DEM Parti: Müzakereye De Mücadeleye De Hazırız

Partisinin Batman’da düzenlediği “Demokrasi ve Özgürlük” mitinginde konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, “Kürt halkı müzakere ve diyalog sürecinin demokratik zeminde gelişmesini istiyor. Sizler devlet aklı ve iktidar olarak buna hazır mısınız? Bu sorunun yanıtını bekliyoruz. Bizler müzakereye de mücadeleye de hazırız” dedi.

Haber Merkezi / İçişleri Bakanlığı’nca, haklarındaki terör soruşturmaları gerekçesiyle 4 Kasım’da Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partili (DEM Parti) Mardin Büyükşehir Belediyesi Ahmet Türk, Batman Belediyesi Eş Başkanı Gülistan Sönük ve Şanlıurfa’nın Halfeti Belediyesi Eş Başkanı Mehmet Karayılan’ın görevden alınarak, yerlerine kayyum atanmasına tepki amacıyla Batman’da ‘Demokrasi ve Özgürlük’ mitingi düzenlendi.

DEM Parti ve çeşitli sivil toplum kuruluşları tarafından Batman kent merkezinde Dört Yol Kavşağı’nda düzenlenen mitinge, DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Demokratik Bölgeler Partisi Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Ayşe Serra Bucak Küçük, yerlerine kayyum atanan belediye başkanları, DEM Parti milletvekilleri, bölgedeki il ve ilçe belediye başkanları ve çok sayıda yurttaş katıldı.

Müzik etkinliğiyle başlayan mitingde konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, şunları söyledi:

Değerli Batman halkı, değerli halklarımız hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Hoş geldiniz, baş göz üstüne geldiniz. Bir selamımız Edip Solmaz’a. 79’da o dönemin gerilimine rağmen burada siz Batman halkının iradesini yansıtan ve seçimle gelen Edip Solmaz’ı burada saygıyla anıyorum. Şu bilinsin ki o dönem Edip Solmaz’a kurşun yağdıranlar şimdi belediyelerimize kayyım atayan zihniyetin ta kendisidir.

O dönemde o kurşunları yağdıranlar daha sonra asker postallarıyla sokaklara inerek, darbe yapanlarla şimdi belediyelerimize kayyım atayanlar aynıdır, darbecidir. Hakkari’de, Esenyurt’ta, Batman’da, Mardin’de ve Halfeti’de. Halkın iradesine katlanamayanlar, seçim kaybedenler, seçimle belediye yönetimine gelemeyenler, halkın istemediği o saraylı iktidarlar kayyım atayarak bizlerin iradesini yok saymaya çalışıyorlar. Batman burada, halk burada, irade burada. Duy sen Ankara duy!

Bunlar kayyım atayarak başta Kürt halkı olmak üzere Türkiye’deki yurttaşların seçme ve seçilme hakkını elinden aldılar. Seçimleri ortadan kaldırmak istiyorlar. Bu yönetimlerin adı demokrasi olamaz. Bu yönetimin adı olsa olsa faşizm olur. Bizler faşizme karşı omuz omuza mücadele etmeye devam edeceğiz. Batman’ın kayyımı twit atıyor ve diyor ki Türkler ve Kürtler aynı kaderi paylaşıyor, aynı umutları yaşıyor. Yalanın daniskası! Batman halkı burada, Batman halkının umudu, kardeşlik anlayışı senin temsiliyetinde zuhur edemez.

Sen kayyımsın, sen hırsızsın, sen polis kalkanlarıyla belediyeye zorla yerleştin. Halk her seferinde belediyelerimize kayyım atandığı halde oyunu katlayarak, belediye sayısını artırarak bugüne kadar geldi. Bu da siz değerli Kürt halkının ve diğer halkların ortak mücadelesiyle gerçekleşti. Son seçimlerde kayyıma ve kayyım seçmenlere rağmen belediyelerimizi ve oylarımızı artırarak kazandık. Bu sizlerin başarısıdır değerli halkımız, size sonsuz teşekkürler. Bu mücadeleyi büyüttüğünüz için sonsuz teşekkürler.

Bugünlerde Kürt sorunu onların akıllarına yeni geldi bir kez daha. Acaba Kürt sorununda çözüm olur mu diye bir soru atıldı ortaya. Şu an bütün Türkiye bu soruyu konuşuyor ve tartışıyor. Bir tokalaşma ile başlayan ve tam olarak ne istediklerini bilmediğimiz çeşitli gelişmeler var. Biz DEM Parti olarak, Kürt halkı olarak, Türkiye halkları olarak elbette onurlu barışın yanındayız. Bizler 40 yılı aşkındır mücadelemizi barış için veriyoruz. Bizler bu ülkeye adalet ve demokrasi gelsin diye, halklar arasında gerçekten bir kardeşlik ve eşitlik olsun diye mücadele ettik.

Onlar ne yaptılar, her seferinde Kürdün başını ezmeye kalktılar. Kürt halkıyla dayanışan Türkiye’deki devrimcilerin başını ezmeye kalkıştılar. Ama başaramadılar. Başaramadıklarını bu alanda, bu meydanda siz değerli halkımız onlara gösterdiniz. Buradan Ankara’ya sesleniyoruz. Bizler onurlu bir barışa, demokratik zeminde bir çözüme hazır olduğumuzu her fırsatta, her yerde ifade ettik.

Bunun için de dedik ki şayet bu konuda oyun oynamıyorsanız, bu konuda insanların umutlarıyla alay etmiyorsanız, ciddiyseniz, bir devlet ciddiyeti ile davranacaksanız öncelikle İmralı kapılarını açın, Sayın Öcalan dışarı çıksın, mesajını bütün Ortadoğu’ya versin. iktidarın küçük ortağının kamuoyuna verdiği mesajlarda eğer ciddiyse öncelikle bakanlıklarını devreye koysun ve İmralı kapıları sonuna kadar açılsın, Sayın Öcalan çıksın, Kürt halkına ve tüm Ortadoğu halklarına barışla ilgili mesajlarını versin diyoruz.

“Böyle kardeşlik olmaz”

Erdoğan konuşmuyor. Oysa iktidar makamı olan onlardır. Küçük ortağın açıklamasına Erdoğan’ın nasıl yaklaştığını bilmiyoruz, akıllarında bir çözüm var mı konusunda mesajını vermiş değildir. Konuşmuş değildir. Bugün küçük ortağın genel başkanı icra makamında değildir. İcra makamında olan AKP iktidarı ve Cumhurbaşkanının kendisidir. Bu konuda çözüm önerileri varsa çıkıp konuşacaklar, bir program açıklayacak. Kendisi bugüne kadar ağzını açmadı. Kim konuşuyor onun yerine? Danışmanları konuşuyor, sözcüleri konuşuyor.

