CHP’li Alp: Kürt Sorunu Vardır

CHP Milletvekili İnan Akgün Alp, AK Parti’nin hala “Kürt sorunu yoktur” çizgisinde olduğunu belirterek, “Kürt vardır, Kürt sorunu da vardır, Kürtlerin hakları da vardır, Kürtçe de vardır” dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Kars Milletvekili İnan Akgün Alp, Meclis bütçe görüşmelerinde yaptığı konuşmada Kürt sorununa, Suriye’deki gelişmelere ve Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin açıklamalarına değindi.

Gazete Duvar’ın aktardığına göre; Alp, Suriye’de yaşanan gelişmelere dair, “Esad, ülkesini cihadçılara terk edip gitmek zorunda kalmıştır. Bu hadise bir kez daha bize göstermiştir ki ateş bizi yakmadan Kürt sorununu çözmek lazımdır” dedi. AK Parti’nin hala ‘Kürt sorunu yoktur’ çizgisinde olduğunu ifade eden Alp, “Kürt vardır, Kürt sorunu da vardır, Kürtlerin hakları da vardır, Kürtçe de vardır” dedi.

Kürt sorununun yıllarca uygulanan ret, inkar ve asimilasyon politikalarına dayandığını ifade eden Alp’e AK Parti sıralarından ‘Asimilasyonu bir açıkla, kim kimi asimile ediyor?’ Sorusu gelince Alp, Ehmedê Xanî’nin sözüyle Kürtçe cevap verdi ve “Şunu açıklıyorum asimilasyon politikasında; ‘Mirov li ser zimanê xwe şîn dibe, dar li ser koka xwe,’ Ne demek bu: İnsan diliyle ağaç da köküyle yaşar. Sen bunu 25 yıl anlayamadın” dedi.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin ‘İmralı’ çağrısını da değerlendiren Alp, “Devlet Bahçeli’nin uluslararası hukukun gereklerini yerine getirmek suretiyle Kürt sorununun çözümü yolunda bir üst anlaşmazlık noktasının aşılabileceği mesajını da içeren çağrısına ciddiyetle yaklaşmak gerekir. Böyle bir çağrı yapıldıktan sonra çağrının muhatabının da bir cevap vermesine olanak sağlanmalıdır” diye konuştu.

Paylaşın

RSF: Tutuklu Gazeteci Sayısı 550’ye Yükseldi

1 Aralık itibarıyla dünya genelinde 550 gazeteci tutuklu bulunuyor, 2023 yılında yıl bu sayı 513’tü. En fazla tutuklu gazetecinin bulunduğu ülke Çin (124). Çin’i Myanmar (61) ve İsrail takip etti (41).

Türkiye’de de gazetecilik faaliyetlerinden dolayı tutuklanan gazeteci sayısı ise 11 olarak kayıtlara geçti. Türkiye’de geçen yıl 7 gazeteci gazetecilik faaliyetleri nedeniyle tutukluydu.

Paris merkezli Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütü 2024 yılına ilişkin basın özgürlüğü raporunu açıkladı. Rapora göre, dünya genelinde tutuklu gazeteci sayısı 550’ye ulaşırken Türkiye’de adli kontrol ve online sansür mekanizmaları antidemokratik bir pratik olarak hızla yaygınlaşıyor.

RSF, geçen yıl dünyada 521, Türkiye’de ise 7 gazetecinin tutuklu olduğunu rapor etmişti. Bu yıl Türkiye’de gazetecilik faaliyetlerinden dolayı tutuklanan gazeteci sayısı ise 11 olarak açıklandı.

RSF’ye göre 2022 sonunda 30 gazetecinin tutuklu bulunduğu Türkiye’de, yolu cezaevinden geçen gazetecilerin sayısı, son iki yıldır kayda değer bir düşüş gösterse de bu durum demokratik anlamda bir iyileşmeye işaret etmiyor.

DW Türkçe’den Pelin Ünker’in aktardığına göre; RSF Türkiye temsilcisi Erol Önderoğlu, bilançoyla ilgili yaptığı değerlendirmede, “Düşüş gösteren tutuklu gazeteci sayısı, Türkiye’de adli kontrolün hızla yaygınlaşması gibi habercilerin hareket özgürlüğü ve zihinlerini teslim almaya dönük antidemokratik başka bir pratiğin varlığını gizlememelidir” uyarısında bulundu.

Önderoğlu, “Nitekim susturma girişimlerinin ve haberlerin etkisiz kılınmasının yolu olarak belki de tutuklamanın yerine geçecek tarzda, neredeyse sistematik endişe verici bir online sansür pratiğini gözlemliyoruz” diye de ekledi.

Türkiye’de “kişilik hakkı ihlali” gerekçesiyle binlerce haber ve sosyal medya içeriğinin erişime engellenmesi ve yayından çıkartılmasına yol açan 5651 sayılı yasanın 9’uncu maddesi, Anayasa Mahkemesi’nin kararıyla 10 Ekim itibariyle yürürlükten kaldırıldı.

2024 yılında 54 gazeteci öldürüldü

Sınır Tanımayan Gazeteciler, 1995 yılından bu yana, yayınlandığı yılın 1 Ocak ve 1 Aralık tarihleri arasında derlenen kesin verilerden hareketle, gazetecilere yönelik ihlallere ilişkin yıllık bir rapor hazırlıyor.

2024 basın özgürlüğü bilançosu, dünyada artan çatışma ortamının gazetecilere yönelik hak ihlallerini de artırdığını ortaya koydu. Kuruluş, gazetecilerin ve gazeteciliğin korunması için acilen harekete geçilmesi çağrısında bulundu.

RSF’ye göre 2024’te 54 gazeteci kamuoyunu bilgilendirme çabası içerisindeyken öldürüldü. Bu gazetecilerden 31’inin çatışma bölgelerinde yaşamını yitirdiği raporlandı.

Habercilere yönelik saldırılardaki artışın endişe verici olduğunu vurgulayan RSF, Gazze’nin 2024 yılında dünyanın en tehlikeli bölgesi ve son beş yılda görev başında öldürülen gazeteci sayısının en yüksek olduğu bölge haline geldiğine dikkat çekti.

