1 Haftada 123 Milyar TL Daha Borçlandık

Enflasyon hızla yükseliyor, alım gücü eriyor. Bankalara olan borçluluk ise günden güne artıyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da dün yaptığı konuşmada milyonların geçim sıkıntısı içerisinde olduğunu kabul etti.

Cumhuriyet Erdoğan “İnsanlarımızın geçim sıkıntısı meselesi olabilir” dedi ve buna karşı çözümün ise kendi iktidarlarında olduğunu belirtti. Akıllara ise ekonomiden sorumu bakan Nureddin Nebati’nin 6 ay önce yaptığı konuşma geldi. Nebati “Gözlerimi kapatıp 6 ay sonra açmak istiyorum. Çok farklı noktalara geleceğiz. Enflasyon bitecek” iddialarında bulunmuştu. Ancak bu son 6 ayda takibe düşen borç tutarı da borçluluk da sert şekilde arttı.

Birgün’den Rıfat Kırcı’nın haberine göre; Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerine göre ise borçlanma hızla artıyor. Son 1 haftada bankalara olan borçluluk 123,2 milyar lira arttı. 6 ayda ödenemediği için takibe düşen borç tutarı 3 milyar lira artarken bankalara olan kredi ve kredi kartı borçluğu ise 1,2 trilyon lira arttı.

BDDK, haftalık bankacılık sektörü verilerini yayımladı. Buna göre 10 Haziran haftasını kapsayan süreçte bankalara olan kredi ve kredi kartı borcu 123 milyar 283 milyon lira arttı. Toplam borç 6 trilyon 251 milyar 126 milyon liraya yükseldi.

Bireysel kredi kartlarıyla 1 haftada 4 milyar 81 milyon liralık işlem gerçekleştirildi. Böylece 10 Haziran haftasında bireysel kredi kartı borcu 269 milyar 287 milyon liraya yükseldi. Bireysel kredilerdeki artış 12 milyar 300 milyon lira olarak gerçekleşti.

3 milyar lira borç ödenemedi

Ocak ayının ilk haftasından haziran ayının ikinci haftasına kadar borçluluk 1 trilyon 288 milyar 323 milyon lira arttı. Son bir haftada 183 milyon lira daha borç takibe düştü. Son 6 ayda takibe düşen borç tutarındaki artış ise 3 milyar liranın üzerinde.

Verilere göre, tüketici kredileri tutarı, 10 Haziran itibarıyla 12 milyar 300 milyon lira artışla 890 milyar 334 milyon liraya çıktı. Söz konusu kredilerin 338 milyar 906 milyon lirası konut, 22 milyar 121 milyon lirası taşıt ve 529 milyar 307 milyon lirası ihtiyaç kredilerinden oluştu.

Söz konusu dönemde taksitli ticari kredilerin tutarı 14 milyar 231 milyon lira artarak 832 milyar 534 milyon liraya çıktı. Bankaların bireysel kredi kartı alacakları da yüzde 1,5 artışla 269 milyar 288 milyon liraya yükseldi. Bireysel kredi kartı alacaklarının 109 milyar 254 milyon lirası taksitli, 160 milyar 34 milyon lirası taksitsiz oldu.

BDDK verilerine göre Kur Korumalı Mevduat (KKM) hesaplarında da yükseliş eğilimi devam etti. 10 Haziran KKM ve katılma hesapları 931 milyar liradan 962,9 milyar liraya çıktı.

Paylaşın

Merkez Bankası’nın Net Rezervi 5 Ayın En Düşük Seviyesini Gördü!

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası(TCMB) haftalık para ve banka istatistiklerini yayımladı. Buna göre, TCMB altın rezervleri 41 milyar 280 milyon dolardan 41 milyar 725 milyon dolar seviyesine geldi.

Haber Merkezi / Böylece TCMB toplam rezervleri 102 milyar 741 milyon dolarken 102 milyar 513 milyon dolar oldu. Aynı dönemde TCMB’nin net uluslararası rezervleri 2 milyar 365 milyon dolar düşüş gösterdi. Geçtiğimiz hafta 10,5 milyar dolarolan net uluslararası rezervler 8,2 milyar dolara geriledi.

Brüt ve net döviz rezervi nedir?

Ekonomist Mahfi Eğilmez, brüt ve net döviz rezervi arasındaki farkı şu şekilde açıklıyor: Merkez Bankası, döviz rezervlerinin tamamının sahibi değil.

