TÜİK Duyurdu: Ekonomik Güven Endeksi 98,2 Geriledi

Ekonomik güven endeksi nisan ayında 99 iken, mayıs ayında yüzde 0,8 oranında azalarak 98,2 değerini aldı. Endeksin 100’den büyük olması genel ekonomik duruma ilişkin iyimserliği, 100’den küçük olması ise genel ekonomik duruma ilişkin kötümserliği gösteriyor.

Haber Merkezi / Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Ekonomik Güven Endeksi Şubat 2024 verilerini açıkladı. Buna göre; Ekonomik güven endeksi Nisan ayında 99,0 iken, Mayıs ayında yüzde 0,8 oranında azalarak 98,2 değerini aldı.

Bir önceki aya göre Mayıs ayında tüketici güven endeksi yüzde 0,1 oranında artarak 80,51 değerini, reel kesim (imalat sanayi) güven endeksi yüzde 1,1 oranında azalarak 102,4 değerini, hizmet sektörü güven endeksi aynı düzeyde kalarak 117,1 değerini, perakende ticaret sektörü güven endeksi yüzde 3,3 oranında azalarak 111,7 değerini, inşaat sektörü güven endeksi yüzde 0,3 oranında azalarak 88,3 değerini aldı.

Ekonomik güven endeksi nedir ve neden önemlidir?

Ekonomik güven endeksi, tüketici ve üreticilerin genel ekonomik duruma ilişkin değerlendirme, beklenti ve eğilimlerini özetleyen bir bileşik endekstir. Endeks, mevsim etkilerinden arındırılmış tüketici güven endeksi, reel kesim, hizmet, perakende ticaret ve inşaat sektörleri güven endekslerinin alt endekslerinin ağırlıklandırılarak birleştirilmesinden oluşmaktadır.

Ekonomik güven endeksi hesaplamasında, her bir sektörün ağırlığı o sektörün normalleştirilmiş alt endekslerine eşit dağıtılarak uygulanmakta, güven endekslerine doğrudan uygulanmamaktadır. Bu kapsamda tüketici, reel kesim, hizmet, perakende ticaret ve inşaat sektörlerine ait toplam 20 alt endeks hesaplamada kullanılmaktadır.

Ekonomik güven endeksinin hesaplamasında kullanılan alt endeksler her ayın ilk iki haftasında derlenen veriler kullanılarak hesaplanmaktadır. Ekonomik güven endeksinin 100’den büyük olması genel ekonomik duruma ilişkin iyimserliği, 100’den küçük olması ise genel ekonomik duruma ilişkin kötümserliği göstermektedir.

Paylaşın

‘Kur Korumalı Mevduat’ Hesapları 2,16 Trilyon Liraya Düştü

Kur Korumalı Mevduat (KKM) hesapları 24 Mayıs ile biten haftada 14,6 milyar lira düşüş kaydetti. Böylece kur korumalı mevduat hesapları toplamı 2,16 trilyon liranın altına gelmiş oldu.

Haber Merkezi / Aynı hafta Merkez Bankası’nın (TCMB) swap hariç net rezervleri eksi 5,1 milyar dolara geriledi. Bankanın toplam rezervleri ise 142,2 milyar dolara yükseldi.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerine göre, Kur Korumalı Mevduat (KKM) hesapları 24 mayıs ile biten haftada 14,6 milyar TL düşüş kaydetti. Kur korumalı mevduat toplamı 2,16 trilyon TL’nin altına gelmiş oldu.

Merkez Bankası (TCMB) kur korumalı Döviz/altın dönüşümlü mevduat/katılma (DDKKM) ve Türk lirası mevduat/katılma (TL KKM) hesaplarının stok bakiyeleri aylık frekansta ve zaman serisi olarak Aylık Para ve Banka İstatistikleri kapsamında yayımlanmaya başlanacağını duyurdu.

Merkez Bankası (TCMB) verilerine göre, aynı hafta yurt içi yerleşiklerin döviz mevduatları 1,4 milyar dolar düşüşle 170,6 milyar dolar oldu. Parite etkisinden arındırıldığında düşüşün 708 milyon dolar olduğu görüldü.

