Dikkat Çeken Rapor: Eğitim Masrafları Dört Yılda Yüzde 654 Arttı

Okul masraflarına ilişkin hazırlanan bir raporda, okul öncesi düzeyde okula başlama maliyetlerinin 2019 yılına göre; 2022 yılında yüzde 285,26, 2023 yılında ise yüzde 654,36 oranında arttığı ifade edildi.

Raporda, ilkokul düzeyinde okula başlama maliyetlerinin 2019 yılına göre; 2022 yılında yüzde 316, 2023 yılında ise yüzde 493,8 oranında yükseldiği, ortaokul düzeyinde okula başlama maliyetlerinin 2019 yılına göre; 2022 yılında yüzde 304,1, 2023 yılında ise yüzde 450,5 oranında artığı, lise düzeyinde okula başlama maliyetleri 2019 yılına göre; 2022 yılında yüzde 286,8, 2023 yılında ise yüzde 486,4 oranına çıktığı belirtildi.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Lale Karabıyık, 11 Eylül’de başlayacak yeni eğitim-öğretim dönemi öncesinde okul masraflarına ilişkin hazırladıkları raporu açıkladı. Karabıyık, okul masraflarının son dört yılda giderek arttığını söyledi ve piyasadaki 137 ürünün gerçek fiyatları üzerinden yaptıkları araştırmayı paylaştı.

Karabıyık, yaptıkları araştırmaya ilişkin şunları söyledi: “Okul öncesi düzeyde okula başlama maliyetleri 2019 yılına göre; 2022 yılında yüzde 285,26, 2023 yılında ise yüzde 654,36 oranında arttı.

İlkokul düzeyinde okula başlama maliyetleri 2019 yılına göre; 2022 yılında yüzde 316, 2023 yılında ise yüzde 493,8 oranında yükseldi. Ortaokul düzeyinde okula başlama maliyetleri 2019 yılına göre; 2022 yılında yüzde 304,1, 2023 yılında ise yüzde 450,5 oranında arttı. Lise düzeyinde okula başlama maliyetleri 2019 yılına göre; 2022 yılında yüzde 286,8, 2023 yılında ise yüzde 486,4 oranına çıktı.

Her yıl olduğu gibi okullarımız yine eğitim öğretim yılına birçok eksik ile başlayacak. Fiziksel eksikliklerin yanı sıra temizlik, güvenlik personeli gibi eksiklikleri hala devam ediyor. Kadrolu yardımcı hizmetli ve güvenlik görevlisi ataması yapılmadı.

Yaklaşık 63 bin güvenlik, 105 bin de temizlik görevlisine ihtiyaç bulunuyor. Yeteri kadar öğretmen ataması yapılmadı. Önceki öğretim yılında 90 binin üzerinde ücretli öğretmen çalıştırıldığı düşünülürse en az 100 bin öğretmen ataması yapılmadığı takdirde öğrenciler öğretmensiz, öğretmenler öğrencisiz kalacağı ortadadır.

Yapılan 45 bin atama, emekli olup sistem dışına çıkanlar düşünüldüğünde ihtiyaç duyulan öğretmenin yarısı bile değildir. Dolayısıyla öğretmen açığı yine ücretli öğretmenlik sistemi ile kapatılmaya çalışılacak.

Öte yandan eğitim iş görenleri ciddi oranda mali zorluk çekiyor. 25 yıllık bir öğretmen 25.154 lira maaş alıyor.  Bu nedenle eğitim öğretime hazırlık ödeneği en az bir maaş tutarında ödenmeli ve en düşük öğretmen maaşı yoksulluk sınırının üzerinde olmalıdır.

Okul bütçeleri oluşturulmadığı sürece velilerden para toplanmaya devam ediliyor. Okula başlama maliyetleri bu kadar artmış iken velilerin üzerinden mali yükün alınabilmesi ancak okul bütçelerinin oluşturulmasıyla mümkün olacak.

Zorunlu eğitim kapsamında, devlet okullarında örgün eğitim içerisinde 15.189.878 öğrenci bulunuyor. MEB’in bütçesi 435 milyar liradır. Okullara her eğitim öğretim yılının başında eğitim öğretime hazırlık amacı ile öğrenci başına en az 500 lira bütçe gönderilmelidir. Öğrenci başına 500 lira gönderildiği takdirde MEB’in bütçesinin sadece 7,5 milyar lirası (yüzde 1,72) kullanılmış olacak.

“Bir maaştan fazlası okul masrafına gidiyor”

Yaşanan hayat pahalılığı öğrencilerin kullandıkları malzemelere de yansımış, geçen yıllara oranla bütün malzemelerde büyük bir artış oluştu. Asgari ücretle hayatını devam ettiren bir aile, ilkokula başlayan çocuğu için, bir aylık maaşından fazlasını, en düşük maaş alan memur ise maaşının yarısını okul masrafı olarak harcamak zorunda.

Sonuç olarak anayasanın 42’nci maddesine göre, temel eğitim, tüm vatandaşlarımıza eşit ve parasızdır. Bu nedenle devlet, çocuklarımızın eşit koşullarda eğitim almalarını sağlamak zorundadır. Velilerin eğitim harcamaları göstermektedir ki devlet okullarında bu sağlanamamaktadır. Bu nedenle de okullarımız toplumdaki bütün eşitsizlikleri yansıtan kurumlar haline dönüşmüştür.”

