Konut Satışları Haziran Ayında Yüzde 11.7 Arttı

Türkiye genelinde konut satışları haziran ayında geçen yıla göre yüzde 11.7 artarak 150 bin 509 oldu. Konut satışlarında ilk 3 sırada İstanbul, Ankara ve İzmir ye alırken, son 3 sırada ise Hakkari, Ardahan ve Bayburt yer aldı.

Haber Merkezi / Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Konut Satış İstatistikleri Haziran 2022 verilerini açıkladı. Buna göre, Türkiye genelinde konut satışları Haziran ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 11,7 artarak 150 bin 509 oldu. Konut satışlarında İstanbul 27 bin 998 konut satışı ve yüzde 18,6 ile en yüksek paya sahip oldu.

Satış sayılarına göre İstanbul’u 13 bin 303 konut satışı ve yüzde 8,8 pay ile Ankara, 8 bin 243 konut satışı ve yüzde 5,5 pay ile İzmir izledi. Konut satış sayısının en az olduğu iller sırasıyla 40 konut ile Hakkari, 44 konut ile Ardahan ve 90 konut ile Bayburt oldu.

Konut satışları Ocak-Haziran döneminde yüzde 31,4 arttı

Konut satışları Ocak-Haziran döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 31,4 artışla 726 bin 398 olarak gerçekleşti.

İpotekli konut satışları 40 bin 610 olarak gerçekleşti

Türkiye genelinde ipotekli konut satışları Haziran ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 40,6 artış göstererek 40 bin 610 oldu. Toplam konut satışları içinde ipotekli satışların payı yüzde 27,0 olarak gerçekleşti. Ocak-Haziran döneminde gerçekleşen ipotekli konut satışları ise bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 63,5 artışla 170 bin 317 oldu.

Haziran ayındaki ipotekli satışların, 11 bin 229’u; Ocak-Haziran dönemindeki ipotekli satışların ise 43 bin 114”ü ilk el satış olarak gerçekleşti.

Diğer satış türleri sonucunda 109 bin 899 konut el değiştirdi

Türkiye genelinde diğer konut satışları Haziran ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 3,8 artarak 109 bin 899 oldu. Toplam konut satışları içinde diğer satışların payı yüzde 73,0 olarak gerçekleşti. Ocak-Haziran döneminde gerçekleşen diğer konut satışları ise bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 23,9 artışla 556 bin 81 oldu.

İlk el konut satış sayısı 44 bin 732 olarak gerçekleşti

Türkiye genelinde ilk el konut satış sayısı, Haziran ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 11,6 artarak 44 bin 732 oldu. Toplam konut satışları içinde ilk el konut satışının payı yüzde 29,7 oldu. İlk el konut satışları Ocak-Haziran döneminde ise bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 24,2 artışla 208 bin 451 olarak gerçekleşti.

İkinci el konut satışlarında 105 bin 777 konut el değiştirdi

Türkiye genelinde ikinci el konut satışları Haziran ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 11,8 artış göstererek 105 bin 777 oldu. Toplam konut satışları içinde ikinci el konut satışının payı yüzde 70,3 oldu. İkinci el konut satışları Ocak-Haziran döneminde ise bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 34,6 artışla 517 bin 947 olarak gerçekleşti.

Yabancılara Haziran ayında 8 bin 630 konut satışı gerçekleşti

Yabancılara yapılan konut satışları Haziran ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 81,8 artarak 8 bin 630 oldu. Haziran ayında toplam konut satışları içinde yabancılara yapılan konut satışının payı yüzde 5,7 oldu. Yabancılara yapılan konut satışlarında ilk sırayı 3 bin 906 konut satışı ile İstanbul aldı. İstanbul’u sırasıyla 2 bin 534 konut satışı ile Antalya ve 428 konut satışı ile Mersin izledi.

Yabancılara yapılan konut satışları Ocak-Haziran döneminde ise bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 72,7 artarak 35 bin 383 oldu.

Ülke uyruklarına göre en çok konut satışı Rusya Federasyonu vatandaşlarına yapıldı

Haziran ayında Rusya Federasyonu vatandaşları Türkiye’den bin 887 konut satın aldı. Rusya Federasyonu vatandaşlarını sırasıyla 987 konut ile İran, 807 konut ile Irak vatandaşları izledi.

