ENAG, Şubat Ayı Enflasyon Raporunu Yayımladı

Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG), şubat ayına ilişkin enflasyon raporunu internet siteleri üzerinden yayınladı. ENAG’a göre, Tüketici Fiyat Fiyat Endeksi (E-TÜFE) şubat ayında yüzde 5.44 arttı. E-TÜFE’nin son 12 aylık artışı ise yüzde 123.80 olarak gerçekleşti. 

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ise, yıllık enflasyonu yüzde 54,44 açıklarken, şubatta yurtiçi Üretici Fiyat Endeksi (ÜFE) de yüzde 7,22 arttı. ÜFE’de yıllık bazda artış yüzde 105,01 oldu. Şubat ayında yıllık çekirdek enflasyon ise yüzde 44,05 açıklandı.

Enflasyonu üç haneli olarak açıklayan ENAG’ın raporuna göre, ”Yaşanan bölgesel savaşın finansal riskleri giderek daha da artıracağı ve söz konusu riskler tüm ekonomileri etkileyecek niteliklere sahiptir ve başta da Türkiye ekonomisini derinden etkileyecek kalıcı ve yapışkan bazı sorunlara yol açacağı çok açıktır” denildi.

ENAG’ın şubat ayı enflayon raporu şöyle:

Raporda, ”Emtia piyasasında petrol, doğalgaz ve değerli metallerin fiyatlarındaki artışın tüm grubun fiyatlarını enerji maliyetlerindeki artışa paralel olarak yükselttiğini gözlemliyoruz. Savaş sürecinin seyrine göre hem FED hem de ECB tarafında Mart ayı ve daha sonrasında beklenen faiz artışlarının daha büyük bir likidite krizine sebep olmaması için faiz politikasının yeniden gözden geçirilme olasılığının da ortada olduğunu belirtebiliriz” denildi.

ENAG’a göre, ”Yeni sistemik risklerin oluşması ile birlikte imkânsız üçlünün yani enflasyon, kur ve faizi aynı anda baskılamanın/hedeflemenin adından da anlaşılacağı üzere imkânsız olması, yaşanan kur şokunun etkilerini artan fiyatlar ve yükselen nominal faiz oranlarıyla gözlemlemeye devam ediyoruz.

Öte yandan, döviz kurunu döviz arzıyla baskılamanın ise sonucunun bütçe dağınıklığı ile yüksek enflasyon oranı olduğu aşikardır. Derecelendirme kuruluşu Fitch’in, Türkiye’nin kredi notunu ‘BB-‘den ‘B+’ya indirdiğini ve not görünümünü ‘negatif’e çekmesi yabancı finansal yatırımlar yanında doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını da olumsuz bir şekilde etkileyecektir.

Önümüzdeki aylarda en büyük ihracat ve ithalat ortaklarımızdan olan Rusya ile ekonomik bağların ciddi bir sınavdan geçeceğini ve buradaki herhangi bir dengesizlik halinin tüm ekonomi kalemlerinde baskı oluşturabileceğini ve bu baskının da kur, enflasyon ve faizler üzerindeki negatif  etkisinin daha da etkin bir şekilde hissedileceğine dikkat çekmek isteriz” şeklinde belirtildi.

Paylaşın

Turizmde Savaş Korkusu: Rusya Ve Ukrayna’dan Talep Durdu

Rusya’nın 24 Şubat’ta Ukrayna’yı işgalinden itibaren Ukraynalılar ve Ruslar seyahat rezervasyonlarını iptal etmeye başladı. Bu, pandemi öncesinde turizmin, GSYİH’nın yüzde 10’unu oluşturduğu Türkiye için yeni bir sıkıntı anlamına geliyor.

Turizmin canlanması için 2022’ye büyük umutlar bağlanmıştı. Keza geçen yıl Türk lirasının önemli ölçüde değer kaybetmesi ve enflasyonun şubat ayında yüzde 50’nin üzerine çıkmasıyla sektör hareketlenmeyi bekliyordu.

Turizm Bakanlığı rakamlarına göre, Ukrayna ve Rusya’dan gelen ziyaretçiler, geçen yıl Türkiye’ye gelen tüm turistlerin dörtte birinden fazlasını oluşturuyor ve genellikle Akdeniz ve Ege’deki turkuaz plajları tercih ediyor.

Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği (TÜRSAB) Yönetim Kurulu Üyesi Hamit Kuk, “Rusya ve Ukrayna bizim için çok önemli pazarlar.” diyor.

Geçen yıl yaklaşık 4 buçuk milyon Rus ve iki milyon Ukraynalı turist Türkiye’yi ziyaret etmişti. TURSAB bu yıl 7 milyon Rus ve 2 buçuk milyon Ukraynalı bekliyordu, ancak Kuk ‘bu rakamların muhtemelen yeniden gözden geçirilmek zorunda kalacağını’ söylüyor.

“Hem insani hem de ticari açıdan Rusya ile Ukrayna arasındaki savaş buradaki herkesi tedirgin ediyor.” diyen Kuk, “Normalde mart ayında, yaz rezervasyonlarında yoğunluk olurdu ancak talep durdu.” ifadelerini kullanıyor.

TÜRSAB Başkanı Firuz Bağlıkaya da “Böyle devam ederse çok ciddi bir sorun olacak” uyarısında bulunuyor. Ayrıca Bağlıkaya, “Olabildiğince sakin bir şekilde beklemeye çalışıyoruz.” sözleriyle sektörün ‘beklemede’ olduğuna işaret ediyor.

