AB, 2035’ten İtibaren Benzinli Ve Dizel Otomobil Satışını Yasakladı

2050 yılına kadar bütün sektörlerin ve araçların sıfır emisyonlu olmasını hedefleyen, Avrupa Birliği (AB), Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın bir parçası olarak yeni benzinli ve dizel otomobil satışlarını 2035’ten sonra yasaklama kararı aldı.

Bianet‘te yer alana habere göre, Avrupa Birliği (AB) Konseyi, Avrupa Parlamentosu (AP) ve üye ülkeler arasında devam eden müzakereler sonucunda, taşıtlara yeni karbon emisyon standartları getirecek düzenleme konusunda uzlaşmaya varıldı.

Buna göre, AB ülkelerinde 2035’ten itibaren satılacak yeni bütün otomobil ve hafif ticari araçların sıfır karbon emisyonlu olması gerekecek. Otomobil üreticileri, 2035’e kadar karbon emisyonlarını yüzde 100 azaltacak.

Böylece, AB ülkelerinde söz konusu tarihten itibaren benzinli ve dizel de dahil içten yanmalı motora sahip yeni otomobil satışı yapılamayacak. AB ülkelerinde 2030 yılı emisyon düşürme hedefi de otomobiller için yüzde 55, kamyonetler için de yüzde 50 olacak.

Düzenleme, bu aşamadan sonra resmen onaylanmasının ardından AB Resmi Gazetesi’nde yayınlanarak yürürlüğe girecek.

“Önemli bir dönüm noktası”

AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, konuyla ilgili dün (27 Ekim) sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “Avrupa Parlamentosu ve AB Konseyi arasında 2035 itibarıyla sıfır emisyonlu yeni otomobil satışları konusunda bugün sağlanan siyasi anlaşma, 2030 iklim hedefimize ulaşmak için çok önemli bir dönüm noktasıdır” açıklamasında bulundu.

Avrupa Birliği, 2050 yılına kadar bütün sektörlerin ve araçların sıfır emisyonlu olmasını hedefliyor. Söz konusu düzenleme, Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın bir parçası olan ve emisyonları 2030’a kadar en az yüzde 55 azaltmayı hedefleyen “55’e Uyum” paketinde yer alan teklifler arasında yer alıyordu.

“1.5°C sınırına dayanmak üzere”

Dünya Meteoroloji Örgütü’nün (DMÖ) 10 Mayıs 2022’de yayınladığı bir rapor da gelecek beş yılda ortalama küresel sıcaklığın sanayi öncesi düzeyin 1.5 °C üzerine çıkma olasılığının yüzde 50’ye ulaştığını ve söz konusu olasılığın her geçen dakika yükseldiğini göstermişti.

Ülkeleri küresel ısıtmayı sınırlamak üzere sera gazı emisyonlarını azaltmak için uyumlu iklim eylemi yapmaya çağıran Paris Anlaşması’nın hedefi olan 1.5 °C hedefi hakkında konuşan DMÖ Genel Sekreteri Petteri Taalas, “1.5°C rakamı rastgele bir istatistik değil, iklim etkilerinin insanlar ve aslında tüm gezegen için giderek daha da fazla zararlı hale geleceği noktanın bir göstergesi” demiş, kısaca şu değerlendirmeyi yapmıştı:

“Okyanuslarımız daha sıcak ve daha asidik olmaya devam edecek, deniz buzu ve buzullar erimeye devam edecek, deniz seviyesi yükselmeye devam edecek ve havamız daha aşırı hale gelecek. Arktik ısınma orantısız bir şekilde yüksek ve Kuzey Kutbu’nda olanlar hepimizi etkiliyor.”

Paylaşın

TÜİK Açıkladı: Hizmet Üretici Enflasyonu Yüzde 107 Oldu

Hizmet üretici enflasyonu, eylül ayında bir önceki aya göre yüzde 2,55, bir önceki yılın aralık ayına göre yüzde 72,26, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 107,01 ve 12 aylık ortalamalara göre yüzde 78,34 artış gösterdi.

Haber Merkezi / Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Hizmet Üretici Fiyat Endeksi (H-ÜFE) Eylül 2022 verilerini açıkladı. Buna göre, H-ÜFE eylül ayında bir önceki aya göre yüzde 2,55, bir önceki yılın aralık ayına göre yüzde 72,26, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 107,01 ve 12 aylık ortalamalara göre yüzde 78,34 artış gösterdi.

Bir önceki yılın aynı ayına göre, ulaştırma ve depolama hizmetlerinde yüzde 140,57, konaklama ve yiyecek hizmetlerinde yüzde 95,83, bilgi ve iletişim hizmetlerinde yüzde 64,65, gayrimenkul hizmetlerinde yüzde 88,65, mesleki, bilimsel ve teknik hizmetlerde yüzde 79,98, idari ve destek hizmetlerde yüzde 95,28 artış gerçekleşti.

Bir önceki aya göre, ulaştırma ve depolama hizmetlerinde yüzde 2,34 artış, konaklama ve yiyecek hizmetlerinde yüzde 1,14 artış, bilgi ve iletişim hizmetlerinde yüzde 4,33 artış, gayrimenkul hizmetlerinde yüzde 2,85 azalış, mesleki, bilimsel ve teknik hizmetlerde yüzde 7,42 artış, idari ve destek hizmetlerde yüzde 1,09 artış gerçekleşti.