RSF’nin raporuna göre, 2024 yılında görev başında öldürülen gazetecilerin üçte biri Gazze Şeridi’nde İsrail ordusunca öldürüldü.

Kuruluş, Ekim 2023’ten bu yana İsrail tarafından 145’ten fazla gazetecinin öldürüldüğünü; bunların en az 35’inin görev başında hedef alındığını raporladı. Hedef göstermeyi kınamak için gazetecilerin ölümlerini araştırmaya devam ettiklerini vurgulayan RSF, İsrail’in gazetecilere karşı işlediği savaş suçları için Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne (ICC) dört şikayette bulunduğunu bildirdi.

Rapora göre dünya genelinde, Ortadoğu, Irak, Sudan, Myanmar ve Ukrayna gibi çatışma bölgelerinde haber yaparken öldürülen gazetecilerin sayısı da son beş yılın en yüksek seviyesine ulaştı.

Yedi gazetecinin öldürüldüğü Pakistan’da ve eylemleri izlerken beş habercinin yaşamını yitirdiği Bangladeş’teki durum nedeniyle Asya kıtası, 2024 yılında en fazla medya çalışanının öldürüldüğü ikinci bölge haline geldi.

Aynı dönemde dünya hapishanelerinde tutulan gazetecilerin sayısının da geçen yıla göre yüzde 7 arttığı belirtilen RSF raporunda, “Genellikle hükümetler veya silahlı gruplarca tam bir cezasızlıkla girişilen bu şiddet, acil bir müdahaleyi zorunlu kılıyor” denildi.

Rapora göre tutuklu gazetecilerin sayısındaki artış özellikle Rusya (+8) ve İsrail’deki (+17) yeni tutuklamalardan kaynaklandı. Gazetecilere biçilen toplam ceza ise 250 yıl hapsi buldu.

Dünyanın en büyük dört hapishanesi Çin (11’i Hong Kong’da olmak üzere toplam 124), Myanmar (61), İsrail (41) ve Belarus (40) olarak sıralandı. RSF’ye göre bu dört ülkedeki cezaevleri, dünyada tutuklu bulunan her iki gazeteciden en az birini barındırıyor.

İsrail’in Gazze saldırısından bu yana gazeteci tutuklamalarının en fazla yaşandığı ülke olduğu belirtilen RSF raporunda, bir baskı aracı olarak tutuklamaya, özellikle Rusya’nın Ukrayna’daki, İsrail’in ise Gazze’deki saldırısında gözlemlendiğine işaret edildi. Rusya’nın, hapishanelerini bağımsız Rus (38) ve Ukraynalı sesleri (19) bastırmak için kullandığı ifade edildi.

RSF, 2024 Bilançosu’nda 95 kayıp habercinin tespit edildiğini, rehin tutulan 55 gazetecinin yüzde 70’inin de Suriye’de tutulduğunu duyurdu.

Raporu değerlendiren RSF Genel Direktörü Thibaut Bruttin, söz konusu vahim gidişatın önüne geçilmesi için, mücadele kadar yurttaş duyarlılığının da zorunlu olduğunu belirtti.

“Gazeteciler ölmüyor, öldürülüyorlar; hapiste değiller, rejimler onları içeri atıyor; kaybolmadılar, kaçırıldılar” diyen Bruttin, genellikle hükümetler ya da silahlı gruplarca düzenlenen bu suçların, uluslararası hukuku hiçe saymakla birlikte çoğu zaman cezasız da kaldığını vurguladı.

Bruttin, “Olayların gidişatını değiştirmeli ve vatandaşlar olarak kendimize, gazetecilerin bizim için, bizi bilgilendirmek için öldüğünü hatırlatmalıyız. Saymaya, adını koymaya ve kınamaya, soruşturmaya ve adaletin yerini bulmasını sağlamaya devam etmeliyiz. Kadercilik üstün gelemez. Bizi bilgilendirenleri korumak, gerçeği korumaktır” diye ekledi.

Paylaşın

Özel’den Erdoğan’a: Vatandaş İlk Seçimde Sizi Silkeleyip Atacak

CHP Lideri Özgür Özel, Erdoğan’ın CHP’li belediyelerin SGK borçları için verdiği “silkeleyin” talimatına verdiği yanıtta, Tayyip Bey’in de mutlu olması gerekirken hasetlik, kıskançlık yapıyor. Bu başarının bize yeni seçim başarıları, 31 Mart’lar ve iktidar başarıları getireceğini görüyor” dedi ve ekledi:

“Silkeleyin sözü aslında kapalı kapılar ardında CHP’li belediyelerin imkanını daraltın sözüdür. Bunlara nereden para giderse kesin, tamam efendim. Sonra bakıyor belediyeler çalışmaya devam ediyor. Bakana diyor ki biraz daha silkeleyelim. Siz bunu yapmaya devam ederseniz  vatandaş zaten sizden yaka silkiyordu, ilk seçimde de sizi silkeleyip atacak.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, Sancaktepe’de temel atma töreninde konuştu. AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’a, belediyelerin SGK borçlarına yönelik verdiği “Kendilerini daha kararlı bir şekilde silkelemende fayda var” talimatına yanıt veren Özel, şunları söyledi:

“Bu ilçe birilerinin 31 Mart seçimlerinde CHP’nin kazanacağına hiç ihtimal vermedikleri bir ilçe. Bu ilçe halka hizmet etmek için değil de adeta kente karşı suç işlemeyi alışkanlık haline getirmiş yönetim nedeniyle halkta endişelerin yaratıldığı bir ilçeydi.  Birbirinden kıymetli pırıl pırıl, her biri Alper Başkan gibi değerli belediye başkanlarımız burada. Onların takım kaptanı, İstanbul’un kaderini değiştiren ve Türkiye’nin geleceğine umutla bakmasını sağlayan isim Ekrem İmamoğlu aramızda. Belediyelerimizin 7-8 aylık çalışmalarını ölçtürdük. Memnuniyet oranı yüzde 58. Yani bir seçim olsa alacağımız oy yüzde 58.

