SGK’nın Özel Hastanelere Hasta Başına Ödeme Artışı Yüzde 940

2024 yılını ilk altı ayında Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), devlet ikinci basamak hastaneleriyle karşılaştırıldığında özel hastanelere hasta başına yaklaşık 3 kat daha fazla ödeme yaptı.

Haber Merkezi / 2012-2024 döneminde ise hasta başına birim ödeme devlet ikinci basamak hastanelerinde yüzde 469, devlet üçüncü basamak hastanelerinde yüzde 518, üniversite hastanelerinde yüzde 648 arttı. Aynı dönemde SGK’nin özel hastanelere hasta başına birim ödeme artışı yüzde 940 olarak gerçekleşti.

Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi (DİSK-AR) ”Özel hastanelerin SGK’ye yükü tırmanıyor” başlıklı araştırma bültenini yayımlandı. Araştırmada öne çıkan bölümler şöyle:

“2000’li yıllarda “sağlıkta dönüşüm” adı altında yapılan düzenlemeler sonucunda kamu sosyal sigorta kurumları sağlık hizmeti sağlayıcısı olmaktan çıkarıldı. SGK (SSK) ve diğer kamu sağlık sigortalarına ait hastaneler bedelsiz olarak Sağlık Bakanlığı’na devredildi. Sadece SSK hastaneleri değil SSK’ye ait ilaç fabrikası da kapatıldı. Sonuçta SGK tamamıyla sağlık hizmeti satın alır duruma getirildi.

SGK, günümüzde sağlık hizmeti sunan çeşitli sağlık kuruluşlarından sigortalılar için sağlık hizmeti satın almaktadır. Sosyal güvenlik ve sağlıkta “reform” adı altında yapılan düzenlemeler sonucunda özel hastanelerin sağlık sistemi içindeki payı önemli bir düzeye ulaştı. Özel sağlık sunucularının sağlık sistemindeki yeri çeşitli ölçütlere göre ele alınabilir. Bunlardan biri, hasta müracaat (başvuru) sayısı, özel sağlık kuruluşlarına yapılan toplam ödeme ve başvuran hasta başına SGK tarafından yapılan ortalama ödemedir.

Bu çerçevede özel sağlık sunucuları ile SGK ilişkisi açısından ilginç bir gelişme söz konusu. SGK kapsamında özel sağlık kuruluşlarına yapılan ödemeler giderek artsa da müracaat sayısı ve müracaat oranı giderek düşmektedir. 2012 yılında toplam 87,9 milyon olan özel hastane hasta başvuru sayısı 2023 yılında 68,5 milyona gerilemiştir. Aynı dönemde SGK kapsamındaki toplam hasta başvuru sayısı ise 386,7 milyondan 606,7 milyona yükselmiştir.

Özel hastanelere başvuru oranı 2012’de yüzde 23 iken 2023 yılında yüzde 11’e gerilemiştir. Özel hastanelere başvuru sayısının düşmesinde özel hastanelerin Sağlık Uygulama Tebliğinde (SUT) belirlenen oranların çok üzerinde hatta fahiş fiyatlar uygulamaları önemli bir rol oynuyor olabilir.

Toplam hasta başvurusu sayısı içinde hasta sayısı ve oranındaki bu azalmaya rağmen hasta başına SGK tarafından ödenen maliyet hızla artıyor. SGK’nın sağlık istatistikleri, SGK tarafından yapılan sağlık ödemelerinin devlet ikinci basamak, devlet üçüncü basamak, özel hastaneler ve üniversite hastanelerine göre hasta başına birim ödeme dağılımını veriyor. SGK’nın sağlık sunucularına yaptığı hasta başına birim ödeme tutarı özel hastanelerde daha hızlı artıyor.

2012’de devlet ikinci basamak hastanelerinde hasta başına birim ödeme 49 TL iken 2024’ün ilk altı ayında 282 TL’ye, devlet üçüncü basamak hastanelerinde 91 TL’den 564 TL’ye, üniversite hastanelerinde ise 180 TL’den 1.341 TL’ye yükseldi. Aynı dönemde SGK’nın özel hastanelere hasta başına birim ödemesi 77 TL’den 801 TL’ye yükseldi.

2024’ün ilk altı ayında SGK, devlet ikinci basamak hastaneleriyle karşılaştırıldığında özel hastanelere hasta başına yaklaşık 3 kat daha fazla ödeme yaptı. 2012-2024 döneminde hasta başına birim ödeme devlet ikinci basamak hastanelerinde yüzde 469, devlet üçüncü basamak hastanelerinde yüzde 518, üniversite hastanelerinde yüzde 648 arttı. Aynı dönemde SGK’nın özel hastanelere hasta başına birim ödeme artışı yüzde 940 olarak gerçekleşti.

Bir diğer ifadeyle özel hastanelerin SGK kapsamındaki hasta başvuru sayısı düşerken SGK birim hasta ödemesi diğer sağlık sunucularından çok daha yüksek artmış oldu. SGK, 2024 yılında devlet ikinci basamak hastanelerine hasta başına 282 TL öderken özel hastanelere 801 TL ödemektedir. Sadece bu veri bile özel hastanelerin SGK üzerindeki yükünü göstermesi açısından çarpıcıdır.

Sağlık hizmet sunucuları (devlet ikinci basamak, devlet üçüncü basamak ve üniversite hastaneleri) arasında özel hastanelere başvuranların sayısı ve oranı 2012’den itibaren azalırken, SGK’nın özel hastanelere yaptığı birim ödeme artıyor. 2012 ile 2024’ün ilk altı ayında arasında bu fark hızla açılıyor. 2012’de toplam sağlık hizmet sunucuları arasında özel hastanelere müracaat edenlerin hasta oranı yüzde 22,7 iken, SGK tarafından özel hastanelere yapılan ödemenin toplam SGK ödemesi içindeki payı yüzde 23,9 oranındadır. Ancak bu eğilim 2012’den itibaren tersi bir biçimde seyrediyor.

Özel hastanelere başvuran hasta sayısında ve oranında azalma olmasına rağmen SGK’nın özel hastanelere yaptığı birim ödeme artıyor. 2024’ün ilk altı ayında özel hastanelere başvuran hasta oranı yüzde 10 civarına düşmesine rağmen SGK tarafından özel hastanelere yapılan birim ödemenin payı yaklaşık yüzde 16’dır.

Özel hastanelerin SGK’ye yükü artıyor!

SGK’nın sağlık hizmet sunucularına hasta başına yaptığı ödemeler arasında özel hastanelere yapılan hasta başına ödemelerin toplamdaki payı dikkat çekiyor. 2012’de SGK’nın devlet ikinci basamak hastanelerinde hasta başına yaptığı ödeme ortalama hasta başına ödemenin yüzde 67’sini, özel hastanelere yapılan hasta başına ödeme ise ortalama ödemenin yüzde 105’i oranındaydı. SGK’nın özel hastanelerine hasta başına yaptığı ödemenin ortalama hasta başına ödemeye oranı 2012’den 2024’ün ilk altı ayına kadar düzenli olarak arttı ve ortalamanın yüzde 153’üne ulaştı.

Öte yandan SGK’nın devlet ikinci basamak hastanelerine hasta başına yaptığı ödeme ortalama ödemenin yüzde 67,7’sinden yüzde 53’e düştü. Diğer bir ifadeyle 2012’de özel hastaneler yapılan ödeme ortalama ödemenin yaklaşık yüzde 5 üzerindeyken, 2024’te yüzde 53 üzerine çıktı. Devlet ikinci basamak hastaneleri ise ucuzladı.

SGK’nın devlet ikinci basamak devlet hastaneleri ile özel hastanelere hasta başına yapılan ödemenin ortalama ödemeye oranı arasındaki fark açılıyor. 2024’ün ilk altı atında SGK özel hastanelere yaptığı ödemenin payı yüzde 153’e yükseldi. Devlet ikinci basamak hastaneleri için yapılan ödemenin payı ise yüzde 53,9’ye düştü.”

Paylaşın

Devlet Bahçeli: Erdoğan, Bize Göre Tek Seçenektir

Partisinin TBMM’deki grup toplantısında gündeme ilişkin konuşan MHP Lideri Devlet Bahçeli, “Diyorlar ki sayın cumhurbaşkanımızı seçtirmek için yol arıyormuşuz…” dedi ve ekledi:

“Eğer terör hayatımızdan sökülüp atılırsa, eğer enflasyon canavarına darbe indirilirse, Türkiye siyasi ve ekonomik istikrarın zirvesine çıkarsa cumhurbaşkanımız sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın bir kez daha seçilmesi doğal ve doğru bir tercih değil midir?”