Diyorlar ki kayyım terörle mücadeleymiş, hadi ordan! Asıl terörü siz yapıyorsunuz. Gülistan Sönük Batman halkının yüzde 65 gibi Türkiye’deki en yüksek oy oranı ile seçilmiş ama siz kalkmış kayyım atıyorsunuz buna da terörle mücadele diyorsunuz ve sonra da Kürtler kardeşimizdir diyorsunuz. Böyle kardeşlik olmaz, böyle kardeşlik olamaz, böyle bir haksızlığı hiçbir kardeş asla kabul etmez. Biz Kürtlerle kardeşiz diyorlar ama kırmızı çizgiler sayıyorlar.

Bu kırmızı çizginin içinde Kürt yok, farklı halklar ve inançlar yok. Bu kırmızı çizginin içinde yüzyılık inkar ve imha, tekçilik anlayışı var. Diyorlar ki “bizler kardeşiz ama senin adın olmasın, Kürtlüğün olmasın, Kürtçe konuşma, anadilinde eğitim talep etme. O zaman gel kardeş olalım”. Böyle kardeşlik olur mu, Batman halkı size soruyorum. Bu yanıtı bizler değil alanlardan değerli halkımız veriyor. Bunu saray duysun, Ankara duysun, iktidarın ortakları duysun.

Yine aynı sözcüler diyorlar ki “DEM Parti barış sürecini elinin tersiyle itiyor”. Küliyen yalan! Elimize her mikrofonu aldığımızda partimiz adına kim konuşursa konuşsun onurlu bir barış için hazırız dedik. Demokratik zeminde bir çözüme hep birlikte hazırız dedik. İktidar şuna karar vermeli, devlet şuna karar vermeli; uzatılan el tunç eli mi barış eli mi? Uzatılan el barış eliyse bizler o eli tutmaya hazırız. Ama uzatılan el tunç eliyse biz o ele karşı halklarımızla beraber bugüne kadar olduğu gibi onurlu bir mücadeleyi vermeye hazırız. Uzatılan el tunç eliyse, tunç yasalarını devreye koyacaklarsa bilsinler ki onlara karşı en güçlü mücadeleyi bizler yürüteceğiz.

Bugün bir yandan Kürtler kardeşimizdir diyenler iki yasa hazırlıyor. Daha doğrusu iki gündemli yasa hazırlıyorlar. Birisi milletvekili seçimleri diğeri belediye seçimleriyle ilgili. Diyorlar ki bu yaklaşımı biz 1980 darbesinde gördük. Ne yapmak istiyorlar? Bir gözaltınız varsa, herhangi bir cezanız olmamasına rağmen baştan yasaklı kılmak istiyorlar. İşte bu elin adı tunç elidir, bu barış eli olmaz, olamaz.

Buradan Batman’dan değerli halklarımızla beraber devlet aklı ve iktidara bir kez daha çağrı yapıyoruz. Onurlu barış istiyoruz. Kürt halkı anadilinde eğitim hakkını istiyor. Kürt halkı müzakere ve diyalog sürecinin demokratik zeminde gelişmesini istiyor. Sizler devlet aklı ve iktidar olarak buna hazır mısınız? Başta Batman halkı olmak üzere Kürdistan halkları, Türkiye halkları hep beraber bu sorununun yanıtını bekliyor.

Değerli arkadaşlar şu bilinmeli ki; bizler her fırsatta mesajımızı verdik, bizler müzakereye de mücadeleye de hazırız. Şu bilinsin ki bugün Kürt sorunu barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmediği için Türkiye halklarının ekmeği küçülmüştür. İHA ve SİHA’lara yaptıkları yatırımlarla Türkiye’deki emekçiler, işçiler, Türkler, Kürtler, Araplar, Lazlar, Çerkesler, Ermeniler yani bu ülkede yaşayan 72 milletten insan aç. Daha geçtiğimiz günlerde 5 çocuk yanarak yaşamını yitirdi. Bunun sorumlusu bu iktidardır.

Ama onlar savaşa, İHA’ya, SİHA’ya, özel harp politikalarına para ayırdıkları için, Kürtleri kardeş olarak görmedikleri için, Rojava’daki Kürt kardeşlerimize sınırötesi operasyonu mubah gördükleri için Türkiye halkları mutsuz, aç ve demokratik olmayan bir ortamda yaşıyor. Direnişin merkezinde kayyımlara karşı büyük bir direniş verilen, gece gündüz demeden kayyıma karşı direnen Batman’dan bütün Türkiye halklarına seslenmek istiyorum. Buraya atadıkları kayyımların benzerini Esenyurt’a da atayarak bunun Kürdistan’la sınırlı kalmayacağını gösterdiler.

“Şayet benden değilsen hangi siyasi partiye oy vermiş olursan ol ben senin iradeni tanımıyorum” diyorlar. Bugün Ahmet Özer hapishaneye konuldu. Ahmet Özer belediye başkanı olmadan önce Erdoğan imzalı teşekkür mektubu gönderilmiş kendisine. Çünkü kendisi Kürt sorunuyla hemhal olmuş, çözüm önerileri sunmuş bir akademisyen. Ama o akademisyen, o Kürt bilim insanı başka siyasi partide siyaset yaptığı için onu hapishaneye koydular ve yerine kayyım atadılar. O nedenle Türkiye’deki bütün halklara sesleniyoruz, Kürt halkını yalnız bırakmayın.

Bizler Kürt halkını yalnız bıraktık diye bugün Esenyurt’ta kayyım atandı. Birbirimizi yalnız bırakırsak Türkiye’deki halklar olarak, demokrasi güçleri olarak yan yana durmazsak her şeye kayyım atarlar ve bizim yaşayacağımız bir ülke, bir toprak bırakmazlar geriye. Direniş kenti Batman’dan bütün herkese sesleniyoruz. Gelin dayanışmayı büyütelim, gelin haksızlıklara karşı çıkalım. Gelin Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmesine hep birlikte öncülük edelim. Gelin Türkiye halkları için, demokratik cumhuriyet için barış diyelim.

Bu iktidar en fazla zulmü kadınlara uyguluyor. Kadınların siyasette var olmasına, kamusal alana çıkmasına tahammülleri yok. Bizler bunun deneyimlerini, hizbulkontranın bu konudaki etkilerini bizzat Batman’da bu seçim sürecinde deneyimledik. Buna rağmen Batman halkı büyük bir onurla partisini sahiplendi ve partimizin adayını seçti.

Buraya kayyım atanması başta olmak üzere bu anti-demokratik uygulamalar biz kadınların her yerde temsil edilmesine karşı yapılan bir duruştur aynı zamanda. Bizlerin mor çizgisi olan eş başkanlık ve eşit temsiliyet çizgisini bunlar kabul etmediler. Bunlar kadınların siyasette aktif rol oynamasını kabul etmiyorlar. “Elinin hamuruyla siyasette ne işin var, hadi evine git” diyorlar. Oysa biz kadınlar Kadın Yaşam Özgürlük, Jin Jiyan Azadî diyenleriz.