Parite etkisinden arındırılmış veride tüzellerin ise alım tarafında olduğu izlendi. Buna göre gerçek kişilerin döviz mevduatlarında pariteden arındırıldığında 1,5 milyar dolarlık düşüş görülürken, tüzel kişilerin döviz mevduatları 809 milyon dolar arttı.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) aynı hafta brüt rezervleri 142,2 milyar dolara yükseldi. Net rezervler de aynı dönemde 40,3 milyar dolara çıktı. Swap hariç net rezervler ise 9,7 milyar dolar artışla eksi 5,1 milyar dolar oldu.

Paylaşın

Fitch’ten Türkiye İçin Yıl Sonu Enflasyon Tahmini: Yüzde 40

Türkiye ekonomisine ilişkin açıklama yapan Fitch Ratings, enflasyonun 2024’ün kalan döneminde yavaşlamasını ve yıl sonunda yüzde 40’a ulaşmasını beklediklerini bildirdi.

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings, Türkiye’deki yerel ve bölgesel yönetimlerin (YBY) faaliyet performansının, vergi gelirlerini destekleyen ekonomik büyüme sayesinde zorlu makroekonomik ortama karşı dirençli olmasını beklediklerini bildirdi.

Ancak Fitch, Mart 2024 yerel seçimlerinden sonra beklenen parasal sıkılaştırmanın reel GSYH büyümesinin 2024’te yüzde 2,8’e düşmesine ve 2025’te yaklaşık yüzde 3’te kalmasına yol açacak olması nedeniyle, YBY’lerin faaliyet performansının yavaşlamasını beklediklerini de vurguladı.

Raporda enflasyonun 2024’te yavaşlamasını ve yıl sonunda yüzde 40’a ulaşmasını beklediklerini bildirdi.

Fitch, raporda şu değerlendirmeleri yaptı: “Nisan 2024’te yüzde 69,8 olan yüksek enflasyon (2023: yüzde 64,8), lirada beklenen değer kaybı ve Ocak 2024’te asgari ücrette yapılacak artışla birlikte Türkiye’deki LRG’lerin faaliyet harcamaları üzerinde baskı oluşturmaya devam edecek.

Fitch, daha sıkı para politikası nedeniyle enflasyonun 2024’te yavaşlamasını ve yıl sonunda yüzde 40’a ulaşmasını bekliyor. Enflasyonun olumsuz etkilerinin, LRG’lerin faaliyet gelirlerinin sırasıyla yaklaşık yüzde 65 ve yüzde 17’sini oluşturan artan vergi gelirleri ve merkezi hükümetten yapılan transferlerle kısmen dengelenmesini ve faaliyet dengesinin 2023’teki yüzde 39’dan daha düşük olsa da 2027’ye kadar ortalama yüzde 29 olmasını bekliyoruz.

Yerel seçimler öncesinde büyükşehir belediyelerinin planlanan yatırımlarını orta vadede azaltmasını bekliyoruz ve bu durum harcama oynaklığını azaltmaya yardımcı olacaktır. Bununla birlikte, yüksek yurt içi faiz oranları ve kısa lira vadeleri, yeni borçlanma maliyetinin 2023’te yüzde 25’ten 2024’te yüzde 50’nin üzerine çıkarak iki katına çıkması nedeniyle, altyapı yatırımlarını kısmen finanse etmek için borçlanma ihtiyaçlarını daha da zorlaştıracaktır.

Beklenen TL değer kaybı (2024 sonu itibariyle USD/TRY 38) LRG’lerin borçlarını olumsuz etkileyecektir, zira borçlanmalarının ortalama yüzde 60’ından fazlası hedge edilmemiş döviz cinsindendir. Bununla birlikte, 2023-2027 yılları için reyting senaryomuza göre, tahmin edilen dirençli işletme performansı ile desteklenen gelecekteki döviz kuru değer kaybına dayanmak için yeterli boşluk payı olmasını ve bunun da reytingleri sabit tutmasını bekliyoruz.”