Bahçeli, konuşmasının devamında, “Ne yapacağız CHP’nin içinde 4 yıl kala aday mı arayacağız? Bu kapsamda lazım gelen anayasal düzenlemeyi yapmak önümüzdeki görevler arasında olmayacak mıdır? Devlette devamlılık siyasette istikrar Türkiye Yüzyılı’nın inşası için sayın Recep Tayyip Erdoğan güvencedir, milletin sevdalısıdır, tecrübesiyle, birikimiyle bize göre tek seçenektir” ifadelerini kullandı.

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Cumhuriyet’in aktardığına göre; Bahçeli’nin açıklamalarından öne çıkan bölümler şöyle:

“Türkiye demekten asla vazgeçmiyoruz. Günü birlik siyasi hesap peşinde değiliz. Milletin desteği olamadan hiçbir siyasi hedef başarıya ulaşamaz. En büyük arzumuz milletimizi hak ettiği şekilde temsil etmek, sorunlara köklü çözümler oluşturmaktır. Milli vizyonumuzu gerçekleştirmenin mücadelesini vermeliyiz. Karanlık lobilerin, kabaran kulisler eline düşemeyiz. Biz Milliyetçi Hareket Partisi’yiz. Geçmişle geleceği kavuşturan Cumhur İttifakı’yız.

Hiç kimse kaygı ve korkuya kapılmasın, bayrak inmeyecek. Durmayacağız, duraklamayacağız. Hilal kardeşliğimizin ve kader ortaklığımızın mesajıdır. Hacın girdiği yerlere hilal bir daha girememiştir. Hilali korumanın dışında ikinci bir seçeneğimizin olmadığına yürekten inanacağız. Bir ve birlikte hilale doğru emin ve sağlam adımlarla ilerleyeceğiz. Türkiye toplantılarımızın 6’sı tamamlandı geriye 21 toplantımız kaldı.

Önemli olan akıl sahibi olmak değil, aklın doğru yerde, doğru zamanda kullanılmasıdır. Ortak aklı çalıştıramamış, ortak bir geleceğin rotasına girememiş toplumlar… Beşinci kol faaliyetlerine kabus yaşatmak hepimizin sorumluluğudur. Hiç kimseyi ayırmıyorum, ayrı görmüyorum. Önümüzdeki yüz yılı şu başlıklar altında toplayabiliriz.

Hedefimiz Türk İslam coğrafyasında birliğin ve beraberliğin çınarlaşmasıdır. 9 Temmuz 2118 Cumhurbaşkanlığına geçişin 100. yılıdır. Önümüzdeki 100 yıllık takvim işlemeye başlamıştır. Üzerinde oynanan haritalar yeni baştan çizilecek. Milli hedefimiz Osmanlı barışına benzer, insanlığın tam bir huzura kavuşmasıdır. Türk milleti tarihin hiçbir döneminde asimilasyoncu olmamıştır. Gözünü ABD başkanlığına çevirenler acaba nasıl çıkar devşiririz peşinde.

Geçen hafta konuştuklarımı herkes konuşmaya devam ediyor. ‘Teröristbaşı terörün bittiğini, ihanet ve bölücülüğün çıkmaz sokak olduğunu söyleyecekse hadi DEM grubuna gelsin bunları teker teker söylesin, umut hakkından istifade etsin’ sözümün arkasındayım, teklifimde ısrarcıyım.

Devletin bekası için cesur kucaklayıcı hamlelere ihtiyaç vardır. Mananın yerine boş lafların geçmesine milli geleceğimizi riske atmakla eşdeğerdir. Basiretsiz telkinlere aşırı isteklere kapalı durarak kardeşliğimizi pekiştirmeliyiz. Politik düzeydeki bir hatayı strateji düzeltemez. Kürtler başka, terör örgütü başkadır. İkisini birbirine karıştırmak ülkemize ve milletimize yapılacak en büyük kötülüktür.

DEM Parti kararını netleştirilmeli. Nerede durduğunun muammasını açıklığa kavuşturmalıdır. Terör örgütü, 85 milyon Türk vatandaşının düşmanıdır. Öcalan İmralı’da yatıyor, fakat DEM Parti’de 57 Öcalan gölgesinin Meclis’te olduğunu niye görmüyorsunuz? İmralı Türkiye’de değil mi? Teröristbaşının DEM Parti grubuna gelmesine karşı çıkıyorlar da İmralı’da kalmasına niye itiraz etmiyorlar? Cesedini ezmedikten sonra Meclis’e gelemezmiş, Türkiye’nin her yerinde dolaşıyorlar…

“Türkiye’de Kürt sorunu yoktur”

Diyorlar ki Sayın Cumhurbaşkanı yeniden seçtirmek için yol arıyormuşuz. Terör hayatımızdan atılırsa, enflasyon canavarına kesin bir darbe indirilirse Sayın Erdoğan’ın bir kez daha seçilmesi doğru bir tercih değil midir? Birbiriyle bir arada yaşayamayanlar, Türkiye’nin ayrımcılığını nasıl giderecek? Türkiye Yüzyılı’nın inşası için Sayın Recep Tayyip Erdoğan güvencedir, milletin sevdalısıdır, tecrübesiyle, birikimiyle bize göre tek seçenektir. Türkiye’de Kürt sorunu yoktur. Sözde Kürt sorunu emperyalistlerin tuzağıdır. Küresel emperyalizmin hiç değişmeyen stratejisidir.

Geçici olarak uzaklaştırılan belediye başkanları yargıyı beklemelidir. Belediye başkanları ya adam gibi görevlerini yapacaklar ya da Türk devletinin hukuk sınırları içinde aldığı meşru ve haklı tasarruflara katlanacaklardır. CHP Genel Başkanı şaşırmış, su kaynatmıştır. Buradan bakınca CHP ile PKK’yı birbirine karıştırdığımızı söylemek abartılı bir iddia olmayacaktır. Ateş olsan cirmin kadar yer yakarsın. Ayağını denk al, CHP’yi sev, herkesi sev, son ra ‘Kendimi de seviyorum’ diyebilirsin.”

Paylaşın

Ekrem İmamoğlu: Türkiye, Tek Adam Rejiminden Kurtulmalı

Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) toplantısı sonrası basın açıklaması yapan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, “Türkiye bir an önce tek adam rejiminden kurtulmalıdır” dedi ve ekledi:

“Belediye Başkanlığının sona ermesi, Anayasa ve belediye kanunda bellidir. Daha sonra getirilen kanunlara ihtiyaç yoktur. Suç gibi cezada bireysel olmalıdır. Olağanüstü durumlarda getirilen kayyım uygulamalarına olağan zamanda da yapılmasına son verilmelidir.”

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) toplantısı sonrası açıklamada bulundu. İmamoğlu’nun açıklamasından öne çıkan bölümler şöyle:

“Anayasamızda İçişleri Bakanlığı’na verilen görevden uzaklaştırma kararı yalnız mahalli idare organlarının görevlerini suç olarak işlemeleri halinde görevden alma yetkisi vardır. 1930 yılından bu yana elden ettiğimiz yerel yönetim seviyesi geliştirilmiştir.

Kayyım uygulaması halk iradesini ortadan kaldırmaktadır. Bu koşullar belediye meclis üyelerinin de görevlerini ortadan kaldırmaktadır. Bu kararlara imza atan iktidar yüzünden millet iradesi yok sayılmaktadır. İktidar seçiliyorsa kayyum atamıyor seçilmiyorsa kayyum atamaktadır.

Emeklisinden öğrencisine herkes geçim sıkıntısı içindedir. Gençlerimiz umudu başka ülkelerde aramaktadır. Tüm modern çağdaş yeniden yönetim modelinin merkezi dinamikleri tarafından yönetildiği sürece ket vurulmaktadır. Demokrasimiz derin yara aldı.

Kayyum kullanılacak istisnai bir yetki olarak sayılmamıştır. İçişleri Bakanı’na kayyum atama ve görevden alma yetkisi tanınmamıştır. Kararların sonuçları siyasi değildir. Demokrasiden uzaklaşmak dünyanın en kırılgan ekonomisi olmak demektir. Belediyeler bütçe ve stratejik planlarını yeni hazırlamıştır.

Kayyum kararıyla, bu yetkiler İçişleri Bakanlığı’nın bir memuruna teslim ediliyor. Son 8 yıldır alınan kararlar keyfi vesayet yönetimini ortaya çıkarmıştır. Türkiye bu zihniyetten bir an önce kurtulmalıdır. Bunun iradesi de sandıktır seçimdir. Seçim ve seçilme hürriyeti yok edilmektedir.