TCMB’nin rezervlerinin bir bölümü bankaların Merkez Bankası’nda tutmak zorunda olduğu zorunlu karşılıklardan oluşuyor. Bunları bir çeşit emanet döviz olarak görmek mümkün.

TCMB’nin son yıllarda rezerv opsiyon mekanizması aracılığıyla, TL mevduatlar karşılığında alması gereken zorunlu karşılıkları dövizle yatırma esnekliği tanımasıyla bu döviz rezervlerindeki emanet tutarda artış oldu.

Döviz rezervlerinin bir bölümünün emanet olması nedeniyle Merkez Bankası’nın döviz rezervlerinin toplamı brüt döviz rezervlerini gösteriyor. Merkez Bankası’nda emanet olarak duran miktarlar düşüldüğünde net döviz rezervine ulaşılıyor.

Net döviz rezervi nasıl hesaplanıyor?

Net döviz rezervi, TCMB verilerinde aktif kısımda yer alan dış varlıklardan, pasif kısımda bulunan toplam döviz yükümlülüklerini çıkardıktan sonra elde edilen rakamın o günün kuruna bölünmesiyle hesaplanıyor.

Formül şu şekilde: Net Rezerv = (Dış Varlıklar – toplam döviz yükümlülükleri) / Dolar-TL kuru

Swap hariç net rezerv ne demek?

Ekonomist Eğilmez’e göre net rezerv miktarı, swap işlemleriyle elde edilmiş (emanet) dövizleri de kapsadığı için bu rakam tam olarak net rezervi ifade etmiyor.

Bu yüzden net döviz rezervini emanet dövizleri çıkararak görebilmek için bu miktardan swap karşılığı elde edilmiş döviz tutarını düşmek gerekiyor. Swap hariç net rezerv ise şu şekilde hesaplanabiliyor:

Swap hariç net rezerv = Net rezerv – Swap işlemleri toplamı

Uluslararası rezerv nedir?

TCMB’nin (Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası) tanımına göre uluslararası rezervler; ülkelerin para otoriteleri tarafından kontrol edilen, kullanıma hazır, birbirlerine çevrilebilme özelliği bulunan ve uluslararası ödeme aracı olarak kabul edilen varlıklar.

Uluslararası rezerv olarak sayılan varlıklar şunlar:

  • Konvertibl (birbirlerine dönüştürülebilir) döviz varlıkları (euro, ABD doları, İngiliz sterlini vb.)
  • Uluslararası standartta altın
  • Özel Çekme Hakları
  • Uluslararası Para Fonu (IMF) Rezerv Pozisyonu

TCMB, rezervleri nasıl saklıyor?

Merkez Bankası, rezervlerin yönetiminde ülke menfaatine öncelik verdiğini aktarıyor. Bu amaçla, uluslararası rezervleri, anaparanın korunması ve gerekli likiditenin sağlanması için düşük riske sahip yatırım araçlarında değerlendiriyor.

Merkez Bankası, rezerv yönetimi sırasında karşılaşılabilecek risklerin belirlenmesi, değerlendirilmesi ve kabul edilebilir sınırlar içinde tutulabilmesi için risk yönetim stratejisi uyguluyor. Ayrıca elindeki rezervlerin seviyesini, düzenli aralıklarla internet sitesinde yayımlıyor.

Paylaşın

Asgari Ücrete Ara Zam İçin Çalışma Başlatıldı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ücretliler dahil herkesin gelirinin artırılması yönündeki açıklaması sonrası Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ücretlerin iyileştirilmesi için ilgili kurumlarla çalışma başlattı.

Asgari ücrete ara zamda 6 aylık enflasyon oranında artırım, yıllık enflasyon farkının yansıtılması, işverenin prim yükünün hafifletilmesi formülleri üzerinde çalışılıyor.

Sabah gazetesinde yer alan habere göre; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın teklifi üzerine Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplanıp yeni asgari ücreti ister yıllık ister aylık belirleyebilecek. Bunun üst sınırı iki yıl olacak.

4 Temmuz Pazartesi günü açıklanacak haziran ayı enflasyon oranının ardından ilk altı aylık enflasyon oranı belirlenecek, memur ve emeklilere yapılacak zam oranı açıklanacak. Asgari ücretliye ara zamda 6 aylık zam oranı da belirleyici olacak. Yılın ilk 5 ayında enflasyon yüzde 35.64 olmuştu.