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

Bitcoin 26 Bin Doların Üzerinde; Shiba Inu Ve Polkadot Sert Yükseldi

Bitcoin, 26 bin 012 dolara yükselirken, Ethereum ise bin 650 dolar seviyesinin hemen altında işlem görüyor. Shiba Inu ve Polkadot yatırımcısına yüksek oranda kazandıran kripto para birimleri arasında yer aldı.

Haber Merkezi / Haftanın ilk işlem gününe kayıplarla başlayan kripto para birimleri, bugün kayıplarını telafi etti.

Dünyanın en büyük kripto para birimi Bitcoin (BTC) yüzde 0,31 artışla 26 bin 012 dolara yükseldi, dünyanın en büyük ikinci kripto para birimi Ethereum (ETH) ise yaklaşık yüzde 0,20 artışla 1.646 dolar seviyesine yükseldi.

Bitcoin (BTC) dün yüzde 0,52 düşüşle 25.902 dolara gerilemiş, Ethereum (ETH) ise yüzde 0,53 düşüşle 1.640 dolar seviyesinde işlem görmüştü.

Bitcoin’in (BTC) hacmi, son 24 saatte yüzde 36,98 artışla yaklaşık 10,8 milyar dolar olurken, piyasa değeri ise 506 milyar dolar civarında. Bitcoin’in piyasa değeri dün 504 milyar dolar civarındaydı.

Diğer önde gelen kripto paralardan, Shiba Inu ve Polkadot yatırımcısına yüksek oranda kaybettiren kripto para birimleri arasında yer aldı.

Küresel kripto para birimi piyasalarının değeri, son 24 saatte yüzde 0,40 artışla 1,05 trilyon dolar civarında işlem görüyor. Küresel kripto para birimi piyasalarının değeri dün 1,05 trilyon dolar civarındaydı.

Bazı kripto para birimlerinde son durum şöyle:

Bitcoin 26.012 dolar, değer kazancı yüzde 0,31
Ethereum 1.646 dolar, değer kazancı yüzde 0,20
Tether 0,9992 dolar, değer kaybı yüzde 0,02
BNB 217 dolar, değer kazancı yüzde 0,47
XRP 0,5183 dolar, değer kazancı yüzde 0,45

Cardano 0,2639 dolar, değer kazancı yüzde 1,47
Dogecoin 0,06311 dolar, değer kazancı yüzde 1,15
Solana 20,33 dolar, değer kaybı yüzde 0,09
Poligon 0,5573 dolar, değer kazancı yüzde 1,29

Litecoin 65,19 dolar, değer kazancı yüzde 1,03
Polkadot 4,61 dolar, değer kazancı yüzde 3,5
Tron 0,07636 dolar, değer kaybı yüzde 1,30
Shiba Inu 0,000008135 dolar, değer kazancı yüzde 2,30

Paylaşın

Yedi Aylık “Dış Ticaret Açığı” 73 Milyar 539 Milyon Dolar

2023 yılının ilk yedi aylık döneminde dış ticaret açığı yüzde 18,1 artarak 62 milyar 279 milyon dolardan, 73 milyar 539 milyon dolara yükseldi. Aynı dönemde ihracatın ithalatı karşılama oranı, geçen yılın aynı dönemine göre 69,8’den yüzde 66,1’e geriledi.

Haber Merkezi / Temmuz ayında dış ticaret açığı bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 14,2 artarak 10 milyar 702 milyon dolardan, 12 milyar 217 milyon dolara yükseldi. İhracatın ithalatı karşılama oranı geçen yıl temmuz ayında yüzde 63,4 iken, bu yılın aynı döneminde yüzde 62,2’ye geriledi.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Dış Ticaret İstatistikleri Temmuz 2023 verilerini açıkladı. Buna göre; Türkiye İstatistik Kurumu ile Ticaret Bakanlığı iş birliğiyle genel ticaret sistemi kapsamında üretilen geçici dış ticaret verilerine göre; ihracat 2023 yılı Temmuz ayında, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 8,3 artarak 20 milyar 78 milyon dolar, ithalat yüzde 10,5 artarak 32 milyar 295 milyon dolar olarak gerçekleşti.

Genel ticaret sistemine göre ihracat 2023 yılı Ocak-Temmuz döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 0,7 azalarak 143 milyar 287 milyon dolar, ithalat yüzde 5,0 artarak 216 milyar 827 milyon dolar olarak gerçekleşti.

Enerji ürünleri ve parasal olmayan altın hariç ihracat, 2023 Temmuz ayında yüzde 9,9 artarak 16 milyar 821 milyon dolardan, 18 milyar 485 milyon dolara yükseldi. Temmuz ayında enerji ürünleri ve parasal olmayan altın hariç ithalat yüzde 24,1 artarak 19 milyar 761 milyon dolardan, 24 milyar 520 milyon dolara yükseldi.

Enerji ürünleri ve parasal olmayan altın hariç dış ticaret açığı Temmuz ayında 6 milyar 35 milyon dolar olarak gerçekleşti. Dış ticaret hacmi yüzde 17,6 artarak 43 milyar 5 milyon dolar olarak gerçekleşti. Söz konusu ayda enerji ve altın hariç ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 75,4 oldu.

Temmuz ayında dış ticaret açığı bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 14,2 artarak 10 milyar 702 milyon dolardan, 12 milyar 217 milyon dolara yükseldi. İhracatın ithalatı karşılama oranı 2022 Temmuz ayında yüzde 63,4 iken, 2023 Temmuz ayında yüzde 62,2’ye geriledi.