Turist olarak gelip mülteci konumuna düştüler

Bu arada Ayasofya Camii’nin önünden geçen Rus turistler ise rehberlerini takip ediyor, başlarını öne eğiyor ve röportaj taleplerini reddediyor. Hatta aralarında Kiev’den gelen genç bir çift de dahil olmak üzere birkaç Ukraynalı da bulunuyor.

‘Turist olarak gelip mülteci durumuna düşen’ ve gözyaşları içerisinde şimdi üçüncü bir ülkeye gitmek istediklerini belirten genç çift, “Belki de ABD olur” diyor. Gençler, isimlerinin açıklanmasını istemiyor.

Ruslara uygulanan yaptırımlar Türk acenteleri etkiledi

Batı’nın Rusya’ya uyguladığı yaptırımlar nedeniyle durum, İsmail Yitmen’in olduğu gibi Türk seyahat acenteleri açısından oldukça zor. Ayasofya’nın karşısında bulunan ofisinde konuşan Yitmen, kapıldığı umutsuzluğu şu sözlerle ifade ediyor:

“Benim gibi Rusya ile çalışan seyahat acenteleri şu anda gerçekten sıkıntı çekiyor. Oteller için ödediğim depozit miktarını hesaba katarsak, şu ana kadar zararım 12 bin dolardan fazla.”

Eğer daha fazla grup rezervasyonunu iptal ederse Yitmen’in kaybı 75 bin dolara kadar çıkabilir. Yitmen, “İki ay sonra bir grubun Türkiye’ye gelmesi gerekiyordu ama SWIFT transferleri durdurulduğu ve parayı alamadığımız için iptal edildi. Otellerin parasını çoktan ödemiştik.” diye konuştu.

Bazı Rus bankaları, bankalararası işlemlerde hızlı ve güvenli bir şekilde iletişim kurulmasını sağlayan SWIFT mesajlaşma sisteminden de çıkarıldı. Ankara, NATO üyesi olmasına rağmen Rusya’ya yaptırım uygulamadı ve diğer birçok ülkenin aksine Türkiye hava sahasını Rus uçaklarına kapatmadı.

Koronavirüs pandemisi başlamadan önce turizm sektörü, 2015 ve 2016 yıllarında meydana gelen terör saldırıları nedeniyle yara almıştı. Ayrıca Türkiye’nin turizm endüstrisi, güneydoğu sınırındaki Suriye ve Irak’taki savaşların etkisinden uzun süre kurtulamadı.

“Rus füzeleri sizi de vurabilir”

Arkadaşlarıyla birlikte halı dükkanının hemen arkasında oturan Hasan Düzen, “Irak ve Suriye’de savaş başladığında çok yakın olduğumuzu düşündükleri için Avrupalı ve Amerikalı turistler gelmez oldu.” diye konuştu.

Aynı durumun Rusya’nın, Ukrayna işgalinden sonra da olacağına inandığını söyleyen Düzen, “Haritaya baktıklarında Karadeniz’i görecekler ve çok yakın olduğumuzu düşünecekler. Neden risk alsınlar ki?” sorusunu yöneltiyor.

Kendi ülkelerindeki savaşın Türkiye’ye de sıçramasından korktuklarını belirten Ukraynalı çift, endişelerini şu sözlerle anlatıyor: Burada kalamayız, burası güvenli değil, çok yakın. Rusların füzeleri sizi de vurabilir.

(Kaynak: euronews)

Paylaşın

Petrolün Varil Fiyatı 139 Doları Gördü

Rusya’nun Ukrayna’yı işgali nedeniyle artan petrol fiyatları, olası bir yasaklama ihtimali ile de hareketlenmiş durumda. Brent ham petrolün varil fiyatı da 2008 yılından bu yana en yüksek seviye olan 140 dolara yaklaştıktan sonra bir miktar geriledi.

ABD, Avrupa Birliği ve İngiltere başta olmak üzere birçok ülke, Rusya’ya 24 Şubat’tan bu yana yıpratıcı ekonomik yaptırımlar uyguluyor. Rusya’nın büyük gelir elde ettiği enerji alanında ise yaptırımların güç olduğu belirtiliyordu.

Ancak Reuters haber ajansına konuşan Birlik içinden bir kaynak, son 24 saatte yasaklama fikrine daha açık bir konuma gelindiğini söyledi. Benzer bir yasak için ABD Kongresi de bir adım atabilir.

ABD Temsilciler Meclisi’nin Demorkat Başkanı Nancy Pelosi, Rus petrollerinin alımını yasaklayabilecek bir yasa tasarısı konusunda araştırma yapıldığını söyledi.

İşgal nedeniyle artan petrol fiyatları, olası bir yasaklama ihtimali ile de hareketlenmiş durumda. ABD ham petrolünün fiyatı yüzde 8 yükselerek Pazar gecesi 130.50 dolar seviyesini gördü. Brent ham petrolün varil fiyatı da 2008 yılından bu yana en yüksek seviye olan 140 dolara yaklaştıktan sonra bir miktar geriledi.

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın haftasonu başladığı Avrupa turunda önemli gündem maddelerinden biri bu olası yasak olacak. Blinken, Avrupa ve ABD’nin, Rus petrolünü hedef alacak bir yaptırım konusunda “etkin bir tartışma” yürüttüğünü söyledi.

‘Rus gazı ve petrolü Ukrayna kanı kokuyor’

Ancak Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, bu adımın “sürdürülebilir” olmadığı gerekçesiyle anlamsız olduğu görüşünü savundu.

