Kısa Vadeli Dış Borçta Yeni Rekor: 211 Milyar Dolar

Merkez Bankası verilerine göre, kısa vadeli dış borç stoku ağustos ayında yeni bir rekor kırdı. 2023 ağustos sonu itibarıyla, orijinal vadesine bakılmaksızın vadesine 1 yıl veya daha az kalmış dış borç stoku 211 milyar dolar oldu.

Haber Merkezi / Ağustos sonu itibarıyla, kısa vadeli dış borç stoku, 2022 yıl sonuna göre yüzde 10,9 oranında artışla 165,4 milyar dolar oldu. Bu dönemde, bankalar kaynaklı kısa vadeli dış borç stoku yüzde 4,2 oranında artarak 64,9 milyar dolar, diğer sektörlerin kısa vadeli dış borç stoku yüzde 0,8 oranında artarak 54,5 milyar dolar düzeyinde oldu.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), “Kısa Vadeli Dış Borç İstatistikleri Gelişmeleri Ağustos 2023” raporunu açıkladı.

Rapora göre; Ağustos sonu itibarıyla, kısa vadeli dış borç stoku, 2022 yıl sonuna göre yüzde 10,9 oranında artışla 165,4 milyar dolar olarak gerçekleşti. Bu dönemde, bankalar kaynaklı kısa vadeli dış borç stoku yüzde 4,2 oranında artarak 64,9 milyar dolar olurken, diğer sektörlerin kısa vadeli dış borç stoku yüzde 0,8 oranında artarak 54,5 milyar dolar düzeyinde gerçekleşti.

Bankaların yurt dışından kullandıkları kısa vadeli krediler, 2022 yıl sonuna göre yüzde 10,2 oranında artarak 11,8 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti. Banka hariç yurt dışı yerleşiklerin döviz tevdiat hesabı yüzde 5,8 oranında azalarak 20,3 milyar dolar doları, yurt dışı yerleşik bankaların mevduatı da yüzde 10,6 oranında artışla 18,6 milyar dolar olarak gerçekleşti. Ayrıca, yurt dışı yerleşiklerin TL cinsinden mevduatları geçen yıl sonuna göre yüzde 7,8 oranında artışla 14,2 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti.

Diğer sektörler altında yer alan ithalat borçları, 2022 yıl sonuna göre yüzde 0,7 oranında azalarak 48,4 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti. Borçlu bazında incelendiğinde, tamamı kamu bankalarından oluşan kamu sektörünün kısa vadeli borcu 2022 yıl sonuna göre yüzde 12,2 oranında artarak 32,4 milyar dolar olurken, özel sektörün kısa vadeli dış borcu yüzde 0,5 oranında azalarak 86,9 milyar dolar oldu.

Alacaklı bazında incelendiğinde, özel alacaklılar başlığı altındaki parasal kuruluşlara olan kısa vadeli borçlar yıl sonuna göre yüzde 23,6 oranında artarak 91,8 milyar dolar, parasal olmayan kuruluşlara olan borçlar yüzde 2,3 oranında azalarak 72,3 milyar dolar düzeyinde gerçekleşti. 2022 yıl sonunda 676 milyar dolar olan kısa vadeli tahvil ihraçları, 2023 Ağustos sonu itibarıyla 981 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Aynı dönemde resmi alacaklılara olan kısa vadeli borçlar 261 milyar dolar olarak gerçekleşti.

2023 Ağustos sonu itibarıyla, kısa vadeli dış borç stokunun döviz kompozisyonu yüzde 48,9’u dolar, yüzde 24,3’ü Euro, yüzde 9,6’sı TL ve yüzde 17,2’si diğer döviz cinslerinden oluştu.

2023 Ağustos sonu itibarıyla, orijinal vadesine bakılmaksızın vadesine 1 yıl veya daha az kalmış dış borç verisi kullanılarak hesaplanan kalan vadeye göre kısa vadeli dış borç stoku, 211,0 milyar dolar düzeyinde gerçekleşti. Söz konusu stokun 16,5 milyar dolar kısmı, Türkiye’de yerleşik bankaların ve özel sektörün yurt dışı şubeleri ile iştiraklere olan borçlarından oluştu. Borçlu bazında değerlendirildiğinde, toplam stok içinde kamu sektörünün yüzde 20,1, Merkez Bankası’nın yüzde 21,8, özel sektörün ise yüzde 58,1 oranında paya sahip olduğu gözlemlendi.

Paylaşın

2024 Bütçesi Belli Oldu: Vergi Yükü Arttı

2024 bütçesi bilgilendirme toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, “2024 bütçe teklifi dirençli şehirler, dirençli ekonomi ve dirençli toplum öncelikleri gözetilerek hazırlandı. Temel önceliğimiz depremle yıkılan şehirlerimizi yeniden ayağa kaldırmak. Gerçekçi ve ayakları yere basan politikalarla hayat pahalılığı sorununun üstesinden geleceğiz” dedi ve ekledi:

“2023’te ekonomik büyümemizin yüzde 4,4 olarak gerçekleşmesini öngörüyoruz. 2024 yılı için ekonomimizin daha dengeli bir talep kompozisyonuyla yüzde 4 oranında büyümesini bekliyoruz. 2023’te 255 milyar doların üzerinde ihracatla bir önceki yılın üzerinde performansı yakalamayı, 2024 yılı için 267 milyar dolarlık rakama ulaşmayı amaçlıyoruz.

2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesinde, bütçe giderlerinin 11 trilyon 89 milyar lira, bütçe gelirlerinin ise 8 trilyon 437 milyar lira olacağı tahmin edilmektedir. 2024 yılı bütçesinden deprem ihtiyaçları için 1 trilyon 28 milyar lira kaynak ayırıyoruz.”

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde “2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi Basın Bilgilendirme Toplantısı”nda konuştu. Yılmazın konuşmasından öne çıkan bölümler şöyle:

“2024 bütçe teklifi dirençli şehirler, dirençli ekonomi ve dirençli toplum öncelikleri gözetilerek hazırlandı. Temel önceliğimiz depremle yıkılan şehirlerimizi yeniden ayağa kaldırmak.

Gerçekçi ve ayakları yere basan politikalarımızla, tüm dünya ile birlikte ülkemizi de olumsuz etkileyen hayat pahalılığı sorunun da üstesinden geleceğiz. Bütçemiz; yatırımı, istihdamı, üretimi ve ihracatı destekleyen, bütüncül ve kapsayıcı bir kalkınma yaklaşımına sahiptir.

İstikrar içinde büyümenin sağladığı imkanları insan odaklı ve sosyal refahı artırıcı bir yaklaşımla toplumun bütün kesimleri ile paylaşmak esas alınmıştır. İşçisi, memuru, emeklisi, esnafı ve çiftçisiyle toplumun tüm kesimlerinin ihtiyaçları gözetilerek hazırlanmış, Edirne’den Kars’a 81 ilimizin her köşesinin gereksinimleri düşünülmüştür.

