İstanbul’un Enflasyonu Son 24 Yılın En Yüksek Seviyesini Gördü

İTO verilerine göre, Haziran ayında İstanbul’da perakende fiyatlar yüzde 94,19, toptan fiyatlar yüzde 87,98 arttı. Verilere göre, İstanbul’da enflasyon son 24 yılın en yüksek seviyesini gördü!

Haber Merkezi / İstanbul Ticaret Odası (İTO) haziran ayına ilişkin fiyat endekslerini yayımladı. İTO tarafından yapılan açıklamada şöyle denildi:

“2021 Haziran ayına göre 2022 Haziran ayında yaşanan fiyat değişimlerini gösteren bir önceki yılın aynı ayına göre değişim oranı İstanbul Ticaret Odası’nın (İTO) 1995 bazlı Ücretliler Geçinme İndeksinde yüzde 94,19, Toptan Eşya Fiyatları İndeksinde ise yüzde 87,98 olarak gerçekleşmiştir.

Haziran 2022’de Perakende fiyatlarda bir önceki aya göre; Ulaştırma ve Haberleşme Harcamalarında yüzde 5,16, Konut Harcamalarında yüzde 5,06, Kültür Eğitim ve Eğlence Harcamalarında yüzde 4,55, Gıda Harcamalarında yüzde 3,79, Sağlık ve Kişisel Bakım Harcamalarında yüzde 3,72, Ev Eşyası Harcamalarında yüzde 3,57, Giyim harcamalarında yüzde 2,12 ve Diğer Harcamalar grubunda yüzde 0,52 artış izlenmiştir.

Haziran 2022’de Toptan fiyatlarda bir önceki aya göre; Yakacak ve Enerji Maddeleri Grubunda yüzde 15,11, Gıda Maddeleri grubunda yüzde 10,34, Kimyevi Maddeler Grubunda yüzde 8,06, Mensucat Grubunda yüzde 6,75, İşlenmemiş Maddeler Grubunda yüzde 5,33, İnşaat Malzemeleri Grubunda yüzde 3,52 artış, Madenler Grubunda yüzde -1,00, azalış görülmüştür.”

Paylaşın

Kamunun Döviz Satışı 3 Milyar Dolara Yaklaştı

Bankacılık kaynakları BDDK’nın geçen cuma TL kredilere döviz varlığı sınırı getirmesiyle birlikte kamu bankaları ve Merkez Bankası’nın yoğun şekilde döviz satışı yaptığını belirterek bu hafta yapılan satışın 2-3 milyar doları bulduğunu vurguladı. Merkez Bankası net uluslararası rezervleri ise 7.53 milyar dolar seviyesinde.

Türk Lirası’ndaki değer kaybını durdurmayı ve kredileri kısmayı amaçlayan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun geçen cuma aldığı karar sonrası Merkez Bankası ve kamu bankalarından yoğun döviz satışı gerçekleştirildi.

Dünya Gazetesi’nin bankacılık kaynaklarına dayandırdığı bilgiye göre, geçen hafta Cuma günü kararın açıklanmasıyla beraber başlayan ve bu hafta bireysel ve kurumsal talebi karşılamaya çalışan döviz satışı 2-3 milyar doları buldu. Merkez Bankası ise para ve banka istatistiklerinde 24 Haziran ile biten haftaya ilişkin uluslararası net rezerv verilerini açıkladı. 17 Haziran haftasında 7 milyar 380 milyon dolar ile 20 yılın en düşük seviyesine gerileyen IMF tanımla net uluslararası rezervler 24 Haziran haftasında 7 milyar 531 milyon dolar ile yine 20 yılın en düşük seviyelerinde kalmaya devam etti. Analistler bu hafta da yaşanan döviz satışlarından kaynaklı net uluslararası rezervlerde kaybın sürmesini bekliyor.

Önce bireysel sonra kurumsal talep

Geçen hafta cuma günü dolar/ TL’nin Türkiye piyasalarında günü 17.39 lira seviyelerinden tamamlamasının ardından BDDK’nın TL kredi için döviz varlığı sınırı kararını açıkladı.

BDDK’nın TL kredi kullanılıp döviz alınmasını engellemek için aldığını açıkladığı karar ilk etapta döviz varlığı sınırı aşan şirketlerin döviz satışına yol açabileceği şeklinde yorumlandı. Türkiye piyasaları kapalıyken ise dolar/ TL bu karara sert bir tepki verdi ve 16.47 liraya kadar geriledi. Pazartesi sabah Türkiye piyasaları açılana kadar 16.09 liraya kadar inen dolar/ TL, piyasalar açıldıktan sonra ise gelen yoğun bireysel talep nedeniyle 16.40 liraya yükseldi. Bankacılık kaynakları cuma kararın açıklanması ve pazartesi piyasalar açılıncaya kadar kamu bankaları ve Merkez Bankası’nın yoğun bir şekilde düşük hacimli piyasada işlem yaptığını dile getirdi.

Pazartesi günü 1 milyar dolara yaklaşan bireysel talep nedeniyle kamunun döviz satışının sürdüğünü söyleyen bankacılık kaynakları salı gününden itibaren ise dövizde kurumsal talebin ortaya çıktığını vurguladı. Bankacılık kaynakları bunu şaşırtıcı olarak yorumlarken kamunun da bu talebi karşılamak için satışlara devam ettiğini dile getirdi. Dolar/TL ise hafta boyunca 16.09-16.73 lira arasında hareket etti. Türkiye piyasaları kapalıyken ulaşılan 16.09 lira piyasalar açıkken bir daha görülemedi. Kaynakların verdiği bilgiye göre cuma günü karardan itibaren düne kadar kamunun sattığı döviz miktarının 2-3 milyar doları buldu.

