Petrol Fiyatları Yedi Yılın Zirvesinde

Rusya’nın Ukrayna’nın doğusundaki ayrılıkçı bölgeler Donetsk ve Luhansk’ın bağımsızlığını tanımasının ardından, Salı günü Brent ham petrolünün fiyatı son yedi yılın en yüksek seviyesi olan 98 dolara ulaştı.

ABD ve İngiltere de dahil olmak üzere bazı Batılı devletler, Rusya’ya yönelik yaptırımları görüşüyor. Suudi Arabistan’ın ardından dünyadaki ikinci büyük ham petrol ihracatçısı durumunda olan Rusya, aynı zamanda dünyanın en büyük doğal gaz üreticisi.

Londra’daki Manulife Asset Management şirketinden Sue Trinh, sınır hattında yaşanan gerilimin “önemli etkileri” olabileceğini söyledi.

Trinh, yaptırımlar netiecesinde Rusya’nın daha az ham petrol ve doğal gaz tedarik etmesinin “küresel ekonomi üzerinde önemli bir etkisi” olacağını ifade etti.

Batılı güçler ise Putin’in ayrılıkçı bölgeleri tanımasının, Rus birliklerinin resmi olarak Ukrayna’nın doğusuna girmesinin önünü açmasından korkuyor.

Donetsk ve Luhansk’ta Rusya destekli isyancılar, 2014 yılından beri Ukrayna birlikleriyle savaşıyor. Rusya’nın söz konusu hamlesi, yıllardır belirsiz bir ateşkes altında olan bölgede barış görüşmelerini fiilen sonlandırıyor.

ABD ve Asya borsalarında düşüş

Japonya’da Tokyo Borsası’nda Nikkei 225 endeksi de yüzde 2’nin üzerinde düşüş gösterdi. Çin’deki Şanghay Birleşik Endeksi de gün ortasında yüzde 1,4 oranında düştü.

Amerikan hisse senedi endekslerinden S&P 500 ise yüzde 1,6 düştü. Dow Jones endeksi yüzde 1,4 düşerken, Nasdaq 100 vadeli işlemleri de yüzde 2,2 oranında değer kaybetti.

CIMB Private Banking ekonomisti Song Seng Wun, olası bir savaşın yatırımcılar için ön planda olduğunu belirtti.

Song Seng Wun BBC’ye verdiği demeçte, “Halihazırda yüksek seviyelerde olan nakliye maliyetlerinin, arz-talep kesintileri nedeniyle daha da yükseleceğine dair korkular var” dedi.

Ruble dolar karşısında değer kaybetti

Ruble dolar karşısında Kasım 2020’den beri en büyük düşüşü kaydetti. Borsalar da akşam seansında yüzde 18 oranında geriledi. Ruble yüzde 1 düşüşle 80.5825’ten işlem gördü.

Gösterge endeks MOEX yüzde 11 düştü ve Rusya’nın Kırım’ın bağımsızlığını tanıdığı 2014’ten beri en büyük düşüşü kaydetti. Dün de Rus borsaları ve ruble küresel çapta en kötü performans gösteren varlıklar olmuş, ruble günü yüzde 3.1 düşüşle 79.78’de tamamlamıştı.

Paylaşın

TÜSİAD’dan Enflasyonla Mücadele İçin 3 Ayaklı Program Önerisi

Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Simone Kaslowski, yüksek enflasyona dikkat çekerek, çözüm önerilerinde bulundu. Enflasyonda çözüm için üç bacaklı bir programa ihtiyaç olduğunu söyleyen Kaslowski, söz konusu araçları ise para politikası, maliye politikası ve belli sektörlerde üretimi destekleyecek yapısal değişimler olarak ifade etti.

Dünya gazetesinden Hakan Güldağ’a konuşan Kaslowski, üç bacaklı programla ilgili çözüm önerilerinin ilk aracını, “Para politikasında aşırı genişlemeci uygulamalar yaptığınızda ülke para birimi şiddetli değer kaybediyor ve bu da enflasyonu sıçratıyor. Sonra da bununla mücadele etmek mecburiyetinde kalıyorsunuz. Bizim son beş ayımızın özeti budur. Hatta son 5-6 yıldır enflasyon problemimizin ardındaki temel etken budur” şeklinde tanımladı.

Kaslowski, ikinci araç olarak saydığı maliye politikasını ise, “Bu politika para politikası ile uyum içinde olmalı. Vergilerle çok oynuyoruz. Meseleye sondan yani fiyattan başlarsak önlemler geçici olur. Kaldı ki ilk aşamada vergi indirimi ile fiyatı etkileseniz dahi, bu genişlemeci maliye politikasıdır. Vergi düşürmek orta vadede yine talep ve enflasyon yaratır. Son dönemde gıdada KDV indiriminde ise, sınırlı da olsa fiyat düşüşü göreceğiz elbette ama konu sadece gıda değil. Sağlıktan eğitime, restorandan ulaştırmaya enflasyonu nasıl çözeceğiz? Türkiye’de derinleşen bir enflasyon problemi mevcut” şeklinde özetledi.