Alman medyasına konuşan Baerbock, “Üç hafta sonra Almanya’da kullanılacak birkaç günlük elektriğimiz kaldığını görürsek bu yaptırımın bir yararı olmaz” diyerek durumun ülkesi açısından kırılganlığını dile getirdi.

Baerbock, ülkesinin ağır bir ekonomik bedel ödemeye hazır olduğunu söyledi ve şöyle devam etti: “Eğer yarın Almanya’da ve Avrupa’da elektrikler giderse bu tankları durdurmaz.”

Almanya, petrolünün yüzde 42’sini, doğalgazın ise yüzde 55’ini Rusya’dan ithal ediyor. Rusya petrolünü halen alan şirketlerden Shell, elde ettiği kârı Ukrayna’ya yardım için kullanacağını duyurdu.

Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmytro Kuleba, Pazar günü CNN’e verdiği röportajda, Shell ve diğer enerji devlerinden, Rusya petrolünü almamasını istedi. Kuleba, “Rus gazı ve petrolü Ukraynalı kanı kokuyor” dedi.

Paylaşın

IMF: Ukrayna’daki Savaşın Dünya Ekonomisine Ciddi Etkileri Olacak

Uluslararası Para Fonu (IMF) Ukrayna’daki savaşın küresel ekonomi üzerinde ciddi etkileri olacağını söyledi. IMF tarafından yapılan açıklamada, “Durum oldukça değişken ve büyük bir belirsizliğe işaret etse de ekonomik sonuçları halihazırda ciddi görünüyor.” ifadeleri kullanıldı.

Ukrayna’daki savaşın enerji ve tahıl fiyatlarını artırdığını belirten IMF, Rusya’ya yapılan yaptırımlar ve komşu ülkelere akın eden bir milyondan fazla Ukraynalı mültecinin durumuna da dikkat çekti. Krizin fiyatlar üzerindeki baskının zaten yüksek olduğu bir dönemde ekonomik faaliyetler ve enflasyon üzerinde şok etkisi yaratacağı belirtildi.

Ukrayna’nın 1,4 milyar dolarlık acil durum finansmanı talebinin önümüzdeki hafta onaylanmak üzere genel kurula sunulacağını bildiren açıklamada, Moldova’daki yetkililerle de finansman seçenekleri hakkında görüşüldüğü belirtildi.

IMF’ye göre, Rus işgali nedeniyle altyapısı zarar gören Ukrayna halihazırda önemli bir ekonomik hasarla karşı karşıya. Finansman ihtiyacını bu aşamada net olarak değerlendirmenin zor olduğunu söyleyen IMF, “Ukrayna’nın ciddi toparlanma ve yeniden inşa maliyetleriyle karşılaşacağı açık.” ifadelerini kullandı.

IMF geçen hafta, 1,4 milyar dolarlık acil durum talebi önümüzdeki hafta görüşülecek Ukrayna’nın IMF’de Haziran ayına kadar 2,2 milyar dolarlık kullanılabilir fonu olduğunu açıklamıştı.

Ukrayna’dan Kaçanların Sayısı 1 Milyon 500 Bini Geçti

Öte yandan Birleşmiş Milletler (BM), Ukrayna’daki savaşın 10’uncu günü itibarıyla 1 milyon 500 binden fazla insanın ülkeyi terk ettiğini açıkladı. BM, durumu “Avrupa’da İkinci Dünya Savaşı’ndan beri en hızlı büyüyen sığınmacı krizi” olarak niteledi.

Rusya işgalinin başlamasından bu yana yalnızca Polonya’ya sığınan Ukraynalıların sayısının bir milyona yaklaştığı belirtildi. Polonya sınır güvenliği, sınırı geçen Ukraynalıların sayısını 922 bin 400 olarak açıkladı. Yalnızca Cumartesi günü 129 bin kişinin sınırı geçtiği, Pazar gününün erken saatlerinde de ülkeye giriş yapanların sayısının 39 bin 800’ü bulduğu açıklandı.

Polonya Dışişleri Bakanlığı’nın verilerine göre, ülkeye sığınanların çoğunluğunu Ukrayna vatandaşları oluştursa da iltica edenler arasında Özbekistan, Belarus, Hindistan, Cezayir, Nijerya, Fas, ABD ve diğer ülkelerin vatandaşları da bulunuyor.

Yunanistan da vatandaşlarının Ukrayna’dan tahliyesine devam ediyor. Yunan Göç Bakanlığı savaşın başından beri 906’ı çocuk, 3 bin 155 kişinin Yunanistan’a kaçtığını açıkladı. Alman İçişleri Bakanlığı da pazar günü itibarıyla Almanya’ya sığınan Ukraynalıların sayısının 37 bin 800’e yaklaştığını açıkladı.

Paylaşın

Türkiye, Avrupa’da En Az Kırmızı Et, Tavuk Ve Balık Tüketen Ülke

Türkiye’de halkın yüzde 37’sinin etli yemek, tavuk veya balık yemeye gücü yetmiyor, Avrupa’da durum ne? Türkiye’de ardı ardına gelen zamlar, yüzde 50’yi aşan resmi enflasyon ve Türk lirasının değer kaybetmesi hayatı derinden etkilerken Avrupa Birliği İstatistik Ofisi (Eurostat) Türkiye’de asgari ücretin satın alma gücünü yeniden hesaplama kararı aldı.