Paylaşın

Bir Ayda 167 Bin Kişi Daha Yasal Takibe Düştü

Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Risk Merkezi verilerine göre Mayıs 2022’de 167 bin kişi borç nedeniyle yasak takibe düştü. Bir yıllık süreçte ise yüzde takipteki kişi sayısı 82 artarak 748 bin 437 oldu.

Yüksek enflasyon ve hayat pahalılığı karşısında alım gücü düşen yurttaşlar bankalara yönelirken, kredi ve kredi kartı borçları da her geçen gün büyüyor. Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Risk Merkezi verilerine göre; Mayıs 2022’de bireysel kredi ve kredi kartı borcunu ödeyemediği için yasal takibe düşen kişi sayısı arttı. Nisan ayına göre yüzde 5,33’lük artış yaşanırken, bir ay içinde 167 bin 403 kişi daha yasal takibe eklenmiş oldu.

Ocak-Mayıs 2021 döneminde ise bireysel kredi ve kredi kartı borcunu ödeyemediği için yasal takibe düşen tüketici sayısı 409 binken, bu yılın aynı döneminde bu sayı yüzde 82 oranında artarak, 748 bin 437 oldu.

‘Takip süresi uzatılmalı’

Kredi kartı ve bireysel kredi borcunu ödeyemeyen tüketici sayısındaki artışa ilişkin verileri paylaşan ve değerlendiren Tüketici Birliği Federasyonu Genel Başkanı Mehmet Bülent Deniz, pandemi nedeniyle kapanmaların yaşandığı dönemde, banka borçlarının yasal takip süresinin geçici olarak 90 günden 180 güne çıkarıldığını, milyonlarca tüketicinin banka borçları nedeniyle icra takibine uğramalarının önüne geçildiğini söyledi. Deniz, “Ülke ekonomisinin içinde bulunduğu bu olağanüstü dönemde, daha önce uygulanmış ve olumlu sonuçları görülmüş olan bu önlemin yaşama geçirilerek, banka borçları nedeniyle yasal takip süresi, Haziran 2023 tarihine kadar 90 gün yerine, 180 gün olarak uygulanmalıdır” önerisinde bulundu.

Tüketici Birliği Federasyonu’na göre; bireysel kredi ve kredi kartı borcunu ödeyemediği için yasal takibe düşen tüketici sayısı, buzdağının görünen kısmı. Milyonlarca kredi kartı için asgari tutar ödenerek, yasal takibe düşmeme mücadelesi verildiğini belirten Mehmet Deniz, “Bir yandan fiyat artışları, öte yandan kredi kartlarında asgari ödeme oranlarının artırılmış olması nedeniyle borçların çevrilebilirliği hızla ortadan kalkmaktadır. Yüksek olasılıkla önümüzdeki birkaç ay içinde banka borçları nedeniyle yasal takibe düşen tüketici sayısı milyonlarla ifade edilecektir” dedi.

Paylaşın

Merkezi Bütçe, Haziran Ayında 31 Milyar 59 Milyon TL Açık Verdi

Haziran ayında bütçe 31 milyar 59 milyon lira açık verdi. Haziran ayında bütçe giderleri 212,1 milyar TL, gelirleri se 181 milyar TL oldu. Açığın dolar cinsinden karşılığı mevcut kurla 1.77 milyar dolar. Faiz dışı dengede de açık 18,3 milyar TL oldu.

Hazine ve Maliye Bakanlığı Haziran ayına ilişkin merkezi yönetim bütçe verilerini yayımladı. Buna göre bütçe 31,1 milyar TL açık verdi. Yılın ilk yarısında ise bütçenin 93,6 milyar TL fazla verdiği görüldü.

Bütçe Haziran ayında 31,1 milyar TL’lik açık verdi.

Bir önceki ay bütçede 144 milyar TL’lik fazla kaydedilmişti.

Faiz dışı dengede de 18,3 milyar TL’lik açık izlendi.

Hazine ve Maliye Bakanlığı verilerine göre, Haziran ayında merkezi yönetim bütçe giderleri 212,1 milyar TL, bütçe gelirleri 181 milyar TL oldu.