“Kürt sorununu barışçıl ve demokratik yöntemlerle hep birlikte çözelim”

Sizler seçim sürecinde her şeye rağmen, burada yaşanan bütün provokasyonlara rağmen dayanışma içinde oldunuz partimizi yücelttiniz. Kayyım atamalarından sonra da gece gündüz demeden siz değerli halklarımız sahip çıktınız partinize. Bundan dolayı partimiz adına hepinize sonsuz teşekkürlerimizi sunuyorum. Şu bilinsin ki Türkiye başta olmak üzere Ortadoğu’ya barışın gelmesi için bizler gece gündüz demeden emek vermeye devam edeceğiz.

Kızıl denizde, bütün dünyanın savaş gemilerinin demirlediği bir yerde, ortada bu kadar sert bir sürecin yaşandığı bir dönemde, üçüncü dünya savaşından bahsedildiği bir dönemde Kürt sorununun barışçıl ve demokratik çözümü hayatidir. Biz buradan birkez daha çağrımızı yineliyoruz. Gelin Türkiye’de Kürt sorununu barışçıl ve demokratik yöntemlerle hep birlikte çözelim.

Kürt sorununu çözmüş bir Türkiye, Ortadoğu barışına daha güçlü bir şekilde öncülük edebilir. Buna yürekten inanıyoruz. İşte bu nedenle bir kez daha değerli gençlerle, sevgili kadınlarla hep beraber diyoruz ki İmralı kapıları açılsın, Sayın Öcalan dışarı çıksın. Yapacağı çağrıların sadece Türkiye halklarına değil, tüm Ortadoğu halklarına sunacağı katkıları bilerek bunları söylüyoruz. Hepinizi sevgiyle selamlıyorum, sağolun, var olun.”

Paylaşın

IŞİD’in Ezidi Soykırımının Üzerinden 10 Yıl Geçti: Binlerce Ezidi Hala Kayıp

IŞİD’in (Irak Şam İslam Devleti) Ezidi halkına yönelik gerçekleştirdiği katliamın üzerinden 10 yıl geçmesine rağmen, binlerle ifade edilen Ezidi kadın ve çocuk hala kayıp.

Halk Bilim Kütüphanesi dergisi PLOS Medicine’in 2017 tarihli verilerine göre, IŞİD, birkaç gün içinde yaklaşık 10 bin Ezidiyi öldürdü; ya vurdu, başlarını kesti, diri diri yaktı ya da kaçırdı.

Irak Ezidileri Kurtarma Ofisi Başkanı Hüseyin Kaidi, şimdiye kadar 3583 Ezidi’nin, kadın, erkek ve çocuk olarak kurtarıldığını, ancak hâlâ Suriye’deki Hol Kampı’nda başka esirlerin bulunduğuna dair bilgiler olduğunu belirtti.

Kaidi’nin açıklamalarına göre, Ekim 2014’te kurulan ofis, şu ana kadar IŞİD tarafından kaçırılan toplam 6417 Ezidi’nin kaydını tutuyor. Ağustos 2014’te IŞİD, çoğunluğu Ezidilerin yaşadığı Sincar bölgesine geniş çaplı bir saldırı düzenlemiş ve soykırım niteliğinde suçlar işlemişti.

Kasım 2015’te Kürt Peşmerge güçleri, ABD öncülüğündeki uluslararası koalisyonun desteğiyle IŞİD’ı Sincar’dan çıkardı. Ağustos 2017’de ise Irak hükümeti, Musul’un da içinde olduğu Ninova bölgesinden IŞİD’ı temizlediğini ve aynı yılın sonunda örgüte karşı zafer ilan ettiğini duyurdu.

Irak, IŞİD’ın kontrolündeki dönemle hesaplaşmaya çalışırken, Ezidi mültecilerin barındığı kampları kapatma ve suçlulara yönelik idam cezalarını uygulama yönünde adımlar atıyor. Ancak Sincar bölgesine geri dönüşler güvenlik sorunları nedeniyle hâlâ sınırlı.

Irak yetkilileri, Sincar ve Baaj bölgelerinde 93 toplu mezar tespit ettiğini, ancak bunların 32’sinin henüz açılmadığını duyurdu. Bugüne kadar çıkarılan yaklaşık 700 ceset arasından yalnızca 243’ünün kimliği belirlenip ailelerine teslim edildi.

Birleşmiş Milletler, IŞİD’ın geride 200’den fazla toplu mezar bıraktığını ve bu mezarlarda yaklaşık 12 bin ceset olabileceğini tahmin ediyor. Ezidiler için adalet ve yeniden inşa süreci, Irak’ın terör sonrası yeniden yapılanmasında hâlâ çözüm bekleyen en büyük insani sorunlardan biri olarak öne çıkıyor.

(Kaynak: Karar Gazetesi)

Paylaşın

Gültekin Uysal, Yeniden Demokrat Parti Başkanı Seçildi

Gültekin Uysal, Demokrat Parti’nin (DP) 15. Olağan Kongresi’nde, bin 208 delegeden oy kullanan 778 delegeden 765’inin oyunu alarak yeniden genel başkanlığa seçildi. 13 oy geçersiz sayıldı.

Demokrat Parti’nin 15’inci Olağan Kongresi, “Söz yeniden milletin” sloganıyla yapıldı. İstanbul Milletvekili Cemal Enginyurt ve İzmir Milletvekili Salih Uzun’un birkaç gün önce katılmayacaklarını açıkladığı kongrede, aday gerginliği yaşandı.

Divan Başkanı, Genel Başkan adaylığı için İlay Aksoy adına toplanan imzalardan bazılarının imza atan delegelerce geri çekildiğini, bazı imzaların ise geçersiz sayıldığını açıkladı. Bunun üzerine gerginlik çıktı.

Aksoy, Bugün bu partide darbe yapıldı, sizin AK Parti’den hiçbir farkınız yok” diyerek tepki gösterdi. Daha sonra sosyal medya hesabından açıklamada bulunan Aksoy, “Herkes duysun ve bilsin!!! Bugün Demokrat Parti kongresinde AÇIK AÇIK DARBE YAPILDI. DELEGELERİN İRADELERİNE İPOTEK KOYULDU. Kendilerine “demokrat” diyenler demokrasiden zerre miskal nasip almamışlar.” ifadelerini kullandı.

Yaşanan tartışmanın ardından yapılan seçimde, 1208 delegeden 778 delege oy kullandı. 765 oy alan Gültekin Uysal, yeniden genel başkanlığa seçildi. 13 delegenin oyu ise geçersiz sayıldı.

Seçilmesinin ardından teşekkür konuşması yapan Uysal, “Güzel bir günü hep birlikte yaşadık. İrademizi perçinledik, gönül birlikteliğimizi perçinledik, akıl birlikteliğimizi perçinledik. Bu büyük ülkenin yeniden tarihini değiştirmek, yeni bir tarih yazmak adına bir irade koydunuz. Hepinize müteşekkirim. ‘Söz yeniden milletin’ diye çıktığımız bu süreçte millet adına söz söyleyeceğiz” diye konuştu.

