Üretici Enflasyonu Yüzde 39,39

Üretici enflasyonu ekim ayında bir önceki aya göre yüzde 1,94, bir önceki yılın aralık ayına göre yüzde 38,70, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 39,39 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 58,46 arttı.

Haber Merkezi / Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE) Ekim 2023 verilerini açıkladı.

Buna göre; Üretici enflasyonu ekim ayında bir önceki aya göre yüzde 1,94, bir önceki yılın aralık ayına göre yüzde 38,70, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 39,39 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 58,46 arttı.

Sanayinin dört sektörünün yıllık değişimleri; madencilik ve taş ocakçılığında yüzde 69,21 artış, imalatta yüzde 53,74 artış, elektrik, gaz üretimi ve dağıtımında yüzde 40,19 azalış, ve su temininde yüzde 72,72 arttı.

Ana sanayi gruplarının yıllık değişimleri; ara malında yüzde 45,58 artış, dayanıklı tüketim malında yüzde 61,37 artış, dayanıksız tüketim malında yüzde 67,47 artış, enerjide yüzde 12,91 azalış ve sermaye malında yüzde 65,19 artış oldu.

Sanayinin dört sektörünün aylık değişimleri; madencilik ve taş ocakçılığında yüzde 3,36 artış, imalatta yüzde 2,32 artış, elektrik, gaz üretimi ve dağıtımında yüzde 4,38 azalış ve su temininde yüzde 5,46 arttı.

Ana sanayi gruplarının aylık değişimleri; ara malında yüzde 2,22 artış, dayanıklı tüketim malında yüzde 1,93 artış, dayanıksız tüketim malında yüzde 3,99 artış, enerjide yüzde 2,86 azalış ve sermaye malında yüzde 2,70 artış oldu.

Yıllık azalış gösteren tek alt sektör yüzde 40,19 ile elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme oldu. Buna karşılık temel eczacılık ürünleri ve müstahzarları yüzde 94,85, diğer madencilik ve taş ocakçılığı ürünleri yüzde 92,48, içecekler yüzde 74,80 ile endekslerin en fazla arttığı alt sektörler oldu.

Aylık en yüksek azalış; yüzde 14,10 ile tütün ürünleri, yüzde 4,38 ile elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme, yüzde 3,20 ile kok ve rafine petrol ürünleri alt sektörlerinde gerçekleşti.

Buna karşılık ham petrol ve doğal gaz yüzde 6,48, basım ve kayıt hizmetleri yüzde 5,89, su ve suyun arıtılması ve dağıtılması yüzde 5,46 ile endekslerin en fazla arttığı alt sektörler oldu.

Tüketici enflasyonu yüzde 61

Öte yandan TÜİK, tüketici enflasyonun yıllık bazda yüzde 61,36 olarak gerçekleştiğini duyurdu. Kurumun sayfasından paylaşılan verilere göre enflasyonun bir aylık artışı ise yüzde 3,43 olarak kayıtlara geçti:

TÜİK’in detaylı açıklamasına göre, son 12 ayda en yüksek fiyat artışı yüzde 94,12 ile lokanta ve otellerde oldu. En düşük artışın ise yüzde 25,98 ile konut fiyatlarında kaydedildiği bildirildi.

Enflasyon hesaplaması yapılan 143 temel başlıktan 15’inin fiyatlarında düşüş gerçekleşirken, altı temel başlığın endeksinde değişim olmadığı, 122 temel başlığın endeksinde ise artış görüldüğü bildirildi.

Paylaşın

TÜİK Duyurdu: Enflasyon Yüzde 61,36

Enflasyon, ekim ayında bir önceki aya göre yüzde 3,43, bir önceki yılın Aralık ayına göre yüzde 55,00, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 61,36 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 54,26 oldu.

Haber Merkezi / Enflasyon Araştırma Grubu’na (ENAG), göre ise enflasyon ekim ayında aylık yüzde 5,09 artarken yıllık enflasyon yüzde 126,18 oldu.

TÜİK’in detaylı açıklamasına göre, son 12 ayda en yüksek fiyat artışı yüzde 94,12 ile lokanta ve otellerde oldu. En düşük artışın ise yüzde 25,98 ile konut fiyatlarında kaydedildiği bildirildi.

Enflasyon hesaplaması yapılan 143 temel başlıktan 15’inin fiyatlarında düşüş gerçekleşirken, altı temel başlığın endeksinde değişim olmadığı, 122 temel başlığın endeksinde ise artış görüldüğü bildirildi.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Hafize Gaye Erkan da dünkü açıklamasında, yıl sonu enflasyon tahmininin yüzde 58’den Orta Vadeli Program ile uyumlu şekilde yüzde 65’e çıkarıldığını duyurdu.

Erkan, 2024 yıl sonu enflasyon tahmininin de yüzde 33’ten yüzde 36’ya yükseltildiğini belirtti.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) Ekim 2023 verilerini açıkladı. Buna göre; Enflasyon, ekim ayında bir önceki aya göre yüzde 3,43, bir önceki yılın Aralık ayına göre yüzde 55,00, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 61,36 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 54,26 oldu.

Bir önceki yılın aynı ayına göre en az artış gösteren ana grup yüzde 25,98 ile konut oldu. Buna karşılık, bir önceki yılın aynı ayına göre artışın en yüksek olduğu ana grup ise yüzde 94,12 ile lokanta ve oteller oldu.

Ana harcama grupları itibarıyla ekim ayında bir önceki aya göre en az artış gösteren ana grup yüzde -0,18 ile ulaştırma oldu. Buna karşılık, ekim ayında bir önceki aya göre artışın en yüksek olduğu ana grup ise yüzde 13,73 ile giyim ve ayakkabı oldu.

Endekste kapsanan 143 temel başlıktan (Amaca Göre Bireysel Tüketim Sınıflaması-COICOP 5’li Düzey) ekim ayı itibarıyla, 15 temel başlığın endeksinde düşüş gerçekleşirken, 6 temel başlığın endeksinde değişim olmadı. 122 temel başlığın endeksinde ise artış gerçekleşti.

İşlenmemiş gıda ürünleri, enerji, alkollü içkiler ve tütün ile altın hariç TÜFE’deki değişim, ekim ayında bir önceki aya göre yüzde 3,48, bir önceki yılın Aralık ayına göre yüzde 60,05, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 67,61 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 57,65 olarak gerçekleşti.

Paylaşın

ENAG Açıkladı: Enflasyon Yüzde 126,18

Enflasyon Araştırma Grubu’na (ENAG), göre enflasyon ekim ayında aylık yüzde 5,09 artarken yıllık enflasyon yüzde 126,18 oldu. TÜİK’egöre ise enflasyon aylık 3,43, yıllık ise yüzde 61,36 arttı.

Haber Merkezi / Akademisyenlerin ve ekonomistlerin bağımsız biçimde oluşturduğu Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG), eylül ayına ilişkin enflasyon verilerini açıkladı. ENAG verilerine göre, aylık enflasyon yüzde 5,09; yıllık enflasyon ise yüzde126,18 olarak hesaplandı.

TÜİK’e göre enflasyon ekim ayında bir önceki aya göre yüzde 3,43, bir önceki yılın Aralık ayına göre yüzde 55,00, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 61,36 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 54,26 oldu.

TÜİK’in detaylı açıklamasına göre, son 12 ayda en yüksek fiyat artışı yüzde 94,12 ile lokanta ve otellerde oldu. En düşük artışın ise yüzde 25,98 ile konut fiyatlarında kaydedildiği bildirildi.

Enflasyon hesaplaması yapılan 143 temel başlıktan 15’inin fiyatlarında düşüş gerçekleşirken, altı temel başlığın endeksinde değişim olmadığı, 122 temel başlığın endeksinde ise artış görüldüğü bildirildi.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Hafize Gaye Erkan da dünkü açıklamasında, yıl sonu enflasyon tahmininin yüzde 58’den Orta Vadeli Program ile uyumlu şekilde yüzde 65’e çıkarıldığını duyurdu.

Erkan, 2024 yıl sonu enflasyon tahmininin de yüzde 33’ten yüzde 36’ya yükseltildiğini belirtti.

Enflasyon rakamları konusundaki değerlendirmelerini sosyal medya hesaplarından paylaşan ekonomistler özetle şu yorumları yaptı:

Hakan Kara, “Medyan (ortanca) fiyat artışlarına göre enflasyon eğilimi yavaşlasa da halen 2024 hedefinin üzerinde bir trende işaret ediyor” dedi.

Bazı ekonomistler de gıda enflasyonunun yüksekliğine dikkat çekti. Tarım yazarı Ali Ekber Yıldırım, Türkiye’de yüzde 72’ye dayanan gıda enflasyonunun dünya ortalamasının yaklaşık 7 katı olduğunu belirtti.