Kaslowski, üçüncü önlemi ise şöyle anlattı:

“Buna mikro adımlar diyebiliriz. Örneğin gıdada, tarımda arzı, üretimi desteklemek için hangi yapısal adımı atabildik… Depolamayı mı ulaştırma transferi mi çözebildik. Zayiat oranları ortada. Hal yasası çıktı mı? Baştan sona topraktan markete pazara gelene kadar bu zincirin tüm aşamalarını düzeltmemiz gerekiyor. Pek çok sektörde aynı durum var; enerji gibi.”

‘Sürdürülebilir enflasyonla mücadele planı’

Enflasyonla zaman zaman tek bacaklı çözümlerle mücadele edildiğini anımsatan Kaslowski, “Ama enflasyonu düşüremedik. Üçünü aynı anda yapmak lazım. Doğru bir program ortaya konursa, enflasyon da düşer, ülke risk primi de yani CDS’ler de düşer. İş dünyası bu programa inanırsa, dünyada o algıyı değiştirmek için varını yoğunu ortaya koyar, anlatır. Gerçekten sürdürülebilir bir enflasyonla mücadele planı uygularsak da gün sonunda risk primi düşer” dedi.

‘Önemli olan koşulları o noktaya getirmemek’

Enflasyonla mücadelede sondan başa gitmeye çalışmanın yani fiyattan başlamanın hatalı olabileceğine değinen Kaslowski, şu değerlendirmeyi yaptı:

“O fiyatı yaratan sebeplere bakmalısınız. Maalesef böyle enflasyonist ortamlarda fiyat konusu da istismar edilebiliyor. Önemli olan koşulları o noktaya getirmemek. Konu buradan başlıyor. Hepimizde fiyat algısı kayboldu. Enflasyon yüzde 10’larda iken gündemde böyle bir sorunumuz var mıydı? Yoktu. Demek ki sorun temelde kontrolden çıkan enflasyondan kaynaklanıyor.”

Kaslowski, enflasyonla mücadelede en önemli konunun enflasyonun yapısını anlamak olduğunu da kaydederek, şunları söyledi: “Zannediyoruz ki tek sebep kur. Bu tam böyle değil. Kur etkili ama Türkiye’de sadece maliyet enflasyonu yok. Aşırı talebin yarattığı bir enflasyon da var. Örneğin aynı hataya Fed de düştü, ‘’Geçici, arz yanlı’ dedi, fakat ardından gördü ki talep yanlı bir enflasyon da mevcut. Sandıkları kadar geçici de değil. Para politikasındaki gidişatı hızla değiştirdi. Biz ise Türkiye’de enflasyonun tek kaynağının maliyet tarafı olduğunu varsayıyoruz. Oysa aşırı talep de çok etkili. Para politikasını da bu kapsamda kullanmadığımız için enflasyon da yıllardır yükseliyor.

“Enerjiye tüm kesimlerin erişimi önemli”

Enerjide sağlıklı bir değerlendirme için konuya arz güvenliği, maliyet ve iklim değişikliği eksenlerinden bakmalıyız. Enerjiye kesintisiz erişimin ekonomimiz üzerinde kritik etkisini geçtiğimiz haftalarda maalesef yüksek bedellerle tecrübe ettik. Yenilenebilir enerji potansiyelimizi azami şekilde devreye almalıyız. Enerji tüketim verimliliğini teşvik etmeli; enerji arz güvenliğine ve kalitesine yönelik altyapıyı güçlendirmeli; kaynak ve rezerv planlamasını etkili bir şekilde yapmalıyız. Ve tabii ki en merkezi önemdeki serbest piyasa uygulamalarından uzaklaşmamalıyız. Enerji fiyatlarının sübvansiyonu kamu maliyesi açısından sürdürülebilir gözükmüyor. Bu durum katma değerli gelişime yönelik yatırımları da öteliyor. Enerjiye tüm kesimlerin erişimi önemli. İhtiyaç sahibi vatandaşlarımıza doğrudan destek doğru yönde atılmış bir adım.

Destekler ihtiyaç sahibi kesimlere ve stratejik önceliği olan sektörlere uygun mekanizmalarla doğrudan verilmeli. Bunlar dışındaki uygulamalar serbest piyasa ve iklim değişikliği ile mücadele ilkeleri üzerinden yürütülmeli. Böylece enerjide arz güvenliğini sağlayacak yatırım iştahını koruyabiliriz. Arz çeşitliliğine, yenilenebilir enerji dönüşümüne ve enerjinin kalitesine odaklanarak hem sanayicimiz hem tüketicimiz açısından uzun vadeli öngörülebilir ve sürdürülebilir enerji yönetimi tesis edebiliriz.”

