İstanbul’da Yaşayanların Yüzde 9,1’i Yatağa Aç Giriyor

İPA Başkanı Buğra Gökce, “İstanbul’da yaşayanların yüzde 6.5’i yani yaklaşık 1 milyon 300 bin kişi tüm gün ve gece hiçbir şey yemeden yatağa giriyor. Yüzde 9.1’i gece aç yatıyor. Yüzde 19.2’si maddi yetersizlikler nedeniyle evde yiyecek bulamıyor. Yüzde 67’si ise maddi yetersizlikler nedeniyle tercih ettiği gıdayı alamıyor” dedi.

Buğra Gökce, İstanbul’da dört kişilik bir ailenin ortalama yaşam maliyetinin 66 bin 550 lira, ortalama kira bedeli ise 19 bin lira olduğunu söyledi. Türkiye’de asgari ücret 17 bin, en düşük emekli maaşı ise 12 bin lira.

İstanbul Planlama Ajansı (İPA) Başkanı Buğra Gökce, Cumhuriyet’ten Şehriban Kıraç‘a açıklamalarda bulundu. Gökce, “Asgari ücretin 17 bin TL olduğu bir yerde insanlar evinin depreme karşı dayanıklı olmadığını bile bile 30 bin TL kira verip nitelikli bir konuta taşınamıyor. Tabutunda yaşamaya razı oluyor” dedi.

İstanbul’un birinci gündeminin ekonomi olduğunu söyleyen Gökce, “Hem evde hem sokakta en çok konuşulan konu ekonomi. Hane ekonomisinde büyük bir yangın var. Hane halkının önceliği tenceresi. Eve ekmek götüremiyorum, tencerem kaynamıyor, diyor” ifadelerini kullandı.

Buğra Gökce, “İkinci sorun olarak ulaşımı görüyor. Deprem üçüncü sırada. Bu dönem İsrail-Gazze savaşı hanelere konuşulan dördüncü problem, beşinci sırada ise köpek katliamı ile gündeme gelen hayvan hakları var” diye ekledi.

İstanbulluların Türkiye ekonomisinin geleceğine yönelik karamsar olduğunu belirten Gökce, şunları söyledi: “Ağustos ayında yaptığımız araştırmaya göre İstanbulluların yüzde 31.6’sı ekonominin değişmeyeceğini düşünüyor. Yüzde 48.9’u ekonominin kötüleşeceğini vurguluyor. Halk uygulanan ekonomi politikalarının ekonomik sorunları çözeceğine inanmıyor. Bugün Ayşe teyze markete gitse Londra’dan pahalı fiyatlarla karşı karşıya.

Ayşe teyze için ev almak zaten hayal. Ev kiralamaya kalksa Barcelona’nın bazı bölgelerinden fazla kira ödeyecek. Yeni bir ev kiralamanın ortalama maliyeti 96 bin 424 lira. Geçen sene aynı maliyet 63 bin 388 liraydı. Yani A’dan Z’ye her alanda Ayşe teyze zorlanıyor. Gelir eşitsizliği derinleşti, hepimiz fakirleştik. Yurttaşın yüzde 33.6’sı kredi kartı borcunun sadece asgari tutarını ödeyebiliyor. Yüzde 40.3’ü kıt kanaat geçiniyor. Her 2 kişiden biri yeterli gıdaya ulaşamıyor, porsiyonlarını küçültüyor.

Açlık tablosu

Gökçe, devamla şunlar söyledi: “İstanbul’da dört kişilik bir ailenin yaşam maliyeti 2020’de 7 bin lirayken bu yıl 66 bin 550’ye çıkmış. İstanbulluların yüzde 6.5’i yani yaklaşık 1 milyon 300 bin kişi tüm gün ve gece hiçbir şey yemeden yatağa giriyor. Yüzde 9.1’i gece aç yatıyor. Yüzde 19.2’si maddi yetersizlikler nedeniyle evde yiyecek bulamıyor. Yüzde 67’si ise maddi yetersizlikler nedeniyle tercih ettiği gıdayı alamıyor.

İstanbul’da insanlar barınma sorununu çözemiyor. Ortalama kira bedeli 19 bin TL oldu. Asgari ücretin 17 bin TL olduğu bir yerde insanlar evinin riskli olduğunu bile bile 30 bin TL kira verip nitelikli bir konuta taşınamıyor. Maalesef insanlar öleceğini bilse de tabutunda yaşamaya razı oluyor. Sorunu çözecek kaynak, kurum, kanun amacı dışında kullanıldı.

Sonra tek başına belediye bu sorunu çözsün diye bekliyorsunuz. Nasıl çözecek? 1999 depreminden sonra cep telefonlarına özel iletişim vergisi kondu. Toplanan o paralarla 96 m2’lik 1 milyon 300 bin konut yapılabilirdi. 2018’de çıkan imar barışından toplanan parayla nitelikli 135 bin konut yapabilirdi. Bu paraların bir kısmıyla yol yaptılar. Halbuki o kaynaklar afetlere karşı güçlendirme yapmak için toplanmıştı.

