakkındaki açıklamaları Doğan şöyle değerlendirdi: “Konunun muhatabı Öcalan. Erdoğan da Bahçeli için ‘Cesur çıkışıyla istikamet çizdi’ dedi. Ancak biz istikameti şu anda göremiyoruz. Yalnızca endişeler artırılıyor. Salt açıklama ile sınırlı kalmamak gerekiyor. Adım atılırsa biz de istikameti görürüz.”

“Demirtaş’ı nasıl bir aktör olarak görüyorsunuz” sorusuna da Doğan şu yanıtı verdi: “Kürt meselesinin barışçıl yollarla çözümü için tüm aktörlerin yapabilecekleri var. Demirtaş da attığı tweette Öcalan’ın muhataplığına işaret ediyor.”

Paylaşın

Özgür Özel: Esenyurt’un İradesine Darbe Yapıldı

Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in görevden alınıp yerine kayyım atanmasına tepki gösteren, CHP lideri Özgür Özel, “Esenyurt’un iradesine darbe yapıldı. Bu kirli oyuna karşı halkın iradesini savunacağız” dedi.

Haber Merkezi / CHP’li Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in tutuklanması ve belediyeye kayyım atanmasına tepki gösteren CHP, MYK toplantısını bugün Esenyurt İlçe Binası’nda yapacak. Tüm belediye başkanlarına da Esenyurt’a gelme çağırısı yapan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, herkesi saat 16.00’da ilçe meydanında düzenlenecek mitinge davet etti.

MYK toplantısı öncesi ilçe binası önünde konuşan CHP lideri Özgür Özel, şu ifadeleri kullandı: “Biliyorsunuz, dün Esenyurt’un iradesine, her iki kişiden birinin oy verdiği belediye başkanımız tutuklanarak ve yerine kayyım atanarak darbe yapıldı. Biz bunu protesto etmek üzere bütün programları iptal ettik ve Esenyurt’tayız. MYK’mız toplanmış durumda, birazdan o toplantıya başkanlık edeceğiz. Saat 16.00’da da belediye önüne bir çağrı yapmıştık.

Esenyurt Belediyesi’ne el koyanlar akıllarınca polis bariyerleri kurarak o meydanı daraltıp bizim irademizi geriletebileceklerini düşündüler. Sorduk, en büyük meydan neresi diye, Esenyurt Cumhuriyet Meydanı’ymış. Saat 16.00’daki toplanacağımız yer Esenyurt Cumhuriyet Meydanı olarak güncellenmiştir. Tüm Esenyurtluları saat 16.00’da meydana bekliyoruz. Bu kirli oyuna karşı halkın iradesini savunacağız.”

İçişleri Bakanlığı, “PKK/KCK silahlı terör örgütü üyesi olmak” suçundan tutuklanan Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in görevden uzaklaştırıldığını açıkladı. Bakanlık, Özer’in yerine Esenyurt Belediye Başkan Vekili olarak İstanbul Vali Yardımcısı Can Aksoy’un görevlendirildiğini duyurdu.

İçişleri Bakanlığı, “İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen 2024/162302 sayılı soruşturma kapsamında “PKK/KCK Silahlı Terör Örgütü Üyesi Olmak” suçundan mahkemece tutuklanan Esenyurt Belediye Başkanı şüpheli Ahmet ÖZER; Anayasa’nın 127’inci maddesi ile 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 47’inci maddesi gereğince geçici bir tedbir olarak İçişleri Bakanlığı’nca görevden uzaklaştırılmıştır” açıklamasında bulundu.

Bakanlık açıklamasında, “5393 sayılı Belediye Kanunun 45 ve 46’ıncı maddeleri uyarınca İstanbul Vali Yardımcısı Can AKSOY İstanbul Valiliğince Esenyurt Belediye Başkan Vekili olarak görevlendirilmiştir” denildi.

Ahmet Özer neyle suçlanıyor?

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör Suçları Soruşturma Bürosu, Ahmet Özer hakkındaki soruşturmanın KCK (Kürdistan Topluluklar Birliği) Yürütme Konseyi Üyesi ve KONGRA-GEL Eş Başkanı Remzi Kartal’la 14 kez, PKK üyesi 694 farklı kişiyle temas kurduğu iddiasıyla başlatıldığını duyurdu.

Büronun medyayla paylaşılan bilgi notunda PKK mensuplarından ele geçirilen ve aynı zamanda örgütün Kandil’de yer alan yönetici kadrosuna da ulaştırılan örgütsel dokümanlarda Özer’in Öcalan tarafından sözde ‘demokratik özerklik projesi’ hakkında görevlendirildiği de ifade edildi.

Ahmet Özer, Türkiye İstatistik Kurumu verilerine 2023 verilerine göre, 978 bin nüfusuyla yalnız İstanbul’un değil Türkiye’nin de en kalabalık ilçesi olan Esenyurt’ta 31 Mart 2024’te yapılan yerel seçimde geçerli oyların yüzde 49’unu alarak belediye başkanı seçildi.

