Erdoğan’dan “Enflasyon” Açıklaması: En Zor Günler Geride Kaldığı

Katıldığı bir etkinlikte enflasyona ilişkin değerlendirmelerde bulunan Erdoğan, “Pembe tablolar çizmek niyetinde değilim. Bunu hiçbir zaman yapmadım. En zor günlerin artık geride kaldığını sizlerle paylaşmak isterim. Türk ekonomisi fırtınalı sulardan atık serin sulara doğru yol almaktadır” dedi.

Erdoğan konuşmasında, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’i eleştiren ve bu nedenle hakkında soruşturma başlatılan CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e tepki gösterdi:

“Hakim ve savcıları cezaevi kapılarında küstahça tehdit etmenin bir muhalefet geleneği olduğunu CHP’nin yeni yönetimine baktığımızda çok net görüyoruz. Kavga gürültü hiç eksik olmuyor. Yönettikleri şehirlerde trafik sorunu katlanılmaz boyutlara ulaşmış, depremle ilgili hiçbir adım atılmamış. Meydanlarda vatandaşa verdikleri sözlerin hiçbiri tutulmamış. Belediyelerde yolsuzluk, işbilmezlik almış başını gitmiş. Varsa yoksa cumhurbaşkanı adayı kim olacak, genel başkanlık koltuğuna kim oturacak, tüm dertleri bu. Türkiye’nin bunlarla kaybedecek vakti de enerjisi de yok”

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TÜYAP Fuar Merkezi’nde Dünya Müslüman İş Alemi MÜSİAD Fuarı ve Uluslararası İş Forumu Kongresi’nde konuştu. Erdoğan’ın açıklamalarından satır başları şöyle:

“MÜSİAD başta olmak üzere bu fuarın ve forumun terkibinde emeği geçen, katkısı ve desteği bulunan herkesi yürekten tebrik ediyorum. Fuarı ve kongreyi teşrif eden muhterem temsilcilerimize, Türkiye’ye hoş geldiniz safalar getirdiniz diyorum.

MÜSİAD EXPO Fuarı’nın bu sene 20.’sini icra ediyoruz. Ülkemiz içinden ve yurt dışından ilginin gayet yoğun olduğunu görüyorum. 88 ülkeden iş insanları, sanayiciler ve yatırımcılar bir araya getirildi. Tekstil, makine, inşaat, yapı malzemeleri, gıda, tarım ve savunma sanayi firmalarımızın fuara mührünü vurmasını önemsiyoruz.

24 sektörden 300’ü aşkın katılımcı firmayı buluşturan görüşmelerinde hedef 1 milyar dolarlık hacme ulaşmaktır. İnşallah bu rakamın üzerine çıkıldığına inanıyorum. Artık bir MÜSİAD klasiği haline dönüşen bu başarılı organizasyon dolayısıyla derneğimizin yöneticilerini tek tek kutluyorum.

Uluslararası İş Forumu’nun insani ve iktisadi boyutuyla göç teması altında tertiplenmesi ayrıca takdire şayandır. Göç konusu sadece bizim gibi geçiş güzergahındaki ülkeler içinde değil, gelişmiş, gelişmekte olan fark etmeksizin tüm dünya için günümüzün en hassas meselelerinden biridir.

Türkiye açısından göç çok daha eski bir kavramdır. Coğrafi konumuz, beşeri ve kültürel bağlarımız sebebiyle tarih boyunca göç hareketlerine muhatap olmuş bir ülkeyiz. Kırım’dan, Kafkaslar’dan, Balkanlar’dan yoğun göçler aldık. Son 2 asırda başı dara düşen, sürgüne uğrayan soydaşlarımızı muhabbetle bağrımıza bastık. Müslümanlarla birlikte gün oldu musevi ve hristiyanlara da kapımızı açtık.

Suriye’deki iç savaştan kaçan komşularımıza da sahip çıkan biz olduk. 1960’lardan başlayarak yüz binlerce insanımız Sirkeci tren istasyonunda davulla zurnayla uğurlanarak gurbet trenlerine bindi, Almanya daha sonra Belçika, İsviçre ve Avrupa’nın diğer ülkelerine rızıklarını kazanmak için gitti.

Bugün Suriye’den 3,5 milyon civarında yerlerinden edilmiş insanlara ev sahipliği yapıyoruz. Avrupa’nın farklı ülkelerinde 6 milyonu aşkın kardeşimiz yaşadıkları ülkenin ekonomisine önemli katkılar sunuyor. Göç ve göçmenlik olgusuna aşina bir milletiz. Hem uzun yollar farklı kaynaklardan göç almışız hem de vatandaşlarımızı göçmen olarak farklı ülkelere göndermişiz. Bu tecrübe milletimizin farklı kesimlerini meşgul eden göç meselesini daha sağlıklı zeminde değerlendirmemize imkan sağlıyor.

Kimi ülkeler göçmen konusuna sadece menfaat penceresinden yaklaşabilir, kimi ülkeler etnik ve kültürel tehdit olarak ele alabilir. Kimileri ise meseleyi güvenlik ekseninden okuyabilir. Biz Türkiye olarak göç olgusuna çok boyutlu şekilde, özellikle insani değerleri merkeze alan yaklaşımla bakmak zorundayız.

Bu meseleyi bütünlüklü anlayışla okumak buna göre doğru, kalıcı ve uzun vadeli politikalar geliştirmek mecburiyetindeyiz. Göç başlığı her açıldığında konuyu düzensiz göçle mücadele paranteze alıp güvenleştirmek doğru bir tavır değildir. Düzensiz göç baskısıyla yüzleşen her devlet de Türkiye illegal göç akımlarıyla mücadelesini tavizsiz sürdürecektir. Hudutlarımızın güvenliğini namusumuz gibi koruyacağız.

“Nefret söylemlerine, faşizme, ırkçı vandallığa provokasyonlara eyvallah diyemeyiz”

Kayıt dışılığın sıfırlanmasına yönelik kararlı politikalarımızdan geri adım atmayacağız. Geçici koruma altındaki kardeşlerimizin doğdukları topraklara güvenli, onurlu geri dönüşlerini teşvik ediyoruz. Suriye’de huzur ve güven ortamı güçlendikçe gönüllü dönenlerin sayısı artacaktır. Kör bir husumetin tuzağına düşmeyeceğiz. Avrupa’sından Amerika’sına herkesin ciddi katma değer sağladığı göç, göçmen konusuna kategorik olarak karşı çıkamayız. Nefret söylemlerine, faşizme, ırkçı vandallığa provokasyonlara eyvallah diyemeyiz.

Türkiye bu hususta doğru, insani olanı, üretimi, sanayisi, ticareti, turizmi için en isabetli olanı yapmak durumundadır. MÜSİAD’ımızın göç, göçmen konusuna bu geniş perspektiften bakmasını çok değerli bulduğumu hasseten ifade etmek istiyorum. Diğer kuruluşlarımızın da göç olgusunu ırkçı, lümpen söylemlere mahkum etmek yerine bütüncül yaklaşımla ele almasını temenni ediyorum.

Salgınla beraber küresel ekonomi ve ticaret, II. Dünya Savaşı’ndan bu yana en büyük şoklarından birini yaşadı. Rusya-Ukrayna savaşı, fiyat baskıları küresel ekonomide yavaş ve dengesiz toparlanmaya yol açtı. Ticarette artan korumacılık ve bölgemizde bir türlü sonlandırılamayan çatışmalar küresel ekonomiyi yeni risklerle karşı karşıya bırakıyor. Küresel ekonomi 2023 yılında yüzde 3,3 büyüyerek tarihi ortalamalarının altında bir performans gösterirken ticaret hacmi ise yüzde 1,1 oranında küçülttü.

Türkiye ekonomisi üretim, istihdam, dış ticarette güçlü performans sergiliyor. 2023 yılında zayıf dış talep ve deprem felaketlerine rağmen yüzde 5,1 oranında büyüme kaydettik. Ekonomik büyüklüğümüz 2023 yılında 1 trilyon 130 milyar dolara yükseldi. Kişi başına milli gelir 13 bin 243 dolara çıktı. 2024 yılının ikinci çeyreğinde 1 trilyon 202 milyar dolar ekonomik büyüklüğe ulaştık.

Türkiye ekonomisi 17 çeyrektir kesintisiz büyümeye devam ediyor. 2024 yılında ilk yarısında büyümemiz yüzde 3,8 olarak gerçekleşti. Üçüncü çeyrek rakamları yüzde 2,1 büyüme oranlarına oluştuk. Kişi başına gelirimiz 15 bin 551 dolara yükselmesini bekliyoruz. Büyümemiz önemli oranda net mal ve hizmet artışındaki anlayıştan kaynaklanmaktadır.

