‘Yeniden Yargılanma’ Talebi Reddedilen Osman Kavala’dan Bir Başvuru Daha!

Gezi Parkı Davası’nda ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan Osman Kavala, avukatlarından Hilal Zengin aracılığıyla yaptığı kanun yararına bozma talebinin reddedilmesinin ardından bir başvuru daha yaptı.

Osman Kavala’nın yeni başvurusunun gerekçeleri içinde “Ülkemizin hukuk alanında normalleşmesine zemin hazırlamak, bu anlamda genel bir iyileşmeye katkıda bulunmak ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın kripto yapılarla mücadelesinde ufak da olsa katkıda bulunmak içindir. Zaman içinde bu cümlenin anlamı daha iyi anlaşılacaktır.” ifadeleri yer aldı.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada iş insanı Osman Kavala ‘Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni ortadan kaldırmaya ve görevini yapmasını engellemeye teşebbüs’ suçlamasıyla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çaptırıldı. Kavala’ya verilen bu ceza, Yargıtay tarafından da onandı.

Gezi Davası’nda Kavala yönünden çıkan onama kararının ardından, avukat Hilal Zengin ilk olarak nisan ayının başında yeniden yargılama talep etti. Bu talep reddedildi. Ret kararının ardından 18 Nisan’da itiraz eden avukat Zengin, 25 Nisan’da da ret yanıtı aldı. Avukat Zengin’in son olarak 3 Mayıs’ta verdiği dilekçede dikkat çekilen nokta, 16 Nisan 2017’de yapılan referandumdu.

Referandumun sonucunda parlamenter sistemden cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçiş yapıldığına vurgu yapan avukat Zengin, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 311. maddesine göre ‘yeni olay – yeni olgu’ tartışması başlattı.

CMK’nın 311. maddesi şöyle: “Yeni olaylar veya yeni deliller ortaya konulup da bunlar yalnız başına veya önceden sunulan delillerle birlikte göz önüne alındıklarında sanığın beraatini veya daha hafif bir cezayı içeren kanun hükmünün uygulanması ile mahkûm edilmesini gerektirecek nitelikte olursa.”

Avukat Zengin, açılan davada mağdurların başbakanlık ve bakanlar kurulu olduğunu, hükümet sisteminin 16 Nisan 2017’de yapılan referandumla değiştiğini belirtti. Başbakanlık ve bakanlar kurulunun kaldırılarak cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçiş yapıldığını ifade eden Zengin, ‘yeni olay – yeni olgu’ prensibi nedeniyle yeniden yargılama yapılması gerektiğini savundu.

Bu talebi de reddedilen Zengin, daha sonra Adalet Bakanlığı’na başvurarak ‘kanun yararına bozma’ talep etti. Zengin’in bu başvurusu hakkında da ret kararı verildi. Zengin, bu ret kararının ardından 8 Temmuz’da bir dilekçe daha yazarak Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’ne başvurdu. Zengin’in dilekçesinde, Kavala’nın hiçbir kitlesel eylemin organizasyonunda yer almadığının, finansman sağlamadığının, Gezi eylemlerinin mutabakatla sonuçlanması için gayret gösterdiğine dikkat çekildi ve “Masak Kayıtları da bu doğrultudadır. Kaldı ki; müvekkilin durumunu en iyi bilecek kuruluş, Milli İstihbarat Teşkilatı’dır” ifadelerine yer verildi.

“Osman Kavala tertemiz bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır. Yaratılmak istenen algının aksine müvekkil Osman Kavala siyasal veya askeri casus değildir” denilen dilekçede Gazete Duvar’dan Can Bursalı’nın aktardığına göre ayrıca, başvuruda detaylı açıklamalar yapılmasının gerekçesi şöyle anlatıldı:

“Yargılamanın yenilenmesi başvurumuzda bu açıklamaları yapmamızın nedeni; ülkemizin hukuk alanında normalleşmesine zemin hazırlamak, bu anlamda genel bir iyileşmeye katkıda bulunmak ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın kripto yapılarla mücadelesinde ufak da olsa katkıda bulunmak içindir. Zaman içinde bu cümlenin anlamı daha iyi anlaşılacaktır. Ne var ki sorumluluk mevkiinde olanların; umulur ki, bu sürece bigane kalmamaları, gerçek vatanseverlerin cesaretini biraz daha artıracaktır. Bu bakımdan hukukçu olan Adalet Bakanı’mıza büyük görev düştüğü izahtan varestedir.”

sonuç kısmında yargılamanın yenilenmesi, Kavala’nın tahliyesi ve beraati talep edildi ve dilekçenin bir örneğinin Cumhurbaşkanlığı’na sunularak, şikayetlerinin olup olmadığının sorulması talep edildi. Kavala’nın avukat Zengin aracılığıyla yaptığı başvuru, şu ifadelerle noktalandı:

“Eski hükümet sistemi olan parlamenter sistemin bir şekilde yeni sistem içerisine alınıp alınmadığı, gizli bir şekilde yaşatılıp yaşatılmadığı, Bakanlar Kurulu’nun mevcut olup olmadığının da gerçeğin ortaya çıkarılması bakımında mümkünse, öncelikle yazılı görüş alınmasını talep etmek zarureti de hasıl olmuştur.”

(Kaynak: Gazete Duvar)

Paylaşın

Hatimoğulları: Seçilmişin Yerine Atanmışı Getiremezsiniz

Hakkari merkezde tamamlanan “İradeye Saygı Yürüyüşü”nde konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, “Hakkari’ye kayyım atandığı günden bugüne meydanları terk etmediğimizi, irademize sahip çıktığımızı görmek durumundalar” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Burada taleplerimizi bir kere daha özetliyoruz: Seçilmişin yerine atanmışı getiremezsiniz. Seçilmişin nasıl seçildiği, görevden nasıl alınacağı, nasıl yargılanacağı, görevden alınırsa şayet yerine kimin nasıl seçileceği Anayasa’da tek tek yazılmıştır.”

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) yönetimindeki Hakkari Belediyesi’ne 3 Haziran’da kayyım atanmasına karşı başlatılan “İradeye Saygı Yürüyüşü” yapılan basın açıklaması ile sona erdi. Yürüyüşe DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, DBP Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır, HDP Eş Genel Başkanı Cahit Kırkazak ile milletvekilleri, MYK ve PM üyeleri ve STK temsilcileri katıldı.

Hatimoğulları yürüyüş sonunda yapılan açıklamada şunları söyledi: “Değerli Hakkari halkı, yürüyüşümüze emek veren kurum temsilcileri, bileşenlerimiz, ittifak güçlerimiz; İradeye Saygı Yürüyüşümüzde verdiğiniz emekten dolayı partim adına hepinize teşekkür ediyorum. Heyetimiz dokuz gündür yollarda. İstanbul’dan, Tekirdağ’dan, İzmir’den, Ankara’dan, Çukurova’dan; Türkiye ve Kürdistan’ın dört bir yanından insanlar yollara düştüler ve kent kent dolaşarak buraya geldiler. Van’dan buraya kadar da yürüyüşü kesintisiz bir şekilde gerçekleştirmiş olduk.