Paylaşın

Tutuklanan Esenyurt Belediye Başkanı’nın Yerine Kayyım Atandı

İçişleri Bakanlığı, “PKK/KCK silahlı terör örgütü üyesi olmak” suçundan tutuklanan Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in görevden uzaklaştırıldığını açıkladı. Bakanlık, Özer’in yerine Esenyurt Belediye Başkan Vekili olarak İstanbul Vali Yardımcısı Can Aksoy’un görevlendirildiğini duyurdu.

Haber Merkezi / İçişleri Bakanlığı, “İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen 2024/162302 sayılı soruşturma kapsamında “PKK/KCK Silahlı Terör Örgütü Üyesi Olmak” suçundan mahkemece tutuklanan Esenyurt Belediye Başkanı şüpheli Ahmet ÖZER; Anayasa’nın 127’inci maddesi ile 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 47’inci maddesi gereğince geçici bir tedbir olarak İçişleri Bakanlığı’nca görevden uzaklaştırılmıştır” açıklamasında bulundu.

Bakanlık açıklamasında, “5393 sayılı Belediye Kanunun 45 ve 46’ıncı maddeleri uyarınca İstanbul Vali Yardımcısı Can AKSOY İstanbul Valiliğince Esenyurt Belediye Başkan Vekili olarak görevlendirilmiştir” denildi.

Can Aksoy’un kayyım olarak atanmasının ardından belediye polis kuşatmasına alındı. Sabah saatlerinde İstanbul Valiliğinin kayyım atandığını duyurmasıyla birlikte belediye binası çevresindeki polis sayısı artırıldı. Belediye binası ve binanın hemen yanında bulunan Esenyurt Üniversitesi ve AVM’nin çevresi barikatlarla kapatıldı.

Kapatılan alana halkın giriş yapması engellendi. Belediyenin önüne çok sayıda TOMA sevk edilirken, polis helikopterleri de sürekli Esenyurt üzerinde gezindi. Öte yandan İstanbul Emniyet Müdürü Zafer Aktaş da sabah erken saatlerde belediye önünde incelemede bulundu. Aktaş, gazetecilere de çekim yapmamalarını söyledi.

DEM Parti: Bu rejimle bu ülke yönetilemez

Kayyım atanmasının ardından DEM parti adına yapılan açıklamada karar protesto edildi. DEM Parti sözcüsü Ayşegül Doğan tarafından yapılan açıklamada “Daha önce de kayyım atadığınız, hepsini teker teker geri aldık” denildi.

Doğan’ın açıklamalarından bazı başlıklar şöyle: “Van’da yapılanların aynısını yaşıyoruz. Seçilmesine izin veririz ama sonra algı yaratarak tutuklarız diyorlar. Verilmek istenen mesaj çok net: Algı, medya, yargı… Hemen tutuklarız sizi. Seçmen iradesinin gasbı nerede yaşanırsa yaşansın hep birlikte ses çıkarmalı ve direnmeliyiz. Peki neden şimdi, neden Esenyurt?

Haziran’da Hakkari ile ilgili kayyımdan bahsettiğimizde Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘Yargı kanunu değil, hukuku konuşturdu’ demişti. Üzerinden aylar geçti, son gelişmelerle birlikte eğer aynı hukuku işletiyorsanız ve işletecekseniz, o günkü sorumuzu yine soruyoruz; siz muhalefete, DEM Parti’ye, Kürtlere hangi hukuku işletiyorsunuz.

Kent uzlaşısı iki partinin ittifakı değil. Bir yerleşim yerindeki tüm farklılıkların adayı olarak seçildi Ahmet Özer. Ama kamuoyunda gündeme gelen iddialar şöyle; suçu Kürt olmak, Vanlı olmak, Remzi Kartal ile aynı aileye mensup olmak, Kürt bir sanatçıya konser düzenlemekmiş. Ahmet Özer, ‘Kaymakam ile birlikte açtık biz o konseri’ diyor.

Buradan siyasi hesap umanlar, kayyımlardan tek tek aldığımız belediyeleri hatırlasınlar. Kayyım atanacağı haberini, operasyonun detaylarını medyadan öğreniyoruz. Sonra ‘hukuksuzluk yok’ diyorlar. Neyin mesajı verilmek isteniyor.

Kayyım bir yöntem olarak sürdürülemez. Bu rejimle bu ülke yönetilemez. Bir yerde hukuksuzluk, eşitsizlik varsa bu kartopu büyür ve hayatınızın her alanına sirayet eder. Esenyurt halkının iradesi olan Ahmet Özer’i serbest bırakın. Kayyım uygulamasından geri dönün. Yasa bunun tersine el verirken aksi bir uygulamayı tercih etmek farklı bir siyasi tercihi içerir.”

CHP’li vekiller ve belediye başkanları İstanbul’da toplanıyor

CHP milletvekilleri, Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in görevden uzaklaştırılmasına tepki için bugün İstanbul’da toplanıyor.

CHP yönetimi, milletvekillerinin yanı sıra ülke genelindeki belediye başkanlarından da İstanbul’a gitmelerini istedi. CHP’nin çağrısıyla bugün TSİ 16.00’da Esenyurt Belediye binası önünde bir protesto mitingi düzenlenecek. Partinin Türkiye genelindeki 411 belediye başkanının bu mitinge katılacağı belirtiliyor.

Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atanmasını protesto eden ana muhalefet partisi vekilleri TBMM Plan Bütçe Komisyonunun görüşmelerine katılmadı. Mehmet Muş başkanlığındaki oturum CHP’li vekiller olmadan başladı. Bugünkü oturumda Kamu Denetçiliği Kurumu ve Sayıştay bütçeleri ele alınıyor.

DEM Parti Eş Genel Başkanları da MYK üyeleri ve milletvekilleri Ahmet Özer’e destek için İstanbul’da bir araya geliyor.

Sosyal Demokrat Belediyeler Derneği (SODEM) de tüm üye belediyeleri bugün saat 16:00’da Esenyurt Belediyesi önünde bir araya gelmeye çağırdı. Açıklamada, “Sessiz kalmak, bu haksızlıkları onaylamak demektir. Demokrasimize sahip çıkmak için omuz omuza verelim” ifadeleri yer aldı.

Paylaşın

ABD’den Türkiye’den 14 Şirkete Rusya Yaptırımı

ABD Maliye Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı, Rusya bağlantıları nedeniyle, 10’dan fazla ülkeden yaklaşık 400 kişi ve kuruluşa yaptırım kararı alındığını duyurdu. Listede Türkiye’den 14 şirket ve 9 kişi yer alıyor.

Yaptırımların gerekçesi olarak, bu kişi ve kuruluşların “Rusya’nın askeri kampanyasını desteklemek için kritik öneme sahip Rus son kullanıcıları adına gelişmiş silahların, bileşenlerin ve mühimmatın tedarikini kolaylaştırmaları” gösterildi.

Yaptırımların Rusya’nın tedarik çabalarını aksatmayı hedeflediğini vurgulayan ABD Maliye Bakanlığı, Türk hükümeti ile yaptırımlar üzerine kapsamlı istişarelerin yapıldığını belirtti.

ABD, Çarşamba günü Rusya’ya karşı yeni bir hamle olarak aralarında Türkiye’nin de bulunduğu bazı ülkelerden yüzlerce kişi ve kuruluşa yaptırım uygulayacağını bildirdi. Washington’un bu son hamlesi, Ukrayna’yı işgali sonrası Rusya’ya uyguladığı önlemlerin aşılmasına karşı ABD’nin yaptırımlarına devam edeceğini gösterdi.

ABD Maliye Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı’nın yaptığı açıklamalara göre, Çarşamba günü 10’dan fazla ülkeden yaklaşık 400 kişi ve kuruluşa yaptırım kararı alındı.

Reuters haber ajansına konuşan ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan bir yetkiliye göre, son yaptırımlar, üçüncü ülkeler üzerinden Rusya’nın kendisine uygulanan yaptırımları aşmasına karşı şimdiye kadar yapılan en koordineli hamle oldu.

Yaptırımların uygulandığı kuruluşlar arasında onlarca Çin, Hong Kong ve Hindistan merkezli şirket yer aldı. Yetkiliye göre, ilk defa bir yaptırım paketi içerisinde bu ülkelerden çok sayıda şirket bulunuyor.

Yaptırımlara ayrıca Rusya, Birleşik Arap Emirlikleri, Türkiye, Tayland, Malezya, İsviçre ve diğer ülkelerdeki hedefler de dahil edildi.

İsminin açıklanmaması koşuluyla konuşan Amerikalı yetkili, son yaptırımlar için, “Bu, hem bu ülkelerin hükümetlerine hem de özel sektörlerine, ABD hükümetinin Rusya’ya karşı uygulanan yaptırımların aşılmasına karşı koymaya ve Rusya’ya Ukrayna’daki savaşı sona erdirmesi için baskı yapmaya devam etme kararlılığı yönünde ciddi bir mesaj göndermeli” dedi.

ABD Maliye Bakanlığı 274 kişi ve kuruluşa yaptırım uygularken, Dışişleri Bakanlığı 120’den fazla hedefi yaptırım listesine aldı. ABD Ticaret Bakanlığı da Rus ordusuna destek verdikleri iddiasıyla 40 şirket ve araştırma kuruluşunu ticaret kısıtlama listesine ekledi.

ABD Maliye Bakan Yardımcısı Wally Adeyemo, yaptığı açıklamada, “ABD ve müttefiklerimiz, Rusya’nın Ukrayna’ya karşı yürüttüğü yasadışı ve ahlaksız savaşta ihtiyaç duyduğu kritik araç ve teknolojilerin akışını durdurmak için dünya çapında kararlı adımlar atmaya devam edecek” ifadesini kullandı.

ABD Maliye Bakanlığı’nın açıklamasına göre, son yaptırımlarda Yabancı Varlıkları Kontrol Dairesi (OFAC), Türkiye’de bulunan 14 kuruluş ve 9 kişiyi hedef aldı. Yaptırımların gerekçesi olarak, bu kişi ve kuruluşların “Rusya’nın askeri kampanyasını desteklemek için kritik öneme sahip Rus son kullanıcıları adına gelişmiş silahların, bileşenlerin ve mühimmatın tedarikini kolaylaştırmaları” gösterildi.

