TCDD’nin Borcu 5,5 Milyar Liraya Ulaştı

TCDD’nin toplam Hazine borcun da 2022 itibarıyla dramatik artış yaşandı. Ocak ayında toplam Hazine borcu 4,6 milyar TL olan idarenin nisan, haziran, ağustos ve ekim aylarındaki borçları ise sırasıyla 4,8 milyar TL, 5,1 milyar TL, 5,3 milyar TL ve 5,5 milyar TL olarak gerçekleşti.

İktidarın borçlandırarak özelleştirmeye hazırlandığı iddia edilen Türkiye Cumhuriyet Devlet Demiryolları’nın (TCDD) Hazine borcu toplamı 5,5 milyar TL’ye ulaştı. Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından yayımlanan Hazine Alacak Stoku, TCDD’nin mali yapısını da bir kez daha ortaya koymuş oldu.

BirGün’den Mustafa Bildircin’in haberine göre AKP’li belediyelerden gelen eski bürokratların yönetiminde yer aldığı kurumun borcu, 2022 itibarıyla hemen her ay artmaya devam etti.

TCDD, Hazine’ye borcu olan 5 Kamu İktisadi Teşebbüsü (KİT) içinde en borçlu kuruluş olarak öne çıktı. KİT’lerin toplam 6 milyar 425 milyon 687 bin TL’lik Hazine borcunun 5 milyar 465 milyon 948 bin TL’si TCDD’ye yazıldı. İdarenin toplam 5,5 milyar TL’lik borcunun 2 milyar 583 milyon 418 bin TL’sinin vadesinin geçtiği öğrenildi.

Aylar geçtikçe borç arttı

TCDD’nin vadesi geçmiş borçlarında aylara göre yaşanan değişim dikkat çekti. 2022 Ocak itibarıyla 2,1 milyar TL’lik vadesi geçmiş borcu bulunan idarenin, bazı aylara göre vadesi geçmiş borç tutarı şöyle kaydedildi:

Mart: 2 milyar 233 milyon TL

Temmuz: 2 milyar 455 milyon TL

Ekim: 2 milyar 583milyon TL

TCDD’nin toplam Hazine borcunda da 2022 itibarıyla dramatik artış yaşandı. Ocak ayında toplam Hazine borcu 4,6 milyar TL olan idarenin nisan, haziran, ağustos ve ekim aylarındaki borçları ise sırasıyla 4,8 milyar TL, 5,1 milyar TL, 5,3 milyar TL ve 5,5 milyar TL olarak gerçekleşti.

Sayıştay, sınavsız atamalara dikkat çekmişti

Sayıştay’ın, 2020 yılı Devlet Demiryolları Raporu, TCDD’yi borç batağına saplayan uygulamalara ışık tutuyor. Raporda, TCDD bünyesinde bulunan ve sınavla atama yapılması gereken müdürlük koltuklarına sınavsız atamalar yapıldığı belirtiliyor. Raporda, TCDD’de 40 kişiden oluşan şube müdürlerinin, bulundukları konuma sınavsız yerleştiği ifade ediliyor

Paylaşın

Tüketici Güven Endeksi Aralık Ayında Geriledi

Tüketici güven endeksi, aralık ayında bir önceki aya göre yüzde 1,3 oranında azaldı. Kasım ayında 76,6 olan endeks, aralık ayında 75,6’ya geriledi. Endeksin 100’den küçük olması tüketici güveninde kötümser durumu göstermektedir.

Haber Merkezi / Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası işbirliği ile yürütülen tüketici eğilim anketi sonuçlarından hesaplanan mevsim etkilerinden arındırılmış tüketici güven endeksi, aralık ayında bir önceki aya göre yüzde 1,3 oranında azaldı. Kasım ayında 76,6 olan endeks, aralık ayında 75,6’ya geriledi.

Aylık tüketici eğilim anketi ile tüketicilerin maddi durum ve genel ekonomiye ilişkin mevcut durum değerlendirmeleri ile gelecek dönem beklentileri, harcama ve tasarruf eğilimleri ölçülüyor.

Endeksin 100’den büyük olması genel ekonomik duruma ilişkin iyimserliği, 100’den küçük olması ise genel ekonomik duruma ilişkin kötümserliği gösteriyor.

Tüketici güven endeksi nedir ve neden önemlidir?

Tüketici güven endeksi, aylık tüketici eğilim anketi ile tüketicilerin maddi durum ve genel ekonomiye ilişkin mevcut durum değerlendirmeleri ile gelecek dönem beklentileri, harcama ve tasarruf eğilimleri ölçülmektedir.

Anket sonuçlarından hesaplanan tüketici güven endeksi 0-200 aralığında değer alabilmektedir. Tüketici güven endeksinin 100’den büyük olması tüketici güveninde iyimser durumu, 100’den küçük olması tüketici güveninde kötümser durumu göstermektedir.

Tüketici eğilimine ilişkin endekslerden, tüketimin finansmanı amacıyla borç kullanma ihtimali endeksinin artması iyimser durumu, azalması ise kötümser durumu göstermektedir.

Benzer şekilde tüketici fiyatlarının değişimine ilişkin düşünce ve beklenti endekslerinin artması tüketici fiyatlarında düşüş düşüncesini/beklentisini, azalması ise tüketici fiyatlarında artış düşüncesini/ beklentisini göstermektedir.

İşsiz sayısı beklentisi endeksinin artması işsiz sayısında azalma beklendiğini, endeksin azalması ise işsiz sayısında artış beklendiğini ifade etmektedir.

