Dış Ticaret Açığı Nisan Ayında Yüzde 98,5 Arttı

Nisan ayına dış ticaret açığı yıllık yüzde 98,5 artarak 6.11 milyar dolar oldu. İhracat bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 24,6 artarak 23 milyar 368 milyon dolar, ithalat yüzde 35 artarak 29 milyar 480 milyon dolar olarak gerçekleşti.

Haber Merkezi / Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Dış Ticaret İstatistikleri Nisan 2022 verilerini açıkladı.

Buna göre, ihracat 2022 yılı Nisan ayında, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 24,6 artarak 23 milyar 368 milyon dolar, ithalat yüzde 35,0 artarak 29 milyar 480 milyon dolar olarak gerçekleşti.

Genel ticaret sistemine göre ihracat 2022 yılı Ocak-Nisan döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 21,6 artarak 83 milyar 531 milyon dolar, ithalat yüzde 40,2 artarak 116 milyar 85 milyon dolar olarak gerçekleşti.

Enerji ürünleri ve parasal olmayan altın hariç ihracat, 2022 Nisan ayında yüzde 22,9 artarak 17 milyar 794 milyon dolardan, 21 milyar 869 milyon dolara yükseldi.

Nisan ayında enerji ürünleri ve parasal olmayan altın hariç ithalat yüzde 16,4 artarak 18 milyar 227 milyon dolardan, 21 milyar 223 milyon dolara yükseldi.

Enerji ürünleri ve parasal olmayan altın hariç dış ticaret fazlası Nisan ayında 647 milyon dolar olarak gerçekleşti. Dış ticaret hacmi yüzde 19,6 artarak 43 milyar 92 milyon dolar olarak gerçekleşti. Söz konusu ayda enerji ve altın hariç ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 103,0 oldu.

Dış ticaret açığı yüzde 98,5 arttı

Nisan ayında dış ticaret açığı bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 98,5 artarak 3 milyar 80 milyon dolardan, 6 milyar 113 milyon dolara yükseldi. İhracatın ithalatı karşılama oranı 2021 Nisan ayında yüzde 85,9 iken, 2022 Nisan ayında yüzde 79,3’e geriledi.

Ocak-Nisan döneminde dış ticaret açığı yüzde 130,0 artarak 14 milyar 154 milyon dolardan, 32 milyar 553 milyon dolara yükseldi. İhracatın ithalatı karşılama oranı 2021 Ocak-Nisan döneminde yüzde 82,9 iken, 2022 yılının aynı döneminde yüzde 72,0’a geriledi.

Ekonomik faaliyetlere göre ihracatta, 2022 Nisan ayında imalat sanayinin payı yüzde 95,0, tarım, ormancılık ve balıkçılık sektörünün payı yüzde 2,4, madencilik ve taşocakçılığı sektörünün payı yüzde 2,0 oldu.

Ocak-Nisan döneminde ekonomik faaliyetlere göre ihracatta imalat sanayinin payı yüzde 94,5, tarım, ormancılık ve balıkçılık sektörünün payı yüzde 3,2, madencilik ve taşocakçılığı sektörünün payı yüzde 1,8 oldu.

Geniş ekonomik gruplar sınıflamasına göre ithalatta, 2022 Nisan ayında ara mallarının payı yüzde 81,6, sermaye mallarının payı yüzde 10,8 ve tüketim mallarının payı yüzde 7,4 oldu.

İthalatta, 2022 Ocak-Nisan döneminde ara mallarının payı yüzde 82,5, sermaye mallarının payı yüzde 10,3 ve tüketim mallarının payı yüzde 7,1 oldu.

En fazla ihracat yapılan ülke Almanya

Nisan ayında ihracatta ilk sırayı Almanya aldı. Almanya’ya yapılan ihracat 2 milyar 2 milyon dolar olurken, bu ülkeyi sırasıyla; 1 milyar 778 milyon dolar ile ABD, 1 milyar 168 milyon dolar ile Birleşik Krallık, 1 milyar 124 milyon dolar ile İtalya, 1 milyar 86 milyon dolar ile Irak takip etti. İlk 5 ülkeye yapılan ihracat, toplam ihracatın yüzde 30,6’sını oluşturdu.

Ocak-Nisan döneminde ihracatta ilk sırayı Almanya aldı. Almanya’ya yapılan ihracat 7 milyar 286 milyon dolar olurken, bu ülkeyi sırasıyla; 5 milyar 830 milyon dolar ile ABD, 4 milyar 511 milyon dolar ile İtalya, 4 milyar 375 milyon dolar ile Birleşik Krallık ve 4 milyar 200 milyon dolar ile Irak takip etti. İlk 5 ülkeye yapılan ihracat, toplam ihracatın yüzde 31,4’ünü oluşturdu.

İthalatta ilk sıra Rusya Federasyonu’nun

İthalatta Rusya Federasyonu ilk sırayı aldı. Nisan ayında Rusya Federasyonu’ndan yapılan ithalat 5 milyar 467 milyon dolar olurken, bu ülkeyi sırasıyla; 3 milyar 294 milyon dolar ile Çin, 2 milyar 8 milyon dolar ile Almanya, 1 milyar 71 milyon dolar ile İtalya, 1 milyar 56 milyon dolar ile Hindistan izledi. İlk 5 ülkeden yapılan ithalat, toplam ithalatın yüzde 43,7’sini oluşturdu.