(Kaynak: ekonomim.com)

Paylaşın

Kredi Kartlarından Nakit Çekimler Yüzde 57,8 Azaldı

2024 yılı Şubat ayında 121,7 lira ile rekor kıran kredi kartından nakit çekim tutarı, Mart ayında 89,7 milyar liraya, Nisan ayında 51,3 milyar liraya geriledi. Kredi kartından nakit çekim tutarında iki aylık düşüş oranı yüzde 57,8 oldu.

2022 yılı Şubat ayında 16,1 milyar TL, 2023 yılı Şubat ayında 52,2 milyar TL olan kredi kartından nakit çekim tutarı, 2024 yılı Şubat ayında 121,7 milyar TL’ye kadar yükselmişti.

Bir dönem düşük faiz etkisiyle yoğun olarak kullanılan kredi kartı nakit çekimde tutarlar, artan faizle birlikte hızlı geriledi.

Sözcü’den Emre Deveci’nin haberine göre, Bankalararası Kart Merkezi (BKM) verilerine göre, 2024 yılı Şubat ayında 121,7 TL ile rekor kıran kredi kartından nakit çekim tutarı, Mart ayında 89,7 milyar TL’ye, Nisan ayında 51,3 milyar TL’ye geriledi.

Enflasyonla birlikte alım gücü düşen vatandaşların günlük ihtiyaçlarını karşılamak için de yoğun olarak kullandığı kredi kartından nakit çekim tutarında iki aylık düşüş oranı yüzde 57,8 oldu.

Şubat 2022’de 16,1 milyar TL, Şubat 2023’te 52,2 milyar TL olan kredi kartından nakit çekim tutarı, Şubat 2024’te 121,7 milyar TL’ye kadar yükselmişti.

Geçen sene seçimler öncesinde nisan ayında 83,9 milyar TL’ye kadar yükselen kredi kartından nakit çekim tutarı, seçim sonrası alınan önlemler ve artan faizlerle birlikte haziranda 41,5 milyar TL’ye kadar gerilemişti. Ancak sonrasında tekrar artışa geçti ve Aralık 2023’te 100 milyar barajını aşarak 104,8 milyar TL’ye ulaşmıştı.

Artan enflasyon, geçim koşullarının zorlaşması, seçimlerin ardından faizlerde ve döviz kurlarında artış beklentisi bir kez daha seçim öncesinde nakit çekim tutarlarını artırmıştı.

Enflasyonu yüksek talebe, yüksek talebi de kredi kartı harcamalarına bağlayan ekonomi yönetimi, bu konuda önlemler aldı. Bu önlemlerden biri, enflasyon ve rezervlerdeki baskı nedeniyle erkene, yani seçim öncesine çekilmişti.

Merkez Bankası (TCMB) mart ayı ortasında önce sözlü talimat sonra da resmi karar yoluyla kredi kartı nakit avans kullanımına karşı önlem almıştı.

TCMB’nin sözlü talimatıyla öncelikle 11 Mart’ta bankalar nakit çekimde limitleri ve taksit tutarlarını düşürmüştü.

16 Mart’ta ise TCMB bir tebliğ yayımlayarak kredi kartı nakit çekim işlemleri ve kredili mevduat hesaplarında (KMH) uygulayacak aylık azami akdi faiz oranını yüzde 4,42’den yüzde 5’e, gecikme faizini yüzde 4,72’den yüzde 5,30’a yükseltmişti.

Seçimlerin ardından kredi kartlarında azami akdi faiz oranı aylık yüzde 3,66’dan yüzde 4,25’e, gecikme faiz oranı yüzde 3,96’dan yüzde 4,55’e yükseltilmişti.

Kredi kartı harcamalarında düşüş

Yüksek faizler, kartlı harcamaları frenlemeye başladı. Martta yıllık yüzde 126 artışla 1 trilyon 181,4 milyar TL olan kartlı harcamalar, nisanda yıllık yüzde 107 artışla 1 trilyon 127,8 milyar TL oldu.

Martta yıllık yüzde 138 artışla 991,8 milyar TL olan kredi kartı harcaması, nisanda yıllık yüzde 120 artışla 930,4 milyar TL’ye geriledi.