Paylaşın

Milyonları İlgilendiriyor: Asgari Ücrette Olası 4 Zam Senaryosu

Asgari Ücret Tespit Komisyonu, üçüncü toplantısını yarın saat 14.00’te gerçekleştirecek. Yeni yılda geçerli olacak asgari ücret rakamının bu toplantıda belirlenmesi bekleniyor. Öte yandan zamla ilgili olası 4 senaryo konuşuluyor.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının ev sahipliğinde 7 Aralık’ta birinci, 14 Aralık’ta ikinci toplantısını yapan Asgari Ücret Tespit Komisyonu, üçüncü toplantısını yarın saat 14.00’te gerçekleştirecek.

NTV’de yer alan habere göre, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, 3. toplantıda uzlaşma sağlanacağını, işçilerin beklediği, işverenin de ödeyebileceği bir ücretin belirleneceğini söyledi.

Bilgin, “Esas problem şudur. Enflasyon şartlarında emekçilerin enflasyonun baskısından onları kurtaracak bir ücret seviyesinin belirlenmesi. Bunun yanı sıra işverenin ödeyebileceği bir ücret seviyesinin belirlenmesi” dedi.

Hazine ve Maliye ile Ticaret bakanlıkları ve Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) temsilcilerinden istenen ilave verilerin görüşüleceği toplantıda, işçi ve işveren tarafı rakamlar üzerinden pazarlık edecek.

Yeni yılda geçerli olacak asgari ücret rakamının bu toplantıda belirlenmesi bekleniyor.

TÜRK-İŞ Başkanlar Kurulunun, komisyon toplantısından önce asgari ücret gündemiyle toplanıp, değerlendirmelerde bulunacağı öğrenildi.

Komisyonda işçi kesimini temsil eden TÜRK-İŞ, öncelikle pazarlığın Açlık ve Yoksulluk Sınırı Araştırmasının kasım ayına ait açlık sınırı verisi olan 7 bin 785 lira üzerinden başlamasını istiyor. Bunun yanında, refah payı ile enflasyona karşı satın alma gücünün korunmasını talep ediyor. Bu rakamsal talebin yanında, gelir vergisi dilimlerinin çalışanlar lehine düzenlenmesi ve sendikal örgütlenmenin önündeki engellerin kaldırılması da TÜRK-İŞ’in pazarlık masasına taşıdığı konular arasında bulunuyor.

İşveren kesimini temsil eden Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) ise asgari ücrete dair rakam paylaşmamakla birlikte, temel olarak işçilerin ve işverenlerin gözetildiği dengeli bir asgari ücretten yana tutum sergiliyor. Yeni asgari ücret rakamında, istihdamın korunmasını, yeni istihdam yaratılmasını ve işletmelerin rekabet gücünün dikkate alınmasını isteyen TİSK, asgari ücret işveren desteğinin 2023’te de sürdürülmesini talep ediyor.

İşte olası senaryolara göre kalem kalem hesabı…

Yüzde 45 zam

İlk senaryo net asgari ücretin 8 bin liraya çıkması. Net olarak yüzde 45 artırılan asgari ücret brüt 9 bin 412 liraya çıkıyor ve işverene maliyeti de 11 bin 59 lira oluyor.

Yüzde 50 zam

İkinci senaryo yüzde 50 artışla 8 bin 250 liraya yükseltilmesi. Brüt ücret 9 bin 706 liraya çıkıyor ve işverene maliyeti 11 bin 404 lira oluyor.

Yüzde 55 zam

Üçüncü senaryo asgari ücretin yüzde 55’lik artış ile 8 bin 500 lira seviyesine ulaşması. Bu durumda brüt ücret 10 bin liraya, işverene maliyeti ise 11 bin 750 liraya yükseliyor.

Yüzde 60 zam

Son senaryo ise net asgari ücretin yüzde 60 artışla 8 bin 750 liraya çıkarılması. Bu durumda brüt ücret 10 bin 294 liraya, işverene maliyet ise 12 bin 95 liraya denk geliyor.

Asgari ücreti, yasa gereği işçi, işveren ve hükümetten beşer temsilci olmak üzere 15 kişiden oluşan Asgari Ücret Tespit Komisyonu belirliyor. Komisyon, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı tarafından toplantıya çağrılıyor ve yeni asgari ücreti belirleme çalışmaları kapsamında teamül üzerine aralık ayında dört kez toplanıyor.

Bakanlığın belirlediği üyelerden birinin başkanlık ettiği komisyon, en az 10 üyenin katılımıyla toplanıp oy çokluğuyla karar veriyor. Oyların eşitliği halinde başkanın bulunduğu tarafın çoğunluğu sağladığı kabul ediliyor.

Asgari ücret, bir işçi için aylık brüt 6 bin 471 lira, vergiler ve kesintiler düştüğünde net 5 bin 500 lira 35 kuruş olarak uygulanıyor.

Asgari ücretin işverene toplam maliyeti, bir işçi için 7 bin 603 lira 43 kuruş. Bunun 6 bin 471 lirası brüt asgari ücret, 1003 lira 1 kuruşunu sosyal güvenlik primi, 129 lira 42 kuruşunu işveren işsizlik sigorta primi oluşturuyor

Paylaşın

Ekonomi Kötüye Giderken Lüks Tüketim Neden Artıyor?

Son derece belirsiz ekonomik koşullara rağmen lüks ürün pazarı 2022 yılında, geçen yıla oranla yüzde 21 büyüdü. Peki, bütün dünya enflasyonun yıkıcı etkilerine karşı mücadele etmeye çalışırken lüks ürünlerin tüketimi neden artıyor?