AKP Grup Başkanvekili Güler’in bu uygulamaların devam edeceği yönündeki tavrı o kadar çirkin ve yakışızdır ki… Bu yargı için irade beyan etmektedir. Ben bu söylemini kınıyorum. Hukuka aykırıdır. Hukukçu kimliğiyle bunu söylüyorsa hukuk bilgisini gözden geçirmelidir. Tümden bir kurumun kapatılması doğru değildir. Egemenlik kayıtsız şartsız milletimizindir”

Partilerin birçoğu ile irtibata geçilmiştir, başka partilerle de iletişime geçilmesi yönünde adımlarımız olacaktır. Devlet Bahçeli, Numan Kurtulmuş’a da randevu talebimizi ilettik. olumsuz bir dönüş almadık. Görüşmeler devam edecek.”

Paylaşın

53 Barodan “Kayyım” Açıklaması: Anayasal Temeli Yok

Aralarında Ankara, İstanbul ve İzmir barosunun da olduğu 53 baro, Esenyurt Belediyesi’nin ardından Mardin, Batman ve Halfeti belediyelerine kayyım atanmasına ilişkin ortak bir yazılı açıklama ile tepki gösterdi. 

Haber Merkezi / Açıklamada, terör suçlarıyla bağlantılı olarak belediye başkanlarının görevden alınması halinde İçişleri Bakanlığı’nın belediye başkanı görevlendirebileceği düzenlemesinin anayasal temelinin olmadığı belirtildi.

Açıklamada “31 Mart 2024 Mahalli İdareler Seçimleri sonrasında başlatılan kayyım uygulaması, geçtiğimiz hafta Esenyurt Belediye Başkanı’nın ardından bugün Mardin, Batman ve Halfeti Belediye Başkanları’nın da görevden alınmalarıyla Anayasa’ya, seçme ve seçilme hakkına, demokratik toplumun gereklerine aykırı ve ölçüsüz müdahaleye dönüşmüş ve ağırlığını giderek artıran bir düzeye ulaşmıştır” ifadelerine yer verildi.

Açıklamada ayrıca “Nitekim, görevden alınan başkan yerine görevlendirilecek kişi için Kanun, yalnızca belediye başkanı seçilme yeterliğine sahip olması koşulunu düzenlemiş olmasına rağmen, son kayyım atamalarında, herhangi bir Belediye Meclisi üyesinin değil Valilerin ve Kaymakamların atanması, takdir yetkisinin, seçmenin iradesi gözetilmeden kullanıldığının açık bir göstergesidir” denildi.

53 Barodan yapılan açıklama “İçişleri Bakanlığı verdiği karardan derhal vazgeçerek belediye başkanlarını görevine iade etmeli; Belediye Kanunu’na 2016 yılında eklenen düzenleme değiştirilmeli, seçme ve seçilme hakkına müdahale anlamına gelecek tek bir uygulama dahi gerçekleştirilmemelidir” çağrısıyla sona erdi.

Esenyurt Belediyesi’nin ardından Mardin Büyükşehir Belediyesi, Batman Belediyesi ve Halfeti Belediyesi’ne yapılan kayyum atamalarına barolar tepki gösterdi. 53 baronun imza attığı açıklama şöyle:

“31 Mart 2024 Mahalli İdareler Seçimleri sonrasında başlatılan kayyım uygulaması, geçtiğimiz hafta Esenyurt Belediye Başkanı’nın ardından bugün Mardin, Batman ve Halfeti (Şanlıurfa) Belediye Başkanları’nın da görevden alınmalarıyla Anayasa’ya, seçme ve seçilme hakkına, demokratik toplumun gereklerine aykırı ve ölçüsüz müdahaleye dönüşmüş ve ağırlığını giderek artıran bir düzeye ulaşmıştır.

Söz konusu kayyım uygulamasının dayanağı olarak sunulan Anayasa’nın 127. maddesinin dördüncü fıkrasının son cümlesi “görevle ilgili bir suç sebebi ile” İçişleri Bakanı kararıyla geçici görevden uzaklaştırmayı düzenlemektedir. Nitekim 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 47. maddesinde de paralel bir düzenleme yer almaktadır.

Ne var ki Belediye Kanunu’na ilk olarak darbe girişimi sonrasında ilan edilen olağanüstü hâl döneminde 674 sayılı KHK ile eklenen, ardından 6758 sayılı Kanun’la yasalaşan 45. maddenin ikinci maddesinde yer alan “…terör veya terör örgütlerine yardım ve yataklık suçları sebebiyle görevden uzaklaştırılması” hallerinde İçişleri Bakanlığı tarafından belediye başkanı görevlendirilebileceği düzenlemesinin anayasal temeli bulunmamaktadır.

Anayasa Mahkemesi, merkezî yönetimin vesayet yetkisini 127. maddenin beşinci fıkrasının sınırladığı durumların dışına çıkarmanın yerel yönetim ve yerinden yönetim ilkelerini yadsımak anlamına geldiğini, görevden uzaklaştırılan kişilerin yerine merkezî yönetimin siyasal kimlikli organları tarafından atama yapılmasının Anayasa’ya aykırı olduğunu belirtmektedir. Atama yetkisinin merkezî yönetimin siyasal kimlikli organlarına verilmiş olması, salt bu hedefi sağlamaya yönelik soruşturma ve kovuşturma açtırma ve bu nedenlerle görevden uzaklaştırma olanağı her zaman bulunduğundan ‘geçici’ atama, ‘sürekli’ atamaya da dönüşerek, hukuka aykırı bir müdahale oluşturmaktadır (AYM, E.1987/22, K.1988/19, 13/06/1988).

Nitekim, görevden alınan başkan yerine görevlendirilecek kişi için Kanun, yalnızca belediye başkanı seçilme yeterliğine sahip olması koşulunu düzenlemiş olmasına rağmen, son kayyım atamalarında, herhangi bir Belediye Meclisi üyesinin değil Valilerin ve Kaymakamların atanması, takdir yetkisinin, seçmenin iradesi gözetilmeden kullanıldığının açık bir göstergesidir.

İçişleri Bakanlığı verdiği karardan derhal vazgeçerek belediye başkanlarını görevine iade etmeli; Belediye Kanunu’na 2016 yılında eklenen düzenleme değiştirilmeli, seçme ve seçilme hakkına müdahale anlamına gelecek tek bir uygulama dahi gerçekleştirilmemelidir.”

Paylaşın

CHP’de “Genel Merkezle” Çelişen Başkanlara Uyarı

CHP Lideri Özgür Özel’in, Esenyurt’a atanan kayyum sonrası genel merkezin görüşleriyle çelişen açıklamalar yapan belediye başkanlarını Ankara’ya çağırarak uyaracağı öğrenildi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in tutuklanması ve yerine kayyum atanmasının ardından partisinin yetkili organlarıyla İstanbul’da üç günlük bir kamp yaptı. Özel, kampın son gününde de Parti Meclisi üyeleriyle bir araya geldi. Toplantıda Esenyurt’ta tutulan nöbetin yanı sıra partinin Meclis’te nasıl bir yol haritası izleyeceği ve siyasetteki normalleşme süreciyle ilgili parti içinden gelen eleştirilerin değerlendirildiği öğrenildi.

Cumhuriyet’ten Sarp Sağkal’ın haberine göre; Esenyurt’ta alınan nöbet kararının dün başlatıldığını anımsatan parti kurmayları “Bir elimiz her zaman Esenyurt’ta olacak. Bunu nöbetlerle sağlayacağız. Ama bir yandan da insanların geçim sıkıntısı, adalet beklentisi, kadın cinayetleri, ekonomi gibi pek çok alanda günlük hayatlarında konuştukları sorunlar var. Biz bu sorunların gölgelenmesini de istemiyoruz. Bunun için de bütçe görüşmelerinde yoğun bir muhalefeti her zaman yapacağız. Yani Meclis’te Esenyurt’u gündeme getireceğiz ama insanların çözüm beklediği diğer sıkıntıları da anlatacağız. Bütçenin komisyon görüşmelerine de buna göre hazırlanacağız” ifadelerini kullandı.

Siyasetteki normalleşme sürecinin ve parti içinden gelen adımların da değerlendirildiğini aktaran kurmaylar, “Üç gün boyunca en çok konuştuğumuz konu iktidarın kutuplaşmadan beslendiği ve bu kayyum uygulamalarını başka yerlere taşıyabileceği ihtimali oldu. Buna göre ‘Normalleşme nasıl devam eder?’ soruları soruldu. Bu noktada milletvekillerimizle anketleri de paylaştık. Anketlerde partimiz birinci parti olarak çıkıyor. Sonra da çok ciddi bir kararsız seçmen kesimi var. Biz siyasette normalleşme dediğimiz bu adımla AKP ve MHP’den kopan seçmene sesleniyoruz. Yoksa ‘Erdoğan’la ortak olalım, onun istediği anayasayı yapalım, ona muhalefet etmeyelim’ demiyoruz. Saygımız seçmene” ifadelerini kullandı. CHP lideri Özel’in de “Hiçbir zaman iktidarla uzlaşı içinde olmadık. Öyle bir niyetimiz de yok. Ama kapıları açık tutmaya devam edeceğiz. Mücadelemizi de en sert şekilde yapacağız” dediği öğrenildi.