Mustafa Sönmez, “Gıda enflasyonu yıllık %72, aylık 3.2; gıdadaki yapısal sorunlara el atmadıkça genelde enflasyonla baş edemezsiniz, katılaşır ve daha çok alt ve orta sınıfları yoksullaştırır. Gerisi teferruat!” diye yazdı.

Tunç Satıroğlu da “Türkiye gıda enflasyonunda dünyada beşinci sıraya düştü. Ancak henüz diğer ülkelerden ekim verileri gelmedi. İlk 10’dan çıkabilmemiz için gıda enflasyonun Malawi’dekinden daha düşük olması gerekiyor” ifadesini kullandı.

Paylaşın

Ekim Ayında Otomobil Ve Hafif Ticari Araç Satışı 100 Bini Aştı

Ekim ayında otomobil satışları bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 74,1 artarak 82 bin 611 adet olurken, hafif ticari araç pazarı yüzde 5,5 artarak 18 bin 756 adet oldu. Başka bir ifadeyle, ekim ayında otomobil ve hafif ticari araç satışı 101 bin 367 adet oldu.

Haber Merkezi / Otomobil pazarı, 10 yıllık ekim ayı ortalama satışlara göre yüzde 64,9 artış gösterdi. Hafif ticari araç pazarı, 10 yıllık ekim ayı ortalama satışlara göre yüzde 25,2 arttı.

Otomotiv Distribütörleri ve Mobilite Derneği (ODMD), Otomobil ve Hafif Ticari Araç Pazarı (Ekim, Ocak-Ekim 2023) verilerini açıkladı.

Buna göre; Türkiye otomobil ve hafif ticari araç toplam pazarı, 2023 yılı Ocak – Ekim döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 63,7 oranında artarak 958.942 adet olarak gerçekleşti.

Otomobil satışları, Ocak-Ekim döneminde geçen yıla göre yüzde 67,8 oranında artarak 749.501 adet, hafif ticari araç pazarı yüzde 50,6 artarak 209.441 adet oldu.

Ekim ayı otomobil ve hafif ticari araç pazarı geçen yılın ekim ayına göre yüzde 55,4 artarak 101.367 adet oldu. Ekim ayında otomobil satışları bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 74,1 artarak 82.611 adet olurken, hafif ticari araç pazarı yüzde 5,5 artarak 18.756 adet oldu.

Otomobil ve hafif ticari araç pazarı 10 yıllık ekim ayı ortalama satışlara göre yüzde 55,7 arttı. Otomobil pazarı, 10 yıllık ekim ayı ortalama satışlara göre yüzde 64,9 artış gösterdi. Hafif ticari araç pazarı, 10 yıllık ekim ayı ortalama satışlara göre yüzde 25,2 arttı.

Ocak – Ekim döneminde otomobil pazarı segmentlere göre; Pazarın yüzde 89’unu vergi oranları düşük olan A, B ve C segmentlerindeki araçlar oluşturdu. C segmenti otomobiller 417.608 adetle yüzde 55,7 pay, B segmenti otomobiller 242.408 adetle yüzde 32,3 pay aldı.

Otomobil pazarı gövde tiplerine göre; Gövde tiplerine göre değerlendirildiğinde ise en çok tercih edilen gövde tipi SUV otomobiller yüzde 50,5 pay, 378.181 adet oldu. SUV otomobilleri, yüzde 26,9 pay ve 201.622 adet satış ile Sedan, yüzde 20,5 pay ve 153.927 adet satış ile H/B otomobiller takip etti.

Otomobil pazarı motor tipine göre; Benzinli otomobil satışları 502.639 adetle yüzde 67,1 pay, dizel otomobil satışları 111.354 adetle yüzde 14,9 pay, hibrit otomobil satışları 78.387 adetle yüzde 10,5 pay, elektrikli otomobil satışları 48.883 adetle yüzde 6,5 pay ve otogazlı otomobil satışları 8.238 adetle yüzde 1,1 pay aldı.

Otomobil pazarı motor hacmine göre; 1600cc altındaki otomobil satışları yüzde 57,6 artarak yüzde 82,1 pay, 1600-2000cc aralığındaki otomobil satışları yüzde 63,9 artarak yüzde 0,7 pay, 2000cc üstü otomobil satışları yüzde 84,1 artarak yüzde 0,3 pay aldı.

Otomobil pazarı emisyon seviyelerine göre; 100-120 gr/km arasındaki otomobiller 277.885 adetle yüzde 37,1 pay, 140-160 gr/km arasındaki otomobiller 164.120 adetle yüzde 21,9 pay aldı.

Otomatik şanzımanlı otomobiller; 609.273 adetle yüzde 81,3 pay alırken, manuel şanzımanlı otomobiller 140.228 adetle yüzde 18,7 pay aldı.

Hafif ticari araç pazarı gövde tipine göre; Van gövde tipi yüzde 77,5 pay ve 162.328 adet ile en çok tercih edilen gövde tipi olurken; Kamyonet gövde tipi yüzde 9,6 pay ve 20.105 adetle 2. sırada yer aldı.

Paylaşın

‘Kur Korumalı Mevduat’taki Düşüş 400 Milyar Liraya Ulaştı

27 Ekim haftasında Kur Korumalı Mevduat (KKM) hesaplarında 62,3 milyar lira düşüş kaydedildi. Veriler son 10 haftada KKM’de 400 milyar liraya varan düşüş kaydedildiğini gösterdi. Ayrıca, Merkez Bankası’nın (TCMB) rezervleri 27 Ekim haftasında yukarı yönlü ivmesini korudu.

BloombergHT’de yer alan habere göre; Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Hafize Gaye Erkan, “Rezervler artarken KKM bakiyesinde düşüş olması TL mevduata geçiş stratejisinin doğru yolda olduğunu gösteriyor” dedi.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerine göre kur korumalı mevduatlar 27 Ekim haftasında 62,3 milyar TL düşüş kaydetti. Bu dönemde kur korumalı mevduatlarda toplam büyüklük 3 trilyona geriledi. Dolar cinsinden bakıldığında ise KKM’de toplam tutar 107 milyar dolar oldu.

Veriler son 10 haftada KKM’de 400 milyar TL’yi varan düşüş kaydedildiğini gösterdi.

KKM’de düşüş ivmesi devam ederken ekonomi yönetiminden KKM’den caydıran önlemler gelmeye de devam ediyor. Son olarak KKM’de zorunlu karşılıkların artırılması kararı alındı.

Buna göre KKM hesaplarında zorunlu karşılık oranını yükseltirken, Döviz mevduat için TL cinsi ilave zorunlu karşılık oranı getirildi. Resmi Gazete’de yayımlanan tebliğe göre 6 aya kadar vadeli KKM’de zorunlu karşılık oranı yüzde 25’ten yüzde 30’a yükseltildi. 1 yıla kadar vadeli ve 1 yıl ve daha uzun vadeli olanlar için zorunlu karşılık oranı ise yüzde 5’ten yüzde 10’a çıkarıldı.

Yabancı para cinsinden mevduat/katılım fonu için zorunlu karşılık oranları tüm vadelerde 1’er yüzde puan artırıldı. Türk lirası cinsinden tesis edilmek üzere tüm vadelerde döviz mevduata yüzde 4 ilave zorunlu karşılık uygulanmasına karar verildi. Yurt dışından sağlanan yatırımların teşvik edilmesi amacıyla söz konusu kaynaklara zorunlu karşılık istisnasının süresi de 31 Aralık 2023’ten 2024 yılı sonuna kadar uzatıldı.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Hafize Gaye Erkan, bu adımlarla sistemden 350 milyar TL çekileceğini öngördüklerini belirtti.

Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Erkan, yılın son enflasyon raporu sunumunda KKM’ye de değindi. Erkan, kur Korumalı mevduata ilişkin, “Rezervler artarken KKM bakiyesinde düşüş olması TL mevduata geçiş stratejisinin doğru yolda olduğunu gösteriyor” dedi ve KKM’den çıkış konusunda acele içinde olmadıklarını sözlerine ekledi.

Merkez Bankası rezervlerinde toparlanma sürüyor

Öte yandan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) rezervleri 27 Ekim haftasında yukarı yönlü ivmesini korudu.

TCMB verilerine göre ilgili haftada brüt rezervler 126,6 milyar dolar oldu. Bir önceki haftada brüt rezervler 126,1 milyar dolar olarak kaydedilmişti. Net rezervlerdeki toparlanma ise daha belirgin oldu. 27 Ekim haftasında TCMB’nin net rezervleri 22,6 milyar dolardan 25,1 milyar dolara yükseldi.

Swap hariç net rezervlerde ise bozulma görüldü. 27 Ekim haftasında swap hariç net rezervler eksi 56,4 milyar dolar oldu. Bir önceki haftada bu veri eksi 55,7 milyar dolar düzeyindeydi.