1999 Ağustos’tan 2000 Temmuz başına kadar olan süreçte 38 kanun ve kanun hükmünde kararname, 28 kararname, 6 yönetmelik, 17 tebliğ, 9 genelge çıkarıldı. 1999 depreminden sonra çıkarılan 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun, yapı denetim süreçlerini kâğıt üzerinde bırakmış, uygulamada ise rant odaklı bir yapılaşma süreci devam etti. 2023’teki 6 Şubat depremi, yeni yönetmeliklere rağmen, denetim süreçlerindeki aksaklıklar nedeniyle binaların yıkılmasıyla sonuçlandı. 2001’den bu yana 8 kez imar affı çıkarıldı.

Araştırmamıza göre ağustos ayında İstanbul’da yaşamanın maliyeti geçen yılın aynı ayına göre yüzde 71.40 arttı. 2023’te İstanbul’a 412 bin kişi taşınmış ama 581 bin kişi göç etmiş. İstanbul deprem illerinden yaklaşık 46 bin kişilik bir göç aldı. Daha iyi konut ve yaşam koşullarına sahip olmak için İstanbul’dan göç edenlerin sayısı gelenlerden oldukça fazla.

Aile fertlerinden birine bağımlı olarak göç edenlerin sayısı gelenlerin yaklaşık üç katı. Memlekete dönmek, ev almak, emekli olmak gibi sebeplerle İstanbul’dan göç edenlerin sayısı da gelenlerden oldukça fazla. İş için genelde Kocaeli ve Tekirdağ’a göç ediyorlar, emekli olanlar ya da deprem kaynaklı ağırlıklı Ege Bölgesi’ne göç ediyor.

Paylaşın

Merkez Bankası Gıda Enflasyonunun Nedenini Buldu: İklim Değişikliği

Merkez Bankası’nın (TCMB) “Merkezin Güncesi” blog sayfasında yer alan incelemeye göre, iklim değişikliği OECD (Ekonomik Kalkınma ve İş Birliği Örgütü) ülkeleri arasında yalnızca Türkiye’yi etkiledi.

OECD verilerine göre; OECD ülkelerinin ortalama gıda enflasyonu yüzde 4,7 olarak kaydedilirken, bu oran Avrupa’daki OECD üyesi ülkelerde sadece yüzde 1,8. Türkiye’nin Mayıs ayına ait gıda enflasyonu ise yüzde 68,1’lik gıda enflasyonuyla listenin en başında yer aldı.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Kıdemli Ekonomisti Aslıhan Atabek Demirhan ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar’ın eşi Yardımcı Ekonomist Saide Simin Bayraktar tarafından kaleme alınan “İklim Değişikliği ve Gıda Enflasyonu” başlıklı yazı, Merkezin Güncesi blog sayfasında yayımlandı.

İklim değişikliği ile gıda enflasyonu arasındaki ilişkinin incelendiği yazıda şu bölümler öne çıktı: “Aşırı iklim olaylarının, kısa vadeli arz şoklarına sebebiyet vererek başta gıda grubu olmak üzere genel fiyat seviyesi açısından risk oluşturduğu biliniyor. Bu nedenle iklim değişikliği konusu, öncelikli hedefi fiyat istikrarı olan merkez bankalarının araştırma gündeminde yerini aldı. Bu yazıda, ilgili göstergeleri kullanarak Türkiye’de iklim değişikliği ile gıda enflasyonu arasındaki ilişkiyi inceliyoruz.

Son yıllarda artan sıcaklık, uzayan kuraklık dönemleri, şiddetli fırtına ve seller gibi aşırı hava olaylarının daha sık ve yoğun seyretmesi, tarımsal üretim, tedarik zincirleri ve dolayısıyla gıda fiyatları açısından önemli bir risk unsuru olarak öne çıkmakta.

Yapılan çalışmalar, iklim değişikliğinin 2035 yılına kadar her yıl küresel gıda maliyetlerini ortalama yüzde 1,5 ile yüzde 1,8 puan arasında artıracağını öngörüyor. İklim değişikliğine karşı en hassas bölgeler arasında yer alan Akdeniz kuşağında bulunan ve dünyanın önde gelen meyve ve sebze üreticilerinden biri olan Türkiye için de iklim değişikliği, gıda fiyatları üzerinden önemli bir enflasyonist baskı unsuru oluşturmakta.

Yapılan analizler taze meyve ve sebze fiyatlarındaki mevsimsel yapının değiştiğine işaret ederken bu gelişmede iklim değişikliğinin önemli rol oynadığını ima etmekte. Meteoroloji verileri, 2020 sonrası dönemde sonbahar ve kışların daha ılıman, ilkbahar ve yazların ise çok daha sıcak geçtiğini, yağış miktarının ise genel olarak azaldığını göstermekte.