Tayyip Bey’in de mutlu olması gerekirken hasetlik, kıskançlık yapıyor. Bu başarının bize yeni seçim başarıları, 31 Mart’lar ve iktidar başarıları getireceğini görüyor. Silkeleyin sözü aslında kapalı kapılar ardında CHP’li belediyelerin imkanını daraltın sözüdür. Bunlara nereden para giderse kesin, tamam efendim. Sonra bakıyor belediyeler çalışmaya devam ediyor. Bakana diyor ki biraz daha silkeleyelim. Siz bunu yapmaya devam ederseniz  vatandaş zaten sizden yaka silkiyordu, ilk seçimde de sizi silkeleyip atacak.

Sürekli belediyelerinin Sosyal Güvenlik Kurumu’na olan borçlarından bahsediliyor. Bu borçların toplamı 100 lira, bu paranın 10 lirası belediyelere ait. Bu 10 liranın da içinde AK Partilisi var, MHP’lisi var, DEM’lisi var, CHP’lisi var. Hepsi 10 lira. Toplam borç 100 lira. Bu 10 liranın başında kıyamet koparıp, bu 10 lirayla size zulmetmeye, bize zulmetmeye kalkıyor. Önce bir kanun bunu söylüyor, ‘Sosyal Güvenlik Kurumu’na kimin borcu var, yukarıdan aşağıya bir açıkla bakalım.’ Bunu 6 ayda bir açıklamaları lazım, yıllardır açıklamıyorlar.

Nerede yandaş şirketler var, nerede bunların desteklediği bütün ihaleleri verdiği şirketler var, bu şirketler vergi vermiyorlar, sıfır matrah. 43 şirketleri var bunların 36-37’si hiç vergi vermemiş geçen sene. Ve sigortaya da öldür Allah para ödemiyorlar. Bu 10 lira borcu da geçmişte kendi belediyeleri yaptı. ‘Nasılsa Tayyip Bey af çıkarıyor, yatırırsak boşu boşuna öderiz, bu para dursun, af çıkar faizle silinir, taksitlere bölünür’ diye hesap ettiler de yaptılar.

Şimdi yeniden af gelecek, buradan söylüyorum. Tayyip Erdoğan, Ocak ayı içinde şirketlerin SGK borçlarının faizini silecek, eşit taksitlere bölecek, sırf bundan belediye şirketleri yararlanmasın diye şimdi bu işe tevessül ediyorlar, tenezzül ediyorlar. Bunun için biz bu işi en yakından takip ediyoruz, önümüzdeki günlerde bunu yaptığında, bütün Türkiye’de perdeyi açtığında karşısındaki duvarda görecek. Yolda yürürken yolda görecek. Eline verilen afişte görecek, bütün vatandaşlarımız Tayyip Erdoğan’ın nasıl bu hazımsızlıkla bu güzel hizmetleri engellemek için, bu yatırımları engellemek için, Ekrem Başkan’ın yaptığı işleri engellemek için bu işlere kalkıştığını her yerde görecek.

“Asgari ücret talebimiz 30, biz bunun altında yokuz”

Ayrıca asgari ücret belirlenmesi için toplandılar. Diyorlar ki, ‘Asgari ücrete zam yaparsak enflasyon artar.’ Hayatımda bu kadar bir yalan görmedim. Geçen yıl 17 bin liralık asgari ücreti, bir yıl boyunca bir kuruş zam yapmadılar. Seçimden önce diyorlardı ki ‘Üç kere zam yapacağız.’ Bir kere bile zam yapmadılar asgari ücrete. Ne oldu? Enflasyon yüzde 50 oldu. Asgari ücreti artırmamakla enflasyon baskılansa, geçen sene bu enflasyon olmazdı. Asgari ücretin enflasyona katkısı, yüzde 1 asgari ücret artırırsan, binde 0.7 enflasyona katkısı var.

Yani hiç alakası yok. Ama sırf bu emekçinin cebinden çalmak için böyle bir yalan uyduruyorlar. Onun için biz asgari ücret diye TÜİK‘in yani Tayyip Erdoğan’ı üzmeyen istatistik kurumunun verileri ile değil, gerçek asgari ücretlinin enflasyon rakamıyla zam istiyoruz. Geçen seneden bugüne bakıldığında asgari ücretlerin enflasyonu yüzde 76’dır. Kirasına, ekmeğe, suya, telefona, elektriğe, süte ve zorunlu mutfak harcamalarına yapılan artış yüzde 76. O yüzden de asgari ücretin en az yüzde 76 zam alması ve sadece enflasyonu telafi etmek için bile 30 bin lira olması lazımdır. Bugün birtakım yamyamlar ‘21 bin lira, 22 bin lira, Tayyip Bey belki yapar 23 bin 500 lira’ diyorlar.

23 bin 500 lirayla bir yıl geçim olmaz. Biz 30 bin lira yapılmasını ve temmuz ayında yeniden enflasyon ayarlanmasını talep ediyoruz. Ve buradan bir kez daha asgari ücret tespit komisyonuna, hükümete ve Tayyip Erdoğan’a sesleniyoruz: Asgari ücret talebimiz 30, biz bunun altında yokuz. Emeklilere de bir asgari ücret verilmeli. ömrünü, gözünün nurunu bu ülke içine akıtmış, elleri bu ülke için nasır olmuş, bu ülke için dirsekleri çürümüş emeklilerin kıymeti bilinmelidir. Emeklimize bir asgari ücret ve asgari ücretlimize 30, biz bunun altında yokuz arkadaşlar.”

Paylaşın

Almanya’dan Türkiye’ye 231 Milyon Euroluk Silah İhracatı

2024 yılında, Türkiye, Almanya’dan 230,8 milyon euro (242,5 milyon dolar) tutarında silah satın aldı. Bu, 2006 yılı sonrasının en yüksek rakam olarak kayıtlara geçti.

Almanya Başbakan Olaf Scholz da ekim ayında İstanbul’a gerçekleştirdiği ziyarette Türkiye’nin bir NATO üyesi olduğunu ve müttefik bir ülkeye savunma ihracatının doğal olduğunu vurgulamıştı.

Almanya’nın Türkiye’ye yönelik silah ihracat kısıtlamalarını kaldırmasının etkileri görülmeye başlandı. Alman hükümetinin bu yıl içinde Türkiye’ye toplam 230 milyon 800 bin euro değerinde savunma ihracatına onay verdiği bildirildi. Böylece ihracat izinlerinde 2006 yılı sonrasının en yüksek rakamına ulaşıldı.