Paylaşın

“Gündüz Kuşağı Programları” RTÜK’ün Hedefinde: Gerekirse Toptan Yok Ederiz

Gündüz kuşağı programlarıyla ilgili 2021 yılından bu yana 26 bin 998 şikayet aldıklarını bildiren RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin,  “Ortadan kaldırma yönüne gitmemiz gerekiyor” dedi.

Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Başkanı Ebubekir Şahin, televizyon kanallarında gündüz kuşağında yayınlanan programlar üzerine açıklama yaparak, “Ortadan kaldırma yönüne gitmemiz gerekiyor,” ifadesini kullandı.

Türkiye Gazetesi’nde yer alan habere göre, Şahin, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) yaptığı konuşmada sıklıkla tartışmalara konu olan programlarla ilgili 2021’den bu yana 26.998 şikayet aldıklarını bildirdi.

RTÜK Başkanı, “Bu, bizim toplam şikayet oranımızın yüzde 13,4’ü,” dedi. “Gündüz kuşağı programını ‘muhalif’ veya ‘muhalif olmayan’ bütün kanallar yapıyor. Gündüz kuşağı programları en çok reyting alan programlar, en çok para getiren programlar, en çok izlenen programlar, en çok da şikayet edilen programlar.”

Kanal yöneticileriyle toplantılar yaptıklarını vurgulayan Şahin, yöneticilerin uyarıları dikkate aldığını, ancak daha sonra reytinglerin düşmesi nedeniyle yeniden aynı tutumu benimsediklerini ifade etti.

“Bu demek değildir ki izlenilmek için her şeyi yapalım. Biz ilke kararlarını yayınladık. Bu ilke kararlarına güveniyoruz. Bu saatten sonra yapılacak olan bu tür ihlaller olayı farklı bir tarafa götürür,” diyen Şahin, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bundan sonraki süreç artık son noktadır. ‘Değişen bir şey olmuyor’ denirse, nihayetinde bir kanuni düzenlemeyle birlikte bunun tamamen kalkacağını arkadaşlarımız da biliyorlar ve bunun bilincindeler.”

RTÜK Başkanı, “İlke kararları hem sert tedbirler içerir hem de uygulanmaması mümkün olmayan kararlardır. En son eğer ki çaresiz kalır isek bunu kaldırma yönüne veyahut da bunu toptan yok etme, ortadan kaldırma yönüne gitmemiz gerekiyor diye düşünüyorum,” diye ekledi.

Paylaşın

Cumhur İttifakı’nda Çatlak İddiası: AK Parti’den Yalanlama

Cumhur İttifakı’nda çatlak olduğu iddialarına ilişkin konuşan AK Parti Sözcü Ömer Çelik, “Cumhur İttifakı oluşturan ilkelere sadakatle, hedeflere doğru kararlı şekilde yürüyerek Türkiye Yüzyılı hedeflerine yürüyecek şekilde çalışmalarını yürütüyor” dedi ve ekledi:

“O sebeple Cumhur İttifakı sadece genel düzeyde sadece üst kurumsal düzeyde işleyen bir ittifak değil; sosyolojik olarak ilçe, belde, köylerde bu iradesini vatandaşımızı buluşturmuş bir ittifaktır. Önümüzdeki günlerde Cumhur İttifakı’nın daha da güçlenerek yola devam edeceği kararlılığımız kesin.”

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında toplanan AK Parti Merkez Yürütme Kurulu (MYK) sona erdi. AK Parti Sözcü Ömer Çelik, MYK sonrası açıklamalarda bulundu. Çelik’in açıklamalarından satır başları şöyle:

“Geçtiğimiz haftalarda muhalefet tarafından yoğun şekilde Cumhur İttifakı içerisinde çatlaklar, ayrılıklar vs. üzerine çok sayıda açıklama yapıldı. Bunlar bizim gündemimizi teşkil etmiyor. Bizim siyasi ajandamızda böyle bir gündemin yeri yok. Esas olarak muhalefet partisi içinde hiziplerin çatışmasını yoğun bir şekilde görüyoruz. Cumhur İttifakı oluşturan ilkelere sadakatle, hedeflere doğru kararlı şekilde yürüyerek Türkiye Yüzyılı hedeflerine yürüyecek şekilde çalışmalarını yürütüyor.

O sebeple Cumhur İttifakı sadece genel düzeyde sadece üst kurumsal düzeyde işleyen bir ittifak değil; sosyolojik olarak ilçe, belde, köylerde bu iradesini vatandaşımızı buluşturmuş bir ittifaktır. Önümüzdeki günlerde Cumhur İttifakı’nın daha da güçlenerek yola devam edeceği kararlılığımız kesin.

CHP Genel Başkanı sayın Özel yerel seçimlerden sonra yaptığı hatayı ısrarla sürdürmeye çalışıyor. Kendisini bu konuda uyarmıştık. Şöyle bir cümle kullanıyorlardı, merkezi iktidar, yerel iktidar. Türkiye’de çift iktidar var, Türkiye’deki kamu düzeni iki parçaya ayrılmış ya da kamu düzeni paralel oluşumlarla yönetiliyor gibisinden yaklaşım sergiliyordu.

Genel seçim iktidarı belirliyor, yerel seçim de belediye hizmetlerini belirliyor. Hepimizin sicil amiri vatandaşımızdır. Bizim ortaya koyduğumuz argümanların geçerliliği vatandaşımızın yetki ve yasalar çerçevesinde söz konusudur. Türkiye’de yasaya tabi olmayan, kamu düzeninin, kamu idaresinin parçası bir mekanizma düşünülemez.

Bu denetimler konusunda eleştiriler getirilip, hatta maalesef burada namussuzca bir siyasi talimat diyor sayın Özel. Hiç yakışık almayan sözdür. Bu siyasi namus meselesini önceki genel başkanları da çok sık kullanırdı. Biz de bunu çok sık kullanılmaması gerektiğini ve birtakım sonuçlar doğuracağını söylemiştik. Yine namus kelimesi kullanarak bütün belediyelere kefil olduğunu ifade etmesi gibi.

Bu kelimeler değerli kelimeler, gündelik polemikler içerisinde bir siyasi alfabe yetersizliği, siyasi gramer bilgisizliği ile alalade kullanmamak lazım. Siyasi namus kavramı yüksek nitelikli kavramlardır. Burada sürekli siyasi talimattan bahsediliyor. Denetleme mekanızmaları niye çalıştırıldı diye noktaya getiriliyor. İstediğiniz şeyi denetleyin diyorlar ve denetlemenin niteliğini düşürmek için suçlama getiriyorlar. Bu kelimeleri kendilerine aynen iade ediyoruz.