“Uyarı için Ankara’ya çağrılacak”

Öte yandan; geride kalan hafta sonunda Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın Esenyurt için yapılan mitinge katılmaması; Eski Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş’ın “Bugünün CHP’si DEM’lenmekle meşgul” paylaşımı ve yine Esenyurt mitingine gitmeyen Afyonkarahisar Belediye Başkanı Burcu Köksal’ın “Gel deyince gelen git deyince gidenlerden olmadım” açıklaması gibi olaylar yaşandı.

Partinin çizdiği bu dağınık görüntüyle ilgili genel merkezin bir adım atacağını aktaran kurmaylar “Bazı başkanlarımız neden katılmadıklarını genel başkana bildirdi. Mansur Bey’le ilgili durumu zaten Genel Başkan bizzat açıkladı. Bunun dışında başka bir programı olduğu için katılmayanlar var. Bazı başkanların bölgesel hassasiyetleri, bölge siyasetini gözettiği görülüyor. Bu da olabilir. Ama burada önemli olan katılmayanların yaptığı açıklamalar. Örneğin Lütfü Savaş açıklamasına karşı disipline sevkedildi. Burcu Köksal’ın açıklamasının da kabul edilir bir tarafı yok. Genel başkan onlara gerekli uyarıyı bizzat yapacak. Bazıları Ankara’ya çağırılacak” bilgisini paylaştı.

Paylaşın

Tuncer Bakırhan: Asla Baş Eğmeyeceğiz

Partisinin Mardin Büyükşehir Belediyesi önünde gerçekleştirdiği grup toplantısında konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, kayyım atamalarına tepki göstererek, “Asla boyun eğmeyeceğiz, asla baş eğmeyeceğiz” dedi.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), bu haftaki Meclis grup toplantısını İçişleri Bakanlığı tarafından kayyım atanan Mardin Büyükşehir Belediyesi önünde gerçekleştirdi.

Devrimci Parti Genel Başkan Yardımcısı Gamze Taşçı, İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Hüseyin Küçükbalaban, TÖP Sözcüsü Juliana Sözen, EHP Genel Başkanı Hakan Öztürk, SYKP Eş Genel Mertcan Titiz Feray Mertoğlu ve TİP Genel Başkanı Erkan Baş, ESP Eş Genel Başkanı Murat Çepni ve EMEP Milletvekili Sevda Karaca toplantıya katıldı.

Grup toplantısında DEM Parti Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan açıklama yaptı. Hatimoğulları sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye 2015 yılından bu yana demokratik siyasette kesintisiz bir darbe süreci yaşandı. Bu kayyımın amacı Kürde sen seçemezsin, seçilemezsin demektir. Kayyım demek demokrasiye darbe demektir. Kayyım demek Kürt halkının siyasi iradesini tanımamak demektir. Bu kayyımcı anlayış sanmayın ki sadece Kürtlere zarar veriyor.

Belediyeler bizim için dört duvar demek değildir, belediye bizim için kentin ta kendisidir, halktır. Yüzlerce kayyım atadılar, seçmenimizle bağımızı koparabildiler mi? Hayır. En son seçimde belediye sayımızı artırarak, büyük bir başarıya imza atmadık mı? Kayyımı bizlerin üzerinde kılıç gibi kullananlar, bilsinler ki bunlar sadece size değil, uluslararası mahkemelere de hesap verecekler.

Buradan çağrımızı yineliyoruz: Meclis göreve. Çözüm parlamentodadır. Asıl samimiyet testi bu olacaktır. Bir diğer çağrımız, bütün muhalefet partilerine, demokrasi güçlerine, adalete inanan yurttaşlaradır. Bu haklı davaya gelin, hep beraber sahip çıkalım. Biraz daha geç kalırsak, batıdaki diğer belediyelere de kayyım atanacağından kimsenin şüphesi olmasın.

Kayyım aynı zamanda kadınları hedef alır. Ne zaman kayyım atasalar, önce kadın örgütlerine saldırı düzenlediler. Bakın kadının soyadını silmek istiyorlar, bizleri yaşamın her alanından silmek istiyorlar. Bugün Türkiye’de en yüksek oyu Batman Belediye Başkanımız Gülistan Sönük almıştır. Kadınlara saldırılar devam ettikçe, biz kadınlar 12 Eylül darbesine boyun eğmedik. Bizler kadın-yaşam-özgürlük şiarıyla mücadelemize devam edeceğiz. Kesintisiz darbeye karşı, kesintisiz mücadeleye devam edeceğiz. Bu irade kıyımını asla tanımıyoruz, herkesi bu darbe karşısında demokratik mücadeleye, dayanışmaya, örgütlenmeye devam ediyoruz. Mardin’e sahip çıkmaya devam edeceğiz.”

“En büyük Kürt düşmanı koalisyon”

Hatimoğulları’ndan sonra kürsüye gelen diğer eş genel başkan Tuncer Bakırhan ise şunları söyledi: “Bu siyasi darbeniz Mardin, Batman, Esenyurt ve Halfeti halkları için bir hiçtir. Kimsenin şüphesi olmasın; nasıl Mardin halkı 1994’te Çiller’in öncülük yaptığı DEP’lilere dönük darbeyi unutmadıysa, nasılsa Çiller ve Nusret Demiral da tarihin kara sayfalarına yazıldıysa, bu siyasi darbeciler de tarihin kara sayfalarında yerini alacaktır.

Açıkça söylüyoruz,kayyum demokrasiye bir kıyımdır. Bugün Türkiye’de iki hat var, bir kayyumcu cumhuriyet isteyenler, bir de bizim gibi demokratik cumhuriyet isteyenler. Diyorlar ki, iktidar ve onuru midesi kadarolan saray kalemşörleri diyorlar ki terör nedeniyle kayyum atandı. Bütün hırsızlıklarını, yolsuzluklarını terör maskesinin arkasına sakladıar. Bölücü arıyorsanız, pratikleriniz bakacaksınız. İstanbul’da başka hukuk, bölgede başka hukuk uygulamak asıl bölülcülüktür. Terör arıyorsanız, 2015’ten beri uygulamalarınıza bakacaksınız.

Ne yapmış Ahmet Türk? Daha dün Cumhurbaşkanı yardımcısıyla iki aileyi barıştıran Ahmet  Türk’e şimdi terörist diyorsunuz. Yazıklar olsun size. Bu ikiyüzlü tutumunuzdan vazgeçin, kimse size artık inanmıyor. Cumhuriyet kurulduğundan beri en büyük Kürt düşmanı koalisyonla karşı karşıyayız. 2015’ten beri kurdukları şeytan ittifakı ile bize yapmadıkları zulüm kalmadı, mezarlarla uğraştılar, cenazelerimizi kaldıramadık, katledilen çocukların cenazeleri buzdolaplarında kaldı.

İktidar bir yandan elimi uzatıyorum derken, diğer eliyle yok sayıyorlar, zulüm yapıyorlar. Bu halk size nasıl güvensin? Soruyoruz, dün elini uzatanlar bugün kayyum atayanlar değil mi? Uzattıkları elleri tuttuk, bize uzatılan her eli de tutarız, reddetmeyiz. Ama siz de gördünüz, uzatılan el meğer kayyım atamak içinmiş.

Kayyum barış ve çözüme giden yolu dinamitleyen bir yoldur. Kürt sorunu, sabahın 5’inde Ahmet Türk’ün kapısını çalarak, seni belediye başkanlığından aldık demektir. Kürt sorunu, Kürt sorunu yoktur demektir. Kürt sorunu, Fırat’ın suyu akarken, onun yanı başında kuruyan ağaçtır. Kürtler, siyaset yapmasın diyorsanız, Kürtler oy da kullanmasın diyorsunuz, Kürtler dilini de kullanmasın diyorsunuz. O zaman size soruyoruz, Kürtler ne yapsın be vicdansız herifler? Bu soruya sizin cevap vermeniz lazım. Sayın Bahçeli, Kürtler ne yapsın? Sayın Erdoğan, Kürtler ne yapsın bu saatten sonra? Kürt sorunu, İmralı’da, DEM Parti’yi siyaseten tecrit etmektir. Bu, bu ülkeye yapılacak en büyük kötülüktür.

Ne kadar AKP’de siyaset yapan Kürt varsa, hepsini istifaya davet ediyoruz. Kayyım atadığı Kürtler, Erdoğan’ın kardeşi değildir. Onlar ne istiyorlar, biliyor musun? Onlar bizim tarihimizdeki Bekoları itiyorlar, ama Kürt halkı Memu Zin’dir, Kürtler Bekoları geçti.

