2,2 Milyon Tarım Arazisi İpotek Altında!

TAKBİS verilerine göre, ülke genelinde 2 milyon 231 bin tarım arazisi bankalar tarafından ipotek altına alındı. BDDK verilerine göre, çiftçilerin bankalara olan borcu son bir yılda yüzde 21 arttı.

Türkiye’de çiftçiler, yüksek girdi maliyetleriyle mücadele ederken, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerine göre, çiftçilerin bankalara olan borcu son bir yılda yüzde 21 artış gösterdi.

Ayrıca, takibe alınan borçlar yüzde 32,9 oranında yükseldi. Bu durum, üreticilerin bankalara olan borcunu ödeyememesine ve tarım arazilerinin ipotek altına alınmasına neden oluyor. BirGün’ün aktardığına göre, Tapu Kayıt Bilgi Sistemi (TAKBİS) verilerine göre, ülke genelinde 2 milyon 231 bin tarım arazisi bankalar tarafından ipotek altına alınmış durumda.

Bu ekonomik sıkıntılar, çiftçiler arasında geniş çaplı protestolara yol açtı. Özellikle Edirne’de çiftçiler, girdi maliyetlerindeki artışa karşı traktörlerle konvoy oluşturarak tepkilerini dile getirdiler. Öte yandan, çiftçilerin ürünleri için aldıkları alım fiyatları, üretim maliyetlerinin altında kaldığı için zarar etmelerine neden oluyor.

CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, Niğde’deki fasulye hasadı sırasında çiftçilerin bu duruma dikkat çektiğini ve “Ne ekerse eksin, bu yıl çiftçi zarar ediyor. Önümüzdeki yıl bu tarlalar ne olacak?” sorusunu sorduğunu aktardı. Gürer, fasulyenin tarladan market raflarına gelene kadar fiyatının üç katına çıktığını belirterek, bu durumun tüketiciyi de olumsuz etkilediğini ifade etti.

Paylaşın

Goldman Sachs, Türkiye Tahminlerini Revize Etti

ABD merkezli çok uluslu yatırım bankası Goldman Sachs, Türkiye’ye yönelik enflasyon ve döviz kuru tahminlerini değiştirdi. Kuruluş, Türkiye için yıl sonu enflasyon tahminini yüzde 51,4’e çekti.

Goldman Sachs, dolar için 3, 6 ve 12 aylık dönemlerde 33, 35 ve 39 olan tahminini 36, 39 ve 44 olarak değiştirdi.

Goldman Sach yayınladığı araştırma notunda, Türkiye’de Ağustos ayında yıllık enflasyonun yüzde 62’den yüzde 51,4’e düşeceğini tahmin etti.

İstanbul Ticaret Odası’nın (İTO) 1995 bazlı Ücretliler Geçinme İndeksi de Ağustos ayında yıllık yüzde 61,57 olarak gerçekleşti. TÜİK Ağustos ayı enflasyon rakamlarını salı günü TSİ 10.00’da açıklayacak.

Foreks’in haberine göre; bununla birlikte Goldman Sachs, enflasyonun beklendiği gibi düşmemesi halinde TCMB’nin temkinli davranacağını ve gevşemeyi erteleyeceğini de vurguladı.

Goldman Sachs ayrıca USD/TRY tahminlerini revize etti. USD/TRY için 3, 6 ve 12 aylık dönemlerde 33, 35 ve 39 olan tahminlerini 36, 39 ve 44 olarak değiştirdi.

Paylaşın

Kırtasiye Masrafları Yüzde 78 Arttı

Okul kıyafeti ve kırtasiye harcamalarındaki artışa dikkati çeken CHP Milletvekili Evrim Karakoz, “Geçtiğimiz yıl en temel kırtasiye giderlerine ortalama bin 157 lira harcanırken bu yıl yüzde 78,82 artarak ortalama 2 bin 69 lira oldu” dedi ve ekledi:

“Geçtiğimiz yıl ortalama 445 lira olan sırt çantası yüzde 102,24’lük artışla 900 liraya, 76 lira olan resim defteri yüzde 118,42’lik artışla 166 liraya ve 86 liradan satılan 24’lü pastel boya yüzde 99,99’luk artışla 172 liraya yükseldi. Veliler kırtasiye malzemelerindeki bu artışlarla baş edemez hale gelmiştir.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Aydın Milletvekili Evrim Karakoz, eğitim öğretim açılmasına kısa bir süre kala okul kıyafeti ve kırtasiye ürünlerinin fiyatlarını bir önceki yılla karşılaştırdı. ANKA’nın aktardığına göre; Karakoz’un konuya ilişkin açıklaması şöyle:

“Yüksek enflasyona her alanda teslim olan veliler defterden kaleme, çantadan ayakkabıya kadar birçok üründe yaşanan fiyat artışlarından dolayı rahatsız. Bir önceki yıldan bu yana yaşanan fiyat artışları velilerin belini büktü. Ne kırtasiyelerde ne de zincir marketlerde satılan kırtasiye ürünlerini veliler alamıyor. Bir önceki yıl ile bu yılı kıyaslandığımızda öğrencilerin en temel ihtiyaçlarını bile almak neredeyse imkansız hale gelmiş durumda, okul kıyafeti ve temel kırtasiye giderlerinin fiyatları çok yükseldi. Günümüz Türkiye’sinde çocuk okutmanın maliyeti artmıştır hatta çocuk okutmak lüks olmuştur.