Öte yandan asgari ücrete ara zam durumda işverene prim desteği seçeneği de değerlendiriliyor. Asgari ücrette gelir vergisi kaldırılmıştı. Brüt asgari ücrette 760 lira prim kesintisi bulunuyor. İşveren açısından da 876 liralık prim maliyeti bulunuyor.

Paylaşın

FED, Politika Faizini 75 Baz Puan Artırdı

ABD Merkez Bankası FED, son yıllarda hızla artan tüketici fiyatlarıyla mücadele için son 28 yılın en yüksek faiz artışına gitti. Banka açıklamasında enflasyonla mücadele için daha fazla artışın da gelebileceğini belirtildi.

Faiz oranlarında hedef aralığını yüzde 1,5 ile yüzde 1,75 aralığına oturtan FED, böylece 2019’dan bu yana en yüksek faizi görmüş oldu.

Mart ayından bu yana yapılan bu üçüncü artış, geçen ay enflasyon oranlarının beklenmedik şekilde yeniden yükselişinin ardından geldi. Banka açıklamasında enflasyonla mücadele için daha fazla artışın da gelebileceğini belirtildi.

FED toplantısının ardından yetkililer, faiz oranlarının yıl sonunda yüzde 3,4’e kadar ulaşabileceğini öngördüğünü açıkladı. Bu faiz oranı ABD halkına daha yüksek oranda ev kredisi, eğitim kredisi ve kredi kartı borçlanması olarak yansıyacak.

Dünya genelinde merkez bankaları benzer adımlar atarken bu, küresel ekonomi için çok büyük bir değişim anlamına geliyor. Uzun yıllar iş yerleri ve bireyler düşük kredi faizlerinden faydalanıyordu.

EY-Parthenon strateji danışmanlık şirketinden üst düzey ekonomist Gregory Daco, FED faizini “Gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomilerdeki çoğu merkez bankası ekonomi politikalarını birbirileriyle uyumlu şekilde sıkılaştırıyor. Bu uzun yıllardır alışkın olmadığımız bir küresel durum ve hem iş dünyasına hem de dünya genelinde hane halklarına yansımaları olacak” şeklinde yorumladı.

İngiltere’de de Nisan ayında enflasyon yüzde 9’a yükselmişti. İngiltere Merkez Bankası’nın da bugün yapacağı toplantının ardından -Aralık ayından bu yana beşinci kez- faiz artırımına gitmesi bekleniyor. Bu da İngiltere’de faiz oranlarının 2009’dan bu yana ilk kez yüzde 1’in üzerine çıkması anlamına geliyor.

Brezilya, Kanada ve Avustralya da faiz oranlarını artırdı; Avrupa Merkez Bankası da yaz sonunda yapacağı toplantının ardından benzer bir artışa gideceğinin işaretlerini verdi.

2020’de pandeminin vurduğu ekonomiye destek olmak için faiz indirimi yapılan ABD’de, Merkez Bankası bu yıl iki kez oranları yükseltti. İlki Mart ayındaki yüzde 0,25’lik; ikincisi de Mayıs ayındaki yüzde 0,5’lik artış oldu.

O dönem FED Başkanı Jerome Powell, yetkililerin daha sert bir artışı düşünmediklerini söylemişti. Ancak geçen hafta cuma günü, Mayıs ayı enflasyon oranının yüzde 8,6 olduğu açıklandı. Nisan ayındaki küçük de olsa düşüşten sonra gelen enflasyon artış oranı, 1981’den bu yana görülen en hızlı artış oldu.

Bu da yetkilileri daha sert kararlar almaya itti.

Washington’daki iki günlük toplantının ardından bankadan yapılan açıklamada “Pandemiyle bağlantılı arz-talep dengesizliğine; yüksek enerji fiyatlarına ve daha geniş çaplı fiyat baskılarına bağlı enflasyon yükselmeye devam ediyor. Komisyon, enflasyon oranını yüzde 2 hedefine geri döndürmek için kararlılığını güçlü bir şekilde sürdürüyor.” denildi.