Eurostat verileri Türkiye’de halkın üçte birinden fazlasının “doğru dürüst yemek yiyemediğini” gösteriyor. 2020 yılı verilerine göre, “iki günde bir etli yemek, tavuk veya balık yemeye gücü yetmeyenler” listesinde Türkiye yüzde 37,3 ile zirvede yer aldı. AB ortalaması ise sadece yüzde 8,6.

Eurostat Avrupa ülkelerinde alım gücüne dair araştırma sonuçlarını açıkladı. Eurostat’ın “doğru dürüst yemek” başlığıyla duyurduğu 2020 yılı verileri “iki günde bir etli yemek, tavuk, balık veya muadili vejetaryen yemek yemeye maddi imkânı olmayanları” gösteriyor. Buna göre 36 Avrupa ülkesi içinde ilk sırada Türkiye var. Türkiye’de halkın yüzde 37,3’ünün “iki günde bir etli yemek, tavuk veya balık yemeye” imkanı yok.

Türkiye’yi Balkanlar ülkeleri takip ediyor: Kuzey Makedonya yüzde 36,8; Arnavutluk yüzde 34,3 ve Bulgaristan yüzde 25,9. Bu ülkelerinin ardından oran yüzde 15’e düşüyor.

Almanya 5. sırada

Avrupa’nın en büyük ekonomisi Almanya’da “iki günde bir etli yemek, tavuk veya balık yemeye gücü yetmeyenler”in oranı yüzde 15,1. Almanya listede 5. sırada yer alıyor. Bu oranın en düşük olduğu ülkeler ise yüzde 1,1 ile Kıbrıs, yüzde 1,5 ile İrlanda ve yüzde 1,8 ile İsviçre.

“İki günde bir etli yemek, tavuk veya balık yemeye gücü yetmeyenler”in oranı diğer bazı ülkelerde ise şöyle: Yunanistan yüzde 12,4; İtalya yüzde 9,9, AB ortalaması yüzde 8,6; İspanya yüzde 5,4; İngiltere yüzde 4,8 ve Hollanda yüzde 2.

Türkiye’de yoksullarda yüzde 63

“İki günde bir etli yemek, tavuk veya balık yemeye gücü yetmeyenler”in oranı yoksulluk riskinde yaşayanlarda daha da yukarı çıkıyor. Bu alanda ilk sırada yüzde 68 ile Arnavutluk bulunurken Kuzey Makedonya yüzde 63 ile ikinci. Türkiye yine yüzde 63 ile üçüncü sırada yer alıyor. AB ortalaması yüzde 22’de kaldı.

Bu alanda en düşük oran ise yüze 4 ile Kıbrıs ve İrlanda’da. Bu oran Yunanistan’da yüzde 46, Almanya’da yüzde 31 ve Fransa’da yüzde 20.

Yoksulluk ve sosyal dışlanma riskinde Türkiye 6. sırada

Öte yandan, Türkiye’de sosyal yardım alan hane sayısı son 1 yılda ikiye katlandı. Cumhurbaşkanlığı’nın açıkladığı verilere göre, 2019 yılında 3,28 milyon kişi sosyal yardımlardan faydalanırken, bu sayı 2020’de 6,63 milyona yükseldi.

Avrupa Birliği (AB) İstatistik Ofisi’nin verilerine göre de 2015-2019 arasını kapsayan 4 yıllık süreçte Avrupa’da yoksulluk ve sosyal dışlanma riskinin en fazla arttığı ülke Türkiye oldu. Yoksulluk ve sosyal dışlanma riskinde Türkiye yüzde 33 ile 6. sırada yer alıyor.

(Kaynak: euronews)

Paylaşın

Akaryakıtta Yeni Zammın Günü Belli Oldu!

Akaryakıtta zam yağmuru, yeni haftada da devam edecek. Sektör kaynaklarının aktardığına göre, 7 Mart Pazartesi gecesi litre fiyatının motorinde 1 lira 44 kuruş, benzinde 57 kuruş zamlanması bekleniyor.

Zammın ardından benzinin litre fiyatı yaklaşık olarak İstanbul’da 18,67 TL’den 19,24 TL’ye, Ankara 18,77 TL’den 19,34 TL’ye, İzmir’de 18,79 TL’den 19,36 TL’ye yükselecek.

Motorinin litre fiyatı İstanbul’da 19,75 TL’den 22,19 TL’ye, Ankara’da ve İzmir’de 19,86 TL’den 22,30 TL’ye yükselecek.

Benzine 5 Mart’ta 69 kuruş, 4 Mart’ta 53 kuruş, 3 Mart’ta 88 kuruş zam gelmişti. Böylece dört iş gününde benzine gelen toplam zam 2 lira 67 kuruşa ulaşacak.

Motorine 5 Mart’ta 84 kuruş, 4 Mart’ta 1 lira 33 kuruş, 3 Mart’ta 1 lira 51 kuruş zam gelmişti. Böylece dört iş gününde motorine gelen toplam zam 5 lira 12 kuruşa ulaşacak.

Otogaza da 1 Mart’ta 33 kuruş, 2 Mart 61 kuruş zam gelmişti.

İstanbul’da geçen sene 8 Mart 2021’de litre fiyatı benzinde 7,23 TL, motorinde 6,62 TL idi. 31 Aralık 2021’de ise fiyat benzinde 12,29 TL, motorinde 11,43 TL idi.

7 Mart Pazartesi gecesi gelecek zamla birlikte benzinde zam oranı, yıl başından bu yana yüzde 57, son bir yılda yüzde 166 olacak.

Motorinde ise zam oranı, yıl başından bu yana yüzde 94, son bir yılda yüzde 235’e ulaşacak.

