Mühimmat Fabrikasında Patlama: 12 Kişi Yaşamını Yitirdi

Balıkesir Valisi İsmail Ustaoğlu, Karesi de mühimmat üretimi yapan fabrikada meydana gelen patlamada, “12 vatandaşımız hayatını kaybetti. Üç yaralı var, sabotaj ihtimali yok” dedi.

Patlamanın ZSR patlayıcı üretim tesisinde meydana geldiğini söyleyen İsmail Ustaoğlu, olayın fabrikanın kapsül üretimi yapılan bölümünde yaşandığını, akabinde “binada çökme oluştuğunu” aktardı.

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatıldığını, bir başsavcıvekili koordinesinde dört Cumhuriyet savcısının görevlendirildiğini açıkladı.

ZSR Patlayıcı şirketinin internet sayfasına bakıldığında fabrikada mühimmat, ses fişeği, sivil patlayıcılar, av ve spor fişeği üretildiği görülüyor.

Balıkesir’in Karesi ilçesinde patlayıcı üreten fabrikada salı günü saat 08:25’te meydana gelen patlamada 12 işçinin hayatını kaybettiği, dört kişinin ise yaralandığı bildirildi. Yaralılardan üçü hastaneye kaldırılırken, yaralıların durumunun iyi olduğu aktarıldı.

Patlamada herhangi bir sabotaj ihtimali olmadığını bildiren Balıkesir Valisi İsmail Ustaoğlu “Fabrikanın kapsül üretimi yapılan bölümünde patlama meydana geldikten sonra binada çökme oluştu. Şu anda tüm ekiplerimiz burada. Soğutma çalışmaları devam ediyor. Vefat eden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum.” dedi.

Patlama sonrası fabrikada başlayan yangın da kısa sürede söndürüldü. İçeride de kimsenin kalmadığı bildirildi.

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Balıkesir’in Karesi ilçesinde patlayıcı üretilen fabrikada meydana gelen patlamayla ilgili soruşturma başlatılarak, 1 başsavcıvekili koordinesinde 4 cumhuriyet savcısının görevlendirildiğini bildirdi.

Bakan Tunç, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, şu ifadeleri kullandı: “Balıkesir ilimizin Karesi ilçesinde patlayıcı üretilen fabrikanın kapsül üretilen bölümünde meydana gelen patlamayla ilgili Balıkesir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatılmış olup 1 başsavcıvekili koordinesinde 4 cumhuriyet savcısı görevlendirilmiştir. Soruşturma çok yönlü ve titizlikle sürdürülmektedir.”

Tunç, patlamada hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diledi.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan sosyal medya hesabından “Balıkesir’in Karesi ilçesinde bir mühimmat fabrikasında meydana gelen patlamada hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, ailelerine başsağlığı, yaralılara acil şifalar diliyorum. Patlamayı araştırmak üzere 2 başmüfettiş ile 1 müfettiş görevlendirilmiştir. Bakanlık olarak süreci yakından takip ediyoruz” açıklaması yaptı.

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya da patlayıcı üretim fabrikasında meydana gelen patlamada; 12 kişinin hayatını kaybettiğini, 4 yaralının durumunun iyi olduğunu açıkladı.

Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Akın da sosyal medya hesabından açıklama yaparak şu ifadeleri kullandı: “Balıkesir Kavaklı Köyü’nde bulunan ZSR Mühimmat Fabrikası’nda meydana gelen patlamada hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralı vatandaşlarımıza acil şifalar diliyorum. İlgili birimlerimizle beraber süreci teyakkuz halinde yerinden takip ediyoruz.”

Paylaşın

Babacan’dan “AK Parti’ye Dönecek Misiniz?” Sorusuna Dikkat Çeken Yanıt

Ali Babacan, AK Parti’ye dönüp dönmeyeceğine ilişkin soruya, “Yıllardır beraber çalıştığımız insanlar olmadı, olmuyor işte. Zaten olmadığı için ayrıldık. Şimdi ne değişti de geri döneceksiniz?” şeklinde yanıt verdi.

Babacan, bu yönde çıkan iddialara ilişkin ise, “Yani DEVA Partisi olarak biz sapasağlam yerimizde duruyoruz ve kendi ilkelerimiz ve değerlerimiz doğrultusunda bildiğimiz istikamette yürüyoruz. Bizim istikametimiz çok net”  ifadelerini kullandı.

Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA Partisi) Genel Başkanı Ali Babacan, İlke TV’de yayınlanan Konuşma Zamanı programında Kemal Avcı’nın konuğu oldu. Siyaset ve ekonomi ağırlıklı olarak gündeme dair değerlendirmelerde bulunan Babacan, Suriye, 1 Ekim’de MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Meclis’te DEM Parti milletvekilleri ile tokalaşması sonrası yaşanan gelişmeler ve hükümetin kayyım kararlarına ilişkin de açıklamalarda bulundu.

“HTŞ Türkiye’nin kontrol ettiği bir örgüt değildir” diyen Ali Babacan, hükümetin Suriye’de yaşananları iç kamuoyuna yansıtış biçiminin gerçekçi olmadığını belirtti ve iç kamuoyunu tatmin kaygısıyla atılacak her adım hem Türkiye’nin kendisine, hem de Suriye’ye fayda getirmeyeceğini ifade etti. Babacan, “Türkiye için nihai hedef Suriyelilerin barış içinde yaşaması olmalı, bu işin öncülüğünü de Suriye halkları yapmalı” diye konuştu.