Bu 9 günlük yürüyüşte bir talebimiz vardı: İradeye saygı. İrade nedir? İrade demokraside halk demektir ama diktatörlükte saray demektir, tek adam demektir. İrade nedir? Demokrasidir, adalettir. Ama otoriter faşist rejimlerde irade kolluk kuvvetidir, kayyımdır, seçilmişin yerine atanmışı getirmektir. Bizler iradeye saygı diyoruz. Türkiye’de eğer seçme ve seçilme hakkı erken dönemde yasalaşmışsa bu halkın iradesinin, sandıktan çıkan doğrudan iradesinin tanınması gerekir.

Erdoğan bu son seçimlerde “Sandıktan çıkana saygı duyacağız” demişti ama sandıktan çıkana Hakkari’de saygı duymadı. Mehmet Sıddık arkadaşımız haksız ve hukuksuz şekilde 19 küsur yıl cezaya çarptırıldı. Daha Mehmet Sıddık arkadaşımız hakkında karar verilmeden, arkamızda gördüğünüz valilik makamında durması gereken şahıs İçişleri Bakanlığı tarafından kayyım olarak belediyeye atandı. Yani seçilmişin yerine atandı.

Daha arkadaşımız hakkında bir karar verilmemişti bu atama gerçekleştiğinde. Yani apaçık haksızlık yapılmıştır, apaçık kanun çiğnenmiştir. Bakın Manisa Kula Belediye Başkanı tutuklandı ve yerine Belediye Meclisi belediye başkanını seçiyor. Biz Hakkari’de ne yaptık? Belediye Meclisimiz toplandı, Viyan Tekçe eş başkanımızı başkanvekili olarak seçti. Şu anda yapılması gereken Belediye Eş Başkanımız Viyan Tekçe’nin resmi atamasının gerçekleşmesidir ama bunu yapmıyorlar.

“Seçilmişin yerine atanmışı getiremezsiniz”

Bu 9 günlük yürüyüş boyunca da buraya kayyım atandığı andan itibaren de hem Hakkari’de hem Türkiye’de hem Kürdistan’ın dört bir yanında alanlardaydık, meydanlardaydık. Nüfus olarak, ekonomi olarak Türkiye’nin çeyreği olan İstanbul’da bütün demokrasi güçleriyle beraber belediyelerimize sahip çıkma nöbeti nöbetimiz devam ediyor. Buradan, Hakkari’den İstanbul ve diğer kentlerde devam eden nöbetleri alkış ve zılgıtlarımızla selamlıyoruz.

9 günlük yürüyüş boyunca bazı arkadaşlarımızın ayakları su topladı, bazı arkadaşlarımızın çeşitli hastalıkları vardı, bazı arkadaşlarımızın yaşı ilerlemişti ama asfaltı eriten sıcaklarda insanlar yürümekten geri durmadı. Bütün bunlara karşı insanlar yürüdüyse, Saray’daki de şu arkamızdaki binada bulunması gereken vali yani atanmış kayyım da halkın iradesini ve kararlılığını, kararlılığımızı görmek durumunda.

Hakkari’ye kayyım atandığı günden bugüne meydanları terk etmediğimizi, irademize sahip çıktığımızı görmek durumundalar. Burada taleplerimizi bir kere daha özetliyoruz: Seçilmişin yerine atanmışı getiremezsiniz. Seçilmişin nasıl seçildiği, görevden nasıl alınacağı, nasıl yargılanacağı, görevden alınırsa şayet yerine kimin nasıl seçileceği Anayasa’da tek tek yazılmıştır.

Kürt halkının iradesini çiğneyerek, Hakkari halkının iradesini çiğneyerek şu an bu iktidarın yaptığı aynı zamanda Anayasa’yı da çiğnemektir. Anayasa uygulanmalıdır, Türkiye’nin taraf olduğu sözleşmeler uygulanmalıdır. Yerel Yönetimler Özerklik Şartına bağlı olan Türkiye buna uygun davranmalıdır. Venedik Protokolüne uygun davranmalıdır. Bugün atanmış olan bu kayyımlar sadece Türkiye’deki yasalara göre suç değil, aynı zamanda tarafı olduğumuz Avrupa sözleşmelerine de aykırıdır, kanuni değildir.

Buradan bir kez daha haykırıyoruz: Nasırlı ayaklarımızla, su toplayan ayaklarımızla, yürüyüş kolu olarak güneşten yanan tenimizle irademize sahip çıkıyoruz. Kayyım derhal geri çekilsin, Viyan Tekçe derhal başkanvekili olarak atansın. Türkiye’deki bütün demokrasi güçleriyle, haktan ve adaletten yana olan bütün kesimlerle birlikte irademize saygısızlık yapanlara karşı eylem ve etkinliklerimiz devam edecek.

Kayyıma karşı Türkiye’nin her yerinden tepkiler yükseldi. Çünkü bu sorun sadece Kürt’ün sorunu değil, bu sorun sadece Hakkari’nin sorunu değil, sadece Dem Parti’nin sorunu değil. Kayyım atanması demek, demokrasinin asgari koşulu olan seçme ve seçilme hakkımızın elimizden alınması demektir. Bu demektir ki İstanbul Belediyesi de güvende değil, İzmir Belediyesi de güvende değil.

Ters düşerse şayet Konya Belediyesi de güvende değil. Bu alanlardan, bu meydanlardan yükselen halkın iradesine herkesi ama herkesi saygı duymaya davet ediyoruz. Yürüyüşümüzü bugün burada bu basın açıklamasıyla sonlandırıyoruz ama nöbetlerimiz devam edecek. Türkiye’nin dört bir yanında “İradeye Saygı” eylem ve etkinliklerimiz dost kurumlarımızla, demokrasiden yana olanlarla, insan haklarından yana olanlarla, seçme ve seçilme hakkına saygı duyan kesimlerle devam edecek. Serkeftin, serkeftin, serkeftin.”

Paylaşın

Özel’den İktidara Asgari Ücret Uyarısı: Geçim Olmazsa Yakında Seçim Olur

Asgari ücret ile ilgili mesaj veren CHP Lideri Özgür Özel, “Ya asgari ücrete zammı verecekler, ya biz söke söke alacağız. Bir kez daha söylüyoruz. Zammı yaparsanız sorunlar bitmez. Ama hiç olmazsa birazcık geçim olur. Ama geçim olmazsa hiç merak etmeyin yakında seçim olur” dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin Edirne İl Başkanlığı’nı ziyaret etti. Ziyarette Özel’e CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke, Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır, Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gökan Zeybek, Tekirdağ Büyükşehir Belediye Başkanı Candan Yüceer, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek ve Edirne Belediye Başkanı Filiz Gencan Akın da eşlik etti.