Sene başında 73 dolar olan ham petrolün varil fiyatının, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ve Batı ülkelerinin yaptırım kararlarıyla 119,8 dolara kadar yükselmesi akaryakıt fiyatlarındaki artışta etkili oluyor.

Dolar/TL kurunda son dönemde kaydedilen yükseliş de akaryakıt fiyatlarını yukarı itiyor.

Paylaşın

‘Ukrayna Krizi’nin Maliyeti Raflara Yansımaya Başladı

Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi tüm dünya ekonomilerinde kendini hissettiriyor. Enerji fiyatları hızla yukarı tırmanırken değerli madenlerde ve gıda fiyatlarında da önemli yükselişler söz konusu. İki ülke ile toplamda 40 milyar doları aşan ticaret hacmine sahip olan Türkiye de bu krizden en fazla etkilenen ülkeler arasında.

İlk olarak enerji ve turizm gibi sektörler akla gelse de iki ülke Türkiye’nin gıda ithalatı ve ihracatı için de önemli konumda. Zira Türkiye, iki ülkeden önemli miktarda hububat ve yağ ithal ediyor. Ayrıca Türkiye’nin yaş sebze ve meyve ihracatında da Rusya çok önemli bir pazar.

Rus işgalinin devam ettiği her gün Türkiye’nin gıda tarafındaki endişeleri artıyor. Özellikle ham yağ, yağlı tohum ve buğday gibi ürünlerde Türkiye, Rusya ve Ukrayna’dan önemli ölçüde ithalat yapıyor.

Geçtiğimiz hafta gıda sektörü temsilcileri yaptıkları açıklamalarda buğday gibi ürünlerde Türkiye’nin kendi üretimini karşılayabilecek kapasiteye sahip olduğunu ancak krizin uzaması halinde gıda fiyatlarında bir artış yaşanacağını kaydetmişti.

Ancak gelinen noktada özellikle yağ ithalatında yeni sıkıntılar ortaya çıktı. Rusya ve Ukrayna’dan Türkiye’ye yağ getiren gemilerin limanlardan çıkışına Rusya tarafından izin verilmemesi bu konuda arz sorunu ortaya çıkardı. Geçtiğimiz ay 110-120 lira arasında satışa sunulan 5 litrelik sıvı yağ fiyatları market raflarında 160-170 lira bandını aştı.

Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı ile savaşın ayçiçeği tedarikinde oluşturacağı sorunların önüne geçmek amacıyla 30 Haziran gününe kadar soya, palm yağı, ayçiçeği tohumu, aspir veya pamuk tohumu yağları, hep, kolza, hardal yağı gibi ürünlerde gümrük vergisi sıfırlandı.

Belirsizlik ortamı oluştu

DW Türkçe’den Emre Eser’in haberine göre; Piyasada oluşan belirsizlik ortamının girdi fiyatlarındaki artışla birleşmesi ile ani fiyat artışlarının yaşandığını söyleyen Bitkisel Yağ Sanayicileri Derneği Başkanı Tahir Büyükhelvacıgil, “Rusya tarafından gemilerimizin çıkışına izin verilmemesi de bir şok etkisi yarattı. Biz aslında arz tarafında bir sorun yaşayacağımızı düşünmüyorduk. Bu konuda iç pazarın ihtiyacı olan miktarda ürün, hasat döneminin de yaklaşması ile kısa sürede temin edilecektir ama tedarik tarafında beklenmeyen gelişmeler fiyatlara yansıyabiliyor. Bu krizin uzun sürmesi fiyatlar üzerinde baskıyı artıracak ama bir orta yol bulunursa fiyatlar da normal seviyesine geri döner. Bizim gemilerimizin Türkiye’ye yağ getirmesi de bu panik havasını dağıtacaktır” ifadelerini kullandı.

Büyükhelvacıgil, uluslararası piyasalarda yağın ton fiyatının 1400 dolar seviyesindeyken önce 1900 dolara, ardından 2 bin dolara tırmandığı bilgisini verdi.

Bu noktada fiyatların hızla tırmanması Türkiye’nin de ithalatını etkileyecek. Zira Türkiye tükettiği ayçiçeğinin yaklaşık yüzde 35’ini ithal ediyor. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın verilerine göre dünyadaki toplam ayçiçeği ithalatının 3’te birini de Türkiye gerçekleştiriyor. Bu ithalatın yarısı tek başına Rusya’dan yapılıyor. En büyük ayçiçeği üreticisi ise yüzde 30,4 ile Ukrayna, onu yüzde 26,4 ile Rusya ve yüzde 18,2 ile AB ülkeleri takip ediyor.

Tedirgin olanlar mal vermeyebilir

Şu an itibari ile piyasada bir panik havasının görülmediğini anlatan İstanbul Ticaret Odası (İTO) Hububat Bakliyat Meclisi Üyesi Tevfik Dinçer ise asıl problemin belirsizlik olduğunu vurguluyor.

Piyasadaki tüm aktörlerin şimdiye kadar istedikleri tüm ürünleri rahatça tedarik edebildiğini belirten Dinçer’in altını çizdiği konu bu belirsizliğin fiyatlama üzerindeki etkisi oluyor. Dinçer’e göre bu krizin ne kadar devam edeceğini kimse öngöremiyor, tedarikçiler bir süre sonra fiyatların daha da artacağı ve arzda sorunlar yaşanacağı düşüncesi ile piyasaya ürün vermekten kaçınıyor. Bu da yavaş yavaş market raflarında tüketicinin karşısına zam olarak çıkıyor.