Sol Parti’den kopan Sahra Wagenknecht İttifakı’ndan (BSW) milletvekili Sevim Dağdelen’in soru önergesine Ekonomi Bakanlığından verilen yanıta göre, ihracat izinlerinin 79 milyon 700 bin euroluk bölümü muharebe silahları ve 151 milyon 100 bin euroluk bölümü diğer savunma sanayisi ürünlerinden oluştu.

Türkiye’de 2016’da gerçekleşen darbe girişimi ve ardından Türk ordusunun Suriye’nin kuzeyine gerçekleştirdiği harekatlar sonrasında Almanya’dan Türkiye’ye silah ihracat izinleri durma noktasına gelmişti. Türkiye’ye ihracat izinleri son yıllarda tek haneli ya da düşük iki haneli rakamlarda gerçekleşmişti.

Alman hükümeti Türkiye’ye 2021’de 11 milyon 100 bin, 2022’de 4,5 milyon ve 2023’te Aralık ayına kadarki dönemde 1,2 milyon euroluk savunma ihracatına izin verdi. 2023 yılının tamamına dair rakamlar ise henüz açıklanmadı.

Alman Ekonomi Bakanlığı, Eylül ayı sonunda yaptığı açıklamada Türkiye’ye kapsamlı bir şekilde torpido, füze ve denizaltı parçaları ihracatına yeniden izin verildiğini bildirmişti.

Başbakan Olaf Scholz da Ekim ayında İstanbul’a gerçekleştirdiği ziyarette Türkiye’nin bir NATO üyesi olduğunu ve müttefik bir ülkeye savunma ihracatının doğal olduğunu vurgulamıştı.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

İmamoğlu’ndan Erdoğan’a “Silkeleme” Yanıtı: Hadi Bakalım

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Erdoğan’ın CHP’li belediyelerin SGK borçları için verdiği “silkeleyin” talimatına verdiği yanıtta, “Hadi silkeleyin bakalım” ifadelerini kullandı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu Sancaktepe’de temel atma törenine katıldı. İmamoğlu, toplu taşıma töreninde açıklamalarda bulundu.

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’a, belediyelerin SGK borçlarına yönelik verdiği “Kendilerini daha kararlı bir şekilde silkelemende fayda var” talimatına yanıt veren Ekrem İmamoğlu, şunları söyledi:

“Bir kısım alanlada 25 yıla bedel işler yaptığımızı iddia ediyoruz. Hemşehirlilerimiz yaptığımız işleri takdir etti, bu hizmetle birlikte İstanbul’da gerçekten vatandaşımızın çok değerli takdirini alarak 5 yıl daha bu kadim kenti yönetme fırsatını bize verdi.

Onun haricinde ilçelerde gösterdiğimiz parti ayrımı yapmaksızın insanlarımıza hizmet götürme tutkusunu da takdirle karşılayan halkımız; İstanbul’un 39 ilçesinin 26’sını tarihinde en üst seviyede bir partiye emanet edilen belediye başkanlığı sayısını bize verdi, güvenini gösterdi. Şimdi sıra halkımıza hizmetle birlikte bunun karşılığını vermekte.

Tabi bu icraatçı ve yatırımcı belediyelicikle ilgili aslında çok özenli bir tarihi yönetiyoruz dedim; en iyisini yapma gayretimiz var. Bakın Sancaktepe’nin çok önemli bir konusu; Çekmeköy – Sancaktepe – Sultanbeyli metro hattı. 2017 yılının başında başlayan bu metro hattı, şantiye kurulumunun olduğu bir hat. Yüzde 2,5-3 seviyesindeyken devraldık. Yani parası yok, ödeneği yok hatta o kurulumlarla oluşan borcu bile var.

Bu metro hatlarının ihalesi yapıldı, 8 ay sonra ihalelerini iptal ettiler. Sonra tekrar çalışmalarına müsaadeyle başladılar. Tam 2 buçuk sene sonra görevi aldığımızda 2 buçuk sene önce sadece şantiyesi kurulu olan Çekmeköy-Sancaktepe-Sultanbeyli metrosunun yoğun bir çalışmasını yaparak, finansmanını sağlayarak Çekmeköy-Sancaktepe arasını sizlerin hizmetine açtık, hayırlı olsun dedik.

İşte bu yönetim disiplininin olmadığı, israfın ve bu disiplinle beraber iş akışının planlanmadığı bir düzenden işi iyi planlayan, finansmanını tasarlayan, ona göre süreç yöneten, erdemli ve ahlaklı anlayışla bu ve buna benzer işleri başararak gerçekten İstanbul’un tarihinde olmayan güçlü bir 5 yılı tam 65 km metro hattını İstanbul’un tamamına hediye etmenin de gururunu yaşıyoruz.

Bir partinin ya da bir avuç insanın değil halkın belediyeleriyiz. Gücümüzü sadece halktan ve haktan alırız. İktidarın da tahammül edemediği gerçek budur. Onun için seçimden sonra soruşturmalar, davalar, kayyumlar, kreşi kapatma, hizmetlerimizi engelleme çabaları, yok efendim ‘silkeleyin bu belediyeleri…’

“Allah akıl versin”

Sayın Genel Başkanım burası güreş meydanı mı birbirimizi silkeleyeceğiz? Allah akıl versin, bir insan ne der, ‘belediyelerden şu SGK borcunu tahsil et kardeşim’ der. Akla bak, silkeleyin belediyeleri, hadi gel de silkele o zaman.

Devletin kurumlarına yöneticilerine böyle bir şey söylenir mi? Ben, bir başka partinin belediye başkanının elini sıktığımda mutlu oluyorum. TBB Başkanı olarak herkese ulaşmanın gayreti içindeyim. Ülkenin kurumlarını da kurallarını da altüst eden bu anlayıştan acilen kurtulmamız lazım. Siyasi rakiplerle güreş tutmak için, bakanlar partinizin değil milletin bakanı.”