Sıcaklık artışları ile azalan yağış miktarları gerek ürün verimi gerekse üretim maliyeti kanalıyla gıda fiyatları üzerinde yukarı yönlü baskı yaratmakta. Nitekim, Türkiye’nin önde gelen meyve ve sebze üreticisi 5 ilin (Mersin, Adana, Antalya, Hatay, Muğla) iklim özelliklerine baktığımızda, bu illerde yaşanan ciddi kuraklıkların sebze ve meyve üretimini olumsuz etkilediği görülmekte.

Daha sıcak ve az yağışlı yaz ayları sulama ihtiyacını ve dolayısıyla tarımsal faaliyette kullanılan elektrik miktarını artırıyor. İklim değişikliği sonucu mevsimlerde gözlenen kaymaların yukarıda özetlenen şekilde arz ve maliyetleri etkilediği, bunun ise taze meyve ve sebze aylık fiyat gelişmelerinin mevsimsel yapısına yansıdığı anlaşılıyor.

2020 öncesi dönemde taze meyve ve sebze enflasyonu yaz aylarında aylık enflasyona ortalamada negatif katkı verirken, bunun 2020 sonrası dönemde tersine döndüğü görülmekte. Son dönemde gözlenen bu değişimde pandemi, tedarik zinciri aksaklıkları ve jeopolitik gelişmeler gibi faktörlerin yanı sıra iklim değişikliğinin de önemli bir payı olduğu düşünülmekte.

Özetle, iklim değişikliğinin geldiği son nokta sürdürülebilirlik ve gıda güvenliğine ek olarak fiyat istikrarı açısından da önemli bir tehdit unsuru haline geldi. İklim değişikliği ve gıda fiyatları ilişkisi özellikle Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler için gerek hane halkı refahı gerekse genel enflasyon görünümü açısından kritik öneme sahip.

Bu yazıda özetlendiği üzere, iklim değişikliği kaynaklı artan sıcaklık ve aşırı hava olaylarının taze meyve ve sebze üretimi, maliyeti ve fiyatları ile ilişkili olduğu değerlendirilmekte. İklim değişikliği sonucunda artan sıcaklıklar ve yaşanan kuraklıkla meyve ve sebze üretim miktarı düşerken, üretim maliyetleri ve dolayısı ile fiyatlar üzerinde yukarı yönlü baskı oluşmakta. Bu gelişmeler, gıda fiyatları ve iklim değişikliğinin birlikte ele alınmasının önemi ve gerekliliğine vurgu yapmakta.”

Paylaşın

Mehmet Şimşek İstifa Ederse Ne Olur?

Mehmet Şimşek’in görevden ayrılması yada kovulması olasılığını değerlendiren ünlü İngiliz Ekonomist Timothy Ash, “Sistemsel bir kriz (bankalar, bop ve kamu borcu) çok olası” dedi.

Son dönemde Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in istifa etmek istediğine yönelik iddialar gündeme gelmişti.

Bakanlıktan ve Mehmet Şimşek’ten konuya dair yalanlama yapılırken Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) da olağan dışı fiyat ve miktar hareketlerine neden olan maksatlı ve yanıltıcı haberleri yapanlar ile bu haberleri yayanlara ilişkin gerekli hukuki işlem ve incelemelerin başlatıldığını duyurdu.

Ünlü İngiliz Ekonomist Timothy Ash ise Mehmet Şimşek’in görevden ayrılması halinde yaşanacak ekonomik senaryoları yazdı. Timothy Ash, sosyal medya hesabı üzerinden şunları kaydetti:

“Türkiye, açık olmak gerekirse, Şimşek istifa ederse/kovulursa, geçen yıl görülen 20 milyar doların üzerindeki portföy girişlerinin hepsi, hızlanan dolarizasyon, büyük döviz rezerv kaybı ve yine büyük bir devalüasyonla birlikte çıkacak. Sistemsel bir kriz (bankalar, bop ve kamu borcu) çok olası.

Türkiye’nin ortodoks ekonomik politikalara bağlı kalmaması durumunda, Türkiye’ye yatırım yapmak için hala bekleyen Körfez parası gelmeyecektir; çünkü onlar için en azından güvenilir makro politikalara ihtiyaç vardır.”

Paylaşın

Merkez Bankası: Hanehalkı Enflasyonu Yükseliş Trendinde

Merkez Bankası’nın (TCMB), ağustos ayı sektörel enflasyon beklenti anketi hanehalkının enflasyon algısının piyasa katılımcıları ve reel sektörden farklı olduğunu ortaya koydu.