TCMB Başkanı Hafize Gaye Erkan, enflasyon raporu sunumunda da rezervlerdeki toparlanma ivmesine vurgu yaptı.

Erkan, “Rezervlerimizdeki artış devam ediyor. TCMB’nin uluslararası rezervleri Haziran’dan bu yana güçlü bir şekilde artmaktadır. Rezervler artarken kur korumalı mevduat bakiyesinde düşüş olması, mevduata geçiş stratejimizin doğru yolda olduğunu göstermektedir” diye konuştu.

Paylaşın

Merkez Bankası, Yıl Sonu Enflasyon Beklentisini Yüzde 65’e Yükseltti

Ankara’da düzenlenen basın toplantısında yılın son Enflasyon Raporu’nu sunan Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Hafize Gaye Erkan, “Bu çerçevede yıl sonu tahmin orta noktalarını 2023 için yüzde 65, 2024 için yüzde 36 ve 2025 için yüzde 14 olarak güncelledik” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Tahmin aralıklarının alt ve üst noktalarını da 2023 yılı için yüzde 62 ve 68, 2024 yılı için ise yüzde 30 ve 42 olarak revize ettik. Bu noktada, iki hususun altını çizmek isterim. İlk olarak, jeopolitik riskler ve yönetilen/yönlendirilen fiyatlara ilişkin belirsizliklerin artması nedeniyle tahminlerimiz üzerindeki belirsizlik aralığını genişlettik.”

Hafize Gaye Erkan açıklamasının devamında, “İkinci olarak, tahminlerimizi yukarı yönlü güncellemiş olsak da dezenflasyonun başlama zamanı, dezenflasyonun hızı ve dezenflasyonun seyrinde bir değişiklik olmayacağını değerlendiriyoruz” ifadelerini kullandı:

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankas (TCMB) Başkanı Hafize Gaye Erkan, Ankara’da düzenlenen basın toplantısında yılın son Enflasyon Raporu’nu sundu. Hafize Gaye Erkan, sunumunda şu ifadeleri kullandı:

“Cumhuriyetimizin 100. yılını kutlamaktan duyduğumuz sevinç ve gururu bu vesileyle sizlerle paylaşmak istiyorum. Millî mücadele ve istiklal ruhumuzun simgesi olan Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına başlarken, ülkemizi daha da ileri taşımak için her birimize önemli görevler düşmektedir.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası olarak görevimiz, fiyat istikrarı amacımız doğrultusunda dezenflasyonun en kısa sürede tesis edilmesi ve enflasyonun yeniden tek haneye indirilmesidir. Tüm çalışmalarımıza bu azim ve kararlılıkla devam ediyoruz. Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere, vatanımız uğruna fedakârlıkla mücadele eden tüm kahramanlarımızı huzurlarınızda saygıyla anıyorum.

Merkez Bankası olarak, toplumsal refaha en büyük katkıyı, fiyat istikrarını sağlayarak sunacağımızın bilincindeyiz. Bu sebeple, haziran ayında başlattığımız güçlü parasal sıkılaştırma ile enflasyonla kararlı bir şekilde mücadele ediyoruz.

Bir süredir yüksek ve oynak seyreden enflasyonu kontrol altına almanın uzun ve zorlu bir süreç olacağı bilinciyle enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme sağlanana kadar tüm araçlarımızı kararlılıkla kullanacağız.

Politikamız faiz, kredi, mevduat, döviz piyasası, iç ve dış finansman ile rezervler gibi finansal koşulları oldukça güçlü şekilde ve hedeflediğimiz doğrultuda etkiliyor. Parasal sıkılaştırmanın ekonomi üzerindeki geniş çaplı etkileri ise zamana yayılmaktadır. Bununla birlikte, iç talepte dengelenme sürecine ilişkin, şimdiden bazı öncü sinyaller alıyoruz. Para politikasının birikimli etkileri, içinde bulunduğumuz geçiş döneminde devreye girerken, dezenflasyon sürecinin 2024 yılının ikinci yarısında başlamasını hedefliyoruz.

Bu bağlamda, Enflasyon Raporu ve toplantımızı da sizlere enflasyonun durumu, para politikamız ve enflasyona ilişkin öngörülerimizi aktarmak için önemli bir zemin ve fırsat olarak değerlendiriyoruz.

Konuşmamda, ilk olarak küresel ekonomi ve enflasyona dair gelişmeleri, para politikası stratejimizi ve aldığımız kararların finansal piyasalardaki etkilerini sizlerle paylaşacağım. Daha sonra, orta vadeli enflasyon tahminlerimizi ve önümüzdeki döneme ilişkin değerlendirmelerimizi sunacağım.

Küresel büyümeye baktığımızda, 2023 yılının son çeyreğinde, iktisadi faaliyet zayıf seyrine devam etmektedir. İhracat yaptığımız ülkelerde geçtiğimiz yıl boyunca kademeli olarak azalış gösteren büyüme oranları, 2023 yılında da gerilemesini sürdürmüştür.

Geçtiğimiz Rapor döneminden bu yana küresel imalat sanayi PMI göstergesi eşik değer olan 50 seviyesinin altındaki seyrine devam etmiştir. 2023 yılının ilk yarısında ivmelenerek, küresel büyümenin itici gücü olan hizmet sektöründe ise PMI göstergesi tepe noktası olan 56’dan gerileyerek eşik seviyesine yaklaşmıştır.

Bu genel görünüm, hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkeler için geçerlidir. Bu kapsamda, en önemli ticaret ortağımız olan Euro Bölgesi’nde imalat göstergesinin ekim ayında 43 ile eşik değerin belirgin olarak altında kalması, bölgedeki iktisadi faaliyette gerilemeye işaret etmektedir.

Buna ek olarak, dünya ticaretindeki ağırlığından dolayı Çin’in büyümesindeki zayıflık hem doğrudan hem de dolaylı üretim ilişkileri yoluyla küresel talebi aşağı çekmektedir. Eylül ve ekim ayları Çin PMI verileri de zayıflamaya işaret ediyor.

Küresel büyüme görünümüne bağlı olarak, enerji hariç emtia endeksi zayıflarken, enerji fiyatları jeopolitik gelişmelerin de etkisiyle ayrışma göstermiştir. Enerji fiyatlarındaki artışta en önemli rolü petrol fiyatları oynamaktadır. Geçtiğimiz üç ay içerisinde yüzde 30’un üzerinde artarak 95 doları aşan petrol fiyatları, bu seviyelerde yüksek oynaklık göstererek 90 dolar civarında seyretmeye devam ediyor.

Enflasyon Raporu’muzda da daha detaylı ele aldığımız üzere, uluslararası kurum ve kuruluşların petrol fiyatlarına ilişkin tahminleri de kayda değer bir belirsizliğe işaret etmektedir. Küresel enflasyon, 2022 yılının ilk yarısında ulaştığı yüksek seviyelere kıyasla belirgin şekilde gerilemiştir. Ancak, gelişmiş ülkelerde çekirdek enflasyondaki düşüş, manşet enflasyona kıyasla daha dirençli olmuştur.

Gelişmekte olan ülkeler arasında ise farklılaşan bir görünüm söz konusudur. Parasal sıkılaştırma sürecine erken başlamış ve küresel emtia şoklarından görece daha az etkilenmiş ülkeler enflasyonla mücadelede yol kat etmişken; diğer ülkelerde, enflasyon, hedeflerin belirgin olarak üzerinde kalmayı sürdürmüştür.

Enflasyonun hedefin üzerinde seyrettiği gelişmiş ülkelerde parasal sıkılaştırma devam etmektedir. İşgücü piyasasının ve çekirdek enflasyonun gösterdiği direnç nedeniyle gelişmiş ülke merkez bankalarının “daha uzun süre, daha sıkı” bir duruş sergileyecekleri iletişimlerinde vurgulanmış, bunun sonucunda da küresel finansal koşullar sıkılaşmıştır.

Parasal sıkılık, gelişmekte olan ülkelerde de korunmaktadır. Merkez bankalarının para politikası kararları, enflasyon, kur ve küresel finansal akımlara dair beklentilere göre değişkenlik göstermektedir. Bu ortamda, ABD devlet tahvil faizlerinin de yükselmesi ve jeopolitik gelişmelerin risk algısını olumsuz etkilemesi sonucunda, son aylarda gelişmekte olan ülkelerden portföy çıkışı gözlenmektedir.

Özetlemek gerekirse, küresel iktisadi faaliyetteki zayıflama, petrol fiyatlarında artan oynaklık, para politikalarının kısıtlayıcı düzeyde daha uzun süre tutulacağı beklentisi ve sermaye akımlarında gözlenen çıkışlar, ülkemizde de enflasyon görünümü üzerinde risk oluşturmaktadır. Söz konusu risklerin tahminler üzerinde oluşturduğu belirsizliğe, konuşmamın ilerleyen kısımlarında daha detaylı olarak değineceğim.

