Türkiye’de Her 100 Çocuktan 22’si Yoksulluk İçinde Büyüyor

İktidar ekonomide pembe tablolar çizmeye çalışsa da, her geçen gün ortaya çıkan yeni gerçekler iktidarın açıklamalarını yalanlıyor. Türkiye çocuklarda yoksulluğun en yüksek olduğu ülkelerden birisi. Türkiye’de 100 çocuktan 22’si yoksulluk içinde büyüyor. 

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ortalaması ise yüzde 12,4. Türkiye OECD üyeleri arasında çocuklarda yoksulluğun en yüksek olduğu ikinci ülke.

Toplam nüfusa bakıldığında ise Türkiye’de yoksulluk oranı yüzde 15. ABD ve Japonya’da yoksulluğun Türkiye’den yüksek olması dikkat çekiyor.

Yoksulluk oranı, yoksulluk sınırı altında yaşayan kişileri ifade ediyor.

Peki, yoksulluğun en yüksek olduğu ülkeler hangisi? Çocuklarda yoksulluk oranı OECD ülkelerinde kaç?

Yoksulluk oranı nedir?

Yoksulluk oranı bir ülkedeki yoksulluk sınırı altında yaşayan insanları ifade ediyor. Yoksulluk sınırı her ülkede farklı tanımlandığından aynı orana sahip iki ülkede bu insanların alım gücü ve hayat standardı farklı olabilir. OECD’nin çocuklarda yoksulluk oranı 0-17 yaş grubunu kapsıyor.

2021 veya en yakın tarihteki verilere göre, OECD ülkeleri içinde çocuklarda yoksulluğun en yüksek olduğu ülke yüzde 27,4 ile Kosta Rika.

İkinci sıradaki Türkiye’de bu oran yüzde 22,4. Ardından yüzde 22 ile İsrail geliyor. OECD ortalaması yüzde 12,4. Türkiye’nin verisi 2019 yılına ait.

Çocuklarda yoksulluk oranının en düşük olduğu ülke ise yüzde 2,4 ile Finlandiya.

Diğer bazı ülkelerde 0-17 yaş grubunda yoksulluk oranı şöyle: Yunanistan yüzde 14,4; Japonya yüzde 14; ABD yüzde 13,7; İngiltere yüzde 11,9; Almanya yüzde 11,7; Fransa yüzde 11,7; Kanada yüzde 7,3 ve Danimarka yüzde 4,8.

Japonya ve ABD’de yoksulluk Türkiye’den yüksek

Ülke nüfusunun hepsini yansıtan toplamda ise Türkiye’de yoksulluk oranı yüzde 15. OECD ortalaması ise yüzde 11,4. Toplam nüfusta yoksulluğun en yüksek olduğu ülke yine Kosta Rika (yüzde 20,3). 37 ülke içinde Türkiye 10. sırada yer alıyor.

Japonya (yüzde 15,7) ve ABD (yüzde 15,1) gibi gelişmiş ülkelerde yoksulluğun Türkiye’den yüksek olması dikkat çekiyor.

Ancak OECD ülkeleri kıyaslarken dikkatli olmaya çağırıyor. Çünkü yoksulluk sınırının hayat standardı farklı ülkelerde farklı olabilir.

Toplamda yoksulluğun en düşük olduğu OECD ülkesi ise yüzde 4,9 ile İzlanda.

Diğer bazı ülkelerde bu oran şöyle: Yunanistan yüzde 11,5; İngiltere yüzde 11,2; Almanya yüzde 10,9; Fransa yüzde 8,4; ve Hollanda yüzde 8,3.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

Otomobil Sektörü Yeni Düzenleme Bekliyor: Matrahın Ömrü 1 Hafta Sürdü

24 Kasım’da yapılan Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) matrah güncellemesi oranının sınırlı kalması, markalarda yeni bir düzenleme yapılması yönünde beklenti oluşturdu. ÖTV matrah güncellemesi, 1 Aralık’tan itibaren gelecek zamlarla büyük oranda erimiş olacak.

Otomotiv sektörü, bir yandan belirsizliğin hakim olduğu 2023 için tedarik planları yapmakta zorlanırken, ÖTV matrahlarının beklentiyi karşılamaması da markaların stratejisini zorlaştırıyor.

Otomotiv sektöründe beklentilerin artında kalan ÖTV matrah artışı düzenlemesinin ömrü 1 haftayı geçemeyecek. Kurdaki yükseliş ve üretim maliyetlerindeki artış, 1 Aralık’ta otomobil fiyatlarında yeni zamları beraberinde getirecek. Gelen zamlarla birçok model yeniden bir üst dilime çıkacak.

ekonomim.com’dan Aysel Yücel’in habere göre 24 Kasım’da yapılan ÖTV matrah güncellemesi, 1 Aralık’tan itibaren gelecek zamlarla büyük oranda erimiş olacak. Ocak ayına kadar zamlar yüzde 15’i bulabilir.

Otomobil fiyatlarında belirli oranda indirim sağlayacak ÖTV matrah artışı düzenlemesi için 1 Aralık’a tarih verilmesi, otomotiv satışlarını durma noktasına getirmişti. İlk kez bir matrah düzenlemesi için önden tarih verildi, bu da sektörde beklenti yaratmıştı.

Sektörden gelen tepkiler dikkate alınarak, tarih öne çekildi. 24 Kasım Perşembe günü ÖTV matrah artışı yapıldı.

Yüksek enflasyon paralelinde sektör en az yüzde 100 matrah artışı beklerken, bu oran yüzde 40 ile yüzde 53 arasında değişen oranlarda kaldı.