Böylece 2023 yılının ilk yarısında yüzde 3,9 oranında büyüyen Türkiye, OECD üyesi ülkeler arasında olumlu ayrışarak 12 çeyrektir devam eden büyüme performansını sürdürmüştür. Hâlihazırdaki büyüme oranlarımız, ihracat ve istihdamdaki rekorlara kadar pek çok göstergemiz Türkiye Yüzyılına emin adımlarla girdiğimizin ispatıdır.

Küresel iktisadi faaliyetlerdeki yavaşlamanın ve Şubat ayında yaşadığımız deprem felaketinin etkilerine rağmen 2023 yılının genelinde ekonomik büyümemizin yüzde 4,4 olarak gerçekleşmesini öngörüyoruz. 2024 yılı için ekonomimizin daha dengeli bir talep kompozisyonuyla yüzde 4 oranında büyümesini ve enflasyondaki düşüşün de teminiyle diğer ülkelerden olumlu yönde ayrışmasını bekliyoruz.

-Bilindiği üzere, güçlü ekonomik aktivitenin istihdam oluşturma kapasitesi üzerindeki olumlu etkisiyle, istihdamımız, 2023 yılının ikinci çeyreğinde tarihi yüksek seviyelerine ulaşmıştır. Yılın ilk yarısında, emekliliğe hak kazanma koşullarına yönelik düzenlemelerin sonucu istihdamdan ayrılanlar ve depremin olumsuz etkilerine rağmen net 220 bin istihdam artışı sağlanmıştır.

2023 yılı genelinde ekonomideki canlılığın sürmesiyle yılsonu itibarıyla istihdamdaki yıllık artışın yaklaşık 900 bin kişi olması, işsizlik oranının yüzde 10,1’e gerilemesi, 2024 yılında ise parasal sıkılaştırma koşullarının etkisiyle işsizlik oranının hafif bir yükselişle yüzde 10,3 seviyesinde gerçekleşmesi beklenmektedir.

Küresel ekonominin ivme kaybettiği ve dünya ticaretinde ciddi bir durgunluk yaşandığı bir dönemde, uyguladığımız politikalar ve güçlü ekonomik yapımız ile ihracatımız artmaya devam etmektedir.

2022 yılında 254,2 milyar dolarla bir önceki Orta Vadeli Program hedeflerimize yaklaşan ihracatımız, jeopolitik gerilimler ve küresel büyümedeki yavaşlama beklentilerinin yanı sıra depremin ihracat üzerindeki olumsuz etkilerine rağmen 2023 yılında da tarihi rekorlar kırmaya devam etmektedir.

Yıllıklandırılmış ihracatımız Eylül ayı itibarıyla 253 milyar doları aşmış, küresel mal ticaretinde ülkemizin aldığı pay yüzde 1’in üzerinde gerçekleşmiştir.

2023 yılı genelinde 255 milyar doların üzerinde ihracat ile bir önceki yılın üzerinde bir ihracat performansı yakalamayı, 2024 yılı için de 267 milyar dolarlık ihracat rakamına ulaşmayı amaçlıyoruz. Bu doğrultuda, ihracat desteklerimizi artırarak devam ettirecek, ihracat pazarlarını çeşitlendirme yönünde adımlar atacak, küresel ticaretteki yeni eğilimlerle uyumlu olarak çalışmalarımızı aktif bir şekilde sürdüreceğiz.

Seyahat gelirlerimiz ise, salgın ve jeopolitik gerilimlerin turizm sektörü üzerindeki olumsuz etkisine rağmen, Hükümetimizin uyguladığı politikaların desteğiyle güçlü seyrini sürdürerek, cari dengenin iyileşmesine önemli katkı sağlamaya devam etmektedir.

Turizm sektörümüzün olumlu performansı ile seyahat gelirlerimizin 2023 yılı sonunda 49 milyar dolara, 2024 yılında söz konusu yukarı yönlü ivmenin sürmesiyle 52,5 milyar dolara ulaşarak yeni rekorlar kaydetmesini bekliyoruz.

Yurt içi talepte öngörülen dengelenmenin neticesinde ithalat artış ivmesinin zayıflaması, turizm gelirlerindeki güçlü görünüm ve küresel enerji fiyatlarında ani bir yükseliş olmayacağı beklentisiyle, cari işlemler dengesinde önümüzdeki dönemde iyileşme öngörülmektedir.

Cari işlemler açığımızın en önemli sebeplerinden biri olan enerjide, son dönemde ithalat bağımlılığını azaltma ve arz güvenliğini sağlama amacıyla attığımız adımların ve temiz enerji kaynaklarıyla yeşil dönüşümü gerçekleştirme kararlılığımızın cari denge üzerindeki olumlu etkilerini, önümüzdeki dönemde daha belirgin bir şekilde göreceğiz.

Küresel ölçekte enflasyon sorunu pek çok gelişmiş ve gelişmekte olan ülkede devam ederken, enflasyonla mücadeleye yönelik şeffaf ve güvenilir politika adımlarını yerinde ve zamanında hayata geçirmekte, bu duruşumuzu düşük tek haneli enflasyon seviyelerine kalıcı şekilde ulaşıncaya kadar sürdürmekte kararlıyız.

Enflasyonla mücadelemizi sürdürürken, hayat pahalılığının yol açtığı zorlukları telafi edecek gerekli politikaları da uygulamaktan vazgeçmiyoruz.

Cumhurbaşkanımızın da ifade ettiği gibi, memurumuzu, işçimizi ve emeklimizi bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da enflasyona ezdirmeyeceğiz. Daha önce de başardığımız gibi, güven ve istikrar ortamında, akılcı adımlarla enflasyonu yeniden tek haneye indirecek ve halkımızın alım gücünü artıracağız.

Şimdiye kadar hazırladığımız bütçeler ile hastaneler, otoyollar, demiryolları, köprüler, tüneller, barajlar, içme suyu ve sulama tesisleri, organize sanayi bölgeleri, AR-GE merkezleri, enerji ve savunma sanayi projeleri gibi sayısız yatırımı hayata geçirdik, bu çerçevede 2024 yılı bütçemizde de yatırımlarımıza devam edeceğiz.”

Paylaşın

Dokuz Aylık Bütçe Açığı 512,6 Milyar Lira

2023 yılı Ocak – Eylül döneminde merkezi yönetim bütçe giderleri 3 trilyon 952,6 milyar lira, bütçe gelirleri 3 trilyon 440 milyar lira ve bütçe açığı 512,6 milyar lira oldu.

Haber Merkezi / Merkezi yönetim bütçesi eylül ayında 129,2 milyar lira açık verdi. Eylül ayında bütçe giderleri 570,5 milyar TL, gelirleri ise 441,3 milyar TL olarak kaydedildi.

Hazine ve Maliye Bakanlığı, “Eylül 2023 Merkezi Yönetim Bütçe Gerçekleşmeleri” raporunu açıkladı.