Ocak-Nisan döneminde ithalatta ilk sırayı Rusya Federasyonu aldı. Rusya Federasyonu’ndan yapılan ithalat 18 milyar 187 milyon dolar olurken, bu ülkeyi sırasıyla; 13 milyar 182 milyon dolar ile Çin, 7 milyar 522 milyon dolar ile Almanya, 4 milyar 719 milyon dolar ile ABD, 4 milyar 34 milyon dolar ile İtalya izledi. İlk 5 ülkeden yapılan ithalat, toplam ithalatın yüzde 41,0’ını oluşturdu.

Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış seriye göre; 2022 yılı Nisan ayında bir önceki aya göre ihracat yüzde 8,4 artarken, ithalat aynı kaldı. Takvim etkilerinden arındırılmış seriye göre ise; 2022 yılı Nisan ayında bir önceki yılın aynı ayına göre ihracat yüzde 27,8, ithalat yüzde 37,6 arttı.

Yüksek teknolojili ürünlerin imalat sanayi ihracatı içindeki payı yüzde 3,6 oldu

Teknoloji yoğunluğuna göre dış ticaret verileri, ISIC Rev.4 sınıflaması içinde yer alan imalat sanayi ürünlerini kapsamaktadır. Nisan ayında ISIC Rev.4’e göre imalat sanayi ürünlerinin toplam ihracattaki payı yüzde 95,0’dır. Yüksek teknoloji ürünlerinin imalat sanayi ürünleri ihracatı içindeki payı yüzde 3,6’dır. Ocak-Nisan döneminde ISIC Rev.4’e göre imalat sanayi ürünlerinin toplam ihracattaki payı yüzde 94,5’tir. Ocak-Nisan döneminde yüksek teknoloji ürünlerinin imalat sanayi ürünleri ihracatı içindeki payı yüzde 3,0’dır.

Nisan ayında imalat sanayi ürünlerinin toplam ithalattaki payı yüzde 69,0’dır. Yüksek teknoloji ürünlerinin imalat sanayi ürünleri ithalatı içindeki payı yüzde 10,1’dir. Ocak-Nisan döneminde imalat sanayi ürünlerinin toplam ithalattaki payı yüzde 67,6’dır. Ocak-Nisan döneminde yüksek teknoloji ürünlerinin imalat sanayi ürünleri ithalatı içindeki payı yüzde 10,0’dır.

Özel ticaret sistemine göre, 2022 yılı Nisan ayında, ihracat bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 23,8 artarak 22 milyar 64 milyon dolar, ithalat yüzde 38,0 artarak 28 milyar 810 milyon dolar olarak gerçekleşti.

Nisan ayında dış ticaret açığı yüzde 121,1 artarak 3 milyar 50 milyon dolardan, 6 milyar 746 milyon dolara yükseldi. İhracatın ithalatı karşılama oranı 2021 Nisan ayında yüzde 85,4 iken, 2022 Nisan ayında yüzde 76,6’ya geriledi.

Özel ticaret sistemine göre ihracat, 2022 yılı Ocak-Nisan döneminde, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 21,0 artarak 78 milyar 772 milyon dolar, ithalat yüzde 39,7 artarak 111 milyar 767 milyon dolar olarak gerçekleşti.

Ocak-Nisan döneminde dış ticaret açığı yüzde 120,7 artarak 14 milyar 953 milyon dolardan, 32 milyar 994 milyon dolara yükseldi. İhracatın ithalatı karşılama oranı 2021 Ocak-Nisan döneminde yüzde 81,3 iken, 2022 yılının aynı döneminde yüzde 70,5’e geriledi.

Paylaşın

Ekonomi İlk Çeyrekte Yüzde 7,3 Büyüdü

Türkiye ekonomisi, birinci çeyrekte bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 7,3 büyürken, bir önceki çeyreğe göre ise yüzde 1,2 büyüdü. Ana gruplara bakıldığında en yüksek büyümenin tüketim harcamalarında yaşandığı görüldü.

Haber Merkezi / Reuters anketine katılan ekonomistlerin beklentisi yüzde 7,1’lik bir büyümenin gerçekleşmesiydi. Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati Pazartesi günü yaptığı konuşmada büyümenin yüzde 7 gelmesini beklediklerini belirtmişti.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Dönemsel Gayrisafi Yurt İçi Hasıla (GSYH) I. Çeyrek verilerini açıkladı. Buna göre, GSYH 2022 yılı birinci çeyrek ilk tahmini; zincirlenmiş hacim endeksi olarak, bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 7,3 arttı

GSYH’yi oluşturan faaliyetler incelendiğinde; 2022 yılı birinci çeyreğinde bir önceki yıla göre zincirlenmiş hacim endeksi olarak; finans ve sigorta faaliyetleri yüzde 24,2, bilgi ve iletişim faaliyetleri yüzde 16,8, hizmetler yüzde 14,9, mesleki, idari ve destek hizmet faaliyetleri yüzde 8,9, sanayi yüzde 7,4, diğer hizmet faaliyetleri yüzde 6,8, gayrimenkul faaliyetleri yüzde 5,4, kamu yönetimi, eğitim, insan sağlığı ve sosyal hizmet faaliyetleri yüzde 5,2 ve tarım yüzde 0,9 arttı. İnşaat sektörü ise yüzde 7,2 azaldı.

Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış GSYH zincirlenmiş hacim endeksi, bir önceki çeyreğe göre yüzde 1,2 arttı. Takvim etkisinden arındırılmış GSYH zincirlenmiş hacim endeksi, 2022 yılı birinci çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 7,3 arttı.

Üretim yöntemiyle Gayrisafi Yurt İçi Hasıla tahmini, 2022 yılının birinci çeyreğinde cari fiyatlarla bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 79,5 artarak 2 trilyon 496 milyar 328 milyon TL oldu. GSYH’nin birinci çeyrek değeri cari fiyatlarla ABD doları bazında 179 milyar 800 milyon olarak gerçekleşti.