Suriye’de 27 Kasım’da cihatçı güçlerin başlattığı askeri hareketlenmeyi değerlendiren Ali Babacan, “HTŞ harekete geçmeden önce Türkiye’yi bilgilendirmiş olabilir” ifadelerini kullandı. Babacan, bu bağlamda iç kamuoyuna da “Bakın Suriye’de yeni bir durum var, ama bakın biz çözüm istiyoruz, şiddet bitsin istiyoruz” verildiğini belirtti. Ali Babacan, “Dolayısıyla bütün bunlar belli bir program dahlinde yapıldıysa bir, doğru yapılana, sürece destek vermek zorundayız. Bahçeli’nin açıklamalarının çoğu doğrudur ama eksiktir, hak ve özgürlükler konusunda bir şey söylemiyor, orada da yapılacaklar var” ifadelerini kullandı.

Bahçeli’nin “Öcalan” çağrısına çok şaşırdım 

MHP Genel Bahçeli’nin 22 Ekim’de Meclis’te yaptığı ‘Öcalan çağrısı’ ile ilgili ‘çok şaşırdım’ diye konuşan Ali Babacan, Bahçeli’nin konuşma metnini okuduğunu ve metni hazırlayanların çatışma çözümü konusunda ‘derslerine iyi çalıştığını’ ve ‘bundan memnun olduğunu’ söyledi. Kürt sorununun çözümü için ortaya konan tüm niyetlerin kıymetli olduğunu ifade eden Babacan, bunun Türkiye’nin kadim bir sorunu olduğunu vurguladı.

Ali Babacan Devlet Bahçeli’nin 22 Ekim’de çağrısını işaret ederek “Sayın Erdoğan topa bayağı geç girdi” dedi ve Erdoğan’ın bu konuda bir süre suskun kaldığını belirtti. Babacan, “Bahçeli’nin böylesine önemli bir konuda yaptığı bu kadar ileri bir açıklamayı Sayın Erdoğan’dan habersiz yapmış olduğuna ben pek ihtimal vermem” dedi ve Cumhur İttifakı ortağı iki liderin bir süre kamuoyundaki tepkileri ölçtüğünü savundu.

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, 1 Ekim’de başlayan ‘sürecin’ ağır da olsa işlediğini, ancak yaklaşık bu 3 aylık dönemde ‘süreci’ aksatacak ve zarar verecek önemli bir gelişme olmadığını ifade etti. Bu ‘sürecin’ Suriye’deki gelişmelerle beraber yürümesi gerektiğini savunan Babacan, çözümün İran ve Irak’ı da içine alacak biçimde ‘bölgesel perspektiften’ ele alınması gerektiğini belirtti.

“Bahçeli’den böyle bir açıklama geldikten sonra DEM Parti’nin diyaloğa açık bir tutum sergilemesini takdir ediyoruz” diyen Babacan, “Kürt vatandaşlarımız gerçekten çok samimi insanlar, küçük bir ışık gördüğü anda olumlu bir yaklaşım söz konusu. Umut ediyorum hiç kimse onların bu samimiyetini boşa çıkarmaz” ifadelerini kullandı.

Belediyelere hükümet tarafından atanan kayyımlara dair de açıklamalarda bulunan Ali Babacan, “Kayyım uygulaması yanlıştır diyoruz. Mevcut haliyle demokrasinin kalbine vurulmuş bir hançerdir diyoruz. Seçilmiş olmanın verdiği bir hak vardır ve meşruiyet vardır. Belediye başkanları milletin iradesini temsil eder. Belediye başkanları ile ilgili konu bağımsız yargı tarafından ele alınmalıdır. Yerine gelecek belediye başkanının da belediye meclisinden seçilmesi lazım” diye konuştu.

“Bizim istikametimiz çok net”

Ali Babacan, AK Parti’ye katılıp katılmayacağı sorusuna ise, “Varsayımlarla konuşmak bence insanların kafasını da karıştırıyor. Eğer AK Parti şöyle olursa, eğer Sayın Erdoğan böyle yaparsa… Yıllardır beraber çalıştığımız insanlarla olmadı, olmuyor işte. Zaten olmadığı için ayrıldık. Şimdi ne değişti de olacak ki geri döneceksiniz yani? Değil mi? Ne değişti de? Bir irade beyanım var. Bırakın adımı, iradenin beyanı bile yok” diye yanıt verdi.

Babacan söz konusu iddialara ilişkin “Yani DEVA Partisi olarak biz sapasağlam yerimizde duruyoruz ve kendi ilkelerimiz ve değerlerimiz doğrultusunda bildiğimiz istikamette yürüyoruz. Bizim istikametimiz çok net” ifadelerini kullandı.

Paylaşın

Erdoğan’dan Enflasyonla Mücadelede Kararlılık Mesajı

Kabine toplantısı sonrası konuşan Erdoğan, “Mayıs ayında başlayan dezenflasyon süreci inşallah 2025 yılında ivmelenerek devam edecek. Enflasyonu körükleyen fırsatçılarla mücadelemizde yeni yılda daha kararlı olacağız” dedi.

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kabine toplantısı sonrası açıklamalarda bulundu. Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkan bölümler şöyle: “Dün Muğla’da hastaneye çarparak düşen ambulans helikopterde vefat eden 2 pilot, 2 hekim ve 1 sağlık personelimize Allah’tan rahmet niyaz ediyorum. Dün Sarıkamış Harekatı’nın 110. yıldönümüydü. Aralarında merhum büyük dedemin de olduğu Sarıkamış şehit ve gazilerimize Allah’tan rahmet diliyorum.

2024 yılının son kabine toplantısını biraz önce gerçekleştirdik. Dış politika, ekonomi, sanayi ve teknoloji, göçün iradesine kadar birçok konuyu masaya yatırdık. Bakan arkadaşlarımız yaptıkları sunumlarla son 2 haftayı etraflıca değerlendirdiler, talimatlarımızı aldılar.