Buna göre; Eylül ayında merkezi yönetim bütçe giderleri 570,5 milyar lira, bütçe gelirleri 441,3 milyar lira ve bütçe açığı 129,2 milyar lira oldu. Ayrıca, faiz dışı bütçe giderleri 499,7 milyar lira ve faiz dışı açık ise 58,5 milyar lira oldu.

Merkezi yönetim bütçesi geçen yıl eylül ayında 78 milyar 627 milyon lira açık vermiş iken bu yılın eylül ayında 129 milyar 218 milyon lira açık verdi. 2022 yılı eylül ayında 45 milyar 511 milyon lira faiz dışı açık verilmiş iken 2023 yılı eylül ayında 58 milyar 454 milyon lira faiz dışı açık verdi.

Merkezi yönetim bütçe giderleri eylül ayı itibarıyla 570 milyar 482 milyon lira olurken, faiz harcamaları 70 milyar 764 milyon lira, faiz hariç harcamalar ise 499 milyar 719 milyon lira oldu.

2023 yılında merkezi yönetim bütçe giderleri için öngörülen 5 trilyon 589 milyar 85 milyon lira ödenekten eylül ayında 570 milyar 482 milyon lira gider gerçekleştirilirken, geçen yılın aynı ayında ise 285 milyar 567 milyon lira harcama yapıldı.

Eylül ayı bütçe giderleri geçen yılın aynı ayına göre yüzde 99,8 oranında artarken, giderlerin bütçe ödeneklerine göre gerçekleşme oranı ise 2022 yılında yüzde 10,1 iken 2023 yılında yüzde 10,2 oldu.

Faiz hariç bütçe giderleri geçen yılın aynı ayına göre yüzde 97,9 oranında artarak 499 milyar 719 milyon lira olurken, faiz hariç giderlerin bütçe ödeneklerine göre gerçekleşme oranı ise 2022 yılında yüzde 10,1 iken 2023 yılında yüzde 10,1 oldu.

Merkezi yönetim bütçe gelirleri eylül ayı itibarıyla 441 milyar 265 milyon lira olurken, vergi gelirleri 386 milyar 224 milyon lira , genel bütçe vergi dışı gelirleri ise 46 milyar 608 milyon lira oldu.

2022 yılı eylül ayında bütçe gelirleri 206 milyar 940 milyon lira iken 2023 yılının aynı ayında yüzde 113,2 oranında artarak 441 milyar 265 milyon lira olurken, bütçe tahminine göre bütçe gelirlerinin Eylül ayı gerçekleşme oranı 2022 yılında yüzde 8,1 iken 2023 yılında yüzde 9 oldu.

Eylül ayı vergi gelirleri tahsilatı geçen yılın aynı ayına göre yüzde 122,6 oranında artarak 386 milyar 224 milyon lira olurken, vergi gelirlerinin bütçe tahminine göre gerçekleşme oranı ise 2022 yılında yüzde 7,9 iken 2023 yılında yüzde 9 oldu.

2023 yılı Ocak-Eylül döneminde merkezi yönetim bütçe giderleri 3 trilyon 952,6 milyar lira, bütçe gelirleri 3 trilyon 440 milyar lira ve bütçe açığı 512,6 milyar lira olurken, faiz dışı bütçe giderleri 3 trilyon 481,7 milyar lira ve faiz dışı açık ise 41,7 milyar lira oldu.

Merkezi yönetim bütçesi 2022 yılı Ocak-Eylül döneminde 45 milyar 500 milyon lira açık vermiş iken 2023 yılı Ocak-Eylül döneminde 512 milyar 602 milyon lira açık verirken, 2022 yılı Ocak-Eylül döneminde 161 milyar 611 milyon lira faiz dışı fazla verilmiş iken 2023 yılı Ocak-Eylül döneminde 41 milyar 738 milyon lira faiz dışı açık verdi.

Merkezi yönetim bütçe giderleri Ocak-Eylül dönemi itibarıyla 3 trilyon 952 milyar 585 milyon lira olurken, faiz harcamaları 470 milyar 864 milyon lira , faiz hariç harcamalar ise 3 trilyon 481 milyar 721 milyon lira oldu.

2023 yılı Ocak-Eylül döneminde merkezi yönetim bütçe giderleri geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 95,6 oranında artarak 3 trilyon 952 milyar 585 milyon lira olurken, faiz hariç bütçe giderleri geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 92 oranında artarak 3 trilyon 481 milyar 721 milyon lira oldu.

Merkezi yönetim bütçe gelirleri Ocak-Eylül dönemi itibarıyla 3 trilyon 439 milyar 983 milyon lira olurken, vergi gelirleri 2 trilyon 982 milyar 35 milyon lira, genel bütçe vergi dışı gelirleri ise 383 milyar 116 milyon lira oldu.

2022 yılı Ocak-Eylül döneminde bütçe gelirleri 1 trilyon 975 milyar 260 milyon lira iken 2023 yılının aynı döneminde yüzde 74,2 oranında artarak 3 trilyon 439 milyar 983 milyon lira olurken, 2023 yılı Ocak-Eylül dönemi vergi gelirleri tahsilatı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 81 oranında artarak 2 trilyon 982 milyar 35 milyon lira oldu.

Paylaşın

Tarımda Üretici Enflasyonu Yüzde 71,96

Tarımda üretici enflasyonu eylül ayında bir önceki aya göre yüzde 4,47 artış, bir önceki yılın aralık ayına göre yüzde 46,58 artış, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 71,96 artış ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 91,66 arttı.

Haber Merkezi / Eylül ayında, endekste kapsanan 84 maddeden, 22 maddenin ortalama fiyatında azalış, 57 maddenin ortalama fiyatında ise artış gerçekleşti.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Tarım Ürünleri Üretici Fiyat Endeksi (Tarım-ÜFE) Eylül 2023 verilerini açıkladı.

Buna göre; Tarımda üretici enflasyonu eylül ayında bir önceki aya göre yüzde 4,47 artış, bir önceki yılın aralık ayına göre yüzde 46,58 artış, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 71,96 artış ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 91,66 arttı.

Sektörlerde bir önceki aya göre, balık ve diğer balıkçılık ürünlerinde yüzde 1,23 azalış, tarım ve avcılık ürünleri ve ilgili hizmetlerde yüzde 4,50 artış, ormancılık ürünleri ve ilgili hizmetlerde yüzde 8,54 arttı. Ana gruplarda bir önceki aya göre tek yıllık bitkisel ürünlerde yüzde 3,28 artış, çok yıllık bitkisel ürünlerde yüzde 4,74 artış ve canlı hayvanlar ve hayvansal ürünlerde yüzde 6,10 arttı.

Yıllık artışın düşük olduğu alt gruplar sırasıyla, yüzde 26,19 ile tahıllar (pirinç hariç), baklagiller ve yağlı tohumlar ve yüzde 50,65 ile çeltik oldu. Buna karşılık, yıllık artışın yüksek olduğu alt gruplar ise sırasıyla, yüzde 154,83 ile üzüm ve yüzde 146,92 ile yumuşak çekirdekli meyveler ve sert çekirdekli meyveler oldu. Bir önceki yılın aynı ayına göre azalış gösteren tek alt grup ise yüzde 5,93 ile lifli bitkiler oldu.