Yerleşik hanehalklarının tüketim harcamaları yüzde 19,5 arttı

Yerleşik hanehalklarının tüketim harcamaları, 2022 yılının birinci çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine göre zincirlenmiş hacim endeksi olarak yüzde 19,5 arttı. Devletin nihai tüketim harcamaları yüzde 0,9, gayrisafi sabit sermaye oluşumu yüzde 1,1 arttı.

Mal ve hizmet ihracatı, 2022 yılının birinci çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine göre zincirlenmiş hacim endeksi olarak yüzde 16,8, ithalatı ise yüzde 2,3 arttı. İşgücü ödemeleri, 2022 yılının birinci çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 59,7, net işletme artığı/karma gelir ise yüzde 88,1 arttı.

İşgücü ödemelerinin cari fiyatlarla Gayrisafi Katma Değer içerisindeki payı geçen yılın birinci çeyreğinde yüzde 35,5 iken bu oran 2022 yılında yüzde 31,5 oldu. Net işletme artığı/karma gelirin payı ise yüzde 45,6 iken yüzde 47,6 oldu.

Paylaşın

TÜSİAD’dan Hükümete ‘Enflasyon’ Eleştirisi

Enflasyon üzerinden iktidarı eleştiren TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, “Bugün gelişmiş ekonomilerde yıllık enflasyon yüzde 7-8. Gelişmekte olan ülkelerde de yüzde 10’a yakın seyrediyor. Ülkemizde ise enflasyon oranı dünyada var olan genel düzeyin maalesef katbekat üzerinde, yüzde 70 seviyelerini oluşturmaktadır. Enflasyonda her geçen gün hedef dediğimiz noktadan uzaklaşıyoruz” dedi.

Haber Merkezi / Orhan Turan, açıklamasının devamında, “Aslında enflasyon sorunu bizim sadece son 9 aydır yaşadığımız bir durum değil. Özellikle son 4-5 yıldır enflasyon dinamiklerinin yapısının belirgin düzeyde bozulduğunu görmekteyiz. Gerekli adımları doğru zamanlama ile atamıyoruz. Böyle olunca da para politikası etkinliğini kaybediyor ve gün sonunda enflasyonda yaşadığımız tablo ortaya çıkıyor.” ifadelerini kullandı.

Turan, eleştirilerine “Çözüm için atılacak adımlar belli. Ancak zamanlama en önemli husus. Çözümsüz geçen süre tüm bireylerin ve kurumların üzerine her geçen gün daha fazla ek maliyet olarak dönüyor. Doğru uygulanan bir para politikasına buna eşlik eden mali politikalara ve makro sektörel arzı destekleyen yapısal değişimlere ihtiyacımız var” ifadeleriyle devam etti.

Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD)  ve Koç Üniversitesi ortaklığı ile oluşturulan Ekonomik Araştırma Forumu (EAF) tarafından 30 Mayıs tarihinde “Enflasyon Artarken Neo-Fisher Yaklaşım Ne Diyor” başlıklı bir toplantı düzenlendi.

TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, toplantının açılış konuşmasını gerçekleştirdi. Orhan Turan’ın konuşmasından öne çıkan bölümler şöyle;

Geride bıraktığımız kısa dönemde global ekonomi önemli arz şoklarına maruz kaldı. Önce covid krizini yaşadık, ardından da Rusya-Ukrayna savaşına şahit oluyoruz. Her ne kadar Covid krizinin etkileri yerini önemli bir global toparlanmaya bırakmış olsa da hem tedarik zincirlerinde bir değişime hem de yüksek enflasyonun yarattığı mücadeleci yeni bir sürece girmiş durumdayız.

Bunlarla birlikte iklim değişikliğinin ve savaşın, gıda ve su güvenliği üzerindeki artan tehdidi ile karşı karşıyayız. Dolayısıyla küresel ekonominin maruz kaldığı mücadeleci süreç bugün hesapladığımızdan çok daha uzun sürebilir.

2008 global finans krizinin ardından gördüğümüz ve Covid’de Büyük Kapanma ile devam eden süreçte dünya ekonomisi muazzam bir likidite enjeksiyonuna yani parasal genişlemeye ve düşük faiz ortamına maruz kaldı. Bu politika uygulamaları kriz dönemlerinin bir nebze daha az hasarla atlatılmasında önemli rol oynadı.

Bugün geldiğimiz noktada ise yüksek küresel enflasyon ve özellikle global para politikasında önemli bir paradigma değişimi görüyoruz. Geride bıraktığımız 14 yıllık vadedeki genişlemeci global para politikası dönemi kapanıyor.

Bugün büyük merkez bankaları, FED öncülüğünde, düşük büyüme pahasına bile olsa enflasyon ile mücadele edeceklerini hem alınan önlemler hem de verilen mesajlarla açıkça ortaya koyuyor. Gelişmekte olan ülkeler ise FED’in şahinleşen duruşuna paralel olarak geçtiğimiz yılın ortasında başladıkları faiz artırım süreçlerine devam etmekteler.

Önümüzdeki dönemde de FED başta olmak üzere majör merkez bankalarının faiz artışları ve bilanço küçültme adımları devam edecek. Küresel ekonomide bol para döneminin azaldığı ve finansman koşullarının geçmişe kıyasla daha zor olacağı bir döneme girdik. Türkiye bu dönemde, akranlarının aksine, farklı bir politika tercihi ortaya koydu.