Net rezervde artış 150 milyon dolar

Merkez Bankası dün ise 24 Haziran ile biten haftaya ilişkin verileri açıkladı. Buna göre Merkez Bankası’nın IMF tanımlı net uluslararası rezervleri bir önceki haftaya göre 150 milyon dolar artış ile 7 milyar 531 milyon dolar oldu. 17 Haziran ile biten haftada 7 milyar 380 milyon dolar ile 20 yılın en düşük seviyesine gerileyen rezervler geçen hafta da bu seviyelerde kalmaya devam etti.

Yüzde 40 sınırı yüzde 50’ye mi çıkarılacak?

Merkez Bankası, KKM, reeskont kredileri, ihracat gelirinin yüzde 40’ının Merkez Bankası’na satılması ve ülkeler arası swap anlaşmalarıyla rezervlerini güçlendirmeye çalışıyor. Ancak döviz piyasasına müdahale için yapılan satışlar ve BOTAŞ başta olmak üzere KİT’lere yaptığı döviz satışları ile rezervler geriliyor. Bankacılık kaynakları BDDK’nın bu son TL krediye döviz varlığı sınırı adımının da Merkez Bankası’nın talebiyle atıldığını dile getirdi. Bu adımla da bir miktar döviz satışı bekleyen Merkez Bankası’nın bir sonraki adımının ise ihracat gelirinin yüzde 40’ının değil yüzde 50’sinin Merkez Bankası’na satılması zorunluluğu olabileceğine dikkat çekildi.

Bloke kıymetin değerini Merkez belirleyecek

Bankaların Merkez Bankası’nda tutacakları bloke menkul kıymetlerin değerini Merkez Bankası belirleyecek. Yabancı para yükümlülükleri için Türk Lirası cinsinden menkul kıymet tesis edilmesine ilişkin şartları düzenleyen 10 Haziran tarihli tebliğde değişiklik yapıldı. Değişiklik yapılan tebliğ bankalara kur korumalı mevduata dönüşüm oranına göre belirli bir hedef veriyor. Bu hedefe uymayanlar için de bloke olarak menkul kıymet tesis etme şartı getiriyordu. Buna göre bankaların Merkez Bankası’nda açtıkları hesaplarda bloke olarak bulunduracakları menkul kıymetlerin değeri Merkez Bankası tarafından belirlenecek.

KKM hesapları 1 milyar lirayı aştı

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) haftalık verilerine göre kur korumalı mevduat 24 Haziran ile biten hafta itibariyle 1 milyar 18 milyon 197 bin liraya yükseldi. BDDK verilerine göre bankacılık sektörünün kredi hacmi, geçen hafta 40 milyar 664 milyon lira artarak 6 trilyon 344 milyar 453 milyon liraya çıktı. Bankacılık sektöründeki toplam mevduat da (bankalararası dahil), geçen hafta 26 milyar 847 milyon lira arttı. Söz konusu haftada yüzde 0,4 yükselen bankacılık sektörü toplam mevduatı, 7 trilyon 7 milyar 981 milyon lira oldu. Verilere göre, tüketici kredileri tutarı, 24 Haziran itibarıyla 9 milyar 830 milyon lira artışla 905 milyar 932 milyon liraya çıktı. Söz konusu kredilerin 345 milyar 238 milyon lirası konut, 23 milyar 308 milyon lirası taşıt ve 537 milyar 387 milyon lirası ihtiyaç kredilerinden oluştu. Söz konusu dönemde taksitli ticari kredilerin tutarı 2 milyar 315 milyon lira artarak 843 milyar 302 milyon liraya çıktı. Bankaların bireysel kredi kartı alacakları da yüzde 3,0 artışla 276 milyar 759 milyon liraya çıktı. Bireysel kredi kartı alacaklarının 115 milyar 276 milyon lirası taksitli, 161 milyar 482 milyon lirası taksitsiz oldu. BDDK haftalık verilerine göre, bankacılık sektöründe takipteki alacaklar, 24 Haziran itibarıyla bir önceki haftaya göre 2 milyar 310 milyon lira azalarak 160 milyar 510 milyon liraya geriledi. Söz konusu takipteki alacakların 128 milyar 992 milyon lirasına özel karşılık ayrıldı.

Rezervlerin güçlendirilmesine odaklanılacak

Para Politikası Kurulu’nun (PPK) geçen hafta politika faizini sabit tutma kararı aldığı toplantının dün özetleri yayımladı. Özetlerde büyümenin kompozisyonunda sürdürülebilir bileşenlerin payı artarken, cari işlemler dengesinde turizm kaynaklı iyileşmelerin yanında enerji fiyatlarından kaynaklanan riskler devam ettiği belirtilirken şu noktalara dikkat çekildi: “Cari işlemler dengesinin sürdürülebilir seviyelerde kalıcı hale gelmesi, fiyat istikrarı için önem arz etmektedir. Enflasyonda gözlenen yükselişte; jeopolitik gelişmelerin yol açtığı enerji maliyeti artışları, ekonomik temellerden uzak fiyatlama oluşumlarının geçici etkileri, küresel enerji, gıda ve tarımsal emtia fiyatlarındaki artışların oluşturduğu güçlü negatif arz şokları etkili olmaya devam etmektedir. TCMB’nin tüm politika araçlarında kalıcı ve güçlendirilmiş liralaşmayı teşvik eden geniş kapsamlı bir politika çerçevesi gözden geçirme süreci devam etmekte. Bu süreçte, politika araçlarının Türk lirası mevduat gelişiminin desteklenmesi, APİ fonlamasının teminat yapısında Türk lirası cinsi varlıkların artırılması, para takası (swap) miktarının kademeli şekilde azaltılması ve döviz rezervlerinin güçlendirilmesi istikametinde geliştirilmesine odaklanılacak.”