Yeni matrah düzenlemesi, sınırlı sayıda modelin bir alt vergi dilimine düşmesini sağladı. İndirim oranı da yüzde 5,5 ila yüzde 19 arasında değişti.

Otomobil sektöründe kurdaki hareketlilik de hemen fiyatlara yansıyor. Son aylarda kurun hareketlenmesi ile otomobil fiyatlarının üst üste zamlanmasına neden oldu. Özellikle eylül ayından bu yana birçok marka bir ayda üç kez zam yapmaya başladı. Sadece son bir ayda 18,20’den 19,40’ yükselen Euro kuru, otomobil fiyatlarının ortalama yüzde 4 yukarı çıkmasına neden oldu.

Matrah artış oranının sınırlı oranlarda kalması, markalarda yeni bir düzenleme yapılması yönünde beklenti yarattı. Otomotivciler, bir yandan belirsizliğin hakim olduğu 2023 için tedarik planları yapmakta zorlanırken, ÖTV matrahlarının beklentiyi karşılamaması da markaların stratejisini zorlaştırıyor.

Sıfır kilometre araçlarda yaşanan arz sorunu ikinci el otomobil piyasasına yaradı.

Paylaşın

Vatandaşın Borcu 1 Trilyon 427 Milyar TL’ye Yükseldi

İktidar ekonomide pembe tablolar çizmeye çalışsa da gerçekler, iktidarın açıklamalarını yalanlıyor. İktidarın ekonomi politikaları sonucu bankaların karları katlanarak artarken, yurttaşların yöneldiği bankalara olan borcu da artmaya devam ediyor.

Yurttaşların 11-18 Kasım haftasındaki borcu 2,4 milyar TL artarken, son 6 aydaki artış ise 315 milyar TL oldu.

Bireylerin bankalara ve finansman şirketlerine olan konut, taşıt, ihtiyaç ve kredi kartından kaynaklanan borcu ise takiptekiler de dahil 18 Kasım itibarıyla bir trilyon 427 milyar TL olarak gerçekleşti.

BirGün’ün aktardığına göre Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Grubu notunda yurttaşların bu borcunun bir trilyon 43 milyar TL’sinin bireysel (konut, otomobil, ihtiyaç) kredilerinin, 384 milyar TL’sinin de kredi kartı borç bakiyelerinden kaynaklandığı belirtildi.

Son hafta tüketici kredilerinde 2,4 milyar TL’lik artış olurken, kredi kartları borçları ise değişmedi.

Takipteki borçlar 30,8 milyar TL

Kişilerin vadesinde ödeyemediği için bankalar tarafından icraya verilen ve henüz varlık yönetim şirketlerin devretmedikleri takipteki borçları ise 30,8 milyar TL’ye yükseldi. Bankaların takipteki bu borçlarını düşük bir bedel karşılığında varlık yönetim şirketlerine devrediyor olmaları bu rakamı olduğundan daha düşük gösteriyor.

Toplam borç verileri

Yurttaşların varlık yönetim şirketlerine olan borçları son bir yılda 5,3 milyar TL artarak eylül sonunda 36 milyar TL’ye yükseldi. TOKİ’ye olan konut kredisi borçları da 28 milyar TL oldu. Bankalara, finansman şirketlerine, varlık yönetim şirketlerine ve TOKİ’ye olan (tahsili gecikmiş borçlar da dahil) toplam borç bir trilyon 492 milyar TL düzeyinde seyrediyor.

Bankalara olan borçta yılbaşından bu yana 400 milyar TL’lik, toplam borçlarda ise 408 milyar TL’lik artış yaşandı.

Paylaşın

1 Milyon 39 Bin 646 Abone Faturasını Zamanında Ödeyemedi

İktidarın uyguladığı ekonomi politikaları sonucu oluşan ekonomik kriz, her geçen gün biraz daha derinleşiyor. 1 Ocak 2022 tarihinde yüzde 127’yi bulan fahiş elektrik zammının ardından faturasını zamanında ödeyemeyen yurttaşların sayısı arttı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı ve Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın’ın verdiği bilgiye göre Ocak 2022 fatura döneminde 553 bin 917’si konut abonesi olmak üzere toplam 730 bin 701 abone faturasını süresi içinde ödeyemedi. Zammın faturalara yansıtılmasıyla birlikte Şubat 2022 döneminde ise 859 bin 532’si konut abonesi olmak üzere toplam bir milyon 39 bin 646 abone faturasını belirlenen süre içinde ödeyemedi.

Yüzde 55,1’lik artış

Fahiş zammın ardından faturasını ödemekte zorlanan konut abone sayısı yüzde 55,1 oranında arttı. Mart 2022 fatura döneminde ise 987 bin 453’ü konut abonesi olmak üzere toplam bir milyon 245 bin 391 abone faturasını ödeyemedi.

Sözcü’den Başak Kaya’nın haberine göre verileri değerlendiren Akın, “Cumhuriyet tarihinin en büyük elektrik zammının ardından faturasını ödemekte zorlanan konut abone sayısı 2 ay içinde yüzde 78,2 arttı. Tüm abone gruplarında ise toplamda yüzde 70,4 oldu” ifadelerini kullandı.

Sanayide artış yüzde 185,3

Enerji zamları sanayiyi de vurdu. Kontrollü elektrik kesintilerinin de yapıldığı dönemde sanayi abonelerinde faturasını zamanında ödeyemeyen abone sayısı bin 584’ten 4 bin 519’a yükselerek yüzde 185,3 oranında arttı. Bu oran tarımsal sulama abonelerinde ise yüzde 89,9 seviyesinde oldu.