Geçtiğimiz yıl pantolon, gömlek ve süveterden oluşan klasik üçlü takım için ortalama bin 550 lira harcama yapan veliler; bu yıl aynı ürünler için ortalama 2 bin 500 lira harcayacaklar. Yine aynı şekilde geçtiğimiz yıl normal bir spor ayakkabı 700 liraya alınırken bu yıl bin 200 liraya, 700 lira olan fermuarlı ceket bin 300 liraya, bin 200 lira olan eşofman takımı 2 bin 200 liraya alınıyor. Bir öğrencinin klasik üçlü takımı, ayakkabısı, fermuarlı ceketi ve eşofman takımı için en az 7 bin 200 lira bütçe ayırmak gerekiyor. Bir önceki yıla göre öğrenci giydirmenin maliyeti yüzde 75,60 arttı.

Geçtiğimiz yıl en temel kırtasiye giderlerine ortalama bin 157 lira harcanırken bu yıl yüzde 78,82 artarak ortalama 2 bin 69 lira oldu. Geçtiğimiz yıl ortalama 445 lira olan sırt çantası yüzde 102,24’lük artışla 900 liraya, 76 lira olan resim defteri yüzde 118,42’lik artışla 166 liraya ve 86 liradan satılan 24’lü pastel boya yüzde 99,99’luk artışla 172 liraya yükseldi. Veliler kırtasiye malzemelerindeki bu artışlarla baş edemez hale gelmiştir.

“Veliler okul giderleriyle baş edemiyor”

Bir öğrencinin ortalama giderlerine baktığımızda kıyafet giderleri için ortalama 7 bin 200 lira; kırtasiye malzemeleri için 2 bin 69 lira harcama yapması gerektiğini görüyoruz. Sadece okul kıyafeti ve kırtasiye giderinin toplam maliyeti 9 bin 269 lira.

Bu maliyetlere bakıldığında velilerimizin ne kıyafet giderleriyle ne de kırtasiye giderleriyle baş etmesi mümkün değildir. Bu iktidar öğrencilerin ayaklarını yalın, çantasını deftersiz, velileri parasız bırakmıştır. Eğitim kalitesinin yerlerde olduğu ülkemizde öğrencilerin en temel okul malzemelerine bile muhtaç bırakılması iktidarın en büyük ayıbıdır. İktidar zorda kalan öğrencinin okul giderlerini sağlamalıdır.”

Paylaşın

Çiftçiye “Gübre Ve Mazot Desteği” Darbesi

İktidar, ekonomide olumlu gelişmeler yaşandığını açıklasa da, kriz çiftçinin destek ödemelerini vurdu. Tarım yazarı Ali Ekber Yıldırım, çiftçilere verilen mazot, gübre ve prim desteğinin kaldırıldığını duyurdu.

“Resmi Gazete’de yayınlanan Cumhurbaşkanı Kararı ile 2025- 2027 dönemi bitkisel üretim destekleri açıklandı. Karara göre, 2025 yılından itibaren gübre ve mazot desteği ile 17 üründe verilen fark ödemesi (prim) desteği tamamen kaldırıldı. Çiftçi son kez 2024 üretim yılı için gübre, mazot ve prim desteği alacak”

Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, 2025-2027 yıllarında uygulanacak bitkisel üretim destekleri ve diğer tarımsal teşviklerle ilgili kararın Resmi Gazete’de yayımlandığını belirtti.

Kararla birlikte çiftçilerin üretime karar vermeden önce, hangi havzada, hangi ürüne, ne kadar destek alacağını bileceğine değinen Yumaklı, “Böylece çiftçilerimizi planlı üretime yönlendirecek ve plansız üretimin getirdiği bir takım olumsuzlukların da önüne geçmiş olacağız” dedi.

Yumaklı’nın paylaşımı sonrası sosyal medya hesabından paylaşım yapan Ekonomi gazetesi tarım yazarı Ali Ekber Yıldırım, çiftçilere verilen mazot, gübre ve prim desteğinin kaldırıldığını duyurdu.