Pandeminin etkisi beklenenden büyük oldu

Birçok uzman FED’in geçen yıldan bu yana ABD’deki artan enflasyon oranlarını dengelemekte zorlandığı yorumunu yapıyor. Covid-19 pandemisinden kaynaklı kapanmaların ABD ekonomisine beklenenden çok daha sert bir etki yapması bunda etkili oldu.

Hükümetin pandemi zamanı yaptığı hane halklarına yaptığı, doğrudan çekler gibi, milyarlarca dolarlık yardımın etkisiyle talep artarken, Powell da dahil olmak üzere yetkililer, ilk aşamada fiyat artışlarını “geçici” olarak değerlendirerek pandemi kaynaklı tedarik zinciri sorunlarının çözüleceğini ve arz-talep dengesinin yeniden sağlanacağını düşündü.

Ancak sorunlar çözülmedi, çünkü yeni varyantlar çıktıkça ve kapanmalar sürdükçe üretim faaliyetleri de durdu. Hemen ardından başlayan Ukrayna savaşı da küresel ölçekte gıda ve enerji fiyatlarının yükselmesine yol açınca sorunlar daha da kalıcı bir hal aldı.

FED’in adım atma kararlılığı ve sözlerine rağmen, son dönemde yapılan anketlere göre ABD halkı sorunların daha da büyüyeceğine inanıyor.

George Mason Üniversitesi Mercatus Merkezi’nde üst düzey araştırma görevlisi ekonomist David Beckworth “FED namlunun ucunda ve enflasyon güvenilirlik testi veriyor” yorumunu yapıyor.

FED’in en son bu kadar yüksek bir faiz artırımı açıkladığı yıl 1994’tü. Bu kez bu adımı atmakta geç kalan FED, daha agresif adımlar atmaya da kararlı görünüyor.

FED’in dünkü toplantısında yaptığı öngrörüye göre, bu yıl ABD ekonomisinde yüzde 1,7 büyüme bekleniyor. Mart ayında bu oran yüzde 1 daha fazlaydı. İşsizlik oranının ise yüzde 3,7’ye yükselmesi bekleniyor.

Paylaşın

Euro Ve Dolar Bir Ay İçerisinde Eşitlenebilir

Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa’da faiz oranları ile ekonomik büyüme arasındaki farkın büyüdüğü bir dönemde euronun dolara eşitlenmesi bekleniyor. Amerikan finansal hizmetler şirketi Wells Fargo eşitlenmenin bir ay içinde gerçekleşmesini beklediklerini açıkladı.

Son üç gündür düşüşteki euro bugün 1,05 dolardan işlem görüyor. Euro en son 20 yıl önce dolara eşitlenmişti.

Mayıs ayı ortasında son beş yılın en düşük seviyesine gerileyen euro, ABD Merkez Bankası’nın (Fed) para politikasını sert şekilde sıkılaştırarak faiz oranlarını Avrupa’daki düzeyin bir hayli üstüne yükseltmesi üzerine bu yıl dolar karşısında yüzde 8 değer kaybetti.

Wells Fargo’nun tahmini Fed’in doların son iki yıldır en yüksek seviyesine çıkmasına yardımcı olmak amacıyla gösterge faiz oranını çarşamba günü 75 baz puan kadar arttırabileceği spekülasyonu üzerine geldi.

Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) stratejistlerinden Erik Nelson’a göre Fed’in hareketi ECB’nin daha az artış yanlısı bir yaklaşım izlemesi sebebiyle euro üzerinde baskı yaratıyor. ABD’deki ekonomik büyümenin euro bölgesindekine göre daha güçlü olması da altta yatan sebeplerden.

Bloomberg’e konuşan Nelson “ABD Doları’nın gücüne geri dönüşü beklediğimizden daha hızlı oldu” dedi ve paritenin yaşanacağı görüşünde olduklarını, ancak ne zaman yaşanacağına dair soru işareti bulunduğunu dile getirdi.

ECB yüksek enflasyona rağmen piyasa beklentileri doğrultusunda faiz oranlarında değişikliğe gitmezken, temmuz ayında 11 yılın ardından ilk defa faiz artışına gideceğinin sinyalini vermişti.

ECB Yönetim Konseyi eylülde de faiz oranlarında tekrar artış öngördüğüne işaret ederek artış miktarının güncel orta vadeli enflasyonun görünümüne bağlı olacağını vurgulamıştı.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

Tarımda Üretici Enflasyonu Yüzde 154’e Yükseldi

Tarım-ÜFE’de mayısta bir önceki aya göre yüzde 16,18, bir önceki yılın aralık ayına göre yüzde 100,17, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 154,97 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 57,05 artış gerçekleşti.