Paylaşın

Dikkat Çeken İddia: Katar’dan Türkiye’ye 10 Milyar Dolar Kaynak

Türkiye ve Katar arasında 10 milyar dolarlık finansal kaynak konusundaki görüşmelerin son aşamasına gelindiği iddia edildi. 10 milyar dolarlık kaynağın, merkez bankaları arasında swap, Eurobond ya da diğer bazı finansal metodlar yöntemiyle sağlanabileceği belirtiliyor.

Reuters haber ajansı ismi açıklanmayan iki üst düzey yöneticiye dayandırdığı haberinde Türkiye ve Katar arasında 10 milyar dolarlık finansal kaynak konusundaki görüşmelerin son aşamasına gelindiğini iddia etti.

Haberde, Katar’ın Türkiye’ye sağlayacağı 10 milyar dolarlık kaynağın, merkez bankaları arasında swap, Eurobond ya da diğer bazı finansal metodlar yöntemiyle sağlanabileceği belirtiliyor.

Reuters haber ajansı Katar’ın da Türkiye Maliye Bakanlığı yetkililerinin de konuya ilişkin soruları şu aşamada yanıtsız bıraktıklarını ifade etti.

Reuters haber ajansı, batılı ülkelerin Türkiye’ye son dönemde yatırım yapmak konusunda çekingen davranmaya başlaması üzerine Ankara’nın ekonomiyi desteklemek, liranin değerinin korunması amacıyla kendisine yakın ülkelerden destek alma yoluna gittiğini belirtiyor.

Türkiye daha önce de toplam da 15 milyar dolarlık bir swap anlaşması gerçekleştirmiş durumda.

Ajansa konuşan ismi açıklanmayan kaynaklar, görüşmelerin en az 8 milyar dolarlık bir kaynak için yapıldığını söz konusu kaynağın 10 milyar dolara kadar yükselebileceğini belirtiyorlar.

Kaynağın 2 ila 3 milyar dolarlık kısmının bu yıl sonuna kadar geri kalan bölümünün de önümüzdeki yıl içerisinde sağlanabileceği iddia ediliyor.

Bu yıl içerisinde sağlanacak 2-3 milyar dolarlık kısmın Eurobond şeklinde olabileceği belirtiliyor.

Ankara, hali hazırda Birleşik Arap Emirlikleri, Çin, Katar ve Güney Kore’yle toplamda 28 milyar dolarlık swap anlaşması yapmıs durumda.

Türkiye son olarak Suudi Arabistan’la Türkiye Merkez Bankası’nda 5 milyar dolarlık mevduat hesabı açması konusunda görüşmeler yapıyor. TCMB konuya ilişkin henüz bir yorum ya da açıklamada bulunmadı.

Merkez Bankası’nın son dönemde swap anlaşmaları yerine mevduat hesap yöntemini tercih ettiği belirtiliyor.

Paylaşın

Açlık Sınırı 8 Bin 657, Yoksulluk Sınırı 25 Bin 422 Liraya Yükseldi

İktidar ekonomide pembe tablolar çizmeye çalışsa da açıklanan veriler gerçeğin öyle olmadığını gözler önüne seriyor. Kasım ayında, açlık sınırı 8 bin 657 liraya yükselirken, yoksulluk sınırı ise 25 bin 422 lira olarak belirlendi.

Birleşik Metal-İş Sendikası Araştırma Merkezi (BİSAM), Kasım 2022’ye ait açlık ve yoksulluk sınırı rakamlarını açıkladı. Buna göre açlık sınırı kasım ayında 8 bin 657 liraya yükselirken, yoksulluk sınırı ise 25 bin 422 lira olarak belirlendi.

Ekonomik kriz ve yoksulluk hızla derinleşirken, BİSAM’ın yayımladığı kasım ayına ilişkin “Açlık-Yoksulluk Araştırması” raporu, ücretler ile açlık ve yoksulluk sınırı arasındaki uçurumun daha da büyüdüğünü gözler önüne serdi.

‘Açlık sınırı 8 bin 657 lira’

BİSAM’ın raporuna göre Kasım 2022’de dört kişilik bir ailenin yalnızca dengeli beslenmek için yapması gereken aylık harcama, yani açlık sınırı 8 bin 657 liraya ulaştı. Söz konusu miktar ekim ayına göre 434 lira artış gösterdi.

‘Yoksulluk sınırı 25 bin 422 lira’

Verilere göre, dört kişilik bir ailenin tüm ihtiyaçları insan onuruna yaraşır biçimde ve yoksunluk hissi çekmeden karşılayabilmesi için yapması gereken harcama, yani yoksulluk sınırı ise 25 bin 422 lira olarak belirlendi. Söz konusu veri, bir önceki ayda 24 bin 513 lira olarak açıklanmıştı.

Yoksulluk sınırının belirlenmesinde gıda dışı gereksinimlerin fiyat artışları esas alınarak yapılan araştırmada, dört kişilik bir ailenin gıda dışındaki gereksinimlerini “yoksunluk hissi duymadan” karşılayabilmesi için yapması gereken harcama tutarı ise kasım ayına göre 475 liralık artış göstererek 16 bin 765 lira olarak belirlendi.

‘Süt ürünleri için gereken harcama 2 bin 400 lira’

Kasım 2022’de temel gıda ürünlerinden olan süt, yoğurt ve peynir için yapılması gereken harcama bir önceki aya göre 231 lira artarak 2 bin 400 liraya yükseldi. Söz konusu ürünlerde son bir yıllık dönemdeki artış ise bin 514 liraya ulaştı.

Meyve için harcanması gereken tutar kasımda 1 lira azalırken, Kasım 2021’e göre ise 318 lira artarak 620 lira oldu. Sebze harcaması da önceki aya göre 29 lira, geçen yılın aynı ayına göre ise 772 lira artarak bin 112 lira olarak belirlendi.