Paylaşımında Yıldırım, “Resmi Gazete’de yayınlanan Cumhurbaşkanı Kararı ile 2025- 2027 dönemi bitkisel üretim destekleri açıklandı. Karara göre, 2025 yılından itibaren gübre ve mazot desteği ile 17 üründe verilen fark ödemesi (prim) desteği tamamen kaldırıldı. Çiftçi son kez 2024 üretim yılı için gübre, mazot ve prim desteği alacak” dedi.

“Yeni destek sisteminde 2025 yılı için dekar başına 244 liralık katsayı belirlendi” diyen Yıldırım, “Temel destek, planlı üretim ve ürün geliştirme için belirlenen katsayı ile bu destek miktarı artacak” ifadelerini kullandı.

Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan açıklama

Tarım ve Orman Bakanlığı, ‘mazot ve gübre desteğinin kalktığına’ ve ‘fark ödemesi desteğinin artık yapılmayacağına’ ilişkin iddiaları içeren haberlerin asılsız olduğunu açıkladı. Açıklamada şu ifadeler kullanıldı:

“2025-2027 Yıllarında Yapılacak Bitkisel Üretime Yönelik Desteklemeler ile Diğer Bazı Tarımsal Desteklemelere İlişkin Karar Resmi Gazete’de yayımlandı. Birçok ilki barından bu kararın ardından ortaya atılan asılsız iddialara ilişkin açıklama yapma ihtiyacının hasıl olmuştur.

Mazot ve gübre desteğinin kalktığı ve üreticilerimizin prim desteği olarak ifade ettiği fark ödemesi desteğinin artık yapılmayacağı bazı basın yayın organlarınca iddia edilmiştir. Bu tamamen asılsızdır. İlk olarak; mazot ve gübre desteği kalkmamıştır. Yeni dönemde bunun tanımlaması, temel girdi maliyetleri (mazot ve gübre) esas alınarak belirlenen temel destek olarak revize edilmiştir.

Çiftçi Kayıt Sistemi’ne kayıtlı olan üreticilerin, temel destek ile mazot maliyetinin yüzde 50’si ve gübre maliyetinin yüzde 25’inin karşılanacaktır.

Ayrıca üretim planlaması kapsamında yer alan ürünlerin havzasında yetiştirilmesi durumunda temel desteğe ilave olarak üreticilerin kullandığı mazotun yüzde 50’sini, gübrenin de yüzde 25’ini planlı üretim desteği olarak alacaktır. Böylelikle mazot maliyetinin yüzde 100’ü, gübre maliyetinin ise yüzde 50’sinin desteklenmiş olacaktır.

Su kısıtının olduğu 11 il 52 ilçede ise planlama kapsamında az su tüketen mercimek, nohut, baklagil, yem bitkileri, buğday, arpa ve yağlık ayçiçeği üreten çiftçilerimize ise gübre maliyetinin kalan yüzde 50’lik kısmı da ‘yer altı su kısıtı desteği’ olarak verilecektir.

Böylece bu bölgelerde üretim planlamasına uygun ekim yapanların mazot ve gübre desteğinin yüzde 100’ü desteklenecektir. Tüm bunların yanında çiftçilerimizin uzun süredir talep ettiği gibi bu destekler ayni olarak değil nakdi olarak ödenecektir.

İkinci olarak ise yine bazı basın yayın organlarında prim desteğinin kalktığı iddiasının ortaya atılmıştır. Ancak söz konusu kararın 2’nci maddesi, 11’inci fıkrasında ‘Fark Ödemesi Desteği: Öncelikle arz açığı veya planlama kapsamındaki ürünler olmak üzere ilgili üretim yılındaki üretim maliyetleri ile iç ve dış fiyatlar dikkate alınarak çiftçilerin, tarım politikaları amaç ve ilkelerine uyumunu kolaylaştırmak, üretimde sürdürülebilirliği sağlamak ve gelir kayıplarını telafi edebilmek amacıyla fark ödemesi desteği verilir.

Her yıl, fark ödemesi kapsamına alınacak ürünler ve ödeme miktarı Tarım ve Orman Bakanlığı ile Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından ayrıca teklif edilir’ ibaresi yer almaktadır. Bahsi geçen desteklere ilave olarak üreticilerin aleyhine gelişen bir durum olması halinde ihtiyaç olan üründe üretim dönemi sonunda Tarım Kanunu kapsamında belirtilen hususlar dikkate alarak fark ödemesi desteği verilebilecektir.

Paylaşın

Şimşek’e Göre Ekonomide Her Şey Yolunda

Dış ticaret verilerini değerlendiren Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, “Temmuz’da yıllık dış ticaret açığı bir önceki yılın aynı dönemine göre 38,7 milyar dolar geriledi” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Bu durum temmuz için yıllık cari açıkta 20 milyar doların altında bir seviyeye işaret ediyor. Azalan cari açık ve dış finansman ihtiyacı dezenflasyon sürecine önemli katkı veriyor. Ana hedefimiz olan fiyat istikrarına ulaşarak gelir dağılımında adalet ve kalıcı refah artışı sağlayacağız.”