Paylaşın

Erdoğan, Suriyeliler Üzerinden CHP’ye Yüklendi

“Dünya İnsan Hakları Günü” programında konuşan Erdoğan, “İnsanlığımızın sorumluluğu neyse zor dönemde bunu yapmaya gayret ettik. Komşularımızı 13 yıl boyunca en güzel şekilde misafir ettik” dedi ve ekledi:

“Elbette bu süreci zehirlemek isteyenler de oldu. Eski CHP genel başkanı nazivari nefret söylemleri ile milleti galeyana getirmeye çalışırken vatanlarını bir gecede terk etmek zorunda kalan mazlumlara insafsızca saldırdılar. Bu garibanları hedef haline getirmekten utanmadılar. Üç beş oy için inancımıza yakışmayan tavırlara tevessül ettiler. Kimisi de menfaatlerini korumak için buna sessiz kaldı. Irkçı söylemler karşısında iki kelam etmediler. Mesele Suriyeli mazlumlar olunca konuşmadılar.”

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Kongre Merkezi’ndeki Dünya İnsan Hakları Günü Kardeşliğin Yüzü Programı’nda açıklamalarda bulundu. Erdoğan’ın konuşmasından satır başları şöyle:

“Her yıl 10 Aralık’ta kutlanan insan hakları günün mağdur kardeşlerimiz ve tüm insanlık için hayırlar getirmesini diliyorum. Beyanname dünyada en çok referans verilen ama içeriğin uygulanmasında aynı hassasiyetin gösterilmeyen belgedir.

İlan edildiği dönemde insanlık için büyük umut edilen beyanname örselenmiş, gücü elinde tutan devletler tarafından kadük bırakılmıştır. En acı örneği bizim gönül coğrafyamızda yaşandı. İsrail’in terör estirdiği günün de miladı olmuştur bu beyanname. Bu toprakların asıl sahiplerini sürgün etmeye devam ediyor. Srebrenitsa’da 800 bin insanın hayatını kaybettiği soykırıma kadar farklı insan hakları ihlallerine şahitlik ettik.

Suriye’de tarihin en vahşi zulmü yapılırken, lafa gelince demokrasi havarisi kesilenlerden hiçbir ses duyulmadı. Bölücü örgütlerin terör eylemlerinde vatan evlatlarımızı şehit verdik. İşkence ile katledilen nice insanımız oldu. 15 Temmuz gecesi 252 insanımız FETÖ’cü hainler tarafından kalleşçe şehit edildi. Eleştiri okları üzerimize yönelirken caniler batılı ülkeler tarafından kollanıp baş tacı yapıldı.

İnsan hakları günümüzde siyasallaştırılmış bir kavramdır. Çoğu zaman siyaset mühendisliği projelerinde araç olarak kullanılmakta. Sadece dünyanın belli bölgelerinde uygulanan imtiyazlı haklar olarak algılanıyor. İşin özünde renk köken ve inanç üzerinden daraltılmış bir insan hakları tanımı yapılıyor.

İnsan haklarına riayette gerilemenin temel nedeni sınıfsal riyakar politikalardır. Biz insanı yaşat ki devlet yaşasın tasavvur sahibi milletiz. Millet olarak tarih boyunca nerede zulüm varsa kimseden çekinmeden sesimizi yükseltip tavrımızı ortaya koyduk. Musevilere kapısını açıp hayatlarını kurtaran bizdik. İkinci Cihan Harbi’nde Nazi vahşetinden kaçan farklı milletlere kapısını açan biz olduk.

Kuzey Irak’taki Kürt kardeşlerimizi katliam pençesinden kurtaran yine biz olduk. Bir gecede Suriye’den yüz binlerce Kürt’ü ülkemize kabul eden bizim hükümetimizdir. Ülkemiz merhametli bir millettir. Kapımıza gelene Kürt müsün Arap mısın Türk müsün diye sormadık. Dinini sormadık. Türkiye’ye sığınana beyaz mısın siyah mısın diye sormadık. Kimliğine bakmadan sadece ülkemizin kapılarını değil gönül dünyamızın kapılarını da ardına kadar biz açtık.

Nerede biz masum ve mazlum varsa hakkını savunduk. Zulü alkışlayanlardan değil, bedel ödeme pahasına hakkı tutup kaldıranlardan olduk. Hem Gazze mezaliminde hem Suriye krizinde kardeşlerimizi asla yalnız bırakmadık. 86 bin tonluk insani yardımla Filistin’e en fazla destek sağlayan ülkelerdeniz. Lübnanlı kardeşlerimize ulaştırdığımız yardımlarla burada da elimizden geleni yapıyoruz.

Ülke ve millet olarak insanlık sınavını başarı ile verdiğimiz yerlerin başında Suriye geliyor. İlk günden beri bu meselede durduğumuz yer belli, söz ve tutumumuz açıkça ortadadır. Türkiye vicdan odaklı yaklaşmıştır. İnsanlığımızın sorumluluğu neyse zor dönemde bunu yapmaya gayret ettik. Komşularımızı 13 yıl boyunca en güzel şekilde misafir ettik.

Elbette bu süreci zehirlemek isteyenler de oldu. Eski CHP genel başkanı nazivari nefret söylemleri ile milleti galeyana getirmeye çalışırken vatanlarını bir gecede terk etmek zorunda kalan mazlumlara insafsızca saldırdılar. Bu garibanları hedef haline getirmekten utanmadılar. Üç beş oy için inancımıza yakışmayan tavırlara tevessül ettiler. Kimisi de menfaatlerini korumak için buna sessiz kaldı. Irkçı söylemler karşısında iki kelam etmediler. Mesele Suriyeli mazlumlar olunca konuşmadılar. İnsanlık kazandı, merhamet kazandı, dayanışma kazandı, yüce gönüllülük kazandı.

Muhacirleri bile bile ölüme göndermek isteyenler hem seçimlerde hem insanlık sınavında kaybettiler. Suriye hapishanelerindeki işkence ve ölüm merkezlerine bakınca nasıl bir vahametten dönüldüğü daha iyi anlaşılıyor. Eli kanlı Baas rejiminin son bulması ile inşallah Suriye’de huzura ve güvenliğe giden yolun kapıları açılmıştır. İnşallah gönüllü geri gidişlerin sayısı da artacaktır. Faşist çevrelerin bu olumlu iklimi sabote ettiğini görüyoruz.