Ocak-Temmuz döneminde dış ticaret açığı yüzde 18,1 artarak 62 milyar 279 milyon dolardan, 73 milyar 539 milyon dolara yükseldi. İhracatın ithalatı karşılama oranı 2022 Ocak-Temmuz döneminde yüzde 69,8 iken, 2023 yılının aynı döneminde yüzde 66,1’e geriledi.

Ekonomik faaliyetlere göre ihracatta, 2023 Temmuz ayında imalat sanayinin payı yüzde 92,9, tarım, ormancılık ve balıkçılık sektörünün payı yüzde 5,0, madencilik ve taşocakçılığı sektörünün payı yüzde 1,6 oldu. Ocak-Temmuz döneminde ekonomik faaliyetlere göre ihracatta imalat sanayinin payı yüzde 94,4, tarım, ormancılık ve balıkçılık sektörünün payı yüzde 3,5, madencilik ve taşocakçılığı sektörünün payı yüzde 1,5 oldu.

Geniş ekonomik gruplar sınıflamasına göre ithalatta, 2023 Temmuz ayında ara mallarının payı yüzde 69,5, sermaye mallarının payı yüzde 15,9 ve tüketim mallarının payı yüzde 14,6 oldu. İthalatta, 2023 Ocak-Temmuz döneminde ara mallarının payı yüzde 74,1, sermaye mallarının payı yüzde 13,7 ve tüketim mallarının payı yüzde 12,1 oldu.

Temmuz ayında en fazla ihracat yapılan ülke Almanya

Temmuz ayında ihracatta ilk sırayı Almanya aldı. Almanya’ya yapılan ihracat 1 milyar 673 milyon dolar olurken, bu ülkeyi sırasıyla; 1 milyar 103 milyon dolar ile İtalya, 1 milyar 101 milyon dolar ile ABD, 978 milyon dolar ile Irak, 962 milyon dolar ile Birleşik Krallık takip etti. İlk 5 ülkeye yapılan ihracat, toplam ihracatın %29,0’ını oluşturdu.

Ocak-Temmuz döneminde ihracatta ilk sırayı Almanya aldı. Almanya’ya yapılan ihracat 12 milyar 378 milyon dolar olurken, bu ülkeyi sırasıyla; 8 milyar 489 milyon dolar ile ABD, 7 milyar 265 milyon dolar ile İtalya, 6 milyar 958 milyon dolar ile Birleşik Krallık ve 6 milyar 648 milyon dolar ile Irak takip etti. İlk 5 ülkeye yapılan ihracat, toplam ihracatın yüzde 29,1’ini oluşturdu.

İthalatta ilk sırayı Çin aldı

İthalatta Çin ilk sırayı aldı. Temmuz ayında Çin’den yapılan ithalat 4 milyar 603 milyon dolar olurken, bu ülkeyi sırasıyla; 3 milyar 650 milyon dolar ile Rusya Federasyonu, 2 milyar 839 milyon dolar ile Almanya, 2 milyar 458 milyon dolar ile İsviçre, 1 milyar 602 milyon dolar ile ABD izledi. İlk 5 ülkeden yapılan ithalat, toplam ithalatın yüzde 46,9’unu oluşturdu.

Ocak-Temmuz döneminde ithalatta ilk sırayı Rusya Federasyonu aldı. Rusya Federasyonu’ndan yapılan ithalat 28 milyar 384 milyon dolar olurken, bu ülkeyi sırasıyla; 26 milyar 841 milyon dolar ile Çin, 16 milyar 278 milyon dolar ile Almanya, 14 milyar 249 milyon dolar ile İsviçre, 9 milyar 145 milyon dolar ile ABD izledi. İlk 5 ülkeden yapılan ithalat, toplam ithalatın yüzde 43,8’ini oluşturdu.

Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış seriye göre; 2023 Temmuz ayında bir önceki aya göre ihracat yüzde 4,5 azalırken, ithalat yüzde 11,9 arttı. Takvim etkilerinden arındırılmış seriye göre ise; 2023 yılı Temmuz ayında bir önceki yılın aynı ayına göre ihracat yüzde 1,1 azalırken, ithalat yüzde 2,4 arttı.

Teknoloji yoğunluğuna göre dış ticaret verileri, ISIC Rev.4 sınıflaması içinde yer alan imalat sanayi ürünlerini kapsamaktadır. Temmuz ayında ISIC Rev.4’e göre imalat sanayi ürünlerinin toplam ihracattaki payı yüzde 92,9’dur. Yüksek teknoloji ürünlerinin imalat sanayi ürünleri ihracatı içindeki payı yüzde 3,4’tür. Ocak-Temmuz döneminde ISIC Rev.4’e göre imalat sanayi ürünlerinin toplam ihracattaki payı yüzde 94,4’tür. Ocak-Temmuz döneminde yüksek teknoloji ürünlerinin imalat sanayi ürünleri ihracatı içindeki payı yüzde 3,6’dır.

Temmuz ayında imalat sanayi ürünlerinin toplam ithalattaki payı yüzde 84,7’dir. Yüksek teknoloji ürünlerinin imalat sanayi ürünleri ithalatı içindeki payı yüzde 10,6’dır. Ocak-Temmuz döneminde imalat sanayi ürünlerinin toplam ithalattaki payı yüzde 79,8’dir. Ocak-Temmuz döneminde yüksek teknoloji ürünlerinin imalat sanayi ürünleri ithalatı içindeki payı yüzde 10,3’tür.