Yabancı TL menkul kıymet satarken yerlinin aklı dövizde

Yabancı yatırımcıların TL menkul kıymetlerinden çıkışı geçen hafta da devam etti. Merkez Bankası haftalık menkul kıymet istatistiklerine göre 24 Haziran haftasında yabancı yatırımcılar 98.4 milyon dolarlık hisse senedi, 57.7 milyon dolarlık da devlet iç borçlanma senedi sattı. Yabancı yatırımcı satış yapıp çıkarken yurtiçi yerleşik kişilerin de döviz mevduatlarını artırdı. Merkez Bankası haftalık para ve banka istatistiklerine göre parite etkisinden arındırılmış olarak döviz mevduatı 769 milyon dolar arttı. Yabancı yatırımcılar hisse senedinde son 3 haftadır DİBS’te ise 10 haftadır kesintisiz çıkış yapıyor. Yılbaşından bu yana 24 Haziran ile biten hafta itibariyle hisse senedinde 3 milyar 317,5 milyon dolar, DİBS’te 1 milyar 741,7 milyon dolar olmak üzere toplam çıkışı 5 milyar 59 milyon dolara ulaştı. Yurtiçi yerleşiklerin döviz mevduatı 24 Haziran ile biten haftada hem bireyselde hem kurumsalda arttı. Bireysellerin döviz mevduatı parite etkisinden arındırılmış olarak 78 milyon dolar artarken, kurumsalların döviz mevduatı BDDK’nın yeni hamlesi öncesi 691 milyon dolar arttı.

Paylaşın

‘Elektriğe Zam’ İddiaları Büyüyor

CHP’li Akın, elektrikte üretim maliyetlerindeki artışı sınırlandırmak amacıyla piyasa takas fiyatına (PTF) getirilen tavan fiyat uygulamasının üç ay içerisinde yüzde 50 oranında artarak megavatsaat başına 2 bin 500 liradan 3 bin 750 liraya çıkarılmasının ulusal tarifede zam baskısını artırdığında dikkat çekti.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Akın, “Elektrik fiyatlarını frenlemek için 1 Nisan’da hayata geçirilen tavan fiyatın 19 Mayıs ve 1 Haziran’da artırılmasının ardından ulusal tarifede zam yapıldı. Üç ayda üçüncü kez artırılan tavan fiyatın artırılması ulusal tarifede zam baskısı yaratıyor” dedi.

CHP’li Akın, şunları dile getirdi:

“AKP iktidarı ulusal tarifede 1 Ocak’ta yüzde 127’ye varan fahiş zammın ardından KDV indirimi gibi göstermelik adımlar atmıştı. 1 Haziran’da yüzde 15 oranında zam yapılan konut tarifesi böylece 6 ay içinde toplamda yüzde 151 oranında zamlandı.

Temel bir hak olan elektrik kullanımı Türkiye’de fahiş fiyatı nedeniyle ulaşılabilir olmaktan çıkarken; iktidar gizlemeye çalışsa da Türkiye’de çok derin bir enerji yoksulluğu yaşanmaktadır.

Yaz döneminde üretim maliyetlerin daha da artacak

İktidarın yanlış politikaları nedeniyle milli paramız Türk lirasındaki değer kaybı elektrik üretim maliyetlerini yükseltmektedir. Özellikle ithal kömür ve doğalgaz gibi dışa bağımlı girdilerle üretim yapan elektrik santrallerinin maliyetleri bu kapsamda sürekli artmaktadır.

Haziran ayı sonu itibarıyla ithal kömür ve doğalgazla üretim yapan santrallerin payı yüzde 40’a dayanırken; bu durum yaz döneminde üretim maliyetlerin daha da artacağını göstermektedir.

İktidar elektrik üretimindeki maliyet artışını frenleyebilmek amacıyla gün öncesi piyasasına sunulan tekliflerin arz ve talebe göre eşleşmesiyle belirlenen piyasa takas fiyatına (PTF) müdahale ederek 1 Nisan 2022 itibarıyla tavan fiyat uygulaması başlatmıştı.

Fiyat artışını sınırlamak amacıyla getirilen tavan fiyat uygulaması üç ay gibi kısa bir süre içerisinde 2 bin 500 liradan 3 bin 750 liraya çıkarılarak yüzde 50 oranında arttı.

İktidar; sınırlandırılmak istenilmesine karşın elektrikte üretim maliyetleri kontrol edemiyor. Üretim maliyetlerindeki artışın nedeni ise Türk Lirası’ndaki değer kaybıdır. Dolayısıyla iktidar kendi yanlış politikasının faturasını vatandaşa elektrik tarifesinde zam olarak yansıtmamalıdır.

Tavan fiyat artınca tarifede zam yapıldı

PTF tavan fiyatı 1 Nisan 2022’de bir megavatsaat başına ithal girdili santrallerde 2 bin 500 lira, yenilenebilir ve yerli santrallerde ise bin 200 lira olarak belirlenmişti.

Tavan fiyat; 19 Mayıs 2022 tarihinde 2 bin 750 liraya çıkarılırken; 1 Haziran 2022 itibarıyla de 3 bin 200 liraya yükseldi. 1 Haziran’da PFT fiyatının yüzde 16,6 oranında artırılmasının ardından ulusal tarifede de aynı tarihte yüzde 15 oranında zam yapılmıştı.