Haziran’da bütçe giderlerinin 12,77 milyar TL’sini faiz harcamaları, 199,31 milyar TL’sini ise faiz dışı harcamalar oluşturdu.

Gelirler tarafına bakıldığında ise bütçe tahminine göre bütçe gelirlerinin Haziran ayı gerçekleşme oranı 2021 yılında yüzde 8 iken 2022 yılında yüzde 7,1 oldu.

2022 yılı Haziran ayı vergi gelirleri tahsilatı geçen yılın aynı ayına göre yüzde 108,4 oranında artarak 152,64 milyar TL olarak kaydedildi. Vergi gelirlerinin bütçe tahminine göre gerçekleşme oranı ise 2021 yılında yüzde 7,9 iken 2022 yılında yüzde 7 oldu.

Yılın ilk yarısında 93,6 milyar TL’lik fazla

Merkezi yönetim bütçesi 2021 yılı Ocak-Haziran döneminde 32,54 milyar TL açık verirken 2022 yılı Ocak-Haziran döneminde 93,56 milyar TL fazla verdi.

2021 yılı Ocak-Haziran döneminde 58,33 milyar TL faiz dışı fazla verilmişken 2022 yılı Ocak-Haziran döneminde 228,21 milyar TL faiz dışı fazla verildi.

Paylaşın

Tarımda Yıllık Üretici Enflasyonu Yüzde 148,90

Tarım ürünleri üretici fiyat endeksi (Tarım-ÜFE) yıllık yüzde 148,90 arttı, aylık bazda ise yüzde 0,66 azaldı. Haziran 2022’de, endekste kapsanan 82 maddeden, 23 maddenin ortalama fiyatında azalış, 56 maddenin ortalama fiyatında ise artış gerçekleşirken, 3 maddenin ortalama fiyatında değişim olmadı.

Haber Merkezi / Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Tarım Ürünleri Üretici Fiyat Endeksi, Haziran 2022 verilerini açıkladı. Buna göre, tarım ürünleri üretici fiyat endeksi (Tarım-ÜFE) yıllık yüzde 148,90 arttı, aylık bazda ise yüzde 0,66 azaldı.

Yıllık artışın yüksek olduğu alt gruplar ise sırasıyla yüzde 277,14 ile lifli bitkiler ve yüzde 184,99 ile tahıllar (pirinç hariç), baklagiller ve yağlı tohumlar oldu.

Yıllık artışın düşük olduğu alt gruplar sırasıyla, yüzde 64,63 ile diğer çiftlik hayvanları ve hayvansal ürünler ve yüzde 70,00 ile koyun ve keçi, canlı; bunların işlenmemiş süt ve yapağıları oldu.

Haziran 2022’de, endekste kapsanan 82 maddeden, 23 maddenin ortalama fiyatında azalış, 56 maddenin ortalama fiyatında ise artış gerçekleşirken, 3 maddenin ortalama fiyatında değişim olmadı.

Aylık bazda fiyatı en fazla düşen gruplar sırasıyla, yüzde 23,82 ile sebze ve kavun-karpuz, kök ve yumrular ve yüzde 21,74 ile yumuşak çekirdekli meyveler ve sert çekirdekli meyveler oldu.

Aylık artışın yüksek olduğu alt grup ise yüzde 29,01 ile yağlı meyveler ve yüzde 23,11 ile tahıllar (pirinç hariç), baklagiller ve yağlı tohumlar oldu.

Paylaşın

Türkiye’nin CDS Primi Neden Artıyor, Sonuçları Ne Olur?

Türkiye’nin beş yıllık kredi temerrüt takası (CDS) primleri 900’ü aşarak 2008 sonrası en yüksek seviyeye ulaştı. CDS değeri bir ülkeye borç verildiğinde temerrüt riskine karşı kendini sigortalamak isteyenlerin ödedikleri prim.

Arabanın kasko primi gibi düşünebiliriz. Eğer sürücünün riski artarsa ödenecek prim de artar. O nedenle CDS değerinin artması yatırımcılar gözünde temerrüde düşme olasılığının önemli ölçüde yükseldiğini gösteriyor ve ekonomimiz açısından ciddi bir kırılganlığı teyit ediyor.

Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selva Demiralp, Türkiye’nin CDS priminin neden arttığını ve bu artışın sonuçlarının ne olacağını BBC Türkçe’ye değerlendirdi.

CDS primi neden artıyor?

Politika hataları: Uzunca bir süredir makroekonomik kırılganlıklarımızı, uygulanan politikaların bu kırılganlıkları azaltmak şöyle dursun daha da artmasına neden olduğunu dile getiriyoruz.

Tüm dünya enflasyona karşı faiz artırırken önce “Biz yeni bir model deniyoruz, faiz indirince enflasyon da düşecek”, sonra “Aslında bu bilinçli bir tercihti, faiz artırsaydık enflasyon düşerdi ama biz büyümeyi tercih ettik” demek, karar alıcılar seviyesinde yaşanan büyük kafa karışıklığına işaret ederek piyasalardaki panik algısını artırıyor ve CDS primini artırıyor. Ne yöne gideceği belli olmayan, bir sonraki adımı tahmin edilemeyen bir ekonomide belirsizliklerin getirdiği kırılganlık ve riskler de yükseliyor.

Eğer enflasyon probleminiz varsa bununla faiz indirerek mücadele edemezsiniz. Hatada ısrar edilmesi, enflasyonun yarattığı sorunların bütçeden aktarılan kaynaklarla hafifletilmeye çalışılması bu sefer bütçe açığını artırıyor ve sonu görülmez politikalar yatırımcı güvenini sarsıyor.

Düşük faiz sadece enflasyon yaratmaz. Düşük faiz döviz talebini tetikler. Arzını azaltır.

Kuruyan döviz likiditesi giderek ekonomiyi durma noktasına getirirken alınan her yan önlem “Yine kalıcı bir adım atılmadı” algısı yaratarak endişeleri artırıyor. Çünkü düşük faiz politikasında ısrar edilmesinin yarattığı hasar artık geçici önlemlerle ötelenemeyecek boyutlara ulaşıyor. Bu nedenle gelen yan önlemlerin geçici rahatlatma etkisi de giderek kısalıyor.

Fed ve ECB faiz artışları: ABD Merkez Bankası (Fed) sene başından beri piyasaları şaşırtan bir hızla faiz artırım döngüsünde ileriyor. Temmuz ortasında gelen enflasyon verisinin beklentileri aşarak yüzde 9’lara ulaşması Fed’in yolun bundan sonrasında da ayağını frenden çekmeyeceğine dair inancı güçlendiriyor.

ECB kanadından da benzer açıklamaların yapılıyor olması ve 21 Temmuz’da yıllar sonra ilk faiz artışının beklenmesi uluslararası piyasalarda paranın ana vatanına dönerek likidite kaynaklarının kurumaya devam edeceğini gösteriyor ve risk primimizi yükseltiyor.

Global resesyon ve ihracat pazarlarımızda daralma: Büyük merkez bankaları faiz artışlarına devam ederken bir yandan da pandemi ve Rusya savaşı kaynaklı arz sorunları devam ediyor. Bu neden önemli? Çünkü enflasyonun sebebi sadece talep kaynaklı olsaydı, belki o zaman becerikli ve kredibilite sahibi merkez bankaları uygun bir hızda gelecek faiz artışları ile resesyon yaratmadan da bu talebi makul seviyelere çekmeyi ve enflasyonist baskıyı bertaraf etmeyi becerebilirlerdi.

Ancak enflasyonun içinde arz faktörleri de varsa ve bu faktörler enflasyon beklentilerini bozmaya devam ediyorsa o zaman talebi makul seviyelere çekmek için gerekli faiz artışı enflasyonu aşağı çekmeye yetmez. O noktada “talebi öldürerek” yani resesyon yaratarak enflasyonu düşürebilirsiniz. Şu anda Batılı merkez bankaları tercihlerinin bu olacağını net bir şekilde ifade ettiler.

Ticaret ortaklarımızın resesyon pahasına enflasyonla mücadeleyi tercih etmeleri ise bizim açımızdan hem ihracat pazarlarımızın daralması hem de enflasyon yurtdışında devam ettiği sürece içeriye ithal edilecek enflasyon anlamına geliyor. Bu durum cari açığın yükselmesi, döviz gelirlerimizin azalması, ve makroekonomik kırılganlıklarımızın artması anlamına geldiğinden CDS primini de yukarı itiyor.