Haber Merkezi / Gelecek 12 aylık dönemde enflasyonun yükseleceğini düşünen hanehalkı oranı 1,1 puan artarak yüzde 73,1 seviyesinde oldu. Enflasyonun düşeceğini bekleyen hanehalkı oranı bir önceki aya göre 0,3 puan artarak yüzde 29,6 seviyesinde gerçekleşti.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), Sektörel Enflasyon Beklentileri Ağustos 2024 verilerini açıkladı.

Buna göre; “Piyasa Katılımcıları Anketi, İktisadi Yönelim Anketi ve Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) işbirliğiyle yürütülen Tüketici Eğilim Anketi ile finansal ve reel sektör uzmanlarının, imalat sanayi firmalarının ve hanehalkının 12 ay sonrası yıllık tüketici enflasyonu beklentileri derlenerek Sektörel Enflasyon Beklentileri elde edildi.

Buna göre, ağustosta 12 ay sonrası yıllık enflasyon beklentileri, piyasa katılımcıları için 1,3 puan azalarak yüzde 28,7 seviyesine, reel sektör için 1,2 puan düşerek yüzde 53,8 seviyesine gerilerken, hanehalkı için 1,1 puan artarak yüzde 73,1 seviyesine yükseldi.

Gelecek 12 aylık dönemde enflasyonun düşeceğini bekleyen hanehalkı oranı bir önceki aya göre 0,3 puan artarak yüzde 29,6 seviyesinde gerçekleşti.”

Paylaşın

Takipteki Bireysel Kredi Kartı Borcu Yüzde 432,5 Arttı

2023 yılının ocak ayında bireysel kredi kartlarında takipteki alacak tutarı 7 milyar 423 milyon lira iken geç­tiğimiz hafta bu rakam 39 mil­yar 528 milyon liraya ulaştı. Başka bir ifadeyle 20 ayda takipteki bireysel kredi kartı borcu yüzde 432,50 arttı.

Bireysel kredi kartı toplam borcu ise 2023 Ocak ayında 451,1 milyar lira seviyesindeyken geçen hafta 1,5 trilyon liraya kadar yük­seldi. Yani geçen sürede yüksek enflasyonun da etkisiyle tüketim­de kredi kartına yüklenen vatanda­şın oluşan kart borcunu ödemekte zorlandığı görülüyor.

Yaşam pahalılığı, kredi maliyetlerindeki artış ve TÜİK enflasyonunun reel enflasyondan düşük olması nedeniyle maaş zamlarının düşük kalması, kredi kartlarında banka takibine düşen alacakları ciddi ölçüde artırdı. Özellikle son aylarda takipteki alacaklarda ya­şanan artış, dikkat çekici boyutlara geldi.

Dünya gazetesinden Birol Bozkurt‘un derlemesine göre, en çok batık da, ihtiyaç kredilerinde ortaya çıktı. İlgili veriler şöyle:

Ocak 2023’te 160 milyar 271 milyon lira düzeyinde olan bankaların takip­teki alacakları, 2024 yılına kadar yüzde 19,78’lik bir artış göstermişti. Yeni yılla birlikte bu ivme hız kazandı, bu yılın sekiz aylık dönemin­de tahsili gecikmiş alacaklarda bü­yüme geçen yılın tamamının nere­deyse 2 katına çıktı.

Nisana kadar yatay seyre­den takipteki alacaklar bu tarihten itibaren hızlı bir yükseliş tren­dine girdi. Mart ayının son hafta­sında 197,5 milyar TL düzeyinde olan takipteki alacaklar bu tarih­ten itibaren hızla yükseldi ve geçen hafta 249 milyar 308 milyon TL dü­zeyine geldi. Yani 1,5 yılda 37 mil­yar TL’lik bir artış gösteren takip­teki alacaklar son dört ayda 50 mil­yar liraya yakın bir artış gösterdi.

Takipteki alacakların alt kırı­lımlarında, takipteki tüketici kredilerindeki artış ora­nı yüzde 100’ü geçti. 2023’ün ocak ayında 22 milyar 169 milyon TL olan takipteki tüketici kredisi tutarı son açıklanan 2024 16 Ağustos haftasında 44 milyar 389 milyar liraya yükseldi.

Özel­likle haziran ayından itibaren ya­şanan yükseliş dikkat çekti. Tü­ketici kredilerindeki en fazla batık ise ihtiyaç kredilerinde oldu. Son açıklanan rakamlara göre 44,4 milyar liralık batık tüketici kredi­nin 43,6 milyar lirası ihtiyaç kredi­lerinden oluşuyor.

Bireysel kredi kartlarında ise tablo biraz daha netleşiyor. 2023 yılının ocak ayında bireysel kredi kartlarında takipteki alacak tutarı 7 milyar 423 milyar lira iken geç­tiğimiz hafta bu rakam geçen süre­de yüzde 432,50’lik artışla 39 mil­yar 528 milyon liraya ulaştığı görü­lüyor.