1 Temmuz itibarıyla tavan fiyatının yüzde 17,2 oranında artması ulusal tarifede zam baskısını daha da artıracaktır.”

Paylaşın

Dış Ticaret Açığı Yüzde 155,2 Arttı

TÜİK verilerine göre, dış ticaret açığı yüzde 155,2 artışla 10 milyar 605 milyon dolara yükseldi. İhracatta ilk sırayı Almanya alırken, ithalatta ise ilk sırada Rusya yer aldı.

Haber Merkezi / Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) mayıs ayına ilişkin dış ticaret istatistiklerini açıkladı. Buna göre dış ticaret açığı mayıs ayında yüzde 155,2 artarak 4 milyar 156 milyon dolardan, 10 milyar 605 milyon dolara yükseldi. İhracat yıllık yüzde 15,3 artarak 18 milyar 984 milyon dolar, ithalat yüzde 43,5 artarak 29 milyar 588 milyon dolar olarak gerçekleşti.

İhracatın ithalatı karşılama oranı 2021 Mayıs ayında yüzde 79,8 iken, 2022 Mayıs ayında yüzde 64,2’ye geriledi.

İhracat 2022 yılı Ocak-Mayıs döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 20,4 artarak 102 milyar 469 milyon dolar, ithalat yüzde 40,8 artarak 145 milyar 675 milyon dolar olarak kaydedildi. Ocak-Mayıs döneminde dış ticaret açığı yüzde 136 artarak 18 milyar 310 milyon dolardan, 43 milyar 206 milyon dolara yükseldi.

Enerji ürünleri ve parasal olmayan altın hariç ihracat, 2022 Mayıs ayında yüzde 13,2 artarak 15 milyar 472 milyon dolardan, 17 milyar 514 milyon dolara yükseldi.

Mayıs ayında enerji ürünleri ve parasal olmayan altın hariç ithalat yüzde 22,6 artarak 17 milyar 339 milyon dolardan, 21 milyar 264 milyon dolara yükseldi.

Enerji ürünleri ve parasal olmayan altın hariç dış ticaret açığı mayıs ayında 3 milyar 750 milyon dolar olarak gerçekleşti. Dış ticaret hacmi yüzde 18,2 artarak 38 milyar 777 milyon dolar olarak gerçekleşti. Söz konusu ayda enerji ve altın hariç ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 82,4 oldu.

Ekonomik faaliyetlere göre ihracatta, 2022 Mayıs ayında imalat sanayinin payı yüzde 94,7, tarım, ormancılık ve balıkçılık sektörünün payı yüzde 2,9, madencilik ve taşocakçılığı sektörünün payı yüzde 1,9 olarak hesaplandı.

Ocak-Mayıs döneminde ekonomik faaliyetlere göre ihracatta imalat sanayinin payı yüzde 94,5, tarım, ormancılık ve balıkçılık sektörünün payı yüzde 3,1, madencilik ve taşocakçılığı sektörünün payı yüzde 1,8 olarak kaydedildi.

En çok ihracat Almanya’ya, ithalat ise Rusya’dan

Mayıs ayında ihracatta ilk sırayı Almanya aldı. Almanya’ya yapılan ihracat 1 milyar 492 milyon dolar olurken, bu ülkeyi sırasıyla; 1 milyar 273 milyon dolar ile ABD, 978 milyon dolar ile Irak, 953 milyon dolar ile İtalya, 911 milyon dolar ile Birleşik Krallık takip etti. İlk 5 ülkeye yapılan ihracat, toplam ihracatın yüzde 29,5’ini oluşturdu.

İthalatta Rusya ilk sırayı aldı. Mayıs ayında Rusya’dan yapılan ithalat 4 milyar 487 milyon dolar olurken, bu ülkeyi sırasıyla; 3 milyar 234 milyon dolar ile Çin, 1 milyar 980 milyon dolar ile Almanya, bir milyar 529 milyon dolar ile ABD, bir milyar 305 milyon dolar ile İtalya izledi. İlk 5 ülkeden yapılan ithalat, toplam ithalatın yüzde 42,4’ünü oluşturdu.

Paylaşın

Ek Bütçe TBMM’de Kabul Edildi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasını taşıyan 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu ile Bağlı Cetvellerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilerek yasalaştı.

Böylece genel bütçe kapsamındaki idareler için 817 milyar 271 milyon 632 bin lira, özel bütçeli idareler için 63 milyar 203 milyon 143 bin lira olmak üzere toplam 880 milyar 474 milyon 775 bin lira ödenek bütçeye eklenmiş oldu.

2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na bağlı genel bütçe gelir tahmini, toplam 1 trilyon 80 milyar 515 milyon 421 bin lira artırıldı.

2022 yılı bütçesi Aralık ayı ortasında TBMM’de görüşülerek kabul edilmişti. 2022 yılı Merkezi Yönetim Bütçesi’ne göre giderler 1 trilyon 750 milyar lira, bütçe gelirleri ise 1 trilyon 472 milyar lira öngörülmüştü. Ancak döviz kurlarındaki artış, Kur Korumalı Mevduat (KKM) gibi nedenlerle geçen yılın sonunda hazırlanan bütçe yetersiz kalmıştı.

Diyanet’e ayrılan ek bütçe 554 milyon TL

Kabul edilen ek bütçeye göre Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bütçesine 554 milyon 13 bin TL ödenek eklendi.

Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinin “ücretsiz ders kitapları giderleri” kalemine 2 milyar 413 milyon TL ek ödenek, Sağlık Bakanlığı bütçesine de “aile hekimliği giderleri ile hizmet binası kiralama giderleri” için 6 milyar 5 milyon 350 bin TL ek ödenek tanındı.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın bütçesine ise 5 milyar 427 milyon 200 bin TL ödenek eklendi.