Özel ticaret sistemine göre, 2023 yılı Temmuz ayında, ihracat bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 7,2 artarak 18 milyar 198 milyon dolar, ithalat yüzde 11,6 artarak 29 milyar 686 milyon dolar olarak gerçekleşti. Temmuz ayında dış ticaret açığı yüzde 19,3 artarak 9 milyar 628 milyon dolardan, 11 milyar 488 milyon dolara yükseldi. İhracatın ithalatı karşılama oranı 2022 Temmuz ayında yüzde 63,8 iken, 2023 Temmuz ayında yüzde 61,3’e geriledi.

Özel ticaret sistemine göre ihracat, 2023 yılı Ocak-Temmuz döneminde, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 3,2 azalarak 130 milyar 471 milyon dolar, ithalat yüzde 4,2 artarak 202 milyar 858 milyon dolar olarak gerçekleşti.

Ocak-Temmuz döneminde dış ticaret açığı yüzde 20,9 artarak 59 milyar 888 milyon dolardan, 72 milyar 387 milyon dolara yükseldi. İhracatın ithalatı karşılama oranı 2022 Ocak-Temmuz döneminde yüzde 69,2 iken, 2023 yılının aynı döneminde yüzde 64,3’e geriledi.

Paylaşın

TÜİK Duyurdu: Ekonomik Güven Endeksi 94,1’e Geriledi

Ekonomik güven endeksi temmuz ayında 99,3 iken, ağustos ayında yüzde 5,2 oranında azalarak 94,1 değerini aldı. Endeksin 100’den büyük olması genel ekonomik duruma ilişkin iyimserliği, 100’den küçük olması ise genel ekonomik duruma ilişkin kötümserliği gösteriyor.

Haber Merkezi / Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), ağustos ayına ilişkin ekonomik güven endeksi verilerini açıkladı.

Buna göre; Ekonomik güven endeksi temmuz ayında 99,3 iken, ağustos ayında yüzde 5,2 oranında azalarak 94,1 değerini aldı.

Bir önceki aya göre ağustos ayında tüketici güven endeksi yüzde 15,1 oranında azalarak 68,0 değerini, reel kesim (imalat sanayi) güven endeksi yüzde 0,3 oranında azalarak 104,6 değerini, hizmet sektörü güven endeksi yüzde 1,7 oranında azalarak 115,3 değerini aldı.

Perakende ticaret sektörü güven endeksi yüzde 0,4 oranında azalarak 114,3 değerini, inşaat sektörü güven endeksi yüzde 0,7 oranında azalarak 87,4 değerini aldı.

Endeksin 100’den büyük olması genel ekonomik duruma ilişkin iyimserliği, 100’den küçük olması ise genel ekonomik duruma ilişkin kötümserliği gösteriyor. Yüzde 93,4 değerinde veri ise piyasanın hâlâ pozitif bir bakış açısına sahip olmadığını ortaya koyuyor.

Ekonomik güven endeksi nedir ve neden önemlidir?

Ekonomik güven endeksi, tüketici ve üreticilerin genel ekonomik duruma ilişkin değerlendirme, beklenti ve eğilimlerini özetleyen bir bileşik endekstir.

Endeks, mevsim etkilerinden arındırılmış tüketici güven endeksi, reel kesim, hizmet, perakende ticaret ve inşaat sektörleri güven endekslerinin alt endekslerinin ağırlıklandırılarak birleştirilmesinden oluşmaktadır.

Ekonomik güven endeksi hesaplamasında, her bir sektörün ağırlığı o sektörün normalleştirilmiş alt endekslerine eşit dağıtılarak uygulanmakta, güven endekslerine doğrudan uygulanmamaktadır.

Bu kapsamda tüketici, reel kesim, hizmet, perakende ticaret ve inşaat sektörlerine ait toplam 20 alt endeks hesaplamada kullanılmaktadır. Ekonomik güven endeksinin hesaplamasında kullanılan alt endeksler her ayın ilk iki haftasında derlenen veriler kullanılarak hesaplanmaktadır.

Ekonomik güven endeksinin 100’den büyük olması genel ekonomik duruma ilişkin iyimserliği, 100’den küçük olması ise genel ekonomik duruma ilişkin kötümserliği göstermektedir.

Paylaşın

KKM’de Yeni Gelişme: Merkez Bankası’ndan Bankalara Talimat

Kur Korumalı Mevduat’tan (KKM) vadeli TL’ye aylık dönüşüm hedefi yüzde 5’ten yüzde 10’a yükseltildi. KKM’den TL mevduata geçiş için TL mevduatın vadesi en az 32 gün olarak belirlendi.

Katılım bankalarına TL mevduata geçiş hedefi için Nisan 2024’e kadar süre tanındı. Katılım bankalarına bu süreye kadar KKM’de aylık yüzde 25, Döviz dönüşümlü KKM’de yüzde 5 TL mevduat dönüşüm hedefi getirildi. TL payı hesaplamasında standart TL mevduatın toplam mevduat içindeki payına bakılacağı ifade edildi.

Kur korumalı mevduatları azaltma hedefini Resmi Gazete’de yayımlayan düzenlemeyle ortaya koyan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) bankalara bu enstrümanla ilgili gönderdiği uygulama talimatında detayları belirledi.

Bloomberg HT’de yer alan habere göre bankalar için gerçek kişi dönüşüm hesaplarından vadeli TL’ye aylık dönüşüm hedefi yüzde 5’ten yüzde 10’a yükseltildi.