Paylaşın

Şimşek’ten Enflasyonla Mücadelede ‘Zaman, Kararlılık Ve Sabır’ Vurgusu

Enflasyona ilişkin açıklamalarda bulunan Mehmet Şimşek, “Bütün hedefimiz sürdürülebilir yüksek büyüme ve toplumsal refah. En büyük önceliğimiz fiyat istikrarı, adil bir gelir dağılımı açısından fiyat istikrarı çok önemli” dedi ve ekledi:

“Enflasyonun tek haneye indirilmesi çok ciddi bir iş, zaman ve sabır gerektiriyor. Ilk yılımızı geçiş dönemi olarak tanımladık ve bu ay itibarıyla geçiş dönemi sona eriyor. TCMB ne gerekiyorsa yapıyor, çok iyi bir ekibimiz var, sonuç alacağımıza inanıyorum.”

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Maliye Hesap Uzmanları Vakfı tarafından düzenlenen etkinlikte konuştu. BloombergHT’nin aktardığına göre; Şimşek, konuşmasında şu ifadeleri kullandı:

“Bütün hedefimiz sürdürülebilir yüksek büyüme ve toplumsal refah. En büyük önceliğimiz fiyat istikrarı, adil bir gelir dağılımı açısından fiyat istikrarı çok önemli. Enflasyonun tek haneye indirilmesi çok ciddi bir iş, zaman ve sabır gerektiriyor.

“Ne gerekiyorsa yapacağız”

Ilk yılımızı geçiş dönemi olarak tanımladık ve bu ay itibarıyla geçiş dönemi sona eriyor. TCMB ne gerekiyorsa yapıyor, çok iyi bir ekibimiz var, sonuç alacağımıza inanıyorum. TCMB ihtiyaç duyarsa likiditeyi çekmek için borçlanacağız. Fazla likidetinin piyasadan çekilmesi için TCMB ile yakın çalışacağız ve ne gerekiyorsa yapacağız.

Bütçe açığının iki haneye gitme ihtimali varken 5.2 ile sınırladık. Cari açık milli gelire oranla yüzde 2,5’in altına inecek. Hedefimiz cari açığı kalıcı bir şekilde yüzde 2,5’in altına indirmek. Kurda istikrar öngörümüz var, bu da dezenflasyonu beraberinde getirecek.”

Paylaşın

Türkiye’nin Kredi Risk Primi Son 4 Yılın En Düşük Seviyesinde: Şimşek’ten Açıklama

Türkiye’nin 5 yıllık kredi risk primi (CDS / Credit Default Swap) puanı 266 seviyesine geriledi. Böylelikle Türkiye’nin risk primi son 4 yılın en düşük seviyesine geriledi.

Haber Merkezi / Türkiye’nin risk primi geçen sene yaşanan seçim sürecinin ardından düşüş ivmesi yakalamış, seçim öncesinde 700 baz puanı test eden risk primi aralık ayında 300 baz puanın altına kadar gerilemişti.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, sosyal medya üzerinden risk primi hakkında açıklamada bulundu. Şimşek, şu ifadeleri kullandı:

“Risk primimizi gösteren CDS son 4 yılın en düşük seviyesinde. Son bir yılda risk primindeki iyileşme gelişmekte olan ülkelerde ortalama 50 baz puan iken ülkemizde 400 baz puanın üzerinde gerçekleşti.

Uyguladığımız doğru politikalarla düşen risk primi hem kamunun hem özel sektörün dış borçlanma maliyetlerini azaltırken dış finansmana erişimini de kolaylaştırıyor.”

CDS primi nasıl hesaplanıyor?

Ülkelerin dış borçlanmalarına karşı CDS’leri genelde büyük uluslararası yatırım bankaları sağlıyor ve o ülkelerin borcunu çevirememesi halinde ödemeyi bu banka üstlenmiş oluyor. Bu bankalar da söz konusu ülkenin geri ödeme yeteneğini, makroekonomik koşullarını inceleyerek bir risk oranı belirliyor.