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, sosyal medya hesabı üzerinden Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ile Ticaret Bakanlığı iş birliğiyle hazırlanan dış ticaret verilerini değerlendirdi. Şimşek şu ifadeleri kullandı:

“Makroekonomik dengesizliklerden biri olan yüksek cari açığın azaltılmasında önemli mesafe katettik. Temmuz’da yıllık dış ticaret açığı bir önceki yılın aynı dönemine göre 38,7 milyar dolar geriledi.

Bu durum temmuz için yıllık cari açıkta 20 milyar doların altında bir seviyeye işaret ediyor. Azalan cari açık ve dış finansman ihtiyacı dezenflasyon sürecine önemli katkı veriyor. Ana hedefimiz olan fiyat istikrarına ulaşarak gelir dağılımında adalet ve kalıcı refah artışı sağlayacağız.”

Yedi aylık dış ticaret açığı 50 milyar dolara dayandı

2024 yılının ilk yedi aylık döneminde, ihracat 148 milyar 738 milyon dolar, ithalat ise 198 milyar 676 milyon dolar oldu. Başka bir ifadeyle yılın ilk yedi aylık döneminde dış ticaret açığı 49 milyar 938 milyon dolar oldu.

Temmuz ayında en fazla ihracat yapılan ülkeler sırasıyla; Almanya, İngiltere ve ABD olurken, en fazla ithalat yapılan ülkeler sırasıyla; Çin, Rusya ve Almanya oldu.

Cevdet Yılmaz’dan açıklama

Öte yandan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz da verilerle ilgili sosyal medya hesabı üzerinden açıklamalarda bulundu. Yılmaz verileri şöyle değerlendirdi:

“Uyguladığımız politikaların beklentileri olumlu yönde etkilediği ve öngörülebilirliğin arttığı ekonomik ortamda ihracatımız gelişmeye devam ediyor.

TÜİK verilerine göre ihracatımız 2024 yılı Temmuz ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 13,8 artarak 22,5 milyar dolar olarak gerçekleşti ve tüm zamanların en yüksek temmuz ayı ihracat değeri olarak kaydedildi. İthalatımız da Temmuz ayında yıllık bazda yüzde 7,8 azalışla 29,8 milyar dolar oldu.

İhracatımızın yıllıklandırılmış değeri Temmuz ayında 261,5 milyar dolara yükselirken, yıllıklandırılmış dış ticaret açığı ise 82,4 milyar dolar seviyesine geriledi. Cari açık başta olmak üzere risklerin azaldığı bir ortamda, Dövize erişim artarken, dış finansmanın maliyeti düşüyor.

Tesis ettiğimiz ekonomik istikrar ve güven ortamında ihracat odaklı sürdürülebilir büyüme hedefimiz ve istihdam dostu politikalarımız doğrultusunda ekonomimizi daha da güçlendirmek için emin adımlarla ve kararlılıkla ilerliyoruz.”

Paylaşın

İstanbul’da Yaşayanların Yüzde 9,1’i Yatağa Aç Giriyor

İPA Başkanı Buğra Gökce, “İstanbul’da yaşayanların yüzde 6.5’i yani yaklaşık 1 milyon 300 bin kişi tüm gün ve gece hiçbir şey yemeden yatağa giriyor. Yüzde 9.1’i gece aç yatıyor. Yüzde 19.2’si maddi yetersizlikler nedeniyle evde yiyecek bulamıyor. Yüzde 67’si ise maddi yetersizlikler nedeniyle tercih ettiği gıdayı alamıyor” dedi.

Buğra Gökce, İstanbul’da dört kişilik bir ailenin ortalama yaşam maliyetinin 66 bin 550 lira, ortalama kira bedeli ise 19 bin lira olduğunu söyledi. Türkiye’de asgari ücret 17 bin, en düşük emekli maaşı ise 12 bin lira.

İstanbul Planlama Ajansı (İPA) Başkanı Buğra Gökce, Cumhuriyet’ten Şehriban Kıraç‘a açıklamalarda bulundu. Gökce, “Asgari ücretin 17 bin TL olduğu bir yerde insanlar evinin depreme karşı dayanıklı olmadığını bile bile 30 bin TL kira verip nitelikli bir konuta taşınamıyor. Tabutunda yaşamaya razı oluyor” dedi.