Dünyanın önde gelen danışmanlık firmalarından Bain & Co ve İtalyan lüks markalar temsilcisi Altagamma ortaklığında yapılan bir çalışma, lüks ürün pazarının 2022 sonunda 1,4 trilyon euroya ulaşmasına ve 2030 yılına kadar büyümesini öngörüyor.

Öte yandan yükselen enflasyon ve hayat pahalılığı birçok ülkede insanları etkilemeye devam ediyor, uzmanlar ekonomik eşitsizliğin giderek arttığını söylüyor.

Uluslararası Para Fonu (IMF), Ekim ayında yayımladığı Dünya Ekonomik Görünüm Raporu’nda küresel ekonomideki zorluklarda “henüz en kötünün yaşanmadığını” ve birçok kişi için “2023 yılının durgunluk gibi hissedileceğini” kaydetmişti.

Ekonomi kötüye giderken lüks ürünlerin tüketiminin neden arttığını uzmanlara sorduk.

‘Lüks ürünler pazarı çok daha dirençli’

Kasım 2022’de yayımlanan Bain & Co ve Altagamma raporuna göre lüks ürün pazarındaki büyüme eğilimi 2030 yılına kadar devam edecek.

Analistler, ABD lüks ürünler pazarının güçlü olmaya devam ettiğini, Avrupa pazarının ise son dönemde yaşanan ekonomik sarsıntılardan geri sıçrayarak yeniden canlandığını söylüyor.

Çin’de lüks ürün tüketiminde son yıllarda ciddi bir artış kaydeden analistler, 2021’de yüzde 21 olan pazardaki payının Covid-19 kısıtlamalarının kaldırılmasından sonra yeniden yükselişe geçeceğini tahmin ediyor.

Lüks ürün pazarının olası bir ekonomik durgunluk karşısında 2008 ekonomik krizine kıyasla “çok daha dirençli” olduğuna özellikle dikkat çeken bu çalışma, tüketici tabanının artık daha geniş ve yoğun olmasını buna gerekçe gösteriyor.

Raporda kayda değer bir diğer tespit ise Z ve Alfa kuşaklarının lüks ürün tüketimine yapacağı katkıya yönelik…

Buna göre bu kuşakların 2030 yılına kadar önceki nesillere kıyasla üç kat fazla lüks tüketime kayacağı ve pazarın üçte birini oluşturacağı öngörülüyor.

Analistler, bu kuşaktakilerin bir önceki Y kuşağına kıyasla lüks ürün tüketimine ortalama 3-5 yıl erken başladığını aktararak bu eğilimin devam edeceğini tahmin ediyor.

Sektördeki bu direncin kaynağına ve gençlerin lüks ürünlere nasıl eriştiğine gelmeden önce lüks ürünün ne olduğunu inceleyelim.

‘Kendimizi tatmin etmek için aldığımız ürünler’

BBC Türkçe’den Asya Robins’e konuşan Fransa’nın İktisadi ve Ticari İlimler Enstitüsü (ESSEC) İşletme Fakültesi’nde küresel strateji profesörü olan Ashok Som’a göre arzu yaratan, statü kazandıran ve bu statü sayesinde belli bir toplulukla özdeşleşme isteği uyandıran ürünler “lüks ürün” olarak nitelendiriliyor.

“Lükse Giden Yol: Lüks Marka Yönetiminin Evrimi, Pazarlar ve Stratejiler” (The Road to Luxury: The Evolution, Markets, and Strategies of Luxury Brand Management) adlı kitabın yazarı olan Som’a göre Fransa ve İtalya’da ortaya çıkan lüks tüketim akımındaki ürünlerin “kaliteli, yenilikçi, yaratıcı ve dayanıklı, yani nesilden nesile aktarılabilir” olması ayırt edici özellikler.

“Lüks” deyince akla saat, mücevher, parfüm ve kozmetik ve tekne gibi ürünlerin geldiğini söyleyen Som, günümüzde iPhone gibi teknolojik aletlerin, çeşitli seyahat ve tatil deneyimlerinin ve NFT (bir şeyin gerçekliğinin dijital sertifikası) gibi ürünlerin de bu kategoride yer alabildiğini belirtiyor.

“Kendimize harcayabileceğimiz ek gelirimiz olduğunda, isteklerimizi tatmin etmek için aldığımız her ürün lüks üründür” diyen Som, günümüzde bu ürünlerin Metaverse’te bile olabileceğine dikkat çekiyor.

‘Demokratikleşme ve yeni nesil farkındalığı’

Som, lüks ürün tüketiminde bir “demokratikleşme” yaşandığını, toplumdaki aşırı zengin yüzde 1’lik kesimin yanı sıra orta ve orta-üst sınıfların da artık pazara daha fazla erişebildiğini söylüyor.

Som’a göre bunun sebeplerinden biri, lüks tüketimde daha ucuz ürünleri de kapsayan yeni kategorilerin oluşması. Bir diğer nedense insanların paralarını biriktirerek daha az tüketmesi ama daha pahalı ürünleri tercih etmesi:

“Zengin kesimin büyük bir kısmının son dönemde daha da zenginleştiği doğru ama bu insanlar yüzlerce çanta ve binlerce otomobil daha satın almıyor. Bir ev veya tekne alamayan ama en pahalı telefon olan iPhone’u veya pahalı bir ruj ya da parfümü alan kişiler de lüks ürünler dünyasına katılıyor.”

Lüks ürün tüketimindeki artışın bir diğer sebebini ise Som şöyle anlatıyor:

“Gençler artık çevre ve iklim krizi konusunda çok duyarlı. Tek kullanımlık, ucuz ürünleri geri çeviriyorlar. Para biriktirip daha dayanıklı, pahalı ve böylece lüks olarak sınıflanan ürünleri veya ikinci el ya da vintage ürünleri tercih ediyorlar.”