Bununla birlikte, tüm bu olumsuz şoklara rağmen, ülkemizde finansman koşullarının dengeli seyrettiğini de olumlu bir gelişme olarak vurgulamak isterim. Küresel ekonomiye ilişkin değerlendirmelerimizin ardından, şimdi de ülkemizdeki enflasyon gelişmelerine ilişkin tespitlerimizi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Politika metinlerimizde ve Temmuz Enflasyon Raporu’nda manşet enflasyon ve enflasyonun ana eğiliminde kısa vadede belirgin bir yükseliş öngördüğümüzü paylaşmıştık. Nitekim, tüketici fiyatları enflasyonu, eylül ayı itibarıyla yüzde 61,5’e çıkarak haziran ayına kıyasla 23,3 puan yükselmiştir.

Bu artışa katkıları alt kalemler bazında incelediğimizde, 7,9 puan ile hizmet, 5,3 puan ile temel mal ve 4,8 puan ile gıda grupları öne çıkmaktadır. Enflasyonun haziran-eylül arasında yükselmesinin temel sebebi, büyük şokların bir arada gerçekleşmesidir.

Enflasyonun belirleyicilerine bu açıdan bakıldığında, mayıs-eylül arasında yüzde 90 oranında yükselen akaryakıt fiyatları, 4,8 puanlık katkıyla öne çıkmaktadır. Aynı dönemde, sepet kurda gerçekleşen yüzde 40’a yakın artışın maliyet kanalıyla enflasyona 4,3 puanlık etkisi olmuştur.

Bunun yanında, deprem nedeniyle ortaya çıkan finansman ihtiyacı ve artan kamu harcamalarını dengelemek amacıyla, temmuz ayıyla birlikte kamu gelirlerini destekleyici tedbirler alınmıştır. Başta KDV ve maktu ÖTV artışları olmak üzere, vergilerde ve yönetilen fiyatlarda yapılan birçok güncelleme kısa bir dönemde gerçekleşmiştir. Söz konusu vergi güncellemelerinin etkisi ise 2,5 puan olmuştur.

Tarihsel eğilimlere kıyasla yüksek oranda olan bu şokların bir arada gerçekleşmesi, beklenti ve fiyatlama davranışlarında ilave bir bozulmaya da yol açmıştır. Enflasyonda bu kanaldan gelen 10,1 puanlık güçlü etki önemli rol oynamıştır.

Eylül enflasyonu, ekimdeki yüksek frekanslı veriler ve tüm öncü göstergeler, söz konusu şokların enflasyona yansımasının büyük ölçüde tamamlandığına işaret etmektedir. Şimdi, sizlere enflasyonda önemli rol oynayan yurt içi talep, hizmet fiyatları ve enflasyon beklentileriyle ilgili değerlendirmelerimizi sunmak istiyorum.

Enflasyonun yükselişinde temel belirleyicilerden olan ve parasal sıkılaştırmanın dezenflasyonu tesisinde kritik rol oynayacak temel unsur, talebin yapısı ve dengelenmesidir. Bu bağlamda, talepteki güçlü seyir devam etmekle birlikte, bazı göstergeler talepteki aşırılığın kademeli şekilde ortadan kalkmakta olduğuna işaret etmektedir.

Örneğin, yurt içi satışlara bakıldığında, otomobil ve beyaz eşya satışları üçüncü çeyrekte tarihsel ortalamalarının üzerindeki seyrini sürdürürken, çeyreklik bazda yavaşlamıştır.

Benzer şekilde, ekim ayına ilişkin İktisadi Yönelim Anketi verilerine göre, tarihsel ortalamaların üzerindeki seyre rağmen, firmaların kayıtlı iç piyasa siparişleri son dönemde zayıflamıştır. Bu görünüm, dayanıklı tüketim malları grubu tarafında daha da belirgindir.

İç talep ve üretim görünümü beraber değerlendirildiğinde ise, toplam talep koşullarının, yaşanan ivme kaybına rağmen, enflasyonist olmaya devam ettiği görülmektedir. Nitekim, ağustos ayı itibarıyla sanayi üretim endeksi yıllık bazda yüzde 3 civarında artarken, perakende satış hacmi aylık bazda gerilese de yıllık olarak yüzde 17’nin üzerinde artmıştır.

Takip ettiğimiz göstergeler çerçevesinde, tahminlerimiz, ikinci çeyrekte zirveyi gören çıktı açığının, parasal sıkılaştırma eşliğinde azalmakla birlikte, üçüncü çeyrekte halen pozitif bölgede seyrettiğini göstermektedir.

Tüketim talebinin dengelenmesi, parasal sıkılaştırma sürecinde Türk lirası tasarruf araçlarına olan talebin artırılmasıyla desteklenmektedir. Bu süreçte uyguladığımız seçici kredi sıkılaştırması, arz ve talep dengesinin de uyumunu gözetmektedir. Parasal sıkılaştırmanın birikimli etkilerinin devreye girmesiyle, bu kademeli dengelenmenin süreceğini öngörüyoruz.

Öte yandan, yılın ilk yarısında, Türk lirası cinsi sabit getirili enstrümanların yüksek enflasyon ortamındaki getiri yetersizliğinden beslenen güçlü tüketim talebi, hem cari dengede hem de cari denge kanalıyla enflasyon dinamikleri üzerinde etkili olmuştur.

Ağustos ayı itibarıyla, 12-aylık birikimli olarak baktığımızda, cari açık, 2022 yılına kıyasla 23,5 milyar dolar artarak 2023 yılında 57 milyar dolara ulaşmıştır. Bu artışta, dış ticaret açığındaki yaklaşık 28 milyar dolar yükseliş belirleyici olmuştur. İhracat, bu dönemde yatay seyrederken, ithalat 31,1 milyar dolar artmıştır.

İthalattaki bu artışta, yıllıklandırılmış tüketim malı ithalatının 2022 yılına göre 1,6 kat, altın ithalatının ise 3,3 kat artması öne çıkmaktadır. Bu gelişmede, enflasyondan korunma motivasyonu etkili olmuştur.

Diğer taraftan, eylül ayındaki eğilime mevsimsellikten arındırılmış verilerle bakıldığında, dış ticaret açığının ithalattaki düşüşün etkisiyle 2,7 milyar dolar gerileyerek 5,8 milyar dolara indiği gözlenmektedir. İthalattaki düşüşte ise, toplam 1,5 milyar dolar gerileyen altın ve tüketim malı ithalatı belirleyici rol oynadı.

Talepteki aşırılığın giderilmesi ve Türk lirası tasarruf araçlarına olan talebin artması enflasyon üzerinde doğrudan olduğu kadar, cari denge kanalıyla dolaylı olarak da yavaşlatıcı etki gösterecektir.

Yıllara yayılmış yüksek enflasyonun bir sonucu olarak eğitim, kira, sağlık, lokanta ve otel gibi alt kalemler üzerinden güçlenen hizmet grubundaki katılık da enflasyonun önemli bir bileşeni olmayı sürdürmektedir.

Nitekim, döviz kuru ve emtia fiyatları gibi çeşitli unsurlara bağlı olarak ani artışlar gösterebilen temel mal enflasyonu, söz konusu faktörler ortadan kalktığında hızla gerilerken, kademeli olarak artan hizmet enflasyonunun yavaşlaması zamana yayılmaktadır.

Hizmet enflasyonunun son dönemde artan katılığında kiralar ön plana çıkmaktadır. Yüksek enflasyon, tasarruf amaçlı konut talebi ve arz sorunları gibi birçok kaynaktan etkilenen kiralarda, artış yüksek oranlarda sürmektedir.

Bununla birlikte, özellikle büyükşehirlerde, kiralık ev ilanlarındaki fiyat artışlarında yavaşlama sinyalleri alıyoruz. Ancak, yeni konut fiyatları ve kira artışlarında öngörülen yavaşlamanın enflasyona yansıması zaman alacaktır.

Bu durumun temelinde, hizmet enflasyonundaki atalet bulunmaktadır. Hizmet kalemlerinde zamana bağlı fiyat güncelleme davranışının yaygın oluşu, fiyat artışlarının daha uzun süreye yayılmasına sebep olmaktadır. Hizmetler başta olmak üzere, enflasyondaki ataletin kırılması, beklentilerin düzelerek yeniden çıpalanmasına bağlıdır.

Ancak, son dönemde aylık enflasyondaki artışların beklenenden yüksek gerçekleşmesi, beklentiler üzerinde olumsuz bir etkide bulunmuştur. Nitekim, sol panelde görüldüğü üzere, Piyasa Katılımcıları Anketi’nde 12 ay sonrası enflasyon beklentileri temmuz-ekim döneminde 12 puan yükselmiştir. Bununla birlikte, enflasyon beklentilerindeki bozulma aydan aya yavaşlamıştır.