Bu oran belirlenirken uluslararası derecelendirme kuruluşlarının verdiği notlar önemli bir rol oynasa da bunun dışında da bir çok faktör göz önünde bulunduruluyor.

Ekonomisi sağlam ve geri ödeme sorunu yaşamayacağı düşünülen ülkelerin risk primi düşük olurken geri ödemekte sorun yaşayacağı düşünülen ülkelerin risk primi yüksek bir orandan belirleniyor.

CDS priminin artmasının sonuçları ne olur?

Kamunun ve özel sektörün dış borçlanma maliyetleri CDS primine paralel olarak artar.

Burada kendini besleyen bir döngü oluşur. Borçlanma maliyetinin artması döviz girişini azalttığı için dış borcu ödemeyi zorlaştırır. Bu da riski daha da çok yükseltir.

Artan maliyetler, daha fazla kaynağın borç ödemesine ayrılması ve daha az harcanabilir gelir (yani refah kaybı) anlamına gelir.

Döviz girişinin azalması içerideki likidite krizini daha da derinleştirirken enflasyonist baskıları artırır.

Ulaşılabilecek en uç nokta, CDS ile sigortalanan temerrüt riskinin gerçekleşmesi durumudur. Dış borcun çevrilemez hale gelmesi ya da “iflas” durumu, başta enerji olmak üzere ithal ettiğimiz pek çok ürünü alamayacak hale gelmemiz, ithal ara malına dayalı üretim yapımızın durması anlamına gelir.

Paylaşın

EKK’dan Enflasyon Vurgusu: Yapısal Reformlar Ana Gündemimiz

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz başkanlığında toplanan Ekonomi Koordinasyon Kurulu’ndan (EKK) yapılan açıklamada, “Yılın ikinci yarısında yıllık enflasyonda belirgin bir gerileme bekliyoruz” ifadelerine yer verildi.

Haber Merkezi / Açıklamanın devamında, “Programımızın ( On İkinci Kalkınma Planı ve Orta Vadeli Program / OVP) temel sac ayaklarından olan yapısal reformlar ana gündemimizi oluşturmaktadır. Katma değerli üretime, nitelikli yatırımlara ve yüksek teknoloji ihracatına sağladığımız destekler, yapısal reformlarla birlikte sürdürülebilir büyümeyi destekleyecektir” ifadeleri kullanıldı.

Ekonomi Koordinasyon Kurulu (EKK) Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz başkanlığında Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde toplandı. EKK toplantısı sonrası yapılan açıklama şöyle: “Mayıs ayı Ekonomi Koordinasyon Kurulu toplantısında ekonomi politikalarının ve yapısal reform gündemimizin eşgüdüm içerisinde daha etkin uygulanmasına yönelik değerlendirmeler yapılmıştır.

Ekonomimizin yol haritası olan On İkinci Kalkınma Planı ve Orta Vadeli Program (OVP)’da belirlediğimiz eylemleri kararlılıkla uyguluyor ve olumlu sonuçlarını alıyoruz. Bu kapsamda; cari açıkta düşüş, uluslararası kaynak girişlerinde artış, rezervlerde güçlenme ve risk göstergelerinde iyileşme görülmektedir. İşgücü piyasasındaki güçlü görünüm korunurken, istihdamda tarihi yüksek seviyeye ulaşılmış ve işsizlik oranı tek haneli seviyelerde seyrini sürdürmüştür.

Öncelikli hedefimiz olan fiyat istikrarının kalıcı olarak tesis edilmesine yönelik para politikasındaki sıkı duruşun maliye ve gelirler politikası ile desteklenmesiyle yılın ikinci yarısında yıllık enflasyonda belirgin bir gerileme bekliyoruz. Ekonomide dengelenme ve güçlenen finansal istikrar enflasyonla mücadelemize destek olmaktadır.

Mali disiplinin güçlendirilmesi amacıyla 13 Mayıs 2024 tarihinde detaylarını kamuoyu ile paylaştığımız !Kamuda Tasarruf ve Verimlilik Paketi! ile kamuda harcama kontrolü ve tasarrufların artırılması, yatırımların öncelikli alanlara yönlendirilmesi ile dezenflasyon sürecine önemli katkı sağlanması beklenmektedir.