‘İki farklı dünya’

Lüks ürün tüketenler Som’un dediği gibi “demokratikleşiyor” olsa bile bu grubun büyük bir kısmı hala dünyanın en zengin yüzde 1 ve yüzde 10’luk kesiminden oluşuyor.

Financial Times gazetesine lüks ürün sektörünün ekonomik krizlere olan dayanıklılığı hakkında konuşan Bain & Co ortaklarından Claudia D’Arpizio, “Satışlar harcanabilir ek gelirleri olan ve ekonomik çalkantılardan etkilenme olasılığı düşük, aşırı zenginler arasında yoğunlaşıyor” ifadelerini kullanıyor.

İsviçre bankası Credit Suisse’in ‘2021 Küresel Servet Raporu’na göre dünyanın en zengin yüzde 1’lik dilimi, dünyanın toplam servetinin yüzde 45,8’ine sahip.

Diğer taraftan küresel nüfusun yüzde 55’lik kesimi küresel servetin yalnızca yüzde 1,3’üne erişebiliyor.

Cambridge Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nden Dr. Toke Aidt, eşitsizliğin son 20 yılda “olağanüstü” seviyede arttığını ve “iki farklı dünyanın” oluştuğunu söylüyor

Aidt’e göre yüzde 1’lik kesim gelirinin büyük bölümünü servet yönetiminden elde eden ve kendini enflasyondan korumak için çeşitli yatırım araçlarına sahip kişilerden oluşuyor.

Aidt, “2008 ekonomik krizinden, pandemiden ve enflasyon şoklarından etkilenmeyen bu kesimin hala alım gücü var, bu yüzden lüks ürün tüketim eğilimindeki artış çok normal” diyor ve sözlerine devam ediyor:

“Gelir dağılımında çok daha aşağılarda olanlar ve bu tür krizlerden etkilenenler zaten lüks ürün pazarında yer almıyor.”

Aidt, küresel gelir ve servet dağılımında yüzde 10’luk kesimi incelediğimizde yine pandemiden daha az etkilenen, ekonomik sarsıntılarla baş etmek için yeterince birikmiş parası olan ve hala alım gücüne sahip bir grup ile karşılaştığımızı söylüyor:

“Avukatlar, şirket sahipleri, yöneticiler gibi kişilerin bulunduğu bu kesimdeki insanlar kendilerini enflasyondan tamamen izole edebilecek seviyede değiller ama harcamalarından kısmak zorunda kalmayacak kadar birikimleri var, hayatlarına az çok aynı şekilde devam edebiliyorlar.”

Bunun yanı sıra dünyada servet hareketliliğinin arttığına dikkat çeken Aidt, özellikle Çin ve Hindistan’a işaret ederek zengin ailelerin içine doğmayıp ekonomik olarak başarılı hale gelenlerin sayısının yükseldiğini söylüyor:

“Küresel anlamda, gelir dağılımının en tepesinde yer alan insanlar, 50 yıl öncesine göre çok daha çeşitli ancak eşitsizlik hala büyüyor.”

Eşitsizliğe çözüm var mı?

Rusya’nın 24 Şubat’ta Ukrayna’yı işgale başlaması dünyada enerji ve gıda gibi alanlarda birçok ülke için endişelere yol açtı.

Hızla yükselen fiyatlar enflasyon krizlerine sebep oldu.

Dünyanın büyük bir kısmı yükselen enerji faturaları ve artan gıda fiyatlarıyla mücadele ederken başta petrol endüstrisi olmak üzere bazı sektörler ve şirketler ise bu krizden yararlandı.

Uzmanlar, eşitsizliğin bu nedenle daha da artmasından endişeleniyor.

Vergilendirme ve varlık dağıtımı konusunda çalışmalar yapmış olan Aidt’e eşitsizliğe çözüm olup olmadığını sorduk.

Nispeten küçük bir grup olan yüzde 1’lik kesimin oldukça hareketli ve bu yüzden vergilendirmesi zor olduğuna dikkat çeken Aidt, yüzde 10’luk kesime yoğunlaşılmasını öneriyor:

“Vergilendirme çok tartışmalı bir konu ve yatırım teşvikini azaltmadan vergilerin nasıl adil ve verimli bir şekilde yükseltileceği sorusu önemli. Ama iyi çalışan, ödenen vergi karşılığında kaliteli kamu hizmeti sağlayan sistemler mümkün” diyen Aidt sözlerine şöyle devam ediyor:

“İskandinav refah sistemi bunun iyi bir örneği. Toplumda fikir birliği olması ve insanların daha yüksek vergi ödemeye razı olması önemli. Bunun karşılığında kaliteli okul, otoyol, hastane gibi kamu hizmetlerinin sunulması gerekiyor. Bu iki yönlü bir yol ve kolay değil.”

Aidt, başta İngiltere ve ABD’de bunun tam tersine bir sistemin uygulandığını, düşük vergiler karşılığında sağlanan kamu hizmetlerindeki kalitede ciddi düşüş yaşandığını vurguluyor:

“Bu da eşitsizliğin artmasının önemli etkenlerinden. Eşitsizlikte artış kaydetmeyen ülkeler refah sistemi güçlü olan ve servet dağılımını önceliklendiren ülkeler.”