Tarım ve Orman Bakanlığı bütçesine eklenen 4 milyar 100 milyon TL ise “tarım sigortası ve tarımsal sulama elektrik desteği” için kullanılacak.

MİT bütçesine 890 milyon TL ek ödenek

Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanlığı’nın bütçesine 890 milyon TL ek ödenek ayrıldı.

İletişim Başkanlığı’nın bütçesine ise 87 milyon TL eklendi. Bu ek ödeneğin tamamı “temsil ve tanıtma giderleri” kalemine tanımlandı.

Türkiye Uzay Ajansı bütçesine de 800 milyon TL ödenek eklendi. Bu ek ödeneğin tamamı da Milli Uzay Programı’nın birinci Safhası için ayrıldı.

Cumhurbaşkanlığı ödeneği tekliften çıkartıldı

Yasaya göre Cumhurbaşkanlığı bütçesinde yer alan “cumhurbaşkanı ödeneği” hariç olmak üzere, merkezi yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin bütçelerine, personel ve sosyal güvenlik primi giderleri için, başlangıç ödeneklerinin yüzde 40,5’i oranında ödenek eklenecek.

Ayrıca muhalefetten yükselen tepkiler sonrası Cumhurbaşkanı ödeneğinin yüzde 20,2 artırılmasına öngören düzenleme AKP Grubu’nun önerisi ile teklif metninden çıkarıldı.

Erdoğan ödeneğin çıkartılmasını talep etmişti

Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen pazartesi günü yapılan kabine toplantısının ardından yaptığı açıklamada konuya ilişkin olarak, “Bizim sistemimizde cumhurbaşkanı maaşı, aynı zamanda emekli milletvekilleri ve eski cumhurbaşkanları ile merhum cumhurbaşkanlarının hak sahibi ailelerine yapılan ödemelerin de göstergesidir. Yol açacağı mağduriyetler sebebiyle maaşımızla ilgili bir tasarrufta bulunmamız mümkün olmuyordu” ifadelerini kullanmış ve sözlerini şöyle sürdürmüştü:

“Ancak son ek bütçe görüşmelerinde muhalefet tarafı işi öylesine zıvanadan çıkardı ki artık bu mihneti daha fazla taşımamız mümkün değildir. Bunun için buradan Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne bir çağrıda bulunmak istiyorum; ek bütçenin Genel Kurul’daki görüşmelerinde cumhurbaşkanı ödeneğiyle ilgili maddenin kanun metninden çıkartılmasını talep ediyorum.”

Paylaşın

Bankacılık Sektörünün Net Karı Mayıs’ta Yıllık Yüzde 742 Arttı

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) Mayıs ayına ait verilerine göre bankacılık sektörünün kârı yılın ilk beş ayında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 434,1 artarak 132 milyar 101 milyon liraya çıktı.

Mayıs ayında sektörün net kârı yıllık yüzde 742 artışla 34 milyar liraya yaklaştı. Bu dönemde bankacılık sektörünün aktif büyüklüğü 11 milyar 304 milyon TL olarak gerçekleşti Sektörün aktif toplamı 2021 yılsonuna göre yaklaşık 2,1 milyar TL arttı.

Mayıs 2022 döneminde en büyük aktif kalem olan krediler 6 milyar TL, menkul değerler 1,9 milyar TL olarak gerçekleşti.

2021 yılsonuna göre sektörün;

  • Toplam Aktifi %22,7
  • Krediler Toplamı %24
  • Menkul Değerler Toplamı %25,5 oranında arttı

Bu dönemde kredilerin takibe dönüşüm oranı yüzde 2,61 oldu. Bankaların kaynakları içinde en büyük fon kaynağı durumunda olan mevduat 2021 yılsonuna göre yüzde 24,1 artışla 6,6 milyar TL’ye yaklaştı.

BDDK dört büyük denetim firmasından yetkilerle bir araya geldi

Öte yandan İngiliz haber ajansı Reuters, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) 15 milyon TL’den fazla nakit döviz tutan firmalara TL kredi kullanımında getirdiği sınırlama ile ilgili bir araya geldiğini yazdı.

Reuters’a konuşan kaynaklar, BDDK’nın kararı alırken bankaları ya da denetim şirketlerini bilgilendirmediğini ancak yanıtlanması gereken birçok sorunun olduğunu söylüyor.

Buna göre yeni düzenlemenin ön gördüğü denetimlerin finansal çeyrek dönemleri yerine aylık olarak yapılması büyük bir iş gücü gerektiriyor. Ancak büyük denetim şirketlerinin bu talebi karşılamaya yetecek kadar teknik bilgiye sahip çalışanı hemen işe alması çok zor.

Buna göre BDDK denetim şirketlerinin cevap bekleyen sorularını yanıtlamak için Ernst & Young, PricewaterhouseCoopers, KPMG ve Deloitte’tan yetkililerle görüştü.

Reuters haberine göre bankalar TL kredi verdikleri müşterilerine BBDK’nın olası bir cezasını karşılayacaklarını taahhüt eden anlaşmalar imzalatıyor.

Paylaşın

Hazine’nin Dış Borcu Önceki Aya Göre 238 Milyar Lira Arttı

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) verilerini paylaşan CHP Milletvekili Süleyman Bülbül, “Hazine’nin iç ve dış borç stoku mayısta bir önceki aya göre 238,2 milyar lira daha artarak 3 trilyon 364 milyar liraya kadar yükseldi” dedi.