Ayrıca, Rusya’daki son kullanıcılar arasında Rusya Savunma Bakanlığı ve devlete ait savunma şirketlerinin bulunduğu belirtildi. Yaptırımların Rusya’nın tedarik çabalarını aksatmayı hedeflediğini vurgulayan ABD Maliye Bakanlığı, Türk hükümeti ile yaptırımlar üzerine kapsamlı istişarelerin yapıldığını belirtti.

Washington’daki Rus, Çin ve Hindistan büyükelçilikleri Reuters haber ajansının yorum talebine yanıt vermedi. Türk hükümeti de Reuters’ın yorum talebine yanıt vermedi.

ABD, Rusya’ya mikroelektronikler dahil gelişmiş bileşenler olan ortak yüksek öncelikli ürünlerin tedarikine karşı defalarca uyarıda bulunmuştu. ABD ve Avrupa Birliği, Rusya’nın mikroelektronikleri Ukrayna’daki savaşında kullanılmasını muhtemel görüyor.

ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilisi, Hindistan’dan Rusya’ya bu tür malların ihracatında artış olduğunu ve bu tür faaliyetleri kolaylaştıran şirketlere karşı işlem yapılmasına ilginin arttığını söyledi.

Bakanlıktan üst düzey başka bir yetkili ise Salı günü Reuters’a verdiği demeçte, Rusya’ya ulaşan yüksek öncelikli malların yüzde 70’inden fazlasının Çin’den geldiğini ve savaşın başlangıcından bu yana bu malların toplam değerinin yaklaşık 22 milyar doları aştığını söyledi.

Yetkili Çin’in sağladığı mallar için, “Bu, en büyük ikinci tedarikçinin 13 katından fazla” dedi. 2023 sonu itibariyle Rusya’ya en fazla mal sağlayan ikinci tedarikçi Türkiye’ydi.

(Kaynak: VOA Türkçe)

Paylaşın

Esenyurt Belediyesi’nin CHP’li Başkanı Ahmet Özer Tutuklandı

“PKK/KCK terör örgütünün mensup ve faaliyetlerinin tespit edilmesine yönelik yürütülen soruşturmalar kapsamında” gözaltına alınan CHP’li Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer tutuklandı.

Haber Merkezi / 31 Mart yerel seçiminde Cumhuriyet Halk Partisi’nden Esenyurt Belediye Başkanı seçilen Ahmet Özer, bu sabah 06.00 sularında İstanbul Emniyet Müdürlüğü ekipleri tarafından gözaltına alınmıştı. Ahmet Özer, ifadesi alınmak üzere Vatan Caddesi’nde bulunan İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne götürülürken, polis Özer’in evinde, belediye başkanlığında ve araçlarında arama yapılmıştı.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığından konuya ilişkin açıklamada şu ifadelere yer verilmişti: “Cumhuriyet Başsavcılığımızca PKK/KCK terör örgütünün mensup ve faaliyetlerinin tespit edilmesine yönelik yürütülen soruşturmalar kapsamında;

Halen İstanbul ili Esenyurt ilçesi Belediye Başkanı olarak görev yapmakta olan şüpheli Ahmet Özer’in soruşturma evrakımız kapsamındaki delillere göre özet olarak; şüphelinin terör örgütü mensuplarından ele geçirilen ve aynı zamanda örgütün Kuzey Irak Kandil bölgesinde yer alan yönetici kadrosuna da ulaştırılan örgütsel dokümanlar (terör örgütü lideri Abdullah Öcalan ile İmralı adasında yapılan görüşmede sözde demokratik özerklik projesinde görevlendirilmesinin uygun görülmesi), hakkında uygulanan iletişimin dinlenmesi tedbiri sonucu elde edilen konuşma dökümleri,

fiziki takip tutanakları ve incelenen hesap hareketlerinin içerikleri, yaklaşık 10 yıllık süreçte adı geçen terör örgütü mensubiyetleri nedeniyle adli işlem kaydı bulunan (694) farklı tekil kişi ve ayrıca özellikle terör örgütü yöneticilerinden Remzi Kartal (KONGRA-GEL Eş Başkanı-KCK Yürütme Konseyi Üyesi-Kırmızı Bültenle aranan şahıslardan) ile 14 kez olmak üzere iletişim irtibat kayıtları nazara alındığında terör örgütü ile süreklilik ve yoğunluk arz edilecek şekilde organik bağ kurmak suretiyle üzerine atılı PKK/KCK Silahlı Terör Örgütü Üyesi Olmak suçunu işlediği yönünde kuvvetli suç şüphesine ulaşıldığı anlaşıldığından;

İstanbul Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliğinden alınan karara istinaden konutunda, iş yerinde ve araçlarında arama yapılması, suç delillerine el konulması, şüphelinin 30 Ekim 2024 tarih saat 06.00 itibarıyla yakalanarak gözaltına alınması için İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğüne verilen talimat doğrultusunda adı geçen şüpheli yakalanarak gözaltına alınmıştır. Arama işlemleri halen devam etmektedir. Kamuoyunun bilgisine saygıyla arz olunur.”