Müzakereden kaçıyorlar, çünkü müzakere kimin sahici odluğunu gösteren en önemli merhalelerden biridir. DEM Parti olarak çözüme hazırız, elimizde hançer değil, barış güvercinleri var. Ama sizin bir elinizde kayyum, diğer elinizde zulüm var. Ama bu toprakların ferasetine inanıyoruz, bir gün bu feraset halkların birlikte yaşadığı bir ülkeyi yaratacaktır.

Sayın Bahçeli’nin grup toplantısını izledim. Bize uzattığın eli biz tuttuk, ama diğer elini ortağın baltaladı, diğer elini baltalayan ortağında sorun var. Madem bir çözüm istiyorsun, önce kayyumdan vazgeç, önce tecridi kaldır, madem çözüm istiyorsun önce hukuku uygula. Kimse bize Ortadoğu’da tehdit var, iç cepheyi gücendirelim demesin, iç cepheyi güçlendirmek kayyum atamak mıdır? Kayyum rejimiyle iç barışla sağlayamazsınız… Son olarak; asla boyun eğmeyecğiz, asla baş eğmeyeceğiz.”

Paylaşın

Özel’den “Kayyım” Tepkisi: Bu Mu Eşit Vatandaşlık?

Mardin, Batman ve Halfeti belediyelerine kayyım atamalarına tepki gösteren CHP Lideri Özgür Özel, Ey Recep Tayyip Erdoğan, ey Türkiye’nin iradesine müdahale eden kötü akıl, burada bu akla ‘devlet aklı’ diyorsanız bu ne devletin aklıdır, her kimin aklı olursa olsun bu akıl kötü bir akıldır. Milletin vicdanında bu akla yer yoktur” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Memleketim Manisa’da neredeyse 100 yıla yakın bir süredir, Manisalılar kimi seçerlerse 80 yıldır yarışlar olduğundan beri o kişi belediye başkanı oluyor. Devlet Beyin Osmaniye’sinde Osmaniyeliler belediye başkanlarını seçebiliyorlar. Tayyip Beyin Rize’sinde Rizelilerin dediği oluyor. Ama Ahmet Türk’ün Mardin’inde Mardinliler belediye başkanını seçiyorlar. Eğer Tayyip Beyin aday gösterdiğini seçseler görev yapacak, sizin istediğiniz seçilince kayyum atıyorlar. Peki bu mu eşit vatandaşlık? Ben diyorum ki Türkiye Cumhuriyetinde her Kürt kendini Manisalı, Osmaniyeli, Rizeliler kadar eşit hissedene kadar demokrasi mücadelesi vereceğiz. Bunun için illa da eşitlik, illa da kardeşlik, illa da barış demeye geldim.”

Mardin, Batman ve Halfeti belediyelerine kayyım atamalarına tepkiler devam ediyor. Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan ve Tülay Hatimoğulları ile Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel Mardin’de halka seslendi. Özel, şunları söyledi:

“Ahmet başkanımı aramıştım. En kısa zamanda bu ziyaretimi yapacağımı ifade etmiştim. Bu ziyareti yapmayı planlarken bugün sabah Mardin halkının iradesini tanımayan, Mardin’i seçimlerle alamayan bir akıl, Mardin Belediyesi’ne üçüncü kez kayyum atamaya kalktı. Ben haberi televizyonda gördüğüm anda yanımdaki arkadaşım dedi ki ‘Tüh, Ahmet Başkanı ziyaret edemeden Ahmet Başkanı görevden aldılar’. Ben de ona dedim ki ‘Hayır, Ahmet Başkanı gidip bugün ziyaret edeceğim. Mardin Büyükşehir Belediye başkanın kim olduğuna Recep Tayyip Erdoğan değil, Mardinliler karar verir.’ Ben 1974 doğumluyum.

Ahmet Başkan ben doğduğumda Cumhuriyet Halk Partisi’nden milletvekiliydi. Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul’da il başkanlığı yapıp Beyoğlu Belediye Başkanı olmak istediği dönemlerde Ahmet Başkan SHP’den iki dönem milletvekiliydi. 23’üncü, 24’üncü dönemde Ahmet Başkanın ikinci döneminde bir aradaydık. Bugün DEM Parti’nin geçmişte kapatılan siyasi partilerden Meclis’te görevliydi. 50 yıldır Mardinliler, Kürtler kendi iradelerini temsil etmek üzere her sandık önlerine konulduğunda Ahmet Türk’ü seçiyorlar. Bu iradeyle inatlaşılmaz.

Ey Recep Tayyip Erdoğan, ey Türkiye’nin iradesine müdahale eden kötü akıl, burada bu akla ‘devlet aklı’ diyorsanız bu ne devletin aklıdır, her kimin aklı olursa olsun bu akıl kötü bir akıldır. Milletin vicdanında bu akla yer yoktur. Memleketim Manisa’da neredeyse 100 yıla yakın bir süredir, Manisalılar kimi seçerlerse 80 yıldır yarışlar olduğundan beri o kişi belediye başkanı oluyor. Devlet Beyin Osmaniye’sinde Osmaniyeliler belediye başkanlarını seçebiliyorlar.

Tayyip Beyin Rize’sinde Rizelilerin dediği oluyor. Ama Ahmet Türk’ün Mardin’inde Mardinliler belediye başkanını seçiyorlar. Eğer Tayyip Beyin aday gösterdiğini seçseler görev yapacak, sizin istediğiniz seçilince kayyum atıyorlar. Peki bu mu eşit vatandaşlık? Ben diyorum ki Türkiye Cumhuriyetinde her Kürt kendini Manisalı, Osmaniyeli, Rizeliler kadar eşit hissedene kadar demokrasi mücadelesi vereceğiz. Bunun için illa da eşitlik, illa da kardeşlik, illa da barış demeye geldim.”

Efendim, biz ‘Kürt meselesi’ deyince yokuz, ‘Kürt meselesi yoktur’ diyeceğiz ama bir takım pazarlıklarla kendimiz için bir avantaj sağlayacağız. Bakın Ahmet Türk, 50 yıl önce ben doğmadan siyasette olan bu kişi siyasette Türkiye siyasetinde diyaloğu temsil eden, barışı temsil eden, kardeşliği temsil eden, çatışma yerine barışı savunan, hepimize bu konuda önderlik eden bir barış güvercinidir.

Bugün sen kayyum atama meselesinde nereye atarsan ata, Hakkari’de de yanlıştı, Esenyurt’ta da yanlış, Halfeti’de de yanlış, Batman’da da yanlış, burada da aynı yanlış. Ama be Allah’ın adamı ‘devlet aklı, devlet aklı’ diyorsun. Bütün Türkiye’ye kayyum atasan buna aklın öyle kesse, buna hakkın olsa ki hiçbirine yok, Ahmet Türk’e gelince duracaksın. Ahmet Türk kayyum atanacak biri değil. Mardin Devrim Başkanı seçmiş, görev vermiş. Sen bu iradeye karşı çıkarsan, bu Mardin’in tarihini, bu Mardin’in kardeşliğini, bu Mardin’in kutsallığını, bu Mardin’in kadim medeniyet anlayışını hiç anlayamamışsın demektir.

O yüzden hem bir yandan dönüp adına ‘sorun’ demediğin bir şeye çözüm arayacağına ikna edeceksin, hem ‘Türkiye’de siyasette barışı kim savunur?’ dendiğinde akla gelen ilk ismin, halkın neredeyse yüzde 60 iradesiyle verdiği kararına, desteğine rağmen orada kayyum siyaseti yapacaksın. Burada o dediği akıl da yok, burada vicdan da yok. Burada bir oyun var ama o oyundan ne bize hayır var, ne bu millete hayır var. Emin olsun kendisine de hayrı yok.”

Paylaşın

Bakırhan’dan “Kayyım” Tepkisi: Bunlar Yalancı, Riyakar Ve İkiyüzlü

Mardin, Batman ve Halfeti belediyelerine kayyım atamalarına tepki gösteren DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, “Bunlar bir taraftan çözüm beklentisi yarattılar, ‘yeni bir süreç’ dediler, ‘normalleşme’ dediler; fakat tam 8 yıl önce 4 Kasım’da yapmış oldukları siyasi soykırımı tekrar ettiler” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Bunlar yalancıdır, bunlar riyakardır, bunlar ikiyüzlüdür. Bunlar çözüm dediklerinde zulüm, normalleşme dediklerinde kayyım, adalet dediklerinde adaletsizlikle karşı karşıya kalıyoruz. Kürt’ü ve Türkiye halklarını reddedenler zannediyorlar ki Kürtler bu kayyımcılara, bu talancılara baş eğecek. Şunu çok iyi bilsinler ki Seyid Rıza, Şeyh Said, Mazlumlar, Denizler, Sakineler ne yaptıysa Kürt halkı da Türkiye halkları da onu yapacaktır. Ne onların kayyımı ne zulüm politikaları ne yalanları ne de hileleri bizlere diz çöktüremeyecektir.”