İkinci nokta şu anda görebildiğimiz kadarıyla 3-4 parça halinde CHP yönetiliyor. 6’lı masanın parti içinde içselleştirilmiş gibi bir hal var. CHP’nin görüşünü anlamak için minimum 4 yere bakmanız gerekiyor. Maalesef CHP yönetimi siyasi cari açığı kapatmak için AK Parti’ye ve Cumhur İttifakı’na karşı hakaretamiz duruma giriyorlar, hakimleri, savcıları, müfettişleri tehdit ediyorlar.

Belediye başkanlarından bile ‘denetime açığız’ gibi sözler gelirken bunu CHP Genel Başkanın başka bir siyasi kavganın parçası haline getirmesi siyasi yetersizliktir. Siyaset üretimindeki cari açık, siyaset üslupsuzluğu ile kapatılamaz. Biz bu hakaretlerin hepsine cevap verecek imkana, kabiliyetine sahibiz. Buradan siyasi kavga çıkarmak istiyorlarsa, hukuk içerisinde temiz bir dille ve vatandaşımızın hukukunu savunmak için her türlü mücadeleye gireriz.

Siz genel iktidarsınız biz yerel iktidarız, bizi denetleyemezsiniz diye bir şey yok. Türkiye’de bir tane yasal düzen var. Kendi kendilerine böyle bir psikolojinin içine soktukları için siyaseten son derece sakıncalı, siyasi bilinçsizlikle malül savunmanın içine giriyorlar. Denetim için AK Parti, Cumhur İttifakı belediyeleri ve onlar için de geçerlidir.

Kendisi iktidar olmadığı halde muhalefet partisinin lideri olduğu halde hergün talimat veriyorum diye onlarca cümle kuruyor. Hepimizin sicil amiri vatandaştır. Gündem olan herşey denetlenir, vatandaşın önüne konulur. Yasaların ne yapacağı net bir şekilde açıktır. Vatandaşa dönük hizmetin kendisini tartışmıyoruz. Hangi partiye ait olursa olsun yolsuzluk, israf söz konusu ise bunlarla ilgili meseleleri tartışıyoruz.

SGK’ya borçlar katlanarak artıyor. Bunu ödememe gibisinden bir tutum siyaset değil. Böyle bir hak kamu düzenimizde yok. Nihayetinde bunun ödenmesi de SGK’dan faydalanan vatandaşlarımızın hakkı. SGK’nın da hizmet yaptığı vatandaşlarımız var. Bunlar son derece basit, temel ilkeler.

Kamu düzeninin işlemesinden kimsenin rahatsız olmaması gerekir. Siyasi mücadeleyi yaparız, siyasi idrak ve bilinç problemi net şekilde gösteren çirkinliğe karşı bu mücadeleyi vermesini çok iyi bilen bir siyasi kadroyuz. Burada durduğumuz yer herşeyin açıklıkla ortaya çıkmasıdır. Belediyenin ürettiği hizmet de SGK’nın yaptığı hizmet de vatandaşın hakkıdır. Kamu düzeni işleyecek herkes de buna saygı duyacaktır.

“Trump tanımadığımız birisi değil”

ABD’de net bir tablo ortaya çıktı. Senato, kongre, seçim sonuçları, alınan oy, delege bütün bunlarda net bir şekilde Trump’ın, Cumhuriyetçilerin zaferi söz konusu oldu. Yakından takip ediyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın kabinede bir talimat söz konusudur. Bütün kabine üyelerimiz kendi alanlarıyla ilgili olarak Trump yönetiminin işbaşına başlamasıyla birlikte Türkiye’nin hangi dosya alanında ne şekilde ilerleyeceğini çıkaracaklardır.

Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatı böyledir. Biz hangi yönetim gelirse onunla çalışmaya dönük olarak eylem planlarımız, simülasyonlarımız hazır demiştik. Sayın Cumhurbaşkanımızın yol haritasıyla da güvenlikten dış ticarete, askeri konulardan dış politikalara konuları, Rusya-Ukrayna savaşı Gazze’ye kadar ilgili bakanlıklar yol haritalarını hazırlıyorlar.

Bahsettiğiniz atamalarla ilgili olarak bazı şahısların Türkiye’nin dış politikaları, sayın Cumhurbaşkanımızla ilgili birtakım olumsuz beyanlarının olduğunu biliyoruz. Birtakım analizler çerçevesinde bahsettiğim temel alanlarda olumsuz tutum izleyeceği ifade ediiyor. Tabii ki bunları dikkatle izliyoruz. Şöyle bir tecrübemiz de var. Bu tip seçimlerden sonra ortaya çıkacak kabineleri, tek tek kişilerin sözleri üzerinden değerlendirmek her zaman doğru olmayabiliyor.

Doğru olduğu zamanlar var doğru olmadığı zamanlar var. Karşınızdaki kabine bütünlüklü olarak çalışıyor. Geçmiş hayatında olumlu sözler söyleyip de göreve gelince olumsuz yollar alabildiğimiz kimseler de oldu. Atacak adımlarını görmemiz lazım. Örneğin savaşın bitirilmesinden bahsediliyordu.

Umarımız ki burada hakkaniyetli bir tutum sergilenerek bu meselelerin çözümü konusunda adım atılır. Başkan Trump tanımadığımız birisi değil. Cumhurbaşkanımızın geçmişteki dönemde pek çok safhada hukuku oldu. Yeni dönemde hangi noktalardaki tıkanıkların nasıl giderileceği konusunda eylem planımız hazırdır.

Terör örgütlerinin hareketlilikleri ya da birtakım odaklar tarafından hareketli haline getirmelerine dair birtakım gelişmeleri yakından takip ettiğimizi söyleyebilirim. Yıllar evvel bir karar harekatına karar veriliyor, planlaması yapılıyordu. Şimdi böyle bir durumda değiliz. Bölgemizde gelişmeler son derece dinamiktir. TSK Cumhurbaşkanımız tarafından verilen talimat verildiği andan itibaren harekete geçecek şekilde tetiktedir, sürekli güncellenmektedir.

Bölgede terör örgütlerinin hareketliliğinin farkındayız. Talimat verildiği zaman eş zamanlı olarak TSK bu kara harekatına başlayacak konumdadır. En önemli hassasiyetimiz 30 kilometre derinliğin korunmasıdır. Türk sınırlarından 30 km. derinliğe kadar Suriye ve Irak içinde herhangi bir yapılanma gördüğümüz andan itibaren birinci dereceden tehdit sayarız, gereken harekat gerçekleşir.

Daha öncesinde bu şerit ihlal edildiğinde, ileri gidilerek birtakım teröristanlar kurulmaya çalışılıyordu. CHP adına dış politika ile ilgili konuşanlar mavi vatanı ve bu kara harekatlarını eleştirdiler. Bu harekatlar olmasaydı burnumuzun dibinde DAEŞ ve PKK’ya ait yapılanmalar fiili devletçik olarak var olacaktı. TSK bunları darmadağın etmiştir. O yüzden bu hareketliliği çok yakından takip ettiğimizi söylemek isterim.”