CDS priminin artmasının sonuçları ne olur?

  • Kamunun ve özel sektörün dış borçlanma maliyetleri CDS primine paralel olarak artar.
  • Burada kendini besleyen bir döngü oluşur. Borçlanma maliyetinin artması döviz girişini azalttığı için dış borcu ödemeyi zorlaştırır. Bu da riski daha da çok yükseltir.
  • Döviz girişinin azalması içerideki likidite krizini daha da derinleştirirken enflasyonist baskıları artırır.

Borçların çevrilememesine dair çok önemli bir uyarı niteliği taşıyan CDS göstergesinin ulaştığı tehlikeli seviyeyi çok ciddiye almak ve en kısa zamanda dünyaca kabul görmüş politikalarla (ve tüm dünyada olduğu gibi) enflasyon problemini öncelik haline getirmek gerekiyor.

Denenmemiş ve literatürde karşılığı olmayan politikalarla daha fazla zaman kaybetmemeliyiz. İçinde bulunduğumuz krizden çıkmanın başka bir yolu yok.

Paylaşın

Vatandaşların Ödeyemediği Banka Borcu 30,5 Milyar TL’ye Ulaştı

Türkiye’nin içinde bulunduğu tarihi ekonomik kriz giderek derinleşirken, veriler de bunu teyit ediyor. Ülkede yükselen enflasyon ve düşen alım gücü vatandaşı anlık ihtiyaçlarını karşılayacakları düşük limitli ihtiyaç kredilerine yönlendirirken, kredi kartlarını da içeren bireysel kredi borçları alarm vermeye başladı.

Sözcü’den Mehtap Özcan Ertürk’ün haberine göre; bireysel kredi kartlarını da içeren bireysel kredilerde tasfiye olunacak alacaklar bir önceki yıla göre yüzde 55 artış ile 30,5 milyar TL oldu.

Borcunu ödeyemediği için yasal takibe düşen kişi sayısı ise mayıs 2022 itibarıyla 4 milyon 147 bin 977’ye ulaştı. Bireysel kredi kartı borcundan dolayı yasal takibe intikal etmiş kişi sayısı 2022 yılı Ocak-Mayıs döneminde 403 bin kişi oldu. Bireysel kredi borcundan dolayı yasal takibe intikal etmiş kişi sayısı ise aynı dönemde 513 bin kişi oldu.

Bireysel kredi veya bireysel kredi kartı borcundan dolayı yasal takibe intikal etmiş kişi sayısı Ocak-Mayıs 2022 döneminde 748 bin 437 kişi oldu. Bu sayı 2021 yılının aynı döneminde 408 bin 913 kişiydi. Böylece bireysel kredi ve bireysel kredi kartı borcunu ödememiş kişi sayısı Mayıs 2022 itibarıyla 4 milyon 147 bin 977’ye ulaştı. Ayrıca uzun vadeli ve küçük taksitli borç kapama kredileri tüketicilerin ilk tercihiyken, bunun yerini anlık küçük ihtiyaçları karşılayan limitler aldı.

“Günü kurtarmak için kredi kullanılıyor”

Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Risk Merkezi nisan ayı raporuna göre, takipteki krediler hariç bireysel kredi kullanan kişi sayısı son bir yılda yaklaşık 1,6 milyon kişi artarak 36,1 milyon kişiye ulaştı. Borçlu kişilere ait ortalama kredi bakiyesi ise 31 bin 500 TL’ye çıktı.

Kredi danışmanlık hizmeti veren İnteraktif Kredi’de Krediler Birimi Müdürü Zehra Tükenmez, kullandırılan bireysel kredilerin yüzde 60’ının ihtiyaç kredisi olduğuna işaret ederek, “Bu durum vatandaşın araç, konut gibi taşınmaz satın almaktan ziyade anlık ihtiyaçları ve günü kurtarmak için kredi kullanmayı tercih ettiği gibi bir çıkarım yapmamıza sebep oluyor. Tüketici kredilerinde limitler 150.000 TL civarına kadar çıkabiliyorken şimdi bu limitler 50.000-70.000 TL arasında kalıyor” dedi.