Tutuklanma haberini Özgür Özel duyurdu

Ahmet Özer’in tutuklanma haberini CHP Genel Başkanı Özgür Özel duyurdu. Özel, sosyal medya hesabından şu paylaşımı yaptı: “Esenyurt Belediye Başkanımız Prof. Dr. Ahmet Özer’e 6 ay önce temiz kağıdı verenler, bugün Başkanımızı soyut iddialarla ve yıllar önce yazdığı bir kitaptaki ifadeleriyle tutuklamıştır.

Kuşkusuz asıl hedef Esenyurt’taki yurttaşlarımızın iradesidir. Kuşkusuz biz de bu yapılanlara en sert tepkiyi gösterecek ve işletilmekte olan milleti tanımaz halkın tercihlerine saygı duymaz iğrenç planı bozacak, bu alçak aklı yeneceğiz. Bu şartlar altında 1-3 Kasım tarihleri arasında yapacağımızı ilan ettiğimiz Antalya Kampını iptal ederek, Milletvekillerimizi İstanbul’a gitmeleri yönünde bilgilendirdik ayrıca Merkez Yönetim Kurulumuzu yarın 13.30’da Esenyurt İlçe Başkanlığımızda olağanüstü toplantıya çağırdım.

Milletvekillerimizle, yaşanan gelişmeleri değerlendirmek üzere 1-2-3 Kasım tarihlerinde İstanbul’da bir araya geleceğiz. Parti Meclisimizi ise 3 Kasım PAZAR günü yine İstanbul’da toplayacağız. Ayrıca tüm Esenyurt halkını ve tüm İstanbulluları yarın saat 16.00’da Esenyurt Belediyesi önüne davet ediyorum.”

Ahmet Özer kimdir?

Prof. Dr. Ahmet Özer, 1960 yılında Van’da doğdu. 1986 yılında Hacettepe Üniversitesi felsefe bölümünden mezun oldu; sosyoloji bölümünde de yan dal yaptı. 1995 yılında Hacettepe Üniversitesi’nde “GAP’ın Sosyoekonomik ve Politik Boyutları” çalışması ile doktor unvanını aldı; yüksek lisans ve doktora tezleri kitap olarak yayınlandı.

1980’li yılların sonunda DPT (Devlet Planlama Teşkilatı) bünyesinde sürdürülen ve merkezi Şanlıurfa’da bulunan GAP Projesi’nde uzman sosyolog olarak çalıştı. Kürtlerin siyasi kimliği ile ilgili sosyolojik ve kamusal çalışmalarda yer aldı. Sonraki yıllarda çok sayıda üniversitede öğretim görevlisi olarak çalıştı, idari görevlerde de yer aldı. Dördü roman, biri göç konusunu işleyen film senaryosu olmak üzere 38 kitabı bulunuyor. 2024 yılında Esenyurt Belediye Başkanı seçildi.

Paylaşın

Avrupa Birliği Genişleme Raporu: Türkiye’ye Eleştiriler

Avrupa Birliği’nin 2024 Türkiye Raporu’nda, demokrasi, temel hak ve özgürlükler ve yargı gibi alanlardaki gerilemelerin devam ettiği ifade edildi. Raporda, söz konusu gerilemelerin yanı sıra önerilere de yer verildi.

Türkiye’nin AB için kilit bir ortak ve aday ülke olduğu vurgulanan raporda, Türkiye ile iş birliğine dayalı ve karşılıklı fayda sağlayan bir ilişkinin geliştirilmesinin AB’nin stratejik çıkarına olduğu belirtildi.

Avrupa Birliği’nin (AB) yürütme organı olan Avrupa Komisyonu’nun Batı Balkan ülkeleri ve Türkiye’yi içeren 2024 Genişleme Paketi ve ülke raporları bugün yayınlandı. Raporlar, AB’nin dış politika ve güvenlikten sorumlu yüksek temsilcisi Josep Borrell ve genişlemeden sorumlu komiser Oliver Varhelyi’nin Brüksel’de düzenledikleri basın toplantısıyla kamuoyuna duyuruldu.

BBC Türkçe’nin aktardığına göre; AB, Türkiye için hazırladığı 95 sayfalık raporda, üyelik müzakerelerinin 2018’den bu yana ilerlemediğini ve AB’nin demokratik standartlar, hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı ile temel haklar konusunda geriye gidişle ilgili kaygılarının giderilmediğini kayda geçirdi.

Raporun giriş bölümünde Türkiye’nin AB için “kilit bir ortak” ve birliğe aday ülke olduğu anımsatıldı, Doğu Akdeniz’de istikrar ve güven ortamının korunmasının AB’nin stratejik çıkarına olduğu, Türkiye ile karşılıklı yarar ve işbirliğine dayanan bir ilişkinin geliştirilmesi için önemli olacağına dikkat çekildi.

Geçmişte “İlerleme Raporu” olarak tanımlanan belgeler, aday ülkelerin AB üyelik sürecine ilişkin siyasi, ekonomik, sosyal ve diğer alanlardaki kriterlere ne kadar uyum gösterdiğini inceliyor ve tavsiyelerde bulunuyor. Raporun “demokrasi” ile ilgili başlığında, 31 Mart 2024’te yapılan yerel seçimlerin seçim kampanyası sürecindeki eksikliklere rağmen genel olarak iyi yapıldığı ve sonuçlarına saygı gösterildiği kaydedildi.