CHP) Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül, yaptığı yazılı açıklama ile Merkez Bankası’nın verilerini paylaştı. Bankanın 17 Haziran itibariyle brüt rezervin 101 milyar dolara düştüğünü kaydeden Bülbül, “AKP iktidarının kötü ekonomi politikası sonucu; elde edilen verilerin de ortaya koyduğu üzere hem ülke hem de vatandaş borç batağına batmış durumda. Türkiye’nin uluslararası yatırım açığı nisan ayında 2,3 milyar dolar küçülerek 236,8 milyar dolara geriledi” dedi.

‘Dış borç bir önceki aya göre 238,2 milyar lira daha arttı’

“Merkez Bankası’nın, brüt rezervinde 10-17 Haziran günleri arasında, 1,5 milyar dolarlık azalış oldu. 17 Haziran itibarıyla brüt rezerv 101 milyar dolara düştü. Brüt rezerv geçen yılın sonuna göre ise 10 milyar dolar azaldı. Swap borcu dahil net rezervi ise eksi 53,8 milyar dolar oldu” diyen Bülbül, “Hazine’nin iç ve dış borç stoku mayısta bir önceki aya göre 238,2 milyar lira daha artarak 3 trilyon 364 milyar liraya kadar yükseldi” bilgisini paylaştı.

Kur korumaları mevduat hesabı açanlara verilen faiz tutarına da değinen Bülbül, “Cumhurbaşkanlığı’nın TBMM’ye sunduğu ek bütçe kanunu teklifiyle, bütçe gelirleri 1 trilyon 80 buçuk milyar lira büyütülerek 2 trilyon 883 milyar liraya çıkarılıyor. Dolayısıyla başlangıçta yaklaşık 278 buçuk milyar lira olan bütçe açığı tahmini değişmiyor. 24 Aralık 2021’de 11,67 lira olan dolar kurundan 6 ay vadeli kur korumalı mevduat hesabı açanlar 6 aylık dönemde net olarak yüzde 48,9 oranında faiz elde ettiler” dedi.

Söz konusu faizin halkın cebinden çıktığını belirten Bülbül, “Son 6 haftada vatandaşların borçlarında 91 milyar liralık artış yaşandı” diye belirtti.

İcra dosyalarındaki artış

Evrensel’in aktardığına göre icra dairelerinde bulunan dosyaların artışına da dikkat çeken CHP’li Bülbül, “İcra dairelerinde derdest bulunan dosya sayısı son bir yılda bir milyon 485 bin adet artarak 24 Haziran itibarıyla 23 milyon 778 bine çıktı. Çiftçi, emekli, esnaf, genç borçlu memleket borçlu. Vatandaşın alım gücü kalmadı, enflasyon yüzde 200’lere dayanmış durumda. Memleket bu durumdayken Saray ve yandaşları hayal dünyasında yaşamaya devam ediyor. Ama vatandaş bunun hesabını sandıkta soracak, tek adam rejimini sandıkta ilk seçimde gönderecek” ifadelerini kullandı.

Paylaşın

Ekonomiye Güven Haziranda Azaldı

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Haziran ayı ekonomik güven endeksi verilerini açıkladı. Buna göre endeks, Mayıs ayında 96,7 iken, Haziran ayında yüzde 3,3 oranında azalarak yüzde 93,6 olarak belirlendi.

Haber Merkezi / Bu, Mayıs 2021’den beri en düşük seviye. Bir önceki aya göre Haziran ayında tüketici güven endeksi yüzde 6,2 oranında azalarak 63,4 değerini, reel kesim (imalat sanayi) güven endeksi yüzde 2,2 oranında azalarak 104,6 değerini aldı.

Hizmet sektörü güven endeksi yüzde 1,7 oranında azalarak 119,6 değerini, perakende ticaret sektörü güven endeksi yüzde 2,3 oranında azalarak 118,7 değerini aldı. İnşaat sektörü güven endeksi ise yüzde 1,7 oranındaki artışla yüzde 83 olarak ortaya çıktı.

Tüketici güven endeksi neden önemli?

Aylık tüketici eğilim anketi ile tüketicilerin maddi durum ve genel ekonomiye ilişkin mevcut durum değerlendirmeleri ile gelecek dönem beklentileri, harcama ve tasarruf eğilimleri ölçülmektedir.

Anket sonuçlarından hesaplanan tüketici güven endeksi 0-200 aralığında değer alabilmektedir. Tüketici güven endeksinin 100’den büyük olması tüketici güveninde iyimser durumu,100’den küçük olması tüketici güveninde kötümser durumu göstermektedir.

Tüketici eğilimine ilişkin endekslerden, tüketimin finansmanı amacıyla borç kullanma ihtimali endeksinin artması iyimser durumu, azalması ise kötümser durumu göstermektedir.

Benzer şekilde tüketici fiyatlarının değişimine ilişkin düşünce ve beklenti endekslerinin artması tüketici fiyatlarında düşüş düşüncesini/beklentisini, azalması ise tüketici fiyatlarında artış düşüncesini/ beklentisini göstermektedir.

İşsiz sayısı beklentisi endeksinin artması işsiz sayısında azalma beklendiğini, endeksin azalması ise işsiz sayısında artış beklendiğini ifade etmektedir.

Paylaşın

Dikkat Çeken Enflasyon Tahmini: Yüzde 80’i Aşacak

Fransa merkezli banka Societe Generale, Türkiye ekonomisine ilişkin yeni tahminler yayımladı. Banka, enflasyonunun yüzde 80’in üzerine çıkmasının olası olduğunu ve Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın (TCMB), 2023’ün ikinci çeyereğine kadar politika faizini yüzde 14’te tutacağını tahmin ettiğini açıkladı.