Kasım ayında bir önceki aya göre 19 lira artarak 883 liraya yükselen ekmek, un ve makarna gibi ürünler için yapılması gereken harcama, son bir yılda 289 lira artış gösterdi. Pirinç ve bulgur harcamaları ekim ayına göre 84 lira artarken son bir yılda ise 357 lira zamlanarak 445 liraya yükseldi. Yağ için yapılması gereken harcama ise 13 lira daha artarak 250 liraya ulaştı.

‘Ulaşım giderleri 4 bin 655 lira’

Ulaştırma harcamaları kasım ayında 4 bin 655 liraya yükselirken, haberleşme harcamaları 687 liraya, eğlence ve kültür harcamaları 593 liraya, eğitim harcamaları 378 liraya, tatil-otel harcamaları bin 504 liraya, çeşitli mal ve hizmetlerle ilgili harcamalar ise bin 34 liraya yükseldi.

Kasım 2022’de dört kişinin giyim ve ayakkabı harcamaları bin 39 lira, kira dahil barınma harcamaları 3 bin 820 lira, ev eşyası harcamaları 2 bin 265 lira, sağlık harcamaları ise 669 lira olarak belirlendi.

Paylaşın

Merkez Bankası, Faizi Tek Haneye İndirdi

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK), politika faizini 150 baz puan indirerek yüzde 10,50’den yüzde 9’a çekti. TCMB, bir önceki toplantıda da politika faizini 150 baz puan düşürerek yüzde 10,5 seviyesine çekmişti.

Haber Merkezi / Merkez Bankası, faiz kararına ilişkin yayınladığı metinde şu ifadeleri kullandı:

Jeopolitik risklerin dünya genelinde iktisadi faaliyet üzerindeki zayıflatıcı etkisi artarak sürmektedir. Önümüzdeki döneme ilişkin küresel büyüme tahminleri aşağı yönlü güncellenmeye devam etmekte ve resesyonun kaçınılmaz bir risk faktörü olduğu değerlendirmeleri yaygınlaşmaktadır. Türkiye’nin geliştirdiği stratejik nitelikte çözüm araçları sayesinde temel gıda başta olmak üzere bazı sektörlerdeki arz kısıtlarının olumsuz etkileri azaltılmış olsa da uluslararası ölçekte üretici ve tüketici fiyatlarının artış eğilimi sürmektedir.

Yüksek küresel enflasyonun, enflasyon beklentileri ve uluslararası finansal piyasalar üzerindeki etkileri yakından izlenmektedir. Bununla birlikte, gelişmiş ülke merkez bankaları yüksek enerji fiyatları ve arz-talep uyumsuzluğu ile işgücü piyasalarındaki katılıklara bağlı olarak enflasyonda görülen yükselişin beklenenden uzun sürebileceğini vurgulamaktadırlar. Ülkeler arasında farklılaşan iktisadi görünüme bağlı olarak gelişmiş ülke merkez bankalarının para politikası adım ve iletişimlerinde ayrışma artarak devam etmektedir. Finansal piyasalarda artan belirsizliklere yönelik merkez bankaları tarafından geliştirilen yeni destekleyici uygulama ve araçlarla çözüm üretme gayretlerinin sürdüğü gözlenmektedir.

2022’nin ilk yarısında güçlü bir büyüme gerçekleşmiştir. Yılın ikinci yarısına dair öncü göstergeler ise zayıflayan dış talebin etkisiyle büyümedeki yavaşlamanın sürdüğüne işaret etmektedir. Bununla birlikte, imalat sanayi üzerindeki dış talep kaynaklı baskıların iç talep ve arz kapasitesi üzerinde şimdilik sınırlı olan etkileri daha belirgin hale gelmektedir. İstihdam kazanımları benzer ekonomilere göre daha olumlu seyretmektedir.

Özellikle istihdam artışına katkı veren sektörler dikkate alındığında büyüme dinamiklerinin yapısal kazanımlarla desteklenmekte olduğu görülmektedir. Büyümenin kompozisyonunda sürdürülebilir bileşenlerin payı artarken, turizmin cari işlemler dengesine beklentileri aşan güçlü katkısı devam etmektedir. Bunun yanında, enerji fiyatlarındaki yüksek seyir ve ana ihracat pazarlarının resesyona girme olasılığı cari denge üzerindeki riskleri canlı tutmaktadır. Cari işlemler dengesinin sürdürülebilir seviyelerde kalıcı hale gelmesi, fiyat istikrarı için önem arz etmektedir. Kredilerin büyüme hızı ve erişilen finansman kaynaklarının amacına uygun şekilde iktisadi faaliyet ile buluşması yakından takip edilmektedir.

Ayrıca, son dönemde belirgin şekilde açılan politika-kredi faizi makasının ilan edilen makroihtiyati tedbirlerin katkısı ile geldiği denge yakından takip edilmektedir. Kurul, parasal aktarım mekanizmasının etkinliğini destekleyecek araçlarını kararlılıkla kullanmaya devam edecek ve ilave tedbirleri devreye alacaktır. Uygulanacak politikalar aralık ayında açıklanacak olan 2023 Yılı Para ve Kur Politikası metninde kapsamlı olarak ilan edilecektir.

Enflasyonda gözlenen yükselişte; jeopolitik gelişmelerin yol açtığı enerji maliyeti artışlarının gecikmeli ve dolaylı etkileri, ekonomik temellerden uzak fiyatlama oluşumlarının etkileri, küresel enerji, gıda ve tarımsal emtia fiyatlarındaki artışların oluşturduğu güçlü negatif arz şokları etkili olmaya devam etmektedir. Kurul, sürdürülebilir fiyat istikrarı ve finansal istikrarın güçlendirilmesi için atılan ve kararlılıkla uygulanan adımlar ile birlikte, küresel barış ortamının yeniden tesis edilmesiyle dezenflasyonist sürecin başlayacağını öngörmektedir. Azalan dış talebin toplam talep koşulları ve üretim üzerindeki etkileri yakından izlenmektedir.