Enflasyon beklentileri arasındaki uzlaşı da temmuz sonrasında bir miktar güçlenmiştir. 2024 yıl sonu enflasyonu beklentileri ise yüzde 40,9’dur. Öte yandan, bildiğiniz üzere, ekim ayında anketin temsil gücünü artırmak amacıyla katılımcı listemizde kapsamlı bir revizyon gerçekleştirdik.

Bu revizyonun etkisini arındırıp ekim ayı verisine sabit panelle baktığımızda, 12 ay, 24 ay ve beş yıl sonrası beklentilerde gerileme görmekteyiz. Beklentiler, geçmiş enflasyon gelişmelerine dayalı olduğu kadar, Merkez Bankasının tahminlerine bağlı olarak geleceğe yönelik unsurlarla da şekillenmektedir.

Dolayısıyla, para politikasındaki kararlılık ve tutarlılık ile bu çerçevede geliştirdiğimiz iletişim politikası, beklenti oluşumunda Merkez Bankası tahminlerinin ağırlığını artırarak, beklentilerin yeniden çıpalanmasını hedeflemektedir.

Enflasyonun belirleyicilerine ilişkin tespitlerimizin ardından, şimdi sizlerle enflasyonun ana eğilimine ilişkin değerlendirmelerimizi paylaşmak istiyorum. Enflasyonun ana eğilimini anlamak için gerek aylık enflasyonun kendisini gerekse para politikasının etki alanını daha iyi yansıtan ve duruma-ürüne özgü şokların ayrıştırılmasını sağlayan çeşitli göstergeleri yakından takip ediyoruz.

Bu amaçla, hem B ve C endeksleri gibi dışlama yöntemine dayalı çekirdek göstergeleri, hem de SATRIM ve medyan enflasyon gibi istatistiksel yöntemleri bir arada kullanıyoruz. Mevsimsellikten arındırılmış B endeksi aylık enflasyonu, ağustos ayında yüzde 9,7 seviyesinden, eylül ayı itibarıyla yüzde 5’in altına inmiştir.

Aynı doğrultuda, C endeksi aylık enflasyonu, ağustos ayında yüzde 9,1 iken, eylül ayında yüzde 5,5’e gerilemiştir. Bu çerçevede, daha önce detaylı değindiğim maliyet kaynaklı şokların enflasyona normalden yüksek bir geçişkenlikle ve büyük oranda yansımış olduğunu değerlendiriyoruz.

Ekim ayı öncü göstergeleri de aylık enflasyondaki gerilemenin devam edeceğine işaret etmektedir. Parasal sıkılaştırma adımlarımızın birikimli etkileri ile enflasyonun ana eğilimini zayıflatmaya devam ederek, dezenflasyonu 2024 yılında tesis etmekte kararlıyız.

Konuşmamın bu bölümünde, bu hedef doğrultusunda uygulamakta olduğumuz para politikası stratejimizi sizlere aktarmak isterim. Geçtiğimiz Rapor döneminde de belirttiğimiz gibi parasal sıkılaştırma sürecini bütünsel bir şekilde tasarladık. Politika faizimizi yüzde 8,5’ten yüzde 35’e yükselttik. Haziran-ekim arasındaki Para Politikası Kurulu toplantılarında aldığımız kararlarla, politika faizini güçlü bir şekilde toplamda 26,5 puan artırmış olduk.

Bu süreçte, faiz artırımlarının tamamlayıcısı olarak miktarsal sıkılaştırma ve seçici kredi politikalarını da devreye aldık. Miktarsal sıkılaştırmaya dair detay vermek gerekirse, bu kapsamda, kur korumalı mevduat hesaplarına zorunlu karşılık oranları getirdik ve söz konusu oranları, ilk aşamada, yüzde 15 olarak belirledik.

Sonrasında ise, zorunlu karşılık oranlarını 6 aya kadar vadeli kur korumalı mevduat hesapları için yüzde 25’e artırırken, daha uzun vadeli hesaplar için ise yüzde 5’e indirdik. Böylece, Sterilizasyon yoluyla toplam 700 milyar TL tutarında miktarsal sıkılaştırma yapılmıştır.

Bugün itibarıyla yürürlüğe giren kararımızla zorunlu karşılık oranlarını 5’er puan daha artırarak ilgili vadelerde sırasıyla yüzde 30 ve yüzde 10’a çıkardık. Buna ek olarak, yabancı para mevduata Türk lirası olarak tesis edilmek üzere ilave yüzde 4 zorunlu karşılık tesisi kararı aldık. Böylece, ilave 350 milyar Türk lirası likiditenin daha sistemden çekilmesiyle, toplam sterilizasyon 1 trilyon Türk lirasının üzerine çıkacaktır.

Seçici kredi sıkılaştırması bağlamında ise, bir yandan talebi dengelemeye katkı sağlarken, diğer yandan ekonominin üretim kapasitesini korumayı önemsiyoruz. Bu çerçevede, aşırı yurt içi talebi sınırlamak amacıyla taşıt kredileri ve ticari kredilerin büyüme sınırını indirdik.

Aynı zamanda, kredi kartı azami faiz oranlarını politika faizi artışına paralel olarak yükselttik. Diğer taraftan, ihracat, yatırım ve tarım kategorilerine yönelik ticari kredilerde ise kredi büyüme sınırı bulunmamakta olup faiz oranı sınırı da daha düşük olarak korunmuştur.

Bu adımlarla birlikte, makroihtiyati çerçevenin sadeleştirilmesi sürecinde, faiz eşik değerini ihtiyaç kredilerinde tek kademeye çekerken, ticari kredilerde kaldırdık. Bunun yanı sıra, kredi büyümesinde ve dağılımında son dönemde gözlenen sağlıklı seyre bağlı olarak, akım kredilerde menkul kıymet tesisi ve harcama mukabilinde kredi kullanımı uygulamalarını kaldırdık.

Mevduata yönelik düzenlemeler tarafında ise, toplam mevduatta Türk lirası payının artırılması amacıyla TL mevduata geçişi özendirecek yönde sadeleşme adımları da attık. Bu süreçte, kur korumalı mevduattan TL mevduata geçişe yönelik, menkul kıymet düzenlemesinden çıkarak komisyon düzenlemesini getirdik.

Türk lirası mevduata yönelik adımlarımızın parasal aktarım mekanizmasının güçlendirilmesi açısından kritik önemde olduğunu değerlendiriyoruz. Atılan para politikası adımlarımızın hedeflenen etkilerinin tam olarak ortaya çıkması bir süreç içinde gerçekleşmekle birlikte, şimdi sizlere, şu ana kadar elde ettiğimiz, öncü gösterge niteliğindeki bazı olumlu sonuçları sunacağım.

Politika faizindeki artışa paralel olarak mevduat faizleri de yükselmiş ve politika faizinin mevduat faizine aktarımı güçlenmiştir. Eş zamanlı olarak, ticari kredi faizleriyle mevduat faizleri arasındaki negatif fark sona ermiş, bankacılık sektöründe daha sağlıklı bir denge oluşmuştur.

Tüketici kredisi faizleri ise, seçici kredi uygulamamız ile uyumlu olarak, ticari kredi faizlerinin oldukça üzerinde seyretmektedir. Uygulamakta olduğumuz para politikası stratejimizin olumlu bir yansıması olarak, geçtiğimiz Rapor dönemine kıyasla bireysel krediler önemli oranda yavaşladı.

Hatırlanacağı üzere, 2023 yılının ilk yarısında, kredi kartları ve taşıt kredileri öncülüğünde, bireysel kredi büyümesi tarihsel ortalamaların oldukça üzerine çıkmıştı. Aldığımız seçici kredi tedbirleri sonucunda, temmuz ayında bireysel krediler yeni limitlerle uyumlu bir şekilde büyümektedir.

Yansıda da görüldüğü üzere, 4 haftalık büyüme oranları, bireysel kredilerde, zirveye çıktığı nisan ayı başındaki yüzde 7,4’ten, ekim ayı itibarıyla yüzde 2,1’e geriledi. Bu oran, taşıt kredilerinde yüzde 0,8’e inerken, ihtiyaç kredilerinde yüzde 1,4 civarında nispeten yatay seyretmektedir.

Gerek tüketim gerekse borçlanma aracı olarak kullanılan bireysel kredi kartlarıyla yapılan harcamalar ise yüzde 4,2 ile görece yüksek bir hızda seyretmekle birlikte daha ılımlı bir patikaya doğru ilerlemektedir.