Paylaşın

“Türkiye’nin Gerçek Enflasyonu Yüzde 108.75”

Ekonomi profesörü Steve Hanke, Türkiye’deki yıllık enflasyonu yüzde 108.75 olarak hesapladığını açıkladı. Hanke, TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranlarının gerçeği yansıtmadığını savundu.

Haber Merkezi / Dünyaca ünlü 79 yaşındaki ekonomist Hanke, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı paylaşımında, “Bugün Türkiye’nin enflasyonunu doğru şekilde yüzde 108,75 olarak hesapladım. Öte yandan TÜİK, Türkiye’nin Ocak 2022 resmi enflasyon rakamını yüzde 48,69 olarak açıklamıştı. TÜİK’in rakamları, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve çevresindeki emir kullarının her günkü sahtekarlıklarından biri. Tamamıyla kurgu” ifadelerine yer verdi.

Steve Hanke kimdir?

Steve Hanke, 1942’de Georgia, Macon’da doğdu ve Atlantik Lisesi’ne gittiği Atlantic, Iowa’da büyüdü . Daha sonra Phi Delta Theta kardeşliğinin bir üyesi olduğu Colorado Boulder Üniversitesi’ne katıldı. Hanke, işletme alanında lisans derecesi (1964) ve doktora derecesi aldı. Colorado Üniversitesi’nden ekonomi (1969).

Hanke’nin ilk akademik ataması 1966’da Colorado Maden Okulu’nda, o 24 yaşındayken oldu. Bu süre zarfında Hanke, maden ve petrol ekonomisi üzerine dersler geliştirdi ve öğretti, [29] doktorasını tamamlarken. sayaç kurulumunun belediye su talebi üzerindeki etkisi üzerine tez.

Hanke daha sonra Johns Hopkins Üniversitesi’nin fakültesine katıldı ve burada başlangıçta su kaynakları ekonomisinde uzmanlaştı. Johns Hopkins’te altı yıl geçirdikten sonra, Berkeley’deki California Üniversitesi’nde bir yıllık misafir profesörlük de dahil olmak üzere, Hanke tam profesör rütbesine ulaştı,  okul tarihinde bu rütbeye en hızlı terfilerden biri. Şu anda, Hanke, Hopkins öğrencilerinin Wall Street’te iş bulmaları için bir geçit olarak kabul edilen uygulamalı ekonomi ve finans dersleri vermektedir.

1995 yılında, Hanke ve Johns Hopkins Üniversitesi tarih profesörü Louis Galambos, Johns Hopkins Uygulamalı Ekonomi, Küresel Sağlık ve İşletme Teşebbüsü Araştırmaları Enstitüsü’nü kurdu. Hanke ayrıca Cato Enstitüsü’ndeki Sorunlu Para Birimleri Projesi’nin  üyesi ve yöneticisidir.

Paylaşın

Konut Satışları Sert Düştü

TÜİK’in Ocak ayına ilişkin konut satış istatistiklerine göre, Türkiye genelinde Ocak’ta konut satışları Aralık ayına göre yüzde 61 düşerek 88 bin 306 oldu. Aralık ayı konut satışları 226 binin üzerindeydi. Konut satışlarında 15 bin 110 konut satışı ve yüzde 17,1 ile İstanbul en yüksek paya sahip oldu.

Haber Merkezi / Ocakta satışlar, geçen yılın aynı ayına göre ise yüzde 25 arttı. Konut satışları Haziran’dan bu yana ilk kez 100 binin altına indi.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2022 yılı Ocak ayı konut satış verilerini açıkladı. Açıklanan verilere göre, Türkiye genelinde konut satışları Ocak ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 25,1 artarak 88 bin 306 oldu. Konut satışlarında İstanbul 15 bin 110 konut satışı ve yüzde 17,1 ile en yüksek paya sahip oldu.

Satış sayılarına göre İstanbul’u 8 bin 255 konut satışı ve yüzde 9,3 pay ile Ankara, 5 bin 486 konut satışı ve yüzde 6,2 pay ile İzmir izledi. Konut satış sayısının en az olduğu iller sırasıyla 18 konut ile Ardahan, 31 konut ile Hakkari ve 44 konut ile Bayburt oldu.

İpotekli konut satışları 18 bin 183 olarak gerçekleşti

Türkiye genelinde ipotekli konut satışları Ocak ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 69,4 artış göstererek 18 bin 183 oldu. Toplam konut satışları içinde ipotekli satışların payı yüzde 20,6 olarak gerçekleşti.