Mardin, Batman ve Halfeti belediyelerine kayyım atamalarına tepkiler devam ediyor. Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan ve Tülay Hatimoğulları ile Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel Mardin’de halka seslendi. Bakırhan, şunları söyledi:

“Merhaba gelê Mêrdînê, gelê têkoşer me ev roj pir dît lê înşelah em ê bi ser bikevin. Ji ber ku hûn hene, hûn heya li cem îradeya xwe û partiya xwe bisekinin ew jî dizanin ku nikarin bi ser bikevin.

Bunlar bir taraftan çözüm beklentisi yarattılar, ‘yeni bir süreç’ dediler, ‘normalleşme’ dediler; fakat tam 8 yıl önce 4 Kasım’da yapmış oldukları siyasi soykırımı tekrar ettiler. Bunlar yalancıdır, bunlar riyakardır, bunlar ikiyüzlüdür. Bunlar çözüm dediklerinde zulüm, normalleşme dediklerinde kayyım, adalet dediklerinde adaletsizlikle karşı karşıya kalıyoruz.

Kürt’ü ve Türkiye halklarını reddedenler zannediyorlar ki Kürtler bu kayyımcılara, bu talancılara baş eğecek. Şunu çok iyi bilsinler ki Seyid Rıza, Şeyh Said, Mazlumlar, Denizler, Sakineler ne yaptıysa Kürt halkı da Türkiye halkları da onu yapacaktır. Ne onların kayyımı ne zulüm politikaları ne yalanları ne de hileleri bizlere diz çöktüremeyecektir. Seyid Rıza, ‘Yalan dolanlarınızla bize diz çöktüremezsiniz’ diyordu.

Biz de diyoruz ki ne yalan ne talan ne de zulüm Mardin’de, Amed’de, Kürt coğrafyasının hiçbir yerinde bizleri yıldıramayacak, bizlere diz çöktüremeyecektir. Üçüncü dönemdir kayyım atıyorsunuz. Demek ki kayyım politikalarınız karşılık bulmadı. Demek ki seçimde bu kayyım politikalarınız, bu inkar politikalarınız kaybetti. Seçimde kaybettiğiniz bu yerleri şimdi hileyle, yalan dolanla, yalan yanlış yargı kararlarıyla gasp etmeye çalışıyorsunuz.

Değerli halkımız, size söz veriyoruz: Bu kayyımcı anlayışa, sizin iradenizi yok sayanlara asla geçit vermeyeceğiz. Sokakta, Meclis’te, yaşamın her alanında emekçilerle, yoksullarla ve ezilenlerle birlikte bu talancı, bu savaş sever kayyımcı zihniyeti el birliğiyle göndereceğiz. Sizler yanımızda olduğunuz müddetçe, burada olduğu gibi iradenize sahip çıktığınız müddetçe ne talan ne yalan ne kayyım ne de zulüm Kürdistan topraklarında asla karşılığını bulmayacaktır.

Mardin’den çağrımızı yineliyoruz: Bu kayyım sisteminden vazgeçin. Bu kayyım sisteminin kimseye yararı yok, bu kayyım sistemi iflas etti. Tekrar Mardin halkının iradesinin tecelli etmesi için bu yalancı, talancı ve kayyımcı anlayışı bırakın. Eş başkanlarımız yönetimiyle bu kenti yönetsin. Bizler durmayacağız, mücadele edeceğiz, direneceğiz. Bu topraklara barış ve adalet gelinceye kadar, halkımız kendi kimliğiyle eşit yurttaş oluncaya kadar hep birlikte mücadele edeceğimizin sözünü veriyoruz. Ji me hemûyan re serkeftin.”

Özgür Özel: Bu mu eşit vatandaşlık?

CHP Lideri Özgür Özel ise şöyle konuştu: “Ahmet başkanımı aramıştım. En kısa zamanda bu ziyaretimi yapacağımı ifade etmiştim. Bu ziyareti yapmayı planlarken bugün sabah Mardin halkının iradesini tanımayan, Mardin’i seçimlerle alamayan bir akıl, Mardin Belediyesi’ne üçüncü kez kayyum atamaya kalktı. Ben haberi televizyonda gördüğüm anda yanımdaki arkadaşım dedi ki ‘Tüh, Ahmet Başkanı ziyaret edemeden Ahmet Başkanı görevden aldılar’. Ben de ona dedim ki ‘Hayır, Ahmet Başkanı gidip bugün ziyaret edeceğim. Mardin Büyükşehir Belediye başkanın kim olduğuna Recep Tayyip Erdoğan değil, Mardinliler karar verir.’ Ben 1974 doğumluyum.

Ahmet Başkan ben doğduğumda Cumhuriyet Halk Partisi’nden milletvekiliydi. Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul’da il başkanlığı yapıp Beyoğlu Belediye Başkanı olmak istediği dönemlerde Ahmet Başkan SHP’den iki dönem milletvekiliydi. 23’üncü, 24’üncü dönemde Ahmet Başkanın ikinci döneminde bir aradaydık. Bugün DEM Parti’nin geçmişte kapatılan siyasi partilerden Meclis’te görevliydi. 50 yıldır Mardinliler, Kürtler kendi iradelerini temsil etmek üzere her sandık önlerine konulduğunda Ahmet Türk’ü seçiyorlar. Bu iradeyle inatlaşılmaz.

Ey Recep Tayyip Erdoğan, ey Türkiye’nin iradesine müdahale eden kötü akıl, burada bu akla ‘devlet aklı’ diyorsanız bu ne devletin aklıdır, her kimin aklı olursa olsun bu akıl kötü bir akıldır. Milletin vicdanında bu akla yer yoktur. Memleketim Manisa’da neredeyse 100 yıla yakın bir süredir, Manisalılar kimi seçerlerse 80 yıldır yarışlar olduğundan beri o kişi belediye başkanı oluyor. Devlet Beyin Osmaniye’sinde Osmaniyeliler belediye başkanlarını seçebiliyorlar.

Tayyip Beyin Rize’sinde Rizelilerin dediği oluyor. Ama Ahmet Türk’ün Mardin’inde Mardinliler belediye başkanını seçiyorlar. Eğer Tayyip Beyin aday gösterdiğini seçseler görev yapacak, sizin istediğiniz seçilince kayyum atıyorlar. Peki bu mu eşit vatandaşlık? Ben diyorum ki Türkiye Cumhuriyetinde her Kürt kendini Manisalı, Osmaniyeli, Rizeliler kadar eşit hissedene kadar demokrasi mücadelesi vereceğiz. Bunun için illa da eşitlik, illa da kardeşlik, illa da barış demeye geldim.”

Efendim, biz ‘Kürt meselesi’ deyince yokuz, ‘Kürt meselesi yoktur’ diyeceğiz ama bir takım pazarlıklarla kendimiz için bir avantaj sağlayacağız. Bakın Ahmet Türk, 50 yıl önce ben doğmadan siyasette olan bu kişi siyasette Türkiye siyasetinde diyaloğu temsil eden, barışı temsil eden, kardeşliği temsil eden, çatışma yerine barışı savunan, hepimize bu konuda önderlik eden bir barış güvercinidir.

Bugün sen kayyum atama meselesinde nereye atarsan ata, Hakkari’de de yanlıştı, Esenyurt’ta da yanlış, Halfeti’de de yanlış, Batman’da da yanlış, burada da aynı yanlış. Ama be Allah’ın adamı ‘devlet aklı, devlet aklı’ diyorsun. Bütün Türkiye’ye kayyum atasan buna aklın öyle kesse, buna hakkın olsa ki hiçbirine yok, Ahmet Türk’e gelince duracaksın. Ahmet Türk kayyum atanacak biri değil. Mardin Devrim Başkanı seçmiş, görev vermiş. Sen bu iradeye karşı çıkarsan, bu Mardin’in tarihini, bu Mardin’in kardeşliğini, bu Mardin’in kutsallığını, bu Mardin’in kadim medeniyet anlayışını hiç anlayamamışsın demektir.

O yüzden hem bir yandan dönüp adına ‘sorun’ demediğin bir şeye çözüm arayacağına ikna edeceksin, hem ‘Türkiye’de siyasette barışı kim savunur?’ dendiğinde akla gelen ilk ismin, halkın neredeyse yüzde 60 iradesiyle verdiği kararına, desteğine rağmen orada kayyum siyaseti yapacaksın. Burada o dediği akıl da yok, burada vicdan da yok. Burada bir oyun var ama o oyundan ne bize hayır var, ne bu millete hayır var. Emin olsun kendisine de hayrı yok.”