KKM’den TL mevduata geçiş için TL mevduatın vadesi en az 32 gün olarak belirlendi. Talimatta katılım bankalarına TL mevduata geçiş hedefi için Nisan 2024’e kadar süre tanındı. Katılım bankalarına bu süreye kadar KKM’de aylık yüzde 25, Döviz dönüşümlü KKM’de yüzde 5 TL mevduat dönüşüm hedefi getirildi. TCMB talimatta TL payı hesaplamasında standart TL mevduatın toplam mevduat içindeki payına bakılacağını ifade etti.

Dönüşüm hesaplarında yüzde 95 yenileme hedefine, gerçek ve tüzel kişi dönüşüm hesaplarının yenilenmesi veya TL’ye geçişi ya da vadesi gelen dönüşüm hesaplarının (gerçek ve tüzel) en fazla yüzde 10’u kadar olmak üzere gerçek kişiler için açılan yeni dönüşüm hesapları ile ulaşılabilecek.

TL payı hesaplamasında standart TL mevduatın toplam mevduat içindeki payına bakılacak. Faiz/kâr payı oranına göre menkul kıymet tesisi uygulamasına ihracat ve yatırım kredilerinde 1,4 kat tek kademe uygulamasına geçilmekte, diğer TL ticari kredilerde 1,8 kat ve ihtiyaç kredilerinde 2 kat olan tek kademe uygulanmasına devam ediliyor.

TCMB, yeni uygulama talimatı ile bankalardan gelen yüzde 95 dönüşüm hedefine ulaşma güçlüklerini gidermek amacıyla yeni bir adım daha attı. Bankalara yeni açacakları Döviz Dönüşümlü Mevduatları da dönüşüm hedefine sayma imkanı getirildi.

Böylece bir banka yüzde 95 dönüşüm hedefini tutturabilmek için en az yüzde 75’lik kısmı yenileme yapacak. Kalan 20 puanlık kısmın 10 puanı gerçek kişi hesaplarında TL mevduata dönüşümü ile gerçekleştirilecek.

Kalan 10 puanlık kısım ise istenirse yenileme, istenirse TL mevduata geçiş, istenirse de yeni Döviz Dönüşümlü Mevduat açılımı ile tamamlanabilecek.

Paylaşın

KKM’nin Devlete Maliyeti: 1,6 Milyon Kişiye Bir Yıl Boyunca Asgari Ücret Ödenebilirdi

Kur Korumalı Mevduat’a (KKM) giden 152 milyar lira 13,3 milyon asgari ücretlinin bir aylık maaşına karşılık geliyor. Yani bu para ile 1 milyon 111 bin kişiye bir sene boyunca her ay 11 bin 402 lira asgari ücret ödenebilirdi.

KKM gideri 213 milyar lira esas alınırsa bunun karşılığı 18,7 milyon asgari ücretlinin bir aylık maaşı demek. Bu da 1 milyon 567 bin kişiye bir yıl boyunca asgari ücret ödenebileceği anlamına geliyor.

Kur Korumalı Mevduat (KKM) hesaplarındaki paranın toplamı her hafta giderek büyüyor. 18 Ağustos 2023 itibariyle KKM hesaplarındaki para 3,4 trilyon lirayı aştı. Bunun dolar karşılığı ise 126,4 milyar Amerikan doları oldu.

Hükümet ise KKM’den geri adım attı. Merkez Bankası, KKM’ye dönüşüm hedefi uygulamasına son verildiğini açıkladı. Amaç TL bazında faizi özendirmek. KKM uygulaması ise devam ediyor.

Seçimlerden sonra dolar kurunun artmasıyla birlikte KKM’nin maliyeti iyice büyüyor. Mart 2022-Temmuz 2023 arasında KKM’nin toplam gideri 152 milyar lirayı aştı. Her ayın ortalama kuru ile KKM giderinin toplamı 7,9 milyar dolar ediyor. Bu masrafın Ağustos kuru itibariyle karşılığı ise 213 milyarı TL’yi aşıyor.

Bu para ile 75 metrekare büyüklüğünde 124 bin konut satın alınabilirdi. Aynı para ile 1 milyon 567 bin kişiye 12 ay boyunca asgari ücret ödenebilirdi.

Uzmanlar Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın “diğer” kalemindeki giderin de bu zarara eklenmesi gerektiğini savunuyor. Bu durumda KKM gideri çok daha yüksek oluyor.

Peki, KKM hesaplarında ne kadar para var? KKM’nin büyüklüğü hangi seviyede? KKM’nin toplam maliyeti ne kadar oldu? KKM gideri ile kaç konut yapılabilirdi?

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerine göre 18 Ağustos 2023 itibariyle KKM’deki para miktarı 3 trilyon 408 milyar lira. Bunun dolar karşılığı ise 126,4 milyar.

18 Şubat 2022-18 Ağustos 2023 arasında 2023 yılı başındaki hafif düşüş dışında KKM büyüklüğü düzenli şekilde arttı. 18 Şubat 2022’de bu miktar 469 milyar lira idi. Katlanarak büyüyen KKM 18 Ağustos’ta 3,4 trilyonu aştı.

Dolar bazında KKM büyüklüğü ise aynı dönemde 34,6 milyar dolardan 126,4 milyar dolara kadar çıktı.

Hazine ve Maliye Bakanlığı sitesindeki bütçe giderlerine göre, Mart 2022-Temmuz 2023 arasında “Mevduat ve Katılma Hesaplarının Kur Artışlarına Karşı Korunmasına İlişkin Giderler”in toplam 152 milyar TL oldu. Bunun sadece 55 milyarlık bölümü haziran ve temmuz aylarında gerçekleşti.