Haber Merkezi / Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Tarım Ürünleri Üretici Fiyat Endeksi (Tarım-ÜFE) Mayıs 2022 verilerini açıkladı. Açıklanan verilere göre; Tarım-ÜFE’de mayısta bir önceki aya göre yüzde 16,18, bir önceki yılın aralık ayına göre yüzde 100,17, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 154,97 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 57,05 artış gerçekleşti. Böylelikle tarımda üretici enflasyonunda yeni rekor seviye görülmüş oldu.

Sektörlerde bir önceki aya göre ormancılık ürünleri ve ilgili hizmetlerde yüzde 6,11, balık ve diğer balıkçılık ürünlerinde yüzde 9,46 ve tarım ve avcılık ürünleri ve ilgili hizmetlerde yüzde 16,73 artış oldu. Ana gruplarda bir önceki aya göre tek yıllık bitkisel ürünlerde yüzde 4,38, canlı hayvanlar ve hayvansal ürünlerde yüzde 14,88 ve çok yıllık bitkisel ürünlerde yüzde 59,15 artış gerçekleşti.

Yıllık artışın düşük olduğu alt gruplar sırasıyla, yüzde 55,11 ile diğer çiftlik hayvanları ve hayvansal ürünler ve yüzde 61,80 ile koyun ve keçi, canlı; bunların işlenmemiş süt ve yapağıları oldu. Buna karşılık, yıllık artışın yüksek olduğu alt gruplar ise sırasıyla, yüzde 273,94 ile lifli bitkiler ve yüzde 230,22 ile sebze ve kavun-karpuz, kök ve yumrular oldu.

Aylık en yüksek süt üretiminin maliyeti arttı

Bir önceki aya göre artışın düşük olduğu alt gruplar yüzde 1,34’le diğer ağaç ve çalı meyveleri ile sert kabuklu meyveler, yüzde 2,22’yle sebze ve kavun-karpuz, kök ve yumrular şeklinde sıralandı. Buna karşılık, aylık artışın yüksek olduğu alt grup ise yüzde 18,28 ile canlı sığırlar (manda dahil), bunlardan elde edilen işlenmemiş süt oldu. Bir önceki aya göre azalış gösteren alt gruplar ise sırasıyla, yüzde 5,10 ile lifli bitkiler ve yüzde 3,97 ile canlı kümes hayvanları ve yumurtalar oldu.

Mayıs 2022’de, endekste kapsanan 82 maddeden, 18 maddenin ortalama fiyatında azalış, 48 maddenin ortalama fiyatında ise artış gerçekleşirken, 16 maddenin ortalama fiyatında değişim olmadı.

Paylaşın

TÜSİAD’dan İktidarın Ekonomi Politikalarına Tepki

Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Yüksek İstişare Konseyi toplantısına Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu zor durum damgasını vurdu. Toplantının açılışında konuşan TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan enflasyonun bir türlü kontrol altına alınamadığını, enflasyonun “üç rakamlı eşiğe doğru hızla” ilerlediğini ifade etti.

TÜSİAD Başkanı Turan, “Enflasyonla mücadelede tüm dünya faizleri artırarak frene basmayı tercih ederken biz uzun süredir hem kurun yükselmesine ve hesap yapılamamasına yol açan hem de tasarruf sahiplerini cezalandıran bir para politikası izliyoruz. Bundan dolayı vergi mükellefleri ve hazine gereksiz bir yükü taşımak durumunda kalıyorlar. Akran ülkelerle kıyasladığımızda dünyada hem en yüksek enflasyona hem de son derece yüksek risk primine sahip ülke konumundayız” dedi.