Societe Generale, TL’nin değer kaybetmeye devam etmesini ve enflasyon ve yüksek enerji fiyatları nedeniyle TL üzerindeki satış baskısının artmasını beklediğini de açıkladı.

Öte yandan 12 ekonomistle bir anket yapan Reuters, Haziran ayındaki yıllık TÜFE beklentisi ortalamasının yüzde 78 olduğunu paylaştı. Yıl sonu beklentisi ise yüzde 69,5 oldu. Ekonomistlerin yıl sonu tahminleri yüzde 60,3’ten yüzde 120’ye varan bir yelpazede farklılık gösterdi.

Reuters’a göre Haziran’daki yıllık TÜFE, Eylül 1998’deki yüzde 80,4’lük orandan bu yana en yüksek enflasyon olacak. Mayıs ayındaki ankette yıl sonu beklentisi yüzde 60,3 olmuştu. Bu, beklentilerde bir ayda yüzde 9,2’lik bir artış anlamına geliyor.

Merkez Bankası, Nisan ayında bir güncelleme yaparak 2022 yıl sonu enflasyon tahminini yüzde 23,2’ten yüzde 42,8’e çıkarmıştı.

Enflasyonun Mayıs’tan sonra inmeye başlayacağını söyleyen Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu, “Halkımız bize güvensin, kalıcı fiyat istikrarını en kısa sürede sağlayacağız” açıklamasını yaptı.

Tüketici fiyatları mayıs ayında yüzde 2,98 ile yüzde 4,8 olan beklentilerin oldukça altında bir artış göstermişti. Yıllık enflasyon böylece yüzde 73,5’e yükselerek 24 yılın zirvesine çıkmıştı. Merkez Bankası’nın politika faizi ise ocak ayından bu yana yüzde 14 seviyesinde bulunuyor.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), haziran ayı enflasyon verilerini 4 Temmuz 2022 Pazartesi günü saat 10:00’da açıklayacak. TCMB’nin haziran ayına ilişkin piyasa katılımcıları anketinde de yıl sonu tüketici enflasyonu beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 57,92 iken, yüzde 64,59 olarak güncellenmişti.

Paylaşın

BDDK Kararının Şirketler Ve Ekonomi Üzerinde Olası Etkileri Neler?

BDDK’nın getirdiği son düzenleme, elinde yüksek miktarda döviz tutan firmaların TL kredi kullanmalarına sınırlama getiriyor. Buna göre, bağımsız denetimden geçmesi gereken ve elinde 15 milyon TL’den fazla nakit dövizi bulunan firmalar, şayet bu miktar toplam aktiflerinin ya da bir yıllık satış gelirlerinin yüzde 10’unu aşıyorsa TL cinsi ticari kredi alamayacak.

Söz konusu uygulama, bu sınırlamaya tabi olan şirketleri ellerindeki dövizi satmaya ve bu şekilde piyasadaki döviz arzını artırarak kurdaki yükselişi sınırlamayı umuyor. Peki atılan bu yeni adım şirketler ve ülke ekonomisi üzerinde ne tür etkilere sahip olabilir?

Prof. Dr. Selva Demiralp, BBC Türkçe için değerlendirdi;

“Son uygulama ile bir kez daha altta yatan probleme kalıcı çözüm geliştirilmeyip problemin yarattığı yan etkilerle mücadele çabasına şahit oluyoruz.

TL’nin değer kazanması için enflasyonu kontrol altına almak gerekiyor. Çünkü bir para biriminin başka para birimleri cinsinden değerini o paranın alım gücü belirliyor. Bizde ise “enflasyonla büyüme”nin bilinçli bir politika tercihi olarak ifade edilmesi, enflasyonun düşürülmeyeceğini, enflasyonla mücadele için gerekli para politikasının uygulanmayacağını söylüyor.

Büyümeyi desteklemek için faizler düşük tutuluyor. Düşük faiz enflasyonu tetikliyor. Faizlerin enflasyona paralel bir şekilde artması engellenince bu sefer gerek kişisel gerek kurumsal düzeyde tasarruflar dövize kayıyor.

Düşük faiz ortamında TL cinsi varlıklar cazip olmadığı için dışarıdan döviz girişi olmuyor. Bilakis, artan kırılganlık ve risklerle içerideki döviz arzı da dışarı kaçıyor. Bu nedenle bir süredir döviz likiditesinde ciddi bir açık yaşıyoruz.

Faizleri yükseltip kurumsal alt yapıyı güçlendiren, üretkenliği destekleyecek politikalar geliştirilmeyince sermaye girişini artırmak mümkün olmuyor. Bu durumda geriye içeride döviz talebini dizginleyecek önlemler kalıyor.

KKM bu düzenlemelerin en önemlilerinden biriydi. Ancak “yara bandı” niteliğindeki bu düzenlemeler kendi içinde yan etkilerle geliyor.

Altta yatan sorun devam ettiği için vergi istisnası gibi ek teşvikler olmayınca bu ürünler bir noktada ömrünü dolduruyor. O noktada yeni enstrümanlar ve düzenlemeler devreye sokuluyor.

Haftasonu devreye giren BBDK düzenlemelerini bu çerçevede değerlendirdiğimizde KKM’nin devamı için geliştirilmiş yeni bir teşvik olarak da görebiliriz. Bu bağlamda dövizde geçici bir rahatlama yaratsa da kalıcı bir etki beklemek zor.

Yeni düzenlemenin etkisi ne olur?