“Diktatör görmek istiyorlarsa…”

Bunlar yıllarca şahsımıza diktatör iftirası attılar. Sadece bize değil Türk demokrasisine de iftira attılar. Diktatör kime denir görmek istiyorlarsa Suriye’den gelen hapishane görüntülerini seyretsinler. Diktatörün ne olduğunu öğrenmek istiyorlarsa gitsinler yere göğe sığdıramadıkları Baas’ı günah galerisine baksınlar. CHP ne yaparsa yapsın biz gönüllü geri dönüşleri vakarla yürüteceğiz.

Teşekkür mesajlarını izledikçe hepimiz mutlu oluyoruz. Bunun için rabbimize ne kadar hamt etsek azdır. Yetime öksüze kol kanat germek nasip işidir. Biz bu açıdan da nasipli milletiz. Yüce Allah milletimizden razı olsun. Rabbimden Suriye’de açılan yeni sayfayı başarılarla doldurması için dua ediyoruz.

Bölgemizde bu adımları atarken içeride de büyük dönüşüm gerçekleştirdik. Bireysel hak ve özgürlüklerin, düşünce özgürlüğünün tam anlamı ile kullanılmasını biz temin ettik. İnsan hakları beyannamesinde ifade edilen uygulamaların önüne biz geçtik. Kültürel kimliğinden dolayı kimsenin ayrımcılığa uğramayacağı sistemi biz hayata geçirdik. Devletten ve kamusal alandan dışlanan kadınların hak ve hukukunu biz müdafaa ettik. Alev Bektaşi ve Cem Evi Başkanlığı ile alevi kardeşlerimizin haklarını biz ele aldık.

Yargı reformu yasa paketleri ile, insan hakları eylem planları ile yargı sistemimizi tahkim ettik. Güç ve güven tazeledik. Türkiye’de işkenceye biz son verdik. Tek tek saymaya kalksak saatlerimizi alacak uygulamaları hayata geçirdik.

Etrafımızdaki gelişmeler, cumhur ittifakı olarak bir süredir yapılan çağrıların ne kadar isabetli olduğunu gösterdi. İç cepheyi güçlendirmek için yapılan hamlelerin ardından Türkiye’yi tehditlerden uzak tutma arzusu vardır. Farklılıklarımıza değil ortak noktalarımıza odaklanmalıyız. Köken ve mezhep farklılıklarını geri plana yitip değerlerimizin etrafında kenetlenmeliyiz. bir olursak diri olur saldırılar karşısında yıkılmaz bir kale oluruz. Birbirimize düşersek Allah korusun etrafımızda dolaşan çakallara av oluruz. Rabbim kardeşliğimizi daim eylesin.”

Paylaşın

CHP’den MHP’ye “Kayyım” Ziyareti

CHP’li Ali Mahir Başarır, MHP heyeti ile yapılan “kayyım” görüşmesi sonrası yaptığı açıklamada, kayyım uygulamalarıyla ilgili bir kanun teklifi verdiklerini hatırlatıp, “Destek verirlerse mutlu oluruz” dedi.

MHP’li Erkan Akçay ise görüşme sonrası yaptığı açıklamada, “MHP olarak da ülkemizin bütün meselelerini uzlaşmayla, sağduyu içerisinde çözülmesi gerektiğini ve gayretlerimizin bu yönde olacağını ifade ettik” ifadelerini kullandı.

MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız’ın kayyum atamalarının önüne geçmek için Seçim Kanunu ve Siyasi Partiler Kanunu’nun ele alınması gerektiği açıklaması ve CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in Yıldız’ın açıklamalarını olumlu değerlendirmesinin ardından, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ve Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) heyetleri bugün saat 13.30’da bir araya geldi.

CHP adına toplantıya Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır ile Hukuk İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gül Çiftçi katıldı. Toplantıya MHP adına ise Grup Başkanvekili Erkan Akçay ile Sakarya Milletvekili Levent Bülbül katıldı. Görüşme sonrası parti heyetleri açıklama yaptı.

MHP adına konuşan Grup Başkanvekili Erkan Akçay, şu ifadeleri kullandı: “Başkanvekili sayın Ali Mahir Başarır Bey ve Genel Başkan yardımcısı Gül Çiftçi hanımefendinin ziyaretleri gerçekleştirdi. Biz de MHP olarak misafir etmekten fevkalade memnun olduk. Görüşmelerimizi yaptık, oldukça verimli bir diyalog olduğunu düşünüyoruz. MHP olarak da ülkemizin bütün meselelerini uzlaşmayla, sağduyu içerisinde çözülmesi gerektiğini ve gayretlerimizin bu yönde olacağını ifade ettik.

CHP’nin kanun teklifleri özelinde ifade edecek olursak, Genel Başkanımız Bahçeli’nin de yapmış olduğu basın toplantısında ifade ettiği gibi öncelikle bir anayasa değişikliği çerçevesi içinde ve siyasi partiler kanunu kapsamında siyasi etik kanununun çıkarılmasıyla birlikte topyekün ve kapsamlı bir değişikliğe ihtiyacımız olduğunu, TBMM’de bütün parti gruplarıyla birlikte gerçekleştirebileceğimize inanıyoruz.”

“Destek verirlerse mutlu oluruz”

CHP adına konuşan Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır, kayyım uygulamalarıyla ilgili bir kanun teklifi verdiklerini hatırlatıp “İki temel meseleye dikkat çektik. Bir belediye başkanının olabilmesi için kesin hükmün olması, kesin hüküm olup da belediye başkanı açığa alınıp kayyım atandığı durumda da halkın seçtiği Meclis’in içinden bir belediye başkanının seçilmesinin daha adil olacağını belirttik.” dedi.

Ülke gündemine ilişkin sohbet ettiklerini dile getiren Başarır, “Destek verirlerse mutlu oluruz. Kendilerine bir kez daha teşekkür ediyorum. Umarım, Meclis’in ortak iradesiyle bu uygulamaya son veririz. Demokratik dünya ve Türkiye şartlarına uygun yasayı hep beraber çıkarırız.” ifadelerini kullandı.