Paylaşın

AB’den Dikkat Çeken Türkiye Raporu: Enflasyonda Tek Haneli Rakamlar Uzak

AB’nin “2024 Sonbahar” raporunda, Türkiye için 2025 yılı enflasyon tahmini yüzde 31,5’ten yüzde 30,8’e indirildi. Raporda, 2026 yılı için ise enflasyonun yüzde 17,8 olacağı öngörüldü.

Avrupa Birliği Komisyonu, Avrupa Birliği üyesi ve aday ülkeler için hazırladığı “Avrupa Ekonomik Tahminleri, Sonbahar 2024” raporunda Türkiye’nin 2024 yılı ekonomik beklentilerini revize etti.

Karar Gazetesi’nin aktardığına göre; Raporda, Türkiye’nin büyüme tahmini yüzde 3,0 olarak belirlenirken, enflasyonun yıl sonunda ortalama yüzde 59,8 seviyesinde olacağı öngörülüyor.

AB Komisyonu’nun 2024 bahar raporunda Türkiye ekonomisi için daha iyimser bir tablo çizilmiş, büyümenin yüzde 3,5, enflasyonun ise yüzde 57,4 olacağı öngörülmüştü. Ancak ikinci çeyrekte ekonomik faaliyetlerde yaşanan yavaşlama ve sıkı para politikalarının iç talep üzerindeki etkisi, bu beklentilerin revize edilmesine neden oldu.

Raporda, Türkiye ekonomisi için uzun vadeli enflasyon tahminleri de dikkat çekiyor. 2025 yılı enflasyon tahmini yüzde 31,5’ten yüzde 30,8’e indirildi. 2026 yılı için ise enflasyonun yüzde 17,8 olacağı öngörülüyor.

AB Komisyonu, Türkiye’nin 2025 yılı büyüme tahminini yüzde 3,8’den yüzde 3,2’ye düşürdü. 2026 yılında ise büyümenin yüzde 4,0 ile yeniden hızlanması bekleniyor. Ancak sıkı mali politikalar ve iç talepteki zayıflamanın büyüme üzerindeki baskıyı devam ettireceği vurgulanıyor.

Komisyonun Türkiye ekonomisine yönelik değerlendirmesi, “yumuşak iniş” senaryosu üzerine kurulu. Raporda, sıkı mali duruşun gelecek yıl da iç talebi sınırlayacağı belirtilirken, şu görüşlere yer verildi:

İç Talep Üzerindeki Baskı: Yüksek faiz oranlarının ve asgari ücret artışındaki sınırlamaların, hanehalkı tüketimini baskılayacağı tahmin ediliyor. Ayrıca, istihdam artışında beklenen yavaşlama tüketim üzerinde olumsuz etki yaratabilir.

Sabit Yatırımlar: Devam eden deprem yeniden inşa çalışmalarına rağmen, sabit yatırımların yüksek faiz ortamında yavaşlayacağı, ancak 2025 yılı sonunda makroekonomik istikrarın güçlenmesiyle toparlanacağı öngörülüyor.

Kamu Tüketimi: Enflasyonu düşürmeye yönelik sıkı mali politikaların kamu tüketimini de sınırlayacağı ifade ediliyor.

Dış Ticaret Dengesi: İç talepteki zayıflamanın ithalat büyümesini baskılayacağı, ihracatın ise ithalat büyümesinin altında kalacağı tahmin ediliyor.

Komisyon, deprem sonrası yeniden inşa çalışmalarının ekonomik büyüme için bir ivme yaratabileceğini belirtmekle birlikte, bu etkilerin kısa vadede sınırlı kalacağını ifade ediyor. Uzun vadede ise makroekonomik istikrarın güçlenmesiyle sabit yatırımların artabileceği öngörülüyor.

AB Komisyonu’nun “Sonbahar 2024” raporu, Türkiye ekonomisi için ılımlı bir büyüme senaryosu çiziyor. Ancak, sıkı mali duruş, yüksek faiz oranları ve enflasyonist baskılar, ekonomiyi zorlamaya devam edecek gibi görünüyor. İç talepteki zayıflama ve dış ticaret dengesinde beklenen baskılar, ekonominin toparlanmasını geciktirebilir.

Raporda, Türkiye ekonomisinin sürdürülebilir büyüme ve enflasyon kontrolü için yapısal reformlara ihtiyaç duyduğu ima ediliyor. Özellikle para politikalarının disiplinli bir şekilde devam etmesi ve mali politikalardaki sıkılığın korunması gerektiği vurgulanıyor. Ancak bu süreçte büyümenin sınırlı kalacağı ve iç talebin baskı altında olacağı belirtiliyor.

Paylaşın

Ekonomi Yönetimine Destek Yüzde 25.5

Yüksek enflasyon nedeniyle alım gücünün her geçen gün biraz daha gerilediği Türkiye’de ekonomi yönetiminden memnun olmayanların oranı 43.9 olurken, olanların oranı ise yüzde 25.5 oldu.

MAK Araştırma Şirketi, 3 – 12 Kasım tarihleri arasında 44 ilde 3 bin 200 katılımcıyla gerçekleştirdiği araştırmanın sonucunu açıkladı.

Yüz yüze anket yöntemiyle yapılan araştırma ile Türkiye genelindeki ekonomik ve sosyo-kültürel durumu yansıtmak hedefledi.

Araştırmaya katılanlar “Ülkemizin şartlarını dikkate alarak baktığınızda ekonomi yönetiminden memnun musunuz?” sorusuna karşılık yüzde 43.9’u memnun olmadığını söyledi. Memnun olanların oranı ise yüzde 25.5 oldu.

Araştırmada yöneltilen “Ekonomik olarak en çok hangi durum sizi zorlamaktadır?” sorusuna ise yüzde 41’lik bir kesim “Gıda ve temel ihtiyaçlara erişim”, yüzde 20’i “Barınma” yüzde 14’ü ise “Eğitim” diye yanıtladı.

“Mevcut şartlara baktığınızda Türkiye’de yaşamaktan memnun musunuz?” sorusuna da yanıt veren katılımcıların yüzde 35’i “Memnunum” derken, yüzde 34’ü “Memnun değilim” dedi. Yüzde 5’lik bir oran da bu soruya yanıt vermedi.

(Kaynak: Mezopotamya Ajansı)

Paylaşın

Türkiye’de Yoksulluk İçinde Yaşayan Çocuk Sayısı 9,5 Milyonu Aştı

Kişi başına gelir dikkate alındığında, Türkiye’de yoksul çocuk sayısı 9 milyon 590 bin kişiye ulaştığı tespit edildi. Ayrıca 2 milyon çocuğun “derin yoksulluk” içinde yaşadığı belirlendi.