Bir taraftan yaptıklarımızı ve yapamadıklarımızı en objektif şekilde sorguluyor, gelecek yıla dair yol haritalarımızı tekemmül ettiriyoruz. Biz bugüne kadar hep kendimizle yarıştık, çıtayı daima yukarıya taşıdık. Partimizin 23. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin 7. Türkiye Yüzyılı’nın 2. bütçesini Gazi Meclisimizin takdirine sunmuştuk. Tekliflerimiz Cumartesi günü genel kurulda 317 evet oyuyla kabul edildi. 2025 bütçesinin hayırlara vesile olmasını yüce Allah’tan niyaz ediyorum.

2025 bütçesinin en temel vasfı ülkemizin 22 yıllık kazanımlarını perçinleyen, yatırımları, ekonomik istikrarı, sosyal refahı önceleyen bütçe olmasıdır. 2025 yılı bütçesine halkın bütçesi değil diyenlere şu rakamları hatırlatmak istiyorum. Mayıs ayında başlayan dezenflasyon süreci inşallah 2025 yılında ivmelenerek devam edecek. Enflasyonu körükleyen fırsatçılarla mücadelemizde yeni yılda daha kararlı olacağız.

Deprem turistleri ne yaparsa yapsın en son hak sahibi vatandaşımız da güvenli yuvasına ve ticarethanesine kavuşana kadar durmadan, dinlenmeden çalışacağız. Tüm bütçelerde sosyal devlet ilkesini hayata geçirmeye özel önem verdik. Halkın kaynaklarını halkımızın tamamı için kullandık. 2025 yılında da ihtiyaç sahibi vatandaşlarımızı gözetmeyi sürdüreceğiz. 651 milyar lira sosyal yardımlar için ayırdığımız kaynaktır.

2024 yılında vatandaşlarımızın her 100 liralık doğalgaz faturasının 65 lirasını, 100 liralık elektrik faturasının 60 lirasını biz üstlendik. Suya yüzde 100’ün üzerinde zam yapanlar özellikle bu söylediklerimizi mahcubiyetle not etmelidir. Diğer başlıklarda da vatandaş odaklı anlayışla bütçemizi şekillendirdik. İstihdama ve üretime 2,6 trilyondan fazla kaynak aktardık. 2025 yılı boyunca çifçti, esnaf, sanayici, ihracatçımıza desteklerimizi sürdüreceğiz.

22 yıl durduğumuz yer bellidir. Biz kaderini ülkenin ve milletin kaderiyle özdeşleştirmiş bir hükümetiz. Sessiz yığınların sesi, kimsesizlerin kimsesi olmak için çıktığımız yolda 22 yıldır sendelemeden yürüyoruz. Bundan sonra da bu çizgimizde en ufak değişiklik olmayacak.

Dünyayı takip eden, gelişmeleri doğru okuyan ülkeye ve millete ufuk çizen, sözünün ağırlığı olan muhalefet henüz ülkemizde neşvü nema bulmadı. Muhalefet maalesef 2025 bütçesi görüşmelerinde de katkı sunmak, yapıcı eleştiri yerine görüşmeleri sabote etmek, kışkırtmak, tüm süreci terörize etmeyi tercih etmiştir. Son bütçe görüşmelerinde de afaki söylemler, ucuz polemikler, provakasyon kokan açıklamalar dışında hiçbir şey göremedik.

Yıllar geçiyor, liderlik koltuğunda oturanlar değişiyor ana muhalefetin siyaset tarzında zerre miskal tekamül etmiyor. AK Parti Grubumuz ile Cumhur İttifakı ortağımız MHP grubuna, MHP Genel Başkanı sayın Devlet Bahçeli’ye bütçe görüşmelerinde dirayetli duruşlarına şükranlarımı sunuyorum.

Merkez Bankamızın rezervleri düzenli olarak artıyor. Şimdiye kadar en yüksek seviyeyi gördü. İstihdam tarafı da oldukça iyi gidiyor. Son 1 senede istihdam 1 milyon kişi arttı. İşsizlik oranı yüzde 8,8’e düştü. 2025 yılında da Türkiye’yi yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla yoluyla kaliteli büyütme stratejimizi uygulamaya devam edeceğiz. Ekonomi programımızın olumlu etkilerini önümüzdeki dönemde daha çok göreceğiz.

Son kabine toplantımızdan bu yana özellikle dış politikada oldukça yoğun gündemle çalışmalarımızı sürdürdük. Büyükelçiler konferansımızın 15.cisini külliyemizde başarıyla gerçekleştirdik. Düzenlenen Kardeşliğin Yüzü etkinliğinde Gazze ve Suriyeli çocuklarla bir araya geldik.

Somali Cumhurbaşkanı ve Etiyopya Başbakanını ülkemizde misafir ettik. Her iki lider ve heyetleriyle 7 saaati aşan uzun görüşmemiz oldu. 8 ay önce başlattığımız Ankara sürecinde kritik bir eşiği daha aşmış bulunuyoruz. Ankara bildirisiyle atılan tarihi adımın Afrika boynuzunda kalıcı barış, sukunet ve istikrarın tesisine yardımcı olacağına inanıyoruz.

“Yaşanan her sıkıntının, iletilen her serzenişin farkındayız”

2024 yılını emekliler yılı olarak ilan etmiştik. Bu sene boyunca Çalışma Bakanlığımız öncülüğünde emeklilerimize yönelik birçok proje hayata geçirildi. 16 Aralık’ta Türkiye Yüzyılı’nın emektarlarıyla bir araya geldik hem kendilerine teşekkür ettik hem de hasbıhal ettik. Emeklilerimiz konusunda bugüne kadar asla umut tacirliği yapmadık. Meydanlarda bol keseden söz verip, göreve gelince sözünü unutanlardan değiliz. Yaşanan her sıkıntının, iletilen her serzenişin farkındayız.