Olası senaryoları tartışmadan önce şunu hatırlayalım ki şirketlerin ellerinde döviz tutmaları kurda artış beklentisinin bir sonucu.

Kura yönelik yukarı yönlü riskler ise giderek artıyor. Bir taraftan içeride TL’nin değerini koruyacak para politikası adımlarının atılmayacağının her fırsatta altı çizilirken diğer yandan büyük merkez bankaları agresif faiz artırımlarını başlattılar.

İçerideki döviz ihtiyacına karşılık enflasyondaki artış devam ediyor ve bu kırılganlıklar risk primini artırıyor. Artan risk primi ise borçlanma maliyetlerimizi yükselterek kur üzerindeki yukarı yönlü riskleri artırıyor.

Kurda artış bekleyen bir şirket ise doğal olarak gelirini döviz olarak tutup ileride yapacağı döviz cinsi harcamalar için şimdiden kaynak ayırıyor.

Bunu önlemenin yolu kurda istikrar, kurda istikrarın yolu fiyat istikrarı, fiyat istikrarının yolu ise “enflasyonla büyüme” tercihinin terk edilmesidir.

Bu yapılmadığı sürece alınacak her yeni önlem belki geçici bir rahatlama yaratacak ama uzun vadede hem etkinliğini yitirecek hem de düzeltilmesi gereken daha fazla yan etki yaratacaktır.

BBDK düzenlemesi şirketleri hangi kanallardan etkiler?

  • Şirketler TL kredisi edinebilmek için ellerindeki dövizi satarlar: Tekrar hatırlayalım ki şirketlerin ellerinde döviz tutmaları, ileride döviz ihtiyaçları olduğunda finansman maliyetlerini en ucuza getirebilmek için yaptıkları bir “optimizasyon”un sonucu.

Eğer bugün ellerindeki dövizi satıp yarın daha pahalı bir fiyata almak durumunda kalırlarsa bu durum kısa vadede döviz piyasasını sakinleştirse de uzun vadede artan maliyet olarak geri dönecek, şirket bilançolarını olumsuz etkileyecek ve enflasyonist baskıları artıracaktır.

İlave olarak bu tür bir düzenleme dışarıdan döviz girişi sağlamayacağından sadece mevcut dövizin kısa vadede el değiştirmesine vesile olup uzun soluklu bir rahatlama getirmeyecektir.

  • Şirketler ellerindeki döviz varlıkları eritmeden TL kredisi de alabilmek için yan yollara başvurabilirler: Eurobond satın almak, döviz varlıkları şirket hesabında değil şahıs hesabında tutmak, yurtdışındaki hesaplarına taşımak, bankalarla swap yapıp bugün ellerindeki dövizleri ellerinden çıkmış gösterip ileri bir tarihte geri almak gibi. Bu durumda dövizde arzu edilen rahatlama sağlanamadığı gibi şirketler üretime odaklamaları gereken enerjilerini finansal canbazlıklara harcadıklarından üretim olumsuz etkilenir.
  • Şirketler döviz tutmak yerine o dövizle almayı düşündükleri ara malını önceden alıp depolama yoluna giderler ve depolama maliyetlerine katlanmak durumunda kalırlar. Artan bu maliyet daha fazla enflasyon olarak geri döner.
  • Şirketler banka kredisi yerine tahvil çıkararak borçlanmaya çalışır: Finansal piyasalarının derinliği çok yüksek olmayan ve bankacılık sisteminin finansal sistemin belkemiğini oluşturduğu bizim gibi ülkelerde banka dışı finansman imkanları hem daha kısıtlı hem daha maliyetidir. Şirketler küçüldükçe daha çok asimetrik bilgi sorununa maruz kaldıkları için tahvil çıkararak borçlanabilme maliyetleri daha da artar. Bu da bir kez daha maliyet enflasyonunu tetikler.
  • Kredilerde yavaşlama: Yeni düzenleme hem arz hem de talep tarafından kredileri yavaşlatabilir. Arz tarafında bankalar hangi şirketlerin bu düzenlemeye tabi olduğunu anlamaya çalışırken frene basabilirler.

Çalışma sermayesi konusunda daha rahat olan şirketler ise TL kredi almak yerine döviz tutmayı tercih ettikleri ölçüde kredi talebinde azalma olacaktır. “Enflasyonla büyüme” tercihini ortaya koymuş olan hükümetin böyle bir yan etkiden hoşlanmayacağı kesin. Çünkü kredilerdeki yavaşlama büyümenin de yavaşlaması anlamına gelir. Enflasyonun kontrolü açısından bu tür bir sonuç faydalı olur. Ancak eğer kredilerde bir yavaşlama görülürse bu sefer büyüme sekteye uğrayacağı için söz konusu düzenlemenin geri çekilmesi muhtelemeldir.

Görünen o ki tüm bu kanallar orta ve uzun vadede ya daha yüksek enflasyon ya da daha düşük büyüme olarak geri dönüyor ki bunlardan hiçbiri arzu edilecek sonuçlar değil.

Ancak ekonominin dinamik yapısında etki sadece bu şirketlerle kalmayacak dalga etkisi ekonominin geneline yayılacaktır. Bu noktada o etkiyi kestirebilmek zor.

Döviz piyasasına yapılan ek düzenlemeler giderek sıkışan bir likidite ihtiyacının altını çizdiği için dolarizasyonu beslemesi olası.

Keza yeni gelen her düzenleme düşük faiz politikasından geri adım atılmayacağı ve altta yatan problemin derinleşerek devam edeceği inancını kemikleştiriyor.

BDDK kararının ardından varlık fiyatlarında gözlenen oynaklık da bu belirsizliği yansıtıyor.”

Paylaşın