Öte yandan bu gider; enflasyon veya dolar kurundaki değişimi içermiyor. Örneğin Temmuz 2022’de aylık gider 23,4 milyar lira olmuştu. Temmuz 2023’te yıllık enflasyon yüzde 48 oldu. Yine bir sene önce dolar kuru 17,42 TL iken Temmuz 2023’te 26,47’ye kadar çıktı. Toplam gider hesaplanırken bunların da dikkate alınması gerekiyor.

TCMB’nin aylık kur ortalaması üzerinden her ayki KKM gideri hesaplandığında bu 17 aydaki maliyet 7,89 milyar dolar oluyor. Bunun Ağustos ayı kuru üzerinden karşılığı ise 213,2 milyar TL ediyor.

KKM’nin Türk ekonomisine maliyeti ise ayrı bir tartışma konusu. TCMB Eski Başekonomisti Prof. Dr. Hakan Kara KKM maliyetinin daha yüksek olduğunu savunuyor. Kara, Merkez Bankası’nın “diğer” kalemindeki giderin bu zarara eklenmesi gerektiğini belirtiyor: “2022’de KKM’nin Hazineye maliyeti 92,5 milyar TL olmuştu. TCMB’ye maliyetini bilmiyorduk, bugünkü Yıllık Rapor ipucu veriyor. TCMB’nin kar/zarar tablosundaki “diğer” kalemi 89 milyar TL’ye işaret ediyor. Yani 2022’de KKM’nin kamuya toplam maliyeti kabaca 181,5 milyar TL olmuş.”

Dolar kurunu 20 lira seviyesinin altında tutmak için büyük bir mücadele veren TCMB’nin net rezervi eksiye düştü. Ayrıca döviz ödemeleri hem kamuyu hem de özel sektörü etkiledi.

KKM’den sonra Dolar kuru nasıl değişti?

TCMB verilerine göre Dolar kuru 21 Aralık 2021’de 17,15 lira ile zirveyi görmüştü. Anadolu Ajansına göre Dolar kuru 18,4 liraya kadar yükselmişti.

KKM’nin ilanından hemen sonra düşüşe geçen dolar kuru 28 Aralık 2021’de 11,41 liraya kadar geriledi. 25 Ağustos 2023’te ise dolar kuru 26,4 TL. KKM uygulaması sonrası en düşük seviyeyi gören kur yüzde 130 artış gösterdi.

Merkez Bankası’nın açıkladığı Konut Fiyat Endeksi verilerine göre Haziran 2023’te Türkiye genelinde bir konutun metrekare birim fiyatı 24 bin 599 TL oldu. Bu durumda 95 metrekare konutun fiyatı 2 milyon 337 bin TL yapıyor. 75 metrekare konutun fiyatı ise 1 milyon 845 bin lira.

Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi işbirliğinde Sahibinden.com ilan verilerine dayanarak oluşturulan Sahibindex’e göre ise Temmuz ayında bir konutun metrekare fiyatı 22 bin 866 TL oldu. Buna göre 95 metrekare bir evin fiyatı 2 milyon 172 bin lira olurken 75 metrekare konutun fiyatı ise 1 milyon 715 bin lira oldu.

Enflasyon ve dolar kuru artışının dikkate alınmadığı KKM gideri 152 milyar liraydı. Bu durumda TCBM birim fiyatına 65 bin 44 adet 95 metrekare veya 82 bin 390 adet 75 metrekare konut alınabilirdi. Sahibindex’a göre ise 69 bin 973 büyük veya 88 bin 632 küçük konut alınabilirdi.

Eğer KKM gideri güncel kurla hesaplanıp 213 milyar esas alınsaydı bu parayla alınabilecek konut sayısı çok daha yüksek olacaktı. TCMB fiyatlarıyla 91 bin 148 adet 95 metrekare veya 115 bin 454 adet 75 metrekare konut satın alınabilirdi.

Sahibindex fiyatlarına göre ise satın alınabilecek konut sayısı 98 bin 54 adet 95 metrekare veya 124 bin 202 adet 75 metrekare olacaktı.

KKM’ye giden 152 milyar lira 13,3 milyon asgari ücretlinin bir aylık maaşına karşılık geliyor. Yani bu para ile 1 milyon 111 bin kişiye bir sene boyunca her ay 11 bin 402 lira asgari ücret ödenebilirdi.

KKM gideri 213 milyar lira esas alınırsa bunun karşılığı 18,7 milyon asgari ücretlinin bir aylık maaşı demek. Bu da 1 milyon 567 bin kişiye bir yıl boyunca asgari ücret ödenebileceği anlamına geliyor.

(Kaynak: Eurnews Türkçe)

Paylaşın

“KKM’den TL Mevduata Dönenlere Yüzde 45 Faiz Verilecek” İddiası

Bankaların, TL dönüşümlü KKM’den normal TL mevduata dönenlere yüzde 45 civarında faiz önereceği öne sürüldü. Buna karşılık mevcut uygulama uyarınca, politika faizi esas olduğu için, devam edecek TL’den dönüşümlü KKM hesaplarında bankalar en az yüzde 25 faiz oranı uygulamak zorunda kalacaklar.

Bankacılar, üç ay içerisinde TL dönüşümlü KKM hesaplarının yarısını eritmek zorunda olduklarını, bunu yaparken hacmi yüksek normal TL mevduat hesaplarındaki faizi fazla yükseltmek istemediklerini söylüyorlar. Merkez Bankası’nın ise TL mevduata verilen faizin artmasını istediği biliniyor. Bu nedenle Merkez Bankası’nın normal TL mevduat faizlerini artırmaları için bankalara baskı yapıp yapmayacağı henüz bilinmiyor.