Ekrem Cünedioğlu, “Sorunun yalnızca maddi yoksunluklarla sınırlı kalmadığını, aynı zamanda çocukların temel güvenlik, sağlık ve eğitim gibi temel hizmetlerden mahrum kaldığını da belirtmiştik” dedi.

Ekonomim’den Mehmet Kaya‘nın haberine göre; çocuk yoksulluğuna yönelik TEPAV (Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı) bünyesinde yayımlanan Ekrem Cünedioğlu ve Yağmur Uzunırmak çalışmasında, TÜİK, eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert medyan gelirinin yüzde 60’ı yoksulluk tanımı kullanıldı. Buna göre, 2022 verilerinden 2023’te yayımlanan istatistiklere göre, 0-17 yaş grubunda 7,03 milyon çocuk yoksulluk içinde yaşıyor. Yoksul çocuk oranı yüzde 31,3 olarak ölçüldü.

Çalışmada, 2017’ye kıyasla artış eğilimi gözlenmekle birlikte, yaş gruplarına bakıldığında bazı gruplardaki artışın yüksekliği dikkat çekti. Yoksulluk hesabında eşdeğer hane fert geliri (hanelerde yaşayan kişi sayısının eşitlenerek fert geliri oluşturulması) yerine bir başka istatistiki tanım olan kişi başına gelir dikkate alındığında, medyan gelirin yüzde 60’ının altında yaşayan çocukların yoksulluk oranı yüzde 42,2 olarak hesaplanıyor. Yoksul çocuk sayısı ise 9 milyon 590 bin kişiye ulaşıyor.

Kişi başına gelir hesabına göre yaş kırılımına bakıldığında ise bebek ve çocuklarda yoksulluk oranı daha yüksek seviyelere ulaşıyor. 2022 verilerine göre bebeklerde (0-2 yaş) yüzde 41,4, çocuklarda (3-14 yaş) yüzde 43,8, gençlerde (15-24 yaş) yüzde 29,9, 25+ yaş nüfusta ise yüzde 18,2 yoksulluk oranına ulaşılıyor. Türkiye’de bebeklerin çok büyük bir kısmı yoksul koşullarda yaşıyor.

“2 milyon çocuk derin yoksulluk içinde yaşıyor”

Yine TEPAV bünyesinde yayımlanan Hakan Yılmaz çalışmasında ise EUROSTAT metodolojisiyle ve Hakan Yılmazın kendi hesaplamalarına göre çocuklarda yoksulluk oranı 2023’te yüzde 34,4 olarak belirlendi. 2020’ye kadar yüzde 33-34 aralığındaki oran, 2021’den itibaren yüzde 34’ü geçti. Çalışmada, 2 milyon çocuğun “derin yoksulluk” içinde yaşadığı belirlendi. Çalışmada, çocuklara yönelik vergi vb. ailelerin teşvikinde geriye giden düzenlemelere işaret edilirken, koruma amaçlı olarak politikalarda ise AB ortalamasının gerisinde bulunulduğu vurgulandı.

Hakan Yılmaz çalışmasında, “Kamu harcama programlarında ise çocuğa yönelik koruma harcamalarının (aile dahil) toplamı GSYH’ye oran olarak binde 5,5’ler seviyesindedir (TÜİK 2022 ve EUROSTAT 2022). Dolayısı ile doğrudan çocuğu korumaya yönelik kamusal programlar zaman içinde değişmekle birlikte düşük seviyededir (bu oranın AB 20 ortalamasının yüzde 1,7 olduğu dikkate alındığında). Ülkemizde çocuk yoksulluğunun AB ülkelerine göre ortalamada yüzde 80 daha yüksek olduğu bir durumda bütçe kaynaklarının beklenenin aksine daha düşük oranda çocuğa yönelik sosyal programlara ayrılması meselesi bir öncelik sorunu olarak görülmelidir” denildi.

Çalışmayla ilgili değerlendirmede bulunan Ekrem Cünedioğlu, “İzmir’deki üzücü olay, Türkiye’de çocuk yoksulluğunun dramatik boyutlarını ve bu sorunun toplumun tüm kesimlerine düşen bir sorumluluk olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor. TEPAV’da Türkiye’de çocuk yoksulluğu üzerine yaptığımız çalışmada, sorunun yalnızca maddi yoksunluklarla sınırlı kalmadığını, aynı zamanda çocukların temel güvenlik, sağlık ve eğitim gibi temel hizmetlerden mahrum kaldığını da belirtmiştik” dedi.

Türkiye’de yaklaşık 7 milyon yoksul çocuğun büyük kısmının güvensiz, sağlıksız ve temel güvenlik önlemlerinden yoksun yaşam alanlarında büyüdüğünü ve İzmir’deki olayın bu gerçeğin somut örneği olduğunu belirten Cünedioğlu, şunları söyledi:

Yoksulluk içinde yaşamak zorunda bırakılan ailelerin çocukları, bu tür risklere daha açık hale gelmekte, çocuk yoksulluğunun ne kadar derin ve yakıcı olduğunu hepimize hatırlatmaktadır. Bu acı olayın ardından, çocuklarımızın güvenliği ve refahı için kapsamlı ve sürdürülebilir politikalara ne kadar acil ihtiyacımız olduğu ortadadır.

Çocuk yoksulluğu, sadece maddi yetersizlikleri değil, aynı zamanda bu çocukların fiziksel ve zihinsel gelişimlerini olumsuz etkileyen sağlık, eğitim ve sosyal hizmetlere erişimdeki engelleri de beraberinde getirmektedir. Yoksulluk döngüsünün kırılması, çocukların eğitimle kazandıkları fırsat eşitliğinin sağlanması ve böylece bir daha benzeri faciaların yaşanmaması için politikalarımızı güçlendirmeliyiz.

Paylaşın

Özel’den “Soruşturma” Tepkisi: Siyasi Talimatlarla Suç Uydurmayın

İBB ve ABB’ye yönelik başlatılan “etkinlik ve konser” soruşturmalarına tepki gösteren CHP Lideri Özgür Özel, “Gidin namusunuzla denetleyin. Ama siyasi talimatlarla suç uydurmayın” dedi ve ekledi:

“Bizim denetlenmekten korkumuz yok. Siyasi operasyonlar akimse alet olmasın. Bu ülkede bu iktidar gidiyor. Paniği görüyorsunuz. Suç varsa ortaya çıkarın. Ama suç icat edeceğiz diye uğraşmayın.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, CHP’li belediyelere yönelik başlatılan “konser ve etkinlik” soruşturmaları hakkında açıklama yaptı. Özel’in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“Diyeceğimiz şudur. Biz bu gelişmeleri iktidarın yerel seçim kaybından sonra yeni anayasa tartışmasından İsrail bize saldıracak tartışmasından, Öcalan gelsin Meclis’te konuşsun tartışmalarından bağımsız görmüyoruz. Yıllardır AKP’li belediyelerin ödemediği SGK ödemelerini bizden istiyorlar.