“Orta sınıfı güçlü olmayan bir ülkede demokrasi zayıflar”

Bunun sürdürülemez olduğunu ve hızla rasyonel politikalara dönülmesi gerektiğini vurgulayan Turan, Türkiye’nin iktisat bilimi ve tüm dünyadaki uygulamalarla çelişen bir yaklaşımı sürdürmemesi gerektiğini kaydetti. Türkiye’nin sorunlarının yalnızca para politikası ve dizginlenemeyen enflasyonla sınırlı olmadığını söyleyen Turan, şöyle konuştu:

“İzlenen ekonomi politikalarının yarattığı koşullarda gelirler hızla eriyor. Özellikle sabit gelirliler enflasyon baskısını en derinden hissediyor. Kentli, eğitimli orta sınıfların gelirleri de erozyona uğruyor. Unutmayalım ki, orta sınıfı güçlü olmayan bir ülkede demokrasi zayıflar. Eşitsiz gelir dağılımı demokratik sisteme yönelik inancı zedeler. Bu bağlamda ülkenin ekonomik durumu ve siyasi atmosferi nedeniyle bugüne dek görülmemiş bir ölçeğe varan beyin göçünü bir kez daha gündeme getirmek zorundayım. Bu göçü durdurmak için atılacak adımların en başta gelen önceliklerimizden sayılması gerektiğini düşünüyoruz. Bu boyutlarda bir nitelikli insan kaybına tahammülümüz olmadığına inanıyoruz.”

TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Tuncay Özilhan da yaptığı konuşmada Türkiye’nin zor bir dönemden geçtiğini söyledi. Ukrayna Savaşı’nın dünyada güvenlik dengeleri değiştirdiğini hatırlatan Özilhan, Türkiye’nin gıda fiyatlarındaki artışı önlemek ve tarım ve gıdadaki muazzam potansiyelini hayata geçirmek için yeni bir tarım politikasına ihtiyacı olduğunu belirtti. Özilhan, “TL’deki değer kaybı nedeniyle Türkiye’nin mamul mal ihracatında sağlayabileceği rekabet gücü, dünya ticaretinin hizmetlere ve hatta dijital olarak teslim edilen hizmetlere doğru kaydığı bir dünyada ne kadar sürdürülebilir olacak?” sorusunu sordu.

“Türkiye’nin risk primi yükseliyor”

Enflasyonun bütün ekonomik sorunların başı olması nedeniyle pek çok merkez bankasının enflasyon artışının önüne geçmek için sıkılaşma politikaları uyguladığını hatırlatan Özilhan, şöyle konuştu:

“Global taraf aleyhimize seyrederken, içeride uyguladığımız iktisadi politikalarla beraber ülke risk primi yükseliyor. Sıkı para politikaları ile gelişmiş ülkelerin yavaşlaması Türkiye’nin ihracatını kısıtlayarak cari açık, TL’nin değer kaybı ve enflasyon sorunlarını ağırlaştırabilir”.

Enflasyondaki artışın, daha önceki enflasyonist dönemlerle karşılaştırılamayacak kadar hızlı olduğunu söyleyen Özilhan, bu sürecin göreli fiyat yapısını bozduğunu, firmaların nasıl fiyatlama yapacaklarını bilemez hale geldiğini belirtti. “Tüketicilerin de fiyatlar konusunda algısı bozulmuş durumda” diyen Özilhan, şöyle devam etti:

“Enflasyon halkın satın alma gücünü eritiyor. Ücretlerin toplam gelir içindeki payı geriliyor. Ekonomideki en büyük öncelik enflasyonun kontrolden çıkmasını önlemek ve ardından kalıcı bir düşüş sağlamak olmalı. Aksi halde, Türkiye’nin geçmişinde olduğu gibi bir enflasyon sarmalına girmesi topluma çok yüksek bir bedel ödetir. Sorunları çözmek yerine bir süre için hafifletmek yönünde atılan adımlar geri teper.”

Ekonomik sorunların sık sık değiştirilen düzenlemelerle çözülemeyeceğini söyleyen Özilhan, bunun yol açabileceği riskleri “Sık sık değiştirilen düzenlemeler ve piyasanın işleyişine yapılan müdahaleler karar alma ufkunu daraltır ve ekonomiyi daha da bozar. Dengesizlikler tırmanmaya devam eder ve kontrol elden kaçarsa uzun yıllar büyük bedeller ödemeyi gerektiren bir sonuç kaçınılmaz olur” olarak açıkladı.

Paylaşın

TÜİK Açıkladı: Konut Satışları Mayıs’ta İkiye Katlandı

Mayıs ayına ilişkin konut satış istatistiklerine göre, Türkiye genelinde konut satışları Mayıs ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 107,5 artarak 122 bin 768 oldu. Böylece en hızlı yıllık artışı kaydedildi.