İstanbul’un birinci gündeminin ekonomi olduğunu söyleyen Gökce, “Hem evde hem sokakta en çok konuşulan konu ekonomi. Hane ekonomisinde büyük bir yangın var. Hane halkının önceliği tenceresi. Eve ekmek götüremiyorum, tencerem kaynamıyor, diyor” ifadelerini kullandı.

Buğra Gökce, “İkinci sorun olarak ulaşımı görüyor. Deprem üçüncü sırada. Bu dönem İsrail-Gazze savaşı hanelere konuşulan dördüncü problem, beşinci sırada ise köpek katliamı ile gündeme gelen hayvan hakları var” diye ekledi.

İstanbulluların Türkiye ekonomisinin geleceğine yönelik karamsar olduğunu belirten Gökce, şunları söyledi: “Ağustos ayında yaptığımız araştırmaya göre İstanbulluların yüzde 31.6’sı ekonominin değişmeyeceğini düşünüyor. Yüzde 48.9’u ekonominin kötüleşeceğini vurguluyor. Halk uygulanan ekonomi politikalarının ekonomik sorunları çözeceğine inanmıyor. Bugün Ayşe teyze markete gitse Londra’dan pahalı fiyatlarla karşı karşıya.

Ayşe teyze için ev almak zaten hayal. Ev kiralamaya kalksa Barcelona’nın bazı bölgelerinden fazla kira ödeyecek. Yeni bir ev kiralamanın ortalama maliyeti 96 bin 424 lira. Geçen sene aynı maliyet 63 bin 388 liraydı. Yani A’dan Z’ye her alanda Ayşe teyze zorlanıyor. Gelir eşitsizliği derinleşti, hepimiz fakirleştik. Yurttaşın yüzde 33.6’sı kredi kartı borcunun sadece asgari tutarını ödeyebiliyor. Yüzde 40.3’ü kıt kanaat geçiniyor. Her 2 kişiden biri yeterli gıdaya ulaşamıyor, porsiyonlarını küçültüyor.

Açlık tablosu

Gökçe, devamla şunlar söyledi: “İstanbul’da dört kişilik bir ailenin yaşam maliyeti 2020’de 7 bin lirayken bu yıl 66 bin 550’ye çıkmış. İstanbulluların yüzde 6.5’i yani yaklaşık 1 milyon 300 bin kişi tüm gün ve gece hiçbir şey yemeden yatağa giriyor. Yüzde 9.1’i gece aç yatıyor. Yüzde 19.2’si maddi yetersizlikler nedeniyle evde yiyecek bulamıyor. Yüzde 67’si ise maddi yetersizlikler nedeniyle tercih ettiği gıdayı alamıyor.

İstanbul’da insanlar barınma sorununu çözemiyor. Ortalama kira bedeli 19 bin TL oldu. Asgari ücretin 17 bin TL olduğu bir yerde insanlar evinin riskli olduğunu bile bile 30 bin TL kira verip nitelikli bir konuta taşınamıyor. Maalesef insanlar öleceğini bilse de tabutunda yaşamaya razı oluyor. Sorunu çözecek kaynak, kurum, kanun amacı dışında kullanıldı.

Sonra tek başına belediye bu sorunu çözsün diye bekliyorsunuz. Nasıl çözecek? 1999 depreminden sonra cep telefonlarına özel iletişim vergisi kondu. Toplanan o paralarla 96 m2’lik 1 milyon 300 bin konut yapılabilirdi. 2018’de çıkan imar barışından toplanan parayla nitelikli 135 bin konut yapabilirdi. Bu paraların bir kısmıyla yol yaptılar. Halbuki o kaynaklar afetlere karşı güçlendirme yapmak için toplanmıştı.

1999 Ağustos’tan 2000 Temmuz başına kadar olan süreçte 38 kanun ve kanun hükmünde kararname, 28 kararname, 6 yönetmelik, 17 tebliğ, 9 genelge çıkarıldı. 1999 depreminden sonra çıkarılan 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun, yapı denetim süreçlerini kâğıt üzerinde bırakmış, uygulamada ise rant odaklı bir yapılaşma süreci devam etti. 2023’teki 6 Şubat depremi, yeni yönetmeliklere rağmen, denetim süreçlerindeki aksaklıklar nedeniyle binaların yıkılmasıyla sonuçlandı. 2001’den bu yana 8 kez imar affı çıkarıldı.

Araştırmamıza göre ağustos ayında İstanbul’da yaşamanın maliyeti geçen yılın aynı ayına göre yüzde 71.40 arttı. 2023’te İstanbul’a 412 bin kişi taşınmış ama 581 bin kişi göç etmiş. İstanbul deprem illerinden yaklaşık 46 bin kişilik bir göç aldı. Daha iyi konut ve yaşam koşullarına sahip olmak için İstanbul’dan göç edenlerin sayısı gelenlerden oldukça fazla.