Programımızın temel sac ayaklarından olan yapısal reformlar ana gündemimizi oluşturmaktadır. Katma değerli üretime, nitelikli yatırımlara ve yüksek teknoloji ihracatına sağladığımız destekler, yapısal reformlarla birlikte sürdürülebilir büyümeyi destekleyecektir.

Bugünkü toplantıda görüşülen konular şunlardır: OVP’de takvimlendirilmiş ve 2024 yılı ilk yarısında tamamlanması öngörülen yapısal reformlarda gelinen aşama değerlendirilerek çalışmaların hızlandırılmasına karar verilmiştir. OVP’de reform düzenlemeleri kapsamında öngörülen 81 eylemden 2024 yılı ilk çeyrek itibarıyla 20 tanesi tamamlanmıştır. Takvimi yaklaşan diğer eylemlere ilişkin çalışmalarda da önemli mesafe kaydedilmiştir.

OVP’de öncelikli reform alanlarımız arasında yer alan tarımsal üretim planlaması ve yeni destek modeli detaylı olarak istişare edilmiştir. Model ile gıda arz güvenliğine yönelik stratejik tarım ürünlerinde hedef yeterlilik oranları belirlenerek üretim planlaması yapılacaktır. Ayrıca, tarımsal üretimde ve su kullanımında destekleme modelinin yanı sıra yeni teknolojilerin kullanımı ile verimliliğin artırılması ve yurt içinde üretimin geliştirilmesine yönelik atılması gereken ilave adımlar değerlendirilmiştir.”

Paylaşın

Mehmet Şimşek’ten ‘Kur Hedefimiz Yok’ Mesajı

Türkiye’nin ekonomik göstergelerine ilişkin açıklamalarda bulunan Mehmet Şimşek, “Açık veya örtülü bir kur hedefimiz bulunmamaktadır. Ülke tecrübeleri, başarılı dezenflasyon programlarında kurun reel olarak değerlendiğini gösteriyor” dedi.

Haber Merkezi / Açıklamasının devamında, kural bazlı ve öngörülebilir politikaların başarıya ulaştıkça güvenin daha da arttığını, portföy tercihlerinin TL’ye yöneldiğini ve ülkeye kaynak girişinin hızlandığını söyleyen Şimşek, TL varlıklara yabancı ilgisi artarken, bankalar ve reel sektörün yurt dışından uzun vadeli ve daha uygun koşullu kaynak sağladığının altını çizdi.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, sosyal medya hesabından, Türkiye’nin ekonomik göstergelerine ilişkin açıklamalarda bulundu. Şimşek, açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

“Programımızın ana hedefi dezenflasyondur. Açık veya örtülü bir kur hedefimiz bulunmamaktadır. Ülke tecrübeleri, başarılı dezenflasyon programlarında kurun reel olarak değerlendiğini gösteriyor. Kural bazlı ve öngörülebilir politikalarımız başarıya ulaştıkça güven daha da artıyor, portföy tercihleri TL’ye yöneliyor ve ülkemize kaynak girişi hızlanıyor.

TL varlıklara yabancı ilgisi artarken, bankalarımız ve reel sektörümüz yurtdışından uzun vadeli ve daha uygun koşullu kaynak sağlıyor. Çok taraflı bankalardan dış finansman imkânlarımız da artıyor. Bu kaynaklar sadece kısa vadeli finansal yatırıma değil üretim ve ihracata da yöneliyor.

Programımızın olumlu sonuçları görülmeye devam ettikçe uluslararası sermaye girişinin vadesi daha da uzayacaktır. Türkiye’de yerleşik gerçek ve tüzel kişilerin portföy tercihleri ve artan dış kaynak girişi rezervlerimizin güçlenmesine önemli katkı sağlıyor. Program hedeflerimiz doğrultusunda makro finansal istikrarı koruyacak ve güçlendirecek adımları atmaya devam edeceğiz.”