Küresel mal ihracatından aldığımız pay 2023 yılında yüzde 1,07’ye yükseldi. Küresel hizmet ihracatımızdan aldığımız pay yüzde 1,35’i buldu. Mal ihracatımız 2024 yılının ekim ayı itibariyle rekor kırarak son 12 ayda 262,3 milyar doları yakaladı. Yıllıklandırılmış hizmet ihracatımızda ise eylül itibariyle 112 milyar doları aştık.

2024 yılının ilk 10 aylık döneminde 54 milyon 700 bin turist rakamıyla geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 7’lik bir artış gördük. İşsizlik oranımız ise yüzde 8,6 olarak gerçekleşti. Bu veriler bize Türk ekonomisinin yatırım, üretim, istihdam, ihracat ve cari fazla yoluyla büyüme hedefine emin adımlarla ilerlediğini gösteriyor.

Bu başarılarda MÜSİAD üyelerimizin çok büyük payı var. 1990 yılından bu yana Türkiye’nin ekonomisine, demokrasisine yeri dolduramaz katkılar yapan MÜSİAD’ımıza ülkem ve milletim adına teşekkür ediyorum. Helalinden kazanmayı şiar edinen MÜSİAD’ımızla iftihar ediyoruz 6 Şubat depremleri ve Gazze soykırımı başta olmak üzere son yıllarda hepimizin yüreğini dağlayan hadiselerdeki insani, vicdani ve onurlu duruşunuz için sizleri ve MÜSİAD camiasını tebrik ediyorum.

Türkiye 6 Şubat’ta yaşadığı asrın felaketi olan depremlere rağmen tüm bu başarıları elde etmiştir. Deprem bölgesinin imarı ve ihyası için yaptığımız harcalamalar 72 milyar dolara yaklaştı. Enkazın kaldırılmasından yeni konut inşaatlarına, altyapı projelerinden çevre düzenlemelere kadar pekçok alanda depremzedelerimizin yanında olduk. Yarın da inşallah Kahramanmaraş’tayım.

“Fahiş fiyat ve tamahkârlıkla mücadelemiz sürecek”

İnşallah önümüzdeki yıl çok daha iyi rakamları göreceğiz. Geçen sene deprem etkisine rağmen milli gelire oranla yüzde 5,2’de tuttuğumuz bütçe açığını bu sene yüzde 4,9’a indirmeyi hedefliyoruz. Enflasyonda başayan düşüş trendi inşallah hızlanarak devam edecek. Fahiş fiyat ve tamahkârlıkla mücadelemiz sürecek. Daha fazla kazanmak, kâr elde etmek için milletin lokmasına uzanan elleri kırmakta en küçük tereddüt göstermeyeceğiz.

Serbest piyasa ekonomisi demek vatandaşı fırsatçıların insafına terk etmek değildir. Milletin refahı, huzuru geçim sıkıntısı yaşamaması en büyük önceliğimizdir. 22 yıllık iktidarımız döneminde bu konuda taviz vermedik, bundan sonra da vermeyeceğiz. Pembe tablolar çizmek niyetinde değilim. Bunu hiçbir zaman yapmadım. En zor günlerin artık geride kaldığını sizlerle paylaşmak isterim.

Türk ekonomisi fırtınalı sulardan atık serin sulara doğru yol almaktadır. Dünyada ve bölgemizde fevkalade hadise olmazsa Allah’ın izniyle bundan sonra rüzgara karşı değil rüzgarı arkamıza alarak yürüyeceğiz. Bölgemizdeki çatışmalar, krizler, sorunlar çözüme kavuştukça Türkiye ekonomisindeki iyileşme daha da hızlanacaktır. Kararlılıkla uyguladığımız ekonomi programımızın meyvelerini daha fazla toplayacağız. İstikrar ve güven ortamını koruduğumuz müddetçe yolumuz da bahtımız da daima açıktır.

Türkiye 22 yılda istikrar ve güven ortamının bir ülke ekonomisi açısından ne olduğunu yaşayarak öğrenmiştir. Başbakanın önüne fırlatılan anayasa kitapçığının Türkiye ekonomisine yüklediği faturayı nasıl unutabiliriz? Sermayenin renklere bölündüğü kara günleri nasıl unutabiliriz? İnancı, başörtüsü, siyasi görüşü dolayısıyla insanımızın kendi vatanında parya olarak göründüğü eski Türkiye’yi nasıl unutabiliriz?

Son 22 yılda istikrar ve güven zemininde umutların nasıl büyüdüğüne engellerin nasıl aşıldığına, Türkiye’nin nasıl köklü değişim yaşadığına aynı şekilde hep beraber şahitlik ettik. İstikrar ve güven ortamının üzerine iş çevrelerimizin bu bakımdan titremesi gerektiğini düşünüyorum.

Geçtiğimiz hafta CHP’nin devrik genel başkanının mahkeme salonunda savurduğu hakaretler, Türkiye’nin 14-28 Mayıs seçimlerinde nasıl uçurumun eşiğinden döndüğünü ortaya koymuştur. Bu zatın genel başkanlığı döneminde Türkiye’ye yatırım gelmesin, Türk ekonomisi düze çıkmasın diye kendini nasıl paraladığını, ülkemizi nasıl kötülediğini, yurt dışına şikayet ettiğini hepimiz çok iyi hatırlıyoruz.

Bugün seçim ve kurultay kaybetmenin öfkesiyle sağa sola sataşması, eski ittifak ortaklarına edepsizce saldırması hançer siyasetinin bunların genetiğine işlediğinin apaçık kanıtıdır. Hakim ve savcıları cezaevi kapılarında küstahça tehdit etmenin bir muhalefet geleneği olduğunu CHP’nin yeni yönetimine baktığımızda çok net görüyoruz.

“Türkiye’nin bunlarla kaybedecek vakti de enerjisi de yok”

Kavga gürültü hiç eksik olmuyor. Yönettikleri şehirlerde trafik sorunu katlanılmaz boyutlara ulaşmış, depremle ilgili hiçbir adım atılmamış. Meydanlarda vatandaşa verdikleri sözlerin hiçbiri tutulmamış. Belediyelerde yolsuzluk, işbilmezlik almış başını gitmiş. Varsa yoksa cumhurbaşkanı adayı kim olacak, genel başkanlık koltuğuna kim oturacak, tüm dertleri bu. Türkiye’nin bunlarla kaybedecek vakti de enerjisi de yok.

Biz kızıl elmamız olan ‘Türkiye Yüzyılı’nı inşa etmenin derdindeyiz. Son 22 yılda sizlerle el ele, yürek yüreğe vererek nice zorluğun, sıkıntının, badirenin üstesinden geldik. İş dünyamızın Türkiye’ye en iyi şekilde hizmet edilmesi için daima yakın istişare içinde olduk. Dünün sorunları bugün nasıl ortadan kalktıysa inancım ve duam odur ki, bugünün sorunları da geleceğe taşınmayacak, çözülecek ve inşallah tarihin tozlu sayfalarına karışacaktır.

İnşallah yine başaracağız. Hükümet olarak MÜSİAD’ın temsilcisi olduğu reel sektörümüzün nabzını tutacak, kalp atışlarını dinleyecek bize düşen ne ise imkanlarımızı zorlama pahasına da olsa inşallah yerine getirmeye çalışacağız. Ülkemiz, milletimiz, vatanımız, toprağımız adına hepsinden önemlisi geleceğimiz adına çok büyük işlere sizlerle birlikte imza atacağız. Rabbim yâr ve yardımcınız olsun diyorum.”

Paylaşın

Özgür Özel’e “Akın Gürlek” Soruşturması: Hakaret, Hedef Gösterme…

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, CHP Lideri Özgür Özel hakkında Akın Gürlek’e yönelik sözleri nedeniyle soruşturma başlattı. Özgür Özel hakkında fezleke hazırlanması için dosya Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilecek.

CHP Lideri Özgür Özel, “Akın Gürlek, bu sarayın celladıdır, seyyar giyotinidir. Akın Gürlek’e bu bakanın gücü yetmemektedir. Savcıdır o. Bakan HSK’nın başkanıdır. Onun sicil amiridir. Ama bunların geldiği yer belli ya, aynı FETÖ’deki abileri gibi bu bakanın imamı Akın Gürlek’tir. Abdullah Öcalan’a milletvekili yollayıp da Akın Gürlek kızıyor diye ana muhalefeti belediye başkanına yollamayan bu iktidarı milletimize şikâyet ediyorum. Olmaz olsun sizin izniniz” ifadelerini kullanmıştı.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca CHP Genel Başkanı Özgür Özel hakkında, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek hakkındaki sözleri nedeniyle ‘Kamu Görevlisine Görevinden Dolayı Alenen Hakaret’ ve ‘Terörle Mücadele Görev Almış Kişileri Hedef Göstermek’ suçlamalarıyla soruşturma başlatıldı.