Paylaşın

Kısa Vadeli Dış Borç 142.3 Milyar Dolarla Rekor Seviyede

Ekim ayında, kısa vadeli dış borç, 2021 yıl sonuna göre yüzde 17,1 oranında artışla 142,3 milyar dolar olarak gerçekleşti. Aynı dönemde, bankalar kaynaklı kısa vadeli dış borcu yüzde 13,4 oranında artarak 58,3 milyar dolar olurken, diğer sektörlerin kısa vadeli dış borcu yüzde 17,4 oranında artarak 51,8 milyar dolar düzeyinde gerçekleşti.

Haber Merkezi / Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Kısa Vadeli Dış Borç İstatistikleri Gelişmeleri Ekim 2022 verilerini açıkladı.

Açıklanan verilere göre, ekim sonu itibarıyla, kısa vadeli dış borç, 2021 yıl sonuna göre yüzde 17,1 oranında artışla 142,3 milyar dolar olarak gerçekleşti. Bu dönemde, bankalar kaynaklı kısa vadeli dış borç yüzde 13,4 oranında artarak 58,3 milyar dolar olurken, diğer sektörlerin kısa vadeli dış borcu yüzde 17,4 oranında artarak 51,8 milyar dolar düzeyinde gerçekleşti.

Bankaların yurt dışından kullandıkları kısa vadeli krediler, 2021 yıl sonuna göre yüzde 6,1 oranında azalarak 10,4 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti. Banka hariç yurt dışı yerleşiklerin döviz tevdiat hesabı yüzde 16,9 oranında artarak 17,9 milyar dolar, yurt dışı yerleşik bankaların mevduatı da yüzde 18,0 oranında artışla 18,4 milyar dolar olarak gerçekleşti. Ayrıca, yurt dışı yerleşiklerin TL cinsinden mevduatları geçen yıl sonuna göre yüzde 22,7 oranında artışla 11,6 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti.

Diğer sektörler altında yer alan ithalat borçları, 2021 yıl sonuna göre yüzde 19,4 oranında artarak 46,4 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti.

Borçlu bazında incelendiğinde, tamamı kamu bankalarından oluşan kamu sektörünün kısa vadeli borcu 2021 yıl sonuna göre yüzde 19,5 oranında artarak 26,6 milyar dolar olurken, özel sektörün kısa vadeli dış borcu yüzde 13,9 oranında artarak 83,5 milyar dolar oldu.

Alacaklı bazında incelendiğinde, özel alacaklılar başlığı altındaki parasal kuruluşlara olan kısa vadeli borçlar yıl sonuna göre yüzde 16,8 oranında artarak 74,1 milyar dolar, parasal olmayan kuruluşlara olan borçlar yüzde 17,6 oranında artarak 67,8 milyar dolar düzeyinde gerçekleşti. 2021 yıl sonunda 460 milyon dolar olan kısa vadeli tahvil ihraçları, 2022 Ekim sonu itibarıyla 349 milyon dolar olarak gerçekleşti. Aynı dönemde resmi alacaklılara olan kısa vadeli borçlar 97 milyon dolar olarak gerçekleşti.

2022 Ekim sonu itibarıyla, kısa vadeli dış borç stokunun döviz kompozisyonu yüzde 45,8’i dolar, yüzde 26,1’i Euro, yüzde 9,2’si TL ve yüzde 18,9’u diğer döviz cinslerinden oldu.

2022 Ekim sonu itibarıyla, orijinal vadesine bakılmaksızın vadesine 1 yıl veya daha az kalmış dış borç verisi kullanılarak hesaplanan kalan vadeye göre kısa vadeli dış borç, 186,3 milyar dolar düzeyinde gerçekleşti.

Söz konusu stokun 16,1 milyar dolarlık kısmı, Türkiye’de yerleşik bankaların ve özel sektörün yurt dışı şubeleri ile iştiraklere olan borçlarından oluştu. Borçlu bazında değerlendirildiğinde, toplam stok içinde kamu sektörünün yüzde 20,6, Merkez Bankası’nın yüzde 17,3, özel sektörün ise yüzde 62,1 oranında paya sahip olduğu gözlendi.

Paylaşın

Merkez Bankası’nın Yıl Sonu Enflasyon Beklentisi Yüzde 66,80’e Geriledi

Merkez Bankası’nın (TCMB) yıl sonuna ilişkin enflasyon tahmini yüzde 68,06 seviyesinden yüzde 66,80’e, yıl sonu döviz kuru beklentisi ise 19,54 liradan 18,78 liraya geriledi. Ay sonu gecelik faiz oranı yüzde 9,47’den yüzde 9,18’e indi.

Haber Merkezi / Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Piyasa Katılımcıları Anket sonuçlarını yayınladı.

Katılımcıların cari yıl sonu tüketici enflasyonu (TÜFE) beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 68,06 iken, bu anket döneminde yüzde 66,80 oldu. 12 ay sonrası TÜFE beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 37,47 iken, bu anket döneminde yüzde 34,92 oldu. 24 ay sonrası TÜFE beklentisi ise aynı anket dönemlerinde sırasıyla yüzde 20,76 ve yüzde 20,56 olarak gerçekleşti.

2022 yılı aralık ayı anket döneminde, katılımcıların 12 ay sonrasına ilişkin olasılık tahminleri değerlendirildiğinde, TÜFE’nin ortalama olarak yüzde 14,85 olasılıkla yüzde 25,00 – 31,99 aralığında, yüzde 26,40 olasılıkla yüzde 32,00 – 38,99 aralığında, yüzde 46,42 olasılıkla ise yüzde 39,00 – 45,99 aralığında artış göstereceği öngörüldü.

Aynı anket döneminde nokta tahminler esas alınarak yapılan değerlendirmeye göre ise, katılımcıların yüzde 21,95’inin beklentilerinin yüzde 25,00 – 31,99 aralığında, yüzde 24,39’unun beklentilerinin yüzde 32,00 – 38,99 aralığında, yüzde 36,59’unun beklentilerinin yüzde 39,00 – 45,99 aralığında olduğu gözlendi.

2022 yılı aralık ayı anket döneminde, katılımcıların 12 ay sonrasına ilişkin olasılık tahminleri değerlendirildiğinde, TÜFE’nin ortalama olarak yüzde 14,85 olasılıkla yüzde 25,00 – 31,99 aralığında, yüzde 26,40 olasılıkla yüzde 32,00 – 38,99 aralığında, yüzde 46,42 olasılıkla ise yüzde 39,00 – 45,99 aralığında artış göstereceği öngörüldü.

Aynı anket döneminde nokta tahminler esas alınarak yapılan değerlendirmeye göre ise, katılımcıların yüzde 21,95’inin beklentilerinin yüzde 25,00 – 31,99 aralığında, yüzde 24,39’unun beklentilerinin yüzde 32,00 – 38,99 aralığında, yüzde 36,59’unun beklentilerinin yüzde 39,00 – 45,99 aralığında olduğu gözlendi.

2022 yılı Aralık ayı anket döneminde, katılımcıların 24 ay sonrasına ilişkin olasılık tahminleri değerlendirildiğinde, TÜFE’nin ortalama olarak yüzde 44,11 olasılıkla yüzde 16,00 – 20,99 aralığında, yüzde 27,33 olasılıkla yüzde 21,00 – 25,99 aralığında, yüzde 10,00 olasılıkla ise yüzde 26,00 – 30,99 aralığında artış göstereceği öngörüldü.

Aynı anket döneminde nokta tahminler esas alınarak yapılan değerlendirmeye göre, 24 ay sonrası TÜFE enflasyonu beklentileri değerlendirildiğinde, katılımcıların yüzde 14,71‘inin beklentilerinin yüzde 11,00-15,99 aralığında, yüzde 35,29‘unun beklentilerinin yüzde 16,00 – 20,99 aralığında, yüzde 32,35’inin beklentilerinin yüzde 21,00 – 25,99 aralığında olduğu gözlendi.

Faiz beklentisi

Katılımcıların BİST Repo ve Ters-Repo Pazarı’nda oluşan cari ay sonu gecelik faiz oranı beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 9,47 iken, bu anket döneminde yüzde 9,18 oldu. TCMB bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı cari ay sonu beklentisi bir önceki anket döneminde olduğu gibi bu anket döneminde de yüzde 9,00 olarak gerçekleşti.

Döviz kuru beklentisi 

Katılımcıların cari yıl sonu döviz kuru (ABD Doları/TL) beklentisi bir önceki anket döneminde 19,54 TL iken, bu anket döneminde 18,78 TL oldu. 12 ay sonrası döviz kuru beklentisi ise aynı anket dönemlerinde sırasıyla 23,35 TL ve 22,77 TL olarak gerçekleşti.

Büyüme beklentisi

Katılımcıların GSYH 2022 yılı büyüme beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 5,1 iken, bu anket döneminde yüzde 5,0 olarak gerçekleşti. GSYH 2023 yılı büyüme beklentisi ise bir önceki anket döneminde olduğu gibi bu anket döneminde de yüzde 4,1 olarak gerçekleşti.

Paylaşın

Açlık Sınırı 7 Bin 818, Yoksulluk Sınırı 27 Bin Liraya Yükseldi

Kasım ayında dört kişilik ailenin sağlıklı ve dengeli beslenmesi için aylık yapması gereken harcama tutarı yani açlık sınırı 7 bin 818 liraya yükselirken, açlık sınırına diğer harcamalarında eklenmesiyle hesaplanan yoksulluk sınırı ise 27 bin 41 liraya yükseldi. Ekim ayında açlık sınırı 7 bin 552, yoksullu sınırı ise 26 bin 123 liraydı.

Haber Merkezi / Günlük harcamalarda kasımda en yüksek maliyet grubunu süt ve süt ürünleri grubu 97.65 liralık harcamayla oluşturdu. Et, tavuk ve balık grubu için yapılması gereken minimum harcama 40 lira 80 kuruş, sebze ve meyve harcaması ise 40 lira 56 kuruş oldu.

Ekmek için yapılması gereken harcama tutarı 23.41, katı yağ ve sıvı yağ için 17.67, yumurta için 6.75, şeker, bal, reçel ve pekmez için ise 8,46 lira oldu.

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’na (DİSK) bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası Araştırma Merkezi (BİSAM), kasım ayı açlık ve yoksulluk raporunu açıkladı. Raporda öne çıkan kısımlar şöyle:

“Beslenme kalıbı üzerinden yapılan hesaplamaya göre dört kişilik bir ailenin sağlıklı ve dengeli beslenmesi için aylık yapması gereken harcama tutarı Kasım 2022 için 7 bin 818 liradır. Bu harcama tutarı sadece gıda için yapılması gereken minimum tutardır. Açlık sınırı üzerinden hanehalkı tüketim harcamaları esas alınarak yapılan hesaplama sonuçlarına göre ise yoksulluk sınırı 27 bin 41 lira olarak gerçekleşmiştir.

Sağlıklı beslenmek için her aile ferdinin alması gereken kalori miktarı farklılık göstermektedir. Yetişkin bir erkeğin sağlıklı ve dengeli beslenmesi için tüketmesi gereken gıdaların aylık karşılığı 2.066 liradır. Bu değer yetişkin bir kadın için 1.953, 15-18 yaş bir genç için 2.129, 4-6 yaş arası bir çocuk için 1.405 liradır.

Sağlıklı bir biçimde beslenmenin toplam aile bütçesine maliyeti ise 7 bin 552 lira olarak tespit edilmiştir. Bu tutar söz konusu ailenin sadece gıda için yapması gereken zorunlu harcama tutardır. Eğitim, sağlık, barınma, eğlence, ısınma, ulaşım gibi giderler ile birlikte bir ailenin yapması gereken harcama tutarı 26 bin 123 liraya ulaşmaktadır.

Sağlıklı beslenmek için her aile ferdinin alması gereken kalori miktarı farklılık göstermektedir. Yetişkin bir erkeğin sağlıklı ve dengeli beslenmesi için tüketmesi gereken gıdaların aylık karşılığı 2.116 liradır. Bu değer yetişkin bir kadın için 2.005, 15-18 yaş bir genç için 2.211, 4-6 yaş arası bir çocuk için 1.486 liradır.

Sağlıklı bir biçimde beslenmenin toplam aile bütçesine maliyeti ise 7 bin 818 lira olarak tespit edilmiştir. Bu tutar söz konusu ailenin sadece gıda için yapması gereken zorunlu harcama tutardır. Eğitim, sağlık, barınma, eğlence, ısınma, ulaşım gibi giderler ile birlikte bir ailenin yapması gereken harcama tutarı 27 bin 41 liraya ulaşmaktadır.

Günlük harcamalarda Kasım 2022’de en yüksek maliyet grubunu süt ve süt ürünleri grubu 97.65 liralık harcama gereksinimi ile oluşturmaktadır. Et, tavuk ve balık grubu için yapılması gereken minimum harcama tutarı ise 40.80 liradır. Sebze ve meyve için yapılması gereken günlük harcama tutarı ise 40.56 liraya ulaştı.

Ekmek için yapılması gereken harcama tutarı günlük 23.41 liradır. Katı yağ ve sıvı yağ ise 17.67 liralık masraf yapılması gereken ürün gruplarıdır. Yumurta için 6.75, şeker, bal, reçel ve pekmez için ise 8,46 lira harcama yapılması gerekmektedir.

Süt ve süt ürünlerinin payı arttı

Daha dar bir gruplandırmaya göre harcamalarda süt ve süt ürünlerinin payı yüzde 37.5 ile en yüksek paya sahiptir. Et, yumurta ve kurubaklagil grubunun payı yüzde 24.6 ile ikinci sıradadır. Sebze ve meyvenin harcamalar içindeki payı yüzde 15.6’dır. Ekmek, makarna vb. için ise pay yüzde 12.3’dür. Diğer gıda harcamalarının toplam içindeki payı ise yüzde 10’dur.”

Paylaşın

Tarım Üretici Enflasyonu Yüzde 169,45 İle Rekor Tazeledi

Enflasyon vatandaşın cebini yakmaya devam ediyor… Tarımda üretici enflasyonu kasım ayında aylık yüzde 7 yükseldi. Yıllık yükseliş ise yüzde 169.45 ile tarihi zirvesine ulaştı. Ekim ayında yıllık artış yüzde 163.32 ile yine rekor kırmıştı.

Haber Merkezi / Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Tarım Ürünleri Üretici Fiyat Endeksi Kasım 2022 verilerini açıkladı.

Açıklanan verilere göre, tarım ürünleri üretici fiyat endeksinde (Tarım-ÜFE), kasım ayında bir önceki aya göre yüzde 7,00, bir önceki yılın aralık ayına göre yüzde 139,49, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 169,45 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 122,93 artış gerçekleşti.

Sektörlerde bir önceki aya göre, balık ve diğer balıkçılık ürünlerinde yüzde 5,98 azalış, ormancılık ürünleri ve ilgili hizmetlerde yüzde 0,32 artış, tarım ve avcılık ürünleri ve ilgili hizmetlerde yüzde 7,51 artış gerçekleşti. Ana gruplarda bir önceki aya göre tek yıllık bitkisel ürünlerde yüzde 6,06, canlı hayvanlar ve hayvansal ürünlerde yüzde 7,21 ve çok yıllık bitkisel ürünlerde yüzde 11,20 artış gerçekleşti.

Yıllık artışın düşük olduğu alt gruplar sırasıyla, yüzde 87,24 ile koyun ve keçi, canlı; bunların işlenmemiş süt ve yapağıları ve yüzde 110,22 ile lifli bitkiler oldu. Buna karşılık, yıllık artışın yüksek olduğu alt gruplar ise sırasıyla, yüzde 380,89 ile turunçgiller ve yüzde 231,92 ile sebze ve kavun-karpuz, kök ve yumrular oldu.

Bir önceki aya göre azalış gösteren alt gruplar sırasıyla, yüzde 22,51 ile tropikal ve subtropikal meyveler ve yüzde 8,77 ile lifli bitkiler oldu. Buna karşılık, aylık artışın yüksek olduğu alt gruplar ise yüzde 18,43 ile sebze ve kavun-karpuz, kök ve yumrular ve yüzde 11,70 ile turunçgiller oldu.

Kasım 2022’de, endekste kapsanan 90 maddeden, 29 maddenin ortalama fiyatında azalış, 57 maddenin ortalama fiyatında ise artış gerçekleşti.

Paylaşın

TÜİK Açıkladı: Konut Satışları Yüzde 34 Azaldı

Konut satışları, kasım ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 34,1 azalarak 117 bin 806 oldu. Konut satışlarında İstanbul, 19 bin 687 konut satışı ve yüzde 16,7 oran ile en yüksek paya sahip oldu.