Paylaşın

Fitch, Türkiye Varlık Fonu’nun Kredi Notunu B+’dan B’ye Düşürdü

Kredi derecelendirme kuruluşu Fitch, Türkiye’nin kredi notunun ardından Türkiye Varlık Fonu’nun (TVF) kredi notunu da düşürerek B artıdan B’ye çevirdi. Görünümün de negatif olduğu belirtildi.

Fitch, yaptığı açıklamada TVF’nin Uzun vadeli Yabancı Para ve Uzun vadeli Türk Lirası görünümünü B artıdan B2’ye düşürdüğünü duyurdu. Kurum, TVF’nin Yabancı Para ve Uzun vadeli Türk Lirası görünümünü 18 Şubat’ta BB eksiden B artıya düşürmüştü.

Fitch, Türk hükümetine kredi sağlayan TVF’nin ülkesel değerlendirmeyle eşitleme kararını, fonun devletle sıkı bağlantısı bulunan ve devlet tarafından desteklenen bir teşvik olmasına bağladı.

Türkiye’nin kredi notunu 8 Temmuz’da B artıdan B’ye düşüren Fitch, TVF’nin notunu da aynı seviyeye indirdi.

Türkiye hükûmeti tarafından 2016 yılında “sermaye piyasalarında araç çeşitliliği ve derinliğine katkı sağlamak, yurt içinde kamuya ait olan varlıkları ekonomiye kazandırmak, dış kaynak temin etmek, stratejik, büyük ölçekli yatırımlara iştirak etmek” amacıyla kurulan TVF devletin sahipliği ve yönetimi altında çeşitli finansal varlıklara yatırım yaparak şirketlerin gelirini artırmayı hedefliyor.

Türkiye Varlık Fonu ne zaman kuruldu?

Türkiye Varlık Fonu Yönetimi Anonim Şirketinin Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, 26 Ağustos 2016 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.

Türkiye Varlık Fonu’nun amacı nedir?

Başbakanlığa bağlı, ana faaliyet konusu fonların kurulması ve yönetimi olan, sermaye piyasalarında araç çeşitliliği ve derinliğine katkı sağlamak, yurt içinde kamuya ait varlıkları ekonomiye kazandırmak, dış kaynak temin etmek, stratejik, büyük ölçekli yatırımlara iştirak etmek için Türkiye Varlık Fonu ve bu fona bağlı alt fonları kurmak ve yönetmek üzere Türkiye Varlık Fonu Yönetimi Anonim Şirketi kuruldu.

Türkiye Varlık Fonu’nun kaynağı ne?

Türkiye Varlık Fonu’nun kaynakları, Özelleştirme Yüksek Kurulunca özelleştirme kapsam ve programında bulunan ve fona devrine karar verilen kuruluş ve varlıklarla Özelleştirme Fonu’ndan fona aktarılmasına karar verilen nakit fazlasından oluşuyor. Gerçekleştirilen faaliyetler neticesinde elde edilen, tescile tabi olabilen diğer her türlü değer, ilgili siciline veya kütüğüne Türkiye Varlık Fonu adına tescil edildi.

Paylaşın

TCMB Rezervleri 2002’den Beri En Düşük Seviyede

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) tarafından yayımlanan haftalık verilere göre, net uluslararası rezervler 8 Temmuz itibarıyla bir önceki haftaya göre yaklaşık 1,4 milyar dolar azalarak 6,1 milyar dolar oldu.

Haber Merkezi / Rezervler, haziran ortasında 7 milyar dolara düşerek Haziran 2002’den bu yana en düşük seviyeye gerileyip ardından sınırlı düzeyde yükselmişti.

TCMB’nin net uluslararası rezervleri, döviz piyasasına müdahaleler ve BOTAŞ başta olmak üzere KİT’lere yaptığı döviz satışlarıyla yıl içinde sert düşüşler kaydetti.

TCBM, öncesinde de BDDK kararlarından sonra ve özellikle 2021’in sonlarında kamuoyuyla paylaşarak döviz satıp piyasaya müdahale etmişti. TCBM’nin kamuoyuna duyurmadan da satışlar yapıldığı belirtiliyor.

Brüt ve net döviz rezervi nedir?

Ekonomist Mahfi Eğilmez, brüt ve net döviz rezervi arasındaki farkı şu şekilde açıklıyor: Merkez Bankası, döviz rezervlerinin tamamının sahibi değil.

TCMB’nin rezervlerinin bir bölümü bankaların Merkez Bankası’nda tutmak zorunda olduğu zorunlu karşılıklardan oluşuyor. Bunları bir çeşit emanet döviz olarak görmek mümkün.

TCMB’nin son yıllarda rezerv opsiyon mekanizması aracılığıyla, TL mevduatlar karşılığında alması gereken zorunlu karşılıkları dövizle yatırma esnekliği tanımasıyla bu döviz rezervlerindeki emanet tutarda artış oldu.

Döviz rezervlerinin bir bölümünün emanet olması nedeniyle Merkez Bankası’nın döviz rezervlerinin toplamı brüt döviz rezervlerini gösteriyor. Merkez Bankası’nda emanet olarak duran miktarlar düşüldüğünde net döviz rezervine ulaşılıyor.

Net döviz rezervi nasıl hesaplanıyor?

Net döviz rezervi, TCMB verilerinde aktif kısımda yer alan dış varlıklardan, pasif kısımda bulunan toplam döviz yükümlülüklerini çıkardıktan sonra elde edilen rakamın o günün kuruna bölünmesiyle hesaplanıyor.

Formül şu şekilde: Net Rezerv = (Dış Varlıklar – toplam döviz yükümlülükleri) / Dolar-TL kuru

Swap hariç net rezerv ne demek?

Ekonomist Eğilmez’e göre net rezerv miktarı, swap işlemleriyle elde edilmiş (emanet) dövizleri de kapsadığı için bu rakam tam olarak net rezervi ifade etmiyor.

Bu yüzden net döviz rezervini emanet dövizleri çıkararak görebilmek için bu miktardan swap karşılığı elde edilmiş döviz tutarını düşmek gerekiyor. Swap hariç net rezerv ise şu şekilde hesaplanabiliyor:

Swap hariç net rezerv = Net rezerv – Swap işlemleri toplamı

Uluslararası rezerv nedir?

TCMB’nin (Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası) tanımına göre uluslararası rezervler; ülkelerin para otoriteleri tarafından kontrol edilen, kullanıma hazır, birbirlerine çevrilebilme özelliği bulunan ve uluslararası ödeme aracı olarak kabul edilen varlıklar.

Uluslararası rezerv olarak sayılan varlıklar şunlar:

  • Konvertibl (birbirlerine dönüştürülebilir) döviz varlıkları (euro, ABD doları, İngiliz sterlini vb.)
  • Uluslararası standartta altın
  • Özel Çekme Hakları
  • Uluslararası Para Fonu (IMF) Rezerv Pozisyonu

TCMB, rezervleri nasıl saklıyor?

Merkez Bankası, rezervlerin yönetiminde ülke menfaatine öncelik verdiğini aktarıyor. Bu amaçla, uluslararası rezervleri, anaparanın korunması ve gerekli likiditenin sağlanması için düşük riske sahip yatırım araçlarında değerlendiriyor.

Merkez Bankası, rezerv yönetimi sırasında karşılaşılabilecek risklerin belirlenmesi, değerlendirilmesi ve kabul edilebilir sınırlar içinde tutulabilmesi için risk yönetim stratejisi uyguluyor. Ayrıca elindeki rezervlerin seviyesini, düzenli aralıklarla internet sitesinde yayımlıyor.

Paylaşın

Fitch: Türkiye’nin Yeni Ekonomi Politikası Riski Artırdı

Kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings, Türkiye ekonomisine ilişkin değerlendirmesinde yeni ekonomi politikasının kamu finansmanında riskleri artırdığına dikkat çekerken söz konusu politikanın makroekonomik ve finansal istikrara yönelik riskleri azaltmadığını belirtti.

Fitch raporunda “zorlu dış ortama rağmen politika karışımının özellikle Haziran 2023’teki seçimlere kadar hala yüksek büyüme ve istihdama odaklı olduğunu düşünüyoruz” ifadeleri yer aldı.