Küresel büyümeye yönelik belirsizliklerin ve jeopolitik risklerin daha da arttığı bir dönemde sanayi üretiminde yakalanan ivmenin ve istihdamdaki artış trendinin sürdürülmesi ile arz ve yatırım kapasitesindeki yapısal kazanımların sürekliliği açısından finansal koşulların destekleyici olması kritik önem arz etmektedir. Bu çerçevede Kurul, politika faizinin 150 baz puan düşürülmesine karar vermiştir. Kurul, mevcut politika faizinin küresel talebe ilişkin artan riskleri dikkate alarak yeterli düzeyde olduğunu değerlendirmiş, ağustos ayında başlatılan faiz indirim döngüsünün sonlandırılmasına karar vermiştir.

Fiyat istikrarının sürdürülebilir bir şekilde kurumsallaşması amacıyla TCMB’nin tüm politika araçlarında kalıcı ve güçlendirilmiş liralaşmayı teşvik eden geniş kapsamlı bir politika çerçevesi gözden geçirme süreci devam etmektedir. Değerlendirme süreçleri tamamlanan kredi, teminat ve likidite politika adımları para politikası aktarım mekanizmasının etkinliğinin güçlendirilmesi için kullanılmaya devam edilecektir.”

Anadolu Ajansı’nın anketine katılan 18 ekonomistin çoğu, politika faizinin 150 baz azaltılarak yüzde 9’a indirilmesini bekliyor. Ekonomistlerden biri 100 baz puanlık ve biri de 125 baz puanlık indirim öngörüyordu.

Reuters anketine katılan 14 ekonomistin tamamı kasım ayı Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında faizlerin 150 baz puan indirileceği öngörmüştü.

Bloomberg HT Araştırma Birimi’nin anketine katılan 19 kurumdan, 16 kurum 150 baz puan, 1 kurum 100 baz puan, 1 kurum 125 baz puan ve 1 kurum 200 baz puan faiz indirimi öngörüyordu.

Paylaşın

ÖTV Matrah Düzenlemesi Yürürlüğe Girdi: Fiyatlara Nasıl Yansıyacak?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a, motorlu araçlardaki ÖTV ve matrahlarının alt ve üst sınırını üç katına kadar artırma veya sıfıra indirebilme yetkisi veren karar, 26 Temmuz’da Resmi Gazete’de yayımlanmıştı. Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) matrah düzenlemesi bugün Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla yapılan düzenlemede, “Özel Tüketim Vergisi Kanununa ekli (II) sayılı listede yer alan bazı malların özel tüketim vergisi oranlarına esas özel tüketim vergisi matrahlarının yeniden tespiti hakkındaki ekli Kararın yürürlüğe konulmasına, mezkûr Kanunun 12’nci maddesi gereğince karar verilmiştir” ifadelerine yer verildi.

Kararla;

  • Motor silindir hacmi 1600 metreküp altındaki araçlarda yüzde 45 ÖTV oranı için esas alınan matrah eşiği 120 bin liradan 184 bin liraya,
  • Yüzde 50 ÖTV oranı için esas alınan matrah eşiği 150 bin liradan 220 bin liraya,
  • Yüzde 60 ÖTV oranı için esas alınan matrah eşiği 175 bin liradan 250 bin liraya,
  • Yüzde 70 ÖTV oranı için esas alınan matrah eşiği 200 bin liradan 280 bin liraya yükseltildi.

Motor silindir hacmi 1600 metreküp üstündeki otomobillerin matrahlarında herhangi bir değişikliğe gidilmedi.

Elektrik motoru da olanlardan elektrik motor gücü 50 kilovatı geçip, motor silindir hacmi 1600 cc’yi geçip 1800 cc’yi geçmeyen hibrit motorlu araçlarda da yüzde 45 ÖTV oranı için esas alınan ÖTV matrah eşiği 130 bin liradan 228 bin liraya, yüzde 50 ÖTV oranı için esas alınan ÖTV matrah eşiği ise 210 bin liradan 350 bin liraya yükseltildi.

Beklenen indirim oranları

ÖTV matrah düzenlemesi bir süredir merakla bekleniyordu. Düzenlemenin, bazı otomobil fiyatlarına indirim olarak yansıması öngörülüyor.

TRT’nin haberine göre;

  • 1600 cc altı otomobillerde vergiler dahil satış fiyatı 594 bin 722 liranın üstünde olan otomobillerin fiyatında herhangi bir değişiklik olmazken; yüzde 45 ÖTV oranı için esas alınan ÖTV matrah eşiğinin 120 bin liradan 184 bin liraya çıkarılmasıyla vergiler dahil satış fiyatı 212 bin 401-369 bin 104 lira arasında olan otomobillerin fiyatının 7 bin ila 54 bin lira arasında düşmesi,
  • Aynı şekilde yüzde 50 ÖTV oranı için esas alınan ÖTV matrah eşiğinin 150 bin liradan 220 bin liraya çıkarılması neticesinde; vergiler dahil satış fiyatı 369 bin 106-467 bin 280 lira olan otomobillerin fiyatının 43 bin ila 78 bin lira arasında düşmesi,
  • Yüzde 60 ÖTV oranı için esas alınan ÖTV matrah eşiğinin 175 binden 250 bin liraya çıkarılmasıyla; vergiler dahil satış fiyatı 467 bin 282 – 531 bin lira olan otomobillerin fiyatının ortalama 52 bin ila 59 bin lira arasında düşmesi,
  • Yüzde 70 ÖTV oranı için esas alınan ÖTV matrah eşiğinin 200 bin liradan 280 bin liraya çıkarılması neticesinde, vergiler dahil satış fiyatı 530 bin 002 – 594 bin 720 lira olan otomobillerin fiyatının 29 bin 500 ila 33 bin lira arasında düşmesi bekleniyor.

Karar bir süredir merakla bekleniyordu

Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada, otomobillerin ÖTV oranında herhangi bir değişiklik olmayacağını ancak ÖTV matrahının güncelleneceğini söylemişti. Nebati’nin açıklaması sonrası Türkiye’de otomobil satışları büyük oranda durma noktasına gelmişti.

Paylaşın

OECD’den Dikkat Çeken Rapor: Küresel Yavaşlama En Çok Avrupa’yı Vuracak

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı’nın (OECD) “Krizle Yüzleşmek” adıyla yayınladığı Kasım 2022, 3. çeyrek dilim, Ekonomik Görünüm Raporu’nda küresel ekonomik yavaşlamadan en çok Avrupa’nın etkileneceğini, enflasyonla mücadelenin bir numaralı öncelik olması gerektiğinin altını çizdi.

Raporda, Türkiye’nin 2022’deki büyüme hızı 5,4’ten 5,3’e çekilirken, yüzde 3 olarak belirlenen 2023 büyüme oranı korundu. Türkiye ekonomisinin, 2024 yılında yüzde 3,4 büyüyeceği öngörüldü.

OECD raporunda Türkiye’deki enflayonun bu yıl sonunda yüzde 73,2 olması tahmin ediliyor. OECD, 2023’te enflasyon oranı gerilese bile yüksek seyretmeye devam edeceğini de tespit ediyor. Buna göre OECD, enflasyonun 2023’te yüzde 44,6’ya; 2024 yılında da yüzde 42’ye gerileyeceğini öngörüyor.

Türkiye 2022 için yüzde 10,7 olan işsizlik oranı beklentisinin, 2023’te yüzde 10,3; 2024’te ise 10 olacağı tahmini yapıldı. Başka bir deyişle, işssizlik oranı önümüzdeki 3 yıl boyunca yüzde 10’un üzerinde seyretmeye devam ediyor.

OECD Raporunda, tüm dünya merkez bankaları, ekonomide resesyon riskini göze alarak faiz arTtırımına giderken, büyüme politikasını ön plana koyan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’na (TCMB), faizleri yükseltmesi tavsiyesinde de bulunuyor.

OECD’ye göre küresel ekonomik büyüme hızı, bu yılki büyüme hızı olan yüzde 3,1’den yüzde 2,2’ye gerileyecek. 2024’teyse küresel ekonomik büyüme hızının yüzde 2,7’ye çıkması bekleniyor.

OECD Genel Sekreteri Mathias Cormann, teşkilatın son Ekonomik Görünüm raporunu sunduğu basın toplantısında, “Bir resesyon öngörmüyoruz, ancak kesinlikle bir zayıflama dönemi olacağını tahmin ediyoruz” şeklinde konuştu.

OECD, küresel ekonomik yavaşlamanın ülke ekonomilerini eşit olarak etkilemediğini, ancak Rusya’nın Ukrayna’da yürüttüğü savaşın iş faaliyetlerine darbe indirmesi ve enerji maliyetlerini arttırması nedeniyle yavaşlamadan en çok Avrupa’nın etkilendiğini kaydetti.

19 ülkenin bulunduğu Euro Bölgesi’nde ekonominin bu yıl yüzde 3,3 büyüyüp, 2023’ye büyümenin binde 5’e gerileyeceğini tahmin eden OECD, 2024 yılındaysa Euro Bölgesi’ndeki büyümenin yüzde 1,4 olacağı öngörüsünde bulundu. OECD, Eylül ayındaki tahminlerindeyse bu yılki büyümenin yüzde 3,1, 2023’teki büyümeninse binde 3 olacağını açıklamıştı.

OECD, Avrupa ekonomisinin lokomotifi sayılan Almanya’nın önümüzdeki yıl binde 3 oranında küçüleceği tahmininde bulunuyor. Ekonomisi sanayi ağırlıklı olan Almanya, Rus enerjisine bağımlı bir ülke. OECD’nin Eylül ayı tahminindeyse Alman ekonomisindeki daralmanın 2023’te binde 7 oranında olacağı kaydedilmişti.

Rus doğalgaz ve petrolüne Almanya’ya kıyasla daha az bağımlı olan Fransa’nın ise 2023’te binde 6 oranında büyümesi bekleniyor. İtalya’nın önümüzdeki yılki büyüme tahmininin binde 2 olması, bazı çeyreklerde İtalyan ekonomisinde daralma yaşanabileceğine işaret ediyor.

Euro Bölgesi dışındaysa yükselen faiz oranları, hızla artan enflasyon ve zayıf güven nedeniyle İngiliz ekonomisinin önümüzdeki yıl binde 4 oranında daralacağı öngörülüyor. OECD, daha önceyse İngiliz ekonomisinde binde 2 oranında büyüme olacağını tahmin etmişti.

Amerikan ekonomisinin durumununsa nispeten daha iyi olacağı öngörüsü var. Büyümenin bu yılki oran olan yüzde 1,8’den 2023’te binde 5’e ineceği tahmin edilirken Amerikan ekonomisinin 2024’te yüzde 1 oranında büyüyeceği düşünülüyor. OECD, daha önceki tahmininde, dünyanın en büyük ekonomisi olan Amerikan ekonomisinin bu yıl sadece yüzde 1,5 oranında büyüyeceğini, 2023 tahmininin de aynı kalacağını bildirmişti.