Haber Merkezi / Satış sayılarına göre İstanbul’u Ankara ve Antalya izledi. Konut satış sayısının en az olduğu iller sırasıyla Hakkari, Ardahan ve Bayburt oldu.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Konut Satış İstatistikleri Kasım 2022 verilerini açıkladı.

Açıklanan verilere göre, Türkiye genelinde konut satışları, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 34,1 azalarak 117 bin 806 oldu. Konut satışlarında İstanbul, 19 bin 687 konut satışı ve yüzde 16,7 oran ile en yüksek paya sahip oldu. Satış sayılarına göre İstanbul’u Ankara ve Antalya izledi. Konut satış sayısının en az olduğu iller sırasıyla Hakkari, Ardahan ve Bayburt oldu.

Türkiye genelinde ipotekli konut satışları, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 57,7 azalış göstererek 16 bin 655 oldu. Toplam konut satışları içinde ipotekli satışların payı yüzde 14,1 olarak gerçekleşti.

İlk el konut satışı azaldı

Kasım ayında ilk el konut satış sayısı, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 32,9 azalarak 37 bin 380 oldu. Toplam konut satışları içinde ilk el konut satışının payı yüzde 31,7 oldu. İlk el konut satışları ocak-kasım döneminde ise bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 0,7 azalışla 382 bin 190 olarak gerçekleşti.

İkinci el konut satışları, kasım ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 34,7 azalış göstererek 80 bin 426 oldu. Toplam konut satışları içinde ikinci el konut satışının payı yüzde 68,3 oldu.

Yabancılara konut satışı azaldı

Yabancılara yapılan konut satışları, önceki yılın aynı ayına göre yüzde 17,4 azalarak 6 bin 83 oldu. Kasım ayında toplam konut satışları içinde yabancılara yapılan konut satışının payı yüzde 5,2 oldu. Yabancılara yapılan konut satışlarında ilk sırayı Antalya aldı. Antalya’yı sırasıyla İstanbul ve Mersin izledi.

Yabancılara yapılan konut satışları, ocak-kasım döneminde ise bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 20,4 artarak 61 bin 104 oldu. Kasım ayında Rusya vatandaşları Türkiye’den 2 bin 575 konut satın aldı. Rusya vatandaşlarını sırasıyla İran, Irak ve Ukrayna vatandaşları izledi.

Paylaşın

Fitch Rating’s’ten Türk Lirası İçin Uyarı

ABD merkezli uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Rating’s’ten yapılan değerlendirmede bankaların Türk Lirası cinsi müşteri mevduatı yapısındaki değişikliklerin risklerin bir kısmını hafifletebileceğini ancak Türk Lirası’nda oynaklık artarsa bu durumun geçici olabileceği işaret edildi.

Fitch Ratings, Türkiye bankalarının Türk lirası (TL) cinsi müşteri mevduatı yapısında son zamanlarda görülen değişikliklerin hükümetin hedeflediği tedbirleri yansıttığını ancak TL’deki oynaklığın tekrarlanması halinde bu durumun geçici olabileceğini açıkladı.

Dövize yönelik risklerin azalması ve finansal dolarizasyonun düşmesine rağmen, yatırımcı hareketlerinin müdahaleci ekonomi politikalarıyla şekillendiğini belirten Fitch, makroekonomik dengesizlikler ışığında bu durumun sürdürülemez olduğu uyarısında bulundu. Fitch, haftalık verilere bakıldığında kur korumalı mevduatların düştüğünü ve “diğer” mevduatların arttığını belirtti.

Fed, faiz arttırdı

Öte yandan ABD Merkez Bankası Fed, piyasaların beklediği faiz kararını açıkladı. Politika faizi, piyasa beklentilerine paralel olarak 50 baz puan artışla yüzde 4,25-4,50 aralığına yükseldi.

Fed’den yapılan açıklamada, faiz oranının artırılması kararının oy birliğiyle alındığı belirtildi. Federal Açık Piyasa Komitesi’nin (FOMC) maksimum istihdam ve uzun vadede yüzde 2 enflasyon elde etmeyi amaçladığı vurgulanan açıklamada, bu hedeflerin desteklenmesi için federal fon oranının yüzde 4,.25-4.50 aralığına yükseltilmesine karar verildiği bildirildi.

Böylece Fed, politika faizini 2007’den bu yana en yüksek aralığa çıkardı. Art arda dört toplantısında 75 puanlık faiz artırımına giden Fed, yılın son toplantısında faiz artış hızını yavaşlattı.

Fed Başkanı Jerome Powell ise kararın ardından yaptığı açıklamada, “Enflasyonda gerilemeye ilişkin daha net kanıtlar görmemiz gerekiyor” ifadelerini kullandı.

Yüksek enflasyon karşısında martta varlık alım operasyonunu tamamlayarak faiz artışlarına başlayan Fed, mart ayı toplantısında 25 baz puan artışla 2018’den bu yana ilk kez faiz artırımına gitme kararı almıştı.

Fed, mayıs toplantısında 50 baz puan ile 2000 yılından bu yana en hızlı faiz artışını gerçekleştirmesinin ardından, haziran toplantısında 75 baz puanla 1994’ten bu yana en güçlü faiz artırımına gitmiş, temmuz, eylül ve kasım toplantılarında da politika faizini aynı oranda artırmıştı.

Son artışla birlikte Fed, faizleri mart ayından bu yana toplam 425 baz puan artırmış oldu. ABD’de enflasyon haziranda yıllık yüzde 9 ile 1981’den bu yana en yüksek seviyeyi görmesinin ardından son olarak kasım ayında yüzde 7.1’e gerilemişti.

Paylaşın