Bireysel kredi kartı toplam borcu 1,5 trilyon lira

Bireysel kredi kartı toplam borcu ise 2023 Ocak ayında 451,1 milyar lira seviyesindeyken geçen hafta 1,5 trilyon liraya kadar yük­seldi. Yani geçen sürede yüksek enflasyonun da etkisiyle tüketim­de kredi kartına yüklenen vatanda­şın oluşan kart borcunu ödemekte zorlandığı görülüyor.

Ticari krediler tarafında da son dönemde hızlı bir yükseliş var. Ocak 2023’te takipteki ticari kredile­rin toplamı 130,7 milyar lira dü­zeyinde bulunuyordu.

Bu yılın temmuz ayına kadar hafif yukarı yatay bir seyir izleyen takipteki ticari krediler temmuzun ilk haf­tasında 147,8 milyar lira düzeyin­de yükselmişti. Ancak temmuz ayından sonra hızla yükselmeye başlayan takipteki ticari kredi tu­tarı temmuz başından 16 Ağus­tos haftasına kadar geçen sürede 20 milyar liraya yakın artarak 165 milyar liraya kadar çıktı.

Paylaşın

Özel Okul Fiyatları Yüzde 100’ün Üzerinde Arttı

İlk ve ortaöğretim kurumlarındaki 21 milyon öğrenci, 9 Eylül’de yeni eğitim öğretim dönemine başlayacak. Ancak özel okul ücretleri bu yıl için yıllık 300 bin liradan başlarken yabancı okullarda ise bu ücret 1 milyon liraya yaklaştı.

TÜİK verilerine göre de Temmuz ayında yıllık enflasyon yüzde 61,78 olurken eğitim alanında bu oran yüzde 104,5’e çıktı.

Türkiye’de her yıl zamlanan ücretleriyle tartışma yaratan özel okullar bu kez yine yüzde 100’ün üstünde fiyat artışıyla gündemde.

Gazete Duvar’da yer alan habere göre, Türkiye’de özel okul ücretleri bu yıl için yıllık 300 bin liradan başlarken yabancı okullarda ise bu ücret 1 milyon liraya yaklaştı.

TÜİK verilerine göre de Temmuz ayında yıllık enflasyon yüzde 61,78 olurken eğitim alanında bu oran yüzde 104,5’e çıktı. Veri Kaynağı’nın yaptığı derlemeye göre Türkiye’de eğitim veren en pahalı yabancı okulların 1 yıllık ücreti şu şekilde:

Tarsus Amerikan Koleji: 721 bin 280 lira
İzmir Amerikan Koleji: 759 bin 500 lira
Sainte Pulcherie Fransız Lisesi: 818 bin 900 lira
Alman Lisesi: 834 bin 885 lira
Saint Joseph Fransız Lisesi: 920 bin 250 lira
Üsküdar Amerikan Lisesi: 955 bin 500 lira
Robert Koleji: 1 milyon 47 bin 900 lira
Koç Lisesi: 1 milyon 50 bin lira

Öte yandan Sözcü’de yer alan Cem Yıldırım’ın haberine göre, CHP İzmir Milletvekili Mahir Polat, beslenme çantasında olması gereken ürünlerin fiyatının 1 yılda en az yüzde 42 arttığını hesapladı.

Çocuğunun çantasına 1 adet muz koymak isteyen bir veli, geçen yıla kıyasla yüzde 81.82 daha fazla ödeyerek 20 TL’lik harcama yapması gerekiyor. Elmanın fiyatı ise 1 yılda yüzde 66.67 arttı

Beslenme çantasındaki peynir 1 yılda yüzde 79.31, süt yüzde 72.19, yumurta yüzde 62.50, zeytin de yüzde 59.68 zamlandı. Geçtiğimiz yıl 199 TL olan beslenme çantasının bu yılki fiyatı yüzde 126 artarak 450 TL’ye ulaştı. Böylece bir beslenme çantasını doldurabilmek için yapılacak harcama yıla göre yüzde 102.73 zamlanarak 330 TL’den 669 TL’ye ulaştı.

Mahir Polat, iktidarın ailelere destek bir yana 5 milyon öğrenciye öğlen yemeği desteğini kestiğini de hatırlatarak “Artık beslenme çantası da lüks oldu” diye konuştu.

Gıda enflasyonuna dikkat çeken CHP’li Milletvekili Mahir Polat, “Türkiye’de her 4 çocuktan biri okula aç gidiyor. Geçen yıla göre öğrencilerin beslenme çantasına konulan ürünlerin fiyatları en az iki kat arttı. Bugün bir öğrencinin sadece beslenme maliyeti aylık 1.500 TL’yi bulurken 2 çocuğu olan bir asgari ücretli bu giderleri nasıl karşılayabilir” diye sordu.

Polat, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın her fırsatta 3 çocuk tavsiyesi verdiğini ancak çocuk desteğinin 300 lirada kaldığını da hatırlattı.