Cumhuriyet’in aktardığına göre; ziyarette açıklamalarda bulunan CHP Lideri Özel, Gebze’deki ‘Geçinemiyoruz’ mitingini anımsatarak şu ifadeleri kullandı: “Geçen hafta bir emek mitingi yaptık. Orada dört şey söyledik. Bir, kredi kartlarının faizlerini silin, esnafa, köylüye, bireysel sıkıntı çekenlere. Ana parasını bölün. Bundan yüzde 30 vergiyi kaldırın, milleti rahatlatın. İki, taban ücretleri, mesela buğdayda 15 lira olması lazım. Maliyetini verdiler.

Taban fiyatları artırın. Ayçiçeğe iyi bir fiyat verin. Üzüm, fındık, çay, narenciye, sahip çıkın. Üçüncüsü emekli maaşı 10 bin lira olmaz. Bunu bir asgari ücret düzeyine getirin. Sonuncusu asgari ücrete enflasyon uyarlamasını hiç olmazsa yapın, insanları bugün 17 bin lira olan asgari ücret verildiği günkü 13 bin liraya denk geliyor. Yıl sonuna doğru 9 bin liraya düşecek. Bu olmaz dedik. İtiraz ettik.”

“Hiç merak etmeyin yakında seçim olur”

Asgari ücret ile ilgili mesaj veren Özel, şunları kaydetti: “Buradan tekrar ediyoruz. Ya asgari ücrete zammı verecekler, ya biz söke söke alacağız. Bir kez daha söylüyoruz. Zammı yaparsanız sorunlar bitmez. Ama hiç olmazsa birazcık geçim olur. Ama geçim olmazsa hiç merak etmeyin yakında seçim olur. Hepinize teşekkür ediyoruz. Filiz Başkan’a, belediye meclis üyelerimize, hayırlı olsun diyoruz. Baba ocağına bugün koşup gelen hepinize teşekkür ediyoruz. Bugün Edirne’ye Türkiye’nin dört bir yanından güzel insanlar geldiler. Yarışan, güreşen, bütün pehlivanlara, bütün yiğitlere başarılar diliyoruz. İyi olan kazansın diyoruz. Ama eninde sonunda Edirne’miz kazansın, sizler kazanın istiyoruz.”

Özgür Özel, Edirne Belediyesi’ne ziyaretinde yaptığı konuşmada “Biz bugün Edirne Belediyesi’ne büyük bir keyifle geldik. Belediye’nin kapısında 40’lı yaşlarında kadın bir Belediye Başkanı ve çok genç ekip arkadaşları karşıladılar. Edirne, geçmiş dönem sevgili Recep Gürkan’ın görev yaptığı bu binayı bir bayrak devir teslimiyle, sulh içinde ve yeni enerjiler, umutlarla Filiz Hanım’a devretti. Hem kendisine hem tüm siyasi partilerden seçilmiş belediye meclis üyelerine başarılar diliyoruz” dedi.

Özel konuşmasına şöyle devam etti: “Edirne’de milletvekillerimiz, il yöneticilerimiz bugün bizi karşıladılar. Çok güçlü bir temsiliyetle buradayız. Hem Genel Sekreterimiz, Genel Başkan Yardımcılarımız, başkanlık divanı üyelerimiz, milletvekillerimiz burada. Büyükşehir belediye başkanlarımız, il belediye başkanlarımız burada. İstanbul İl Başkanımız başta olmak üzere çok sayıda il başkanımız burada. Büyük bir mutlulukla, çok sayıda ilçe belediye başkanımız, İstanbul’un neredeyse bütün ilçe belediye başkanları buradalar. Çok tarihi bir güne daha tanıklık edeceğiz. Ben daha önce de defalarca gelmiştim ama ilk kez Genel Başkan olarak buradayım.

Önce Belediyeler Birliği Başkanımız, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımızın dikkat çektiği gibi ilk başkent, Osmanlı’nın başkenti Bursa, sonra Edirne, sonra İstanbul. Üçü de bu seçimlerde artık CHP’li oldu. Osmanlı’nın iyi yönlerini gören ve kötü yönlerini hiç üstüne almayanlar bir yana biz Osmanlı’yı iyisi, kötüsüyle, Türkiye Cumhuriyeti’nin bugünlere gelmesine yapılan bütün katkılarla hizmet edenleri hep hayırla yad ettik. Tabii bu üç büyükşehrin dışında, üç başkentin dışında Osmanlı’nın saray yaptığı tek kent olan Manisa’nın evladı olarak buradayız.

Fatih Sultan Mehmet’in 19 yaşında, 1451’de babasının vefatını öğrenip, beyaz atının sırtına atlayıp, Edirne’ye doğru yola çıktığı gün ‘Beni seven arkamdan gelsin’ demişti. Edirne’ye vardıktan, payitahta geldikten iki yıl sonra İstanbul’u fethetti. Bugün yanımızda böyle siyasi fetihlerden değil başta Ekrem Başkan’ın, Filiz Başkan’ın, Bursa Büyükşehir’in, Tekirdağ Belediyesi’nin gönülleri fetheden başkanları burada. Türkiye’den çok sayıda belediye başkanı burada. Artık şehirler kılıçla fethedilmiyor, gönüller fethediliyor, hizmetle fethediliyor. Ekrem Başkan geçen dönemki başarısını örgütümüzle birlikte artırarak, güveni artırarak, tazeleyerek, tekrar etti. Çok uzun yıllar sonra çok istediğimiz Bursa’yı aldık. Birçok şehirde çok önemli başarılar elde ettik.

O yüzden bugün CHP ailesi olarak çok güçlü şekilde buradayız. Ama hepimizin bildiği bir tek şey var ki Cumhuriyet’in yüzüncü yılının ilk yerel seçimlerinde, yüzde 38’lik bir oy oranıyla 47 yıl sonra büyük bir başarı elde ettik. Bu büyük aile bu başarıyı elde etti. Hep birlikte elde ettik. Ama esas hedefimiz Cumhuriyet’in ikinci yüzyılının ilk genel seçimlerinde Atatürk’ün partisini iktidar yapmak. Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanlığına CHP’li bir Cumhurbaşkanı seçtirmek. Bunun motivasyonu içindeyiz hep beraber. Hep birlikte bunun için çalışıyoruz. Başaracağımıza inanıyoruz.”

Dün Romanya’nın başkenti Bükreş’te katıldığı Sosyalist Enternasyonal Avrupa Komitesi Toplantısı’na dikkat çeken Özel, “Biz Selin Hoca ile birlikte ve çok değerli Dış Politikadan Sorumlu Genel Başkan Yardımcımız İlhan Uzgel ve değerli büyükelçimiz Namık Tan ile birlikte bu sabah Bükreş’ten geldik. Dün Bükreş’te çok önemli bir gelişme kaydedildi. Basın mensubu arkadaşlar da bu konuda bir şeyler duymak istediklerini ifade ettiler. Dün Sosyalist Enternasyonal toplantısı, Sosyalist Enternasyonal’in Başkanı, İspanya Başkanı Pedro Sánchez, onun başkanlığında Bükreş’te yine Romanya Başbakanının ev sahipliğinde toplandı.