Gıda sektörü çok hızlı etkileniyor

İstanbul Perakendeciler Derneği (PEDDER İstanbul) Yönetim Kurulu Başkanı Faruk Güzeldere de raflardaki etikette yazacak olan fiyatın ne olacağı konusunda kimsenin bir şey bilmediğini söylüyor.

“Gerçekten büyük bir belirsizlik içerisindeyiz. Bazı ürünler hakkında yüksek fiyatları duymaya başladık. Ancak şu an ciddi bir artıştan söz edemeyiz. Böyle diyoruz ama pazartesi ne olacağını da bilmiyoruz. Gıda sektörü bu belirsizliklerden en hızlı etkilenen sektör” diyen Güzeldere, fiyatların ne olacağına savaşın gidişatı karar vereceğini söylüyor.

Özellikle bitkisel yağlarda ve hububat tarafında krizden kaynaklı fiyat artışlarının yaşanabileceğine dikkat çeken Güzeldere, aynı zamanda Türkiye’nin Rusya’ya ihraç edemediği yaş sebze ve meyvenin iç piyasaya sürülmesi ile bu ürünlerde de ciddi bir ucuzlama yaşandığını kaydediyor.

Fiyatlara çözüm üretime destekten geçiyor

Burada daha çok direkt olarak yaşanan bir arz sorunundan bahsedildiğini ifade eden Büyükhelvacıgil, savaşın enerji ve diğer girdi maliyetleri üzerindeki olumsuz etkisinin de fiyatlarda önemli ölçüde etkili olduğunu dile getiriyor. Diğer yağ gruplarındaki ithalat vergisinin sıfırlanmasının kısa vadede önemli bir çözüm olduğunu vurgulayan Büyükhelvacıgil, şöyle devam ediyor:

“Savaşın uzaması gıda tarafında hem arz hem fiyat sorunu yaratacaktır. Maalesef tüm dünya gibi Türkiye de bundan etkilenecektir. Umarız savaş kısa sürede biter. Ama bizim önceliğimiz kendi iç üretimimizi arttırmak olmalı. Bu konuda üreticiye verilen desteklerin arttırılması, teşvik mekanizmalarının daha verimli olması bizim gıda tarafında bu süreci daha az hasarla atlatmamıza neden olur.”

Ekilen ürünler değişir mi?

Önümüzdeki süreçte yaşanan sıkıntılara bağlı olarak üreticilerin de ekim alanlarındaki tercihlerini değiştireceğini söyleyen İTO Hububat Bakliyat Meclisi Üyesi Tevfik Dinçer’e göre geçtiğimiz yıllarda pirinç üretimine ayrılan alanların yarısı önümüzdeki dönemde ayçiçeği ekim alanı olarak kullanılabilir. Üreticilerin bu tercihlerinde piyasada oluşan ihtiyaç temek etken olacak.

Sektör temsilcilerinin ortak görüşü yağ ve hububat tarafında Türkiye’nin büyük bir kriz yaşamayacağı yönünde. Ancak burada açılan ortak bir parantez var. O da ne olursa olsun savaş devam ettiği sürece Türkiye’nin de dünyadaki fiyat artışlarından çok fazla etkileneceği. En çok vurgulanan konu ise akaryakıt fiyatlarının neredeyse her gün artış eğiliminde olması. Nakliye giderlerinin katlanması da fiyatlara hızla yansıyor.

Vadeler düştü, nakit isteniyor

Ticaret borsalarında 3 gün önce 4 lira 90 kuruştan satılan buğdayın fiyatının bugün 5 lira 50 kuruşa çıkmasını örnek gösteren Tevfik Dinçer, “Bu fiyat artışları, arz tarafındaki belirsizlik yeni sorunlar oluşturdu. Evet henüz biz ürün temin etmekte zorlanmıyoruz ama güçlenen bir belirsizlik var. Önceden 45 gün vadeli çalıştığımız ticari partnerler artık 10 gün vadeli çalışmak istiyor. Bazı firmalar sadece nakit çalışmaya döndü. Bunun en büyük sebebi savaşın getirdiği endişeler. İnsanlar ödeme alamamaktan korkuyor” diyor.

Paylaşın

Buğday Fiyatlarındaki Artış Durdurulamıyor!

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), Rusya‘nın Ukrayna’yı işgali ile başlayan savaş nedeniyle dünya genelinde açlığın artmasından endişe duyuyor. Teşkilatın Almanya, Avusturya ve Lichtenstein Genel Müdürü Martin Frick, Rusya ve Ukrayna’nın dünyanın önde gelen buğday ihcaratçıları olduğunu ve bu nedenle Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ile buğday fiyatlarının kürsel çapta hızlı biçimde arttığını dile getirdi.

Rusya ile Ukrayna, küresel çaptaki buğday ihracatının yüzde 30’unu elinde bulunduruyor. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısıyla buğday fiyatları geçtiğimiz günlerde hızla tırmanışa geçerek rekor kırmıştı. Bugün de yüzde 10 artışla Avrupa’da buğdayın tonu 418,74 Euro’ya yükseldi.

Alman bankası Commerzbank’ın analistlerinden Carsten Fritsch, Rusya ve Ukrayna’nın dünya piyasalarından koptuğunu, bu durumun özellikle Kuzey Afrika ülkeleriyle Ortadoğu’da büyük endişe yarattığını dile getirdi. Özellikle Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkeleri Rusya ve Ukrayna’dan buğday alıyor ve genellikle de sübvansiyonla ekmek üretilmesini sağlıyor. Nitekim bu ülkelerin çoğunda pek çok diğer az gelişmiş ülkelerde olduğu gibi ekmek temel gıda maddesi olma özelliğine sahip. Söz konusu ülkelerde buğday aşırı sıcak ve kurak iklim nedeniyle yetişmiyor.