Dünyada akran ülkelere baktığımızda hem en yüksek enflasyona hem de son derece yüksek risk primine sahip ülke konumundayız. Unutmayalım ki, yakın geçmişte yaşadığımız ekonomik zorluk dönemleri, global rüzgarların arkamızdan estiği dönemlerdi ve bu zorluklarla bir şekilde mücadele edebildik. Oysa şu an global ekonominin geçmekte olduğu döngüde rüzgâr önümüzden esmekte ve işimizi çok daha fazla zorlaştırmakta. Artık global görünüm de lehimize değil.

Bugün gelişmiş ekonomilerde yıllık enflasyon %7-8, gelişmekte olan ülkelerde %10’a yakın seyrediyor. Ülkemizde ise enflasyon oranı dünyada var olan genel düzeyin maalesef katbekat üzerinde %70 seviyesinde oluşmaktadır.

Enflasyonda her geçen gün hedeflediğimiz noktadan uzaklaşıyoruz. Aslında enflasyon sorunu bizim sadece son 9 aydır yaşadığımız bir durum değil. Özellikle son 4-5 yıldır enflasyon dinamiklerinin, yapısının belirgin düzeyde bozulduğunu görmekteyiz. Gerekli adımları doğru zamanlama ile atamıyoruz. Böyle olunca da para politikası etkinliğini kaybediyor ve gün sonunda enflasyonda yaşadığımız tablo ortaya çıkıyor.

Çözüm için atılacak adımlar belli ancak zamanlama en önemli husus. Çözümsüz geçen süre tüm bireylerin ve kurumların üzerine her geçen gün daha fazla ek maliyet olarak geri dönüyor. Doğru uygulanan bir para politikasına, buna eşlik den mali politikalara ve mikro sektörel arzı destekleyen yapısal değişimlere ihtiyacımız var. Uzunca bir süredir ifade ettiğimiz gibi, iktisadi politika tasarımında ancak ve ancak bilimi, dünyada kanıtlanmış süreçleri ve deneyimi merkeze koyarsak enflasyonla mücadelede başarıya ulaşmamız mümkün olur.”

Paylaşın

Reuters: Türkiye’de Tekrar Bir Kur Krizi Yaşanabilir

Türk Lirası bu yıl dolara karşı yüzde 20 değer kaybederken, Nisan ayında yıllık enflasyon yüzde 70 seviyesine dayandı. Merkez Bankası’nın (TCMB) rezervlerinin eksi 55 milyar dolar seviyesine düşmesi yüzünden ekonominin bir sonraki kur şokuna hazır olamayabileceği uyarısı yapılıyor.

Reuters haber ajansı bugün yayımladığı analizde Türkiye ekonomindeki son gelişmeleri değerlendirdi.

BBC Türkçe’nin Reuters’tan aktardığı habere göre, geçen yıl yaşanan kur krizinin ardından Türk Lirası’nın tekrar hızla değer kaybetmesi ihtimali, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tekrar seçilip seçilmemesinde belirleyici olacak.

Türk Lirası bu yıl dolara karşı yüzde 20 değer kaybetti.

Dünya çapında yükselen enerji ve gıda fiyatları halihazırda bir enflasyon sorunu yaşayan Türkiye ekonomisini daha da zora soktu.

Nisan ayında yıllık enflasyon yüzde 70 seviyesine dayandı.

Reuters’a göre Türkiye’de yetkililer ekonomideki patlamayı, Aralık ayında rezerv satarak ve kur korumalı mevduat hesabı uygulamasını devreye sokarak önledi.

Ajansın analizinde buna rağmen Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) rezervlerinin eksi 55 milyar dolar seviyesine düşmesi yüzünden ekonominin bir sonraki kur şokuna hazır olamayabileceği uyarısı yapılıyor.

Türkiye’deki kredi büyümesinin yüzde 50 oranına ulaştığı vurgulanırken bu yüzden enflasyonun üç haneli sayılara varabileceği aktarılıyor.

Ancak bu kadar ciddi bir şekilde yükselen enflasyona rağmen TCMB politika faizini yüzde 14 seviyesinde tutmaya devam ediyor.

‘Yatırım bankaları rezervler yüzünden endişeli’

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya katılmasına karşı çıkması yüzünden Türkiye’nin Batı ile ilişkilerinin daha da gerilmesinin gündemde olduğu aktarılan analizde, yatırım bankalarının ise rezervlerdeki düşüşten endişelendiği dile getiriliyor.

ABD merkezli Citi Bankası, enerji ve gıda ithalatının cari açığı milli gelirin yüzde 5’ine çıkarabileceğini aktardı.

Diğer yandan yatırımcılar kur korumalı TL vadeli mevduat hesaplarına bireylerin ve kurumların ilgisinin devam etmesinin önemli olduğunu düşünüyor.

Reuters için hesaplamayı yapan dört ekonomiste göre bu hesaplarda Temmuz’da geri ödemesi gelecek olan 10 milyar dolar, Ağustos’ta geri ödemesi gelecek 20 milyar dolar değerinde mevduatın bulunduğu tahmin ediliyor.

‘Türkiye’deki istikrarsızlık seçim sonuçlarını belirleyebilir’

Reuters’a konuşan JPMorgan analisti Zafar Nazım, negatif reel faiz yüzünden bireylerin bu hesaplara olan ilgisini canlı tutmanın mühim olduğunu belirtiyor.

İsviçre merkezli yatırım bankası Mirabaud’ın gelişmekte olan piyasalar şefi Daniel Moreno’ya göre bu sistemin sürdürülebilmesi mümkün değil.