Orada yapılan müzakereler sonucunda bir deklarasyon yayınlandı. Hem aşırı sağ ile mücadele noktasında, hem Avrupa’daki Sosyalist Enternasyonal’in yeni yapılanmasını duyurmak noktasında hem de CHP’nin 31 Mart’ta kaydettiği başarıyı umut verici bir zafer olarak nitelendiren, CHP’nin güç kazanmasının altını kalın çizgilerle çizen ve CHP’nin Avrupa Birliği hedefini sahiplenen ve üyelerin tam destek verdiğini ifade eden bir metin ortaya çıktı. Bu gelecekte CHP iktidarında Türkiye’nin nerelere doğru gittiğini gösteren çok önemli bir yaklaşım” dedi.

AKP iktidarının artık Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyeliğini hedeflemediğini öne süren Özel, “İktidarlarının ilk başında ‘mış’ gibi yapan, Avrupa Birliği hedefi koyan, bunun üzerinden Avrupa’nın Türkiye’de aydınların desteklerini sağlamaya çalışanların, bugün o yaptıklarının takiye olduğu, Avrupa Birliği hedefleri kalmadıkları, dün Şangay İşbirliği Örgütü’nü hedef gösterdiklerini hatırlayalım. O gösterilen hedefte maalesef, hem Dışişleri Bakanı, hem Sayın Cumhurbaşkanının ifade ettiği hedefte ortalama milli gelir 4 bin 500 dolar.

Oysa Avrupa Birliği hedefinde ortalama milli gelir yeni üyelerin düşürmesine rağmen 45 bin dolar. Avrupa Birliği’nin gerçek ortalama milli geliri 55 bin dolar. Birbirinin arasında 10-12 kat milli gelir farkı olan iki yapıdan bahsediyoruz. Biz elbette Asya ve Avrasya’yı da Çin, İran, Rusya’yı da önemsiyoruz. Ama 75 yıl önce kurucusu olduğumuz Avrupa Konseyi’ne ve 60 yıl önce İsmet Paşa’nın zamanında başvuru yaptığımız Avrupa Birliği hedefini yeniden sahipleniyoruz. Ümit ediyoruz, ilk seçimden sonra, CHP iktidar olduktan sonra biz yine sıfır atacağız. Ama birileri gibi hem maaşlardan, hem fiyatlar ve etiketlerden altı sıfır atmayacağız. Bir tane sıfır atacağız. Maaşlardan sıfır atmadan etiketlerden, maaşlardan sıfır atmadan giderlerden sıfır atacağız. 5 kat fazla milli gelir, 10 yılın sonunda 10 kat fazla satın alma gücü. Bugün aynı maaşı alıp mazotun 4 lira, ekmeğin 1 lira olması demek.

CHP’nin hedefi, hayali, umudu ve vizyonu budur. Buna inananlar gelecek seçimlerde CHP’nin içinde olacağı, Türkiye İttifakı’nın, CHP’nin Cumhurbaşkanı adayına oy verecekler. 10 yılın sonunda 10 kat daha zengin olduklarını görecekler. ‘Yöneticiler zengin olsun, saraylarda otursun, en pahalı limuzinlere binsin, uçan saraylarla uçsun’ diyenler Şangay İşbirliği Örgütü’ne doğru gidebilirler. Ama orada halk fakir. ‘Yöneticiler mütevazı ama halk zengin olsun’ diyenler Avrupa Birliği hedefinin peşinde yürüyebilirler. Orada tam 10 kat zengin halklar var. Gelişmiş bir demokrasi var. Bu yürüyüşümüz devam edecek” diye konuştu.

Paylaşın

Erdoğan’dan “Beşar Esad” Açıklaması: Her An Davet Edebiliriz

Almanya dönüşü uçakta basın mensuplarına açıklamalarda bulunan Erdoğan, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’a ilişkin, “Şimdi öyle bir noktaya geldik ki, Beşar Esed şu anda Türkiye ile ilişkileri düzeltme noktasında bir adım attığı anda biz de ona karşı o yaklaşımı gösteririz” dedi ve ekledi:

“Çünkü biz dün Suriye ile düşman değildik ki, biz Esed ile ailece görüşüyorduk. Biz davetimizi yapacağız. İnşallah bu davetle birlikte de Türkiye-Suriye ilişkilerini geçmişte olduğu gibi aynı noktaya getirelim istiyoruz. Davetimiz her an olabilir. Türkiye’de görüşme olması konusunda ise Sayın Putin’in yaklaşımları var. Irak Başbakanı’nın bu konuda yaklaşımları var. Biz her yerde arabuluculuktan bahsediyoruz da sınırımızdakiyle, komşumuzla niye olmasın?”

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Almanya ziyareti dönüşünde uçakta basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Gazete Duvar’ın aktardığına göre; Erdoğan’a sorulan sorular ve yanıtları şöyle oldu:

“Efendim, Gazze’yle ilgili bir soru yöneltmek istiyorum size. Gazze’de yaşanan son gelişmeleri yakından takip ediyorsunuz biliyorum. Bir ateşkes ve esir takası ihtimali yeniden gündemde mi, siz bunu hep gündemde tutuyorsunuz. Bu yönde önemli bir ilerleme var mı? Bir ateşkes için umutlu musunuz? Türkiye’nin bu süreçte rolü ile ilgili neler söylemek istersiniz? Bir de İsrail-Hizbullah gerginliği tedirgin edici, yeni bir savaş söz konusu olabilir mi? Böyle bir gelişme karşısında Türkiye’nin bölge ülkeleriyle diplomatik inisiyatif anlamında neler yapabileceğiyle ilgili görüşlerinizi merak ediyorum. Gazze’yle ilgili genel bir değerlendirme alabilir miyiz?

Gazze konusunda iki üç gündür ciddi manada olumlu bazı gelişmeler var. MOSSAD’ın başındaki şahsın Doha’da Hamas yetkilileriyle yaptığı görüşmeler söz konusu. Görüşmelerde daimi ateşkesi öngören bazı olumlu adımlar atıldı. Artık ateşkes için “an be an” diyorlar. Yani an be an oradan isabetli bir haber gelebilir. Ama bütün mesele Netanyahu’nun tavırları. İsrail bu caniliği, bu vahşeti daha fazla sürdürememeli. İsrail bu katliamları devam ettirmek noktasında ayak diremeyi artık bırakmalı ve bu insanlık dışı saldırıları sonlandırmalıdır. Bu konuda uluslararası toplumun ve özellikle Batılı ülkelerin İsrail’e yönelik baskılarını artırması şarttır.