Paylaşın

Beslenme Çantaları Aileleri Zorlayacak: Yüzde 102 Zamlandı

CHP Milletvekili Mahir Polat, “Türkiye’de her 4 çocuktan biri okula aç gidiyor. Geçen yıla göre öğrencilerin beslenme çantasına konulan ürünlerin fiyatları en az iki kat arttı” dedi.

Mahir Polat, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın her fırsatta 3 çocuk tavsiyesi verdiğini ancak çocuk desteğinin 300 lirada kaldığını da hatırlattı.

İlk ve ortaöğretim kurumlarındaki 21 milyon öğrenci, 9 Eylül’de yeni eğitim öğretim dönemine başlayacak. Ancak çocukların beslenme çantasını doldurabilmek geçen yıla göre, yüzde 102 daha pahalı olacak. Geçen yıl 330 TL’ye dolan beslenme çantası için bu yıl en az 669 TL’ye ihtiyaç olacak.

Sözcü’den Cem Yıldırım’ın haberine göre, CHP İzmir Milletvekili Mahir Polat, beslenme çantasında olması gereken ürünlerin fiyatının 1 yılda en az yüzde 42 arttığını hesapladı.

Çocuğunun çantasına 1 adet muz koymak isteyen bir veli, geçen yıla kıyasla yüzde 81.82 daha fazla ödeyerek 20 TL’lik harcama yapması gerekiyor. Elmanın fiyatı ise 1 yılda yüzde 66.67 arttı

Beslenme çantasındaki peynir 1 yılda yüzde 79.31, süt yüzde 72.19, yumurta yüzde 62.50, zeytin de yüzde 59.68 zamlandı. Geçtiğimiz yıl 199 TL olan beslenme çantasının bu yılki fiyatı yüzde 126 artarak 450 TL’ye ulaştı. Böylece bir beslenme çantasını doldurabilmek için yapılacak harcama yıla göre yüzde 102.73 zamlanarak 330 TL’den 669 TL’ye ulaştı.

Mahir Polat, iktidarın ailelere destek bir yana 5 milyon öğrenciye öğlen yemeği desteğini kestiğini de hatırlatarak “Artık beslenme çantası da lüks oldu” diye konuştu.

Gıda enflasyonuna dikkat çeken CHP’li Milletvekili Mahir Polat, “Türkiye’de her 4 çocuktan biri okula aç gidiyor. Geçen yıla göre öğrencilerin beslenme çantasına konulan ürünlerin fiyatları en az iki kat arttı. Bugün bir öğrencinin sadece beslenme maliyeti aylık 1.500 TL’yi bulurken 2 çocuğu olan bir asgari ücretli bu giderleri nasıl karşılayabilir” diye sordu.

Polat, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın her fırsatta 3 çocuk tavsiyesi verdiğini ancak çocuk desteğinin 300 lirada kaldığını da hatırlattı.

Paylaşın

Otomobil Piyasası Tepetaklak

Ortalama satılık otomobil cari fiyatı temmuz ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 4,6 azalırken, temmuz ayında ortalama otomobil fiyatı da 862 bin 232 lira oldu.

Haber Merkezi / Benzer şekilde, otomobil reel fiyatı temmuz ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 41,1, bir önceki aya göre ise yüzde 4,1 geriledi.

Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi’nin (BETAM) hazırladığı “Otomobil Piyasası Görünümü Ağustos 2024” raporunu açıkladı. Rapora göre; Ortalama satılık otomobil cari fiyatı temmuz ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 4,6 azaldı. Temmuz ayında ortalama otomobil fiyatı 862 bin 232 lira oldu. Benzer şekilde, otomobil reel fiyatı temmuz ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 41,1, bir önceki aya göre ise yüzde 4,1 düştü.

Otomobil fiyatları tüm araç sınıflarında düştü. Araç sınıflarına göre yıllık fiyat düşüş oranı en yüksek D sınıfında (yüzde -8,6), en düşük E sınıfında (yüzde -3,4) gözlendi. Eski model araçların fiyatlarında da düşü yaşandı. Eski otomobillerin yaş gruplarına göre en yüksek yıllık düşüş oranı 2009-2013 modellerinde (yüzde -5,1), en düşük düşüş oranı ise 2004-2008 modellerinde gerçekleşti (yüzde -2,4).

Ortalama otomobil fiyatı 2009-2013 grubunda 669 bin 19 lira, 2004-2008 yaş grubunda ise 449 bin 397 lira oldu. Yeni model otomobillerde ise sadece 2019 model yılındaki otomobillerin fiyatı yükseldi. 2019 model otomobillerin ortalama fiyatı geçen yılın aynı ayına kıyasla yüzde 1,8 artarak 1 milyon 138 bin lira oldu.