Ekonomi gazetecisi Erdal Sağlam, TL dönüşümlü Kur Korumalı Mevduat (KKM) hesabından geri dönüşler için en yüksek TL mevduat faizinin uygulanacağını öne sürdü. Mevcut TL mevduat hesaplarına daha düşük bir oranda faiz önerileceğini aktaran Sağlam, “Bu farklı faizlerin piyasalarda bir miktar kargaşa ve tasarruf sahipleriyle tartışmalar yaratması kaçınılmaz olacak” diye iddia etti.

10 Haber’e yazan Sağlam’ın yazısından ilgili bölüm şöyle: “Bankacılardan aldığımız bilgiye göre TL dönüşümlü KKM hesabından geri dönüşler için en yüksek TL mevduat faizi uygulanacak. Zorunlu oldukları dönüşü cazip kılmak için, bankaların TL dönüşümlü KKM’den normal TL mevduata dönenlere yüzde 45 civarında faiz önereceklerini öğrendik.

Buna karşılık mevcut uygulama uyarınca, politika faizi esas olduğu için, devam edecek TL’den dönüşümlü KKM hesaplarında bankalar en az yüzde 25 faiz oranı uygulamak zorunda kalacaklar. Üç farklı faiz oranı içinde ortada kalan ise mevcut TL mevduat hesapları olacak. Şu anda ortalama yüzde 25 olarak uygulanan TL mevduat hesaplarına, bankaların KKM’den dönüşümlü TL hesabı açanların altında faiz uygulayacakları anlaşılıyor. Normal TL mevduatta vadesi dönen tasarruf sahiplerine mevcut yüzde 25-26 yerine, yüzde 32-33 oranlarında yeni faiz önereceklerini öğrendik.

Bankacılar, üç ay içerisinde TL dönüşümlü KKM hesaplarının yarısını eritmek zorunda olduklarını, bunu yaparken hacmi yüksek normal TL mevduat hesaplarındaki faizi fazla yükseltmek istemediklerini söylüyorlar. Merkez Bankası’nın ise TL mevduata verilen faizin artmasını istediğini biliyoruz. Bu nedenle Merkez Bankası’nın normal TL mevduat faizlerini artırmaları için bankalara baskı yapıp yapmayacağını henüz bilmiyoruz.”

Paylaşın

Merkez Bankası Başkanı Erkan’dan “Kararlılık” Vurgusu

Kuyumculuk sektörünün temsilcileri ile bir araya gelen Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan, enflasyon raporu toplantısında kamuoyuyla paylaşılan yol haritasının “kademeli ve kararlı adımlarla” uygulanmaya devam ettiğini söyledi.

Hafize Gaye Erkan, 27 Temmuz’daki Enflasyon Raporu Bilgilendirme Toplantısında, “Güçlü bir parasal sıkılaştırma sürecini haziran ayında başlattık. Bu sürecin, kademeli, dengeli ve istikrarlı olacağını vurguladık” demişti.

Hazine ve Maliye Bakan Yardımcısı Osman Çelik ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Hafize Gaye Erkan, Ankara’da kuyumculuk sektörünün temsilcileri ile bir araya geldi.

Kuyumculuk sektörü temsilcilerinin sorunlarını dinleyen TCMB Başkanı Hafize Gaye Erkan, “2024 yılında dezenflasyonun sürdürülebilir şekilde başlamasını sağlayacak zemini oluşturmak için Enflasyon Raporu toplantımızda kamuoyuyla paylaştığımız yol haritamızı kademeli ve kararlı adımlarla uygulamaya devam ediyoruz” dedi.

Hazine ve Maliye Bakan Yardımcısı Osman Çelik ise hükümet olarak makro dengeleri tesis etmekle işe başladıklarını ve önlemlerin reel sektör üzerindeki yan etkilerini titizlikle takip ederek gerekli önlemleri alıp ilgili sektörlerin ihracattaki rekabetçi güçlerini geliştirmek istediklerini anlattı.

Türkiye’de altın ithalatında son dönemde dikkat çekici artışlar yaşandığı ve bu durumun cari açık üzerinde de etkili olduğu belirtilen toplantıda, geçiş sürecinde finansal istikrarın güçlendirilmesine yönelik makroihtiyati tedbirlerin uygulandığına dikkat çekildi. Diğer yandan, mücevher ihracatçıları gibi üretici kesimlerin desteklenmeye devam edileceği belirtildi.

Para Politikası Kurulu (PPK) Hafize Gaye Erkan başkanlığında ilk üç toplantıda politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını 1650 baz puan artışla yüzde 8,5’ten yüzde 25’e yükseltti. PPK, karar metinlerinde kademeli ve kararlı parasal sıkılaştırma mesajlarına yer verildi.

Başkan Erkan, 27 Temmuz’daki Enflasyon Raporu Bilgilendirme Toplantısında, “Güçlü bir parasal sıkılaştırma sürecini haziran ayında başlattık. Bu sürecin, kademeli, dengeli ve istikrarlı olacağını vurguladık” demişti.

Hafize Gaye Erkan toplantıda şu ifadeleri kullanmıştı: “Merkez Bankası’nda temel amacımız fiyat istikrarıdır. Enflasyonu kalıcı olarak düşürmek için parasal sıkılaştırma sürecine başladık. Enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme sağlanana kadar, parasal sıkılaştırmayı gerektiği zamanda ve gerektiği ölçüde kademeli olarak güçlendireceğiz.