Diğer satış türleri sonucunda 70 bin 123 konut el değiştirdi

Türkiye genelinde diğer konut satışları Ocak ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 17,2 artarak 70 bin 123 oldu. Toplam konut satışları içinde diğer satışların payı yüzde 79,4 olarak gerçekleşti.

İlk el konut satış sayısı 27 bin 203 olarak gerçekleşti

Türkiye genelinde ilk el konut satış sayısı, Ocak ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 22,2 artarak 27 bin 203 oldu. Toplam konut satışları içinde ilk el konut satışının payı yüzde 30,8 oldu.

İkinci el konut satışlarında 61 bin 103 konut el değiştirdi

Türkiye genelinde ikinci el konut satışları Ocak ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 26,5 artış göstererek 61 bin 103 oldu. Toplam konut satışları içinde ikinci el konut satışının payı yüzde 69,2 oldu.

Yabancılara Ocak ayında 4 bin 186 konut satışı gerçekleşti

Yabancılara yapılan konut satışları Ocak ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 56,5 artarak 4 bin 186 oldu. Ocak ayında toplam konut satışları içinde yabancılara yapılan konut satışının payı yüzde 4,7 oldu. Yabancılara yapılan konut satışlarında ilk sırayı bin 771 konut satışı ile İstanbul aldı. İstanbul’u sırasıyla 914 konut satışı ile Antalya, 269 konut satışı ile Ankara izledi.

Ülke uyruklarına göre en çok konut satışı İran vatandaşlarına yapıldı

Ocak ayında İran vatandaşları Türkiye’den 761 konut satın aldı. İran vatandaşlarını sırasıyla 513 konut ile Irak, 479 konut ile Rusya Federasyonu vatandaşları izledi.

Paylaşın

Tüketici Güveni Şubat Ayında Geriledi

TÜİK’in açıkladığı mevsim etkilerinden arındırılmış tüketici güven endeksi, Şubat ayında bir önceki aya göre yüzde 2,8 oranında azaldı; Ocak ayında 73,2 olan endeks, Şubat ayında 71,2 oldu.

Haber Merkezi / Bu dönemde hanenin maddi durumunu gösteren alt endeks Ocak’taki 56,1 değerinden 55,2 değerine geriledi.

Gelecek 12 aylık dönemde hanenin maddi durum beklentisi alt endeksi ise Şubat’ta bir önceki aya göre yüzde 4,2 gerileme ile 68,3 değerini aldı. Gelecek 12 aylık dönemde genel ekonomik durum beklentisi ise 71,7 seviyesine geriledi.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2022 Şubat Tüketici Güven Endeksi verilerini açıkladı.

Açıklanan verilere göre, mevsim etkilerinden arındırılmış tüketici güven endeksi, şubat ayında bir önceki aya göre yüzde 2,8 oranında azaldı; ocak ayında 73,2 olan endeks, şubat ayında 71,2 oldu.

2021 Aralık’ta 68,9’e düşerek tarihinin en düşük seviyesine gerileyen tüketici güven endeksi, 2022 Ocak’ta aylık yüzde 6,2 artışla 73,2’ye yükselmişti. Dipten dönen endeks, yeniden düşüş gösterdi.

Endeksin 100’den küçük olması tüketici güveninde kötümser durumu gösteriyor.

Şubat ayında mevcut dönemde hanenin maddi durum beklentisi aylık bazda yüzde 1,6 azalarak 55,2’ye geriledi.

Gelecek 12 aylık dönemde hanenin maddi durum beklentisi ise şubatta aylık bazda yüzde 4,2 azalarak 68,3 değerini aldı.

Paylaşın

Merkez Bankası, Politika Faizini Yüzde 14’te Sabit Tuttu

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), bugün düzenlediği Para Politikası Kurulu toplantısında politika faizini yüzde 14’te sabit tuttu. Piyasaların beklentisi de, faizin sabit tutulması yönündeydi. Kararın ardından ardından döviz kurlarında kayda değer bir değişim olmadı.

Haber Merkezi / 2021 yılı Eylül ayında faiz indirimlerine başlayan Merkez Bankası, yıl sonuna kadar faizi 500 baz puan indirmişti. Bu dönemde dolar/TL 8,30’dan 18,36’ya kadar yükseldikten sonra rezerv satışı ve kur korumalı mevduatla 13,50 civarında dengelendi. Faiz indirimleri öncesinde ağustosta yüzde 19,25 olan enflasyon da hızla artarak ocakta yüzde 48,7 ile 20 yılın zirvesine yükselmişti.

Koronavirüs pandemisi ve jeopolitik risklerin “küresel iktisadi faaliyet üzerindeki aşağı yönlü riskleri canlı tutmakta ve belirsizliklerin artmasına yol açmakta” olduğu sözleriyle bir önceki metinle benzer şekilde başlayan faiz oranlarına ilişkin basın duyurusunda, küresel enflasyon ve artan enerji fiyatları vurgusu yapıldı: “Gelişmiş ülke merkez bankaları artan enerji fiyatları ve arz-talep uyumsuzluğuna bağlı olarak enflasyonda görülen yükselişin beklenenden uzun sürebileceğini değerlendirmektedir.”