Özel, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’i sıklıkla eleştirerek hakkında “Seyyar giyotin” ifadesini kullanmıştı. Soruşturma ise yerine kayyım atanan Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’i Silivri Cezaevi’nde ziyaret eden Özel’in bugün kullandığı “Onurunla simit sat. Ama insanların geleceğiyle oynama, bir ülkenin geleceği ile oynama. Aparat olma” sözlerinin ardından geldi.

Başsavcılığın açıklaması şöyle: “Cumhuriyet Başsavcılığımızca 28. Dönem Manisa Milletvekili ve Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel hakkında 26 Kasım 2024 tarihinde partisinin TBMM’ndeki grup toplantısında ve 29 Kasım 2024 (bugün) tarihinde Marmara Ceza İnfaz Kurumları önünde yaptığı basın açıklamasında İstanbul Cumhuriyet Başsavcısına yönelik sarf ettiği sözler nedeniyle ‘Kamu Görevlisine Görevinden Dolayı Alenen Hakaret’ ve ‘Terörle Mücadele Görev Almış Kişileri Hedef Göstermek’ suçundan resen soruşturma başlatılmış olup gerekli tespitlerin yapılması akabinde soruşturma evrakı ilgili hakkında fezleke hazırlanması için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilecektir.”

Özgür Özel ne demişti?

Özgür Özel, bugün yaptığı açıklamada şunları demişti: “Akın Gürlek cürmün kadar kadar yer yakarsın, cürmün kadar. Yazıklar olsun ki gücünü diplomandan değil sahiplerinden, talimat vericilerden alıyorsun. Akın Gürlek, gün gelir Özgür Özel yine burada dimdik durur ama sen yurt dışında kim bilir nereden, Twitter hesaplarından sosyal medyadan bize saldırırsın bu sefer. Ya da o günlerde bu yaptığın hukuksuzlukların cezasını çekersin. Bak sen bir hukuksuzluğa tabi olsan senin de hakkını biz savunuruz.

Buradan Akın Gürlek‘e sesleniyorum: Hukuk içine dön, anayasa sınırları içine gir, verilen talimatlarla suç işleme, bundan sonra senin de hukuki ortamdaki güvencen biz olalım. Tövbe et, istiğfar et ve istifa et. Çekil, kamuoyunda de ki, ‘Bir yanlışın içindeydim, pişmanım.’ Geleceğinin güvencesi biz olalım. Sana kimse dokunamaz. Eğer bu yaptıklarını itiraf eder ve istifa edersen git avukatlık yap bir köşede. Onurunla simit sat. Ama insanların geleceğiyle oynama, bir ülkenin geleceği ile oynama. Aparat olma. Seni uyarıyorum. Ve bugün Akın Gürlek‘te simgeleşen talimatla yargıyı siyasi amaçlarına alet edenlere söylüyorum: Akın Gürlek gibi aparatları kullanarak bizimle baş edemezsiniz. Biz size teslim olmayız. ”

CHP’den ‘Özel’e soruşturma’ açıklaması

CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökan Zeybek, Özgür Özel hakkında soruşturma başlatmasına ilişkin açıklama yaptı. Zeybek, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel hakkında başlatılan soruşturma, yargının mevcut iktidar tarafından suistimal edildiğinin büyük bir kanıtı, en güncel örneğidir. Yargı bağımsızlığını, siyasetin mahkemeler üzerindeki etkisini ve hukuk normlarının yok sayılmasını eleştirmek, bunların çok büyük problemler olduğunu telkin etmek ne zamandan beri ‘hakaret’ suçuna örnek oluşturur oldu?

Hiçbir yönüyle hukuki açıklamasını yapamadığınız Esenyurt demokrasi darbesi gibi, Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel’e açılan bu soruşturma da, Sayın Genel Başkanımızın ifadelerini doğrular niteliktedir. Bu kirli girişimler bizler için yok hükmündedir. 101 yıllık çınar Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanına, Sayın Özgür Özel’e yönelik bu adımlar kimsenin haddine değildir. Genel Başkanımızın yanındayız.”

Paylaşın

“Erdoğan, Abdullah Öcalan – DEM Parti Görüşmesi İçin Talimat Verdi” İddiası

MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin “İmralı ile DEM grubu görüşmesi gecikmemeli” açıklaması gündemdeki yerini korurken Erdoğan’ın görüşme için talimat verdiği öne sürüldü.

İddiaya göre, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) bir ‘ön hazırlık’ yapacak, bu hazırlıkların tamamlanmasından sonra DEM heyetinin İmralı’ya gitmesine izin verilecek.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin (DEM Parti) İmralı Cezaevi’nde PKK Lideri Abdullah Öcalan’la görüşmek için yaptığı başvuruyla ilgili Adalet Bakanlığı’ndan henüz yanıt gelmezken iktidara yakın Türkiye gazetesi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın talebe sıcak baktığını ve Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’a sürecin hızlandırılması için talimat verdiğini yazdı.

Haberde, “Erdoğan’ın, geçmişteki çözüm sürecinde yaşananların tekrar etmemesi için, yeni sürecin ‘temkinli ve dikkatli’ yürütülmesi talimatını verdiği öğrenildi. DEM Parti’nin Adalet Bakanlığı’na bu konuda yaptığı başvurunun kısa sürede olumlu sonuçlanmasına kesin gözüyle bakılıyor” denildi.

İddiaya göre, MİT bir ‘ön hazırlık’ yapacak, bu hazırlıkların tamamlanmasından sonra DEM heyetinin İmralı’ya gitmesine izin verilecek. AK Parti kaynakları “Öcalan, DEM’lilere örgütle bağlantılarını kesmeleri, örgütün de lağvedilmesi yönünde bir şey söylerse; İmralı ziyaretlerinin devamı gelir” değerlendirmesini yaptı.

Hürriyet yazarı Abdulkadir Selvi, 28 Kasım tarihli yazısında DEM Partililerin Öcalan’a görüşmesine izin verileceğini belirtmişti. Selvi, “DEM içinden çözümü destekleyen ve Öcalan’ın mesajlarını doğru aktarabilecek deneyimli isimler tercih edilebilir” demişti.

MHP’ye yakınlığı ile bilinen Türkgün Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Müftüoğlu, DEM Parti – Öcalan görüşmesinin cumartesi günü olabileceğini iddia etmişti.

Ne olmuştu?

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ekim ayı başında partisinin Meclis grubunda yaptığı konuşmada İmralı Cezaevi’nde bulunan Abdullah Öcalan’ın ‘umut hakkından faydalanması’ ve ‘DEM Parti’nin Meclis grubunda konuşması’ çağrısında bulunmuştu. Bu çağrısını sık sık yineleyen Bahçeli, salı günü de “22 Ekim grup toplantısında ne demişsek aynen arkasındayız. İmralı ile DEM grubu görüşmesi gecikmemeli” dedi.

Bahçeli’nin bu sözlerinden sonra ‘görüşme olup olmayacağı’ sorusu yanıtını aramaya başladı. Bahçeli’nin konuşmayı yaptığı 26 Kasım’da DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, Abdullah Öcalan’la İmralı’da görüşmek için resmi başvuruda bulunduklarını açıkladı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise 27 Kasım’da AK Parti’nin grup toplantısının ardından gazetecilerin, Bahçeli’nin ‘İmralı ile DEM Parti görüşsün’ çağrısını nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusuna “Görüşüyor” yanıtı verdi.

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, yine 27 Kasım’da DEM Parti Eş Genel Başkanlarının İmralı başvurusuna ilişkin konuştu. Tunç, “Başvuruyu değerlendiriyoruz. Makul bir sürede cevap verilir” dedi.

‘Görüşme olacak mı olmayacak mı’ tartışmaları sürerken Adalet Bakanlığı’nın görüşmeye izin verdiği iddiası ortaya atıldı. Ancak DEM Parti, Adalet Bakanlığı’na yapılan, Abdullah Öcalan ile görüşme başvurusuna ilişkin bakanlıktan kendilerine herhangi bir geri dönüş olmadığını bildirdi.