Bir önceki aya göre artışın düşük olduğu alt gruplar yüzde 1,80 ile tahıllar (pirinç hariç), baklagiller ve yağlı tohumlar ve yüzde 2,86 ile koyun ve keçi, canlı; bunların işlenmemiş süt ve yapağıları oldu. Aylık artışın yüksek olduğu alt gruplar ise, yüzde 31,62 ile yağlı meyveler ve yüzde 24,05 ile diğer ağaç ve çalı meyveleri ile sert kabuklu meyveler oldu.

Eylül ayında, endekste kapsanan 84 maddeden, 22 maddenin ortalama fiyatında azalış, 57 maddenin ortalama fiyatında ise artış gerçekleşti.

Paylaşın

TÜİK Açıkladı: Konut Satışları Yüzde 9,5 Azaldı

Türkiye genelinde konut satışları eylül ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 9,5 azalarak 102 bin 656, Ocak-Eylül döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 14,9 azalışla 900 bin 74 oldu.

Haber Merkezi / İpotekli konut satışları eylül ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 50,2 azalış göstererek 8 bin 446, diğer konut satışları eylül ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 2,3 azalarak 94 bin 210 oldu.

İlk el konut satış sayısı, eylül ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 15,2 azalarak 30 bin 488, Türkiye genelinde ikinci el konut satışları eylül ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 6,8 azalış göstererek 72 bin 168 oldu.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Konut Satış İstatistikleri Eylül 2023 verilerini açıkladı.

Buna göre; Türkiye genelinde konut satışları eylül ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 9,5 azalarak 102 bin 656 oldu. Konut satışlarında İstanbul 15 bin 247 konut satışı ve yüzde 14,9 ile en yüksek paya sahip oldu. Satış sayılarına göre İstanbul’u 9 bin 48 konut satışı ve yüzde 8,8 pay ile Ankara, 5 bin 476 konut satışı ve yüzde 5,3 pay ile İzmir izledi. Konut satış sayısının en az olduğu iller sırasıyla 47 konut ile Ardahan, 55 konut ile Hakkari ve 77 konut ile Bayburt oldu.

Konut satışları Ocak-Eylül döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 14,9 azalışla 900 bin 74 olarak gerçekleşti.

İpotekli konut satışları eylül ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 50,2 azalış göstererek 8 bin 446 oldu. Toplam konut satışları içinde ipotekli satışların payı yüzde 8,2 olarak gerçekleşti. Ocak-Eylül döneminde gerçekleşen ipotekli konut satışları ise bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 29,6 azalışla 160 bin 884 oldu.

Eylül ayındaki ipotekli satışların, bin 971’i; Ocak-Eylül dönemindeki ipotekli satışların ise 48 bin 865’i ilk el satış olarak gerçekleşti.

Diğer konut satışları eylül ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 2,3 azalarak 94 bin 210 oldu. Toplam konut satışları içinde diğer satışların payı yüzde 91,8 olarak gerçekleşti. Ocak-Eylül döneminde gerçekleşen diğer konut satışları ise bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 10,8 azalışla 739 bin 190 oldu.

İlk el konut satış sayısı, eylül ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 15,2 azalarak 30 bin 488 oldu. Toplam konut satışları içinde ilk el konut satışının payı yüzde 29,7 oldu. İlk el konut satışları Ocak-Eylül döneminde ise bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 13,9 azalışla 268 bin 597 olarak gerçekleşti.

İkinci el konut satışları eylül ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 6,8 azalış göstererek 72 bin 168 oldu. Toplam konut satışları içinde ikinci el konut satışının payı yüzde 70,3 oldu. İkinci el konut satışları Ocak-Eylül döneminde ise bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 15,2 azalışla 631 bin 477 olarak gerçekleşti.

Yabancılara konut satışları yüzde 42 azaldı

Yabancılara yapılan konut satışları eylül ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 42,0 azalarak 2 bin 930 oldu. Eylül ayında toplam konut satışları içinde yabancılara yapılan konut satışının payı yüzde 2,9 oldu. Yabancılara yapılan konut satışlarında ilk sırayı bin 7 konut satışı ile Antalya aldı. Antalya’yı sırasıyla 978 konut satışı ile İstanbul ve 211 konut satışı ile Mersin izledi.

Yabancılara yapılan konut satışları Ocak-Eylül döneminde ise bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 43,5 azalarak 28 bin 64 oldu. Eylül ayında Rusya Federasyonu vatandaşları Türkiye’den 722 konut satın aldı. Rusya Federasyonu vatandaşlarını sırasıyla 327 konut ile İran, 191 konut ile Irak ve 148 konut ile Almanya vatandaşları izledi.

Paylaşın

Türkiye’de Gıda Fiyatları 3 Yılda Yüzde 338 Arttı

Eylül 2020 ile Eylül 2023 arasındaki son 3 yılda Türkiye’de gıda fiyatları yüzde 338 artarken dünyada sadece yüzde 24 artış gösterdi. TÜİK verilerine göre yıllık reel gıda enflasyonu 2019 sonunda ve 2020 başında eksideydi. Yani, genel tüketici enflasyonu gıda enflasyonundan daha yüksek seyrediyordu.

Yeni Ekonomik Model sonrası bu durum tam tersine dönerken Nisan 2022’de bu fark yüzde 20’nin üzerine çıktı. Nonimal yıllık gıda enflasyonu ise 2021 ortasına kadar çoğunlukla yüzde 10’un altında seyretmesine rağmen Yeni Ekonomik Model ve Kur Korumalı Mevduat (KKM) döneminde rekora koştu. Kasım 2022’de yıllık gıda enflasyonu yüzde 102’ye ulaştı.

Türkiye’de enflasyonla birlikte hayat pahalılığı halkı derinden etkiliyor. Gıda enflasyonu ise daha çok can yakıyor. Çünkü gıda enflasyonu ile genel enflasyon arasındaki fark iyice açılmış durumda.

Dünya Bankası raporuna göre yıllık reel gıda enflasyonunun en yüksek olduğu dördüncü ülke Türkiye. Rapora göre Türkiye’de yıllık reel gıda enflasyonu yüzde 15 oldu. BM Gıda ve Tarım Örgütü’nün açıkladığı küresel gıda enflasyonu ile Türkiye’deki gıda enflasyonu arasındaki fark da had safhada. Küresel gıda fiyatları düşüş eğiliminde olmasına rağmen Türkiye’de gıda fiyatları 36 aydan bu yana sürekli artıyor.

Dünya Bankası’nın yayımladığı Gıda Güvenliği raporuna göre, yılbaşından beri emtia fiyatlarındaki gerilemeye rağmen, özellikle düşük gelirli ülkelerde, gıda fiyatları yüksek seyrediyor. Dünya Bankası’nın tanımına göre gıda enflasyonu ile genel tüketici enflasyonu arasındaki fark reel gıda enflasyonu gösteriyor.