Türkiye’de 2018’den bu yana uygulanan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin parlamentonun yasama ve denetleme fonksiyonlarını zayıflattığının aktarıldığı raporda, denge ve denetleme unsurlarının olmadığı belirtildi. Rapora göre kamu idaresi oldukça siyasallaştı, özellikle hükümetin muhalefet belediyeleri üzerindeki baskısı yerel demokrasiyi zayıflatmaya devam etti.

Siyasi çoğulculuk açısından da sorunların devam ettiğini aktaran raporda, yaklaşık 8 bin HDP üyesi ve yöneticisinin tutuklu olduğunu kaydetti (HDP 2023’te parti yönetimi hakkındaki kapatılma davası nedeniyle aktif siyasi çalışmaları Yeşil Sol Parti’ye devretmiş, bu parti adını gerçekleştirdiği kongre ile Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi olarak değiştirmiş, yeni parti de Yargıtay tarafından kabul edilmeyen kısa ismini DEM Parti olarak değiştirmişti).

Raporda, Yargıtay’ın Anayasa Mahkemesi (AYM) kararlarını uygulamaması nedeniyle TBMM’ye seçilen Can Atalay’ın serbest bırakılamadığı da kaydedildi. Geçmiş raporlarda da vurgulandığı gibi Türkiye’de sivil toplum kuruluşlarının giderek daha güç ortamda faaliyet gösterdiğini kaydeden raporda, bütün zorluklara rağmen sivil toplumun toplumsal hayata ilişkin konularda aktif olmaya devam ettiği belirtildi.

Rapora göre Türkiye, hukukun üstünlüğü ve temel haklar açısından AB kriterlerine uyma konusunda henüz ilk aşamada. Ciddi kaygı yaratan bu konularda ilerlemenin sağlanmadığını anlatan rapor, kabul edilen yargı reform paketlerinin temel eksikliklerin giderilmesinde etki yaratmadığına işaret etti.

“AİHM kararlarına uyulmuyor”

Yargı konusunda raporun dikkat çektiği bir başka unsur da Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına uymayı reddetmesi. Raporda, Türkiye’ye AİHM kararlarına uyması tavsiyesinde bulunurken özellikle Gezi davasından tutuklu iş insanı Osman Kavala’nın serbest bırakılması gerektiğinin altını çizildi.

AB’nin diğer tavsiyeleri arasında, Türk yargısının Avrupa standartlarında bağımsız ve tarafsız karar almasının sağlanması için uygun bir siyasal ve yasal ortam yaratılması, AYM kararlarının uygulanması, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun (HSK) yapısının değiştirilmesi de bulunuyor.

Rapor, Türkiye’nin yolsuzlukla mücadele konusunda da atması gereken çok adım olduğunu ve Avrupa Konseyi Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu (GRECO) ile Birleşmiş Milletler’in ilgili kararlarına uyum göstermesi gerektiğini kaydediyor.

Rapor, temel haklar konusunda da ilerleme olmadığını ortaya koydu. Türk yasalarının genel olarak insan haklarına saygı gösterilmesi konusunda güvenceler içerdiğini ancak uygulama açısından Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve AİHM içtihatlarına göre uyumlaştırılmalarının önemine dikkat çeken raporda, “terörizme destek” iddialarıyla birçok gazeteci, yazar, avukat ve insan hakları aktivistlerinin yargılandığına dikkat çekildi.

AB, Türkiye’nin öncelikle “terörle mücadele yasalarını” AB ile uyumlu hale getirmesi çağrısı yaptı. LGBT ve azınlıklara karşı ayrımcı tutum ve uygulamalara karşı etkin adımlar atılmasını isteyen AB, ifade özgürlüğü konusunda da Türkiye’de ilerleme olmadığını vurguladı.

Halen 54 gazetecinin tutuklu olduğunun kaydedildiği raporda, Türkiye’nin bu alanda ilerleme için gazetecileri, insan hakları aktivistleri ve avukatları serbest bırakması istendi.

Raporda, Güneydoğu bölgesinin 6 Şubat 2023’te meydana gelen depremlerin devam eden etkileri nedeniyle kaygı verici bir durumda olduğunu kaydedildi. Bunun yanı sıra, PKK’nın saldırıları nedeniyle sınır bölgelerindeki güvenlik durumunun tehlikeli olduğuna dikkat çekilen raporda, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Kuzey Irak ve Kuzey Suriye’de sınır ötesi operasyonlarına devam ettiğini vurguladı.

Hükümetin “terörle mücadele” hakkı olduğunu ancak bunu yaparken temel insan haklarının gözetilmesi gerektiğini belirten AB raporunda, geçen sürede Kürt sorununun çözümü için anlamlı bir girişimin gözlemlenmediği de kayda geçirildi. Raporda, Güneydoğu Anadolu bölgesinde çalışan gazeteciler, barolar ve insan hakları savunucularının “terörle mücadele yasalarının” geniş bir yorumla uygulanmasından dolayı baskı altında kalmaya devam ettikleri bildirildi.