Paylaşın

Cumhur İttifakı Kayyımlarla Neyi Amaçlıyor?

Esenyurt’un ardından Mardin, Batman ve Halfeti belediyelerine kayyım atamaları Cumhur İttifakı’nın niyetini sorgulatıyor. Kürt Çalışmaları Merkezi Koordinatörü Reha Ruhavioğlu, “Ortada bence iki ihtimal var” diyor ve ekliyor:

“Ya bir karar alınsın diye bu yolla baskı yapılıyor. Ya da istenen karar çıkmadığı için başka bir alternatife yöneliniyor. Ya Öcalan vermesini istedikleri kararı verdi ve örgüt buna uymuyor. Ya da Öcalan o kararı vermiyor ve süreç hızlansın diye yapıyorlar. Ama bunu tam olarak bilmemiz mümkün değil.”

Panorama TR Araştırma Direktörü Osman Sert ise “Bunun birçok sebebi var. Bir önceki süreçte ekonomik ve jeopolitik parametreler, Türkiye’nin içindeki süreçler, örgütün beklentileri ve öncelikleri, HDP’li seçmenin beklentileri hepsi birbiriyle örtüşüyordu. Bugün ise böyle bir durum hiç olmadı” diyor.

Cumhur İttifakı içinde Bahçeli’nin hamlelerinin bazı ön hazırlıklarının belki konuşulmuş olabileceğini ancak bu kadar net bir şekilde üzerinde mutabık kalınmadığının bugün ortaya çıktığını kaydeden Sert, Erdoğan’ın da Bahçeli’nin DEM Partililerin elini sıktığı bir ay öncesinden geçen haftaya kadar sessiz kalmasına işaret ediyor.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin iki hafta kadar önce PKK lideri Abdullah Öcalan’a yaptığı örgütü lağvetme ve TBMM’de konuşma çağrısı ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Bahçeli’nin çağrısını “tarihi bir fırsat penceresi” olarak nitelendirmesi sonrası gelen kayyum atamaları iktidarın ilişkin zihinlerde soru işaretleri yarattı.

Yeni çözüm süreci beklentisinin oluştuğu bir dönemde İstanbul’da CHP’li Esenyurt belediyesinin ardından DEM Partili Mardin, Halfeti ve Batman belediyelerine kayyum atanmasıCumhur İttifakı’nın son bir ayda Kürt sorununun çözümü ile ilgili verdiği mesajları karmaşıklaştırdı. CHP içinde ise “normalleşme süreci” nedeniyle eleştiri okları Genel Başkan Özgür Özel’i hedef almış durumda.

İçişleri Bakanlığı sabah erken saatlerde yaptığı açıklama ile DEM Partili belediye başkanlarının görevde olduğu Mardin, Batman ve Şanlıurfa’nın Halfeti ilçesinde belediyelere kayyum atandığını duyurdu. Esenyurt’ta 31 Mart yerel seçimlerinde kent uzlaşısı ile seçilen CHP’li Belediye Başkanı Ahmet Özer de geçen hafta tutuklanarak yerine kayyum atanmıştı.

HDP eski eş genel başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’la birlikte HDP’li vekillerin 2016’da gözaltına alınıp tutuklandığı operasyonun tarihi olan 4 Kasım’da gelen yeni kayyum dalgası Cumhur İttifakı’nın yol haritasının gerçekte ne olduğu ya da net bir strateji olup olmadığı gerek muhalefet gerekse siyaset kulislerinde sorgulanıyor.

DW Türkçe’den Gülsen Solaker’in haberine göre; Kürt Çalışmaları Merkezi Koordinatörü Reha Ruhavioğlu, son kayyum atamalarının da ardından bir aydan beri devam eden adı konmamış süreç için net bir hüküm vermenin şu an için mümkün olmadığını söyleyerek öngörüsünü şöyle açıklıyor:

“Ortada bence iki ihtimal var. Ya bir karar alınsın diye bu yolla baskı yapılıyor. Ya da istenen karar çıkmadığı için başka bir alternatife yöneliniyor. Ya Öcalan vermesini istedikleri kararı verdi ve örgüt buna uymuyor. Ya da Öcalan o kararı vermiyor ve süreç hızlansın diye yapıyorlar. Ama bunu tam olarak bilmemiz mümkün değil.”

Yerine kayyum atanan Ahmet Türk de sabah saatlerinde Halk TV’ye açıklamasında iktidar için “Yaptıkları görüşmelerde beklenen sonucu alamadıkları için yaptıklarını düşünüyorum. Bunlar zaman içinde açığa çıkacak” demişti.

Panorama TR Araştırma Direktörü Osman Sert ise 2013-2015 arasındaki çözüm sürecine benzer bir sürecin hiç başlamadığını belirterek “Bunun birçok sebebi var. Bir önceki süreçte ekonomik ve jeopolitik parametreler, Türkiye’nin içindeki süreçler, örgütün beklentileri ve öncelikleri, HDP’li seçmenin beklentileri hepsi birbiriyle örtüşüyordu. Bugün ise böyle bir durum hiç olmadı” diyor.

Cumhur İttifakı içinde Bahçeli’nin hamlelerinin bazı ön hazırlıklarının belki konuşulmuş olabileceğini ancak bu kadar net bir şekilde üzerinde mutabık kalınmadığının bugün ortaya çıktığını kaydeden Sert, Erdoğan’ın da Bahçeli’nin DEM Partililerin elini sıktığı bir ay öncesinden geçen haftaya kadar sessiz kalmasına işaret ediyor.

Erdoğan’ın Bahçeli’ye sahip çıkarak iktidar koalisyonunu çatırdatmadığını söyleyen Sert, “Şu an tekrar başladığımız yere geri döndük. Hatta başladığımız yerden daha geriye döndük. Dolayısıyla ben bu süreci iyi koordine edilmemiş bir iktidar hamlesinin olumsuz şekilde nihayetlenmesi gibi okuyorum” yorumu yapıyor.

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğluda sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda “İktidar kontrolü kaybetti. Tutarsız ve ciddiyetsiz, savrulmalar yaşıyor. Daha bir hafta önce Cumhurbaşkanı Yardımcısıyla aileleri barıştıran Ahmet Türk bu hafta terörist oldu” ifadelerini kullandı.

Ruhavioğlu, son sürecin “Türkiye’de siyasetçilerin barış arzu ettikleri için değil, çıkarları barışta olduğu için barış yapmaya çalıştıkları” gerçeğini gösterdiğini belirterek “Dolayısıyla çıkarlar karşılık bulmayacağı zaman barış yolundan hızlıca dönebiliyorlar” diyor.

Ruhavioğlu’na göre iktidarın masasında parça parça, farklı farklı işler var, bunlar birbiriyle çelişiyor ve bu nedenle zaman zaman “kendi ayağına sıkıyor.” Bu çerçevede Esenyurt’a kayyum atanmasının AKP’ye daha çok zarar vereceğini belirten Ruhavioğlu, kayyum olgusunun Türkiye’nin birinci partisi olan CHP’ye de uzanmasının bu kavrama yüklenen negatif anlamı güçlendireceğine dikkat çekiyor.

Öte yandan önce Esenyurt belediyesine ardından DEM Partili üç belediyeye yapılan kayyum atamaları iki partiyi birbirine daha yakınlaştırırken iktidarın bunu 14 Mayıs seçimleri öncesindeki gibi kullanması ihtimali de dile getiriliyor.

DEM Parti Eş Başkanı Tülay Hatimoğulları’nın Esenyurt’ta CHP kürsüsünden konuşması, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in bugün Mardin’e giderek Ahmet Türk’e destek çıkması gibi görüntülerin bir taraftan iktidarın doğu ve güneydoğuda kaybettiği seçmenlerden oy getirebileceği ama diğer taraftan Orta Anadolu gibi kesimlerde oy kaybına yol açabileceği yorumları yapılıyor.

Osman Sert, Erdoğan’ın arzu ettiği anayasa değişikliği için hâlâ DEM Parti ve CHP’ye ihtiyacı olduğunu hatırlatarak “Şimdi böyle bir ortamda bu nasıl yapılacak artık benim için çok büyük bir soru işareti oldu” diyor.

“İktidar CHP ve DEM Parti’yi aynı yere itti”

Son kayyumların ister istemez CHP ile DEM Parti’yi bir araya getireceğini söyleyen Sert, sözlerini şöyle sürdürüyor:

“Fakat iktidar açısından kötü olan daha önce CHP-DEM Parti ilişkisini şeytanlaştıracak done çok fazla bulunabilirdi. Fakat bu sefer CHP ve DEM Parti bu paranteze oturmak için kendileri bir şey yapmış değil. Bariz bir şekilde iktidar ikisini aynı yere itti. Bunu itilenler de biliyor, iten de biliyor, seyirciler de biliyor.”