Katar emiri Şeyh Temim kardeşimin ülkemizi ziyaretinde başta Suriye’deki güncel meseleler olmak üzere pekçok konuyu ele aldık. 13 yıllık savaşın ardından Suriye’nin yaralarını sarma, devleti ve toplumuyla tekrar ayağa kalkma gayretlerine destek vereceğiz. AB Birliği Komisyonu Başkanı ile görüşmemiz oldukça verimliydi. Türkiye’nin AB’ye tam üyelik perspektifini güçlendirecek yeni vizyona ihtiyaç duyulduğunu kendilerine ilettim. AB ile bölgesel konularda yakın temas halinde olacağız.

Mısır Cumhurbaşkanı sayın Sisi’nin davetine icabetle Kahire’deydik. 1997 yılında merhum Erbakan hocamızın öncülüğünde kurulan D-8 üç kıtada temsil edilen ve 1 milyarı aşan nüfusuyla sağlam adımlarıyla yoluna devam ediyor. Zirve kapsamında Mısır Cumhurbaşkanı sayın Sisi’nin yanısıra katılımcı ülkelerin devlet ve hükümet başkanlarıyla ikili görüşmelerimiz oldu.

Türkiye ile Mısır arasında gelişen samimi diyaloğun olumlu etkisini ticaret ve diplomasi olmak üzere birçok alanda görüyoruz. Bundan sonra da Mısır makamlarıyla eşgüdüm içinde hareket edeceğiz. Son 2 haftada bizzat katıldığımız Sakarya, Kocaeli, Erzurum, Mardin ve Muğla başta olmak üzere il kongrelerimizde görev alan tüm yol arkadaşlarımı tebrik ediyorum. Nöbeti devreden arkadaşlarıma şükranlarımı sunuyorum.

61 yıllık Baas rejiminin yıkılmasıyla birlikte Suriye’de yepyeni dönem başladı. Suriye’nin komşusu ve kardeşi olarak yeni süreci en iyi okuyan, tahlil ve tetkik eden ülke konumundayız. Suriye krizinin ilk anından itibaren tarihin hep doğru tarafında yer aldık.

Bugün sadece Suriye halkının değil Türkiye’nin adını duyunca gözleri parlayan 100 milyonlarca kardeşimizin yüzüne de vakarla bakabiliyoruz. Bu süreçte en ağır imtihanımız 14-28 Mayıs seçimleri dönemerinde alçakça kampanyaya karşı göğsümüzü siper etmek olmuştur. Esas meselenin herşeyden önce gönül kazanmak olduğunu bir kez daha gördük.

Yeni yönetimde görev alan isimleri hepimiz gururla anarak takip ediyoruz. Türkiye’de eğitim almış, milletimizle gönül bağı olan kardeşlerimizi arkadaşlarımızı yönetimde görünce rabbimize şükrediyoruz. Suriye devrimin lideri Ahmet eş-Şara ile yakın temas halindeyiz. Dün Dışişleri Bakanımız Şam’daydı. İnşallah ziyaretlerimiz bundan sonra da artarak devam edecek. Zalim rejime karşı savaşı kazanan Suriye halkının zaferi kazanması, başarılarını kalıcı hale getirmesi için gereken her türlü desteği vereceğiz. En zor günler Allah’ın izniyle artık geride kalmıştır.

61 yıllık Baas karanlığına son veren Suriyeli kardeşlerimizin el ve gönül birliği içinde ülkelerini yeniden ayağa kaldıracakarına eminim. Suriye’nin komşularının da şu önemli hakikati gördükleri kanaatindeyim; istikrarlı Suriye tüm bölge için istikrar ve güven kaynağıdır.

Yeni yönetim verdiği mutedil mesajları çok değerli ve anlamlı buluyoruz. İsrail’in artan saldırganlığının gerisinde Suriye’deki devrimi gölgelemek, Suriye halkının umutlarını boğmak olduğu anlaşılıyor. İsrail er ya da geç işgal ettiği topraklardan çekilecektir, buna mecbur kalacaktır. Elinde 50 bin masumun kanı olan Netanyahu’nun tuttuğu yol yol değildir. İsrail’de şayet bir devlet aklı varsa bunu ne kadar erken idrak ederlerse o kadar iyi olacaktır.

Suriye’nin toprak bütünlüğünün ve üniter yapısının altında korunması Türkiye’nin değişmez çizgisidir. Bundan geri adım atmayacağız. Suriye’nin ve bölgemizin geleceğine DEAŞ ve PKK dair hiçbir terör yapılarına yer yoktur. Ya kendilerini tasfiye edecekler ya da tasfiye edilecekler. Kendileri dışında hiç kimseye hayat ve söz hakkı tanımayan bu katil sürülerini bölgemiz için tehdit kaynağı olmaktan mutlaka çıkaracağız. Suriye’de bölücü terör örgütüne yönelik nokta operasyonlarımızı bir cerrah hassasiyetle sivillere zarar vermeden sürdüreceğiz. Suriye yönetimin bu konudaki kararlılığını memnuniyetle karşılıyoruz.

Batılı ülkelerin bu canilerden desteğini yavaş yavaş kestiğini görüyoruz. PKK’lı caniler çin çember daralıyor, yolun sonu görülüyor. Kendilerini bekleyen acı akıbetten kaçamayacaklardır. 40 yıldır kanımızı emen bu beladan Allah’ın izniyle kurtulacağız. Terör duvarını yıktıktan sonra Türkler, Araplar, Kürtler olarak büyük kucaklaşmaya imza atacağız.

Bu güzel günlerin şafağı artık sökmeye başlamıştır. Bugünümüz nasıl dünden daha iyiyse yarınlarımız da bugünden çok daha güzel olacaktır. Rabbim yar ve yardımcımız olsun diyorum.”

Paylaşın

Almanya’dan Türkiye’ye “Suriye” Çağrısı: Kürtlerle Çatışmayın

Türkiye’yi SDG ile olası bir çatışmanın sonuçları konusunda uyaran Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, “Kürtlerle çatışmada yüzü gülen üçüncü tarafın IŞİD olmasının kimseye faydası olmaz” dedi.