Bugüne kadar saldırıda direten, katliamları sürdüren İsrail’dir. İnsan haklarını ve uluslararası hukuku ayaklar altına alan İsrail’dir. Şimdi kalkmış çatışmaları bölgeye yaymak, kendilerini rahatlatmak için Lübnan’ı tehdit ediyorlar. İsrail çatışmaları bölgeye yayma niyetinden vazgeçmelidir. Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere Batılı ülkeler, bu noktada İsrail’e verdikleri destekten vazgeçmelidir. Türkiye, ilk andan itibaren barıştan yana olmuştur. Türkiye bu çatışmaların sona ermesi gerektiğini, 1967 sınırlarında iki devletli çözümün kalıcı barışı sağlayacağını en yüksek sesle dile getiren ülkedir.

İran’da geçtiğimiz günlerde bir seçim oldu ve Türk kökenli bir Cumhurbaşkanı seçildi. Her seferinde de Türk kimliğini saklamayan, iftar ettiğini de söyleyen birisi yeni Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan. Bundan sonra Türkiye-İran ilişkilerinde bu durumun bir etkisi olacağını düşünüyor musunuz? Bununla ilgili değerlendirmenizi alabilir miyiz?

Mesut Pezeşkiyan aslında Azeri kökenli bir Türk. Mesela Tebriz’de Türkçe konuşuyor. Ama Kürt bölgelerine gittiği zaman oralarda da Kürtçe konuşabiliyor. Farçaya da gayet hakim. O şekilde onu da konuşabiliyor. Ben döndüğümüzde kendisiyle irtibat kurup tebrik edeceğim. Bundan sonraki süreçte Türkiye-İran ilişkileri inşallah daha iyi olacaktır. Kaldı ki İran’la bölgede münasebetleri en iyi olan ülke Türkiye. İran bizim tarihi ve kültürel bağlarımız bulunan önemli bir komşumuzdur. Yeni dönemde Türkiye-İran ikili ilişkilerinin artan bir tempoda olumlu istikamette gelişmesini bekliyorum.

İngiltere’de de biliyorsunuz seçim oldu ve iktidardaki Muhafazakar Parti büyük bir hezimet yaşadı. Üstelik de Rishi Sunak katı göçmen politikasına rağmen büyük bir yenilgi aldı. Bu yeni dönemde İngiltere ile ilişkilerimiz nasıl olur ve siz bu katı göçmenlik politikaları sunan Rishi Sunak’ın kaybetmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Şu ana kadar uyguladıkları politikalar ve İngiltere’nin ekonomik alanda yaşadığı sıkıntılar Rishi Sunak’ın bana göre en önemli kayıp sebebi olmuştur. Sola gelince, 14 yıldır malum İşçi Partisi İngiltere’de bir netice alamadı. Ama şimdi bu seçimde 411 milletvekili kazandılar. Bugüne kadar İşçi Partisi Tony Blair zamanında bile böyle bir sayıya ulaşamamıştı. Şimdi ise bu milletvekili sayısını yakalamak suretiyle İngiltere’de ikinci defa İşçi Partisi böyle bir güce erişti. İşçi Partisi lideri Keir Starmer’ı da henüz tebrik için arayamadım. Şimdi döner dönmez ilk yapacağımız işlerden bir tanesi onu da aramak olacak.

Avrupa Birliği’nden ayrılmış bir ülke olarak tekrar katılmayı düşünmediğini söylüyor. Yapacağımız görüşmede “bundan sonra Türkiye-İngiltere ilişkilerini nereye vardırırız?” bunları da konuşacağız. Türkiye ile İngiltere ikili ilişkileri son derece köklüdür. Biz, iktidarımız döneminde gerek İşçi Partili gerek Muhafazakar Partili başbakanlarla çalıştık. Önemli olan iki ülkenin ortak çıkarları doğrultusunda çalışmalar ortaya koymaktır. Yeni dönemde de müttefikimiz İngiltere ile ilişkilerimizi her alanda geliştirmeye devam edeceğiz. Önümüzde önemli gündem başlıkları var bunları ele alarak ilişkilerimizdeki olumlu seyri ilerletmek niyetindeyiz.

Sayın Cumhurbaşkanım son bir yılda özellikle provokatif olaylar birbiri ardınca geliyor. Son örneğini de Kayseri’de gördük zaten. Bunların arkasında bir organize el olabilir mi? Çok sayıda olay oldu çünkü. Ne düşünüyorsunuz?

Muhakkak ortada bir mikser var. Yani bu tür olaylarda bir siyasi mikserin olmaması mümkün değil. Onlar ne kadar bu işi karıştırmaya gayret ederlerse etsinler zaten biz güçlü bir devlet olarak bunlara gereken tokadı anında attık. Bundan sonra da atmaya devam ederiz. Türkiye’nin gücü sayesinde nasıl ki PKK’yı, PYD’yi, KCK’yı, FETÖ’yü çökerttiysek, aynı şekilde bunları da çökertiriz. Ama yeter ki bizim içimizdeki siyasetçiler bu noktada akıllı hareket etsin. Artık biliyorsunuz ana muhalefet diye bir şey kalmadı. Bu muhalefet sürekli kışkırtıcılık yapmaya devam ediyor, rahat durmuyor. Hala kalkıyor, mültecilerle uğraşıyor.

Şu anda Suriye’den 3 milyonu aşan mülteci ülkemizde. Şimdi öyle bir noktaya geldik ki, Beşar Esed şu anda Türkiye ile ilişkileri düzeltme noktasında bir adım attığı anda biz de ona karşı o yaklaşımı gösteririz. Çünkü biz dün Suriye ile düşman değildik ki, biz Esed ile ailece görüşüyorduk. Biz davetimizi yapacağız. İnşallah bu davetle birlikte de Türkiye-Suriye ilişkilerini geçmişte olduğu gibi aynı noktaya getirelim istiyoruz. Davetimiz her an olabilir. Türkiye’de görüşme olması konusunda ise Sayın Putin’in yaklaşımları var. Irak Başbakanı’nın bu konuda yaklaşımları var. Biz her yerde arabuluculuktan bahsediyoruz da sınırımızdakiyle, komşumuzla niye olmasın?”

Paylaşın

Diyanet’in Yıllık Takvimler İçin Ödediği Para Dudak Uçuklattı

İktidar, Türkiye’deki ekonomik krizi, etkisi tartışılan Tasarruf Tedbirleri Genelgesi ile örtmeye çalışırken, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın, 2025 yılı takvimleri için de rekor harcamaya imza attığı belirlendi.

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 7 Mayıs’ta düzenlediği, “2025 Yılı Diyanet Takvimi Blok ve Arkalık” ihalesinin sözleşmesinin 29 Mayıs’ta imzalandığı öğrenildi. İhlas Gazetecilik ile imzalanan 61 milyon 677 bin TL’lik sözleşme kapsamında toplam 3 milyon 115 bin adet takvim bastırılacağı kaydedildi.