Paylaşın

CHP Ve Dem Parti’den Ortak Açıklama: Herkesin Eşit Hissettiği Bir Ülke İstiyoruz

DEM Parti Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan ile basın toplantısı düzenleyen CHP Lideri Özgür Özel, Biz  yaşayan herkesin eşit hissettiği bir ülke istiyoruz” dedi ve ekledi:

“Bunun için de üzerimize düşen adımları atmaya hazırız. Tüm siyasi partilerin birbirleriyle diyalog kurabilidiği bir süreci hep beraber yaşamak isteriz. Bu konuda geçmişten gelen tüm kötü tecrübelere rağmen tarihsel tutarlılığımızdan farklı bir noktada değiliz”

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan ile Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel CHP Genel Merkezi’nde bir araya geldi.

DEM  Parti Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan, beraberindeki heyet ile CHP Genel Merkezi’ne geldi. CHP Yurtiçi ve Yurtdışı Örgütlemeden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ensar Aytekin, Eş Genel Başkanları kapıda karşıladı.

Hatimoğulları ve Bakırhan daha sonra CHP’nin toplantı salonuna geçti. Özgür Özel’e Genel Sekreter Selin Sayek Böke ve Genel Başkan Yardımcısı Gökçe Gökçen de eşlik etti. Basına verilen fotoğraf ve görüntünün ardından görüşme başladı. Görüşmenin ardından ortak basın toplantısı da düzenlendi.

Burada konuşan Bakırhan, “Kayyum, yönetim biçimine doğru ilerliyor. Bu mesele sadece DEM Parti’nin değil, hepimizin meselesidir. Yasal düzenlemeler yapılarak bu kayyum sorunundan kurturulur. CHP’nin bu konuda ortaya koyduğu pratik değerliydi. Bu ülkeyi umarım bu ayıptan kurtarabiliriz” dedi.

Bakırhan, PKK lideri Abdullah Öcalan ve DEM Parti’nin görüşmesine ilişkin Adalet Bakanlığı’na yapılan başvuruya ilişkin kendisine sorulan soruyu yanıtladı. Bakırhan, “Başvurumuzu yaptık ama henüz resmi bir yanıt gelmedi. Olumlu bir yanıt gelmesini umuyoruz. Önemli olan oraya kimin gittiği değil, orada ne söylenildiği ve ne düşünüldüğüdür. Bekliyoruz” diye konuştu.

Ardından CHP lideri Özgür Özel konuştu. Özel, yeni süreç hakkında “Samimiyetle ve şeffaflıkla davranılırsa Türkiye 40 yıldır çözemediği ve hepimize çok acılar yaşatmış bir sürecin toplumsal barış sürecine dönmesi Türkiye’deki herkese kazandırır. Türkiye’yi çok sayıda riskten de kurtarır” ifadelerine yer verdi.

“Herkesin eşit hissettiği bir ülke istiyoruz”

Kayyum atamalarına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Özel, sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye genelinden ilk günler yaratılan algının oldukça değiştiğini ve anket değerlendirmelerinde kayyum atamanın hoş karşılanmadığını hep birlikte görüyoruz.

Bu günlerde Meclis’teki 10 muhalefet partisi bir araya geldi ve kanun teklifi verdi. Yargı süreci tamamlanmamış olanlar için yargı süreci işler. Ama görevine devam eder.

Biz yaşayan herkesin eşit hissettiği bir ülke istiyoruz. Bunun için de üzerimize düşen adımları atmaya hazırız. Tüm siyasi partilerin birbirleriyle diyalog kurabilidiği bir süreci hep beraber yaşamak isteriz. Bu konuda geçmişten gelen tüm kötü tecrübelere rağmen tarihsel tutarlılığımızdan farklı bir noktada değiliz”

Özel, bir gazetecinin Akın Gürlek’e yönelik sözleri nedeniyle kendisi hakkında başlatılan soruşturmayla ilgili sorusunu yanıtladı. Özel, “Kendisine görevi ile ilgili hakaret ettiğimi söylüyor. Sabahın köründe bir eve gitmek senin görevin mi? Öyle aynayla konuşan başsavcıdan bize de kendisine de faydası yok” dedi.

Paylaşın

Ahmet Özer’den “Ben Ne Zaman Terörist Oldum?” Mesajı

Esenyurt belediye başkanlığı görevini yürütürken 30 Ekim’de tutuklanan ve yerine kayyım atanan Ahmet Özer, Silivri Cezaevi’nden “Ben ne zaman terörist oldum?” mesajı gönderdi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, tutuklanan ve yerine kayyım atanan Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’i Silivri Cezaevi’nde ziyaret etti. Independent Türkçe’nin aktardığına göre; Ziyaret sonrası açıklama yapan Özel, Ahmet Özer’in “Ben ne zaman terörist oldum?” diye sorduğunu belirtti.

Özel; savcı Akın Gürlek’i FETÖ’vari yöntemler kullanmakla eleştirdiği konuşmasında şunları söyledi: “FETÖ’vari kumpaslarla iş görenler FETÖ’vari sonu görürler. Kaçarak sıçan gibi bu ülkeyi terk eden Zekeriya Öz’ü hiç birimiz unutmadık, yine günü gelince o çok güvendikleri arkalarından çekilirler ya kaçarak giderler ya da burada ettiklerinin cezasını çekerler.

Akın Gürlek eliyle Ahmet Özer’e düşman hukuku uygulanmaktadır. Düşman ceza hukuku uygulanmaktadır. Akın Gürlek cürmün kadar yer yakarsın. Yazıklar olsun ki gücünü diplomandan değil sahiplerinden talimat vericilerden alıyorsun. Buradan Akın Gürlek’e sesleniyorum; hukuk içine dön, Anayasa sınırları içine gir, verilen talimatlarla suç işleme. Bundan sonra senin de hukuki ortamdaki güvencen biz olalım. Tövbe et, istifa et.”

Ahmet Özer’in mesajlarını paylaştığı konuşmasında Özgür Özel, şu ifadeleri kullandı: “Bir kreş açtım, bir yılda 15 kreş hedefim vardı diyor. 70 caddeye asfalt yaptık, Esenyurt gibi bir yerde bir karış yeşil alanı kalmayan yerde 100 bin metrekarelik devasa bir park yaptık diyor. Şimdi bunların hepsi durmuş, kahroluyorum diyor. İki kişiden biri beni seçti, bunlar nasıl olur inanamıyorum diyor. 16 yıldır bu partideyim, çabalıyorum diyor. Hayatım boyunca hep teröre karşı oldum, yazdığım bütün kitaplar terörün mutlaka ve mutlaka demokrasi yoluyla alt edilmesi barışın sağlanmasıdır diyor.

Dosya bana gizli, avukatlarına gizli basına açık! Sürekli basına gizlilik olan dosyadan bilgi sızdıran bir iletişim var diyor. Bu dosyanın basın iletişimini kim, ne amaçla yapar? Gizlilik olan dosyada bizlerin sonradan duyacağı şeyleri iktidara yakın medya ne amaçla yazmaktadır? Önce televizyondan sonra avukatlardan duyulan bir bilgi, dosyanın maksatlı olarak manipüle edildiğini kanıtlamaktadır.

Hepimiz biliyoruz ki, Ahmet Özer suçsuzdur. Bir şafak operasyonuyla yaratılan algı operasyonu onur kırıcıdır. Yatak modasına eşinin engellenerek girilmesi onur kırıcıdır. Avukatsız işlemler hukuksuzdur.”

“Savunmasını okutmadılar”

Ahmet Özer’e tutukluluk incelemesinde savunma yaptırılmadığını belirten, CHP lideri şöyle konuştu: “Bir şeyi ilk kez açıklayacağım. Sayın Ahmet Özer’in tutukluluğunun birinci ayında tutukluluğunun değerlendirilme durumu var. Arada gizli tanık olduğu için avukatları duruşma istedi. Ahmet Özer, 4 sayfa savunmasıyla geldi. Tıraşını oldu, takım elbisesini giydi. Hakim karşısına geçti, söze başladı. O sırada hakim ‘Ahmet Bey, tutukluluğunuzun devamına karar verdim.’ dedi. Dedi ki ‘Beni dinlemeyecek misiniz?’ 4 sayfa yazının okunmasına tahammül etmeyip hemen ‘Ben devamına karar verdim’ diyorlar.

Bir akıl, Ahmet Özer’le, onu seçenlerle psikolojik harp yürütüyor. Direncimizi kırmaya çalışıyorlar. Ahmet Özer’e sen ne yaparsan biz kararımızı verdik, diyorlar. Dimdik ayaktayız, durmayacağız. Akın Gürlek gibi aparatları kullanarak bizimle baş edemezsiniz. Bundan sonra eğer bu iddianamenin yazılması biraz daha gecikirse hukuki ve siyasi yönden çok daha aktif etkin yollarla mücadele etmeye devam edeceğiz. Biz haklı bir zemindeyiz. Esenyurt’taki anket AK Parti’nin elinde de var. Yüzde 80 Ahmet Özer’e haksızlık yapıldı diyor.”