CHP’li belediyeleri itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar, bütün hesap kitap bunun üzerine! Bazı yerlerde haciz yapmaya başladılar, bazı yerlerde etkin mali tedbirlerle bunları aştı. Temel amaç CHP’li adaylara oy veren seçmeni cezalandırmak.

Bir kez daha seçilebilmek için, gerekirse bir kentin çöplerinin toplanmamasına, bir belediyenin çalışanlarının maaş alamadığı için kirasını ödeyememesini, çocukların karınlarını doyuramamasını, bir şehirde kanalizasyon hizmetlerinin aksamasını göze alıyorum diyorlar. “Yeter ki bu belediyelere iş yapamıyorlar, kötü yönetiyorlar ülkeyi de yönetemezler diyelim, benim ülkedeki kötü yönetimime rağmen bana oy versin” bu kadar ucuz, bu kadar basit bir hesapla karşı karşıyayız.

Bakanlıklara “Gidin CHP’li belediyelerde bir suç bulun, bulamıyorsanız da bir suç uydurun” talimatı verildiğini biliyoruz ve yaşıyoruz. Bizim belediyelerimiz hesap vermekten kaçan belediyeler değildir. Tayyip Bey’in kendi belediyelerine CHP’li belediyelerini örnek gösterdiğini hatırlatırım.

Siz ne anlatıyorsunuz? Bütün Türkiye kent lokantalarını konuşuyor. 2 tane maske dağıtamadınız maskeleri CHP’li belediyeler dağıttı. Belediyelerimiz yaptığı dayanışma çağrısıyla vatandaşın esnaftaki borcu kapandı. Bunları yaşayan millete ‘CHP belediyeciliği bilmez’ diyorsunuz. Her şeyde sandığa sığınanlar, çıktık işte kantara kardeşim. Millet karar verdi. Sana yüzde 20’sini verdiler bize yüzde 65’ini yönetme yetkisi verdiler. Turizmde yüzde 90’ın üstünde belediyeler CHP’de.

Bunun devamında açıkça şunu söylemek lazım. Biz 25 yıl yönettikleri belediyelerde bir avuç azınlığa hizmet edenlerden aldık bu belediyeleri. Milletin parasını kendi çevresindeki derneklere, vakıflara aktaranlardan aldık.

Tayyip Beye soruyorum. Sen Ankara, İstanbul, Bursa Balıkesir Düzce, Niğde’nin de içinde bulunduğu 10 belediye başkanını istifa ettirdin. Etmezseniz gereğini biz yaparız dedin. Bir partinin genel başkanı bir belediye başkanını görevden alabilir ama partiden atamaz. Kim alabilir İçişleri Bakanı alabilir. Terör ve yolsuzluk varsa.

“Algı operasyonuna teslim olmayız”

Gelmiş şimdi bana konser pahalıymış. Algı operasyonu yapıyor. Bakın, pahalıysa bu konserlerin hepsi pahalı. Hepsine yolla, aynı standartlarda denetle başımla beraber. Ama bu kadar haksızlıkla yapılan algı operasyonuna teslim olmayız.

Siz belediye başkanlarımızı öyle bir takım algı operasyonlarıyla itibarsızlaştırmaya çalışıyorsanız onların karnesi 31 Mart’ta 4 pekiyi aferin. Ankara’da da İstanbul’da da öyle. 17/25 Aralık oluyor, ayakkabı kutularında paralar çıkıyor, seçim oluyor seçimden sonra bunu sorana ‘millete hesabını verdik’ dediniz. 4 tane bakanı yollamadınız Yüce Divana. Sandık akladı bizi dediniz. Sandık aklama meselesi size olunca oluyor da CHP’li belediyeler, her türlü denetimin bin katını sandıkta verdiler, bembeyaz çıktılar.”

Paylaşın

Hatimoğulları’ndan Siyasi Partilere “Kayyım” Çağrısı: Gelin Hep Birlikte…

Kayyım atamalarının yayılmaya başladığını ifade eden DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, siyasi partilere çağrıda bulunarak, “Gelin hep birlikte kayyım yasasının ortadan kaldırılması için Meclis çatısı altında mücadele verelim. Bununla ilgili kanun teklif verelim” dedi.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan ile Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, yaptıkları görüşme sonrası Gelecek Partisi’nde ortak basın toplantısı düzenledi.

Toplantıda ilk olarak söz alan Gelecek Partisi Lideri Ahmet Davutoğlu, partiler arasında diyaloğun önemli olduğunu ifade etti. Davutoğlu, “Partiler arası diyalogun son derece önem taşıdığı günlerden geçiyoruz” dedi. Ahmet Davutoğlu, daha sonra DEM Partili Eş Genel Başkanların söz almasını istedi.

Söz alan DEM Parti Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları, kayyım atamasına tepki göstererek, kayyım atamasının Türkiye’ye yayılmaya başladığını ifade etti. Hatimoğulları, siyasi partilere çağrıda bulunarak, “Gelin hep birlikte kayyım yasasının ortadan kaldırılması için Meclis çatısı altında mücadele verelim. Bununla ilgili kanun teklif verelim” dedi. Hatimoğulları, MHP Genel Devlet Bahçeli’nin sözlerine de işaret etti. Hatimoğulları, ziyarette bu sözler ve Kürt sorunu bağlamında tartışma yürüttüklerini ifade etti.

Hatimoğulları, “Kürt sorununun barışçıl ve demokratik bir şekilde çözülmesini de istişare ettik. Elbette biz mesajlarımız iki eşbaşkan olarak çok netti. Evet, bu ülkenin barışa ihtiyacı var. Uğrunda mücadele ittikleri, kavga ettikleri ve savaştıkları petrol kadar insan kanı var o topraklarda. Gelin anaların gözyaşını hep birlikte dindirelim. Bunun yolu çok kolaydır. Kürt halkı Türk halkı gibi bu toprakların kadim halkıdır. Kürt halkı ve Türk halkı ve diğer halklar gibi bu toprakların bugüne gelmesinde ağır bedel ödemiş bir halktır. Kürt halkı başta olmak üzere bu ülkede diğer bütün elbet halklarla barışı ve kardeşliği ve Türkiyelilik kimliği üzerinden, Türkiye yurttaşlığı üzerinden pekala çok küçük düzenlemelerle alınacak çok yol vardır” diye konuştu.

Tüm kesimlere çağrıda bulunan Hatimoğulları, “Türkiye’de barışın türkülerinin söylenmesini isteyen, kan ağlayan Ortadoğu coğrafyasında barışın türkülerinin söylenmesini isteyen herkese bir kez daha çağrı yapıyoruz. Onurlu bir barış için gelin hep birlikte elimizi taşın altına koyalım. Gelin hep birlikte demokratik bir zeminde barışı büyütelim” dedi.

(Kaynak: Mezopotamya Ajansı)

Paylaşın