Posta ve kurye hizmetlerindeki artış yüzde 177

H-ÜFE sektörlerinden telekomünikasyon hizmetleri yüzde 39,48, hukuk ve muhasebe hizmetleri yüzde 43,46, sinema filmi, video ve televizyon programı yapımcılık hizmetleri, ses kaydı ve müzik yayımlama yüzde 57,09 ile endekslerin en az arttığı alt sektörler oldu. Buna karşılık posta ve kurye hizmetleri yüzde 177,31, hava yolu taşımacılığı hizmetleri yüzde 163,88, su yolu taşımacılığı hizmetleri yüzde 141,01 ile endekslerin en fazla arttığı alt sektörler oldu.

H-ÜFE sektörlerinden konaklama hizmetleri yüzde 8,23, seyahat acentesi, tur operatörü, diğer rezervasyon hizmetleri ve ilgili hizmetler yüzde 6,41, hava yolu taşımacılığı hizmetleri yüzde 5,56 ile endekslerin en fazla azalış gösterdiği alt sektörler oldu. Buna karşılık programcılık ve yayıncılık hizmetleri yüzde 70,46, reklamcılık ve piyasa araştırması hizmetleri yüzde 20,31, sinema filmi, video ve televizyon programı yapımcılık hizmetleri, ses kaydı ve müzik yayımlama yüzde 8.47 ile endekslerin en fazla arttığı alt sektörler oldu.

Paylaşın

Yerli Otomobilde Sona Yaklaşıldı: TOGG’un Fiyatı Ne Kadar Olacak?

“Cumhurbaşkanı projeyi ilk açıkladığında herkesin ulaşabileceği bir otomobil beklentisi vardı” diyen otomotiv yazarı Emre Özpeynirci, ilk üretilecek modelin elektrikli C-SUV olacağını, bu sınıfın 1 milyon TL civarında fiyat etiketi olduğunu söyledi.

Gazeteci Halil Okşit de “Doların 18.50-18.70 civarında olduğu günümüz koşullarında 900 bin Türk Lirası (TL) seviyesinde olması bekleniyor. Bu rakam tabi ‘ekonomik bir otomobil olacak’ iddiasının üstünde” görüşünü dile getirdi.

Türkiye’de son 10 yıldır tartışmalara konu olan, özellikle seçim dönemleri gündemden düşmeyen yerli otomobil hedefinde sona yaklaşıldı. Temelleri Kasım 2017’de atılan TOGG projesi kapsamında, elektrikli otomobillerin seri üretiminin yapılacağı Bursa’nın Gemlik ilçesindeki fabrika Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla 29 Ekim’de açılacak.

Gerekli onay süreçlerinin ardından ilk araçların 2023’ün Mart ayında kullanıcıların beğenisine sunulması bekleniyor.

DW Türkçe’den Muhammed Kafadar‘a konuşan otomotiv yazarı Emre Özpeynirci, yerli otomobilin desteklenmesi gerektiğini ancak fiyatın ilk tahminlerin üzerinde olacağını söyledi. “Cumhurbaşkanı projeyi ilk açıkladığında herkesin ulaşabileceği bir otomobil beklentisi vardı” diyen Özpeynirci, ilk üretilecek modelin elektrikli C-SUV olacağını, bu sınıfın 1 milyon TL civarında fiyat etiketi olduğunu aktardı.

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, geçen Salı günü katıldığı Habertürk yayınında fiyatın, piyasadaki muadillere benzer şekilde şirketce belirleneceğini kaydederek “Vatandaşlar fiyatı merak ediyorlarsa şu an söz konusu segmetteki araçlara bakabilirler” demişti.

“900 bin TL olması bekleniyor”

Gazeteci Halil Okşit de “Doların 18.50-18.70 civarında olduğu günümüz koşullarında 900 bin Türk Lirası (TL) seviyesinde olması bekleniyor. Bu rakam tabi ‘ekonomik bir otomobil olacak’ iddiasının üstünde” görüşünü dile getirdi. Okşit, piyasada 450 bin TL civarında araç bulmanın mümkün olduğunu, ancak yine de TOGG’un yer alacağı elektrikli SUV segmenti için rekabetçi olabileceğini kaydetti. Okşit, özellikle seçim sürecinde çeşitli indirim kampanyaları yapılabileceğini de belirtti.

Özpeynirci ise fiyatı düşürmek için devletin TOGG lehine bir kampanya ya da teşvik düzenleyemeyeceği, bunun rekabet kurallarının ihlali olacağı görüşünde.

Halihazırda Türkiye’de en çok 400-500 bin TL aralığındaki araçların satıldığına dikkat çeken Özpeynirci, “Tanıtıldığında 900 bin TL bile deseler, enflasyon ve kur baskısı yüzünden piyasaya çıkması beklenen Mart ayında yine bir milyonun üzerine gelecektir” diye konuştu.

Sektör temsilcileri TOGG’un daha uygun maliyetli, B sınıfı sedan bir aracı 2-3 yıl sonra piyasaya sürmesini bekliyor. Şirketin, dünyanın karşısına güçlü bir imaj ile çıkmak için tercihini uygun fiyatlı model yerine C-SUV’dan yana kullandığı değerlendirmesi yapılıyor.

“Kompakt sınıf” adı da verilen C segmenti SUV araçlar, Türkiye’de sıkça tercih ediliyor. Orta boyutlu, sportif görünümlü bu araçların fiyatları 500 bin ile 1.5 milyon TL arasında geniş bir aralıkta bulunuyor.

Türkiye’de satılan yüzde 100 elektrikli modellerin ortalama fiyatının 2,5 milyon TL olduğu bilgisini veren otomotiv data şirketi genel müdürü Hüsamettin Yalçın, “En ucuz elektrikli 700 binden başlıyor. TOGG C segmentteki rakiplerine benzer aralıkta olacaksa 600-900 bin arasında bir fiyat etiketi bekliyoruz” açıklamasını yapmıştı.

TOGG’un ihracat hedefi var mı?

Bakan Varank, konuyla ilgili açıklamasında, şirketin gelecek yıl 17-18 bin araç üreterek piyasaya sürmeyi hedeflediğini, 29 Ekim’deki açılışla birlikte seri üretimin başlamış olacağını da ifade etmişti.

Cumartesi günü açılacak fabrika, yıllık 175 bin üretim kapasitesine sahip. Dört milyon metrekarelik tesisin 5 yıl içinde tam kapasite üretim yapabileceği değerlendiriliyor.

Varank’ın açıklamasına göre TOGG, yüzde 51 yerlilik oranıyla piyasaya çıkacak. İzleyen iki yılda ise yüzde 65 yerlilik yakalanmaya çalışılacak.

Yerlilik oranı düşük kaldığı için ilk başta ihracat hedeflenemediğini belirten Özpeynirci, “Üretim planlaması iç pazar düşünülerek yapıldı. Bakan’ın açıkladığı yıllık üretim hedefi de bunu gösteriyor” dedi.

TOGG’un fikri mülkiyet haklarının Türkiye’ye ait olduğunu ancak batarya, elektrik motoru ve altyapısının yurt dışından geldiğini belirten Özpeynirci, “Bu da bir maliyet unsuru. Önümüzdeki süreçte yerlilik oranı yüzde 70’lere çıkarsa dış pazarda rekabetçi olabilir” görüşünü dile getirdi.

Şirketin şu ana kadar bir ihracat planı sunmadığına dikkat çeken Okşit ise “Ancak orta vadede beş farklı model ve 1 milyon araç üretilmesi hedefleniyor. Bir milyon rakamına tek başına iç pazarla ulaşılması zor. Mutlaka ihracat düşünülecektir” yorumunu yaptı.

İhracat için TOGG’un girmek istediği her pazarda ayrı ayrı onay süreçlerini tamamlaması ve gerekli servis ağını kurması gerekiyor.

TOGG’un iletişimi hatalı mıydı?

Yerli otomobile yönelik tartışmalara da değinen Özpeynirci, “Otomobil sanayisini geliştirecek önemli bir adım. Aynı zamanda Türkiye’de üretilecek ilk tam yerli otomobil. Ancak kutuplaşmaya neden olması büyük problem. Kimse Türkiye’deki başka otomobil yatırımlarını bu şekilde tartışmıyor. Şimdi tam da 2023 seçimleri öncesi satışa sunulacak ve hükümet bunu siyasi malzeme olarak kullanıyor. Elbette bu tür yatırımlar her zaman devlet desteklidir ancak siyasi tartışma konusu olunca daha üretilmeden yıpranıyor” görüşünü dile getirdi.

Şirketin siyasi tartışmalarla yıpratıldığı düşünen Halil Okşit de “TOGG CEO’su ilk yıl için 6 bin adet üretim hedefi vermişti. Sanayi Bakanı televizyonda bunu 17-18 bin olarak revize etti. Şirketten ne bir onay ne de düzeltme geldi. Şirkete dair en önemli gelişmeleri Sanayi Bakanı veya Cumhurbaşkanından duyuyoruz. Böyle olunca da konu siyasallaşıyor” dedi.

Okşit, “Togg’un iletişim tercihinin kesinlikle bu olmadığını bildiğini” aktardı.

İlk yılın üretim hedefine kolaylıkla ulaşılabileceği görüşündeki uzmanlar, kamudan büyük bir talep geleceği, müşteri bulmakta zorlanılmayacağı görüşünde. Ancak henüz elektrik altyapısının hazır olmaması yüzünden kamu dışındaki kesimden gelecek talepte ciddi bir artış beklenmiyor.

Hüsamettin Yalçın, “Topyekûn elektrikliye geçiş için altyapı henüz hazır değil” dedi. İstanbul’dan Ankara’ya seyahat edecek birinin yolda şarj istasyonu bulabileceğinden şüphe etmemesi gerektiğini kaydeden Yalçın, “Henüz bu noktada değiliz” diye konuştu.

2015 seçimleri döneminde tanıtımı yapılmıştı

29 Ekim’de seri üretimine başlanması beklenen TOGG, 2015 genel seçimleri sürecinde tanıtımı yapılan ve sonra terk edilen Tübitak projesini izliyor.

AKP’nin hükümet kurma çoğunluğunu kaybettiği Haziran 2015 seçimlerinden günler önce duyurulan ancak o dönem fazla detay verilmeyen proje, Kasım ayında tekrarlayan seçimlerde iktidarın en önemli vaadi olmuştu. Otomobilin 2018’de fuarlarda tanıtılacağı, 2019 yılında ise bayilerde yerini alacağı söylenmişti.

Dönemin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık’ın tanıtımını yaptığı prototiplerin başta iddia edildiğinin aksine Türkiye’de üretilmediği, yurt dışından TIR’larla yüklenerek getirildiği, ayrıca elektrikli olacağı söylenen araçların fosil yakıtlı platform üzerinde kurulduğu ortaya çıkmıştı. Proje, diğer fosil yakıtlı modellerle rekabet edemeyeceği yönünde de eleştiriliyordu. İsveçli Saab firmasından 40 milyon Euro alındığı belirtilen platform, bu tartışmalar gölgesinde seçimlerden kısa süre sonra tamamen terk edildi.

Erdoğan 2017 Mayıs’ında “Buna hasretim” diyerek yerli otomobl çağrısını bir kez daha yineledi. Bu kez süreci devlet değil özel sektör üstlendi. “Beş babayiğit” olarak adlandırılan Anadolu Grubu, BMC, Kıraça Holding, Turkcell Grubu ve Zorlu Holding ortaklığında bir girişim grubu kuruldu.

Ertesi yıl TOGG kurumsal kimliğe kavuştu ve Erdoğan ilk hedefi “2021’de yollara çıkmak” olarak ilan etti. Bunu ıskalayan şirket, otomobilini ilk kez bu yılın Ocak ayında, tüketici elektroniği fuarı CES 2022’de dünyaya tanıttı. Ağustos ayında test sürüşüne Erdoğan’ın katıldığı aracın seri üretimine 29 Ekim Cumartesi günü başlanıyor.

Paylaşın

ECB Faizleri 75 Puan Artırdı: 2009’dan Bu Yana En Yüksek Seviye

Almanya’nın Frankfurt kentinde toplanan 25 üyeli Avrupa Merkez Bankası (ECB) Para Politikası Kurulu, üç temel politika faizini 75 baz puan artırarak, 2009’dan bu yana en yüksek seviyesine çıkardı. ECB’nin aralık ayındaki toplantısında da 50 baz puan faiz artırmasına kesin gözüyle bakılıyor. 

Haber Merkezi / ECB, 19 ülkeden oluşan Euro Bölgesi’nde faiz oranlarını sadece üç ay içinde 2 puan artırdı. 2005-2007 yılları arasındaki faiz artırımı döneminde bu süre 18 ay, 1999-2000 yıllarında ise 17 ay sürmüştü.

Lagarde’dan eleştirilere “enflasyon” yanıtı

Ekonomide resesyon beklentilerine rağmen enflasyonla mücadele adına alınan faiz artırım kararları yüksek borç oranına sahip İtalya ve Fransa gibi Euro Bölgesi ülkelerinde eleştirilere yol açmıştı. İtalya’nın yeni Başbakanı Giorgia Meloni, güçlü faiz artışlarının özellikle yüksek borçlu ülkeler açısından riskli olduğu eleştirisi yapmış, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da yüksek enflasyonla mücadelede talebe darbe vurulmaması uyarısında bulunmuştu.

ECB Başkanı Christine Lagarde, eleştirilere karşı faiz artış kararını savunarak, ECB’nin bir görevinin de enflasyonla mücadele olduğunu vurguladı. Hızlı artış oranlarının enflasyonu düşürmede ve ekonomik toparlanmanın teşvikinde “en uygun” yol olduğunu belirten Lagarde, önümüzdeki dönemde de faiz artışlarının süreceği mesajı verdi. ECB’nin yıllık enflasyon hedefi yüzde 2 olarak belirlenmişti.

Konjonktürle ilgili karamsar bir tablo çizen Lagarde, doğal gaz krizi ve fiyat artışları ışığında üçüncü çeyrekte ekonomik faaliyetlerde belirgin yavaşlama olduğunu, yılın geri kalanında ve önümüzdeki yılın başında da bu yavaşlamanın devam etmesini beklediklerini söyledi. Lagarde Euro Bölgesi ülkelerini, borçları azaltma çabalarını sürdürmeye çağırdı.

Dünyanın dört bir yanında merkez bankaları, işletmeler ve tüketiciler için kredi maliyetini yönlendiren faiz oranlarını, enflasyonu dizginlemek amacıyla hızla yükseltiyor. Ekonomistler, tüketicilerin satın alma gücünü azaltan enflasyon sebebiyle ABD ile 19 üyeli Euro Bölgesi’nde bir resesyon olacağını öngörüyor.

Son haftalarda değer kayıpları sonrası Dolar’ın gerisine düşen Euro, faizlerin yükseltileceği beklentisi nedeniyle 20 Eylül’den bu yana ilk kez 1 seviyesinin üzerine çıkmıştı.

ABD Merkez Bankası’nın da yeni faiz artırımına gitmesi bekleniyor

Para piyasalarındaki fiyatlamalarda gelecek hafta yapılacak toplantıda Fed’in 75 baz puan faiz artırmasına kesin gözüyle bakılırken, aralık toplantısında 50 baz puan faiz artırımı yapılacağına yönelik beklentiler güçlenmeyi sürdürüyor. Fed’in aralıkta yüzde 55 ihtimalle 50 baz puan, yüzde 39 ihtimalle 75 baz puan faiz artıracağı öngörülüyor.

Paylaşın

Merkez Bankası Rezervleri 1 Milyar 56 Milyon Dolar Azaldı

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) tarafından Haftalık Para ve Banka İstatistikleri yayımlandı. Buna göre, 21 Ekim itibarıyla Merkez Bankası brüt döviz rezervleri, 1 milyar 56 milyon dolar azalışla 75 milyar 116 milyon dolara indi.

Haber Merkezi / Brüt döviz rezervleri, 14 Ekim’de 76 milyar 172 milyon dolar seviyesinde bulunuyordu. Söz konusu dönemde altın rezervleri de 1 milyar 4 milyon dolar azalarak 39 milyar 855 milyon dolardan 38 milyar 851 milyon dolara geriledi.

Böylece Merkez Bankası’nın toplam rezervleri, 21 Ekim haftasında bir önceki haftaya kıyasla 2 milyar 59 milyon dolar azalışla 116 milyar 26 milyon dolardan 113 milyar 967 milyon dolara indi.

Brüt ve net döviz rezervi nedir?

Ekonomist Mahfi Eğilmez, brüt ve net döviz rezervi arasındaki farkı şu şekilde açıklıyor: Merkez Bankası, döviz rezervlerinin tamamının sahibi değil.

TCMB’nin rezervlerinin bir bölümü bankaların Merkez Bankası’nda tutmak zorunda olduğu zorunlu karşılıklardan oluşuyor. Bunları bir çeşit emanet döviz olarak görmek mümkün.

TCMB’nin son yıllarda rezerv opsiyon mekanizması aracılığıyla, TL mevduatlar karşılığında alması gereken zorunlu karşılıkları dövizle yatırma esnekliği tanımasıyla bu döviz rezervlerindeki emanet tutarda artış oldu.

Döviz rezervlerinin bir bölümünün emanet olması nedeniyle Merkez Bankası’nın döviz rezervlerinin toplamı brüt döviz rezervlerini gösteriyor. Merkez Bankası’nda emanet olarak duran miktarlar düşüldüğünde net döviz rezervine ulaşılıyor.

Net döviz rezervi nasıl hesaplanıyor?

Net döviz rezervi, TCMB verilerinde aktif kısımda yer alan dış varlıklardan, pasif kısımda bulunan toplam döviz yükümlülüklerini çıkardıktan sonra elde edilen rakamın o günün kuruna bölünmesiyle hesaplanıyor.

Formül şu şekilde: Net Rezerv = (Dış Varlıklar – toplam döviz yükümlülükleri) / Dolar-TL kuru

Swap hariç net rezerv ne demek?

Ekonomist Eğilmez’e göre net rezerv miktarı, swap işlemleriyle elde edilmiş (emanet) dövizleri de kapsadığı için bu rakam tam olarak net rezervi ifade etmiyor.

Bu yüzden net döviz rezervini emanet dövizleri çıkararak görebilmek için bu miktardan swap karşılığı elde edilmiş döviz tutarını düşmek gerekiyor. Swap hariç net rezerv ise şu şekilde hesaplanabiliyor:

Swap hariç net rezerv = Net rezerv – Swap işlemleri toplamı

Uluslararası rezerv nedir?

TCMB’nin (Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası) tanımına göre uluslararası rezervler; ülkelerin para otoriteleri tarafından kontrol edilen, kullanıma hazır, birbirlerine çevrilebilme özelliği bulunan ve uluslararası ödeme aracı olarak kabul edilen varlıklar.

Uluslararası rezerv olarak sayılan varlıklar şunlar:

  • Konvertibl (birbirlerine dönüştürülebilir) döviz varlıkları (euro, ABD doları, İngiliz sterlini vb.)
  • Uluslararası standartta altın
  • Özel Çekme Hakları
  • Uluslararası Para Fonu (IMF) Rezerv Pozisyonu

TCMB, rezervleri nasıl saklıyor?

Merkez Bankası, rezervlerin yönetiminde ülke menfaatine öncelik verdiğini aktarıyor. Bu amaçla, uluslararası rezervleri, anaparanın korunması ve gerekli likiditenin sağlanması için düşük riske sahip yatırım araçlarında değerlendiriyor.

Merkez Bankası, rezerv yönetimi sırasında karşılaşılabilecek risklerin belirlenmesi, değerlendirilmesi ve kabul edilebilir sınırlar içinde tutulabilmesi için risk yönetim stratejisi uyguluyor. Ayrıca elindeki rezervlerin seviyesini, düzenli aralıklarla internet sitesinde yayımlıyor.

Paylaşın

Ekonomi Yine Güven Vermedi

Eylül ayında aynı düzeyde kalan ekonomik güven endeksi, ekim ayında yüzde 3,0 oranında artarak 97,1 değerini aldı. Ekonomik güven endeksi eylül ayında 94,3 idi. Endeks, ekim ayında 100’den küçük değer alarak kötümserliği gösterdi. 

Haber Merkezi / Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Ekim 2022 Ekonomik Güven Endeksi verilerini paylaştı. Buna göre, ekonomik güven endeksi eylül ayında 94,3 iken, ekim ayında yüzde 3,0 oranında artarak 97,1 değerini aldı.

Bir önceki aya göre ekim ayında tüketici güven endeksi yüzde 5,3 oranında artarak 76,2 değerini, reel kesim (imalat sanayi) güven endeksi yüzde 1,8 oranında artarak 102,0 değerini, hizmet sektörü güven endeksi yüzde 0,9 oranında artarak 119,3 değerini, perakende ticaret sektörü güven endeksi yüzde 3,0 oranında artarak 119,4 değerini aldı.

Endeksin 100’den büyük olması genel ekonomik duruma ilişkin iyimserliği, 100’den küçük olması ise genel ekonomik duruma ilişkin kötümserliği gösteriyor. Yüzde 93,4 değerinde veri ise piyasanın hâlâ pozitif bir bakış açısına sahip olmadığını ortaya koyuyor.

Ekonomik güven endeksi nedir ve neden önemlidir?

Ekonomik güven endeksi, tüketici ve üreticilerin genel ekonomik duruma ilişkin değerlendirme, beklenti ve eğilimlerini özetleyen bir bileşik endekstir. Endeks, mevsim etkilerinden arındırılmış tüketici güven endeksi, reel kesim, hizmet, perakende ticaret ve inşaat sektörleri güven endekslerinin alt endekslerinin ağırlıklandırılarak birleştirilmesinden oluşmaktadır.

Ekonomik güven endeksi hesaplamasında, her bir sektörün ağırlığı o sektörün normalleştirilmiş alt endekslerine eşit dağıtılarak uygulanmakta, güven endekslerine doğrudan uygulanmamaktadır. Bu kapsamda tüketici, reel kesim, hizmet, perakende ticaret ve inşaat sektörlerine ait toplam 20 alt endeks hesaplamada kullanılmaktadır.

Ekonomik güven endeksinin hesaplamasında kullanılan alt endeksler her ayın ilk iki haftasında derlenen veriler kullanılarak hesaplanmaktadır. Ekonomik güven endeksinin 100’den büyük olması genel ekonomik duruma ilişkin iyimserliği, 100’den küçük olması ise genel ekonomik duruma ilişkin kötümserliği göstermektedir.

Paylaşın

TÜİK Açıkladı: Dış Ticaret Açığı Yüzde 268 Arttı

İktidar, ekonomiye ilişkin pembe tablolar çizmeye çalışsa da açıklanan veriler, iktidarı yalanlıyor. Eylül ayında dış ticaret açığı bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 268.1 artarak 2 milyar 607 milyon dolardan, 9 milyar 595 milyon dolara yükseldi.

Haber Merkezi / Geçici dış ticaret verilerine göre; ihracat 2022 yılı eylül ayında, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 9.2 artarak 22 milyar 612 milyon dolar, ithalat yüzde 38.1 artarak 32 milyar 208 milyon dolar olarak gerçekleşti.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Dış Ticaret İstatistikleri Eylül 2022 verilerini açıkladı. Buna göre, geçici dış ticaret verilerine göre; ihracat 2022 yılı Eylül ayında, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 9,2 artarak 22 milyar 612 milyon dolar, ithalat yüzde 38,1 artarak 32 milyar 208 milyon dolar olarak gerçekleşti.

Genel ticaret sistemine göre ihracat 2022 yılı Ocak-Eylül döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 17,0 artarak 188 milyar 152 milyon dolar, ithalat yüzde 40,4 artarak 271 milyar 249 milyon dolar olarak gerçekleşti.

Enerji ürünleri ve parasal olmayan altın hariç ihracat, 2022 Eylül ayında yüzde 4,4 artarak 19 milyar 901 milyon dolardan, 20 milyar 779 milyon dolara yükseldi.

Eylül ayında enerji ürünleri ve parasal olmayan altın hariç ithalat yüzde 10,9 artarak 18 milyar 571 milyon dolardan, 20 milyar 602 milyon dolara yükseldi.

Enerji ürünleri ve parasal olmayan altın hariç dış ticaret fazlası eylül ayında 177 milyon dolar olarak gerçekleşti. Dış ticaret hacmi yüzde 7,6 artarak 41 milyar 381 milyon dolar olarak gerçekleşti. Söz konusu ayda enerji ve altın hariç ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 100,9 oldu.

Dış ticaret açığı yüzde 268,1 arttı

Eylül ayında dış ticaret açığı bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 268,1 artarak 2 milyar 607 milyon dolardan, 9 milyar 595 milyon dolara yükseldi. İhracatın ithalatı karşılama oranı 2021 Eylül ayında yüzde 88,8 iken, 2022 Eylül ayında yüzde 70,2’ye geriledi.

Ocak-Eylül döneminde dış ticaret açığı yüzde 156,3 artarak 32 milyar 423 milyon dolardan, 83 milyar 97 milyon dolara yükseldi. İhracatın ithalatı karşılama oranı 2021 Ocak-Eylül döneminde yüzde 83,2 iken, 2022 yılının aynı döneminde yüzde 69,4’e geriledi.

Ekonomik faaliyetlere göre ihracatta, Eylül ayında imalat sanayinin payı yüzde 95,3, tarım, ormancılık ve balıkçılık sektörünün payı yüzde 2,6, madencilik ve taşocakçılığı sektörünün payı yüzde 1,5 oldu.

Ocak-Eylül döneminde ekonomik faaliyetlere göre ihracatta imalat sanayinin payı yüzde 94,7, tarım, ormancılık ve balıkçılık sektörünün payı yüzde 2,9, madencilik ve taşocakçılığı sektörünün payı yüzde 1,9 oldu.

Geniş ekonomik gruplar sınıflamasına göre ithalatta, Eylül ayında ara mallarının payı %80,3, sermaye mallarının payı yüzde 11,1 ve tüketim mallarının payı yüzde 8,5 oldu. İthalatta, Ocak-Eylül döneminde ara mallarının payı yüzde 81,4, sermaye mallarının payı yüzde 10,7 ve tüketim mallarının payı yüzde 7,8 oldu.

İhracatta Almanya birinci

Eylül ayında ihracatta ilk sırayı Almanya aldı. Almanya’ya yapılan ihracat 2 milyar 3 milyon dolar olurken, bu ülkeyi sırasıyla; 1 milyar 378 milyon dolar ile ABD, 1 milyar 277 milyon dolar ile Irak, 1 milyar 205 milyon dolar ile Birleşik Krallık, 1 milyar 147 milyon dolar ile Rusya Federasyonu takip etti. İlk 5 ülkeye yapılan ihracat, toplam ihracatın yüzde 31’inı oluşturdu.

Ocak-Eylül döneminde ihracatta ilk sırayı Almanya aldı. Almanya’ya yapılan ihracat 15 milyar 777 milyon dolar olurken, bu ülkeyi sırasıyla; 12 milyar 746 milyon dolar ile ABD, 9 milyar 885 milyon dolar ile Irak, 9 milyar 801 milyon dolar ile Birleşik Krallık, 9 milyar 268 milyon dolar ile İtalya ve takip etti. İlk 5 ülkeye yapılan ihracat, toplam ihracatın yüzde 30.5’ini oluşturdu.

En çok ithalat Rusya’dan

İthalatta Rusya Federasyonu ilk sırayı aldı. Eylül ayında Rusya Federasyonu’ndan yapılan ithalat 6 milyar 226 milyon dolar olurken, bu ülkeyi sırasıyla; 3 milyar 709 milyon dolar ile Çin, 2 milyar 129 milyon dolar ile İsviçre, 2 milyar 37 milyon dolar ile Almanya, 1 milyar 512 milyon dolar ile ABD izledi. İlk 5 ülkeden yapılan ithalat, toplam ithalatın yüzde 48.5’ini oluşturdu.

Ocak-Eylül döneminde ithalatta ilk sırayı Rusya Federasyonu aldı. Rusya Federasyonu’ndan yapılan ithalat 44 milyar 638 milyon dolar olurken, bu ülkeyi sırasıyla; 31 milyar 742 milyon dolar ile Çin, 17 milyar 364 milyon dolar ile Almanya, 11 milyar 807 milyon dolar ile ABD, 10 milyar 330 milyon dolar ile İtalya izledi. İlk 5 ülkeden yapılan ithalat, toplam ithalatın yüzde 42.7’sini oluşturdu.

Paylaşın

Merkez Bankası, Yıl Sonu Enflasyon Tahminini 65,2’ye Yükseltti

Merkez Bankası, enflasyonun 2022 yılı sonunda yüzde 65,2 olarak gerçekleşeceği, 2023 yıl sonunda yüzde 22,3 ve 2024 yıl sonunda ise yüzde 8,8 seviyesine gerileyerek, azalış eğilimini sürdüreceğinin tahmin edildiğini açıkladı.

Haber Merkezi / Bankanın bir önceki enflasyon beklentisi bu yıl sonu için yüzde 60,6, gelecek yıl sonu için yüzde 19,2 ve 2024 yılı sonu için yüzde 8,8 seviyesinde bulunuyordu.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Şahap Kavcıoğlu, yılın son Enflasyon Raporuna ilişkin sunum yaptı. Kavcıoğlu’nun sunduğu sunumda öne çıkan ifadeler şöyle:

“Yurt içi iktisadi faaliyet, yaşanan büyük arz şoklarına rağmen, sürdürülebilir bir yapıda ve kesintisiz bir şekilde devam ediyor.

Yılın ikinci yarısına ilişkin göstergeler ihracatın yüksek seviyelerini koruduğuna ve yatırım eğiliminin güçlü kalmayı sürdürdüğüne işaret ediyor.

2023 yılına ilişkin büyüme tahminleri önceki rapor dönemine göre küresel ölçekte önemli ölçüde aşağı yöne güncellenmiştir.

Temmuz başından bu yana öncü göstergeler, zayıflayan dış talebin etkisiyle üçüncü çeyrekte büyümede sınırlı bir yavaşlamaya işaret ediyor.

Yapısal dönüşümün cari denge üzerindeki yansımalarını izlemeye davam ediyoruz. Cari dengedeki iyileşme ikinci çeyrekte de devam etti.

Enerji maliyetlerinin küresel çapta olağanüstü seviyede yükseldiği bu sürecin sonunda enerji fiyatlarının normalleşme eğilimine girmesiyle birlikte ülkemizin büyürken cari fazla verdiği bir dış dengeye kavuşacak.

İhracat üzerindeki aşağı yönlü riskler bir önceki rapor dönemine göre arttı.

Ağustos ayı itibarıyla, yatırım ve ihracat kredilerinin toplam ticari krediler içerisindeki payı yüzde 28’i aşarak son 20 yılın en yüksek seviyesine ulaştı.

Yılın üçüncü çeyreğine ilişkin öncü göstergeler, talep koşullarında önceki çeyreğe göre daha ılımlı bir seyre işaret ediyor. Yatırım eğilimleri gücünü koruyor.

Sanayi üretiminde, yakaladığımız ivmenin ve istihdamdaki artışın sürdürülmesi için finansal koşulların, özellikle finansman maliyeti kanalıyla destekleyii olması gerektiğini düşünüyoruz.

Uyguladığımız makroihtiyati tedbirlerin etkinliği sayesinde kredi kompozisyonunda hedefli kredi politikamızla uyumlu değişiklikler gözledik.

Kredi faizlerine yönelik devreye alınan makroihtiyati düzenlemeler sonrasında parasal aktarımın desteklendiğini ve TL ticari kredi faizlerinin 10 puan civarına gerilediğini görüyoruz.

Tüketici kredilerinin ticari kredilere olan oranı azalırken, yatırım ve ihracat kredilerinin ticari krediler içerisindeki ağırlığı önemli ölçüde arttı.

Liralaşma stratejimiz çerçevesinde bankacılık sektörünün pasif kompozisyonunda da TL’nin payının artmasını önemsiyoruz.

Merkez Bankası olarak ekonomi politikalarının kontrol alanının dışında kalan söz konusu arz kaynaklı maliyet baskılarına faiz artırımlarıyla karşılık vermenin etkili olmayacağını değerlendiriyoruz.

Enflasyonun düşmesini üretimi destekleyerek ve üretim gücümüzü artırarak sağlayabiliriz.

Önümüzdeki dönemde TL payının daha da artacağını öngörüyoruz. Dolayısıyla bu kanaldan döviz kurlarındaki istikrara katkı sağlayarak enflasyonu besleyen önemli bir unsuru da kontrol altına almış oluyoruz.

Enflasyonun daha hızlı gerilemesi için beklentilerin ve kur istikrarının dezenflasyon süreciyle uyumlu olmaları gerekiyor.

Firmalarımızın fiyatlama davranışlarında bozulma yaşanmasına ve sağlıksız fiyat oluşumlarına izin vermeyeceğiz. Bunun sonucunda, beklentilerin ve kur istikrarının enflasyondaki düşüşü desteklemesini sağlayacağız.

Enflasyonu bir süreliğine değil, kalıcı olarak ve tamamen düşürecek bir programı sabır ve kararlılıkla uyguluyoruz.

Yaptığımız uygulamalarla tahvil ve ticari kredi faizleri önemli oranda geriledi. Kredi gelişmeleri hedefli kredi politikalarımızla uyumlu seyretti.”

Paylaşın

IMF Başkanı Georgieva: Merkez Bankaları Faiz Yükseltmeye Devam Etmeli

Merkez bankalarının enflasyonla mücadele etmek için “nötr” seviyeye erişene kadar faiz oranlarını arttırmaya devam etmeleri gerektiğini söyleyen Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Kristalina Georgieva, çoğu merkez bankasının henüz bu seviyeye erişmediğini kaydetti.

Avrupa Merkez Bankası’nın faiz oranlarını 75 baz puan arttırması beklentisinden bir gün önce Berlin’de Reuters haber ajansına konuşan IMF Başkanı Georgieva, merkez bankalarının faiz arttırmasının olumlu etkilerinin küresel çapta hissedilmesi için 2024 yılı başına kadar süre olduğunu belirtti.

Avrupa Merkez Bankası, aylardır, atacağı ilk adımın faizleri nötr seviyeye çıkarmak olduğunu bildiriyordu. Nötr seviye, faiz oranının ekonomik büyümeyi ne tetiklediği ne de kısıtladığı seviye olarak tanımlanıyor. Ancak kimileri daha agresif adımlar atılması çağrısı yaparak, Avrupa Merkez Bankası’nın enflasyon baskılarını kontrol altına almak için daha ileri gitmesi gerektiğini savunuyor.

Georgieva, “Şu aşamada nötr seviyeye ulaşma arayışındayız. Birçok yerde henüz bu seviyede değiliz” dedi. IMF Başkanı, merkez bankalarının faiz oranlarını arttırma gerekliliğini, “enflasyon yüksek seyrettiğinde bu büyümeye sekte vurur, nüfusun en yoksul kesimlerine en ağır darbeyi indirir” şeklinde konuştu.

Avrupa Merkez Bankası’nın son faiz artışı adımları, ekonomik görünümün kötüleştiği, Eylül ayında Euro bölgesinde enflasyonun yüzde 9,9 seviyesine çıktığı dönemde atıldı. Rusya’nın Ukrayna’yı işgali sonrasında gıda ve enerji fiyatlarının hızla artması, enflasyonu tetikledi.

Merkez bankalarının faiz oranlarını ne kadar süre arttırmasını beklediği sorusuna Georgieva, IMF’nin “2024 yılına kadar merkez bankalarının attıkları adımların etkilerini görmeye başlayacağını tahmin ettiğini” kaydetti. Georgieva, faiz artışlarının etkileri hakkında, “Faydaları görülebilir ama bu hemen olmaz, toplumun sabırlı olması gerekir” dedi.

Paylaşın

Kur Korumalı Mevduatın Kamuya Maliyeti 194 Milyar TL’yi Buldu

2021 yılı sonunda, doların yükselişini durdurmak için uygulamaya alınan Kur Korumalı Mevduatın (KKM), kamuya maliyeti her geçen gün katlanarak artıyor… KKM uygulamasının kamuya maliyeti 194 milyar lirayı buldu.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) grubunun ekonomi raporunda kur korumalı mevduat (KKM) uygulamasının yarattığı fatura hesaplandı. Bu yıl ocak-eylül döneminde merkezi yönetim bütçesinden, iç ve dış borçlar için 207.1 milyar lira faiz ödendiğine dikkat çekildi.

KKM’ler için bütçeden ödenen ancak bütçede faiz olarak sınıflandırılmayıp cari giderlere atılan ödemelere ilişkin 84.9 milyar liralık faizle birlikte bu dönemde yapılan gerçek faiz ödemesinin ise 292 milyar liraya ulaştığı belirtildi.

Cumhuriyet’ten Mustafa Çakır’ın haberine göre; bütçeden hem kamu borçları hem de KKM’ler için ödenen toplam faiz, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 105.2 oranında arttı. Raporda, 2022 bütçesinden faiz ödemeleri için başlangıçta 240 milyar lira ayrıldığı ancak Merkez Bankası’nın (MB) faiz indirimleriyle birlikte Hazine’nin faiz yükünün giderek arttığı, ayrılan kaynağın 330 milyar liraya yükseldiği belirtildi.

Raporda, “KKM’lerin para kompozisyonuna göre mevduatların yüzde 51’inin döviz veya altından dönen mevduatlardan, yüzde 49’unun ise TL mevduatlardan oluştuğu biliniyor. Açıklanmamakla birlikte MB’nin de eylül sonuna kadar 90 milyar lira civarında KKM için ödeme yaptığı da tahmin ediliyor” denildi.

Raporda, Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin, sürekli KKM’nin dolarizasyonu kırdığını ve TL  mevduatları artırdığını ileri sürdüğüne işaret edilerek şöyle denildi:

“Ancak MB, şirketlerin kur riskini hesaplarken bu mevduatları ‘döviz varlığı’ olarak kabul ediyor. Bu açıdan KKM’nin ekonomideki dolarizasyon eğilimini kırmayıp aksine artırdığını ve riskin Hazine ve MB’nin üzerine yıkıldığını görüyoruz. TL mevduatı gibi gözüken aslında döviz kuruna endekslenen 76 milyar dolarlık bir mevduatın dövize geçme potansiyeli bulunduğu hesaplanıyor.”

Paylaşın