Mayıs-Ağustos 2023 arasında mevcut olan son ay itibariyle yıllık reel gıda enflasyonun en yüksek olduğu ülke yüzde 44 ile Lübnan olurken arkasından yüzde 34 ile Mısır geliyor. Sierra Leone yüzde 15 ile üçüncü ve Türkiye de yine yüzde 15 reel gıda enflasyonu ile bu alanda dünyada dördüncü sırada bulunuyor.

Ruanda, Gine, Gana, Pakistan, Surinam ve Malavi yüzde 11 ile 13 arasında değişen yıllık reel gıda enflasyonu ile bu alanda ilk 10 listesinde bulunuyor. Türkiye nominal gıda enflasyonunda da yüzde 74 ile dünya dördüncüsü. Zirvede ise yüzde 403 ile Venezuela bulunurken ardından Lübnan (yüzde 274) ve Arjantin (yüzde 134) geliyor.

9. ve 10. Sıradaki Burundi ile Malavi’de yıllık enflasyon yüzde 39. Bu ülkelerdeki enflasyonun Türkiye’nin neredeyse yarısı olması dikkat çekiyor. Diğer gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkeler gıda enflasyonunda Türkiye’den daha iyi durumda.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerine göre Eylül 2020’den bu yana 36 aydan bu yana gıda fiyatları her ay aralıksız artıyor. FAO’nun açıkladığı küresel gıda fiyatları ise bu 36 ayının 19’unda bir önceki aya göre düştü. Buna göre Eylül 2020 ile Eylül 2023 arasındaki son 3 yılda Türkiye’de gıda fiyatları yüzde 338 artarken dünyada sadece yüzde 24 artış gösterdi.

TÜİK verilerine göre yıllık reel gıda enflasyonu 2019 sonunda ve 2020 başında eksideydi. Yani, genel tüketici enflasyonu gıda enflasyonundan daha yüksek seyrediyordu. Yeni Ekonomik Model sonrası bu durum tam tersine dönerken Nisan 2022’de bu fark yüzde 20’nin üzerine çıktı.

Nonimal yıllık gıda enflasyonu ise 2021 ortasına kadar çoğunlukla yüzde 10’un altında seyretmesine rağmen Yeni Ekonomik Model ve Kur Korumalı Mevduat (KKM) döneminde rekora koştu. Kasım 2022’de yıllık gıda enflasyonu yüzde 102’ye ulaştı.

Maaşlara gelen zammı enflasyon eritiyor

TÜİK verilerine göre eylül itibariyle son üç ayda enflasyon yüzde 25 oldu. Bu da memur maaşları ve asgari ücrete gelen yüksek zamların etkisinin kısa sürede yitirdiği anlamına geliyor.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

Ekonomi Yönetimi Farklı Coğrafyalarda Para Arıyor!

14 ve 28 Mayıs seçimleri sonrası değişen ekonomi yönetimi, Türkiye’ye dış kaynak bulabilmek için aylardan beri dünyanın farklı coğrafyaları arasında mekik dokuyor. Son olarak, Dünya Bankası-Uluslararası Para Fonu (IMF) yıllık toplantıları için Fas’ın Marakeş kentinde bulunan Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Hafize Gaye Erkan, ABD Merkez Bankası (Fed) Başkanı Jerome Powell ile 40 dakika görüştü.

Erkan, temasları kapsamında Blackrock, JPMorgan, Deutsche Bank ve Barclays gibi uluslararası finans ve yatırım çevreleri ile de bir araya geldi. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de Londra’da uluslararası yatırımcılar ile yaptığı toplantıların ardından Fas’a gitti. Şimşek Marakeş’te yaptığı açıklamada, geçmiş ekonomi politikalarını tersine çevirmenin zaman alacağını belirtti. 19 Ekim’de Paris’te yatırımcılarla görüşecek olan Şimşek, ardından dış kaynak arayışı kapsamında Abu Dabi, Doha ve Riyad’a gidecek.

Türkiye bir yandan “rasyonele dönüş” adı altında faiz artırım ve dış kaynak bulma sürecinden geçerken, diğer yandan yakın çevresindeki tansiyon giderek artıyor. Ukrayna-Rusya ve Azerbaycan-Ermenistan’dan sonra şimdi belki de en ciddi tehdit olarak İsrail-Hamas savaşının yayılmasından endişe ediliyor.

Uzmanlara göre, Türkiye’nin yakın coğrafyasında şiddeti giderek artan çatışmalar nedeni ile, ülke ekonomisinin ihtiyacı olan dış kaynağı bulmak kolay olmayacak. Milyarlarca dolarlık uluslararası sermayeyi çekmek için ülke ülke gezen Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in işi daha da zorlaşmış durumda.

Ekonomi yönetimi, Türkiye’ye dış kaynak bulabilmek için aylardan beri dünyanın farklı coğrafyaları arasında mekik dokuyor. Son olarak, Dünya Bankası-Uluslararası Para Fonu (IMF) yıllık toplantıları için Fas’ın Marakeş kentinde bulunan Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Hafize Gaye Erkan, ABD Merkez Bankası (Fed) Başkanı Jerome Powell ile 40 dakika görüştü. Erkan, temasları kapsamında Blackrock, JPMorgan, Deutsche Bank ve Barclays gibi uluslararası finans ve yatırım çevreleri ile de bir araya geldi.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de Londra’da uluslararası yatırımcılar ile yaptığı toplantıların ardından Fas’a gitti. Şimşek Marakeş’te yaptığı açıklamada, geçmiş ekonomi politikalarını tersine çevirmenin zaman alacağını belirtti. 19 Ekim’de Paris’te yatırımcılarla görüşecek olan Şimşek, ardından dış kaynak arayışı kapsamında Abu Dabi, Doha ve Riyad’a gidecek. Peki Şimşek ve Erkan’ın dış kaynak arayışı, İsrail-Hamas savaşından nasıl etkilenecek?

DW Türkçe’den Aram Ekin Duran’a konuşan Kırklareli Üniversitesi Uluslararası Ticaret ve Lojistik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sinan Alçın, İsrail-Hamas arasındaki çatışmanın bir bölgesel savaşa dönüşme ihtimali nedeni ile uluslararası finansal hareketlerin “güvenli limanlara” yöneleceğini söylüyor.

Türkiye’nin çevresindeki çatışma ve risk alanlarının kısa vadeli sermaye girişlerinin azalmasına neden olabileceğini, yabancı doğrudan yatırım kararlarının da askıya alınabileceğini kaydeden Prof. Alçın, “Uluslararası yabancı fonlar açısından Türkiye şimdilik ‘izlenenler’ listesinde bulunmaya devam ediyor” diyor.