Haber Merkezi / Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Konut Satış İstatistikleri Mayıs 2022 verilerini açıkladı. Buna göre, Türkiye genelinde konut satışları Mayıs ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 107,5 artarak 122 bin 768 oldu.

Konut satışlarında İstanbul 22 bin 148 konut satışı ve yüzde 18,0 ile en yüksek paya sahip oldu. Satış sayılarına göre İstanbul’u 11 bin 497 konut satışı ve yüzde 9,4 pay ile Ankara, 7 bin 159 konut satışı ve yüzde 5,8 pay ile İzmir izledi. Konut satış sayısının en az olduğu iller sırasıyla 21 konut ile Hakkari, 43 konut ile Ardahan ve 75 konut ile Bayburt oldu.

Konut satışları Ocak-Mayıs döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 37,7 artışla 575 bin 889 olarak gerçekleşti.

İpotekli konut satışları

Türkiye genelinde ipotekli konut satışları Mayıs ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 177,8 artış göstererek 29 bin 335 oldu. Toplam konut satışları içinde ipotekli satışların payı yüzde 23,9 olarak gerçekleşti. Ocak-Mayıs döneminde gerçekleşen ipotekli konut satışları ise bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 72,3 artışla 129 bin 707 oldu.

Mayıs ayındaki ipotekli satışların, 6 bin 161’i; Ocak-Mayıs dönemindeki ipotekli satışların ise 31 bin 885”i ilk el satış olarak gerçekleşti.

Türkiye genelinde diğer konut satışları Mayıs ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 92,2 artarak 93 bin 433 oldu. Toplam konut satışları içinde diğer satışların payı yüzde 76,1 olarak gerçekleşti. Ocak-Mayıs döneminde gerçekleşen diğer konut satışları ise bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 30,2 artışla 446 bin 182 oldu.

İlk el konut satışları

Türkiye genelinde ilk el konut satış sayısı, Mayıs ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 80,5 artarak 32 bin 861 oldu. Toplam konut satışları içinde ilk el konut satışının payı yüzde 26,8 oldu. İlk el konut satışları Ocak-Mayıs döneminde ise bir önceki yılın aynı dönemine göre v 28,1 artışla 163 bin 719 olarak gerçekleşti.

Türkiye genelinde ikinci el konut satışları Mayıs ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 119,5 artış göstererek 89 bin 907 oldu. Toplam konut satışları içinde ikinci el konut satışının payı yüzde 73,2 oldu. İkinci el konut satışları Ocak-Mayıs döneminde ise bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 42,0 artışla 412 bin 170 olarak gerçekleşti.

Yabancılara konut satışları

Yabancılara yapılan konut satışları Mayıs ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 235,7 artarak 5 bin 962 oldu. Mayıs ayında toplam konut satışları içinde yabancılara yapılan konut satışının payı yüzde 4,9 oldu. Yabancılara yapılan konut satışlarında ilk sırayı 2 bin 451 konut satışı ile İstanbul aldı. İstanbul’u sırasıyla bin 885 konut satışı ile Antalya ve 264 konut satışı ile Mersin izledi.

Yabancılara yapılan konut satışları Ocak-Mayıs döneminde ise bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 70,0 artarak 26 bin 753 oldu.

Mayıs ayında Rusya Federasyonu vatandaşları Türkiye’den bin 275 konut satın aldı. Rusya Federasyonu vatandaşlarını sırasıyla 736 konut ile İran, 617 konut ile Irak vatandaşları izledi.

Paylaşın

KKM’nin Bütçeye 3 Aylık Maliyeti 21 Milyar Lira Oldu

Kur Korumalı Mevduat (KKM) kapsamında merkezi bütçeden ödenen kur farkları üç ayda 21,1 milyar TL’ye ulaştı. KKM 20 Aralık 2021 tarihinde dolar kurunun 18,36 ile rekor kırmasının ardından başlatılmıştı. 

Haber Merkezi / Hazine ve Maliye Bakanlığı’na bağlı Muhasebat Genel Müdürlüğü’nün bugün yayımladığı verilere göre, KKM’nin bütçeye maliyeti mayısta 4 milyar 843 milyon TL oldu.