Türkiye, Kuzey Suriye’de yer alan ve ana omurgasını YPG’nin (Halk Koruma Birlikleri veya Halk Savunma Birlikleri) oluşturduğu SDG’yi (Suriye Demokratik Güçleri) PKK’nın (Kürdistan İşçi Partisi) bir kolu olarak görüyor.

Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, Suriye’de Türkiye ile Kürtler arasında bir savaş çıkması uyarısında bulunarak “Kürtlerle çatışmada yüzü gülen üçüncü tarafın IŞİD olmasının kimseye faydası olmaz” dedi.

Böyle bir durumun Suriye, Türkiye ve Avrupa için bir güvenlik tehdidi oluşturacağını belirten Baerbock, Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması gerektiğini, “daha önce İran ve Rusya örneğinde olduğu gibi üçüncü tarafların ülkede yine dolaplar çevirmesinin” kabul edilemeyeceğini söyledi.

Almanya Dışişleri Bakanı, Suriye’de IŞİD’in geri püskürtülmesinde Kürtlerin özel bir rol oynadığına işaret ederek “Türkiye’nin tabii ki meşru güvenlik çıkarları var. Her ülke gibi Türkiye de terörizmden kurtulmak istiyor. Ancak bu Kürtlerin bir kez daha sürülmesi ve yeniden şiddet yaşanması için kullanılamaz” diye konuştu.

Baerbock, uluslararası toplumun bu konuda “Yeniden şiddet yaşanmaması için, yeni radikal güçler oluşmaması için, terörle geçen yılların ardından insanların nihayet güvenlik içinde yaşayabilmesi için hepimiz sorumluluk taşıyoruz” mesajı vermesi gerektiğini kaydetti.

Yeşiller partili politikacı, “IŞİD teröristlerinin Kürtlere karşı gerçekleştirdiği korkunç katliamlara” işaret ederek Kobani kentinin “Kürtlerin IŞİD’e karşı cesur savaşının sembolü” olduğunu söyledi.

Suriye’de Beşar Esad rejiminin 8 Aralık’ta devrilmesiyle birlikte Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu (SMO), Kürtlerin kontrolündeki Tel Rıfat ve Münbiç’te kontrolü ele geçirmişti. Suriyeli Kürtler, Türkiye ve SMO’nun Kobani kentine operasyon hazırlığında olduğunu düşünüyor.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Özel’den Erdoğan’a “Suriye” Yanıtı: Bütün Acıların Sebebi İş Bilmez Dış Politikaydı

Erdoğan’ın Suriye üzerinden partisini hedef almasına tepki gösteren CHP Lideri Özgür Özel, “Bu ülkede, 283 şehidin de, 200 milyar dolar gibi bugünkü sorunların tamamını çözebilecek bir kaynağın kaybedilmesinin de, bunun yanında yaşanan bütün acıların sebebi iş bilmez dış politikaydı” dedi ve ekledi:

“O yanlış sürecin sonunda bir tek adamın çökmüş olmasından zafer çıkmaz. Ama Suriye’nin geleceği için doğru yöntem, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu gibi güçlü bir parlamento, tüm ülkenin vatandaşlık bağını doğru tarif eden bizdeki gibi doğru bir anayasa, bunun üzerinden tüm ülkeyi temsil eden bir yönetim anlayışıyla Suriye’ye bir demokratik rejim gelirse, adil ve özgür seçimlerle iktidarlar değişebilirse Suriye’de de kan durur, Türkiye için de en doğrusu olur.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, “Şehit Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay, Bekçi Hasan ve Bekçi Şevki Anma Töreni’nde açıklamalarda bulundu.

BirGün’ün aktardığına göre; Kılıçlı yemin töreni sonrası Yüksek Disiplin Kurulu’na (YDK) sevk edilen teğmenler hakkında açıklama yapan Özgür Özel, “Önce sosyal medyada, sonra yazılı basında, bu iktidara müzahir kalemler ve trol orduları bir linç kampanyasına giriştiler. Böyle bir kampanyanın toplumsal tabanı olmayacağından zaten emindik ama siyasette benimseneceği, bunun üzerinden siyasi çıkarın tenezzül edileceği, bir kutuplaştırma ortamanın getirilmesi için bunun araçsallaştırılacağı ve teğmenlerin yapmış oldukları andı sanki bir disiplinsizlik olarak gösterileceği hiç aklımın ucundan getirmezdi” dedi.

Özel, “Sayın Erdoğan bu işi 8 gün sonra bir siyaset konusu yapmaya, gencecik teğmenlerin onca emeğini çöpe atmaya, onların geleceğini karartmaya küçücük bir siyasi çıkar uğruna tenezzül etti” ifadelerini kullandı.

Erdoğan’a seslenen Özel, şunları söyledi: “O teğmenler ‘Mustafa Kemal’in Askerleriyiz’ dedi. Mustafa Kemal’in bir tane ordusu vardı ve halen daha bir tane ordusu var. Mustafa Kemal Atatürk’ün askerleri Türk Silahlı Kuvvetleri’nin teğmenleridir. Onların komutanı Mustafa Kemal’dir. O Mustafa Kemal’in ordusu, Yunan ordusunu yenerek İzmir’den denize dökmüştür. Şimdi Mustafa Kemal’in ordusu diyenler yerine sizin birlikte siyaset yaptığınız ve cenazesine 5 bakan yolladığınız Fesli Deli Kadir’e sağlığında siz gittiniz, cenazesinde 5 bakan yolladınız. O diyordu ki ‘Keşke Yunan kazansaydı.'”

Ben kutuplaşmadan, kamplaşmadan yana hiç olmadım ama burada herkes tarafını gösterecek. Ben o genç teğmenlerle beraber Mustafa Kemal’in ordusunun tarafındayım, Mustafa Kemal’in askeriyim. Şimdi siz takınacağınız tavırla hepimize şunu göstereceksiniz; siz hocanız Fesli Deli Kadir gibi Trikopis’in tarafında mı duracaksınız yoksa Mustafa Kemal Atatürk’ün tarafında mı duracaksınız?”