Öte yandan, yeni otomobillerin yaş gruplarına göre en yüksek fiyat düşüşü 2020 model yılında (yüzde -4,4), en düşük fiyat düşüşü ise 2021 model yılında (yüzde -2,9) gerçekleşti. Ortalama otomobil fiyatı 2020 model yılında 1 milyon 327 bin TL, 2021 model yılında ise 1 milyon 412 bin lira oldu. İkinci el piyasadaki en yeni model olan 2023 model yılındaki araçların fiyatı 1 milyon 777 bin lira olduğu gözlendi.

Geçen yılın aynı ayı ile kıyaslandığında ortalama fiyat hybrid türünde yükselmiş (yüzde 13,8), diğer türlerde ise düştü. Yakıt türüne göre en yüksek yıllık düşüş oranı Elektrik türünde (yüzde -14,8), en düşük düşüş oranı ise Benzin türünde görüldü (yüzde -3,7). Ortalama otomobil fiyatı Benzin türünde 1 milyon 55 bin lira, hybrid türünde 2 milyon 22 bin lira, elektrik türünde ise 3 milyon 173 bin lira oldu.

Otomobil talep endeksi hazirana kıyasla yüzde 30,9, geçen yılın temmuz ayına kıyasla ise yüzde 5,7 daha yüksek olduğu gözlendi. Otomobil piyasasındaki canlılık göstergesi olarak izlediğimiz satılan otomobil sayısının satılık ilan sayısına oranı 4,6 puan artarak yüzde 19,5 oldu. Bu göstergenin detayları incelendiğinde hem ilan sayısının (yüzde 4,6) hem de satılan otomobil sayısının (yüzde 36,7) arttığı görüldü. Otomobil piyasasında bir diğer canlılık ölçütü olarak kullandığımız satılık otomobil ilanlarının ne kadar süre yayında kaldıklarını gösteren kapatılan ilan yaşı geçen aya kıyasla 1,8 gün uzayarak 25,6 gün oldu.

Paylaşın

Bakan Şimşek’ten “İstifa Etti” İddiasına Yalanlama

Bir süredir gündemde olan istifa söylentilerine açıklık getiren Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, “Anlaşılan yapılan resmi açıklamalar yetmemiş, bir de buradan yazayım! İstifa etmedim. Dolaşıma koyulan senaryolar doğru değildir” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Ekonomi yönetimi bir ekip ruhuyla çalışıyor. Aldığımız büyük ve zor sorumluluğun farkındayız. Bu sorumluluğun bilinciyle her gün daha iyiye ulaşmak için çalışıyoruz… Uydurma hikayelerle ekonomimizin ve piyasalarımızın etkilenmesine asla izin veremeyiz. Yalanlamamıza rağmen hala bu söylentileri çıkartanlar ve yayanlar iyi niyetli olamaz. Lütfen aldanmayın!”

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı bir açıklamada bir süredir gündemde olan istifa söylentilerine açıklık getirdi. Şimşek açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

“Anlaşılan yapılan resmi açıklamalar yetmemiş, bir de buradan yazayım! İstifa etmedim. Dolaşıma koyulan senaryolar doğru değildir. Ekonomi yönetimi bir ekip ruhuyla çalışıyor. Aldığımız büyük ve zor sorumluluğun farkındayız. Bu sorumluluğun bilinciyle her gün daha iyiye ulaşmak için çalışıyoruz. Ekonomik istikrar ve reform programımız başarıyla işliyor ve hedeflediğimiz sonuçları almaya başladık.

“Enflasyonda belirgin ve kalıcı bir düşüş başladı”

Cari açık daraldı, Merkez Bankası’nın rezervleri iyileşti, KKM’den çıkış hızla devam ediyor, EYT ve depremin bütçe üzerindeki etkilerini giderecek tedbirleri alarak bütçe dengesini iyileştiriyoruz ve en önemlisi fiyat istikrarı hedefine doğru güçlü adımlarla ilerliyoruz. Enflasyonda belirgin ve kalıcı bir düşüş başladı. Bu zorlu süreçte Sayın Cumhurbaşkanımızın bizlere kuvvetli desteğini her zaman hissediyoruz. Cumhurbaşkanımızın liderliğinde aziz milletimizin refahını kalıcı olarak artırmak tek hedefimizdir.

Milletimize hizmet dışında başka hiçbir amacımız ve misyonumuz yoktur. Görevimizin sorumluğu ve bilinci omuzlarımızdayken, periyodik uydurma hikayelerin masa başında imalatı, yolumuzun doğru olduğunu gösteriyor. – Uydurma hikayelerle ekonomimizin ve piyasalarımızın etkilenmesine asla izin veremeyiz. Yalanlamamıza rağmen hala bu söylentileri çıkartanlar ve yayanlar iyi niyetli olamaz. Lütfen aldanmayın!”