Mirabaud, elinde kalan Türk tahvillerini geçen yıl yaşanan kur krizi sırasında satmıştı.

Moreno, “İşlerin her geçen gün kötüye gittiği görülüyor. Ancak yine de Türkiye’nin mücadele vermeden düşeceğini sanmıyorum” diyor.

Reuters’ın haberinde atıfta bulunduğu yabancı yatırımcılar, Erdoğan’ın seçimleri kaybetmesi takdirinde ortodoks ekonomi politikalarına dönüş ihtimalinin artması nedeniyle piyasaların yükselebileceğini dile getiriyor.

Gelişmekte olan piyasalar fonu Gramercy’den Petar Atanasov, “Türkiye’deki istikrarsızlık seçim sonuçlarını belirleyebilir” yorumunda bulunuyor.

Atanasov ise “Piyasalar son ana kadar şüpheli yaklaşacaktır. Sonuçları hiç belli olmayan bir seçim olacak, her şey gerçekleşebilir” diyor.

Paylaşın

Benzin Ve Motorine Bir Zam Daha!

Benzine 28 Mayıs gece yarısından itibaren geçerli olmak üzere zam yapılırken, motorin fiyatlarında da artışa gidildi. Öte yandan LPG fiyatları ise bir önceki akşam 36 kuruş oranında zamlandı. Gelen zam sonrası benzin fiyatları, motorin fiyatları değişti.

Habertürk’ün sektör kaynaklarından aktardığına göre, 28 Mayıs tarihinden itibaren geçerli olmak üzere litrede benzine 70 kuruş, motorine 97 kuruş zam geldi. Dün gece benzine 1 lira 43 kuruş, motorine 1 lira 38 kuruş zam gelmişti. Bir önceki gün ise otogaz fiyatına 36 kuruş zam gelmişti.

Yeni fiyatlar;

Yeni yapılan zamla birlikte, benzinin litre fiyatı yaklaşık olarak İstanbul’da 24,99 TL’ye, Ankara’da 25,10 TL’ye, İzmir’de 25,11 TL’ye yükseldi.

Motorinin litre fiyatı ise yaklaşık olarak İstanbul’da 24,38 TL’ye, Ankara’da 24,49 TL’ye, İzmir’de 24,50 TL’ye yükseldi.

İstanbul

  • İstanbul Avrupa yakasında bir litre benzin fiyatı 24,99 TL’den işlem görüyor.
  • İstanbul motorin litre fiyatı Avrupa Yakası’nda 24,40 TL
  • İstanbul Anadolu yakasında bir litre benzin fiyatı 24,99 TL’den işlem görüyor.
  • İstanbul motorin litre fiyatı Anadolu Yakası’nda 24,38 TL

Ankara

  • Ankara benzin fiyatları: 25,07 TL
  • Ankara motorin fiyatları: 24,48 TL

İzmir

  • İzmir benzin fiyatı: 25,09 TL
  • İzmir motorin fiyatı: 24,49 TL
Paylaşın

‘Elektriğe Yeni Zam’ İddiası Yeniden Gündemde

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Akın, elektrikte piyasasında uygulanmaya başlanan tavan fiyat uygulamasının iki ayda ikinci kez değişmesiyle ilgili açıklama yaptı.

ANKA’da yer alan habere göre, Elektrik üretim maliyetlerindeki artışın ulusal tarifeye zam olarak yansıyabileceğine dikkat çeken CHP’li Akın, özetle şunları dile getirdi:

“AK Parti, yüzde 127’yi bulan Cumhuriyet tarihinin en yüksek elektrik zammını yılbaşında hayata geçirmişti. Sosyal tarife olarak kullanılması gereken kademeli tarifeyi zam yapma aracına dönüştüren iktidar, gelen tepkilerin ardından KDV indirimi gibi göstermelik adımlar atmıştı. Buna karşın yapılan fahiş zamlar hala geçerlidir. Temel bir hak olan elektrik kullanımının lükse dönüştüğü Türkiye’de resmi verilere göre 2021 yılında 3,5 milyon abonenin elektriği faturasını ödeyemediği için kesilmiştir.

“Lira değer kaybettikçe üretim maliyetleri artıyor”

İktidarın yanlış para politikaları nedeniyle Türk lirasındaki değer kaybı sürmektedir. İthal kömür ve doğal gaz gibi dışa bağımlı girdilerle üretim yapan elektrik santrallerinin maliyetleri bu kapsamda sürekli artmaktadır. İktidar elektrik üretimindeki maliyet artışını frenleyebilmek amacıyla, piyasasına sunulan tekliflerin arz ve talebe göre eşleşmesiyle belirlenen piyasa takas fiyatına (PTF) müdahale ederek 1 Nisan 2022 itibarıyla tavan fiyat belirlemiştir.

PTF tavan fiyatı 1 Nisan 2022’de bir megavatsaat başına ithal girdili santrallerde 2 bin 500 lira, yenilenebilir ve yerli santrallerde ise bin 200 lira olarak belirlenmişti. Ancak 19 Mayıs 2022 tarihinde; önce 2 bin 750 liraya çıkarıldı, sonra 1 Haziran 2022 itibarıyla de 3 bin 200 lira olarak uygulanması kararlaştırıldı. Böylece üretim maliyetlerini frenlemek amacıyla getirilen PTF tavan fiyat uygulaması iki ayda iki defa değişmiştir. Bu durum iktidarın üretim maliyetlerindeki artışı durduramadığını göstermektedir. Yaz aylarında yaşanabilecek olası bir kuraklık durumunda ithal girdili santrallerin elektrik üretim oranının artması büyük bir zam olasılığını gündeme getirecektir.