OECD üyesi olmayan Çin ise 2023’te büyüme görecek ender ekonomilerden biri olarak değerlendiriliyor. Çin ekonomisindeki büyümenin bu yılki oran olan yüzde 3,3’ten 2023 yılında yüzde 4,6’ya çıkması, 2024’te de yüzde 4,1 olarak gerçekleşmesi bekleniyor.

Daha sıkı para politikalarının devreye girmesi ve enerji fiyatlarındaki baskıların azalmasıyla birlikte OECD ülkeleri genelinde enflasyonun bu yıl yüzde 9’dan 2024’te yüzde 5,1’e gerilemesi de bir başka beklenti.

OECD Genel Sekreteri Mathias Cormann, “Para politikaları konusunda en gelişmiş ülkelerde ve çok sayıda gelişmekte olan ekonomide enflasyon beklentilerini sabitlemek için daha fazla sıkılaşma gerekiyor” dedi.

(Kaynak: Reuters)

Paylaşın

Bankacılarda “Yaptırımlar Mı Geliyor?” Telaşı

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) yerli banka ve kredi kartı TROY’un (Türkiye’nin Ödeme Yöntemi) kullanımını yurt içinde yaygınlaştırmak için yönetmelik değişikliğine hazırlanıyor. Değişiklik ile Visa, Mastercard gibi uluslararası ödeme kartları için Türkiye’de şirket kurma şartı getirilirken, bankalara müşterilerine TROY’u da sunmaları zorunlu kılınıyor.

Bankaların  görüşlerine açılan yönetmelik değişikliği taslağıyla, yurt içinde kullanılan POS cihazlarında tüm kartların işlemlerinin yapılması zorunluluğu da getiriliyor. Bankacılar taslağa ilişkin görüşlerini BDDK’ye gönderdiler ve artacak maliyetlerden uluslararası kurallara aykırılığa kadar bir çok sakıncayı açıkça belirttiler.

3 ay maddesi yadırgandı

DW Türkçe’de yer alan Erdal Sağlam’ın analizine göre, bu teknik ve ekonomik itirazların yanısıra, bankacıların yönetmelik değişikliği taslağında en çok yadırgadıkları konulardan birinin, “yeni yönetmeliğin 3 ay içinde yürürlüğe girme maddesi” olduğunu söyleyebiliriz. Bankacılar böyle bir değişikliğin sakıncalı olduğunu ama uygulamaya sokulsa bile, bunun için en az 2 yıl gerektiği görüşündeler. Bu nedenle de 3 ay gibi kısa bir süreninin neden yönetmelikte yer aldığına şaşırmış durumdalar.

Konuştuğumuz bankacılar bu düzenlemenin teknik ya da ekonomik karar olmaktan çok, “siyasi bir karar” olduğu görüşünü belirttiler. Ayrıca kamu yetkililerinin konuyla ilgili yaptıkları görüşmelerde, bu kadar kısa süre belirlenmesine ilişkin olarak, “Rusya’ya yaptırım geldi, Ruslar eldeki kartlarıyla tren bileti bile alamadılar” demeleri ve bunun için hazırlık yapmak gerektiğini söylemeleri de bankacıları ürkütmüş durumda.

Bankacılar 6-7 ay sonra seçime gidilecekken, piyasadaki dengeler zaten çok kırılgan hale gelmişken, önemli açıkları olan, iyi planlanmadığı belli bir düzenlemenin gündeme getirilip, bu da yetmezmiş gibi 3 ay gibi kısa bir süre verilmesini, “Gelebilecek yaptırımlara karşı bir hazırlık çabası hissediyoruz” şeklinde değerlendirdiler. Bu durum bankacılarda, “zaten Rusya ile son dönemdeki ticari ilişkiler nedeniyle sürekli gündemde olan yaptırımlar konusunda kamu yönetiminde bir korku olduğu” izlenimi yarattı.

Bankaların itirazları

BDDK’nın yönetmelik değişikliği için “Bu haftaki Kurul toplantısında konunun ele alınıp karar bağlanacağı” konuşuluyor. Ancak bankaların itirazlarının çok kapsamlı olmasının da etkisiyle, bu kadar kısa sürede sonuca bağlanamayacağı, çalışmaların bir süre daha devam etmek zorunda kalınacağı yorumları yapılıyor.

Bankaların yönetmelik taslağına ilişkin olarak çok detaylı bir görüş sunduklarını öğrendik. Özet olarak; bankaların böyle bir düzenlemenin kredi ve banka kartlarındaki maliyetlerini çok artıracağı, mevcut şirketlerle yapılmış anlaşmalar nedeniyle tazminat ödemek zorunda kalacaklarını, tüm markaların aynı kart üzerinde bulunmasının hem teknik olarak, hem de gereken yonganın temini açısından güçlük yaratacağını söylüyorlar.

Bunun yanında Türkiye’de gelip şirket kurmaları şartı getirilirken, TROY için mütekabiliyet esası nedeniyle, yurt dışında çok sayıda şirket kurma zorunluluğu gelebileceği, yanısıra bu zorlamaların Dünya Ticaret Örgütü DTÖ kurallarına aykırılık oluşturabileceği yolunda da eleştiriler bulunuyor. Bankacılar, yönetmelik değişikliğiyle getirilen “bankalar yerine kullanılacak kart markası seçiminin müşteriye bırakılması” nın bankalar açısından önemli sorunlar doğurabileceğini belirtiyorlar.