“Bütün acıların sebebi iş bilmez dış politikaydı”

“Her geçen gün kendi acziyetlerini, milletin içinde bulunduğu durumu örtbas etmek için yeni gündemler yaratmaya devam ediyorlar. Buna karşı kararlılıkla, birlik ve beraberlik halinde, özgüvenli yürüyüşümüzü devam ettirmek durumundayız” diyen Özel, AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Suriye üzerinden CHP’yi hedef almasına tepki gösterdi.

“Suriye’de komşunun içişlerine karışıldığı, devlet dışı unsurların muhatap alındığı, eğit-donat-yolla savaşsın dedikleri bir süreçte, 13 yıl boyunca bir iç savaş. 5 milyona yakın Suriyeli sığınmacı, 283 şehit, 200 milyar dolar kaybın sonunda Suriye’de zalim, otoriter bir tek adam rejiminin yıkılmasını kendi başarıları gibi göstermeye çalışıp, il kongrelerinde gezip bunun üzerinden CHP’ye saldırıp sanki yeniden güç kazanıyormuş gibi algı yönetimi yapmaya çalışan Erdoğan’a ve partisine şunu söylemek istiyorum” diyen Özel, şunları söyledi:

“Bu ülkede, 283 şehidin de, 200 milyar dolar gibi bugünkü sorunların tamamını çözebilecek bir kaynağın kaybedilmesinin de, bunun yanında yaşanan bütün acıların sebebi iş bilmez dış politikaydı. O yanlış sürecin sonunda bir tek adamın çökmüş olmasından zafer çıkmaz. Ama Suriye’nin geleceği için doğru yöntem, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu gibi güçlü bir parlamento, tüm ülkenin vatandaşlık bağını doğru tarif eden bizdeki gibi doğru bir anayasa, bunun üzerinden tüm ülkeyi temsil eden bir yönetim anlayışıyla Suriye’ye bir demokratik rejim gelirse, adil ve özgür seçimlerle iktidarlar değişebilirse Suriye’de de kan durur, Türkiye için de en doğrusu olur.”

Paylaşın

Yerel Yönetimlere Sekiz Yılda 154 Kez Kayyım Atandı

674 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin (KHK) yürürlüğe girmesinin ardından geçen sekiz yılda, iktidar yerel yönetimlere toplam 154 kez kayyım ataması yaptı. En fazla kayyım atanan kentler sıralamasında Diyarbakır birinci sırada yer aldı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Seçim ve Parti Hukuk İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı tarafından hazırlanan “İktidarın Kayyum Müdahalesi: Yerel Seçimlerde Demokrasi ve Anayasa Yönelik Tehditler” başlıklı rapor Genel Başkan Yardımcısı Gül Çiftci tarafından kamuoyu ile paylaşıldı.

15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminin ardından 674 Sayılı KHK’yle uygulanmaya başlayan kayyum atamalarına ilişkin değerlendirmelerde bulunulan raporda, iktidarın yerel yönetimlere toplamda 154 kez kayyum ataması yaptığı kaydedildi.

2016-2024 yılları arasında iktidarın kayyum atadığı belde/ilçe/büyükşehir belediyelerindeki toplam seçmen sayısı 11 milyon 202 bin 496 olarak kaydedildi. Rapora göre en fazla kayyum atanan kentler sıralamasında 26 kez kayyum atanan Diyarbakır birinci, 23 kez kayyum atanan Van ikinci sırada yer aldı. Yıllara göre kayyum sayılarına da yer verilen raporda, 2016 yılı 60 kayyumla ilk sırada gelirken ikinci sırada 38 kayyumla 2019 yılının geldiği belirtildi.

31 Mart 2024 tarihinde yapılan yerel seçimlere kayyum yönetimiyle giden belediyelere ilişkin de bilgilerin yer aldığı raporda, şu ifadeler kullanıldı:

“31 Mart 2024 Mahalli İdareler Seçimi öncesinde kayyum tarafından yönetilen belediye sayısı 49’dur. Bu belediyelerin 9’u 31 Mart Mahalli İdareler Seçimi sonucu AKP veya MHP tarafından yönetilmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi’nin 3 bin 264 oy farkla kazandığı Kars Belediye seçimleri için de 3 bin 821 taşıma seçmen tespit edilmiş ve muhalefet partileri tarafından tüm yasal yollar kullanılarak gerekli itirazlar yapılmıştır. Ancak söz konusu usulsüzlüğe ilişkin yetkili makamlarca herhangi bir adım atılmamıştır.”

30 Ekim 2024 tarihinde gözaltına alınan ve ardından çıkarıldığı mahkemece tutuklanan Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in süreci hakkında da bilgi verilen raporda, “Kayyum Can Aksoy, Esenyurt halkının iradesine belediye meclisleri üzerinden de ipotek koydu ve gönderilen yazıda meclis üyelerinin görevleri de hukuksuzca memurlara devredildi. Bu yolla belediye meclisinin kayyumu denetleme yetkisi tamamen ortadan kaldırıldı. Daha önce kayyum atanan belediyelerde gördüğümüz israf, şatafat ve ihale usulsüzlüklerinin Esenyurt’ta yapılmasının önü de böylece açılmış oldu” denildi. Kayyum uygulamasının mevcut Anayasa’da yer alan 2, 5, 123 ve 127’nci maddeler ile çeliştiği belirtilen raporda “Anayasadaki bu düzenlemeler, yerel yönetimlerin bağımsız olarak işleyebilmesini sağlamayı hedeflemektedir” denildi.