Ticari krediler ise süreklilik göstererek üretim kapasitesine katkıda bulunmaktadır. 2023’ün ilk yarısında görülen hızlanmanın ardından, ticari kredi büyümesi mayıs ayı sonunda durma noktasına gelmişti. Politika faizindeki kademeli ve istikrarlı artış ile makroihtiyati çerçevenin sadeleştirilmesi sayesinde piyasa mekanizmasının yeniden tesisini sağladık.

Böylece, reel sektöre Türk lirası cinsinden kredi akışının toparlanmasıyla ticari kredi büyümesi dengeli ve sürekli bir yapıya kavuştu. Kredi piyasası mekanizmasının işlevselliğindeki iyileşme, özel ve kamu bankaları ayrımında da kendini gösterdi. Özel bankalar da ticari kredi büyümesinde etkin bir rol üstlenir hale geldi.

Seçici kredi sıkılaştırmasına yönelik etkili adımlarımız sonucunda, ticari kredilerin kompozisyonundaki iyileşme de dikkat çekmektedir. Nitekim, mayıs-haziran döneminde durma noktasına gelen yatırım ve ihracat kredileri, temmuz-eylül döneminde toparlanarak, altı katın üzerinde bir artış göstermiştir.

Bankamız aracılığıyla kullandırılan reeskont ve yatırım taahhütlü avans kredilerinde bu dönemde belirgin bir artış gözlenmiştir. Böylelikle, reeskont ve yatırım taahhütlü avans kredileri, son 3 ayda ticari kredi kompozisyonuna hedeflenen yönde önemli bir katkı sunmuştur.

Mevduat gelişmelerine baktığımızda, ağustos sonunda aldığımız kur korumalı mevduattan Türk lirası vadeli mevduata geçişi teşvik eden kararlarımızın olumlu etkilerini görüyoruz. Bu kararlarımız sonucunda, Türk lirası tasarruf araçlarına ve özellikle vadeli mevduata olan talep artmıştır. 20 Ekim itibarıyla, sadece 8 hafta içerisinde, Türk lirası mevduat 970 milyar Türk lirası artarken, kur korumalı mevduat 300 milyar Türk lirası geriledi. Döviz cinsi mevduat da 3,9 milyar ABD doları geriledi.

Sonuç olarak, TL mevduatın toplam mevduat içindeki payı yaklaşık yüzde 5 artmıştır. Güçlendirdiğimiz düzenlemelerin mevduat kompozisyonu üzerindeki etkilerinin zaman içinde daha da belirgin hale gelmesini bekliyoruz.

Bu süreçte, rezervlerimizdeki artışın devam ettiğini de vurgulamak isterim. TCMB’nin uluslararası rezervleri haziran ayından bu yana güçlü bir şekilde artmaktadır. 20 Ekim itibarıyla, brüt uluslararası rezervler, mayıs sonuna kıyasla, 28 milyar dolardan fazla artış göstererek 126 milyar doların üzerine çıkmıştır.

Rezervler artarken kur korumalı mevduat bakiyesinde düşüş olması, mevduata geçiş stratejimizin doğru yolda olduğunu göstermektedir. Son dönemde uygulamaya koyduğumuz politikaların finansal piyasalardaki etkilerini de olumlu yönde görmekteyiz. Sıkı parasal duruş ve makroihtiyati sadeleşmeyi içeren politika normalleşmesi, CDS primini önemli ölçüde etkilemiştir.

Mayıs ayında 700 baz puan seviyesinde olan 5 yıllık CDS primi 370 baz puana kadar gerilemekle birlikte, jeopolitik gelişmelere rağmen halen 400 baz puanın altında seyretmektedir. Politika duruşumuz sayesinde gerçekleşen bir diğer olumlu gelişme de döviz kuru oynaklığındaki düşüştür. Bir ay vadeli ABD doları/Türk lirası opsiyonlarının ima ettiği oynaklık, mayıs ayında kaydedilen yüzde 60 civarından, keskin bir düşüşle yaklaşık yüzde 10’a gerilemiştir.

Konuşmamın başında da ifade ettiğim çeşitli olumsuz küresel gelişmelere rağmen, finansman koşulları dengeli bir seyir izlemektedir. Bütünsellik ve sürdürülebilirlik anlayışıyla geliştirdiğimiz politikalarımızı kararlılıkla uygulayarak, finansman koşulları üzerindeki olumlu etkileri daha da güçlendirmeyi hedefliyoruz.

Şimdiye kadar özetlediğim iktisadi görünümün ardından, sizlerle orta vadeli tahminlerimizi paylaşacağım. Öncelikle, modelleme çerçevemizi, tahmin performansımızı iyileştirmeye yönelik olarak, büyük şokların doğrusal olmayan etkilerini içerecek şekilde güncellediğimizi belirtmek isterim.

Bu çerçevede yıl sonu tahmin orta noktalarını 2023 için yüzde 65, 2024 için yüzde 36 ve 2025 için yüzde 14 olarak güncelledik. Tahmin aralıklarının alt ve üst noktalarını da 2023 yılı için yüzde 62 ve 68, 2024 yılı için ise yüzde 30 ve 42 olarak revize ettik.

Bu noktada, iki hususun altını çizmek isterim. İlk olarak, jeopolitik riskler ve yönetilen/yönlendirilen fiyatlara ilişkin belirsizliklerin artması nedeniyle tahminlerimiz üzerindeki belirsizlik aralığını genişlettik. İkinci olarak, tahminlerimizi yukarı yönlü güncellemiş olsak da dezenflasyonun başlama zamanı, dezenflasyonun hızı ve dezenflasyonun seyrinde bir değişiklik olmayacağını değerlendiriyoruz.

Tahmin patikamızın detaylarına gelecek olursak, Temmuz ve ağustos aylarındaki yüksek oranlı artışların ardından, tüketici fiyatlarındaki aylık artış eylülde zayıflamıştır. Öncü göstergeler, aylık enflasyonda başlayan yavaşlamanın ekim ayında sürdüğüne işaret etmektedir.

Para politikası karar metinlerimizde belirttiğimiz gibi, aylık enflasyonun ana eğiliminde de gerileme bekliyoruz. Bununla birlikte, aylık enflasyon patikasında kasım, ocak ve mayıs aylarında para politikasının etki alanı dışında kalan unsurlara bağlı olarak geçici yükselişler olacağını değerlendiriyoruz.

Örneğin, kasım ayında doğal gaz tüketiminin artmasıyla birlikte, hanelerin, bedelsiz kullanım sınırını aşacağını öngörüyoruz. Bu durum, enflasyonda yukarı yönlü mekanik bir etki oluşturarak, aylık enflasyonun kasım ayında geçici olarak yükselmesine sebep olacaktır. 2024 yılı ocak ayında ise, asgari ücret ayarlaması, fiyatları zamana bağlı belirlenen hizmet kalemlerindeki gelişmelerin ve otomatik vergi güncellemelerinin devreye girmesini bekliyoruz.

2024 yılı mayıs ayında ise, doğal gaz kaynaklı baz etkileriyle yıllık enflasyonda tepe noktasının gerçekleşeceğini göreceğiz. 2024 yılının ikinci yarısında parasal sıkılaştırmanın birikimli etkilerinin de devreye girmesiyle güçlü ve sürekli bir dezenflasyon sürecinin başlayacağını öngörüyoruz.

Şimdi tahminlerimizdeki güncellemenin kaynaklarından bahsetmek istiyorum. 2023 yıl sonu enflasyon tahminimizdeki 7 puanlık yukarı güncellemenin 2,9 puanı, Temmuz Enflasyon Raporu’ndaki öngörülerimizin üzerinde gerçekleşen enflasyonun yansımasıdır. 1,3 puan gıda fiyatlarındaki gelişmeler kaynaklıdır. Başta petrol olmak üzere enerji ithalatı fiyatlarındaki gelişmelerin etkisi ise 2 puandır.

Tahminlerimizi 2024 yıl sonu için ise 3 puan güncelledik. Bunun 1,4 puanlık kısmı enflasyonun mevcut seviyesinin önceki Rapor’da tahmin edilenden yüksek olmasının getirdiği etkidir. 1,5 puanı ise yönetilen-yönlendirilen fiyatlardan gelmektedir. Çıktı açığının tahminler üzerindeki etkisi ise düşürücü yönde olmuştur.

Daha önceki politika metinlerimizde de belirttiğimiz üzere, halen, öngördüğümüz dezenflasyon ve istikrar süreçlerinden önceki geçiş dönemini yaşıyoruz. Geçiş döneminde, Temmuz Enflasyon Raporu’nda da şeffaf bir şekilde paylaştığımız üzere, enflasyonda geçici bir yükselişe şahit oluyoruz.

Bu süreçte, enflasyondaki düşüşün sürdürülebilir bir şekilde başlamasını sağlayacak zemini özenle hazırlıyoruz. Para politikasının enflasyon üzerindeki etkisi, talebin yanı sıra, beklentiler, varlık fiyatları, finansal koşullar ve krediler gibi çeşitli kanallar tarafından belirlenmektedir. Bu çerçevede, parasal aktarım, birkaç çeyreğe yayılan etkilerle gerçekleşmektedir.

Enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme sağlanana kadar parasal sıkılaştırmaya devam edeceğiz. Parasal sıkılaştırma sürecimizin etkilerini, büyük ölçüde, dezenflasyonu tesis edeceğimiz 2024 yılında göreceğiz. Dezenflasyon döneminde, döviz kuru istikrarı, cari işlemler dengesinde iyileşme, sermaye akımlarında kalıcı güçlenme ve rezervlerde artış devam edecektir.

Dezenflasyon dönemini, öngörülebilirliğin artacağı, enflasyonun tek haneli rakamlara ulaşacağı ve kaliteli büyümenin yanı sıra, enflasyondaki düşüşün kalıcı olarak sağlanacağı istikrar dönemi takip edecektir. Tüm araçlarımızı enflasyon tekrar tek haneye ve orta vadeli hedefimize gerileyene kadar kararlılıkla kullanmaya devam edeceğimizi bu vesileyle yeniden vurgulamak isterim.”

Paylaşın

ABD Merkez Bankası, Politika Faizini 22 Yılın Zirve Seviyesinde Tuttu

ABD Merkez Bankası (Fed), politika faizini yüzde 5,25-5,50 aralığında sabit tutma karar aldı. Karar 12 üyenin oybirliğiyle alındı. Piyasaların beklentisi Fed’in politika faizin sabit bırakılacağı yönündeydi.

Faiz kararı sonrası açıklanan metinde istihdam piyasasında kazanımların yavaşladığı ve enflasyonun yüksek seyretmeye devam ettiği belirtildi. Daha yüksek uzun vadeli faizlerin ekonomik aktivite, istihdam ve enflasyon üzerinde baskı yaratmasının büyük olasılık olduğu belirtilen karar metninde “Ekonomi üçüncü çeyrekte güçlü bir hızla büyüdü” denildi.

ABD Merkez Bankası (Fed) faiz kararını açıkladı. Fed, politika faizini 2. ayda da değiştirmeyerek yüzde 5,25-5,50 aralığında tuttu.

12 üyenin oybirliğiyle alınan karar sonrası yapılan açıklamada daha sıkı finansal koşullar ve kredi koşullarının ekonomiyi etkilemeye devam edeceğini belirtti. Önceki metinden farklı olarak “Finansal koşullar”ın eklendiği açıklamada “Hanehalkı ve işletmeler için sıkı finansal koşullar ve kredi koşullarının ekonomik aktivite, işe alımlar ve enflasyon üzerinde baskı oluşturması muhtemel” ifadesi kullanıldı.

Yetkililer, para politikasında ‘kümülatif sıkılaşmayı’ para politikasının gecikmeli etkileri ile dikkate alacağı söylemini yineledi.

Açıklamada son göstergelerin ekonomik aktivitenin 3. çeyrekte güçlü büyümeye işaret ettiği belirtildi. İşsizlik oranının düşük kaldığı belirtilerek “İstihdam kazanımları yıl başından bu yana yavaşladı ancak güçlü kalmaya devam ediyor” dendi. Enflasyonun yüksek kalmaya devam ettiği ve enflasyon risklerinin son derece dikkatle izlendiği vurgulandı.

Metinde bankacılık sisteminin sağlam ve dayanıklı olduğu belirtildi. Bilanço daraltma hızının daha önce duyurulan şekilde sürdürüleceği ifade edildi.

Kararının ardından ons altın fiyatı 1978 dolar, gram altın 1802 TL seviyesinde yatay hareket etti. Karar öncesinde sınırlı pozitif seviyelerde hareket eden ABD hisse senedi piyasaları, karar sonrasında artıda kalmaya devam etti. Karar öncesinde 107 seviyesinde olan dolar endeksi, karar sonrasında sınırlı düşüş gösterdi. Dolar/TL ise 28,33 seviyesinde yatay hareket etti.

Fed Başkanı Powell’dan açıklama

Para politikası duruşunun kısıtlayıcı olmasının ekonomik aktivite ve enflasyon üzerinde aşağı yönlü baskı oluşturduğunu belirten Fed Başkanı Jerome Powell, sıkılaşmanın tam etkilerinin henüz hissedilmediğini söyledi. Powell, kaydedilen mesafeye rağmen belirsizlikler ve risklerin bulunduğuna işaret ederek, Federal Açık Piyasa Komitesinin (FOMC) “dikkatli şekilde ilerlediğini” vurguladı.

Fed Başkanı Powell, ilave para politikası sıkılaştırmasının kapsamı ve politikanın ne kadar süreyle kısıtlayıcı kalacağı konusunda, gelen veriler, gelişen görünüm ve risklere bağlı olarak karar alacaklarını yineledi. Son göstergelerin, ekonomik aktivitenin “güçlü” bir hızda ve “beklentilerin oldukça üzerinde” büyüdüğüne işaret ettiğini belirten Powell, ABD ekonomisinin üçüncü çeyrekte tüketici harcamalarının da etkisiyle yüzde 4,9 büyüdüğünün tahmin edildiğini anımsattı.

Powell, iş gücü piyasasının sıkı olmayı sürdürdüğünü ancak arz ve talep koşullarının daha iyi dengelenmeye devam ettiğini kaydetti. Enflasyonun uzun vadeli yüzde 2 hedefinin oldukça üzerinde seyrettiğine de değinen Powell, “Enflasyon geçen yılın ortasından bu yana yavaşladı ve yaz boyunca göstergeler oldukça olumluydu. Ancak birkaç aylık iyi veriler, enflasyonun sürdürülebilir bir şekilde hedefimize doğru ilerleyeceğine dair güven oluşturmak için gerekenlerin yalnızca başlangıcı” diye konuştu.

Powell, yüksek enflasyonun oluşturduğu risklere karşı son derece dikkatli olduklarını vurgulayarak, “Enflasyonu zaman içinde sürdürülebilir bir şekilde yüzde 2’ye düşürmek için yeterince kısıtlayıcı bir para politikası duruşu elde etmeye ve enflasyonun bu hedefe doğru gittiğinden emin olana kadar politikayı kısıtlayıcı tutmaya kararlıyız” dedi.

Ekonomik büyümenin ve iş gücü talebinin dayanıklılığını gösteren son verileri dikkatle izlediklerini dile getiren Powell, büyümenin sürekli potansiyelin üzerinde olduğuna dair kanıtlar veya iş gücü piyasasındaki sıkılığın artık azalmamasının, enflasyondaki ilerlemeyi riske atabileceğini ve para politikasının daha da sıkılaştırılmasını gerektirebileceğini belirtti.

Powell, diğer faktörlerin yanı sıra uzun vadeli tahvil faizlerindeki yükselişin etkisiyle finansal koşulların son aylarda önemli ölçüde sıkılaştığına işaret ederek, bu alandaki gelişmeleri de yakından izlediklerini bildirdi.

Fed Başkanı Powell, “Enflasyonu zaman içinde yüzde 2’ye indirecek kadar kısıtlayıcı bir para politikası duruşu elde etmeye kararlıyız ve henüz böyle bir duruşa ulaştığımızdan emin değiliz” değerlendirmesinde bulundu. Uzun vadeli tahvil faizlerindeki yükselişi takip ettiklerini ve bu durumun yazdan bu yana finansal koşulların sıkılaşmasına katkıda bulunduğunu belirten Powell, finansal koşullardaki kalıcı değişikliklerin para politikasının seyri üzerinde etkileri olabileceğini kaydetti.

Powell, uzun vadeli tahvil faizlerindeki yükselişin yanı sıra güçlü dolar ve düşük hisse senedi fiyatları gibi unsurlardan kaynaklanan sıkı finansal koşulların gelecek faiz kararları için önemli olabileceğini ifade etti. Gelecek toplantılarla ilgili herhangi bir karar almadıklarını vurgulayan Powell, “Komite şu anda faiz indirimini düşünmüyor” dedi.

Powell, Ukrayna krizi ve İsrail-Filistin çatışması olmak üzere küresel jeopolitik gerilimlerin arttığına işaret ederek, bunların ekonomik etkilerini izlediklerini kaydetti. ABD’de hükümetin kapanma olasılığının da risk unsuru olduğunu belirten Powell, Fed’in yeterince kısıtlayıcı bir para politikası duruşuna ulaştığından emin olmaya odaklandığını vurguladı.

Paylaşın

JPMorgan, Merkez Bankası İçin Yıl Sonu Faiz Tahminini Yükseltti: Yüzde 40

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) kademeli sıkılaşma söylemi sürerken ABD merkezli yatırım bankası JPMorgan, Merkez Bankası’nın (TCMB) 2023 yıl sonu faiz beklentisini yüzde 35’ten yüzde 40’a çekti.