“Yanlış politika vatandaşa zam olarak yansımamalı”

Türk lirasında yaşanan olağanüstü değer kaybının temel nedeni iktidarın uyguladığı yanlış para politikalarıdır. İktidarın yanlış politikasının sonucunda artan döviz kuru nedeniyle sınırlandırılmak istenilmesine karşın elektrikte üretim maliyetleri kontrol edilememektedir. Üretim maliyetleri arttıkça ulusal tarifede zam baskısı da artmaktadır. İktidarı uyarıyoruz: Üretim maliyetlerindeki artışın nedeni uygulanan yanlış politikalarla Türk lirasındaki değer kaybıdır. Dolayısıyla iktidar kendi yanlış politikasının faturasını vatandaşa elektrik tarifesinde zam olarak yansıtmamalıdır.”

Paylaşın

Kiralık Ev Fiyatları Bir Yılda Yüzde 150 Arttı

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin, internette yer alan emlak sitelerindeki kiralık ev ilanları üzerinden yaptığı değerlendirmede, 81 ilin kiralık konut haritasını çıkarttı.

Araştırmaya göre mayıs ayında Türkiye genelinde yeni kiralık konut kira fiyatları, bir önceki yıla göre yüzde 150 oranında artarken, en çok artışın yaşandığı iller Muğla, Antalya, İstanbul, İzmir ve Aydın oldu.

Muğla’da ortalama kira ücreti 9 bin lira

İnternet sitelerine verilen ilanlarda Türkiye genelinde yeni kiralık konut kirası ortalama 4 bin 582 liraya çıkarken İstanbul’da ortalama kira 6 bin 900 lirayı aştı. Yeni kiralık konut ilanlarında Muğla’da istenen ortalama kira ücreti 9 bin lira olurken Antalya’da talep edilen kira bedeli 8 bin 500 liraya ulaştı.

‘Binlerce insan evsiz kalabilir’

CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin, kira fiyatlarındaki yükselişin halkı barınma kriziyle karşı karşıya bıraktığını belirterek şunları söyledi:

“Bugün İstanbul’da ortalama kira 7 bin liraya dayanmış durumda. Yıl sonunda yeni ilanların ortalaması 10 bin lirayı bulacak. Vatandaşların yüzde 85’i kira artışının böyle devam etmesi halinde kira bedelini ödemekte zorlanacağını veya ödeyemeyeceğini söylüyor. Büyük bir konut krizi ile karşı karşıyayız. Fiyatların bu şekilde artmaya devam etmesi halinde büyük şehirlerde yaşayan, o şehirde çalışan insanların gelirleri kiraya bile yetmeyecek. İstanbul ve İzmir’de kiralar şimdiden asgari ücreti aştı, Ankara eşikte bekliyor. Bu trendin devamı halinde iki çalışanlı bir aile iki maaşla bile bir evde oturamaz. Sonuçta binlerce insan evsiz kalabilir, yaşadığı şehirde barınamaz hale gelebilir.

‘Kriz sonbaharda yeni bir boyut kazanacak’

Kriz sonbaharda yeni bir boyut kazanacak. Gençler, öğrenciler hali hazırda yurt bulamıyor, geçen sene barınamıyoruz diye seslerini duyurmaya çalışıyordu. Bu yıl okula yeni başlayanlar fahiş kira fiyatları ve yurt fiyatları ile karşı karşıya kalacak. Geçen seneden çok daha ağır bir şekilde öğrencileri etkileyen bir tablo ile karşı karşıyayız.

‘7 milyon bina riskli statüde’

Kira artışlarının temel sebebi sağlıklı, nitelikli, kaliteli konut arzı eksikliği. 20 yıldır AKP’nin inşaat ve konut politikası belli. Rant. Ne yaptılar? Düşük gelir gruplarının arazilerin, yaşadıkları toprakları aldılar, belli şirketlere verdiler, dev bir rant ürettiler, bu şirketler de üst gelir gruplarına rezidans tipi konut sundu. Sonra rantı paylaştılar, zenginleştiler. Bugün Türkiye’deki konut stoğunun tam haritası bile çıkartılmış değil. Türkiye’de yaklaşık 7 milyon bina riskli statüde. Bunu bile yenileyemediler. TOKİ halka hizmetin, sağlıklı, nitelikli konut arz etmenin aracı değil, iktidara rant üretmenin aparatı haline dönüştürüldü. Halbuki 20 yılda kullanılan kaynakla 7 milyon binayı yenileyip halkımıza sağlıklı, ucuz, nitelikli konut sunmak mümkündü.

Konut fiyatlarındaki artışın iki sebebi daha var. AKP’nin negatif reel faiz politikası konutları bir sermaye saklama enstrümanı haline dönüştürdü. Bugün sermaye sahipleri konut toplayarak paralarını enflasyona karşı güvence altına almaya çalışıyor. Yoksullar barınma krizi yaşarken gayrimenkul mülkiyeti de belli kişilerin elinde yoğunlaşıyor. Akıl ve bilim dışı ekonomi politikalarının bedelini millet barınma krizi yaşayarak ödüyor.

‘Vatandaşlık satma ofisleri kuruldu’

İkinci sebep yabancılara konut satışı karşılığı vatandaşlık. Türkiye vatandaşlığını, pasaportumuzu alınıp satılan mala çevirdiler. Orta Doğu coğrafyasında sabah kalkan vatandaşlık alıyor. Vatandaşlık satma ofisleri kuruldu. Buraya geliyorlar insanları evinden ediyorlar, bizim vatandaşımız başını sokacak bir ev bile bulamıyor. Açık kapı politikası ile ülkeye giren 8 milyon sığınmacı da tabloya eklenince her yerde fiyatlar artıyor.