Paylaşın

Erbakan, AK Parti İle İttifaka Kapıları Kapattı

14 ve 28 Mayıs 2023 seçimlerinde AK Parti ile ittifak yapan Yeniden Refah Partisinin lideri Fatih Erbakan, “Bundan sonra Cumhur İttifakı ile AK Parti ile herhangi bir ittifakımız, birlikteliğimizin olması söz konusu değil” dedi.

Erbakan, MHP lideri Bahçeli’nin Öcalan-DEM görüşmesi çağrısına dair, Öcalan’ın çağrısıyla silah bırakılacağını düşünmenin sığ bir yaklaşım olduğunu söyledi. Erdoğan, “Anadil, belediyelerin yetkilerinin artırılması gibi, Türkiye’nin bölünmez bütünlüğüne halel getirmeyecek şekilde müzakereler yürütülebilir” dedi.

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan, partisinin 6. yıldönümü dolayısıyla medya buluşması düzenledi. Gazete Duvar’ın aktardığına göre; Yeni yaşı “İman, azim ve aşkla” sloganıyla kutladıklarını anlatan Erbakan partisinin son seçimlerdeki oy oranı ve hedeflerini içeren bir sunum yaptı.

Erbakan’ın verdiği bilgiye göre Yeniden Refah Partisi’nin üye sayısı 6 yılda 600 bine ulaştı. Bir ittifakın parçası olmadan girilen 14 Mayıs seçimlerinde yüzde 2.5, 31 Mart yerel seçimlerinde ise yaklaşık yüzde 7 oy alındı. Yeniden Refah Partisi’nin yerel seçim sonuçlarına bakıldığında Türkiye’nin üçüncü büyük partisi olduğunu ifade eden Erbakan, bunun hazine yardımı, medya desteği olmadan gerçekleştiğini söyledi, teşkilatlara, millete teşekkür etti.

AK Parti’nin politikalarını eleştiren Erbakan, “Nepotizmde zirve yaptılar”, “Eskiden askeri vesayet vardı, AK Parti iktidarı bunu kaldırdı, ama bu sefer de Beştepe vesayeti ortaya konuldu. Bir vesayetten kurtulduk bir başka vesayete duçar olduk”, “Yolsuzluk, Yoksulluk ve Yasakları ortadan kaldıracağız dediler, 20 milyon insan sosyal yardım alıyor, siyasi muhaliflere göz açtırılmıyor” değerlendirmelerinde bulundu.

Partisinin Türk tipi başkanlık yerine Meclis’in daha da güçlendirildiği demokratikleştirilmiş başkanlık sisteminden yana olduğunu anlatan Erbakan gazetecilerin sorularını da yanıtladı. Erbakan MHP lideri Bahçeli’nin Öcalan-DEM görüşmesi çağrısına dair, Öcalan’ın çağrısıyla silah bırakılacağını düşünmenin sığ bir yaklaşım olduğunu söyledi.

TUSAŞ saldırısını hatırlatan, Suriye’deki silahlı yapılanmaya dikkat çeken Erbakan, “Bölgedeki insanımızın temel talepleriyle ilgili bölgenin siyasi partileriyle, kanaat önderleri, aşiret reisleri ile müzakere edilmesi lazım. PKK, Öcalan’ın muhatap alınıp müzakere edilmesi uygun değil. Anadil, belediyelerin yetkilerinin artırılması gibi, Türkiye’nin bölünmez bütünlüğüne halel getirmeyecek şekilde müzakereler yürütülebilir” dedi.

“Samimi olmadıklarını gördük”

AK Parti iktidarına yönelik çok sayıda eleştiri getiren Erbakan’a 14 Mayıs seçimlerinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’a verdiği desteği bugün nasıl değerlendirdiği soruldu. Yapılan iş birliği kapsamında imzalanan mutabakatın gereğinin yerine getirilmediğini söyleyen Erbakan, şu ifadeleri kullandı: “Maalesef bunun seçimi kazanmaya dönük bir hamle olduğunu, bunu imzalarken samimi olmadıklarını gördük. Bırakın mutabakat metninin gereklerini, tersi icraatlarla devam ettiler.

Ülke için son bir şans olarak uzattığımız dalı maalesef geri çevirdiler. Biz burada bir vebalden kurtulduk. En azından denemiş olduk. Samimi olmadıklarını gördük. Bundan sonra Cumhur İttifakı ile AK Parti ile herhangi bir ittifakımız, birlikteliğimizin olması söz konusu değil. Bundan sonraki seçimlerde Yeniden Refah Partisi olarak kendi adayımızla, müstakil olarak seçimlere gireceğimizi ifade ettik.”

Erbakan Saadet Partisi’nin yönetiminin değişmesinin ardından yeni bir iş birliği olasılığını da değerlendirdi, “Saadet Partisi ile birçok temel konuda benzer görüşlere sahibiz. Türkiye’nin, milletin menfaati, bahsettiğimiz sorunlardan kurtulmak için, TBMM çalışmalarına daha aktif katılabilmek için iş birliği, birliktelik söz konusu olabilir. Bizim açımızdan rezerv olmadığını daha önce de ifade etti. Yeni bir dönem” dedi.

Paylaşın

Özel’den Kayyım Özeleştirisi: Geçmişte Yeterince Tepki Veremedik

Kayyım konusunda özeleştiri veren CHP Lideri Özgür Özel, “Geçmişteki kayyım uygulamalarında ilk birkaç gün tepki gösterip sonra bunu terk edip bunun sürdürülmemiş olması yeni kayyumların önünü açtı bence” dedi ve ekledi:

“Bunu kimseyi eleştirmek için söylemiyorum ve burada öz eleştiri de yapabilirim. Halkın iradesine bir darbe varsa onun kendi partinizden olup olmadığına bakmaksızın tepki vermek gerekiyordu.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, bir grup gazeteciyle bir araya gelerek, gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. BirGün’den Mustafa Bildircin’in aktardığına göre; Özel, iktidarın kayyum politikasından parti içi tartışmalara, CHP’nin Cumhurbaşkanı adayından dış politikaya kadar çok sayıda konuyu değerlendirdi.

İktidarın, tutuklu Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer ile görüşmelerine yönelik engelleyici tavrını eleştiren Özel, Adalet Bakanlığı’ndan gecikmeli çıkan görüşme onayında, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmanın etkili olduğunu söyledi.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, “Adalet Bakanlığı’nın tavrındaki değişikliğin olası bir DEM Parti ile Öcalan görüşmesi ile ilgisi var mı?” sorusuna ise şu yanıtı verdi: “Devlet Bahçeli, ‘Öcalan’la görüşülsün’ dedi. Adalet Bakanlığı, yarın bir gün buna izin verecek ama beni belediye başkanımla görüştürmeyecek. Bunu göze alamazlar, elbette bu durumdan bağımsız değildir. Ama Salı günü, grup toplantımızdaki söylememiz de önemliydi. İktidar kanadından bize, ‘İzin verilecek de Akın Gürlek’e çok ağır konuşuyorsun.

Bunu söylersen görüşemezsin, söyleme’ gibi telkinler geldi. Ben her slı bilerek Akın Gürlek’i konuştum. Diğeri muhalefeti terbiye etmek, istikamet, çerçeve çizmektir. Bunu söylersen görüşemezsin demektir. Sırf bu konudaki ilkesel duruş gereği Akın Gürlek’e laf söyledim, bu salı da söyledim aldık görüşmeyi. Aslında Akın Gürlek AKP’nin dokunulmazı. Saray’ın korumasındaki bürokrat, süper savcı gibi bir şey yüklenmeye çalışıldı. Muhalefete karşı arkasında durdular. Salı günkü gruptan sonra bu şeyden vazgeçtiler, arkasından çekildiler. Bunu yapmak için her salı söyledim. Akın Gürlek’e laf söylemesek uysal ve bize çizilen çerçeve içerisinde muhalefet yapmış oluruz.”

Özel, AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın partisinin Meclis grup toplantısında kullandığı, “CHP nasıl bu kadar belediye kazanabiliyor? Bunun müsebbibi biziz. Bu bir özeleştiridir” sözlerini de değerlendirdi. CHP’nin 31 Mart 2024 seçimlerinde, daha önce oy alamadığı seçmenden de oy aldığının altını çizen Özel, “Bunu kendi hatalarına bağlamalarını Erdoğan’ın ağzından duymak kıymetli” dedi.