Ne olmuştu?

Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in tutuklanarak yerine kayyım atanmasıyla başlayan daha sonraki kayyım atamalarıyla alevlenen tartışmalar sürecinde, MHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Feti Yıldız, Adalet Bakanlığı bütçesinin görüşüldüğü TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda, belediyelere kayyım atanması tartışmalarına değinerek, “Tutuklamalar ya da son uygulamalarla kayyım atamalarının önüne geçmek için biz, Seçim Kanunu’nu, Siyasi Partiler Kanunu’nu yeniden ele alıp soğukkanlılıkla, suçsuzluk karinesini unutmadan bu işi tartışmak zorundayız. Onun için de bu kanunlara ihtiyaç vardır” açıklamasında bulunmuştu.

Feti Yıldız daha sonra da X hesabından, “Kayyım atamaları ve Milletvekili yargılamalarıyla ilgili tartışmaların devam etmemesi için, Belediye Başkanı ve Milletvekili adayı olma kriterlerinin yeniden belirlenmesi şarttır. Terör suçlarında, kuvvetli suç şüphesi ve somut delil ile açılan kamu davasının aday olmaya engel olup olmaması soğukkanlı şekilde tartışılabilir…(suçsuzluk karinesi unutulmadan) Her durumda; Yeni bir Seçim Kanunu ve Siyasi Partiler Kanunu yapmanın zamanı gelmiştir” demişti.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel de MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız’ın açıklamalarına yanıt vererek, “MHP’nin o yaklaşımını kıymetlendirdiğimi ve dikkatle takip edeceğimizi, bu hafta içinde de kendileriyle temas kuracağımızı bir kez daha ifade etmek istiyorum. MHP’ye de diyoruz ki, bu sefer bu değerlendirme samimi ise ve eğer ittifak ortağınızın her yaptığına bugüne kadar verdiğiniz kayıtsız ve meclis tarihi için takdire şayan desteğe, bu sefer iktidar partisinden bir seferlik istediğiniz bu yaklaşıma destek bulabilirseniz, Türkiye’yi büyük bir ayıptan demokrasimizi büyük bir cendereden kurtarmış olursunuz” ifadelerini kullanmıştı.

Paylaşın

Saadet Lideri Arıkan’dan “Erken Seçim” Yorumu: Evet Deriz

Saadet Partisi Lideri Mahmut Arıkan, erken seçim tartışmalarına ilişkin, Erdoğan aday olsun diye erken seçime evet demeyeceklerini fakat ülkenin menfaatleri erken seçimi gerektiriyorsa tabi ki evet diyeceklerini söyledi.

Kendi adaylığı için de konuşan Mahmut Arıkan, her partinin genel başkanının doğal aday olduğunu belirtti. Arıkan ayrıca, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne karşı olduklarını da söyledi.

Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Halk TV’de İsmail Küçükkaya’nın sunduğu Yeni Bir Sabah programına konuk oldu. Gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Mahmut Arıkan, Türkiye’deki erken seçimleri ekonomik krizin getirdiğini belirtip 2025 Bütçesi ile 2026’yı çıkarmanın olasılığı olmadığını ifade etti.

Arıkan “2024’ü bitiriyoruz. 2025’in bütçe rakamları açıklandı. 2 trilyon lira açık, 2 trilyon faiz ödemesiyle 2025’i atlatabilirler bu bütçeyle. Ama 2026’dabu bütçenin, yani bu şekilde uçurumdan aşağı doğru yuvarlanan bir bütçeyle 2026’yı çıkarma şansı yok. Ben 2026’da erken seçim bekliyorum. Bunu rakamlar söylüyor” dedi.

Arıkan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı emekli olmaya davet etti. Arıkan şöyle konuştu: “2015’teki seçimde çıktığımızda hep ekonomiyle alakalı, AK Parti’nin gelişi de AK Parti’nin böyle ara ara erken seçim aldığı dönemlerde de ekonomik krizler ortaya çıkmıştır. Artık vakit geldi. Yani 23 yıl az bir zaman değil. Çeyrek asır boyunca AK Partili yetkililer, ülkeyi yönetiyorlar.

Sayın Erdoğan’ın 2002’de göreve gelirken güzel bir cümlesi vardı. ’65 yaşından sonra siyasetin yapılmaması gerekir.’ diyordu. Kendi cümlesi, 2024’e geldiğinde de 47 yaşında bir genel başkan olarak Sayın Cumhurbaşkanı’na ben de seslenmek istiyorum. 65 yaşından sonra siyasetin yapılmaması, torunları sevmek bu ülkeye daha faydalı, eee, olacağını düşünüyorum. Kendi cümleleriyle emekliye ayrılsın diyorum evet.”

Arıkan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın erken seçimle birlikte yeniden aday olma ihtimali hakkında konuştu. Arıkan, Erdoğan aday olsun diye erken seçime evet demeyeceklerini fakat ülkenin menfaatleri erken seçimi gerektiriyorsa tabi ki evet diyeceklerini anlattı.

“Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne karşıyız”

Arıkan, kendi adaylığı için de konuştu. Arıkan, her partinin genel başkanının doğal aday olduğunu belirtti. Arıkan, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne karşı olduklarını açıkladı. Arıkan, buna karşı olmak için ekonomik göstergelerin yeterliği olduğunu belirtti.

Arıkan şunları ifade etti: “(CHP’nin olası adaylarına yakın mısınız?) Efendim, biz daha sahaya çıkmadık. Yani yeni kongremizi yapalı 2,5 hafta oldu malumunuz. Takdir edersiniz ki her siyasi partinin genel başkanı potansiyel cumhurbaşkanı adayıdır. Kendi adına yarışmak ister. 50+1’lik cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi olduğu müddetçe bir parti: 0″Ben tek başıma seçimlere gireceğim, hiçbir partiyle ittifak yapmayacağım” diyorsa, onun bir iddiası yok demektir.

Bu sistemin yanlış olduğunu ben iddia ediyorum. Yani ilk cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi Türkiye’ye çok büyük zararlar vermiştir ki bütçe rakamlarında bunu zaten net bir şekilde görebiliyoruz. Ayın Cumhurbaşkanı’nın aday olup olmama konusu da tartışılan bir husus. Hukuk ne diyorsa, ben orada durulması gerektiğini düşünüyorum.