JPMorgan daha önce 2023 yıl sonu için yüzde 35’lik öngörülerini paylaşırken, bu öngörüde yukarı yönlü düzeltme olabileceği sinyalini de vermişti. Bankanın 2024 yıl sonu faiz beklentisi ise yüzde 45 seviyesinde kaldı.

BlombergHT’nin aktardığına göre; JPMorgan’ın küresel gelişmekte olan piyasalar hisse araştırma ekibinin raporunda değerlendirmelerine yer verilen JPMorgan Türkiye Başekonomisti Fatih Akçelik, 2023 yıl sonu politika faizi tahminlerini yüzde 35’ten yüzde 40’a çıkardıklarını belirtti. Akçelik, TCMB’nin faiz kararı metnindeki şahin söylemin kalmaya devam ettiğini, dolayısıyla Kasım ve Aralık aylarında 250’şer baz puanlık faiz artışı beklediklerini söyledi.

Bankanın 2024 yıl sonu faiz beklentisi ise yüzde 45 seviyesinde kaldı. Akçelik 2024 beklentisine ilişkin beklentide yukarı yönlü risklerin olduğunu da belirtti. JPMorgan daha önce 2023 yıl sonu için yüzde 35’lik öngörülerini paylaşırken, bu öngörüde yukarı yönlü düzeltme olabileceği sinyalini de vermişti.

Merkez Bankası’nın kademeli sıkılaşma söylemi sürüyor

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) politika faizini beklentilere paralel artırırken, “parasal sıkılaştırmanın gerektiği zamanda ve ölçüde kademeli olarak güçlendirileceği” vurgusu yapmıştı.

Para Politikası Kurulu yüzde 30 seviyesinde bulunan bir haftalık repo faizini 500 baz puan artışla yüzde 35’e çıkarmıştı. Bloomberg HT anketine katılan ekonomistlerin beklentisi de 500 baz puanlık bir faiz artışı gerçekleştirilmesi yönündeydi.

Faiz kararı ile birlikte yayımlanan açıklamada TCMB, “Jeopolitik gelişmeler, enflasyon görünümünde petrol fiyatları kaynaklı risk oluşturmaktadır” demişti. Açıklamada, “Türk lirası mevduat payının artırılmasına yönelik ilave adımlarla parasal aktarım mekanizması güçlendirilmeye devam edilecektir” ifadeleri yer almıştı.

Son kararla Hafize Gaye Erkan yönetimindeki TCMB’nin aralıksız olarak gerçekleştirdiği faiz artışlarının toplamı 2 bin 650 baz puana ulaştı.

Paylaşın

Türkiye, Gıda Enflasyonunda Dünyada İlk 5’te

İktidar, yaşanan derin ekonomik krizden çıkmak için her gün yeni önlemler açıklarken, Türkiye, dünyada gıda fiyatlarının en çok arttığı ülkeler sıralamasında 4. sırada. Türkiye’den önce Venezuela, Lübnan ve Arjantin var.

Türkiye’den sonra ise sırasıyla Mısır, Surinam, Sierra Leone, Gana, Haiti ve İran yer alıyor.

Dünya Bankası, eylül ayı verilerine göre dünya genelinde gıda enflasyonunda ilk 10 ülkeyi yayımladı. Buna göre, listede Latin Amerika ülkesi Venezuela yüzde 318’lik yıllık gıda enflasyonuyla ilk sırada yer alırken, Lübnan yüzde 239’luk oranla ikinci sırada yer aldı. Bu iki ülke, iç siyasi krizler ve yaptırımlar nedeniyle iflas etmiş durumdalar.

Sözcü’nün aktardığına göre; Listede üçüncü sırada yüzde 150’lik gıda enflasyonu ile bir diğer Latin Amerika ülkesi Arjantin gelirken, dördüncü sırada yüzde 76’lık resmi oranla Türkiye yer aldı.

Türkiye’de ekim ayında Türk-İş, gıda enflasyonunu yüzde 84,29 olarak hesaplamıştı.

Dünya Bankası’nın listesinde Mısır yüzde 74’lük oranla beşinci olurken, bir diğer Latin Amerika ülkesi Surinam yüzde 65 ile altıncı, Afrika ülkeleri Sierra Leone ve Gana sırasıyla yüzde 63 ve 49’luk oranlarla yedinci ve sekizinci sıralarda yer aldı.

Karayipler ülkesi Haiti, yüzde 38’lik oranla listede dokuzuncu olurken, komşu İran yüzde 37’lik oranla onuncu oldu.

Dünya Bankası raporunda, dünya genelinde düşük gelirli ülkelerin yüzde 57,1’inin, alt orta gelirli ülkelerin yüzde 83’ünün, üst orta gelirli ülkelerin yüzde 59’unun, yüksek gelirli ülkelerin yüzde 64,3’ünün yüzde 5’in üzerinde gıda enflasyonuna sahip olduğu belirtildi.

Raporda, verisi takip edilen 170 ülkenin yüzde 77’sinde gıda enflasyonunun manşet enflasyonun üzerinde olduğuna işaret edildi.

Paylaşın

İTO Duyurdu: İstanbul’un Enflasyonu Yüzde 72,73’e Geriledi

Eylül ayında yüzde 73,18 olan İstanbul’un yıllık enflasyonu ekim ayında yüzde 72,73’e geriledi. Enflasyon aylık bazda en fazla “giyim harcamaları grubu” kategorisinde artarken, bunu sağlık ve kişisel bakım harcamaları ve gıda harcamaları takip etti.

Haber Merkezi / Eylül ayında aylık enflasyon yüzde 5.46, yıllık enflasyon ise yüzde 73,18 olarak kayıtlara geçmişti. Eylül ayında enflasyon aylık bazda en fazla “diğer harcamalar grubu” kategorisinde artarken, bunu giyim harcamaları ve kültür eğitim ve eğlence harcamaları takip etmişti.

İstanbul Ticaret Odası (İTO), 2023 Ekim Ücretliler Geçinme İndeksi ve Toptan Eşya Fiyatları İndeksi verilerini açıkladı.

Buna göre; Ekim ayında perakende fiyatlarda bir önceki aya göre giyim harcamaları grubunda yüzde 15,33, sağlık ve kişisel bakım harcamalarında yüzde 4,58, gıda harcamalarında yüzde 4,28, ev eşyası harcamalarında yüzde 4,05, konut harcamalarında yüzde 1,82, diğer harcamalarda yüzde 0,08 artış gerçekleşti.

Kültür eğitim ve eğlence harcamalarında yüzde 1,38 ve ulaştırma ve haberleşme harcamalarında yüzde 2,33 düşüş meydana geldi.

Ekimde toptan fiyatlarda bir önceki aya göre gıda maddeleri grubunda yüzde 5,22, mensucat grubunda yüzde 4,57, inşaat malzemelerinde yüzde 2,50, kimyevi maddelerde yüzde 2,38, madenler grubunda yüzde 1,95, işlenmemiş maddelerde yüzde 1,73, yakacak ve enerji maddelerinde yüzde 1,33 artış gerçekleşti.

İTO’nun Eylül verileri

İTO’nun 2023 Eylül Ücretliler Geçinme İndeksi ve Toptan Eşya Fiyatları İndeksi raporu ise şöyle: “İstanbul’da perakende fiyat hareketlerinin göstergesi olan İstanbul Ücretliler Geçinme İndeksi, eylülde bir önceki aya göre yüzde 5.46, toptan fiyat hareketlerini yansıtan Toptan Eşya Fiyatları İndeksi ise yüzde 3,94 artış kaydetti.

Söz konusu veriler yıllık bazda incelendiğinde değişim oranı, perakendede yüzde 73,18, toptan fiyatlarda ise yüzde 67,79 olarak gerçekleşti.

Eylülde perakende fiyatlar önceki aya göre, diğer harcamalar grubunda yüzde 48,08, giyim harcamalarında yüzde 14,50, kültür eğitim ve eğlence harcamalarında yüzde 7,38, ev eşyası harcamalarında yüzde 4,47, gıda harcamalarında yüzde 4,31, sağlık ve kişisel bakım harcamalarında yüzde 3,50, konut harcamalarında yüzde 3,22 ve ulaştırma ve haberleşme harcamalarında yüzde 0,38 artış kaydetti.

Eylülde toptan fiyatlarda bir önceki aya göre, inşaat malzemeleri grubunda yüzde 7,28, gıda maddeleri grubunda yüzde 5,65, mensucat grubunda yüzde 5,15, kimyevi maddeler grubunda yüzde 2,77, yakacak ve enerji maddeleri grubunda yüzde 1,82, işlenmemiş maddeler grubunda yüzde 1,30, madenler grubunda yüzde 0,60 artış görüldü.”

Paylaşın