Aile fertlerinden birine bağımlı olarak göç edenlerin sayısı gelenlerin yaklaşık üç katı. Memlekete dönmek, ev almak, emekli olmak gibi sebeplerle İstanbul’dan göç edenlerin sayısı da gelenlerden oldukça fazla. İş için genelde Kocaeli ve Tekirdağ’a göç ediyorlar, emekli olanlar ya da deprem kaynaklı ağırlıklı Ege Bölgesi’ne göç ediyor.

Paylaşın

Merkez Bankası Gıda Enflasyonunun Nedenini Buldu: İklim Değişikliği

Merkez Bankası’nın (TCMB) “Merkezin Güncesi” blog sayfasında yer alan incelemeye göre, iklim değişikliği OECD (Ekonomik Kalkınma ve İş Birliği Örgütü) ülkeleri arasında yalnızca Türkiye’yi etkiledi.

OECD verilerine göre; OECD ülkelerinin ortalama gıda enflasyonu yüzde 4,7 olarak kaydedilirken, bu oran Avrupa’daki OECD üyesi ülkelerde sadece yüzde 1,8. Türkiye’nin Mayıs ayına ait gıda enflasyonu ise yüzde 68,1’lik gıda enflasyonuyla listenin en başında yer aldı.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Kıdemli Ekonomisti Aslıhan Atabek Demirhan ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar’ın eşi Yardımcı Ekonomist Saide Simin Bayraktar tarafından kaleme alınan “İklim Değişikliği ve Gıda Enflasyonu” başlıklı yazı, Merkezin Güncesi blog sayfasında yayımlandı.

İklim değişikliği ile gıda enflasyonu arasındaki ilişkinin incelendiği yazıda şu bölümler öne çıktı: “Aşırı iklim olaylarının, kısa vadeli arz şoklarına sebebiyet vererek başta gıda grubu olmak üzere genel fiyat seviyesi açısından risk oluşturduğu biliniyor. Bu nedenle iklim değişikliği konusu, öncelikli hedefi fiyat istikrarı olan merkez bankalarının araştırma gündeminde yerini aldı. Bu yazıda, ilgili göstergeleri kullanarak Türkiye’de iklim değişikliği ile gıda enflasyonu arasındaki ilişkiyi inceliyoruz.

Son yıllarda artan sıcaklık, uzayan kuraklık dönemleri, şiddetli fırtına ve seller gibi aşırı hava olaylarının daha sık ve yoğun seyretmesi, tarımsal üretim, tedarik zincirleri ve dolayısıyla gıda fiyatları açısından önemli bir risk unsuru olarak öne çıkmakta.

Yapılan çalışmalar, iklim değişikliğinin 2035 yılına kadar her yıl küresel gıda maliyetlerini ortalama yüzde 1,5 ile yüzde 1,8 puan arasında artıracağını öngörüyor. İklim değişikliğine karşı en hassas bölgeler arasında yer alan Akdeniz kuşağında bulunan ve dünyanın önde gelen meyve ve sebze üreticilerinden biri olan Türkiye için de iklim değişikliği, gıda fiyatları üzerinden önemli bir enflasyonist baskı unsuru oluşturmakta.

Yapılan analizler taze meyve ve sebze fiyatlarındaki mevsimsel yapının değiştiğine işaret ederken bu gelişmede iklim değişikliğinin önemli rol oynadığını ima etmekte. Meteoroloji verileri, 2020 sonrası dönemde sonbahar ve kışların daha ılıman, ilkbahar ve yazların ise çok daha sıcak geçtiğini, yağış miktarının ise genel olarak azaldığını göstermekte.

Sıcaklık artışları ile azalan yağış miktarları gerek ürün verimi gerekse üretim maliyeti kanalıyla gıda fiyatları üzerinde yukarı yönlü baskı yaratmakta. Nitekim, Türkiye’nin önde gelen meyve ve sebze üreticisi 5 ilin (Mersin, Adana, Antalya, Hatay, Muğla) iklim özelliklerine baktığımızda, bu illerde yaşanan ciddi kuraklıkların sebze ve meyve üretimini olumsuz etkilediği görülmekte.

Daha sıcak ve az yağışlı yaz ayları sulama ihtiyacını ve dolayısıyla tarımsal faaliyette kullanılan elektrik miktarını artırıyor. İklim değişikliği sonucu mevsimlerde gözlenen kaymaların yukarıda özetlenen şekilde arz ve maliyetleri etkilediği, bunun ise taze meyve ve sebze aylık fiyat gelişmelerinin mevsimsel yapısına yansıdığı anlaşılıyor.