Bir de şu soru soruluyor: “Ya, Mahmut Arıkan, Saadet Partisi Genel Başkanı olarak, Tayyip Erdoğan’ın aday olabilmesi için erken seçime evet der misiniz?” sorusuna benim diyeceğim şey şu: Tayyip Erdoğan’ın aday olması için erken seçime biz tamam demeyiz. Ama ülkenin gerçekten erken seçime ihtiyacı varken Tayyip Erdoğan aday olmasın diye erken seçime de yok diyemeyiz. Ülkenin menfaatleri neyi gerektiriyorsa o noktada hareket edeceğiz.”

Paylaşın

Suriye’nin Doğusunda Kritik Gelişme: ABD’li Komutan SDG’yi Ziyaret Etti

Suriye Demokratik Güçleri’ni (SDG) ziyaret eden ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) Komutanı General Michael Erik Kurilla, “IŞİD’in kalıcı yenilgisine odaklanmış durumdayız” dedi.

Haber Merkezi / Michael Erik Kurilla, açıklamasının devamında, “Suriye’ye komşu olan Irak, Ürdün, Lübnan ve İsrail gibi ortaklarımızın güvenliğine de bağlıyız” ifadelerini kullandı.

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) Komutanı General Michael Erik Kurilla, Suriye’nin doğusunda bulunan Suriye Demokratik Güçleri’ni (SDG) ziyaret etti.

Ziyaret sonrası CENTCOM’dan yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: “10 Aralık’ta General Kurilla, Suriye’deki çeşitli üstlerde bulunan ABD askeri komutanlarını ve askerlerini ve IŞİD’le mücadele ortağımız Suriye Demokratik Güçleri’ni (SDG) ziyaret etti.

Kendisine güçleri koruma önlemleri, hızla değişen durum ve IŞİD’in mevcut durumu istismar etmesini önlemek için devam eden çabalar hakkında birinci elden bir değerlendirme yapıldı. USCENTCOM, IŞİD’in kalıcı yenilgisine bağlı kalmaya devam ediyor.

General Kurilla, Suriye ziyareti sonrası Bağdat’ı ziyaret ederek Irak Başbakanı Muhammed Şii el Sudani, Irak Genelkurmay Başkanı General Abdul Amir Raşid Yarallah ve Irak Ortak Harekat Komutan Yardımcısı General Qais el-Muhammedevavi ile bir araya geldi.

Liderler, ikili iş birliğini ve bölgesel güvenliği güçlendirmeyi, Suriye’deki hızla değişen durumu ve Irak’taki IŞİD’e yönelik operasyonları görüştüler. Liderler ayrıca, Koalisyon ve Irak kuvvetleri arasındaki devam eden ortaklığı da ele aldılar.

General Kurilla ayrıca, Irak ve Suriye’deki IŞİD misyonunun değerlendirilmesi için Birleşik Ortak Görev Gücü Harekatı Doğal Kararlılık (CJTF-OIR) Komutanı Tümgeneral Kevin Leahy ve personeliyle bir araya geldi.”

General Kurilla ise görüşmelere ilişkin yaptığı açıklamada, “IŞİD’in kalıcı yenilgisine odaklanmış durumdayız ve Suriye’ye komşu olan Irak, Ürdün, Lübnan ve İsrail gibi ortaklarımızın güvenliğine de bağlıyız” dedi.

Paylaşın

2024 Yılında 104 Gazeteci Öldürüldü

Uluslararası Gazeteciler Federasyonu’nun (IFJ) raporuna göre, 2024 yılında gazeteciler ve medya çalışanları için özellikle ölümcül bir yıl oldu. 10 Aralık itibarıyla 104 gazeteci öldürüldü.

Haber Merkezi / IFJ raporunda, hapisteki gazeteci sayısının da hızla arttığını, geçen yıl 427 olan sayının bu yıl 520’ye çıktığını belirtti.

IFJ Genel Sekreteri Anthony Bellanger, ” Bu üzücü rakamlar, basın özgürlüğünün ne kadar kırılgan ve gazetecilik mesleğinin ne kadar riskli ve tehlikeli olduğunu bir kez daha gösteriyor” dedi.

Brüksel merkezli Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (IFJ), 10 Aralık Uluslararası İnsan Hakları Günü nedeniyle öldürülen gazeteciler ve medya çalışanları hakkındaki 2024 yıllının ilk raporunu yayınladı.

IFJ’nin raporuna göre, 2024 gazeteciler ve medya çalışanları için özellikle ölümcül bir yıl oldu. 10 Aralık itibarıyla dünya genelinde 104 gazeteci öldürüldü.

IFJ raporunda, hapisteki gazeteci sayısının da hızla arttığını, geçen yıl 427 olan sayının bu yıl 520’ye çıktığını belirtti.

Raporda, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarını başlattığı günden bu yana en az 138 gazeteci ve medya çalışanının öldürüldüğünü, bu gazeteci ve medya çalışanlardan 55’inin Filistinli olduğu bilgisine de yer verildi.

IFJ Genel Sekreteri Anthony Bellanger, ” Bu üzücü rakamlar, basın özgürlüğünün ne kadar kırılgan ve gazetecilik mesleğinin ne kadar riskli ve tehlikeli olduğunu bir kez daha gösteriyor” dedi ve ekledi:

“Birleşmiş Milletler Üye Devletlerini, gazetecilerin güvenliği konusunda bağlayıcı bir sözleşmenin kabul edilmesini sağlamak için harekete geçmeye çağırıyoruz, böylece her yıl meydana gelen ölümlere ve yaralanmalara son verilebilir.”

Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF) de dünya genelinde öldürülen gazetecilerle ilgili veri açıklıyor. Ancak iki örgütün farklı sayım yöntemleri nedeniyle topladığı rakamlar farklı oluyor.

RSF’nin 2023 yılı raporuna göre 45 gazeteci ve iki medya çalışanı öldürüldü. RSF’nin bu yıla ilişkin rakamları ise bu hafta içinde yayınlanacak.

Raporun tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın