Ekonomik Kriz: 2,5 Milyon Çocuk Eğitimine Yardımla Devam Ediyor

Derinleşen yoksulluk ve ekonomik kriz, çocukların eğitim hayatlarını da doğrudan etkiledi. Şartlı yardım ile okula gidebilen çocukların sayısı Eylül 2022 itibarıyla 2 milyon 438 bin 865 oldu.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre ne eğitimde ne istihdamda olan 15-24 yaş grubundaki genç sayısı 2 milyon 736 bine ulaşırken, milyonlarca öğrencinin de ancak sosyal yardım ile eğitime ulaşabildiği ortaya çıktı.

Türkiye’deki yoksulluğun yarattığı çarpıcı tabloyu ortaya koyan veri, 2023 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı ile ortaya konuldu. Programın, “Çocuk” başlıklı bölümünde Şartlı Eğitim Yardımı’na yönelik veriler paylaşıldı.

Programda, maddi imkânları kısıtlı ailelerin çocuklarına yönelik, “Fırsat eşitliğini artırmaya, yaşam kalitelerini yükseltmeye ve potansiyel riskleri azaltmaya” yönelik yardımlar yapıldığı belirtildi.

2,5 milyon çocuğa yardım

BirGün Mustafa Bildircin’in haberine göre bu kapsamda Eylül 2022 itibarıyla 2 milyon 438 bin 865 çocuğun Şartlı Eğitim Yardımı’ndan yararlandırıldığı kaydedildi.

Eğitim hayatını sürdürebilmek için sosyal yardıma muhtaç çocuk sayısının hemen her yıl 2,5 milyonun üzerinde olması da dikkati çekti. Buna göre, 2018 yılında 2 milyon 517 bin 680 çocuk şartlı eğitim yardımı alırken 2019, 2020 ve 2021 yıllarında bu sayı sırasıyla 2 milyon 603 bin 680, 2 milyon 607 bin 26 ve 2 milyon 128 bin 750 olarak gerçekleşti.

Aile ve Sosyal Bakanlığı’nın 2021 yılına yönelik verilerine göre, ailesinin yanında temel ihtiyaçları karşılanamayan çocuk sayısı 150 bine dayandı. 2020 yılında 129 bin 422 olan ailesinin yanında bakımı sağlanamayan çocuk sayısı 2021 yılında 141 bin 275’e yükseldi.

Şartlı eğitim yardımı nedir?

Şartlı Eğitim Yardımı, ekonomik güçlükler nedeniyle temel eğitim hizmetlerinden yararlanamayan, herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna tabi olmayan ve 3294 sayılı kanun kapsamında muhtaçlığı onaylanmış hanelere yapılıyor.

Şartlı eğitim yardımı, bu grup içerisinde yer alanlar arasında örgün eğitime katılan çocuklara eğitimin başlangıcından, lise öğrenimini bitirene kadar, öncelikli olarak çocuğun annesi olmak üzere, çocuğun babası veya çocukla aynı hanede yaşayan ve çocuğun bakımını üstlenen reşit bireylere veriliyor.

Paylaşın

Bitcoin, Dogecoin, Shiba Inu Yüzde 8’e Varan Değer Kaybetti

Bitcoin , Ethereum , Cardano, Dogecoin ve Shiba Inu dahil olmak üzere en yüksek işlem hacmine sahip kripto para birimleri pazartesi günü içerisinde yüzde 8’e kadar değer kaybetti. Küresel kripto piyasa değeri ise, yüzde 1.28 düşüşle 1.01 trilyon dolar oldu.

Haber Merkezi / Kripto para piyasasındaki en yüksek işlem hacmine sahip ikinci para olan Ethereum yüzde birin üzerinde değer kaybederken, 1589 dolardan işlem gördü. Bununla birlikte, Ethereum son yedi gün içinde yatırımcısına yaklaşık yüzde 18 kazanç sağladı.

En eski ve en büyük kripto para birimi olan Bitcoin ise, 20 bin doların üzerinde işlem gördü. Bitcoin’in 20 bin doların üzerinde işlem görmesi kripto para piyasasındaki olumsuzluğu sınırladı.

Bitcoin’in pazar gününden pazartesi gününe yatırımcısına yüzde 5.6’lık kazanç sağlaması, son üç aydaki en büyük haftalık kazanca işaret ediyor.

Küresel kripto piyasa değeri, son güne göre yüzde 1.28 düşüşle 1.01 trilyon dolar oldu. Ayrıca, kripto pazarındaki hacim, son 24 saat içinde yüzde 18’in üzerinde bir düşüşle 73.05 milyar dolara geriledi.

2 Kasım’da yapılacak olan ABD Merkez Bankası Fed toplantısından çıkacak kararlar kripto piyasaları için çok önemli konumda.

Kripto para piyasaları da dahil olmak üzere piyasalar, Fed Başkanı Jerome Powell’ın Aralık toplantısı için verdiği sinyallere göre belirlenecek.

Piyasalar, önümüzdeki Fed toplantısında 75 baz puan veya yüzde 0,75 faiz artırımı beklemekte.

Kripto para nedir?

Kripto para veya kısaca kripto, bir değişim aracı olarak çalışmak üzere, işlemleri güvence altına almak için matematiğin bir dalı olan kriptografi kullanılarak tasarlanmış bir dijital unsurdur. Kripto paralar bir nevi dijital döviz, alternatif döviz ve sanal dövizdir.

Paylaşın

BDDK Açıkladı: Bankaların Net Karı Yüzde 402 Arttı

Bankacılık sektörü, eylül ayında 33,96 milyar lira net kar elde etti. Yılın ilk 9 aylık döneminde ise sektörün karı 286 milyar 170 milyon lira oldu. Bankacılık sektörü, geçen yılın aynı döneminde 56 milyar 941 milyon TL kar etmişti.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK), “Türk Bankacılık Sektörünün Konsolide Olmayan Ana Göstergeleri”nin eylül ayına ilişkin verilerini bugün açıkladı.

Buna göre, bankacılık sektörü, eylül ayında 33,96 milyar lira net kar elde etti. Yılın ilk 9 aylık döneminde ise sektörün karı 286 milyar 170 milyon lira oldu. Bankacılık sektörü, geçen yılın aynı döneminde 56 milyar 941 milyon TL kar etmişti.

BDDK raporundan öne çıkan veriler şöyle:

  • Eylül sonu itibarıyla bankacılık sektörünün aktif büyüklüğü 13 trilyon 99 milyar 876 milyon lira olarak oldu. 2021 yılı sonuna göre sektörün aktif toplamı 3 trilyon 884 milyar 413 milyon lira arttı
  • Eylülde en büyük aktif kalem olan krediler 6 trilyon 835 milyar 941 milyon lira, menkul değerler 2 trilyon 129 milyar 777 milyon lira oldu

  • 2021 yılsonuna göre sektörün toplam aktifi yüzde 42,2, krediler toplamı 39,5 ve menkul değerler toplamı yüzde 44,2 oranında artış gösterdi
  • 2021 yıl sonuna göre kredilerin takibe dönüşüm oranı yüzde 2,28 oldu. Bu oran önceki dönemde yüzde 2,38 seviyesindeydi.
  • Bankaların kaynakları içinde, en büyük fon kaynağı durumunda olan mevduat 2021 yılı sonuna göre yüzde 51,8 artışla 8 trilyon 52 milyar 541 milyon liraya yükseldi.
  • 2021 yılsonuna göre özkaynak toplamı yüzde 66,5 artışla 1 trilyon 188 milyar 813 milyon lira, sermaye yeterliliği standart oranı ise yüzde 18,83 oldu.
Paylaşın

Euro Bölgesi’nde Enflasyon Rekor Tazeledi: Yüzde 10,7

Enerji krizi yaşayan Euro Bölgesi’nde enflasyon rekor tazeleyerek Ekim ayında yüzde 10,7’ye yükseldi. Euro Bölgesi’nde tüketici enflasyonu eylülde yüzde 9,9 ile rekor kırmıştı. Enerji fiyatlarındaki artış ise Ekim ayında yüzde 41,9 olarak kaydedildi.

Avrupa İstatistik Ofisi Eurostat verilerine göre, euro kullanan on ülkede tüketici fiyatlarındaki artış Ekim ayında yüzde 10,7’ye ulaştı. Enerji krizi yaşayan Euro Bölgesi’nde tüketici enflasyonu eylülde yüzde 9,9 ile rekor kırmıştı. Enerji fiyatlarındaki artış ise Ekim ayında yüzde 41,9 olarak kaydedildi.

Enerji fiyatları enflasyonu artırmaya devam ederken, gıda ve ithal ürünler de fiyatları büyük oranda yukarıya çekti, hizmet sektörünün payı ise bu ay küçük kaldı. İşleme tabi tutulmamış gıda ve enerji fiyatlarındaki artış yüzde 6’dan yüzde 6,4’e yükseldi. Alkol ve tütün ürünlerini hesaba katmadan hesaplanan enflasyon ise yüzde 5 civarında.

Enflasyon, ekim ayında Estonya’da yüzde 22.4, Litvanya’da yüzde 22, Letonya’da yüzde 21.8, Hollanda’da yüzde 16.8, Slovakya’da yüzde 14.5, Belçika’da yüzde 13.1, İtalya’da yüzde 12.8, Almanya’da yüzde 11.6, Avusturya’da yüzde 11.5, Portekiz’de yüzde 10.6, Slovenya’da yüzde 10.3, Yunanistan’da yüzde 9.8, İrlanda’da yüzde 9.6, Lüksemburg’da yüzde 8.8, Güney Kıbrıs’ta yüzde 8.6, Finlandiya’da yüzde 8.3, Malta’da yüzde 7.5, İspanya’da yüzde 7.3 ve Fransa’da yüzde 7.1 seviyesinde belirlendi.

Avrupa Merkez Bankası (AMB), geçtiğimiz üç ay içerisinde faiz oranını 200 baz puan artırdı. AMB, ekonomide resesyon endişelerine rağmen geçtiğimiz hafta politika faizini 75 baz puan daha artırmıştı. Banka, enflasyonla mücadele için artışların süreceği sinyali vermişti.

Üç temel politika faizinden en önemlisi olarak görülen ve bankaların AMB’den çektikleri kredilere uygulanan ana refinansman oranı yüzde 2’ye, mevduat faiz oranı yüzde 1,50’ye ve marjinal fonlama faizi yüzde 2,25’e yükseltilmişti.

Ekonomistler, 2023’ün ilk çeyreğinin sonuna kadar ekonomik durgunluğun devam etmesini bekliyor. Hâlâ yüksek seviyelerde seyreden gaz fiyatlarının yaz aylarında görülen seviyelerin altına inmesi, Avrupa’nn Rus gazının kesilmesinin etkilerini sanılandan daha iyi baş edeceği konusunda umutları artırdı. AMB’nin bir sonraki toplantısı 15 Aralık’ta gerçekleştirilecek.

Paylaşın

Türkiye, Sefalet Endeksinde Zirveye Oturdu

Sefalet Endeksi’nde Türkiye en yakın takipçisi Arjantin’e fark atarak birinci oldu. Türkiye 93.3 puanla ilk sırada yer alırken Arjantin 89.9 puanla ikinci oldu. Üçüncü sırada yer alan ülke ise Güney Afrika.

Bu ülkenin endeksteki puanı 41.4. Macaristan 23.8, Polonya 22.3, Rusya ise 17.5 puanla endekste yer aldı.

Türkiye sefalet endeksinde zirveye oturdu. Enflasyon ve işsizliğin toplamından oluşan Sefalet Endeksi’nde Türkiye en yakın takipçisi Arjantin’e fark atarak birinci oldu. Türkiye 93.3 puanla ilk sırada yer alırken Arjantin 89.9 puanla ikinci oldu.

Üçüncü sırada yer alan ülke ise Güney Afrika. Bu ülkenin endeksteki puanı 41.4. Macaristan 23.8, Polonya 22.3, Rusya ise 17.5 puanla endekste yer aldı.

Sefalet Endeksi Nedir?

İşsizlik ve enflasyonun artmasıyla yaşanan problemler seneler boyunca tüm ülke ekonomilerinin karşılaştığı en büyük sorunlardan biridir. Ekonominin seyri ile ilgili önemli bilgiler veren, enflasyon ve işsizlik oranlarının oluşturduğu gösterge iktisatçılar tarafından Sefalet Endeksi (İktisadi Hoşnutsuzluk Endeksi) olarak tanımlanır.

Sefalet endeksi, enflasyon ve işsizlik oranının aynı anda yükselmesinin yanı sıra, işsizlik ve enflasyon oranından yalnızca birinin artmasından da kaynaklanıyor olabilir. Teknolojik gelişme ve atıl durumda olan kapasitenin kullanılmaya başlanması enflasyon oranını azaltırken işsizlik oranını değiştirmeyebilir.

Teknolojik gelişme ve atıl kapasitenin kullanılmaya başlanması, yani kapasite kullanımının artış göstermesi üretimi de artırmakta ve bu durum mal üretiminde de artış olacağı anlamına gelmektedir. Mal üretiminin artması, enflasyon oranını azaltmakta; teknolojik gelişme ise işgücü verimliliğini artıracağı için daha az işgücü kullanılmakta ve işsizlik problemi ortaya çıkmaktadır.

Sefalet endeksindeki değişim sadece işsizlik oranındaki değişimden de kaynaklanıyor olabilir. İhracat odaklı büyüme modelini kullanan bir ülkenin ihracat için gereken ham madde, ara malı ve yatırım mallarının eksik olması bu malları ithal edeceği anlamına gelmektedir. Yani bu ülkede ihracatla birlikte ithalatta artacaktır. İthalat ve ihracatta oluşan artış ise belli bir miktar işgücü talebini de artırmakta ve işgücü talebinde meydana gelen bu artış işsizlik oranını da düşürmektedir.

İhracatın artması sebebiyle ekonomik büyüme oranında da yükselme olan bu ülkelerde, enflasyon oranı ekonomik büyümeden sınırlı oranda etkilenebilir. Döviz kurundaki artış ise, ithalattaki fiyatları artırıp pahalılaştırarak üretim maliyetlerini artırmakta ve artan maliyetler dolayısıyla enflasyon oranının da artmasına sebep olmaktadır.

Sefalet endeksi; 1960’lı yıllarda Amerikalı iktisatçı Arthur Okun tarafından geliştirilmiş olup, enflasyon ile işsizlik oranının toplamını ifade eder. Enflasyonun artması yaşam maliyetinin, işsizliğin artması işe kazanç sağlayamayan insan sayısının arttığı anlamına geldiği için, dolayısıyla sefalette artacak ve ekonomide bozulma meydana gelecektir. Bir zaman sonra bu endeks, 1999 yılında Nobel Ödüllü Amerikalı iktisatçı Robert Barro tarafından yeniden düzenlenip formülü değiştirilmiştir.

Barro Sefalet Endeksi

Robert Borro enflasyon oranı ve işsizlik oranına uzun vadeli tahvil faizi ile büyüme oranını da eklemiştir. Yeni haliyle Barro Sefalet Endeksi (Barro Misery Indeks-BMI) ismini alan endeks şu şekilde ifade edilebilir:

BMI = (Enflasyon Oranı + İşsizlik Oranı + Faiz Oranı) – Büyüme Oranı

Paylaşın

Sosyal Güvenlik Kurumu, 7 Ayda 25 Milyar Lira Açık Verdi

İktidar, ekonomide pembe tablolar çizmeye çalışsa da, açıklanan veriler gerçeğin öyle olmadığını net bir şekilde ortaya koyuyor. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) bu yılın ilk 7 ayında 25 milyar 667 milyon lira açık verdi.

2003 yılından bu yana bütçeden SGK’ya 1 trilyon 905 milyar lira transfer yapıldı ve açık miktarı 472 milyar 445 milyon TL oldu.

Sözcü’den Cem Yıldırım’ın haberine göre; iflasa doğru giden SGK, AKP iktidarları döneminde, AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın sık sık eleştirdiği Kemal Kılıçdaroğlu döneminden 102 kat daha fazla açık verdi.

Kurumun geçen yılki açığı da 21 milyar 613 milyon TL olmuştu. 1992-1999 yılları arasında SSK Genel Müdürlüğü yapan CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun döneminde ise kurumun toplam açığı 4.6 milyar liraydı.

“AKP iktidarları döneminde SGK’nın durumu” konulu bir rapor hazırlayan CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, “2003-2007 yılları arasındaki SGK’nın toplam açığı 113 milyar 987 milyon TL olurken, 2003-2007 yılları arasındaki toplam açık, Kılıçdaroğlu döneminin 7 yıllık toplam açığının 24.7 katı oldu” dedi.

Ağbaba, SGK’nın bu yılın ilk 7 ayındaki 25.6 milyar liralık açığının geçen yılın tamamına göre 4.5 milyar TL fazla olduğunu kaydetti. Ağbaba, “AKP Genel Başkanı Erdoğan, Kılıçdaroğlu döneminde SSK’nın iflas ettiğine dair söylemlerde bulunsa da bu iddia bizzat SGK’nın mali tabloları ile çürümektedir” dedi.

Nebati: Biz enflasyonu dünyadaki gibi algılamıyoruz

Öte yandan Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, Arab News’e verdiği röportajda, Türkiye’deki enflasyona ilişkin konuştu. Nebati, geçen yıldan itibaren emtia fiyatlarının yanı sıra nakliye maliyetleri ve enerji fiyatlarının artması nedeniyle enflasyonun yükseldiğini söyledi.

AA’nın aktardığına göre “Enflasyonla mücadele için insana odaklandık” diyen Nebati, “Büyüme istiyoruz ama insanların işini kaybetmesini istemiyoruz. Üretim ve verimliliğin devam etmesini istiyoruz. Enerji fiyatlarının üzerindeki baskı azaldığı için şanslıyız” dedi.

“Enflasyonu dünyadaki gibi algılamıyoruz” diyerek devam eden Nebati, “Bunu insan temelli bir yaklaşımla görüyoruz. İnsanların işini kaybetmesini istemiyoruz. İşlerini kaybetmemeleri için elimizden geleni yapacağız” ifadelerini kullandı.

Paylaşın

Küresel Enerji Krizi Ne Anlama Geliyor?

Uluslararası Enerji Ajansı’na (IEA) göre resmen küresel enerji krizinin içinde olduğumuzu gösteriyor. Kuruma göre milyonlarca insan elektrik kesintileri yaşayabilir ve evlerini ısıtmakta zorlanabilir.

Doğalgaz fiyatı 2020 yazından beri neredeyse beş katına çıkarken, IEA Başkanı Fatih Birol, sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) piyasalarında arzın talebi karşılayamayacağı endişesi ve petrol üreticilerinin üretimi kısmasının, ilk gerçek enerji krizine neden olduğunu söyledi.

(IEA) bunun nedeninin Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi olduğunu vurguluyor.

Koronavirüsün ardından yükselmeye başlayan doğalgaz fiyatı, Rusya’nın Avrupa ülkelerine savaş karşıtı açıklamaları yüzünden doğalgaz akışının yüzde 80’inini kesmesiyle fırladı.

Doğalgaz arzında yaşanan sıkıntı kimi santrallerin kömüre dönmesine yol açtı, bu da kömür fiyatlarının üç katına çıkmasına yol açtı.

İngiltere ve ABD’nin Rusya’dan petrol alınmasını yasaklamasıyla petrol fiyatı da yükseldi. Brent petrolün varil fiyatı, 125 dolardaki zirvesinden 90-95 dolar seviyesine düştü.

IEA’ye göre şimdiki durum 1970’lerdeki enerji krizinden daha kötü çünkü o zaman petrol fiyatlarında şoklar yaşanırken şimdi kriz kömür ve doğalgaza da sıçramış durumda.

75 milyon kişi elektriğini ödemeyebilir?

Yüksek enerji fiyatları elektrik üretiminin maliyetinin artmasına yol açtığı için bu durum direkt müşterilere yansıyor.

IEA’ye göre 75 milyon kişi elektriğini ödeyemez hale gelebilir.

Gelişmiş ülkelerdeki evlerde yemek pişirmek için sıvılaştırılmış petrol gazı olan LPG’yi kullanıyor. Nijerya’da LPG fiyatı geçtiğimiz yıl içinde iki katına çıktı.

Kuruma göre 100 milyon kişi LPG’yi ödeyemez hale gelerek odun kullanmak zorunda kalabilir. Odunu yakınca ortaya çıkan dumanın akciğerlere zarar vermesi, bu durumun tehlikelerine dikkati çekiyor.

OPEC+ üretimi kıstı

Savaşı başlatan Rusya’nın yanı sıra günlük petrol üretimini Kasım ayından itibaren 2 milyon varil azaltma kararı alan OPEC+ ülkelerinin de krizde rolü var.

13 OPEC (Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü) üyesi ve petrol üreticisi diğer 10 ülkeyi kapsayan OPEC+ bu kararı ayın başında aldı.

2020 yılında da Opec+ pandemiyle beraber talebin azalması üzerine arzı kısmıştı. Pandemi bitince artan talebi karşılamak için ise üretim yeteri kadar artırılmadı.

Çözüm olur mu?

ABD’nin doğalgaz üretimini artırmasına rağmen Avrupa’yı zor bir kış bekliyor. ABD’nin ürettiği sıvılaştırılmış doğalgaz varana kadar Avrupa yüksek gaz ücretlerine katlanmak zorunda kalacak.

IEA’ya göre yenilenebilir enerji, bu sıkıntıları birkaç yıl içinde çözebilir. 2030 yılına kadar küresel şirketlerin temiz enerjiye 2 trilyon dolar ayırması bekleniyor.

ABD o zamana kadar güneş ve rüzgar enerjisi üretimini 2,5 katına çıkarmayı hedefliyor. Çin ve Hindistan’ın da temiz enerji üretimini yükseltmeyi planlıyor.

IEA, 2030’a kadar Hindistan’ın elektriğinin üçte ikisini yenilenebilir enerjiden üretmesi bekleniyor.

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

Türkiye, Asgari Ücret Sıralamasında Avrupa’da Sondan İkinci

İktidar, ekonomide pembe tablolar çizmeye çalışsa da, açıklanan veriler, gerçeğin öyle olmadığını gözler önüne seriyor. Avrupa İstatistik Ofisi (Eurostat) verilerinde yer alan 27 Avrupa ülkesi arasında Türkiye, Arnavutluk’un ardından en düşük asgari ücreti veren ikinci ülke oldu. 

Öte yandan Türkiye’deki asgari ücret yalnızca AB üyesi ülkelerin gerisinde kalmadı, Sırbistan ve Karadağ gibi ülkeler de Türkiye’yi geride bıraktı.

Kocaeli Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde endüstri ilişkileri, emek tarihi ve çalışma hukuku üzerine çalışmalar yürüten Prof. Dr. Aziz Çelik, Türkiye’deki asgari ücreti değerlendirdi, AB ülkeleri ile durumu kıyasladı.

Prof. Dr. Aziz Çelik Avrupa Birliği’ne (AB) giren gelir düzeyi düşük ülkelerin ortak pazar ve emeğin serbest dolaşımının bir parçası haline gelmesiyle, bu ülkelerde asgari ücretin artmaya başladığını söylüyor.

BBC Türkçe’den Onur Erem’in haberine göre, Avrupa Birliği’ne (AB) giren gelir düzeyi düşük ülkelerin ortak pazar ve emeğin serbest dolaşımının bir parçası haline gelmesiyle, bu ülkelerde asgari ücretin artmaya başladığını söyledi. Öte yandan Türkiye’deki asgari ücret yalnızca AB üyesi ülkelerin gerisinde kalmadı, Sırbistan ve Karadağ gibi ülkeler de Türkiye’yi geride bıraktı.

Öyle ki, Avrupa İstatistik Ofisi (Eurostat) verilerinde yer alan 27 Avrupa ülkesi arasında Türkiye, Arnavutluk’un ardından en düşük asgari ücreti veren ikinci ülke oldu. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İşletme Bölümü’nden Prof. Dr. Yalçın Karatepe, bunda Türk Lirası’nın büyük değer kaybının da etkili olduğunu söyledi.

Prof. Çelik asgari ücretin en az, dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırının yarısı kadar olması gerektiğini, böylece iki ebeveynin çalıştığı iki çocuklu bir ailenin yoksulluk sınırı üstünde kalabileceğini söyledi.

Türk-İş’e göre ekim ayında dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı 24 bin 186 TL oldu. Bunun yarısı 12 bin 93 TL yapıyor. Asgari ücretin bu seviyeye gelmesi için 2.19 katına çıkarılması, başka bir deyişle yüzde 119 zam yapılması gerekiyor.

Asgari ücrette artışın enflasyonu daha da yukarı çekeceğine dair kaygılar da var. Prof. Dr. Yalçın Karatepe “Asgari ücreti artırarak insanları doğal gaz faturalarını ödeyebilir hale getirmeniz enflasyonu artırabilir mi” dedi.

Prof. Aziz Çelik, Türkiye’de işgücünün yarısından fazlasının asgari ücretle çalıştığına ve böylece işçi sınıfının bir ‘asgari ücretliler topluluğuna’ dönüştüğüne de dikkat çekti.

Çelik, “Avrupa ülkelerinde temel ücret belirleyicisi toplu pazarlıklarken Türkiye’de asgari ücret temel ücret belirleyicisi. Bu çok ciddi bir problem. Ben bunu ‘asgari ücret tuzağı’ olarak adlandırıyorum. Asgari ücret bir ortalama ücrete dönüştü” dedi.

Paylaşın

‘Nebati Dönemi’nde Özelleştirme Rekor Kırdı: 7,6 Milyar Lira

Hazine ve Maliye Bakanlığı’na atanan Nureddin Nebati’nin 10 aylık görev süresi boyunca 7,6 milyar TL’lik kamu taşınmazı satışı yapıldığı belirlendi. 1986’da başlayan özelleştirme tarihinden 2021 yılına kadar yapılan satışa yalnızca iki yılda ulaşıldığı ortaya çıktı.

1986’da başlayan özelleştirme tarihinden 2021 yılına kadar yapılan satışa yalnızca iki yılda ulaşıldığı ortaya çıktı.

Resmi verilere göre, 1986 ve 2021 yıllarını da kapsayan 35 yılda toplam 7,9 milyar TL değerinde kamu taşınmazı satıldı. 2021 yılının tamamı ile 2022 yılının 10 ayında toplam 7 milyar 609 milyon TL değerinde kamu taşınmazı satışı gerçekleşti.

Birgün’den Mustafa Bildircin‘in haberine göre; AK Parti’nin özelleştirme bilançosuna tepki gösteren CHP’li Bingöl, “Türkiye’nin dört bir yanından halka ait olan arazilerin satışı yapılıyor. Seçim harcamaları için bu halkın elinde kalan ne varsa satmayı göze almış bir iktidarla karşı karşıyayız” ifadelerini kullandı.

CHP PM Üyesi ve Ankara Milletvekili Tekin Bingöl, AK Parti’nin kamunun elinde kalan son kurumları da Özelleştirme İdaresi aracılığıyla elden çıkardığını belirtti.

“Özelleştirmeler ile giderayak Türkiye’yi bitirmeye çalışıyorlar” dedi. TEKEL, TÜPRAŞ, PETKİM ve şeker fabrikaları gibi önemli kurumların AK Parti döneminde özelleştirildiğini vurgulayan Bingöl, şunları kaydetti:

‘Satılacak bir şey kalmadı’ dediğimizde ise yeni alanlar, yeni kamu arazilerini imara açarak satışa çıkarttılar. Sayıştay, 2014 yılından itibaren her yıl değer tespit komisyonu tarafından hazırlanan değer tespit sonuçlarını yayımlaması konusunda Özelleştirme İdaresi’ni uyarıyor.

Ancak idare kelime oyunları ile satılan taşınmazlar ve kurumlara ilişkin bilgileri kamuoyundan saklıyor. Sayıştay raporunda açıkça kanunun bu düzenlemeyi, ‘özelleştirme uygulamalarına açıklık kazandırılması’ amacıyla yapıldığını belirtiyor. AKP halka ait olan taşınmazları ve kurumların satışını koca bir karanlıkla örtmek istiyor.

Paylaşın

Merkez Bankası, ‘Yerli Bankaları’ Uyardı: Döviz Alım Satım İşlemlerini…

Yurtiçi bankalara yurtdışı yerleşik bankalarla döviz alım satım işlemlerini piyasa saatleri dışında yapmamaları konusunda uyarıda bulunan Merkez Bankası, bu konularda gerekli adımların atılmaması halinde tedbir alacağını belirtti.

Merkez Bankası, Mayıs ayında da aynı konuda sözlü uyarıda bulunmuştu.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), yurtiçi bankalara yurtdışı yerleşik bankalarla döviz alım satım işlemlerini piyasa saatleri dışında yapmamaları konusunda yazılı uyarıda bulundu.

Reuters haber ajansının gördüğü Merkez Bankası iletisinde şu ifadeler yer aldı:

“Son dönemde yurtiçi bankalarımızın özellikle geç saatlerde yurtdışı yerleşik bankalar ile döviz alım satım işlemi gerçekleştirdiği görülmüştür.

Bu konuda gereken hassasiyetin gösterilmesi, bankamız politikalarının etkinliği ve finansal sistemin sağlıklı işleyişi açısından önem arz etmekte olup, bankalarımızın gerekli tedbiri almaları beklenmektedir.”

Uyarı yazısında ayrıca bankaların yurtdışı yerleşiklere yüksek miktarda TL gönderdiği ve bu tutarların dövize dönüştürüldüğüne dikkat çekildi ve bankalardan müşterilerine bu işlemleri yurtiçi piyasalarda yapmalarının mümkün olduğunun bildirilmesi ve önerilmesi istendi.

Bu konularda gerekli adımların atılmaması halinde Merkez Bankası’nın tedbir alacağı belirtildi. Merkez Bankası, Mayıs ayında da aynı konuda sözlü uyarıda bulunmuştu.

21 Ekim itibarıyla Merkez Bankası brüt döviz rezervleri, 1 milyar 56 milyon dolar azalışla 75 milyar 116 milyon dolara indi.

Brüt döviz rezervleri, 14 Ekim’de 76 milyar 172 milyon dolar seviyesinde bulunuyordu. Söz konusu dönemde altın rezervleri de 1 milyar 4 milyon dolar azalarak 39 milyar 855 milyon dolardan 38 milyar 851 milyon dolara geriledi.

Böylece Merkez Bankası’nın toplam rezervleri, 21 Ekim haftasında bir önceki haftaya kıyasla 2 milyar 59 milyon dolar azalışla 116 milyar 26 milyon dolardan 113 milyar 967 milyon dolara indi.

Paylaşın