Paylaşın

Son Bir Yılda Kapanan Şirket Sayısı Yüzde 40 Arttı

TOBB’un temmuz ayı kurulan – kapanan şirket istatistiklerin göre, son bir yılda kapan şirket sayısı yüzde 39,8, aynı dönemde kurulan şirket sayısı ise yüzde 4,2 oranında arttı.

Haber Merkezi / Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), Temmuz ayına ilişkin kurulan – kapanan istatistiklerini açıkladı.

Buna göre; 2024 yılının ilk 7 ayında, geçen yılın ilk 7 ayına göre kurulan şirket sayısı yüzde 14,5 kurulan gerçek kişi ticari işletme sayısı yüzde 31,3 kurulan kooperatif sayısı yüzde 8,2 azaldı.​ 2024 yılının ilk 7 ayında, geçen yılın ilk 7 ayına göre kapanan şirket sayısı yüzde 28,3 kapanan kooperatif sayısı yüzde 9,1 artarken, kapanan gerçek kişi ticari işletme sayısında yüzde 36,8 azalış görüldü.

Temmuz ayında, geçen yılın aynı ayına göre kurulan şirket sayısı yüzde 4,2 oranında arttı. Kurulan kooperatif sayısı yüzde 5,3 kurulan gerçek kişi ticari işletme sayısı yüzde 1 azaldı. Temmuz ayında, kapanan şirket sayısı geçen yılının aynı ayına göre yüzde 39,8 kapanan kooperatif sayısı yüzde 12,4 oranında artarken, kapanan gerçek kişi ticari işletme sayısında yüzde 41,5 azalış oldu.

Bir önceki aya göre kurulan şirket sayısı yüzde 47, kurulan gerçek kişi ticari işletme sayısı yüzde 61,7 kurulan kooperatif sayısı yüzde 74,5 oranında arttı. Bir önceki aya göre kapanan şirket sayısı yüzde 42,9 kapanan gerçek kişi ticari işletme sayısı yüzde 56,5 kapanan kooperatif sayısında yüzde 35,1 artış gerçekleşti.

Bayburt ve Ardahan’da şirket kurulmadı

Temmuz ayında kurulan toplam 9.980 şirket ve kooperatifin yüzde 86,2’si limited şirket, yüzde 11,1’i anonim şirket, yüzde 2,7’si ise kooperatif. Şirket ve kooperatiflerin yüzde 35,8’i İstanbul, yüzde 10,9’u Ankara, yüzde 5,9’u İzmir’de kuruldu. Bu ay Bayburt ve Ardahan’da şirket kuruluşu gerçekleşmedi.

2024 yılında toplam 63.972 şirket ve kooperatif kuruldu. Bu dönemde kurulan toplam 55.313 limited şirket, toplam sermayenin yüzde 72,1’ini, 7.071 anonim şirket ise yüzde 27,9’unu oluşturmakta. Temmuz ayında kurulan şirketlerin sermayelerinin toplamı, Haziran ayına göre yüzde 35,3 oranında arttı.

Temmuz’da şirket ve kooperatiflerin 3.364’ü ticaret, 1.399’u imalat ve 1.352’si inşaat sektöründe kuruldu. Temmuz’da kurulan gerçek kişi ticari işletmelerinin; 447’si inşaat, 374’ü toptan ve perakende ticaret motorlu taşıtların ve motosikletlerin onarımı, 127’si imalat sektöründe.

Bu ay kapanan şirket ve kooperatiflerin; 1.051’i toptan ve perakende ticaret, motorlu taşıtların ve motosikletlerin onarımı, 421’i imalat, 307’si inşaat sektöründe. Bu ay kapanan gerçek kişi ticari işletmelerinin 597’si toptan ve perakende ticaret, motorlu taşıtların ve motosikletlerin onarımı, 273’ü inşaat, 157’si imalat sektöründe.

Temmuz’da kurulan 267 Kooperatifin 180’i Konut Yapı Kooperatifi 46’sı İşletme Kooperatifi, 11’i Turizm Geliştirme Kooperatifi olarak kuruldu. Temmuz’da kurulan 681 yabancı ortak sermayeli şirketin 434’ü Türkiye, 22’si İran, 17’şer tanesi Almanya ve Çin ortaklı olarak kuruldu.

Kurulan 681 yabancı ortak sermayeli şirketin 91’i anonim, 590’ı limited şirket. 2024 yılında kurulan şirketlerin 561’i Belirli bir mala tahsis edilmemiş mağazalardaki toptan ticaret, 210’ar adet olmak üzere İşletme ve diğer idari danışmanlık faaliyetleri ve İkamet amaçlı olan veya ikamet amaçlı olmayan binaların inşaatı sektöründe kuruldu.

Kurulan yabancı ortak sermayeli şirketlerin toplam sermayelerinin yüzde 77,1’ini yabancı sermayeli ortak payını oluşturmakta.

Paylaşın