Karşı görüş

Özet olarak bankaların BDDK’nın bu yönetmelik değişikliğine bir çok açıdan karşı çıktıklarını görüyoruz. Buna karşılık böyle bir düzenlemenin uygulamaya konmasında gecikildiğini belirten sektör uzmanları da var. Kredi ve banka kartları konusunda deneyimli bir sektör uzmanı, “Bankaların yıllar önce TROY ‘u kullanmak için adım atmaları gerekiyordu yapmadılar, şimdi böyle bir zorunlu uygulama ile karşı karşıya kaldılar” dedi.

Uzman Visa, Mastercard gibi şirketlerin Türkiye’de temsil ofisleriyle çalıştıklarını, kurumsal ve bireysel vergi muafiyetleri bulunduğunu, Türkiye’de şirket kurmalarının yerinde olacağını, zaten başka ülkelerde bu tür şirketleri kurduklarını söyledi.

Teknik olarak da büyük zorluklar çıkacağına inanmadığını kaydeden aynı uzman, “Şurası açık ki; haklı bir değişiklik olsa bile, zamanlaması ve mevcut ortam nedeniyle sıkıntı çıkması kaçınılmaz olur” şeklinde konuştu. Ardından da “Düzenleyici otorite ve sektör bu durumda olunca tartışmalar, kararlar ve düzenlemeler doğal olarak sağlıklı olmuyor, olamıyor” şeklinde konuştu.

TROY’un hikayesi

2014 yılında bankalarca ortak kurulan TROY, geçen 8 yıl boyunca yaygın uygulama imkanı bulamadı. Gelinen noktada sektör içinde sadece, işlem adedi açısından  yüzde 2, işlem hacminde ise yüzde 1.7’lik pazar payına sahip.

Bankalararası Kart Merkezi A.Ş. (BKM) tarafından kurulan ve işletilen TROY’un sahipliği, geçtiğimiz yıl ayrı bir şirket kurulup Merkez Bankası’na geçti. TROY hakkında kendi dökümanlarından aktaracağımız özet bilgi şöyle:

“TROY, Bankalararası Kart Merkezi A.Ş (BKM) tarafından kurulan ve işletilen, Mastercard, Visa gibi uluslararası kartlı ödeme şemalarına yerli bir alternatif olabilecek, kartlı ödeme sistemidir/şemasıdır.

Banka kartı, kredi kartı ve ön ödemeli kartların sağ alt köşesinde yer alan, alışveriş yapmayı ve ATM’den para çekmeyi sağlayan teknolojik altyapı ve Türkiye’nin ilk ve tek ödeme yöntemi markasıdır. TROY yurtiçinde tam bağımsız olup yurtiçi işlemler tamamen TROY’un yönetimindedir.”

TROY nasıl geliştirildi?

TROY, BKM çatısı altında yer alan üyelerin desteği ile BKM Yönetim Kurulu’nca 26 Haziran 2014 tarihinde alınan karar doğrultusunda Türk mühendislerince hayata geçirilmiş ve 1 Nisan 2016 tarihinden bu yana yurtiçindeki POS ve ATM terminallerinde yüzde 100 kabulü sağlanarak faaliyetlerine başlamıştır.

TROY, kuruluşunda teknolojiyi sıfırdan yazmak yerine pazara hızlı giriş için bağımsızlık ilkesine uygun şekilde teknik spesifikasyonları ve operasyonel kuralları Discover’dan lisanslama yapmıştır.

Discover’ın sahada kendini uyumluluk açısından kanıtlamış ve tedarikçiler tarafından ürün geliştirilmede başarılı şekilde kullanılmış teknik spesifikasyonları ve operasyon kuralları “white label” olarak süresiz şekilde lisanslanmıştır.

Lisanslama yapılırken özellikle dikkate alınan bağımsızlık ilkesi doğrultusunda, lisanslanan ürünler ve tüm geliştirmeler için sürekli ve geri alınamaz kullanım hakkı alınmış, ayrıca bu lisans ile çıkarılan ürünlerin Türkiye ve KKTC’de sınırsız kullanımı sağlanmıştır.

2021’de Türkiye’nin Ödeme Yöntemi TROY üyeleri, 1 Banka 3 yeni Elektronik Para Kuruluşu’nun katılmasıyla, 27’si Banka, 11’i Elektronik Para Kuruluşu olmak üzere toplam 38’e yükselmiştir. TROY ürün çeşitliliği de 2021 yılında artış göstermiştir ve üyelerden 23’ü banka kartı/ön ödemeli kart, 11’i kredi kartı ve 13’ü de temassız özellikli ürünlerini kullanıcılarına sunmaktadır.

TROY’un sahibi kimdir?

BKM, TROY faaliyetleri için 31 Mart 2016 tarihinde BDDK’dan kartlı sistem kurmak üzere faaliyet izni almıştır. Kurucusu BKM olan TROY’un sahipliği BKM hissedarlarına aittir.

24 Haziran 2021 tarihinde Şirket’in yüzde 100 sahipliği olan Troy Ödeme Yöntemi Anonim Şirketi kurulmuştur. Şirketin ödenmiş sermayesi 50.000 TL’dir.

TROY kart adet ve hacimleri nedir?

Mayıs 2017’de tüketici lansmanı yapılan TROY fiili olarak yaklaşık olarak 5 senedir faaliyet göstermektedir. 2022 Ağustos sonu itibarıyla TROY logolu kartlar 12.3 milyon adede ulaşmıştır ve bu adet yüzde 4’lük pazar payını temsil etmektedir.

Son 12 ay içerisinde TROY logolu kartlarla yapılan işlem adedi 221 milyon, işlem hacmi ise 69 milyar TL olmuştur. Bu rakamlar da işlem adedinde yüzde 2, işlem hacminde ise yüzde 1.7’lik pazar payını temsil etmektedir.”

Paylaşın