Bundan sonraki süreçte para politikasındaki sıkılaşmanın sürdürülüp sürdürülmeyeceği ve vergi toplama yanında kamunun da tasarrufa yönelip yönelmeyeceğinin uluslararası yatırımcılar açısından belirleyici olacağını ifade eden Alçın, şu görüşleri dile getiriyor:

“Uluslararası kısa vadeli yatırımcılar açısından Londra’daki swap piyasasındaki TL kısıdının henüz kaldırılmamış olması temel rahatsızlık unsuru. Bunun dışında son 3 aylık enflasyonun yüzde 20 olmasına karşın, Dolar/TL kurundaki hareketin yalnızca yüzde 1 artış göstermiş olması da kur kontrolünün devam ettiği sinyali vermekte ve bu kur seviyesinden Türkiye piyasasına girip önümüzdeki aylarda hızlı değer kaybedebilecek TL’yi dolara çevirip kayıpla çıkma konusunda da isteksizler.”

Uluslararası yatırımcı ne düşünüyor?

Türkiye’nin dış kaynak bulmada yaşadığı sorunlar, İsrail-Hamas savaşı öncesinde de ortaya konmaya başlanmıştı. Geçtiğimiz günlerde, Şimşek’in 4-5 Ekim tarihlerindeki Londra temasları sonrasında yayınlanan Bank of America raporunda, aralarında 4 trilyon doları yöneten fonların bulunduğu 23 yatırımcının Türkiye ekonomisine ilişkin görüşlerine yer verildi.

Rapora göre, Mehmet Şimşek ile özel görüşmelerde bulunan uluslararası yatırımcılar, Türkiye’nin yabancı yatırımları çekme çabalarının yavaş ilerlediğini belirtirken, “rasyonele dönüş” politikalarından her an vazgeçilme ihtimalinin en büyük endişe kaynağı olduğuna vurgu yapıldı. Türkiye’de yapısal sorunların devam ettiğini ve bu sorunları aşmanın kolay olmayacağını dile getiren yatırımcılar, Türkiye’ye sermaye girişi konusunda hâlâ “bekle-gör” politikası izledikleri mesajını vermiş oldu.

Beykoz Üniversitesi İşletme ve Yönetim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Evren Bolgün’e göre, 2018-2023 arasındaki yanlış politikaların düzeltilmesi sadece faiz politikası ile değil, topyekun bir makro ekonomik bakış gerektiriyor.

Türkiye’nin hâlâ kendi içinde risk yaratma potansiyeline sahip olduğunu dile getiren Prof. Bolgün, “Dolayısıyla yabancı yatırımcı şunu söylüyor: Son 5 yılda öyle rasyonellikten uzak bir politika uyguladınız ki, biz şimdi 4,5 aylık politika değişikliğini yakından izliyoruz ancak hâlâ güvenimiz tam değil” diye konuşuyor.

28 Mayıs seçimleri öncesinde Türkiye’den çıkan 1,5 milyar dolarlık yabancı portföyünün seçimlerden sonra geri döndüğünü ancak seçimlerden bu yana geçen 4,5 ayda borsaya net yabancı girişi yaşanmadığını anımsatan Bolgün, “Son 4,5 ayın sonunda Türkiye’ye beklenen portföy yatırımı gelmedi. Körfez ülkeleri ile 50 milyar dolarlık ticaret anlaşması yapıyoruz, bunun 8 milyar doları sukuk olarak gelecek dendi. Ama bunlar gelmedi. Dünya Bankası’ndan geleceği açıklanan 18 milyar dolara ilişkin de bir gelişme yok hâlâ” şeklinde konuşuyor.

İsrail-Hamas savaşının ortaya çıkardığı yeni konjonktürün de Türkiye’ye gelmesi umut edilen yabancı yatırımları olumsuz etkileyeceğini kaydeden Bolgün, “Ama zaten savaş başlamadan önce de durum parlak değildi. Yabancının Türkiye’ye umulan düzeyde ilgi göstermediğini biliyoruz. Ocak-Eylül döneminde yabancı yatırımcının portföy yatırımı olarak Türkiye’ye soktuğu para sadece 350 milyon dolar” diyor.

Ortadoğu’daki savaşın uzaması halinde son 1 haftada yüzde 7 artan petrol fiyatlarının etkisiyle Türkiye’nin cari açığının giderek büyüyeceğine de işaret eden Prof. Bolgün, “Bu da enflasyon görünümünü daha da bozacak. Hele çatışmanın İsrail-Hamas’ı aşıp Lübnan, Suriye ve özellikle İran’ı da içine alması halinde, tablo her açıdan çok daha kötü hale gelebilir” değerlendirmesinde bulunuyor.

Net rezervler eksi 55 milyar dolar

İsrail-Hamas çatışması ABD dolarını tüm dünyada güçlendirirken, Türkiye’nin dolar rezervleri ise beklenen hızda artmıyor. TCMB’nin net rezervleri 6 Ekim haftasında 20,7 milyar dolar olarak kaydedilirken, swap hariç net rezervleri ise eksi 55,7 milyar dolar olarak gerçekleşti. Yani seçimden bu yana rezervlerde bir miktar iyileşme olsa da, hâlâ yabancı yatırımcı açısından güven vermekten uzak bir seviyede bulunuyor.

Prof. Dr. Oğuz Oyan, Türkiye’nin her yıl ortalama 200 milyar dolarlık dış borç ödemesi ve 50 milyar dolarlık cari açığını finanse etmesi gerektiğini söylüyor. Bunun için de hükümetin ya yeniden borçlanması ya da yabancı yatırımları çekmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Oyan, şöyle konuşuyor:

“Türkiye’nin dış yatırım çekememesi bölgedeki sıcak çatışmalardan değil, Türkiye’nin ekonomik göstergelerinin oldukça bozuk olmasından kaynaklanıyor. Türkiye dış kaynak olmadan büyümesini finanse edemiyor. Cari açık vermeden büyüyemiyoruz. Bunun için de her zaman dış yatırım ihtiyacı var. Bu nedenle Türkiye’nin dış borçları milli gelirinin yarısına ulaştı. Şimdilik İsrail-Hamas savaşı kısa vadede Türkiye’ye ciddi bir olumsuz etki yapacağını öngörmüyorum. Ancak Doğu Akdeniz’deki enerji oyununa yeniden dönmek isteyen Türkiye’nin son dönemde İsrail ile yakınlaşma çabalarının büyük yara aldığını söyleyebiliriz.”

Filistin – İsrail savaşı

7 Ekim’de Hamas’ın saldırısı ile başlayan ancak sonrasında İsrail’in topyekun savaş ilanı ile boyut değiştiren İsrail-Hamas çatışmasının küresel ekonomiye etkileri de giderek daha çok tartışılmaya başlanıyor. Bölgenin en önemli limanlarından biri ve İsrail’in en büyük ikinci limanı olan Hayfa Limanı, dünyanın en yoğun nakliye hattının bitişiğinde yer alıyor. Süveyş Kanalı’ndan geçen gemilerin uğrak limanı olan Hayfa Limanı’nda savaş nedeni ile ortaya çıkacak sorunlar, küresel ticareti de etkileme potansiyeline sahip.