2021’de hayata geçirilen kur korumalı mevduat sistemiyle ihracat öncülüğündeki ekonomik modelde faiz artırmadan TL’nin desteklenmesinin amaçlandığı belirtilerek “ancak TL üzerindeki baskı yeniden artarak derinleşti. Dolarizasyon yüksek, uluslararası rezervler geriliyor, enflasyon da çok yüksek” değerlendirmesi yapıldı. Politika tepkisinin kamu finansmanında doğrudan ve dolaylı maliyeti olduğuna dikkat çekildi.

Bllomberg HT’nin aktardığına göre; Geçen hafta Türkiye’nin kredi notunu düşürülmesine dair “not düşüşü, bu politika tepkisinin cari açığı fonlamak için sermaye girişlerini çekmekte yetersiz kalmasını, Tüketici Güvenini düşürebileceği ve dış finansman konusundaki riskleri yansıtıyor” dendi.

Fitch geçen hafta Türkiye’nin kredi notunu B+’dan B’ye indirdiğini, görünümünü ise “negatif” olarak teyit ettiğini açıklamıştı.

Paylaşın

Geniş Ve Dar Tanımlı İşsizlik Arasındaki Fark Gittikçe Açılıyor

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Araştırma Merkezi (DİSK-AR), Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı işsizlik verilerinin ardından bir rapor yayımladı.

İşsizlik ve İstihdamın Görünümü ismini taşıyan rapora göre geniş tanımlı işsizlik pandemi öncesine göre 2 milyon kişi artarak 8 milyon 387 bin kişiye ulaştı. DİSK-AR raporunda “TÜİK’e göre Mayıs 2019’da yüzde 13,7 olan işsizlik Mayıs 2022’de yüzde 10,9’a düştü. Ancak geniş tanımlı işsizlik yüzde 18,6’dan yüzde 22,4’e yükseldi.” dedi.

Kadınlarda geniş tanımlı işsizlik daha yüksek

DİSK-AR, geniş tanımlı işsizlik oranının kadınlarda daha yüksek olduğuna vurgu yaptı. Erkeklerde yüzde 18,7 olan geniş tanımlı işsizliğin kadınlarda yüzde 29’a yaklaştığını belirtti. DİSK-AR “Kadın işsizliği tüm işsizlik türlerinde en yüksek kategori olarak görülmeye devam ediyor” dedi ve şu eklemeyi yaptı:

“Mayıs 2022 verilerine göre işsizlik türlerinin en yüksek olduğu kategori bu ay da yüzde 29 ile geniş tanımlı kadın işsizliği oldu. Salgın döneminde diğer işsizlik kategorilerine göre kadın işsizlik türleri genele göre çok daha yüksek gerçekleşti ve bu eğilim devam ediyor.”

Geniş ve dar tanımlı işsizlik arasındaki fark 11,5 puan

Dar ve geniş tanımlı işsizlik oranları arasındaki farkın giderek arttığını belirten DİSK-AR raporunda şöyle dedi:

“Türkiye’de 2018 Eylül’de başlayan ekonomik kriz ve 2020 Mart ayından bu yana yaşanan salgınının da etkisiyle işgücü piyasası dışına çıkış eğilimi artıyor. Zamana bağlı eksik istihdamda artış ve iş bulma ümidinin kaybedilmesine paralel olarak dar ve geniş tanımlı işsizlik oranları arasındaki açılıyor. Örneğin, Ocak 2019’da dar tanımlı işsizlik yüzde 13,6 iken geniş tanımlı işsizlik yüzde 19,7 olarak gerçekleşmişti. Bu dönemde geniş tanımlı işsizlik dar tanımlı işsizlikten 6,1 puan yüksekti.

“Mayıs 2022’de ise dar tanımlı işsizlik yüzde 10,9 iken geniş tanımlı işsizlik yüzde 22,4 olarak gerçekleşti. Dar ve geniş işsizlik arasındaki fark bu dönemde 11,5 puan oldu. Dar ve geniş işsizlik arasındaki makasın bu denli açılmasının en önemli nedeni salgın dönemindeki işten çıkarma yasağının dar tanımlı işsizliği sınırlı düzeyde tutmuş olması ve işbaşında olunan sürenin azalmasıdır. Böylece dar tanımlı işsizlik sınırlı kalırken geniş tanımlı işsizlik fırlamıştır.”

Paylaşın