Aralarında yatırımcı bakanlıkların da yer aldığı çok sayıda kamu kurumunu geride bırakan 91 milyar 824 milyon 805 bin TL’lik bütçesi ve bütçesinden yaptığı hoyrat harcamalara karşın yurttaşa, “Az ile yetinin” öğüdünde bulunan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yıllık takvimler için ödediği para dudak uçuklattı.

Birgün’den Mustafa Bildirici’nin haberine göre; Başkanlığın, 61,6 milyon TL basım maliyetli 2025 yılı takvimleri ile birlikte 2018-2025 dönemi takvimleri için harcadığı toplam para 200 milyon TL’ye dayandı.

Diyanet, 2018 yılında 3 milyon 250 bin adet takvim bastırdı. 2018 yılı takvimleri için 2 Mayıs 2017 tarihinde yapılan anlaşma ile yüklenici şirkete 7 milyon 231 bin TL ödeme yapıldı. İdare, 2019 yılında da 3 milyon 250 bin adet takvim bastırırken 2019 yılı takvimlerinin maliyetinin 8 milyon 560 bin TL olduğu bildirildi. Başkanlık, 2020 yılında da takvimler için kesenin ağzını açtı. İdarenin 3 milyon 225 bin adet bastırdığı 2020 yılı takvimlerinin basım maliyeti kayıtlara, 9 milyon 881 bin TL olarak geçti.

2021 yılında takvim sayısını 3 milyon 420 bin adede çıkaran başkanlık, takvimlerin basımı için 10 milyon 690 bin TL’ye imza attı. Diyanet, 2022 yılı için de 3 milyon 420 bin adet takvim bastırırken takvimlerin maliyetindeki artış dikkati çekti. Buna göre, 2022 yılı takvim basım maliyeti 18 milyon 91 bin TL ile ifade edildi. Diyanet’in 2023 yılı takvimleri için ise 38 milyon 361 bin TL’lik ödeme gerçekleştirildi.

İhaleler aynı adrese

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 2024 yılı takvim ihalesi de 44 milyon 155 bin 125 TL bedelle İhlas Gazetecilik’e verildi. İhale kapsamında kuşe kağıda 3 milyon 115 bin adet bastırılacak takvimlerin, aynalı olacağı kaydedildi.

İktidar, Türkiye’deki ekonomik krizi, etkisi tartışılan Tasarruf Tedbirleri Genelgesi ile örtmeye çalışırken Diyanet’in, 2025 yılı takvimleri için de rekor harcamaya imza attığı belirlendi. Başkanlığın 7 Mayıs’ta düzenlediği, “2025 Yılı Diyanet Takvimi Blok ve Arkalık” ihalesinin sözleşmesinin 29 Mayıs’ta imzalandığı öğrenildi. İhlas Gazetecilik ile imzalanan 61 milyon 677 bin TL’lik sözleşme kapsamında toplam 3 milyon 115 bin adet takvim bastırılacağı kaydedildi.

Paylaşın

Erdoğan İle Özel Yine Görüşecek Mi?

CHP’de farklı nedenlerle Erdoğan ile görüşmeler olabileceğini, Erdoğan’ın da bunu reddetmeyeceği değerlendirmeleri yapılıyor. Recep Tayyip Erdoğan ile Özgür Özel, seçimlerden sonra iki görüşme gerçekleştirmişti.

31 Mart’ta gerçekleştirilen yerel seçimler sonrası başlayan ‘normalleşme-yumuşama’ sürecinde AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel yaklaşık 40 gün içinde iki görüşme gerçekleştirdi.

İlk olarak Özel’in randevu talebiyle gerçekleşen daha sonra Erdoğan’ın iade-i ziyareti ile devam eden sürecin seçmen nezdinde olumlu karşılandığı biliniyor. Yapılan ölçümlerde hem AK Parti tabanında hem de CHP tabanında normalleşmeye büyük ölçüde olumlu bakıldığı görülüyor. Liderlerin de seçmenin beklentileri doğrultusunda kimi tartışmalar, polemikler yaşasalar da süreci tamamen bitirecek bir adımdan kaçınacağı kaydediliyor.

Gazete Duvar’da yer alan habere göre; CHP’de parti yöneticileri önümüzdeki süreçte farklı nedenlerle Erdoğan ile görüşmeler olabileceğini, Erdoğan’ın da bunu reddetmeyeceği değerlendirmesi yapıyor.

Erdoğan ile Esad görüşecek mi?

Öte yandan merek edilen bir başka konu da Erdoğan ile Esad’ın görüşüp görüşmeyeceği. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Bizim Sayın Putin ile Beşar Esed’e bir davetimiz olabilir. Sayın Putin Türkiye’ye bir ziyaret gerçekleştirebilirse, bu yeni bir sürecin başlangıcı olabilir” sözleri iki ülke ilişkilerinin normalleşmesi beklentisini artırdı.

Kayseri’de yaşanan olayların ardından Suriyeli göçmenler üzerine Meclis’te bir konuşma yapan AK Parti Gaziantep Milletvekili Eyüp Özkeçeci de bu beklentiyi dile getirdi.

Düzensiz göçle ilgili çalışmalar hakkında bilgi veren Özkeçeci, “Güneyimizdeki bölgelerde güvenlik ve istikrar sağlandığı takdirde Suriyelilerin kendi topraklarına geri döndüklerini memnuniyetle görüyoruz. Terörden temizlenen bölgelere Türkiye’den yaklaşık 1 milyon Suriyeli geri döndü. Yakın zamanda gerçekleşmesi muhtemel iki ülke cumhurbaşkanlarının görüşmesi ve siyasi çözümde ilerleme kaydedilmesi sonucu insani altyapının hazır edilmesi Suriyelilerin geri dönüşlerini teşvik edecektir” dedi.

Paylaşın

AK Parti’de “Murat Kurum” Rahatsızlığı: Seçim Kaybedeni…

Çevre Şehircilik ve İklim Bakanı Mehmet Özhaseki’nin yerine İstanbul seçimini kaybeden Murat Kurum’un atanması AK Parti’de rahatsızlık yarattı: Başarı ödüllendirilir. Seçim kaybeden birini bakan yapmak doğru değil.

Kurum’un yeniden bakan olarak atanması CHP’de ise memnuniyet yarattı. CHP’li yönetici, “Murat Kurum’un orada olması Ekrem İmamoğlu’nun her gün puan toplaması anlamına gelir. Ekrem Bey onun sayesinde sürekli kıyaslamalara maruz kalacak, hatırlamalar olacak. İmamoğlu’nun PR’a ihtiyacı olmayacak” dedi.

14-28 Mayıs seçimlerinin ardından yenilenen Cumhurbaşkanlığı Kabinesi’nde ilk değişiklik geçtiğimiz hafta yapıldı. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın yerine Kemal Memişoğlu, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki’nin yerine ise Murat Kurum getirildi.