Ayrıca liralaşma stratejisi ön plana çıkarılarak “Alınmış olan kararların birikimli etkileri yakından takip edilmekte ve bu dönemde fiyat istikrarının sürdürülebilir bir zeminde yeniden şekillenmesi amacıyla TCMB’nin tüm politika araçlarında kalıcı liralaşmayı teşvik eden geniş kapsamlı bir politika çerçevesi gözden geçirme süreci yürütülmektedir” denildi.

TCMB tarafından yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı: “Para Politikası Kurulu (Kurul), politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranının yüzde 14 düzeyinde sabit tutulmasına karar vermiştir.

Salgında varyantlar ve artan jeopolitik riskler, küresel iktisadi faaliyet üzerindeki aşağı yönlü riskleri canlı tutmakta ve belirsizliklerin artmasına yol açmaktadır. Küresel talepteki toparlanma, emtia fiyatlarındaki yüksek seyir, enerji başta olmak üzere bazı sektörlerdeki arz kısıtları ve taşımacılık maliyetlerindeki yüksek seviye uluslararası ölçekte üretici ve tüketici fiyatlarının artmasına yol açmaktadır.

Yüksek küresel enflasyonun, enflasyon beklentileri ve uluslararası finansal piyasalar üzerindeki etkileri yakından izlenmektedir. Bununla birlikte, gelişmiş ülke merkez bankaları artan enerji fiyatları ve arz-talep uyumsuzluğuna bağlı olarak enflasyonda görülen yükselişin beklenenden uzun sürebileceğini değerlendirmektedir. Bu çerçevede, iktisadi faaliyet, işgücü piyasası ve enflasyon beklentilerinde ülkeler arasında farklılaşan görünüme bağlı olarak gelişmiş ülke merkez bankalarının para politikası iletişimlerinde ayrışma gözlenmekle birlikte, merkez bankaları destekleyici parasal duruşlarını halen sürdürmekte, varlık alım programlarına devam etmektedir.

Kapasite kullanım seviyeleri ve diğer öncü göstergeler yurt içinde iktisadi faaliyetin, dış talebin de olumlu etkisiyle güçlü seyrettiğine işaret etmektedir. Büyümenin kompozisyonunda sürdürülebilir bileşenlerin payı artarken, cari işlemler dengesinin 2022 yılında fazla vermesi öngörülmektedir. Cari işlemler dengesindeki iyileşme eğiliminin güçlenerek devam etmesi, fiyat istikrarı için önem arz etmektedir. Kurul, bu hedefe ulaşmak için uzun vadeli Türk lirası yatırım kredilerinin önemli bir rol oynayacağını değerlendirmektedir.

Enflasyonda yakın dönemde gözlenen yükselişte; ekonomik temellerden uzak fiyatlama oluşumları, küresel enerji, gıda ve tarımsal emtia fiyatlarındaki artışlar ile tedarik süreçlerindeki aksaklıklar gibi arz yönlü unsurlar ve talep gelişmeleri etkili olmaktadır. Kurul, sürdürülebilir fiyat istikrarı ve finansal istikrarın tesisi için atılan ve kararlılıkla sürdürülmekte olan adımlar ile birlikte, enflasyonda baz etkilerinin de ortadan kalkmasıyla dezenflasyonist sürecin başlayacağını öngörmektedir.

Bu çerçevede Kurul, politika faizinin sabit tutulmasına karar vermiştir. Alınmış olan kararların birikimli etkileri yakından takip edilmekte ve bu dönemde fiyat istikrarının sürdürülebilir bir zeminde yeniden şekillenmesi amacıyla TCMB’nin tüm politika araçlarında kalıcı liralaşmayı teşvik eden geniş kapsamlı bir politika çerçevesi gözden geçirme süreci yürütülmektedir.

TCMB, fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda enflasyonda kalıcı düşüşe işaret eden güçlü göstergeler oluşana ve orta vadeli yüzde 5 hedefine ulaşıncaya kadar elindeki tüm araçları liralaşma stratejisi çerçevesinde kararlılıkla kullanmaya devam edecektir. Fiyatlar genel düzeyinde sağlanacak istikrar, ülke risk primlerindeki düşüş, ters para ikamesinin ve döviz rezervlerindeki artış eğiliminin sürmesi ve finansman maliyetlerinin kalıcı olarak gerilemesi yoluyla makroekonomik istikrarı ve finansal istikrarı olumlu etkileyecektir. Böylelikle, yatırım, üretim ve istihdam artışının sağlıklı ve sürdürülebilir bir şekilde devamı için uygun zemin oluşacaktır.