Merkezi bütçe gider kalemlerinde ‘Mevduat ve Katılma Hesaplarının Kur Artışlarına Karşı Korunmasına İlişkin Giderler’ başlığıyla verilen KKM giderleri, martta 11 milyar 700 milyon TL, nisanda 4 milyar 555 milyon TL olmuştu. Böylelikle KKM’nin üç aylık maliyeti 21,1 milyar TL’ye ulaştı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ilk olarak 20 Aralık’ta duyurduğu KKM hesapları 22 Aralık’ta açılmaya başlandı.

KKM’de eğer kurdaki yükseliş faiz getirisinden yüksekse aradaki fark tasarruf sahibine ödeniyor. Bu hesaplamada baz alınacak kur seviyesini Merkez Bankası günlük olarak açıklıyor. İlk olarak mevduat sahiplerine ödemeler 23 Mart’ta başladı.

Söz konusu hesaplarda uygulanacak faiz oranı politika faizinin en fazla 300 baz puan üzerinde olabiliyor. Paranın vadeden önce çekilmesi durumunda kur farkı ödenmiyor.

Paylaşın

Zamlar Hız Kesmiyor: İlaca Da Bekleniyor

Ankara Eczacı Odası Başkanı Taner Ercanlı, ilaç fiyatlarına yüzde 20 civarında zam beklentisi olduğunu açıkladı. Ercanlı, “Eczaneler yaşanan krizden dolayı ciddi anlamda ekonomik darboğaza girdi” dedi.

Birçok kalemde gelen zamlara bir yenisin daha eklenmesi bekleniyor. Sözcü WEB TV’nin haberine göre, Ankara Eczacı Odası Başkanı Taner Ercanlı, “Sağlık Bakanlığının ilaçta yüzde 20 oranında fiyat artışı talebinin olduğu bilgisini aldık. Artış oranı yüzde 20’nin üzerinde de olabilir” dedi.

Eczanelerin ekonomik darboğaza girdiğini ve mesleği bırakanlar olduğunu da belirten Ercanlı, birçok ilacın üretilemediğini de vurguladı ve şunları söyledi:

‘Mesleği bırakıyorlar’

Eczaneler yaşanan krizden dolayı ciddi anlamda ekonomik darboğaza girdi. Eczanelerimizin bir kısmı süreç içerisinde kapanmaya başladı. Bu işi uzun yıllardır yapan bazı meslektaşlarımızın artık meslek yapma arzuları da ortadan kalktı ve mesleği bırakıyorlar.

Geçtiğimiz günlerde eczacıların içinde bulundukları zor durumdan kurtarılması gerektiğini aksi halde 14 bin eczacının dükkanlarını kapatma tehlikesi ile karşılaşacağını söyleyen Kayseri Eczacı Odası Başkanı Uğur Nuri Akın, “Ülkece zor zamanlardan geçiyoruz. Tabi bu da sağlık sektörünü yakından etkilemiş durumda. Bundan da en fazla etkilenen grup maalesef bizleriz çünkü bir tarafımız danışmanlık hizmeti verirken, bir tarafımız da ticari faaliyetleri sürdürmekte. Bununla birlikte de maalesef uzun zamandan beri devam eden sorunlarımızın çözülmemesi sebebiyle şu an 28 bin eczanenin yarısı kapanma tehlikesi ile karşı karşıya. Bu çok ciddi bir halk sağlığı sorunudur” diye açıklamalarda bulunmuştu.

‘İlaç yokluğu tekrar artışta’

Birçok ilaçta yokluk yaşıyoruz. Kurdaki artışla beraber ve pandemi sürecinin de bunun üzerine eklenmesiyle birlikte ilaç yokluğu maalesef tekrar artışa geçti. Elimizdeki verilere göre, yaklaşık yüzde 17 oranında bir ilaç yokluğu mevcut. Birçok ilaç yurt dışından ithal edilemiyor. Uluslararası alanda ilaç ham madde fiyatlarındaki artış da, sanayimizde birçok ilacın üretemez hale gelmesine yol açtı.

İlaç yokluğundan dolayı hastalarla karşı karşıya geliyoruz. Hastalarımız ilacın yokluğunun kaynağının eczacılar olduğu gibi bir algıya kapılıyor. İlaç üretildiği ilk andan hastaya ulaşana kadar takip edilen bir ürün. Hasta reçetesiyle geldiğinde ilacını ulaştırmak istiyoruz. Buradaki engel fiyat ise çözülmesi lazım. Biz ilaca zam isteyen tarafta değil ilacın erişilebilir olmasını isteyen taraftayız.

Paylaşın