Sağlık Bakanı Koca’nın ayrılması sürpriz değildi, çünkü uzun zamandır istifa edeceği konuşuluyordu. Özhaseki’nin görevden alınması ise sürprizdi. Daha da şaşırtıcı olan Özhaseki’nin yerine İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini kaybeden Murat Kurum’un getirilmesi oldu. Seçim sonrası değişim beklenen AK Parti’de bu durum rahatsızlık yarattı. Bazı partililer “Başarı ödüllendirilir. Seçim kaybeden birini bakan yapmak doğru değil” tepkisi gösterdi.

Gazete Duvar’da yer alan habere göre; Kurum’un yeniden bakan olarak atanması CHP’de ise memnuniyet yarattı. Kurum’un İBB adayı yapılması ile yeniden Çevre Bakanlığı’na getirilmesinde müteahhitlik işleri başta olmak üzere aynı amaç ve hedefin olduğunu söyleyen bir CHP’li yönetici, “Murat Kurum’un orada olması Ekrem İmamoğlu’nun her gün puan toplaması anlamına gelir. Ekrem Bey onun sayesinde sürekli kıyaslamalara maruz kalacak, hatırlamalar olacak. İmamoğlu’nun PR’a ihtiyacı olmayacak” dedi.

Değişim kesmedi

Öte yandan Çevre Şehircilik ve İklim Bakanı Mehmet Özhaseki’nin yerine Murat Kurum, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın yerine Kemal Memişoğlu’nun atanması AK Partililerin beklentisini karşılamadı. Seçim sonrası büyük ölçekli bir yenilenme istenen partide Kabine’nin oluşumuna dair eleştiriler yükselmeye başladı.

Parti kulislerinde Cumhurbaşkanlığı sisteminde revizyon ihtiyacını dile getiren isimlerin sayısı artarken bakanlarla ilgili, “Kişiler değil sistem değişimi şart. Cumhurbaşkanlığı sisteminde bakanlar Meclis dışından geliyor. Büyük kısmının siyasi geçmişi yok. Atanmasını da görevden alınmasını da tek bir irade belirliyor. O da sadece o iradeye göre hareket ediyor. Onun onayını, rızasını alma çabası içinde oluyor. Sokağa, seçmene, teşkilata göre değil sadece Cumhurbaşkanına göre hareket ediliyor. Burada bir değişiklik yapılması gerek” değerlendirmeleri dikkat çekti.

Erdoğan ile Özel yeniden görüşebilir: Yerel seçim sonrası başlayan ‘normalleşme-yumuşama’ sürecinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile CHP Genel Başkanı Özgür Özel yaklaşık 40 gün içinde iki görüşme gerçekleştirdi. İlk olarak Özel’in randevu talebiyle gerçekleşen daha sonra Erdoğan’ın iade-i ziyareti ile devam eden sürecin seçmen nezdinde olumlu karşılandığı biliniyor.

Yapılan ölçümlerde hem AK Parti tabanında hem de CHP tabanında normalleşmeye büyük ölçüde olumlu bakıldığı görülüyor. Liderlerin de seçmenin beklentileri doğrultusunda kimi tartışmalar, polemikler yaşasalar da süreci tamamen bitirecek bir adımdan kaçınacağı kaydediliyor. CHP’de parti yöneticileri önümüzdeki süreçte farklı nedenlerle Erdoğan ile görüşmeler olabileceğini, Erdoğan’ın da bunu reddetmeyeceği değerlendirmesi yapıyor.

Paylaşın

Türkiye, Kişisel Veri İhlalinde 19. Sırada

2004 – 2024 yılları arasında dünya genelinde 17.2 milyar kişisel veri ihlalinin kayıtlara geçerken Türkiye’de de aynı dönem içerisinde 107.1 milyon kez kişisel veri ihlali yapıldığı belirlendi.

Türkiye, kişisel veri sızıntısına en çok maruz kalan 19. ülke olurken, ABD ilk sırada yer aldı. ABD’yi sırasıyla Rusya ve Çin takip etti.

Hollanda merkezli sanal özel ağ (“Virtual Private Network” – VPN) servisi Surfshark, Türkiye’nin veri sızıntısına en çok maruz kalan 19. ülke olduğunu raporladı.

Surfshark’ın resmi internet sitesinde yayınlanan rakamlara göre, Türkiye’de yaşayan insan sayısından daha fazla ihlale rastlanıldı.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) “Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi” başlıklı, 2022 tarihli çalışmasına göre 85.279.553 kişinin yaşadığı ülkede, 2004-2024 yılları arasında 107.138.741 kez kişisel veri ihlali yapıldığı belirtildi.

Surfshark’ın raporu, sadece 2024 yılının ilk ayında 974.225 ihlalin kayıtlara geçtiğini gösteriyor.

Buna göre, 2024’ün Ocak-Mart aylarını kapsayan ilk çeyreğinde, 2023’ün Ekim-Aralık aylarındaki son çeyreğine kıyasla kişisel veri ihlalinde yüzde 631’lik artış yaşandığı, ortalama 100.000 kişide 48.454 ihlalin görüldüğü vurgulandı.

Türkiye’de yakın dönemde gündeme gelen toplu veri ihlalinin yaşandığı vakalar, Ocak 2020’de 684.138 ihlalin kayıtlara geçtiği Zoosk, Haziran 2020 tarihli, 18.240.847 vakanın görüldüğü Wattpad ve son olarak Mayıs 2023’te 2.411.223 kişinin veri ihlaline neden olan CraftRise adlı etkileşimli oyun sunucusunda yaşananlardı.

Her üç örneğin de tekil olarak Türkiye’nin kişisel veri ihlalinde 19’uncu sırada olmasında pay sahibi olduğu biliniyor.

Surfshark’ın periyodik olarak güncellediği veriler, tek bir e-posta ile birden fazla uygulamaya, sayfaya, foruma kaydolan bir kişinin birden fazla defa ihlale maruz kalabileceğini kanıtlıyor.

Bunun sağlaması ise, 2004-2024 yılları arasında dünya genelinde 17.2 milyar kişisel veri ihlalinin kayıtlara geçmiş olması. Yani tek bir e-posta adresinin 3 kez ihlale maruz kalmış olabileceği düşünülüyor.

Türkiye’nin 19’uncu sırada olduğu kişisel veri ihlali listesinin ilk sırasında 3.44 milyarı geçkin ihlalin yaşandığı Amerika Birleşik Devletleri (ABD), ikinci sırada 2.42 milyarı geçkin ihlalle Rusya, üçüncü sırada ise 1.08 milyar ihlalle Çin bulunuyor.

Listenin en altında ise Fransa’nın Karayiplerdeki özerk statüde bulunan deniz aşırı toprağı Saint Barthelemy adası var.