2020 öncesi dönemde taze meyve ve sebze enflasyonu yaz aylarında aylık enflasyona ortalamada negatif katkı verirken, bunun 2020 sonrası dönemde tersine döndüğü görülmekte. Son dönemde gözlenen bu değişimde pandemi, tedarik zinciri aksaklıkları ve jeopolitik gelişmeler gibi faktörlerin yanı sıra iklim değişikliğinin de önemli bir payı olduğu düşünülmekte.

Özetle, iklim değişikliğinin geldiği son nokta sürdürülebilirlik ve gıda güvenliğine ek olarak fiyat istikrarı açısından da önemli bir tehdit unsuru haline geldi. İklim değişikliği ve gıda fiyatları ilişkisi özellikle Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler için gerek hane halkı refahı gerekse genel enflasyon görünümü açısından kritik öneme sahip.

Bu yazıda özetlendiği üzere, iklim değişikliği kaynaklı artan sıcaklık ve aşırı hava olaylarının taze meyve ve sebze üretimi, maliyeti ve fiyatları ile ilişkili olduğu değerlendirilmekte. İklim değişikliği sonucunda artan sıcaklıklar ve yaşanan kuraklıkla meyve ve sebze üretim miktarı düşerken, üretim maliyetleri ve dolayısı ile fiyatlar üzerinde yukarı yönlü baskı oluşmakta. Bu gelişmeler, gıda fiyatları ve iklim değişikliğinin birlikte ele alınmasının önemi ve gerekliliğine vurgu yapmakta.”

Paylaşın

Mehmet Şimşek İstifa Ederse Ne Olur?

Mehmet Şimşek’in görevden ayrılması yada kovulması olasılığını değerlendiren ünlü İngiliz Ekonomist Timothy Ash, “Sistemsel bir kriz (bankalar, bop ve kamu borcu) çok olası” dedi.

Son dönemde Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in istifa etmek istediğine yönelik iddialar gündeme gelmişti.

Bakanlıktan ve Mehmet Şimşek’ten konuya dair yalanlama yapılırken Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) da olağan dışı fiyat ve miktar hareketlerine neden olan maksatlı ve yanıltıcı haberleri yapanlar ile bu haberleri yayanlara ilişkin gerekli hukuki işlem ve incelemelerin başlatıldığını duyurdu.

Ünlü İngiliz Ekonomist Timothy Ash ise Mehmet Şimşek’in görevden ayrılması halinde yaşanacak ekonomik senaryoları yazdı. Timothy Ash, sosyal medya hesabı üzerinden şunları kaydetti:

“Türkiye, açık olmak gerekirse, Şimşek istifa ederse/kovulursa, geçen yıl görülen 20 milyar doların üzerindeki portföy girişlerinin hepsi, hızlanan dolarizasyon, büyük döviz rezerv kaybı ve yine büyük bir devalüasyonla birlikte çıkacak. Sistemsel bir kriz (bankalar, bop ve kamu borcu) çok olası.

Türkiye’nin ortodoks ekonomik politikalara bağlı kalmaması durumunda, Türkiye’ye yatırım yapmak için hala bekleyen Körfez parası gelmeyecektir; çünkü onlar için en azından güvenilir makro politikalara ihtiyaç vardır.”

Paylaşın

Merkez Bankası: Hanehalkı Enflasyonu Yükseliş Trendinde

Merkez Bankası’nın (TCMB), ağustos ayı sektörel enflasyon beklenti anketi hanehalkının enflasyon algısının piyasa katılımcıları ve reel sektörden farklı olduğunu ortaya koydu.

Haber Merkezi / Gelecek 12 aylık dönemde enflasyonun yükseleceğini düşünen hanehalkı oranı 1,1 puan artarak yüzde 73,1 seviyesinde oldu. Enflasyonun düşeceğini bekleyen hanehalkı oranı bir önceki aya göre 0,3 puan artarak yüzde 29,6 seviyesinde gerçekleşti.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), Sektörel Enflasyon Beklentileri Ağustos 2024 verilerini açıkladı.

Buna göre; “Piyasa Katılımcıları Anketi, İktisadi Yönelim Anketi ve Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) işbirliğiyle yürütülen Tüketici Eğilim Anketi ile finansal ve reel sektör uzmanlarının, imalat sanayi firmalarının ve hanehalkının 12 ay sonrası yıllık tüketici enflasyonu beklentileri derlenerek Sektörel Enflasyon Beklentileri elde edildi.

Buna göre, ağustosta 12 ay sonrası yıllık enflasyon beklentileri, piyasa katılımcıları için 1,3 puan azalarak yüzde 28,7 seviyesine, reel sektör için 1,2 puan düşerek yüzde 53,8 seviyesine gerilerken, hanehalkı için 1,1 puan artarak yüzde 73,1 seviyesine yükseldi.

Gelecek 12 aylık dönemde enflasyonun düşeceğini bekleyen hanehalkı oranı bir önceki aya göre 0,3 puan artarak yüzde 29,6 seviyesinde gerçekleşti.”