ANKA’nın aktardığına göre; Raporun 6 maddeden oluşan sonuç metninde ise şu ifadeler kullanıldı: “İktidar, sandıktan çıkan sonuca saygı göstermeli, sandıkta yenemediğini iktidar gücüyle ve hukuksuzca yenmeye çalışmaktan vazgeçmelidir.

İktidarın siyasi mühendislik alanı olarak tanımladığı kayyum uygulamaları bir an önce son bulmalıdır.

Parlamentoda temsil edilen 10 siyasal partinin ortak bir görüş doğrultusunda TBMM Başkanlığına sunduğu ve kayyum uygulamasının sona ermesini amaçlayan kanun teklifi bir an önce yasalaşmalıdır.

5393 Sayılı Belediye Kanununda yapılacak düzenlemeyle özü itibariyle anti demokratik olan kayyum uygulamasının önünü açan maddeler yürürlükten kaldırılmalıdır.

Hakkında kesin hüküm bulunmayan ve yerlerine kayyum atanan belediye başkanları bir an önce görevinde geri dönmeli, hakkında kesin hüküm bulunan ve yargı yolu tamamen tüketilmiş olması şartıyla hali hazırda görevinde bulunmayan belediye başkanlarının yerine belediye meclislerinde seçim yapılarak, belediye meclis üyeleri arasından yeni bir belediye başkanı seçilmelidir.

Anayasanın 2, 5, 123 ve 127’nci maddelerine açıkça aykırı olan kayyum uygulamasından nemalanan iktidarla hiçbir şekilde yeni anayasa müzakeresi mümkün değildir.”

Paylaşın

İBB Başkanı Cemil Tugay’dan “AK Parti’ye Katılacak” İddiasına Yalanlama

AK Parti’ye katılacağı iddiasına yanıt veren İzmir Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Cemil Tugay, “Bugüne kadar her türlü iftirayı attılar da bu kadar saçma sapanına ilk defa denk geldim” dedi.

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay,  AK Parti’ye katılacağı iddiasına yanıt verdi. Tugay, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “Bugüne kadar her türlü iftirayı attılar da bu kadar saçma sapanına ilk defa denk geldim” dedi.

Başkan Tugay paylaşımını şöyle sürdürdü: “Böyle bir şeyi ortaya atanın da, akılları sıra algı yapmaya çalışanların da aklına şaşarım. Dün olduğu gibi bugün de yarın da Cumhuriyet Halk Partimizin altı oku ışığı altında, Cumhuriyet değerlerini, demokrasiyi, adaleti, laikliği son nefesime kadar savunmaya devam edeceğim. Döneklik başkalarına, onurla mücadeleye devam etmek bize..”

Cemil Tugay, 31 Mart 2019 yerel seçimlerinde Karşıyaka Belediye Başkanlığı için CHP’den aday oldu; seçimi yüzde 70,85’lik bir oranla kazandı. Tugay, 29 Ocak 2024 tarihinde yerel seçimlerde CHP İzmir Büyükşehir Belediyesi başkan adayı oldu ve seçimi kazandı. Cemil Tugay, 5 Nisan 2024’te mazbatasını alarak göreve başladı.

Paylaşın

AK Parti Ve MHP, Cumhurbaşkanlığı Sisteminde Revizyona Hazırlanıyor

AK Parti ve MHP, Cumhurbaşkanlığı sisteminden vazgeçmiyor ama yeni anayasa ile sistemde bir revizyon yapılabileceğini söylüyor. Bu revizyonlardan biri cumhurbaşkanı yardımcısı sayısının netleştirilmesine dair.

Altılı Masa sürecinde muhalefetin seçim kazanıldığı taktirde yedi cumhurbaşkanı yardımcısı atanması planı yaptığını hatırlatan AK Partililer, “Altılı Masa bize cumhurbaşkanı yardımcısı sayısına sınır getirilmesi gerektiğini gösterdi. İstikrarlı bir yönetim yapısı için bunu düzenlemek, sayıyı netleştirmek gerekli” diyor.

Bir revizyon önerisi de bakanlarla ilgili geldi. Mevcut sistemde Meclis’ten bakan ataması yapıldığında milletvekilleri istifa etmek zorunda. İstifa eden milletvekili bakanlık görevinden ayrıldığında da milletvekilliğine geri dönemiyor. AK Partili yetkililer yapılacak bir düzenleme ile Meclis’ten bakanlığa atanan milletvekillerine dönem içinde tekrar dönüş imkanı verilebileceğini kaydediyor.

Değişiklik beklenen üçüncü başlık ise erken seçim düzenlemesine dair. Muhalefet de iktidar partisi yetkilileri erken seçim için de Meclis’in bu yetkisinin nasıl bir zaman dilimi içinde kullanılabileceğinin netleşmesi gerektiğini söylüyor.

Gazete Duvar’da yer alan habere göre; AK Parti ve MHP’nin yeni anayasa çağrısı için 2025 yılı başında harekete geçilmesi bekleniyor. Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’un bu kapsamda siyasi partilere yeniden anayasa ziyaretleri yapması sürpriz olmayacak. AK Partililer muhalefetin mesafeli yaklaştığı yeni anayasa için, “Bu çalışma birbirimizle konuşmak için çok iyi bir zemin. Anayasayı yapamazsak bile oturup konuşabilmeliyiz, bunun bize de topluma da çok büyük faydası olur” diyor.

AK Parti ve MHP, Cumhurbaşkanlığı sisteminden vazgeçmiyor ama yeni anayasa ile sistemde bir revizyon yapılabileceğini söylüyor. Bu revizyonlardan biri cumhurbaşkanı yardımcısı sayısının netleştirilmesine dair. Altılı Masa sürecinde muhalefetin seçim kazanıldığı taktirde yedi cumhurbaşkanı yardımcısı atanması planı yaptığını hatırlatan AK Partililer, “Altılı Masa bize cumhurbaşkanı yardımcısı sayısına sınır getirilmesi gerektiğini gösterdi. İstikrarlı bir yönetim yapısı için bunu düzenlemek, sayıyı netleştirmek gerekli” diyor.