Küresel rezervler en az seviyede

Buğday fiyatlarının artmasına neden olan bir diğer konu da dünya çapında rezervlerin yeterince dolu olmaması. Uluslararası Hububat Konseyi’nin (IGC) verilerine göre dünyanın önde gelen ihracatçılarından Avrupa Birliği (AB), Rusya, Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Kanada, Ukrayna, Avusturalya, Kazakistan ve Arjatın’de, 2021/2022 hasat dönemi için rezervler, 57 milyon ton ile son dokuz yılın en düşük seviyesine indi. Bu miktarın dünya ihtiyacının 27 günlük kısmına denk geldiğini belirten IGC, söz konusu ülkeler arasından Rusya ve Ukrayna çıkarıldığında mevcut buğday rezervinin dünyanın ihtiyacını ancak üç hafta karşılayabileceğini kaydetti.

Dünya rezervlerinin neredeyse yarısı Çin’in elinde

Uluslararası Hububat Konseyi’nin verilerine göre 131 milyon ton ile Çin dünyadaki buğday rezervlerinin yaklaşık yarısını elinde tutuyor, ancak Çin’deki buğday miktarına dair verilerin doğruluğunu bağımsız kaynaklardan teyit etmek mümkün değil, zira Pekin hükümeti buğdayı stratejik ürün saydığı için kesin verileri açıklamıyor.

Buğdayın stratejik ürün sayılması politikası çerçevesinde Çin yönetimi 2005-2006’dan itibaren buğday satın alımı için asgari taban fiyatı uygulamasını yürürlüğe koydu. Çin bu uygulama ile çiftçilerini buğday üretimine teşvik etmeyi hedefliyor. Ülke geçen yıl da 1 milyon ton oranında sadece Kuzey Kore’ye buğday ihraç etti.

Uluslararası Hububat Konseyi (IGC) ekonomistlerinden Alexander Karavaytsev, son iki yıl zarfında gıda tedariğinde güvence konusunun öne çıktığını, bunun sonucu olarak da Pekin’in yedi yıl aradan sonra 2021’de taban fiyatını artırdığını belirtti. Böylece hububat üretimi çiftçiler için cazip kılmaya çabalanıyor.

Karavaytsev, sadece Çin‘de değil başka ülkelerde de kötü hasat ve pandemi nedeniyle son iki senede gıda temininde güvence konusunun ana gündem maddesi haline geldiğini belirtiyor. Buğday fiyatları Avrupa’da son iki sene zarfında neredeyse ikiye katlanarak tonu önce 390,75 euro olmuştu. Bugün de yüzde 10 artışla 418,74 Euro’ya yükseldiği bildirildi.

Türkiye’de de endişe: Bazı un ve yağ ürünleri ihraç kısıtlaması listesine alındı

Buğday ihtiyacının yüzde 70’ini Rusya, yüzde 15’ini de Ukrayna’dan karşılayan Türkiye’de de son günlerde buğday sıkıntısı yaşanabileceğine dair endişe hakim. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısıyla Türkiye’nin kendi ihtiyacını karşılayıp karşılayamayacağı sorusu gündemde.

27 Ocak’ta bazı Tarım Ürünlerinin İhracatına İlişkin Tebliğ Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Tebliğ, Tarım ve Orman Bakanlığı’na, belirlenen kimi ürünlerin ihracatında, gerektiğinde dönemsel düzenlemeler yapma yetkisi veriyor. Akabinde 20 tarım ürününün ihracatına ilişkin yetki alan Bakanlık, Rusya-Ukrayna savaşının etkisiyle girilen bu hafta başında önce zeytinyağı, fasulye ve kırmızı mercimek ihracatına kısıtlama getirmişti. Bugün de yine Resmi Gazete’de yayınlanan bir tebliğ ile bu listeye, Ukrayna’ya Rusya’nın saldırmasıyla oluşabilecek arz sıkıntısı sebebiyle bazı un ve yağ çeşitlerinin de eklendiği duyuruldu. Böylece ihracatına kısıtlama getirilen ürün sayısı 37’ye çıktı.

Bunlar arasında büyükbaş ve küçükbaş hayvan eti, pirinç, buğday, mısır unu, aşurelik buğday, soya, zeytinyağı, zeytin, ayçiçeği tohumu yağı, pamuk yağı, patates, sivri biber, patlıcan, elma, limon gibi yaygın kullanılan gıda ürünleri de bulunuyor.

Tahılın hayvan yemi ve enerji üretiminde kullanılması nedeniyle başka alanları da olumsuz etkileyeceği bildiriliyor. Almanya’daki tavuk ve kanatlı havyan ticareti ile uğraşan çiftçiler, buğday ve mısırın yakıt üretiminde kulanılmasına son verilmesi için hükümete çağrıda bulundular. Çok sayıda örgüte üye çiftçilerin, Federal Tarım Bakanı Cem Özdemir ile Aşağı Saksonya Eyalet Tarım Bakanı Barbara Otte-Kinast’a’e bir mektup yazarak, küresel çapta yaşanan hububat sıkıntısına dikkat çektikleri ve yakıt üretiminde kullanılmaya devam edilmesi halinde hayvanların yem ihtiyacının karşılanmasında sıkıntıya girileceğini ve besiciliği tehlikeye atacağını ilettikleri bildiriliyor.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Akaryakıt Fiyatları Artmaya Devam Ediyor: Üç Günde Üçüncü Zam

Enerji Petrol Gaz İkmal İstasyonları İşveren Sendikası (EPGİS) , 5 Mart Cumartesi gününden itibaren geçerli olmak üzere benzine 69 kuruş, motorine ise 84 kuruş zam yapıldığını duyurdu.