Paylaşın

Takipteki Bireysel Kredi Kartı Borcu Yüzde 432,5 Arttı

2023 yılının ocak ayında bireysel kredi kartlarında takipteki alacak tutarı 7 milyar 423 milyon lira iken geç­tiğimiz hafta bu rakam 39 mil­yar 528 milyon liraya ulaştı. Başka bir ifadeyle 20 ayda takipteki bireysel kredi kartı borcu yüzde 432,50 arttı.

Bireysel kredi kartı toplam borcu ise 2023 Ocak ayında 451,1 milyar lira seviyesindeyken geçen hafta 1,5 trilyon liraya kadar yük­seldi. Yani geçen sürede yüksek enflasyonun da etkisiyle tüketim­de kredi kartına yüklenen vatanda­şın oluşan kart borcunu ödemekte zorlandığı görülüyor.

Yaşam pahalılığı, kredi maliyetlerindeki artış ve TÜİK enflasyonunun reel enflasyondan düşük olması nedeniyle maaş zamlarının düşük kalması, kredi kartlarında banka takibine düşen alacakları ciddi ölçüde artırdı. Özellikle son aylarda takipteki alacaklarda ya­şanan artış, dikkat çekici boyutlara geldi.

Dünya gazetesinden Birol Bozkurt‘un derlemesine göre, en çok batık da, ihtiyaç kredilerinde ortaya çıktı. İlgili veriler şöyle:

Ocak 2023’te 160 milyar 271 milyon lira düzeyinde olan bankaların takip­teki alacakları, 2024 yılına kadar yüzde 19,78’lik bir artış göstermişti. Yeni yılla birlikte bu ivme hız kazandı, bu yılın sekiz aylık dönemin­de tahsili gecikmiş alacaklarda bü­yüme geçen yılın tamamının nere­deyse 2 katına çıktı.

Nisana kadar yatay seyre­den takipteki alacaklar bu tarihten itibaren hızlı bir yükseliş tren­dine girdi. Mart ayının son hafta­sında 197,5 milyar TL düzeyinde olan takipteki alacaklar bu tarih­ten itibaren hızla yükseldi ve geçen hafta 249 milyar 308 milyon TL dü­zeyine geldi. Yani 1,5 yılda 37 mil­yar TL’lik bir artış gösteren takip­teki alacaklar son dört ayda 50 mil­yar liraya yakın bir artış gösterdi.

Takipteki alacakların alt kırı­lımlarında, takipteki tüketici kredilerindeki artış ora­nı yüzde 100’ü geçti. 2023’ün ocak ayında 22 milyar 169 milyon TL olan takipteki tüketici kredisi tutarı son açıklanan 2024 16 Ağustos haftasında 44 milyar 389 milyar liraya yükseldi.

Özel­likle haziran ayından itibaren ya­şanan yükseliş dikkat çekti. Tü­ketici kredilerindeki en fazla batık ise ihtiyaç kredilerinde oldu. Son açıklanan rakamlara göre 44,4 milyar liralık batık tüketici kredi­nin 43,6 milyar lirası ihtiyaç kredi­lerinden oluşuyor.

Bireysel kredi kartlarında ise tablo biraz daha netleşiyor. 2023 yılının ocak ayında bireysel kredi kartlarında takipteki alacak tutarı 7 milyar 423 milyar lira iken geç­tiğimiz hafta bu rakam geçen süre­de yüzde 432,50’lik artışla 39 mil­yar 528 milyon liraya ulaştığı görü­lüyor.

Bireysel kredi kartı toplam borcu 1,5 trilyon lira

Bireysel kredi kartı toplam borcu ise 2023 Ocak ayında 451,1 milyar lira seviyesindeyken geçen hafta 1,5 trilyon liraya kadar yük­seldi. Yani geçen sürede yüksek enflasyonun da etkisiyle tüketim­de kredi kartına yüklenen vatanda­şın oluşan kart borcunu ödemekte zorlandığı görülüyor.

Ticari krediler tarafında da son dönemde hızlı bir yükseliş var. Ocak 2023’te takipteki ticari kredile­rin toplamı 130,7 milyar lira dü­zeyinde bulunuyordu.

Bu yılın temmuz ayına kadar hafif yukarı yatay bir seyir izleyen takipteki ticari krediler temmuzun ilk haf­tasında 147,8 milyar lira düzeyin­de yükselmişti. Ancak temmuz ayından sonra hızla yükselmeye başlayan takipteki ticari kredi tu­tarı temmuz başından 16 Ağus­tos haftasına kadar geçen sürede 20 milyar liraya yakın artarak 165 milyar liraya kadar çıktı.

Paylaşın