Partisinin doğru aday belirleme yöntemi ve yeni bir stratejiyle yerel seçimlerde başarı elde ettiğini kaydeden CHP Genel Başkanı Özel, sözlerini şöyle sürdürdü: “Seçim kazanmayı geçmişinde olan her şeyi aklama ve gelecek için meşruiyet alanı olarak düşündüler. 31 Mart 2024’te unvan maçını biz kazanınca -onlar bunu unvan maçına çevirdi- kendisini çok önemsiz, siyasette her şeyini kaybetmiş olarak gördü. Aslında alınan her oyun kıymetini vermek, alınamayanın da mukayesesini yapmak lazım. Tayyip Bey’e tavsiyem şu, rakibini tanımadan yenemezsin. Ben onu çok iyi tanıdığımı kendisine de söyledim. Rakibimi tanıdığım için 31 Mart’ı kazandım.”

Parti içi tartışmalar ve kurultay talebi de Özel’in gazetecilerle buluşmasında gündeme geldi. Özel, “Kurultay tartışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusunu, şu sözlerle yanıtladı: “Bu tartışma belli bir noktada doygunluğa ulaştı ve arkadaşlarıma bu tartışmaları kestiğimizi, sürdürmeyeceğimizi söyledim. Bundan birkaç gün sonra 81 il başkanı ki kurultayda 46’sı beni desteklememişti, ‘Genel başkanımızın politikalarını destekliyoruz. CHP iktidarının ayak sesleri var’ dediler ve tartışmayı bıçak gibi kestiler.

Ben bundan sonra dönüp de aynı tartışmalara girmek istemem. Sokakta olmayan şeyin kurultay salonunda karşılığı olmaz. Sokakta, CHP yönetiminden bir memnuniyet var. Tüm anketler de bunu gösteriyor. Bunun dışında her tartışma partiyi aşağı çeker. Mart ayından beri, abonelikle çalışan altı şirketin ortalamalarını takip ediyoruz. Sadece Eylül ayında düşüş yaşadık orada da kurultay konusu vardı. Vatandaşın sorunlarını konuştuğumuz her ay birinci partiydik. Ekim ayında tamamı düzeldi, Kasım’da birinci olmadığımız hiçbir anket görmedim daha. İçe dönmenin CHP’ye bir maliyeti var ve bu tartışmaları geride bıraktık.

Sosyal medyada yaratılmaya çalışılan gündemler çok suni. Bu parti içinden değil, parti dışından fonlanan bir gündem. CHP’de bir kargaşa varmış gibi gösterilmek isteniyor. Ama bu gerçek kişilerin değil, bot hesapların yürüttüğü bir tartışma. Ben örgütün sesini duyan, örgütün sesini dinleyen, örgütle birlikte karar veren bir genel başkan olarak örgütün sesini dinlerim, örgüt ne istiyorsa onu yaparız.”

“Geçmişte kayyımlara yeterince tepki veremedik”

CHP’li Özel, iktidarın kayyum politikası ve CHP’nin kayyum atamalarına karşı tavrına yönelik soruları da cevaplandırdı. Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atanması ile başlayan tartışmalara yönelik etkin ve net pozisyonlarının aynı şekilde sürdürüleceğini kaydeden Özel, şunları söyledi: “Kayyum meselesinde, geçmişteki kayyum uygulamalarında birkaç gün tepki gösterilip bunun sürdürülmemiş olması yenilerinin önünü açtı. Burada özeleştiri de yapabilirim.

Halkın iradesine bir darbe varsa onun hangi partiden olduğuna bakmaksızın tepki vermek gerekiyordu. Biz bu dönem Hakkari’de de Mardin’de de aynı tepkiyi verdik. ‘CHP’li belediyeler, kolay kayyum atanacak belediyeler değildir ve bunu herkes görmelidir’ gibi bir görüşümüz de var. Esenyurt’ta vatandaşın yüzde 80’i bize hak veriyor. Türkiye’de de her geçen gün bu kayyumlara itirazın yükseldiği ölçülüyor. Esenyurt’ta bir ayı tamamladık. Bunu ne kadar sürdürürlerse biz o kadar sürdüreceğiz.”

Özel, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile bir araya geleceklerini de açıkladı. Partisinin tüm belediye başkanlarıyla olduğu gibi Yavaş ve İmamoğlu ile de eşgüdüm halinde çalıştıklarını ifade eden Özel, “Belediye başkanlarımızın teker teker karşılaştırmalı raporları hazırlanıyor. CHP’li belediyelerin 2023 yılı karnesi gelecek. Sahadaki anketlerden gördüğüm, vatandaş memnuniyeti beklentilerimizin de ötesinde” ifadelerini kullandı.

AKP’nin, CHP’li belediyelere yönelik engelleyici uygulamalarıyla ilgili de konuşan Özel, “AKP, bu tutumuyla gözden düşmüştür. Gönülden düşmekten korkmam gönül kazanılır ama gözden düştün mü bir daha olmaz” yorumunu yaptı.

Özel, CHP’nin Cumhurbaşkanı adayıyla ilgili konuşmasında ise şunları kayda geçirdi: “2019 seçimlerinde İYİ Parti Mansur Yavaş’ı aday yapmak istedi ama Mansur Bey, ‘Ben CHP’nin adayıyım’ görüşünü dile getirdi. Doğru ve başarı getiren bir seçimdi. Daha sonra hem Mansur Bey’e hem Ekrem Bey’e partilerinin tutumu dışında davranmaları şeklinde çağrı yapıldı. Her ikisi de bu sınavı geçti. Mansur Bey’in Türkiye’nin daha iyi yönetilmesine ilişkin bir talebi var ve bu talep noktasında da bir iddiası var. Bundan da doğal bir şey olamaz. Ama ben Mansur Bey’in tüm partinin kararlarının sonuçlarına saygılı olacağına inanıyorum, görüyorum. Kendi beyanları da var zaten.

Mansur Bey ve Ekrem Bey’in isimleri anılırken bazen başka isimlerden, ‘Biz de varız’ diye sitemler duyuyorum. Ben iki adayın ismi öne çıktığı için onlarla ilgili yorum yapıyorum. Kimsenin önünü kesmek CHP’nin geleneğinde, kültüründe yok. Bana hep iki aday soruldu. Üçüncü sorulduğunda ona da başarılar dileriz. Bu sürece katkı sağlayacak yol arkadaşları lazım. Bu iktidarı değiştirme meselesi kişisel taleplerin çok ötesinde bir mesele. Kimimize sorumluluk, kimimize fedakarlık düşüyor.”

Özel’in gazetecilere yaptığı açıklamaların diğer bazı satır başlarında ise şunlar öne çıktı: “Parlamentoda yapılacak bir şeye katkı veririz. Ama Parlamentonun dışlanmasını doğru bulmam. Çünkü toplumsal mutabakat bizim olmazsa olmazımız. Anayasalar toplumsal mutabakat metinleridir önce halka sunulur. Bence bu da Anayasa yapmak kadar kritik bir süreç. Türkiye’de devam eden ve ülkeye çok şey kaybettirmiş 40 yıllık bir çatışma. Terörü bitirme konusunda önemli. Bu mutabakatta bizim CHP olarak kırmızı çizgimiz; şehit aileleri ve gaziler bu sürece rıza gösteriyor mu?

Devlet Bahçeli, her hafta pozisyonunu yenilemek, tahkim etmek daha iyi anlatmak suretiyle gündemi elde tutmaya çalışıyor. Geçen hafta Devlet Bey, ‘Ne var yani Abdullah Öcalan gelse çağrıda bulunsa Cumhurbaşkanımızın yeniden seçilmesi için de Anayasa değişse bunun kime zararı var?’ demişti. Cumhurbaşkanı’nın Anayasa meselesiyle Öcalan’ın ‘Terör bitsin’ çağrısını aynı paragrafta almak bir siyasi hesap olduğunu gösteriyor. Ben burada Cumhur İttifakı’nın şu ana kadarki tavır ve tutumlarını samimi bulmuyorum. Çıkar hesabı içinde olduklarını düşünüyorum.

“Esat’la görüşme talebimiz vardı”

Dış politikada CHP çok güçlü bir parti ama dış ilişkilerde eksiklerimiz vardı. CHP’nin temsil edilmesi gereken her yerde görev alıyorum. Etkili bir dış ilişkiler yürütmeye çalışıyoruz. Rusya’ya bir temsilci atadık. Putin’i destekleyen Adil Rusya Partisi bizimle görüşmek istedi. Ziyarete gelecekler. Son bir yılda on yurt dışı gezisi yaptık. Bunu aynı hızda artırarak devam edeceğiz. Esat’la görüşme talebimiz vardı.