‘Ağır bir sosyal sorun yaşanacak’

Artan fiyatlar ev sahipleri ile kiracıları karşı karşıya getiriyor. Kiracıların yüzde 40’ı ev sahibi ile sorun yaşadığını söylüyor. Bu duruma acil müdahale edilmezse kış ayları gelmeden ağır bir sosyal sorun yaşanacak. Çözüm ne? AKP’ye sesleniyorum akıl ve mantık dışı ekonomi politikasına son verin. Ekonomi biliminin gereklerini yapın. Vatandaşlık satışını da bitirin. Bu ülkenin insanları kendi vatanında evsiz kaldı. 21. yüzyılda bu ülkeye hem gıda hem barınma krizi yaşatan iktidar olarak tarihe geçtiniz. Bu krizi daha da derinleştirmeyin.”

Paylaşın

Açlık Sınırı 6 Bin Lirayı Aştı

Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (TÜRK-İŞ), Mayıs ayına ilişkin açlık ve yoksulluk sınırlarını açıkladı. Yapılan söz konusu açıklamaya göre, “açlık sınırı” olarak da adlandırılan, dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için aylık gıda harcaması tutarı 6 bin 17 TL’ye yükseldi.

TÜRK-İŞ, açlık sınırının mevcut asgari ücretin bin 764 TL üzerinde olduğuna dikkat çekti. Raporada göre, gıda harcaması ile giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı (yoksulluk sınırı) da 19 bin 602 TL’ye çıktı.

Aralık 2021 verilerine göre açlık sınırı 4 bin 097 TL, yoksulluk sınırı ise 13 bin 348 olarak belirlenmişti. Mayıs 2021 verilerine göre ise açlık sınırı 2 bin 896 TL, yoksulluk sınırı ise 9 bin 434 TL olarak kaydedilmişti.

TÜRK-İŞ tarafından, çalışanların geçim koşullarını ortaya koymak ve temel ihtiyaç maddelerindeki fiyat değişikliğinin aile bütçesine yansımalarını belirlemek amacıyla yaptığı çalışma, bekar bir çalışanın “yaşama maliyeti”nin de aylık 7 bin 836,46 TL’ye yükseldiğini ortaya koyuyor.

TÜRK-İŞ: Fiyat artışlarının önü alınamıyor

TÜRK-İŞ’in araştırma ile ilgili resmi internet sayfasından yaptığı değerlendirmede şu ifadelere yer verildi:

“Üretim ve tedarik maliyetlerinin artmasıyla arz etkisi ve her gün düşen alım gücünü korumak için öne çekilmiş talep etkisi nedeniyle başta gıdada olmak üzere fiyat artışlarının önü alınamıyor. Bunların ek olarak düşük faiz oranları ve kredi genişlemesi sonucu fiyatlama dengesi bozulan piyasada temel gıda maddeleri ve bazı temel ihtiyaç maddelerinde yapılmış olan KDV indirimleri fiyat artışlarının çok gerisinde kaldı, fakat bunun yanında vergi gelirlerinin düşmesine neden oldu.”

Değerlendirme metninde ayrıca, Türkiye’de enflasyonun yavaşlamadığı, alım gücünün yükselmediği ve Kur Korumalı Mevduata (KKM) rağmen Türk Lirası’nın değer kaybetmeye devam ettiği vurgulanarak, “İşçi, memur, emekli, öğrenci, esnaf nefes alamıyor. Yüksek enflasyon, sürdürülebilir güçlü büyümenin önündeki en büyük engellerden olduğundan işsizliğin büyümesine yol açıyor” denildi.

Paylaşın

“Önlem Alınmazsa Enflasyon Yüzde 200’e Gider”

Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG), Enflasyon ve Kur Raporu yayınladı. Raporda, enflasyonun resmi verilere göre 3 haneli olması ve yüzde 200’leri bulması olasılığının gittikçe artacağı belirtildi. 

Sözcü’de yer alan Erdoğan Süzer’in haberine göre; halkın yaşadığı gerçek enflasyonu hesaplamaya yönelik çalışmalar yapan ENAG, enflasyonu durdurmak için somut önlem alınmaması halinde Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) enflasyonunun yüzde 100’leri, ENAG enflasyonunun ise yüzde 200’leri bulabileceğini bildirdi. ENAG, Türkiye’nin 2020 yılında büyümediği, aksine çift haneli küçüldüğü iddiasında da bulundu.

“Halkın reel geliri düştü”

ENAG, yayımladığı Enflasyon ve Kur Raporu’nda, TÜİK’in ekonomiye yönelik yanlış sinyaller vermesi ile Merkez Bankası’nın rezervlerini kaybedip önlenemez boyutta kredibilite kaybına uğramasının, döviz kuru ve enflasyonu yukarı taşıdığını belirtti. TÜİK’in gerçeği yansıtmayan enflasyon ve büyüme verileri yüzünden halkın reel gelirinin düştüğü, bunun da tasarruf/yatırım dengesini bozduğu ifade edilen raporda, bozulan dengelerle ülke iflas risk primi olan CDS oranının 730’lara çıkarak dış borç çevirme ve verimli yatırımları finanse etmeyi zorlaştırdığı belirtildi.