Haber Merkezi / Rusya-Ukrayna Savaşı nedeniyle yükselen petrol fiyatları 115 doları geçti. Fiyatlardaki yükseliş, akaryakıta da zam olarak yansımaya devam ediyor.

Enerji Petrol Gaz İkmal İstasyonları İşveren Sendikası (EPGİS), 5 Mart Cumartesi gününden itibaren geçerli olmak üzere benzine 69 kuruş, motorine ise 84 kuruş zam yapıldığını duyurdu.

Ankara’da ortalama 18,08 liradan satılan benzinin litre fiyatı 18,77 lira olacak. Benzinin litresi İstanbul’da 17,99 liradan 18,68 liraya, İzmir’de 18,11 liradan 18,80 liraya çıkacak.

Ayrıca, Ankara’da ortalama 19,01 liradan satılan motorinin litre fiyatı 19,85 lira olacak. Motorinin litresi İstanbul’da 18,93 liradan 19,77 liraya, İzmir’de 19,02 liradan 19,86 liraya çıkacak.

Akaryakıt fiyatları, Türkiye’nin de dahil olduğu Akdeniz piyasasındaki işlenmiş ürün fiyatlarının ortalaması ile dolar kurundaki değişiklikler baz alınarak rafineriler tarafından hesaplanıyor.

Bu hesaplanma sonucunda dağıtım firmalarınca uygulanan fiyatlar, rekabet ve serbesti nedeniyle şirketler ve kentlere göre küçük değişiklikler gösterebiliyor.

Üç günde üçüncü zam

Bu zamlarla birlikte, akaryakıta son üç günde üç kez zam yapılmış oldu.

Dün (3 Mart’ta) benzinin litre fiyatına 53 kuruş, motorinin litre fiyatına ise 1 lira 33 kuruş zam yapılmıştı. Önceki gün ise (2 Mart’ta) benzinin litresine 88 kuruş, motorinin litre fiyatına ise 1 lira 51 kuruş zam yapılmıştı.

Son zamla beraber benzinin litresine üç günde 2 lira 10 kuruş, motorinin litresine ise 3 lira 68 kuruş zam yapılmış oldu.

Paylaşın

Merkez Bankası’ndan ‘Enflasyon’ Yorumu: Gıda Ve Enerji

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) şubat ayına ilişkin aylık fiyat gelişmeleri değerlendirmesini yayımladı. Değerlendirmede, yüzde 50’yi aşan enflasyonda gıda ve enerjiye dikkat çekildi.

TCMB yüzde 50’yi aşan tüketici, yüzde 100’ü aşan üretici enflasyonuyla ilgili değerlendirmesini yayımladı. TCMB, değerlendirmesinde şuna dikkat çekti:

Tüketici yıllık enflasyonundaki artış alt gruplar geneline yayılırken, bu gelişmeye en belirgin katkı gıda ve temel mal gruplarından gelmiştir.

Emtia fiyatlarında ocak ayından itibaren gözlenen artış eğilimi son dönemde jeopolitik gelişmelerle hızlanmış ve bağlantılı kalemlerde etkileri hissedilmiştir.

Gıda yıllık enflasyonundaki yükseliş alt gruplar genelinde devam ederken, son aylarda yüksek seyreden taze meyve ve sebze enflasyonundaki artış bu dönemde hızlanmaya devam etmiştir.

Diğer taraftan temel gıda ürünlerindeki KDV indirimi daha olumsuz bir görünümü sınırlamıştır.

Temel mal fiyatlarındaki artış eğilimi şubat ayında yavaşlamakla birlikte yıllık enflasyon tüm alt gruplarda yükselmiştir. Uluslararası enerji fiyatlarındaki artışın etkileri yurt içi enerji fiyatlarına yansımıştır.

Hizmet grubunda yıllık enflasyon tüm alt gruplarda artarken, enerji ve gıda görünümüne de bağlı olarak ulaştırma ve lokanta-otel öne çıkan alt gruplar olmuştur.

Başta enerji olmak üzere uluslararası emtia fiyatlarında sektörler geneline yayılan yükselişler ile tedarik zincirlerindeki aksamalar neticesinde üretici fiyatlarındaki artışlar sürmüştür.

Bu görünüm altında, B ve C göstergelerinin yıllık enflasyonlarındaki yükseliş devam etmiştir.

Enflasyon yüzde 54,44

Türkiye’de yıllık enflasyon Şubat’ta yüzde 54,44 seviyesine yükseldi. Türkiye İstatistik Kurumu’nun açıkladığı verilere göre Şubat’ta tüketici fiyat endeksi bir önceki aya göre ise yüzde 4,81 artış gösterdi.

Üretici enflasyonunda ise yıllık bazda üç haneli seviye kaydedildi. Buna göre üretici fiyat endeksi Şubat’ta bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 105,01 arttı. Aylık üretici enflasyonu ise yüzde 7,22 oldu.

Şubat’ta yıllık çekirdek enflasyon yüzde 44,05 oldu. Tüketici fiyatlarıyla üretici fiyatları artışı arasındaki makas da yeni rekor seviyeye yükseldi.

Paylaşın