Kurul, kararlarını şeffaf, öngörülebilir ve veri odaklı bir çerçevede almaya devam edecektir. Para Politikası Kurulu Toplantı Özeti beş iş günü içinde yayımlanacaktır.”

Paylaşın

Konut Fiyat Artışında Yeni Rekor!

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) konut fiyat endeksine göre aralıkta konut fiyatları bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 59,59 arttı. Böylelikle endeks tarihinin en sert artışı kaydedildi.

Bloomberg HT’de yar alan haberde aynı ayda konut fiyatlarında reel artış ise yüzde 17,9 oldu. Aralık ayında konut fiyat artışında yeni rekor yaşandı. Aylık bazda artış ise yüzde 8,99 oldu.

Yeni konutlarda fiyatlar bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 66,6 arttı. Yeni olmayan konutlardaki artış ise yüzde 57,7 olarak kaydedildi.

3 büyükşehirdeki durum

TCMB’nin endeksine göre İstanbul’da konut fiyatları aralıkta yüzde 63 arttı. Ankara’da artış yüzde 55,7 olurken, İzmir’de ise artış yüzde 58,3 olarak gözlemlendi.

Metrekare fiyatlarına bakıldığında ise İstanbul’da ilk kez 10 bin TL barajının aşıldığı görüldü. Ankara’da 4 bin 562 TL, İzmir’de ise 7 bin 497 TL’lik metrekare fiyatı izlendi.

“Barınamayanlar” eylemdeydi

2021’in Eylül ayında bir grup artan konut fiyatlarını ve yurt ücretlerini protesto etmek için sokak nöbetlerine başlamıştı. Barınamıyoruz Hareketi eylemlerini şu sözlerle anlatmıştı:

“Öğrencilerin fahiş fiyatlarla karşılaşmadan, nitelikli yurtlarda kalabilmesi, karşılanabilir kiralar ödeyerek yaşam kalitesinden ödün vermeden kalabileceği evler, daha geniş ve daha ucuz apartlar.”

Barınamıyoruz Hareketi’nin yaşanan barınma problemine dikkat çekmek için başlattığı eylemler, Türkiye’nin farklı il ve ilçelerinde devam etmişti.

Öte yandan Ağustos 2021’de Mekanda Adalet Derneği’nin (MAD) yaptığı araştırmaya göre İstanbul’daki 38 bin 829 kiralık konuttan sadece yüzde 2’si ‘yaşamaya elverişli konut’. 8 ilçede ise yaşamaya elverişli konut ilanı hiç yok.

Paylaşın

Tarım Üretici Fiyatları Rekor Tazeledi

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), ocak ayına ilişkin Tarım ÜFE verilerini açıkladı. Buna göre, söz konusu endekste ocakta bir önceki aya göre yüzde 14,83, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 52 ve 12 aylık ortalamalara göre yüzde 26,55 artış gerçekleşti.

Sektörlerde bir önceki aya göre değişime bakıldığında, balık ve diğer balıkçılık ürünlerinde yüzde 8,19, tarım ve avcılık ürünleri ve ilgili hizmetlerde yüzde 14,96, ormancılık ürünleri ve ilgili hizmetlerde yüzde 16,20 artış kaydedildi.

Ana gruplarda aylık bazda değişim ise canlı hayvanlar ve hayvansal ürünlerde yüzde 13,42, tek yıllık bitkisel ürünlerde yüzde 15,34, çok yıllık bitkisel ürünlerde yüzde 16,64 artış olarak kayıtlara geçti.

Sebzede yüksek artış

Aylık Tarım-ÜFE’ye göre 6 alt grup daha düşük, 5 alt grup daha yüksek değişim gösterdi. Bir önceki aya göre artışın düşük olduğu alt gruplar sırasıyla yüzde 1,68 ile tahıllar (pirinç hariç), baklagiller ve yağlı tohumlar, yüzde 3,74 ile çeltik olarak belirlendi.

Aylık artışın yüksek olduğu alt gruplar ise sırasıyla yüzde 37,47 ile sebze ve kavun-karpuz, kök ve yumrular, yüzde 17,69 ile lifli bitkiler oldu. Bir önceki aya göre azalış gösteren alt grup ise yüzde 0,52 ile diğer ağaç ve çalı meyveleri ile sert kabuklu meyveler, yüzde 0,32 ile yağlı meyveler olarak kaydedildi.

Yıllık oranlar

Yıllık Tarım-ÜFE’ye göre 7 alt grup daha düşük, 4 alt grup daha yüksek değişim gösterdi. Yıllık artışın düşük olduğu alt gruplar sırasıyla yüzde 14,81 ile turunçgiller ve yüzde 22,88 ile çeltik oldu. Buna karşın, yıllık artışın yüksek olduğu alt gruplar sırasıyla yüzde 147,56 ile lifli bitkiler, yüzde 69,2 ile tahıllar (pirinç hariç), baklagiller ve yağlı tohumlar, yüzde 64,34 ile sebze ve kavun-karpuz, kök ve yumrular olarak tespit edildi.