Bizden resmi yazı istediler, bir tarih belirleyecekler, onu bekliyoruz. Şu zaman olacak diyemiyorum, orada Rusya-Erdoğan-Esat arasında bir denge var. Herhalde ondan dolayı bize tarih vermek için bekliyorlar. Bize, ‘Size randevu vermeye karar verdik, resmi yazı yollarsanız tarih belirleyeceğiz’ dediler. Çok gecikmeden cevap alacağımızı bekliyoruz. Filistin’e de gideceğiz. Uçağımızın kuyruk numarasına kadar bildirildi. Hava sahasının açılmasını bekliyoruz.”

Paylaşın

Yeni Çözüm Süreci Tartışmaları: Bakırhan’dan “Önce İktidar Netleşsin” Yorumu

Yeni çözüm süreci tartışmalarına ilişkin konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, “Önce onlar netleşsin. Bu sorunu nasıl çözmek istiyorlar? Bunu merak ediyoruz. Türkiye kamuoyu da merak ediyor” dedi.

Tuncer Bakırhan, konuşmasının devamında “Gerçek demokrasiyi uygulayan, farklılıkların farklılığını kabul eden, hak ve hukuku hayata geçiren, demokratik, insanların iradesine kayyım atanmadığı, insanların kendini farklılıklarıyla birlikte eşit ve özgür bir şekilde yansıttığı bir zeminden bahsediyoruz” ifadelerini kullandı.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Medyascope’da Ruşen Çakır’ın sorularını yanıtladı. “Partililerin İmralı’ya gitmesi olayını Bahçeli gündeme getirdi. Olabileceğini varsayıyoruz. Bunun bir diğer aşaması olarak aynı partilerin geçen sefer olduğu gibi İmralı’nın mesajını Kandil’e taşıması gibi bir seçenek yine gündeme gelebilir mi?” diye soran Çakır’a, Bakırhan şöyle yanıt verdi:

“Biz postacılık falan yapacak değiliz. Biz demokratik zeminde üzerimize düşen sorumluluk neyse yaparız. Bu meselenin toplumsallaşması, kamuoyuna, halklara, tabanımıza, Türkiye’ye anlatılması için kent kent dolaşırız. Bütün insanlara dokunuruz. Önemli bir sorumluluğumuz var. Bence bunu bana soracağınıza Filipinler Devleti ile Moro halkı arasında arabulucu olan Türkiye’ye deyin ki, Orada nasıl yaptıysanız burada da yapın’. Somali’de arabuluculuk yapan, şu anda milletvekili olan bir beyefendiyle biz görüştük. Mesela burada çok büyük önemli deneyimler anlattı. Şimdi bence onlar buna bir yol bulur. Koskoca Türkiye Devleti’dir.”

Bakırhan, Ömer Öcalan’ın hem DEM Partili milletvekili olması hem de Abdullah Öcalan’ın yeğeni olması nedeniyle bu geçiş sürecinde İmralı’ya gitmek için ideal bir isim olduğunu belirtti. Kamuoyuna kısa bir açıklama yapsa da Ömer Öcalan’ın, amcasıyla uzun süre görüştüğünü aktaran Bakırhan, bunların detaylarını paylaştı.

Bakırhan, Abdullah Öcalan’ın moral ve motivasyonunun yüksek olduğunu söyledi. Bakırhan, Öcalan için “Dinamik, morali yerinde ve umudunu hiç yitirmemiş” dedi. Bakırhan, “Marx yazdı ama son kitabını yazamadı. Bu konuda ciddi bir yoğunlaşmam var. Sanırım Marx’ın yazmak istediği son kitabı ben yazacağım” şeklinde bir mesaj ilettiğini açıkladı.

Bakırhan, Öcalan’ın “Türkiye’nin dinamikleriyle bu sorun çözülsün. Türkiye’de çözülsün. Demokratik cumhuriyet zemininde çözülsün” mesajını verdiğini, ayrılıkçı olmayan bir yaklaşımla Kürtlerin demokratik hak ve özgürlüklerinin tanınmasını önerdiğini belirtti.

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, son dönemde yaşanan siyasi gelişmeleri değerlendirirken, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin açıklamalarına dair de konuştu. “İktidarın söylemi ile pratiği arasında büyük bir makas açıklığı, büyük bir uçurum var” diyen Bakırhan, mevcut sürecin sadece Bahçeli’nin “kendi kendine icat ettiği” bir süreç olmadığını, temelinde “meseleye dönük iktidarın programları ve projeleri” olduğunu vurguladı.

İktidar ile MHP arasındaki ilişkiyi analiz eden DEM Parti Eş Genel Başkanı, “Bir rol paylaşımı olmuş olabilir. Ama içerik, nitelik ve nüansta farklılıklar olduğu kesin” değerlendirmesinde bulundu. Bu durumu örneklerle açıklayan DEM Parti Eş Genel Başkanı, “Bahçeli Ahmet Türk’e övgüler diziyor, bir hafta sonra farklı bir tutum sergiliyor. Ömer Öcalan İmralı’ya gidiyor. Yani Bahçeli ne diyorsa tersine bir pratik işliyor” ifadelerini kullandı.

“Bu sorunu nasıl çözmek istiyorlar? Merak ediyoruz”

İktidarı da eleştiren Bakırhan, “Önce onlar netleşsin. Bu sorunu nasıl çözmek istiyorlar? Bunu merak ediyoruz. Türkiye kamuoyu da merak ediyor” dedi. Bakırhan, “Gerçek demokrasiyi uygulayan, farklılıkların farklılığını kabul eden, hak ve hukuku hayata geçiren, demokratik, insanların iradesine kayyım atanmadığı, insanların kendini farklılıklarıyla birlikte eşit ve özgür bir şekilde yansıttığı bir zeminden bahsediyoruz” açıklamasında bulundu.

DEM Parti’nin Kandil ile herhangi bir diyalogunun olmadığını vurgulayan Bakırhan, şunları kaydetti: “Ben şuna inanıyorum: Şu anda Öcalan’ın sözü üzerine başka bir söz söyleyecek Kürt aktör yok. Sonuçta örgütü kuran kendisi. Örgütün kurucu lideri. Onların da ‘başmüzakereci’, ‘önderlik’ dediği bir insanı dinlemeyeceklerini sanmıyorum.

Mesela bazen, bazı yayın organlarında biz Öcalan’ı dinlemiyoruz diye tartışıyorlar. Bazen de Kandil dinlemiyor diye tartışıyorlar. Bazen bir Selahattin Demirtaş’ı dikkate almıyoruz deniliyor. Böyle bir dünya yok Kürt zemininde. DEM Parti’nin durduğu yer belli: Müzakereyle, diyalogla bu sorun çözülsün. Ben ilk defa KCK’nin bu konuda çok net somut bir açıklamasını okudum. KCK, Öcalan’ın işareti ederek, ‘Muhatap oradadır. Bizim için söylediği söz tartışılmazdır’ dedi.”

Paylaşın

ABD’den Dikkat Çeken F-35 Açıklaması: Politikamız Değişmedi

ABD Dışişleri Bakanlığı, “Türkiye’ye F-35 tedariki için gerekli şartlar herkesçe biliniyor ve politikamız değişmedi. Türkiye’nin NATO ile birlikte çalışabilirliğini sürdürmesi ABD’nin kritik bir önceliği olmaya devam ediyor” açıklamasında bulundu.

Türkiye, kurucu ortaklarından olduğu F-35 programından, Rusya’dan S-400 füze savunma sistemi satın almasının ardından çıkarılmış, Amerikalı yetkililer S-400’lerin beşinci nesil savaş uçağı olan F-35’ler için güvenlik riski oluşturduğunu belirtmişti.

Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler’in ABD’nin Türkiye’nin elindeki Rus yapımı S-400 füzelerine bir itirazı kalmadığı ve F-35 savaş uçaklarını verebileceklerine dair sözlerine Washington’dan yanıt geldi.

VOA Türkçe’nin konuya ilişkin yorum talebine yanıt veren ABD Dışişleri Bakanlığı, politikalarında bir değişiklik olmadığını kaydetti.

Yazılı açıklama yapan bakanlık, “Türkiye’ye F-35 tedariki için gerekli şartlar herkesçe biliniyor ve politikamız değişmedi. Türkiye’nin NATO ile birlikte çalışabilirliğini sürdürmesi ABD’nin kritik bir önceliği olmaya devam ediyor” ifadelerini kullandı. Bakanlık Türkiye’nin F-35 alımı ya da F-35 programına dönüşü ile ilgili görüşmeler konusundaki soruları yanıtsız bıraktı.