Paylaşın

“Ekonominin Çarkları Durabilir” Uyarısı

Merkez Bankası’nın çok sıkışmış durumda olduğunu belirten Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, “31 Mart seçimleri öncesi döviz kurunun sıçrayacağı beklentisiyle ciddi bir döviz talebi oldu. Bunun önünü kesmek için politika faizi yüzde 50’ye çekildi. Bu çok yüksek bir oran. İleriki aylarda ekonominin tüm çarklarını durdurma riski var” uyarısında bulundu.

Faiz oranının uzun süredir beklenen sıcak parayı da hızlı bir biçimde öngörülenden fazla cezbettiğini kaydeden Kozanoğlu, Merkez Bankası’nın kurun ani düşüşünü önlemek amacıyla döviz alımlarına hız verdiğine dikkati çekerek “Böylelikle piyasa likiditeye boğuldu, parasal sıkılaştırma tavsadı” dedi. Kozanoğlu, en önemli sorunun TCMB’nin enflasyon tahminiyle piyasa, özellikle bireyler arasındaki beklenti farkının olduğuna vurgu yaptı.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), yüksek faiz ile devam etmeye karar verdi. Politika faizi beklentiler doğrultusunda yüzde 50 seviyesinde sabit bırakıldı. Para Politikası Kurulu’nda (PPK) Türk Lirası likidite fazlasının gündem olması bekleniyordu. TCMB’den yapılan açıklamada, oluşan likidite fazlasıyla ilgili ilave tedbirler alınacağı mesajı verildi. TCMB’nin açıklamasında yurt içi ve yurt dışı yerleşiklerin Türk Lirası finansal varlıklara talebiyle oluşan likidite fazlasının ilave tedbirlerle sterilize edileceği belirtildi.

Tüketim malı ithalatının nisan ayında artmasının cari açık üzerindeki olumsuz etkisine değinilen karar metninde, “Hizmet enflasyonundaki yüksek seyir ve katılık, enflasyon beklentileri, jeopolitik riskler ve gıda fiyatları enflasyonist baskıları canlı tutmaktadır” ifadeleri yer aldı.

Karar metninde ayrıca, bankaların yabancı para cinsinden mevduat ve kredi gibi yükümlülüklerine karşılık Türk lirası cinsinden menkul kıymet bulundurma zorunluluğu uygulamasının sonlandırıldığı açıklandı.

PPK kararının ardından KKM’den çıkışı hızlandıracak ve döviz kredilerindeki artışı sınırlandıracak adımlar geldi. TL mevduat ve KKM hesaplarına uygulanan zorunlu karşılık oranları artırıldı. Yabancı para cinsinden kredilere aylık yüzde 2 büyüme sınırı getirildi, sınırı aşan kredi tutarı kadar Türk Lirası cinsinden zorunlu karşılığın bir yıl boyunca bloke olarak tesis edilmesine karar verildi.

Birgün’den Havva Gümüşkaya’nın haberine göre; Merkez Bankası’nın çok sıkışmış durumda olduğunu belirten Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, “31 Mart seçimleri öncesi döviz kurunun sıçrayacağı beklentisiyle ciddi bir döviz talebi oldu. Bunun önünü kesmek için politika faizi yüzde 50’ye çekildi. Bu çok yüksek bir oran. İleriki aylarda ekonominin tüm çarklarını durdurma riski var” uyarısında bulundu.

Faiz oranının uzun süredir beklenen sıcak parayı da hızlı bir biçimde öngörülenden fazla cezbettiğini kaydeden Kozanoğlu, Merkez Bankası’nın kurun ani düşüşünü önlemek amacıyla döviz alımlarına hız verdiğine dikkati çekerek “Böylelikle piyasa likiditeye boğuldu, parasal sıkılaştırma tavsadı” dedi.

Kozanoğlu, en önemli sorunun TCMB’nin enflasyon tahminiyle piyasa, özellikle bireyler arasındaki beklenti farkının olduğuna vurgu yaparak şunları söyledi: “Mayıs enflasyonu yüzde 4 gelirse son 12 ayın enflasyonu yüzde 75,2’ye yükselecek. Yılın ilk 5 ayının enflasyonu da yüzde 23,4 olacak.