Endekste kapsanan 86 maddeden 13’ünün ortalama fiyatında azalış olurken 5’inin ortalama fiyatında değişim olmadı, 68’inin ortalama fiyatında ise artış gerçekleşti.

CHP’li Sarıbal’dan açıklama

CHP Bursa Milletvekili ve Parti Meclisi Üyesi Orhan Sarıbal, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında Tarım- ÜFE’deki yükselişin tüketiciye gıda enflasyonu olarak döneceğini söyledi.

Tarım-ÜFE’deki artışa rağmen çiftçinin para kazanamadığını ve borç yükü altında ezildiğini kaydeden Sarıbal, “Girdi maliyetlerindeki aşırı artış nedeniyle çiftçi ürettiğinden para kazanamıyor. Tüketici de pahalıya gıda almak zorunda kalıyor. Uygulanan yanlış politikalar nedeniyle hem çiftçi hem tüketici mağdur oluyor” dedi.

Artışlar ne ifade ediyor?

Tarım-ÜFE’nin 2020 yılı Nisan ayından beri Tarım-ÜFE 21 aydır bir yükseliş trendinde olduğunu belirten Sarıbal’ın açıklamaları şöyle:

“TÜİK’e göre Tarım-ÜFE yıllık yüzde 52, aylık yüzde 14,83 arttı. Açıklanan Tarım-ÜFE aylık ve yıllık bazda son 10 yılın en yüksek rakamı oldu. Ki TÜİK’in rakamlarının ne kadar doğru olduğu da şüpheli. Bunun böyle geleceği dünden belli idi. 2021 Aralık rakamları da yüksekti.

“Peki, tüm bu artışlar bize neyi ifade ediyor? Çiftçinin ürün bedelindeki artış gıda fiyatlarına da yansıyacağı açıktır. Bugün bu açıklanan Tarım ÜFE’deki rekor artışa rağmen, çiftçi para kazanamamaktadır. Çünkü artan gübre, yem, mazot, elektrik, zirai ilaç, işçilik, kredi faizleri çiftçinin belini bükerken tüketiciye de pahalı gıdaya mal olmaktadır. Düşünün ki öyle bozuk bir sistem var ki.

“Çiftçi para kazanamıyor, tüketici ucuza alamıyor. Alamayacakta. Son yüzde 7’lik KDV indirimine rağmen gıda fiyatları yükselmeye devam edecek. En son açıklanan enflasyon rakamları içerisinde gıda enflasyonu yüzde 55 açıklanmıştı. Bu enflasyon rakamı ile Avrupa ve OECD ülkeler içerisinde birinci, dünyada onuncu olduk.”

Maliyetler yüksek

Bunun yanı sıra Tarımsal Girdi Fiyat Endeksinin (Tarım-GFE) de önemine dikkat çeken Sarıbal, “Bu veri de sürekli yükseliyor ve yükselmeye devam edecek. Çünkü son bir yılda girdi fiyatları içerisinde; gübre yüzde 300-500, yem yüzde 100, mazot yüzde 115, tarımsal elektrik yüzde 121, tohum yüzde 50 -300 oranında, ilaç yüzde 100 ile yüzde 300 oranında yükseldi. Diğer girdileri eklediğimizde çiftçinin bu maliyetlerle ucuza üretmesi imkansız” dedi.

Çiftçinin ucuza üretemediği için gıda fiyatlarının ucuzlamasının mümkün olmadığını belirten Sarıbal, tarımsal girdi maliyetlerini düşürerek üretime destek olunması gerektiğini vurguladı. Sarıbal, “Çiftçinin kullandığı tüm girdiler üzerindeki vergi yükü kaldırılmalı. Hibe destekleri verilmeli” diye konuştu.

Paylaşın

Türkiye, OECD’de Enerji Fiyatlarının En Çok Arttığı 4. Ülke

Türkiye’de elektrik, doğal gaz ve akaryakıt fiyatları son aylarda hızla artarken enerji enflasyonunda Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) üyeleri arasında üst sıralarda yer alıyor.

Euronews’ta yer alan habere göre; 2020 ile 2021 yılları aralık ayındaki değişime göre son bir yılda OECD ülkelerinde enerji fiyatlarının en çok arttığı 4. ülke Türkiye oldu.

Bu dönemde Türkiye’de enerji enflasyonu yüzde 49 olurken OECD ortalaması yüzde 26 çıktı. Elektrik ve doğal gaza 2022 başında yapılan zamlar henüz bu hesaplamaya yansımadığından önümüzdeki aylarda Türkiye’nin daha da üst sıralara çıkması söz konusu.