İşleyen pazar ekonomisinin oluşturulması ile ilgili kriterler açısından Türkiye’nin ileri bir aşamada olduğu belirtilen raporda, hala yüksek olmasına rağmen enflasyonda düşüş gözlendiği, sıkı para politikası sayesinde iç talebin ve dış ticaret açığının azaldığı kaydedildi.

6 Şubat 2023’teki depremler nedeniyle bütçe açığının arttığının belirtildiği raporda, hükümetin aldığı önlemlerin iş ortamının gelişmesini sağladığını ancak şeffaflık ve öngörülebilirlik açısından kaygıların devam ettiği aktarıldı.

Ekonomi yönetimin 2023 yazından itibaren uyguladığı politika kapsamında Merkez Bankası’nın politika faizini en önemli araç kullandığını kaydeden rapor, Türk hükümetine Merkez Bankası’nın bağımsızlığını daha da kuvvetlendirecek adımlar atması tavsiyesinde bulundu.

Bölgesinde çok önemli bir aktör olmasına rağmen Türkiye’nin ortak dış ve savunma politikası kapsamında AB’ye uyumunun çok düşük oranda olduğunun belirtildiği raporda, Türkiye’nin Brüksel’in kabul ettiği Rusya yaptırımlarına katılmaması ve Hamas’ı “terör örgütü” olarak kabul etmemesi eleştirildi. Rapora göre, 2023’te yüzde 9 olan uyum oranı 2024’te yüzde 5 olarak kaydedildi.

Raporda, Orta Doğu’da Hamas’ın saldırılarıyla savaşın başladığı 7 Ekim 2023’ten bu yana Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilerin ciddi şekilde gerildiği, Türkiye’nin bu ülkeye ticaret ambargosu uygulamaya başladığı kaydedildi.

Türkiye’nin AB üyeliği hedefine bağlı kaldığını ifade etmesine karşın “360-derece stratejik bakış” olarak tarif ettiği dış politikasını uygulamaya devam ettiğini belirten raporda, Türk dış politikasının stratejik otonomi çerçevesinde kapsamlı diplomatik, ekonomik, güvenlik ve savunma ilişkilerini geliştirdiğine dikkat çekildi.

Raporda Türkiye’nin, liderliğini Çin ve Rusya’nın yaptığı BRICS’e üyelik başvurusunda bulunduğunu ve Şanghay İşbirliği Örgütü zirvesine cumhurbaşkanı seviyesinde katıldığı vurgulandı.

Raporda ayrıca Kıbrıs sorununa ve Türk-Yunan diyaloğuna da geniş yer verildi, Atina-Ankara arasındaki yumuşamanın olumlu etkileri kayda geçirildi. Ancak Türkiye’nin Kıbrıs sorununda BM parametrelerini reddedip iki devletli çözüm ısrarında bulunmasının olumsuz yankılandığını kaydeden raporda, AB’nin sorunun çözümü için elinden gelen katkıyı vermeye hazır olduğunu vurgulandı.

Paylaşın

Ekonomik Kriz Gençleri Uyuşturucuya Yönlendiriyor

Eski CHP Milletvekili Gürsel Tekin, “Son üç yılda 2 milyon çocuğumuz ekonomik kriz nedeniyle eğitimini bırakmak zorunda kaldı. Barınma ve eğitim sorunları, gençlerin psikolojisini olumsuz etkiliyor ve bu nedenle uyuşturucu kullanımına başvuranların sayısı hızla artıyor” dedi ve ekledi:

“Bu konuda yapılması gereken en öncelikli şeylerden biri, sentetik uyuşturucuları ithal eden ecza ve temizlik firmaları ve bu maddeleri satın alan kuruluşları sıkı denetim altına almak. Ayrıca, okulların önünde özel önlemler alınmalı ve çocuklarımızın düzenli testlere tabi tutulması sağlanmalıdır.”

2024 Türkiye Uyuşturucu Raporu’nda Türkiye’de uyuşturucu kullanımı ve ticaretinin geldiği noktayı, yaygınlık eğilimlerini, müdahale stratejilerini ve geleceğe yönelik çözüm önerilerini ele alındı. Emniyet Genel Müdürlüğü Narkotik Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı’nın hazırladığı bu rapor, uyuşturucu maddelerin ülkemizdeki dağılımı, kullanım oranları ve suç bağlantılı faaliyetleri gözler önüne serdi.

2023’te uyuşturucu ile mücadelede kamu harcamaları yüzde 62,5 artarak 6,9 milyar TL’ye ulaştı. Sentetik metamfetamin ile eroin kullanımındaki artış, güvenlik güçlerinin dikkatini bu maddelere çekti, operasyonlar buraya odaklandı. Operasyonlar sonucunda yakalanan uyuşturucu miktarı rekor seviyeye ulaşırken, özellikle 18 yaş altındaki bireylerde kullanım yaşı düştü.

Ekonomik krizlerin etkisiyle kırsal ve düşük gelirli bölgelerde uyuşturucu kullanımı artarken, intihar ve şiddet olaylarının da yükseldiği belirtildi. Türkiye’nin coğrafi konumu nedeniyle metamfetamin kaçakçılığında yüzde 30 artış gözlemlendi.