Yıl sonu yüzde 38 enflasyon tahmininin tutması için yüzde 11,8’lik bir pay kalacak. 2025 yüzde 14 enflasyon hedefiyle birleştirince Merkez Bankası, gelecek 12 ay için yüzde 20 civarı bir enflasyon bekliyor olacak. Bu durumda yüzde 50 politika faizi aşırı yüksek. Aritmetik olarak yüzde 30, tam indirgeyince yüzde 25’lik aşırı bir reel faize denk geliyor. Buna karşın geriye doğru yüzde 75 enflasyon oranında insanları yüzde 20 enflasyona inandırmak olanaksız.”

“Eğer faiz indirimi başlarsa erken gevşeme nedeniyle para çıkışı başlayabilir, programın inandırıcılığı iç kamuoyunda da zedelenir” ifadelerini kullanan Kozanoğlu, “Eğer bu yüksek düzey devam etse hem bireysel, hem ticari kredilerde faiz çok daha yüksek olduğu için ödeme güçlükleri baş gösterir, talep öngörülenden hızlı soğur” diye konuştu.

TCMB’nin önümüzdeki aylarda bu ikilemi yaşayacağını belirten Kozanoğlu, “Çok bocalayacak. Sermaye çevrelerinden de, özellikle Anadolu sermayesinden yüksek faize tepkiler yükselecek. Şimdi pusuya yatmış vaziyetteler; Temmuz asgari ücreti artırmama, emeklilerin ağzına bir parmak bal çalma operasyonu bitince, emek kesimine yönelik arzuları yerine gelince ses çıkarmaya başlayacaklar. Toplumsal muhalefetin de bu senaryoları iyi okuyup, mücadele stratejisini ona göre belirlemesi gerekiyor” dedi.

Paylaşın

Merkez Bankası’nın Rezerv Birikimi Hız Kesmiyor

Merkez Bankası’nın (TCMB), 17 mayıs ile biten haftada, toplam rezervleri 139 milyar 100 milyon dolara, aynı haftada bankanın net rezervler 33,84 milyar dolara yükseldi.

Haber Merkezi / Aynı hafta Kur Korumalı Mevduat (KKM) hesapları toplam büyüklük20,4 milyar lira geriledi. Toplam Kur Korumalı Mevduat büyüklüğü2,18 trilyon lira olarak gerçekleşti.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), 17 mayıs ile biten haftaya ilişkin para ve banka istatistiklerini yayınladı.

Buna göre; Merkez Bankası’nın (TCMB) toplam rezervleri 139 milyar 100 milyon dolara yükseldi. Aynı haftada bankanın net rezervler 33,84 milyar dolara yükselirken, swap hariç net rezervleri ise eksi 14,8 milyar dolar olarak kaydedildi.

Ayrıca Merkez Bankası’ndan (TCMB) yapılan açıklamaya göre kısa vadeli TL mevduat için zorunlu karşılık oranı yüzde 8’den yüzde 12’ye, uzun vadeli mevduat için ise sıfırdan yüzde 8’e çıkarıldı.

Kısa vadeli KKM’de zorunlu karşılık oranı yüzde 25’ten yüzde 33’e, uzun vadeli KKM’de ise yüzde 10’dan yüzde 22’ye yükseldi. Yeni oranlarda tesis tarihi 24 Mayıs olarak açıklandı.

Öte yandan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerine göre, Kur Korumalı Mevduat (KKM) hesapları 17 mayıs ile biten haftada 20,4 milyar TL düşüş kaydetti. Kur korumalı mevduat toplamı 2,18 trilyon TL’nin altına gelmiş oldu.

Merkez Bankası’nın (TCMB) verilerine göre döviz mevduatları da aynı haftada parite etkisinden arındırıldığında 1,2 milyar dolar azaldı. Pariteden arındırılmış olarak bakıldığında gerçek kişilerin döviz mevduatlarının 1,1 milyar dolar düştüğü izlendi.

Paylaşın