Bir revizyon önerisi de bakanlarla ilgili geldi. Mevcut sistemde Meclis’ten bakan ataması yapıldığında milletvekilleri istifa etmek zorunda. İstifa eden milletvekili bakanlık görevinden ayrıldığında da milletvekilliğine geri dönemiyor. AK Partili yetkililer yapılacak bir düzenleme ile Meclis’ten bakanlığa atanan milletvekillerine dönem içinde tekrar dönüş imkanı verilebileceğini kaydediyor.

Değişiklik beklenen üçüncü başlık ise erken seçim düzenlemesine dair… Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan mevcut anayasaya göre iki dönem olan görev süresini 2028 yılında tamamlayacak. Erdoğan’ın yeniden aday olabilmesi için iki yol var. Birincisi Anayasada cumhurbaşkanının görev süresiyle ilgili değişiklik yapmak, ikincisi ise Meclis’in erken seçim kararı alması. Anayasaya göre Meclis’te 360 oyla erken seçim kararı alınabiliyor. Bunun takvimiyle ilgili ise bir sınırlama bulunmuyor.

2028 yılının mayıs ayında yapılması gereken seçimi Meclis kararıyla bir yıl öne çekmek de 1 ay öne çekmek de mümkün. Her iki durumda da erken seçim gerçekleşmiş oluyor. Ancak bu durum eleştiri konusu. Örneğin “genel seçimlere 1 yıl kala ara seçim yapılamaz” hükmü var. Muhalefet de iktidar partisi yetkilileri de erken seçim için de Meclis’in bu yetkisinin nasıl bir zaman dilimi içinde kullanılabileceğinin netleşmesi gerektiğini söylüyor.

Paylaşın

Sosyal Medyada Çocuklar İçin “Dijital Kimlik” Planı

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, “Sosyal medya platformları ve dijital oyun üreticilerinin kullanıcının çocuk olduğunu tespit etmesi için yaş doğrulama sistemi kurmalarını öngörüyoruz. Yani ‘Dijital Kimlik’ uygulamasını hedefliyoruz” dedi.

Türkiye’de çocukların internet ve sosyal medya kullanımını düzenlemek amacıyla geçmişte de çeşitli önlemler gelmişti. 2011 yılında devreye giren ‘Güvenli İnternet Hizmeti’ ailelerin çocuklarını internetin zararlı içeriklerinden koruyabilmesi için önemli bir adım olarak görülmüştü.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, sosyal medyada çocukların korunması için ‘Dijital Kimlik’ adında yeni bir doğrulama sistemi uygulamayı planladıklarını söyledi. Göktaş sosyal medyanın olumsuz etkilerine maruz kalan çocukların risk altında olduğunu belirtti.

Sabah gazetesine konuşan Bakan Göktaş platformlara yönelik yasaklamalar yerine çocuklar için doğrulama sistemlerinin kurulacağını söyledi. Göktaş, “Sosyal medya platformları ve dijital oyun üreticilerinin kullanıcının çocuk olduğunu tespit etmesi için yaş doğrulama sistemi kurmalarını öngörüyoruz. Yani ‘Dijital Kimlik’ uygulamasını hedefliyoruz” dedi.

Bakan Göktaş, kısıtlamada 16 yaş kriterinin esas alınacağını ve bu kapsamda uzman görüşleri de alınarak kademli bir tespit sistemine geçeceklerini anlattı.

Türkiye’de çocukların internet ve sosyal medya kullanımını düzenlemek amacıyla geçmişte de çeşitli önlemler gelmişti. 2011 yılında devreye giren ‘Güvenli İnternet Hizmeti’ ailelerin çocuklarını internetin zararlı içeriklerinden koruyabilmesi için önemli bir adım olarak görülmüştü.

Ayrıca internet kafelerde çocuklara uygun olmayan içeriklere erişimi engellemeye yönelik denetimler yapılmış ve bazı sınırlamalar getirilmişti. Ancak uzmanlar bu girişimlerin yeterli olmadığı eleştirisini yapıyordu.

Paylaşın

Babacan’dan Erdoğan’a “Yeni Anayasa” Yanıtı: Yapılmışı Var

Erdoğan’ın, “Siviller eliyle yapılmış, demokratik, kuşatıcı ve özgürlükçü bir anayasaya ihtiyacımız var” sözlerine yanıt veren DEVA Partisi Lideri Ali Babacan, partisinin hazırladığı anayasa çalışmasını paylaşarak, “Yapılmışı var” dedi.

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla, “Muhalefet samimi çağrılarımıza kulak tıkasa da siviller eliyle yapılmış, demokratik, kuşatıcı ve özgürlükçü bir anayasaya ihtiyacımız var” dedi.

Muhalefeti anayasa çalışmalarında yeterince destek vermemekle eleştiren Erdoğan, “Yeni anayasa Türkiye için lüks değil, çok geç kalmış bir ihtiyaçtır. Türkiye’nin darbe anayasası kamburundan kurtulmasının şart olduğunu uzun bir süredir ısrarla dile getiriyoruz. Bu çağrıyı da muhalefetin iddia ettiği gibi gündem kaygımızdan değil, tam aksine ülkemizin yeni anayasa ihtiyacını gördüğümüz için yapıyoruz. Ama bizim öyle bir muhalefetimiz var ki bırakın çözümün parçası olmayı, sorunun katlanarak büyümesi için elinden geleni ardına koymuyor” ifadelerini kullandı.

Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA Partisi) Genel Başkanı Ali Babacan da Erdoğan’ın bu sözlerine sosyal medya üzerinden yanıt verdi. DEVA Partisi’nin hazırladığı anayasa çalışmasını elinde tuttuğu bir fotoğrafı paylaşan Babaca, “Yapılmışı var” dedi.

Paylaşın