Raporda öne çıkan bazı bulgular: Türkiye’de düzenlenen operasyonlarda 2023 yılında yakalanan uyuşturucu madde miktarı rekor düzeye ulaştı. Özellikle esrar ve türevlerinin, eroin, kokain ve ecstasy gibi maddelerin yakalanma oranlarında artış gözlenirken, yakalanan metamfetamin miktarı önceki yıllara göre çok daha yüksek seviyede tespit edildi​.

Raporda uyuşturucu kullanım yaşının giderek düştüğüne dikkat çekildi. 18 yaş altının uyuşturucuya daha erken yaşlarda başladıkları, özellikle yoksul kesimlerde uyuşturucuya yönelim oranlarının hızla arttığı ifade edildi.

Ekonomik krizlerin de etkisiyle, özellikle kırsal bölgeler ve büyükşehirlerin düşük gelirli çeperlerinde uyuşturucu kullanımında belirgin bir yükseliş söz konusu. Raporda, uyuşturucu kullanımına bağlı olarak yaşanan intihar ve şiddet olaylarında da artış gözlemlenirken, yoksulluk ve işsizliğin uyuşturucu kullanımını tetikleyen en önemli unsurlardan biri olduğunu vurgulandı.

Raporda, Türkiye’nin coğrafi konumu nedeniyle uluslararası uyuşturucu ticaretinde transit bir bölge olduğu ve özellikle metamfetamin kaçakçılığında ciddi artış gözlemlendiği belirtildi. 2023 yılı itibarıyla metamfetamin kaçakçılığı %30 arttı ve Türkiye’de en çok ele geçirilen maddelerden biri haline geldi.

Buna ek olarak, esrar ve skunk yakalamalarında 2022’ye göre bir düşüş görülse de hâlâ en yaygın uyuşturucular arasında. Rapora göre kokain kaçakçılığında da artış sürerken, Captagon ve MDMA (Ecstasy) gibi sentetik uyuşturucuların ticareti de devam ediyor.

2023 yılında, özellikle metamfetamin kaynaklı ölüm sayısı 941 kişi olarak raporlandı ve ölenlerin çoğunluğunu erkekler oluşturduğu belirtildi. Madde bağlantılı ölümler çoğunlukla 30-34 yaş aralığında ve bu yaş grubundaki kişilerin ölüm oranı, diğer yaş gruplarına göre daha yüksek. Ayrıca, çoklu madde kullanımı ölümlerinin tek madde kullanımı ölümlerine göre daha fazla olduğu görüldü.

“Uyuşturucu kullanımına başvuranların sayısı hızla artıyor”

Raporun çarpıcı bulgularını Karar’dan Sema Kızılarsal‘a değerlendiren eski CHP Milletvekili Gürsel Tekin, İstanbul, Diyarbakır, Konya, Urfa, Kayseri ve Ankara gibi büyük şehirlerin çevresinde bu sorunun yoğun olarak yaşandığını anlattı.

Tekin, son üç yılda 2 milyon çocuğun ekonomik kriz nedeniyle eğitimini bırakmak zorunda kaldığını, bu durumun da barınma ve eğitim sorunlarıyla birleşerek gençlerin psikolojisini olumsuz etkilediğini ve uyuşturucu kullanımına yönelmeleri artırdığına dikkat çekti:

“Neredeyse yedi yıllık mücadelemizde, uyuşturucu bağımlılığının her yıl, her ay büyük bir artış gösterdiğini gözlemledik. Bu sorunun sadece güvenlik önlemleri ve polisiye tedbirlerle önüne geçmek mümkün değil. Elbette Emniyet ve İçişleri Bakanlığımız olağanüstü çaba gösteriyor; ancak bir ülkede 2 milyona yakın bağımlı varsa, sentetik uyuşturucular –örneğin metamfetamin gibi– çok kolay erişilebiliyorsa, bu durumun ağır sonuçları kaçınılmaz hale geliyor.

Sentetik uyuşturucuyu bir-iki kez alan bir daha kurtulamıyor. Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde, Batı’ya kıyasla gençler arasında uyuşturucu kullanımı daha hızlı artıyor. İstanbul, Diyarbakır, Konya, Urfa, Kayseri, Ankara gibi büyük şehirlerin çeperlerinde bu sorun yoğun bir şekilde yaşanıyor. Bu durumun temel nedenlerinden biri, bölgede yaşanan derin yoksulluk.

Önceki nesillerin sahip olduğu telefon, kafe, eğitim gibi konfor alanları, bugün bu gençler için ulaşılmaz hale geldi. Son üç yılda 2 milyon çocuğumuz ekonomik kriz nedeniyle eğitimini bırakmak zorunda kaldı. Barınma ve eğitim sorunları, gençlerin psikolojisini olumsuz etkiliyor ve bu nedenle uyuşturucu kullanımına başvuranların sayısı hızla artıyor.

Bu konuda yapılması gereken en öncelikli şeylerden biri, sentetik uyuşturucuları ithal eden ecza ve temizlik firmaları ve bu maddeleri satın alan kuruluşları sıkı denetim altına almak. Ayrıca, okulların önünde özel önlemler alınmalı ve çocuklarımızın düzenli testlere tabi tutulması sağlanmalıdır.”

Paylaşın