“Ek tedbirlere gidilmeli”

ENAG, Türkiye’nin artık yurtdışından dolar ve euro bazında yüzde 10’ların üzerinde faizle borçlanmak zorunda kalacağına işaret ederken, “Enflasyonun resmi verilere göre 3 haneli olma, ENAGrup ölçümlerine göre de yüzde 200’leri bulma olasılığı gittikçe artmaktadır. Baz etkisine güvenerek enflasyonu aşağı çekme politikasının da bu yükselişe etki etmeyeceği gerçeğiyle karar vericilere enflasyonun ateşini alacak ek tedbirlere gitmelerini tavsiye ederiz” dedi.

“Kur korumalı mevduat sahte ürün”

ENAG, kur korumalı mevduat hesabını (KKMH) “sahte finansal türev ürünü” olarak nitelendirdi. Enflasyon ve Kur Raporu’nda KKMH’nin ödemeler dengesi, döviz kuru ve enflasyonun seyri gibi birçok alanı olumlu değil tam aksine olumsuz etkilediğini belirten ENAG, “Neyin neden korunduğunun pek de anlaşılamadığı bu finansal ürün neden değil, içine düşülen olumsuzlukları biraz ötelemek amacıyla ortaya çıkarılmış bir sonuçtur” denildi.

Paylaşın

Merkez Bankası’nın Rezervlerinde Erime Devam Ediyor

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), Haftalık Para ve Banka İstatistiklerini yayımlandı. Buna göre, 20 Mayıs itibarıyla Merkez Bankası brüt döviz rezervleri, 1 milyar 187 milyon dolar azalışla 60 milyar 11 milyon dolara indi. Brüt döviz rezervleri, 13 Mayıs’ta 61 milyar 198 milyon dolar seviyesindeydi.

Haber Merkezi / Net rezervler ise 9,6 milyar dolarla ocak ayının sonundan bu yana en düşük seviyeye geriledi. Swap hariç net rezervler ise, eksi 55,1 milyar dolara geriledi. Bir önceki hafta bu veri eksi 52,2 milyar dolar olmuştu. Söz konusu dönemde altın rezervleri, 493 milyon dolar azalarak 40 milyar 743 milyon dolardan 40 milyar 250 milyon dolara geriledi.

Brüt ve net döviz rezervi nedir?

Ekonomist Mahfi Eğilmez, brüt ve net döviz rezervi arasındaki farkı şu şekilde açıklıyor: Merkez Bankası, döviz rezervlerinin tamamının sahibi değil.

TCMB’nin rezervlerinin bir bölümü bankaların Merkez Bankası’nda tutmak zorunda olduğu zorunlu karşılıklardan oluşuyor. Bunları bir çeşit emanet döviz olarak görmek mümkün.

TCMB’nin son yıllarda rezerv opsiyon mekanizması aracılığıyla, TL mevduatlar karşılığında alması gereken zorunlu karşılıkları dövizle yatırma esnekliği tanımasıyla bu döviz rezervlerindeki emanet tutarda artış oldu.

Döviz rezervlerinin bir bölümünün emanet olması nedeniyle Merkez Bankası’nın döviz rezervlerinin toplamı brüt döviz rezervlerini gösteriyor. Merkez Bankası’nda emanet olarak duran miktarlar düşüldüğünde net döviz rezervine ulaşılıyor.

Net döviz rezervi nasıl hesaplanıyor?

Net döviz rezervi, TCMB verilerinde aktif kısımda yer alan dış varlıklardan, pasif kısımda bulunan toplam döviz yükümlülüklerini çıkardıktan sonra elde edilen rakamın o günün kuruna bölünmesiyle hesaplanıyor.

Formül şu şekilde: Net Rezerv = (Dış Varlıklar – toplam döviz yükümlülükleri) / Dolar-TL kuru

Swap hariç net rezerv ne demek?

Ekonomist Eğilmez’e göre net rezerv miktarı, swap işlemleriyle elde edilmiş (emanet) dövizleri de kapsadığı için bu rakam tam olarak net rezervi ifade etmiyor.

Bu yüzden net döviz rezervini emanet dövizleri çıkararak görebilmek için bu miktardan swap karşılığı elde edilmiş döviz tutarını düşmek gerekiyor. Swap hariç net rezerv ise şu şekilde hesaplanabiliyor:

Swap hariç net rezerv = Net rezerv – Swap işlemleri toplamı

Uluslararası rezerv nedir?

TCMB’nin (Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası) tanımına göre uluslararası rezervler; ülkelerin para otoriteleri tarafından kontrol edilen, kullanıma hazır, birbirlerine çevrilebilme özelliği bulunan ve uluslararası ödeme aracı olarak kabul edilen varlıklar.

Uluslararası rezerv olarak sayılan varlıklar şunlar:

  • Konvertibl (birbirlerine dönüştürülebilir) döviz varlıkları (euro, ABD doları, İngiliz sterlini vb.)
  • Uluslararası standartta altın
  • Özel Çekme Hakları
  • Uluslararası Para Fonu (IMF) Rezerv Pozisyonu

TCMB, rezervleri nasıl saklıyor?

Merkez Bankası, rezervlerin yönetiminde ülke menfaatine öncelik verdiğini aktarıyor. Bu amaçla, uluslararası rezervleri, anaparanın korunması ve gerekli likiditenin sağlanması için düşük riske sahip yatırım araçlarında değerlendiriyor.

Merkez Bankası, rezerv yönetimi sırasında karşılaşılabilecek risklerin belirlenmesi, değerlendirilmesi ve kabul edilebilir sınırlar içinde tutulabilmesi için risk yönetim stratejisi uyguluyor. Ayrıca elindeki rezervlerin seviyesini, düzenli aralıklarla internet sitesinde yayımlıyor.

Paylaşın