Türkiye’de elektrik faturaları ocak ayında yüzde 52 ile yüzde 127 arasında arttı. Akaryakıt fiyatları ise son 6 ayda yaklaşık yüzde 100 arttı.

Hükümet, elektrik ücretlerini düşürecek formüller ararken Avrupa ülkeleri de vatandaşlarına çeşitli yardımlar yapıyor. Enerji enflasyonu elektrik ve doğal gazın yanı sıra kişisel seyahat amaçlı araçlarda kullanılan akaryakıtı içeriyor.

OECD’nin enerji enflasyonu 2020 ile 2021 yılları aralık ayı arası değişimi yansıtıyor. Buna göre son 1 yıldaki enerji enflasyonun zirvesinde yüzde 73 ile Norveç var. Yüzde 56 ile Estonya ikinci sırada yer alırken Hollanda yüzde 54 ile üçüncü sırada.

Enerji enflasyonunun en düşük olduğu ülkeler ise yüzde 1,3 ile Çekya ve yüzde 2,1 ile Slovakya. OECD ortalaması ise yüzde 26.

Diğer bazı ülkelerde Aralık 2021 itibariyle son bir yıllık enerji enflasyonu şöyle: İspanya ve İsveç yüzde 40, Yunanistan yüzde 33, ABD yüzde 29, İngiltere yüzde 25, Fransa yüzde 20, Almanya yüzde 18 ve İsrail yüzde 8.

Türkiye’de elektrik ve doğal gaza yapılan yüksek zamlar bu enflasyon oranlarına henüz yansımış değil. Türkiye’nin enerji enflasyonunda önümüzdeki aylarda daha da yukarı sıralara çıkması bekleniyor.

Paylaşın

TÜİK Açıkladı: İşsizlik Dördüncü Çeyrekte Yüzde 11,2 Oldu

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) geçen yılın son çeyreğine dair işgücü verilerini açıkladı. Açıklanan verilere göre, mevsim etkisinden arındırılmış işsizlik oranı yüzde 11,2 oldu.

Ekim-Aralık ayları arasındaki dördüncü çeyrek TÜİK verilerine göre mevsim etkisinden arındırılmış işsizlik bir önceki çeyreğe göre 78 bin kişi azalarak 3 milyon 780 bin kişi oldu.

Mevsim etkisinden arındırılmış istihdam edilenlerin sayısı ise bir önceki çeyreğe göre 740 bin kişi artarak 29 milyon 927 bin kişiye yükseldi.

Mevsim etkisinden arındırılmış istihdam oranı yüzde 1,3 artış ile yüzde 46,7 oldu. Genç nüfusta mevsim etkisinden arındırılmış işsizlik oranı yüzde 1,4 azalışla yüzde 21,4’e düştü.

15-24 yaş grubunu kapsayan genç nüfusta mevsim etkisinden arındırılmış işgücüne katılma oranı ise bir önceki çeyreğe göre yüzde 1,3 artışla yüzde 33,7 seviyesine ulaştı.

Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış istihdamın yüzde 55,5’i hizmet, yüzde 16,9’u tarım, yüzde 21,6’sı sanayi, yüzde 6,1’i inşaat sektöründe sağlandı.

Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış istihdam edilen kişilerin haftalık ortalama çalışma süresi 44,8 saat olarak kaydedildi. TÜİK, mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış atıl işgücü oranını ise yüzde 22,5 olarak aktardı.

Uzun süreli işsiz sayısı 1 milyon

Uzun süreli işsiz olarak tanımlanan, bir yıl ve daha fazla süreli işsizlerin sayısı bu çeyrekte 1 milyon 49 bin kişi olarak açıklandı. İşsiz sayısının yüzde 28,5’inin uzun süreli işsizlerin oluşturduğu belirtildi.

TÜİK’in bu çeyreğin işgücü verilerini açıklamasının ardından, Genç İşsizler Platformu, “TÜİK’in açıkladığı dar tanımlı genç işsizlik % 21,0. İş bulma ümidini yitirenler ve önceki başvurularında yanıt bekleyip yeni iş başvuru yapmayanların dahil edildiği geniş tanımlı genç işsizlik ise % 31,1. Yani yaklaşık her 3 gençten 1’i resmen işsiz.” yorumunu paylaştı.

İktisatçı Dr. Murat Kubilay Twitter üzerinden buna cevaben, “İktisadi buhranın genç istihdamındaki asıl etkileri: uzayan işsizlik süresi, sigortasız ve güvencesiz çalışma koşulları, mesleki alanının dışında çalıştırılma, üniversiteli işsizliği, düşük ücretler ve tüm bunların ortak sonucu olarak ümitsizliğe düşüp yurt dışına gitme talebi” yazdı.

Paylaşın