Türkiye, kurucu ortaklarından olduğu F-35 programından, Rusya’dan S-400 füze savunma sistemi satın almasının ardından çıkarılmış, Amerikalı yetkililer S-400’lerin beşinci nesil savaş uçağı olan F-35’ler için güvenlik riski oluşturduğunu belirtmişti.

2019 yılında Rusya’dan S-400 sistemi satın alan Türkiye, Rusya ile kapsamlı savunma işbirliği yapan ülkelere yaptırım öngören CAATSA kapsamında yaptırım uygulanan ilk NATO ülkesi olmuştu.

Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, bakanlığın 2025 yılı bütçe görüşmelerinde “F-35’lerle ilgili 6 tane uçağımız var orada. Amerikalılar da bu F-35 konusunda biz Kaan uçağını yapabileceğimizi ve uçtuğunu da görünce biraz düşünceleri de değişti. Onlar kendileri de F-35’i de verebileceklerini ifade ediyorlar. Hem üretim payımızın tekrar bize verilmesinde ısrar ediyoruz, hem de 40 tane F-35 almak isteğimizi bildirdik. Bu konuda da daha henüz öyle bir gelişme olmadı, oldukça bildiririz” demişti.

Güler, “Şimdi, bu son Amerikalılar’la görüşmelerimizde S-400’le ilgili de işte ‘Şunu yapacaksınız, bunu yapacaksınız’ dediler hepsini reddettik. Şu anda hâlen, bizim kabul ettiğimiz merkezde olmak kaydıyla Amerikalılar’ın da herhangi bir itirazı kalmadı S-400’lerle ilgili” diye konuşmuştu.

Ancak ABD, Türkiye’nin Rusya’dan aldığı S-400’lerin, NATO’nun ortak güvenlik mimarisini zafiyete uğratacağına sık sık dikkat çekiyordu.

ABD Dışişleri Bakanlığı geçen mart ayında yaptığı açıklamada, Rus S-400 sisteminin NATO teçhizatı ile uyumlu olmadığını ve bu sistemin NATO teknolojisinin güvenliğini tehdit ettiğini vurgulamıştı. Bakanlık sözcüsü, sistemin Türkiye’nin NATO müttefiki olarak taahhütleriyle uyumlu olmadığının altını çizerek, Türkiye’ye S-400 sistemini muhafaza etmemesi çağrısını yinelemişti.

Sözcü, S-400 konusu çözülürse ve çözüldüğünde, ABD’nin F-35 programı konusunda Türkiye ile yapılacak bir görüşmeyi memnuniyetle karşılayacağını belirtmişti.

Paylaşın

AİHM, Türkiye’den “Can Atalay” İçin Savunma Bekliyor

14 Mayıs 2023 tarihinde Türkiye İşçi Partisi’nden (TİP) Hatay’dan milletvekili seçildiği halde TBMM’ye gidemeyen ve Yargıtay kararıyla vekilliği düşürülen Can Atalay’ın avukatları ihlal sürecini AİHM’e taşıdı.

Avukat Özen, “AİHM’e yapılan bu başvuru Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmamış olması ve Can Atalay’ın politik nedenlerle yargı kararlarına rağmen tahliye edilmemiş olmasına kaynaklanan bir başvurudur. Bu dosyada da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Adalet Bakanlığı’ndan savunma istedi. Can Atalay’ın tahliye edilip edilmemesi Türkiye’nin hala bir hukuk devleti olup olmadığını göstergesi olacak” ifadelerini kullandı.

Gezi davasında 18 yıl hapis cezasına çarptırıldığı için 25 Nisan 2022’de tutuklanan Avukat Can Atalay, 14 Mayıs 2023’te yapılan genel seçimlerde Türkiye İşçi Partisi’nden Hatay milletvekili seçildiği halde tahliye edilmedi.

Anayasa Mahkemesi’nin verdiği iki karara önce yargılamayı yapan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin sonrasında da Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin direnmesi nedeniyle Atalay, 55 aydır cezaevinde.

Can Atalay’ın Avukat Arkadaşları adındaki grup dün Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı’nda buluşarak Anayasa Mahkemesi kararları uyarınca Atalay’ın serbest bırakılmasını talep etti.

Basın açıklamasına katılan İstanbul Barosu Başkanı İbrahim Kaboğlu, Anayasa Mahkemesi’nin 27 Ekim 2023’te vermiş olduğu kararı uygulamayan Yargıtay 3. Ceza Dairesi ve İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi ile TBMM’nin hukuka aykırı hareket ettiğini söyledi.

Prof. Kaboğlu, “Dünya anayasa yargısının kara sayfasını oluşturan bu süreç 27 Ekim günü başladı. 16 Ağustos 2024 günü Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kadın vekillerin kanının akıtılmasına dek süren anayasa dışı, hukuk dışı, akıl dışı olaylarla devam etti. Bu itibarla 27 Ekim 2023’ten, 16 Ağustos 2024’e kadar devam eden anayasa dışı, hukuk dışı, demokrasi dışı olaylar zinciri hukuk tarihimizde bir kara sayfadır. Bu bakımdan Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni, Anayasa Mahkemesi kararını uygulamaya çağırıyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bu kararı uygulamaya çağırdıktan başka, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nu, Anayasa Mahkemesi kararını uygulamayan yargıçlara, yaptırım uygulamaya çağırıyoruz” dedi.

“AYM yeni başvuruları inceliyor”

Mevcut Anayasa Mahkemesi kararları dışında Can Atalay’ın bu mahkemeye yaptığı bireysel ihlal başvuruları ile Gezi davası hükümlüleri ile birlikte yaptığı bir başka başvuru daha var.

VOA Türkçe’den Hilmi Hacaloğlu‘nun sorularını yanıtlayan Atalay’ın avukatı Deniz Özer, “Anayasa Mahkemesi’ne yapılmış başvurulardan biri AYM kararına rağmen tahliye edilmemiş olması, milletvekilinden kaynaklı olan yaşama dokunulmazlığı kullanılmamış olması ile ilgili. Bu başvuru şu anda AYM bölümler önünde incelemede. Bir gün verilmesini ve başvurunun bir an önce artık incelenmesini bekliyoruz. Bir diğer başvuru şu anda cezaevinde olan ve Yargıtay’ca hüküm oynanmış olan bütün sanıklar açısından devam eden Gezi Parkı davasının esasına ilişkin başvuru. Bunun incelemesi de sürüyor” dedi.

Hatay’dan milletvekili seçildiği halde TBMM’ye gidemeyen ve Yargıtay kararıyla vekilliği düşürülen Can Atalay’ın avukatları ihlal sürecini Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) de taşıdı.

Avukat Özen, “AİHM’e yapılan bu başvuru Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmamış olması ve Can Atalay’ın politik nedenlerle yargı kararlarına rağmen tahliye edilmemiş olmasına kaynaklanan bir başvurudur. Bu dosyada da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Adalet Bakanlığı’ndan savunma istedi. Can Atalay’ın tahliye edilip edilmemesi Türkiye’nin hala bir hukuk devleti olup olmadığını göstergesi olacak” ifadelerini kullandı.

Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi’nin avukatı olan Can Atalay, 2013 yılındaki Gezi Parkı olayları sırasında Gezi Parkı Dayanışması’nın üyelerinden biriydi.

İstanbul 33. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen ve tüm sanıklar bakımından beraatle sonuçlan ilk Gezi Davası’nda avukat olarak görev yapan Atalay, Gezi Parkı olayları ile açılan ikinci ve üçüncü davalarda sanık oldu.

İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen ikinci yargılamada dosyası ayrılan sanıklar dışında kalan tüm sanıklar gibi beraat eden Atalay, 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 25 Nisan 2022’de sonuçlanan yargılamada Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Mine Özerden, Yiğit Ali Ekmekçi, Tayfun Kahraman’la birlikte 18 yıl hapse mahkum edildi. Osman Kavala ise aynı mahkemede müebbet hapis cezasına çarptırıldı.

Yargıtay 28 Eylül 2023’te Hakan Altınay, Yiğit Ali Ekmekçi ve Ayşe Mücella Yapıcı hakkında verilen hapis cezalarını bozarken Atalay ile birlikte Kavala, Mater, Kahraman ve Özerden hakkında ilk derece mahkemenin kararını onadı.

14 Mayıs 2023’te yapılan seçimlerde Türkiye İşçi Partisi’nden Hatay milletvekili seçilen Gezi davası sanıklarından Can Atalay’ın ismi Meclis kütüğüne yazılmasına ve Anayasa Mahkemesi’nin kararına rağmen Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin bu karara itiraz eden kararı 30 Ocak 2024’te TBMM Genel Kurulu’nda okunarak milletvekilliği düşürüldü.

Paylaşın