Bu kapsamda bir sonraki cumhurbaşkanlığı seçimlerinin muhtemel adaylarından Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın Esenyurt’a gitmemesi, CHP yönetiminden daha farklı mesajlar vermesi de dikkat çekiyor.

Ruhavioğlu, iktidar için bu süreçle amaç eğer DEM Parti ile CHP’nin arasını açmak ise beklenen sonucu alamadığını, bu ilişkinin zayıflamayarak güçlendiğini belirterek “İmamoğlu’na gözdağı vermek gibi bir şey varsa, İmamoğlu’nun buna karşı aldığı tutumla adaylık ihtimalini 10 gün öncesine göre daha da güçlendirdiğini görüyoruz” diyor.

Bu arada pek çok ankete göre AKP’nin doğu ve güneydoğudaki kan kaybı sürüyor. Ruhavioğlu insanların genel bir siyasetten uzaklaşma hali olduğunu ve bunun da kararsız ile boykot kümesini büyüttüğünü söyleyerek “Seçimlere daha çok var. Bugünden kestirmek zor ama siyasete ilgi azaldı ve kararsız kümesine yönelme fazla. Tüm partiler oy kaybetti ama AKP bir tık daha fazla kaybetti” diyor.

DEM Parti, Mardin, Batman ve Halfeti belediyelerine kayyum atanmasının ardından haftalık Meclis grup toplantısını Salı günü Mardin’de yapma ve bir hafta boyunca TBMM Genel Kurul ve komisyon toplantılarına katılmama kararı aldı. CHP’nin de benzer bir karar alabileceği belirtiliyor.

İmamoğlu ise Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) başkanı sıfatıyla liderlerden randevu istedi.

Son kayyum atamaları CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in yaz aylarında iktidar ile başlattığı normalleşme sürecini parti içinde yeniden tartışmaya açtı. Süreç, parti yönetiminin sert bir dille eleştirilmesine neden oluyor.

CHP, Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atanmasının ardından Antalya kampını iptal ederek vekiller, parti yöneticileri ve bazı belediye başkanları ile İstanbul’da bir araya gelmişti. Milletvekilleri ve Parti Meclisi toplantılarında ana gündem normalleşme süreci olurken toplantıda söz alan 50’ye yakın milletvekilinden 30 kadarı normalleşme sürecine dair Özgür Özel’i eleştirdi.

Eleştirilerde kayyum atanması, Erdoğan’ın Özel ve İmamoğlu’na davalar açması sonrasında “normalleşmenin” artık gündemde kalamayacağı dile getirildi. Toplantıya katılan milletvekili ve partililerin çoğunluğu “normalleşme süreci artık bitmiştir” yorumunda bulunuyor.

Eski Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun “İktidarla müzakere edilmez, mücadele edilir” sözlerinin de hatırlatıldığı eleştirilerde söz alan milletvekilleri; Meclis’te Erdoğan gelince ayağa kalkılması, iktidarın uygulamalarına karşın sert eleştiri ile yanıt verilmemesini de gündeme taşıdı ve “normalleşme” öncesi CHP’nin birinci parti olduğunu bugün ise artık ikinci parti durumuna düştüğünü söyledi.

Özel’in ise bu eleştirilere karşılık “Bir taktik yaptık, samimi şekilde denedik. İktidar normalleşmedi, marjinalleşmeyi tercih etti” dediği öğrenildi. Özel’e göre CHP hala anketlerde birinci parti durumunda ve bir gerileme söz konusu değil.

Özgür Özel, normalleşme ile amacın seçmenle barışmak olduğuna da vurgu yaparken “Siyasiler eskiden birbirine selam bile vermiyordu, görüşmüyordu. Anormal olan durumu bitirdik” ifadelerini kullandı.

Toplantı sonrasında gazetecilere açıklama yapan Özel, “normalleşme” eleştirilerine de “Tayyip Bey bize kayyumu atayacak, biz de ‘normalleşeceğiz’, buna susacağız… Böyle bir şey yok. İşte o dediği yumuşamaydı, ‘yumuşak muhalefet.’ Biz orada yokuz. Hayatımda bir kere yumuşama demedim bu sürece dair. Normalini yapıyoruz. Ben ana muhalefet partisinin yapması gereken normalleri terk etmem, devam ederim” diye konuştu.

Paylaşın

AK Parti’den “Kayyım” Açıklaması: Devam Edecek

DEM Partili belediyelere kayyım atanmasına ilişkin açıklama yapan AK Partili Abdullah Güler, “Türkiye bir anayasal hukuk devleti. Dolayısıyla mevcut ilgili üç tane belediye başkanı yerine anayasamızın 127. maddesi kapsamı içerisinde geçici bir süreyle yerine bir görevlendirme yapıldı” dedi ve ekledi:

“Anayasamızın 127. maddesi kapsamı içerisinde geçici süreyle yerine bir görevlendirme yapıldı. Sizler ‘kayyum’ diyorsunuz ama hukuki tarifi böyle demiyor. Belediye başkanlıkları hiç kimsenin suç işleyeceği alanlar değil. Yasal düzlemde uygulamalar devam edecektir.”

Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) Grup Başkanvekili Abdullah Güler, Mardin, Batman ve Halfeti belediyelerine kayyum atanmasına ilişkin açıklama yaptı. Güler, hukuki süreçlerin devam ettiğini söylediği açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

“Hukuk devleti uygulamaları içerisinde bu türden takdir edilecektir. Belediye başkanlıkları hiç kimsenin suç işleyebileceği bir özgürlük alanı değildir.

İlgili belediye başkanlarının, Mardin başkanına 10 yıl, Batman belediye başkanı için 6 yıl üzeri, Halfeti belediye başkanı için 6 yıl ve üzeri ceza verilmiş. Bunlar istinaf sürecine tabii. Belediye kanunu içinde durumlar değerlendirilmiş ve İçişleri Bakanlığı geçici bir dönem için bu görevlendirme yapılmış.

Gerekli istinaf sürecinde burada kesinleşebilir veya beraat edebilir. Geçmiş dönemde de bu uygulamalar vardı. Belediye başkanlıkları kimsenin suç işleyeceği özgürlük alanı değil. Soruşturmaya tabii durum ise gerekli uygulama yapılacaktır. Sizler ‘kayyum’ diyorsunuz ama hukuki tarife böyle demiyor.

Türkiye bir anayasal hukuk devleti. Dolayısıyla mevcut ilgili üç tane belediye başkanı yerine anayasamızın 127. maddesi kapsamı içerisinde geçici bir süreyle yerine bir görevlendirme yapıldı. Anayasamızın 127. maddesi kapsamı içerisinde geçici süreyle yerine bir görevlendirme yapıldı.

Sizler ‘kayyum’ diyorsunuz ama hukuki tarifi böyle demiyor. Belediye başkanlıkları hiç kimsenin suç işleyeceği alanlar değil. Yasal düzlemde uygulamalar devam edecektir.”

Ne olmuştu?

Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk, Batman Belediye Başkanı Gülistan Sönük ve Halfeti Belediye Başkanı Mehmet Karayılan görevden alındı. Açıklamada belediye başkanlarının “geçici bir tedbir olarak” İçişleri Bakanlığı’nca görevden uzaklaştırıldığı belirtildi.

Mardin Valisi Tuncay Akkoyun Mardin Büyükşehir Belediyesi’ne, Batman Valisi Ekrem Canalp Batman Belediyesi’ne, Halfeti Kaymakamı Hakan Başoğlu Halfeti Belediyesi’ne kayyım olarak atandı.

Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk’ün görevden alınmasına, Kobani davasında 10 yıl hapis cezası alması ve hakkında devam eden dava ve soruşturmalar gerekçe gösterildi.

Batman Belediye Başkanı Gülistan Sönük’ün ve Şanlıurfa Halfeti Belediye Başkanı Mehmet Karayılan’ın görevden uzaklaştırılması konusunda da “silahlı terör örgütüne üye olma” suçundan aldıkları 6 yıl hapis cezaları ve haklarında “silahlı terör örgütüne üye olma suçundan” yürütülen soruşturma gerekçe gösterildi.

Türk, Sönük ve Karayılan’ın görevden alınmasıyla birlikte 31 Mart yerel seçimlerinden bu yana yerine kayyım atanan belediye sayısı beşe çıktı. DEM Parti Hakkari Belediye Başkanı Mehmet Sıddık Akış 3 Haziran’da görevden alınmış, yerine Hakkari Valisi Ali Çelik atanmıştı.

CHP’li Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer de 30 Ekim’de görevden alındı. Özer’in yerine İstanbul Vali Yardımcısı Can Aksoy atandı. Akış ve Özer, “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçlamasıyla tutuklandı.

Paylaşın