Bununla birlikte, savaşın uzaması ve bölge ülkelerine yayılması durumunda petrol ve doğalgaz arzında da ciddi sıkıntılar yaşanabilir. Bu durum 7 Ekim’den sonra artış eğilimine giren enerji fiyatlarında yeni rekorlara neden olabilir. Öte yandan İsrail’in Gazze’yi işgal etmesi halinde yaşanacak göç dalgası da Türkiye’nin de aralarında olduğu bölge ülkelerinde konut fiyatlarından kamu harcamalarına kadar pek çok alanı etkileyecek.

Türkiye özelinde bakıldığında, İsrail Türkiye’nin dış ticaretinde önemli aktörlerden biri olarak öne çıkıyor. Son açıklanan resmi verilere göre, Türkiye Ocak-Ağustos 2023 döneminde İsrail’e 3,8 milyar dolarlık ihracat yaparken, aynı dönemde İsrail’den ithalatı ise 1,2 milyar dolar düzeyinde gerçekleşti. İsrailli turistler içinde Türkiye önemli bir tatil lokasyonu. Türkiye’yi ziyaret eden İsraillilerin sayısı 2019’da 570 bin ile rekor kırmış, pandemi sonrasında sınırların yeniden açılması ile 2022’de ise Türkiye’ye gelen İsrailli turist sayısı 700 bine yaklaşmıştı.

Türkiye’nin Filistin ile ticareti ise İsrail ile kıyaslandığında çok düşük seviyede seyrediyor. 2023’ün ilk 8 ayında Filistin’e yapılan ihracat 83 milyon dolar olurken, ithalat ise 12 milyon dolar oldu. Yani aynı dönemde İsrail ile 5 milyar dolarlık dış ticarete imza atılırken, bu rakam Filistin ile 100 milyon dolara bile ulaşmadı.

Paylaşın

Bakan Şimşek’ten “Kur Korumalı Mevduat” Açıklaması: Çıkmak İstiyoruz

Kurala dayalı politikaya geri dönmek istediklerini söyleyen Bakan Şimşek, Türkiye’de ciddi bir mali konsolidasyona ulaşıldığının altını çizdi. İç talebi daha ılımlı hale getirmeyi hedeflediklerini belirten Şimşek, kur korumalı mevduat enstrümanından çıkmak istediklerini de ekledi.

Şimşek, beklenen enflasyona göre bakıldığında Türkiye’nin reel faiz sunduğunu, bu durumun da TL’yi çekici kıldığını ifade etti. Politikanın politika faizinin ima ettiğinden daha sıkı olduğu mesajını veren Şimşek, bu patikada kalacaklarına emin olduğunu vurguladı.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Dünya Bankası ve IMF’nin yıllık toplantıları için bulunduğu Fas’ın Marakeş kentinde Atlantic Council söyleşisinde politika patikası ve ekonomideki gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

BloomberHT’nin aktardığına göre; Para politikasında düzeltme sürecinde olunduğunu söyleyen Bakan Şimşek, beklenen enflasyona göre bakıldığında Türkiye’nin reel faiz sunduğunu, bu durumun da TL’yi çekici kıldığını ifade etti. Politikanın politika faizinin ima ettiğinden daha sıkı olduğu mesajını veren Şimşek, bu patikada kalacaklarına emin olduğunu vurguladı.

Kurala dayalı politikaya geri dönmek istediklerini söyleyen Şimşek, Türkiye’de ciddi bir mali konsolidasyona ulaşıldığının altını çizdi. İç talebi daha ılımlı hale getirmeyi hedeflediklerini belirten Şimşek, kur korumalı mevduat enstrümanından çıkmak istediklerini de ekledi.

Gümrük Birliği ile ilgili yorumlarda bulunan Şimşek, Gümrük Birliği’nin günümüz koşullarını karşılamadığı mesajını verdi. Şimşek, Gümrük Birliği’ni hizmet ve tarımla güncellemek istediklerini söyledi.

Şimşek kamuoyunun yeni programa ilişkin tepkisinin sorulması üzerine “Vatandaşlarımızın bu programın orta vadeli bir çaba olduğunu anlamaları için yoğun bir şekilde çalışıyoruz. Çabuk bir çözüm yok. Süreç zorlu geçecek. Tabii ki hiçbir vatandaş ya da şirket vergi artışını sevmez ama bunu gelecekte daha ağır önlemler almamak için yapıyoruz” dedi.

Şimşek, Marakeş’te Bloomberg’e yaptığı açıklamada Birleşik Arap Emirlikleri’nin 8,5 milyar dolar tutarındaki Türk tahvili satın alma taahhüdünde son aşamaya yaklaşıldığını söyledi.

Şimşek konuyla ilgili olarak şunları söyledi: Ön protokol alışverişinde bulunuyoruz ve bu kaynağa erişim konusunda BAE’li mevkidaşlarımızla müzakerelerin son aşamasına yaklaştık. Anlaşma için bu yıl sonunun gerçekçi bir tarih olduğunu düşünüyorum.

Şimşek, Almanya Maliye Bakanı Lindner ile görüştü

Mehmet Şimşek, Almanya Maliye Bakanı Christian Lindner ile bir araya geldi. Şimşek, sosyal medya hesabından söz konusu görüşmeye ilişkin paylaşımda bulundu.

3 milyondan fazla Türk’e ev sahipliği yapan Almanya’nın dış ticaretten mali ve teknik işbirliği ve turizme kadar pek çok alanda Türkiye’nin kilit ortağı olduğuna işaret eden Şimşek, “Marakeş’de Bakan Lindner ile bir araya gelmekten keyif aldım. Almanya-Türkiye ve Avrupa Birliği-Türkiye ilişkilerinin daha da geliştirilmesine yardımcı olmak için birlikte çalışmayı sabırsızlıkla bekliyorum.” ifadesini kullandı.

Paylaşın

IMF’den Enflasyon Vurgusu: Fiyat İstikrarı Büyümenin Ön Şartıdır

Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Kristalina Georgieva, “Biz öncelikle enflasyonla mücadeleyi kazanmaya odaklanıyoruz. Fiyat istikrarı büyümenin ön şartıdır. Bu aynı zamanda özellikle toplumun en yoksul kesimi olmak üzere insanları korur. Ayrıca finansal istikrarı korumamız gerekiyor” dedi.

Georgieva, enflasyonun düştüğünü ancak hala birçok ülkenin hedeflerinin üzerinde olduğunu belirterek şunları kaydetti: “Bu nedenle faizler uzun süre yüksek kalmak zorunda. Son haftalarda ABD ve Avrupa’daki tahvil getirilerindeki hareketlerden de görüyoruz ki piyasalar faiz oranlarının uzun süre yüksek kalacağı anlayışına uyum sağlıyor.

Ancak finansal koşulların keskin şekilde daha da sıkılaştırılması piyasaları, bankaları ve finansal kuruluşları vurabilir. Bu nedenle güçlü bir mali denetim şart. Ayrıca, orta vadeli büyümeyi artırmamız gerekiyor. Bugün şokların etkisinden kurtulmamız ve insanların yaşam standartlarının yükseldiğini görebilmeleri için fırsatlar sunmamız gereken büyümeye sahip değiliz.”

Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Kristalina Georgieva, IMF ve Dünya Bankası’nın Fas’ın Marakeş kentinde düzenlenen yıllık toplantılarında düzenlediği basın toplantısında konuştu.

Georgieva, zayıf büyüme, ekonomik bölünme ve derinleşen ayrışmalarla karakterize edilen küresel ekonomide ciddi şokların “yeni normal” haline geldiğini, faiz oranlarının kalıcı enflasyonu dizginlemek için daha uzun süre yüksek kalmasının beklendiğini söyledi.

Ülkelere gerilimi tırmandırmaktan kaçınmaları ve işbirliği alanlarına odaklanmaları çağrısında bulun Georgieva “Şokları öngörmek ve hızlı tepki vermek açısından çevikliğimizi geliştirmemiz gerekiyor,” dedi.

Ekonomide derinleşen farklılıklarla karşı karşıya olunduğunu ifade eden Georgieva, “Biz öncelikle enflasyonla mücadeleyi kazanmaya odaklanıyoruz. Fiyat istikrarı büyümenin ön şartıdır. Bu aynı zamanda özellikle toplumun en yoksul kesimi olmak üzere insanları korur. Ayrıca finansal istikrarı korumamız gerekiyor” diye konuştu.

Georgieva, enflasyonun düştüğünü ancak hala birçok ülkenin hedeflerinin üzerinde olduğunu belirterek şunları kaydetti: “Bu nedenle faizler uzun süre yüksek kalmak zorunda. Son haftalarda ABD ve Avrupa’daki tahvil getirilerindeki hareketlerden de görüyoruz ki piyasalar faiz oranlarının uzun süre yüksek kalacağı anlayışına uyum sağlıyor.

Ancak finansal koşulların keskin şekilde daha da sıkılaştırılması piyasaları, bankaları ve finansal kuruluşları vurabilir. Bu nedenle güçlü bir mali denetim şart. Ayrıca, orta vadeli büyümeyi artırmamız gerekiyor. Bugün şokların etkisinden kurtulmamız ve insanların yaşam standartlarının yükseldiğini görebilmeleri için fırsatlar sunmamız gereken büyümeye sahip değiliz.”

İsrail-Hamas savaşını da değerlendiren Georgieva, “Çok açık ki bu, dünya ekonomisinin zaten pek de iç açıcı olmayan ufkunun üzerinde yeni bir bulut, bu ufku karartan yeni bir bulut” dedi. “Masum sivillerin öldüğünü görmek yürek parçalayıcı,” diyen Georgieva “Bedelini kim ödüyor? Bedelini ödeyenler masumlar oluyor” ifadelerini kullandı.

Paylaşın

Sıfır Ve İkinci El Otomobilde Fiyatlar Daha Fazla Düşer Mi?

İMAS Başkanı Hayrettin Ertemel, “Hem sıfır hem ikinci el otomobilde fiyat düşüşleri söz konusu. Önümüzdeki birkaç aylık süre zarfında özellikle ikinci elde fiyatlar bir miktar daha geri gelebilir. Yani fiyatlar daha fazla düşecek” dedi ve ekledi:

“Sıfır ve ikinci elde yaşanan fiyat düşüşleri ve sıfırda sunulan kampanyalar yıl sonuna kadar devam edecektir. Otomobil almak isteyen vatandaşlarımız mevcut fiyatlar ve sunulan kampanyalardan bütçe ve ihtiyaçları dahilinde faydalanabilirler.”

Yılın ilk yarısında aşırı talep sebebiyle tüketiciler sıfır araç bulmakta zorlandı, ikinci el piyasasında da satışlar beklenenin çok üstünde gerçekleşti. Sıfır araç bulamayan tüketiciler, ikinci el araçlara yöneldi. Ancak ikinci el fiyatlarının sıfır araç fiyatlarının üzerine çıkması büyük tepki çekmişti.

Ancak yılın son çeyreğine girerken Ticaret Bakanlığı’nın attığı adımlar ve sıfır araçta yaşanan bollaşma ikinci el araç fiyatlarının düşüş trendine girmesine yol açtı. Peki fiyatlar daha fazla düşer mi?

İstanbul Motorlu Araç Satıcıları Derneği (İMAS) Başkanı Hayrettin Ertemel konuya ilişkin Milliyet’e konuştu.

Ertemel, tüm segment araçlarda düşüşler olduğunu belirterek, “İkinci el otomobilde de düşüşler söz konusu. Her bir segmentte ve her bir otomobil için yüzde 10, lüks otomobiller için ise yüzde 15 fiyat düşüşlerinden söz edebiliriz” dedi.

Artan stok ve düşük talebin fiyatları düşürmesine yol açtığını söyleyen Hayrettin Ertemel, “Artan stok ve düşük talep ortamı markaların avantajlı indirimler sunmasına vesile oldu. Özellikle ekim ayı itibarıyla yüzde 10 indirimler yapılırken, bazı markalar yüzde 15’i bulan fiyat indirimleri sunuyor” şeklinde konuştu.

“Fiyat düşüşleri söz konusu”

İMAS Başkanı Hayrettin Ertemel’in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle: “Hem sıfır hem ikinci el otomobilde fiyat düşüşleri söz konusu. Önümüzdeki birkaç aylık süre zarfında özellikle ikinci elde fiyatlar bir miktar daha geri gelebilir.

Yani fiyatlar daha fazla düşecek. Sıfır ve ikinci elde yaşanan fiyat düşüşleri ve sıfırda sunulan kampanyalar yıl sonuna kadar devam edecektir. Otomobil almak isteyen vatandaşlarımız mevcut fiyatlar ve sunulan kampanyalardan bütçe ve ihtiyaçları dahilinde faydalanabilirler.

Türkiye’de özellikle C Segment aile otomobilleri en çok tercih edilen otomobillerin başında geliyor. Bunun sebebi bu segmentteki birçok modellerin sundukları konfor ve ülkemizde üretilmesi sebebiyle sahip olduğu fiyat avantajı, fiyat/performans olarak tercih sebebi oluyor. Bu otomobillerin içinde hem sıfır hem ikinci el piyasasında en tercih edilenlerden bir tanesi de Fiat Egea.

Şu an piyasamız için bir tekrar normalleşme sürecindeyiz. Öte yandan tüketiciler için de bir bekleme süreci içerisindeyiz. İnternet ortamında aracın emsalleri doğrultusunda yazılan fiyatlar genellikle teklif almıyor. Daha düşük rakamlar talep edildiği takdirde limitli sayıda olsa da alıcı bulabiliyor, müşteri ilgisi çekiyor.

Bu da reel fiyatın internet ortamındakinden daha düşük olduğu anlamına gelmektedir. Bu gibi durumların geçiş süreçlerinde yaşanması oldukça normaldir. Bir kaç aylık süre içerisinde piyasamızın ve fiyatların yerini bulma süreci tamamlanacaktır.”

Paylaşın