2009’daki sayımda nüfusunun 7.448 olduğu öğrenilen ada topluluğunda, 2004’ten 2024 yılına kadar olan ki 20 yıllık süreçte 9.586 kişisel veri ihlali yaşandığı tespit edildi.

Nüfus-İhlal oranlaması düşünüldüğünde, listenin 231’inci basamağında bulunan Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti (KDHC – Kuzey Kore) ön plana çıkıyor.

2018’deki sayıma göre 25.549.604 insanın yaşadığı ülkede bugüne dek sadece 86.538 kişisel veri ihlali yapıldığı düşünülüyor.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

AK Parti’de “Sistem Değişimi Şart” Eleştirileri

31 Mart’ta yapılan yerel seçimlerde ikinci parti konumuna gerileyen AK Parti’de kabinedeki sınırlı değişim partililerin beklentisini karşılamadı. “Kişiler değil sistem değişimi şart” dikkat çekti.

Çevre Şehircilik ve İklim Bakanı Mehmet Özhaseki’nin yerine Murat Kurum, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın yerine Kemal Memişoğlu’nun atanması AK Partililerin beklentisini karşılamadı. Seçim sonrası büyük ölçekli bir yenilenme istenen partide Kabine’nin oluşumuna dair eleştiriler yükselmeye başladı.

Gazete Duvar’da yer alan habere göre; Parti kulislerinde Cumhurbaşkanlığı sisteminde revizyon ihtiyacını dile getiren isimlerin sayısı artarken bakanlarla ilgili, “Kişiler değil sistem değişimi şart. Cumhurbaşkanlığı sisteminde bakanlar Meclis dışından geliyor. Büyük kısmının siyasi geçmişi yok. Atanmasını da görevden alınmasını da tek bir irade belirliyor. O da sadece o iradeye göre hareket ediyor. Onun onayını, rızasını alma çabası içinde oluyor. Sokağa, seçmene, teşkilata göre değil sadece Cumhurbaşkanına göre hareket ediliyor. Burada bir değişiklik yapılması gerek” değerlendirmeleri dikkat çekti.

Erdoğan ile Özel yeniden görüşebilir: Yerel seçim sonrası başlayan ‘normalleşme-yumuşama’ sürecinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile CHP Genel Başkanı Özgür Özel yaklaşık 40 gün içinde iki görüşme gerçekleştirdi. İlk olarak Özel’in randevu talebiyle gerçekleşen daha sonra Erdoğan’ın iade-i ziyareti ile devam eden sürecin seçmen nezdinde olumlu karşılandığı biliniyor.

Yapılan ölçümlerde hem AK Parti tabanında hem de CHP tabanında normalleşmeye büyük ölçüde olumlu bakıldığı görülüyor. Liderlerin de seçmenin beklentileri doğrultusunda kimi tartışmalar, polemikler yaşasalar da süreci tamamen bitirecek bir adımdan kaçınacağı kaydediliyor. CHP’de parti yöneticileri önümüzdeki süreçte farklı nedenlerle Erdoğan ile görüşmeler olabileceğini, Erdoğan’ın da bunu reddetmeyeceği değerlendirmesi yapıyor.

Paylaşın

CHP’den Emekliler Tepkisi: Simit Ayran Alamayacak Duruma Geldiler

CHP İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi, “Temmuz TÜİK enflasyon oranlarından sonra emeklilere yapılacak zam açıklandı. Ancak kök maaşı 8 bin lira ve altında kalan emeklilerimizin maaşlarına zam gelemeyecek. Emeklimiz iktidar en düşük emekli maaşı ile ilgili düzenleme yapmazsa yıl sonuna kadar 10 bin lira ile geçinmeye çalışacak” dedi ve ekledi:

“Durum o kadar kötü ki, emeklimiz bir öğünde simit-ayran alamayacak duruma geldi. Çünkü simit ve küçük su 10, ayran 15 lira her yerde. Bir öğüne 35 lira veremeyen emekli; 3 harfli marketlerden 3 lira 75 kuruşa çubuk kraker, 2 lira 75 kuruşa su, 6 liraya ayran alarak öğünü 12,5 liraya getirmek zorunda kalıyor. Ama iktidara göre maaşları iyi, bir sorun yok! AKP’nin emeklimize reva gördüğünü hayat işte bu.”

CHP İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi, Temmuz TÜİK enflasyon oranlarından sonra emeklilere yapılacak zamlara dair açıklama yaptı. Evrensel’in aktardığına göre, İlgezdi, iktidarın emeklileri bir simide dahi muhtaç ettiğini söyleyerek, “her yerde bir simit, bir su 10 TL, ayran ise 15 TL. Emekli bir öğününe 35 TL veremeyecek durumda” dedi.

Mevcut hayat pahalılığında emekliler için durumun bilinenden kötü olduğunu ifade eden İlgezdi, “Temmuz TÜİK enflasyon oranlarından sonra emeklilere yapılacak zam açıklandı. Ancak kök maaşı 8 bin lira ve altında kalan emeklilerimizin maaşlarına zam gelemeyecek. Emeklimiz iktidar en düşük emekli maaşı ile ilgili düzenleme yapmazsa yıl sonuna kadar 10 bin lira ile geçinmeye çalışacak. Durum o kadar kötü ki, emeklimiz bir öğünde simit-ayran alamayacak duruma geldi. Çünkü simit ve küçük su 10, ayran 15 lira her yerde. Bir öğüne 35 lira veremeyen emekli; 3 harfli marketlerden 3 lira 75 kuruşa çubuk kraker, 2 lira 75 kuruşa su, 6 liraya ayran alarak öğünü 12,5 liraya getirmek zorunda kalıyor. Ama iktidara göre maaşları iyi, bir sorun yok! AKP’nin emeklimize reva gördüğünü hayat işte bu” diye ifade etti.

Emeklinin artık dengeli ve sağlıklı beslenmediğini anlatan İlgezdi, “Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, bir gününü ayırsa emeklinin halini görecek. Hani çok uzaklara da gitmemize gerek de yok. Ankara’da bakanlığa yakın bir parka gidelim. Emeklinin öğlen simit bile alamadığını, simitten bile tasarruf yapmak zorunda kaldığını görmesini sağlayalım” dedi.

“Olan emekliye ve emekçiye oluyor”

Emeklinin 10 lira ile geçinemediği gibi, asgari ücretlinin zam alamayacağı için durumunun çok kötü olacağını hatırlatarak devam eden CHP’li İlgezdi, “Asgari ücret ocak ayından bugüne 3 bin 850 lira eridi. Buna rağmen AKP yetkilileri temmuzda ara zam yapılmayacağını açıkladı. Enflasyon farkı vermeyen, refah payını emekçi unutsun diyen AKP, yine ülkemizin bütün zenginliğini garanti ödemelere, yandaşlara, lüks ve şatafata harcıyor. Olan emekliye ve emekçiye oluyor” diye anlattı.

Paylaşın