Enflasyon ve enflasyonun ana eğilimine ilişkin göstergeleri yakından takip ediyoruz. Fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda tüm araçlarımızı kararlılıkla kullanmaya devam edeceğiz. Bu kapsamda, faiz artırımının yanı sıra, parasal sıkılaştırma sürecini destekleyecek seçici kredi ve miktarsal sıkılaştırma kararları aldık ve almaya devam edeceğiz.

Bu nedenle, konuşmam ve sonrasındaki soru-cevap oturumumuz yalnızca enflasyon ve para politikası odaklı olacaktır. Öngördüğümüz dezenflasyon ve istikrar dönemleri öncesinde bir geçiş sürecindeyiz. Geçiş sürecinde, piyasalar kendi içsel dinamiklerinde dengelenmektedir.

Döviz kurunda gözlenen düzeltme ve mali disipline yönelik tedbirlerin sonucunda enflasyon kısa vadede geçici bir yükseliş gösterecektir. Diğer taraftan, bu süreçte 2024 yılında dezenflasyonun sürdürülebilir şekilde başlamasını sağlayacak zemini dikkatle oluşturuyoruz.

Faiz artırım kararlarımız, miktarsal ve seçici kredi sıkılaştırma kararlarımızın birikimli olumlu etkilerinin bir kısmını 2023’ün sonunda ve özellikle enflasyonun ana eğiliminde 2024 yılının ikinci çeyreğinde hissetmeye başlayacağız. Dezenflasyon süreci dönemine girildiğinde, göreli fiyatlarda geçici düzeltmeler yerini kur istikrarı, iyileşen cari denge, mali disiplin, sermaye akımlarında kalıcı güçlenme ve artan rezervlere bırakacaktır.

Söz konusu gelişmeler sonucunda enflasyonun ana eğilimi ve beklentiler tutarlı bir şekilde iyileşmeye başlayacaktır. 2025 yılı sonrasını ise istikrar döneminin başlangıcı olarak görüyoruz. Bu dönemde enflasyondaki gerileme hızlanırken, öngörülebilirlik artacaktır. Kalıcı olarak gerileyen enflasyona, yatırımlar ve nitelikli büyüme eşlik edecektir.

Konuşmamda, ilk olarak bir önceki Enflasyon Raporu’ndan bu yana açıklanan veriler ışığında, küresel ekonomi ve enflasyona dair değerlendirmemizi paylaşacağım. Sonrasında, para politikası stratejimizi ve orta vadeli enflasyon tahminlerimizi sunmak istiyorum.

Küresel büyüme zayıf seyrine devam etmektedir. Türkiye’nin ihracat yaptığı 110 ülkenin büyüme oranları ve ihracatımızdaki payları kullanılarak oluşturulan küresel büyüme endeksi, bir önceki Rapor dönemine göre kayda değer bir değişim göstermemiştir. 2022 yılı ile kıyaslandığında dış talep yıllık bazda yavaşlamaktadır.

Türkiye’nin önemli ticaret ortaklarından Euro Bölgesinde, flash imalat PMI göstergesi temmuzda 42,7 ile pandemiden bu yana en düşük düzeye gerilemiştir. Çin ise yılın ikinci çeyreğinde yüzde 0,8 oranında büyümüştür. Bu büyüme beklentilerin altında kalmış ve ilk çeyreğe göre önemli bir yavaşlamaya işaret etmiştir.

Küresel büyümedeki yavaşlamanın da katkısıyla, emtia fiyatları ve arz koşullarındaki olumlu görünüm, bu Rapor döneminde de devam ediyor. Emtia ana endeksi bir önceki yıla göre yüzde 18,3 oranında gerilemekle birlikte, uzun dönem ortalamalarının üzerindedir.

Diğer taraftan, küresel ekonomik faaliyet, sektörler arasında ayrışmaktadır. Sanayi üretimi zayıf seyrederken, talep koşullarını daha fazla yansıtan hizmet sektörü gücünü koruyor. Küresel hizmet PMI endeksi, yılın ikinci çeyreğinde artarak 54,9 düzeyine ulaşmış ve eşik değer üzerindeki seyrini sürdürmüştür.

Diğer taraftan, imalat sanayi PMI göstergesi 49,3 ile eşik değerin altında kalmaya devam etmiştir. İmalat sanayi ve hizmet sektörleri arasındaki ayrışma, gelişmiş ülkelerde çok daha belirgindir. Büyüme oranlarındaki gerileme ve sanayi üretimindeki zayıflık, emtia fiyatları kanalıyla enflasyonu olumlu etkilemektedir.

Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde ortalama tüketici enflasyonları, sırasıyla yüzde 4,2 ve yüzde 5,1 seviyelerine gerilemiştir. Söz konusu düşüşe rağmen, enflasyon gelişmiş ülkelerde yüzde 2, gelişmekte olan ülkelerde ise ortalama yüzde 3,5 olan hedef değerlerin belirgin üzerindedir.

Küresel çapta işgücü piyasalarındaki sıkılık ve iç talepteki canlılık nedeniyle hizmet enflasyonlarında gözlenen katılık, çekirdek enflasyonlardaki ve beklentilerdeki düşüşü sınırlamaktadır. Çekirdek enflasyon, Rapor döneminde sınırlı oranda gerileyerek gelişmiş ülkelerde yüzde 4,8, gelişmekte olan ülkelerde yüzde 5,6 olmuştur.

Enflasyonun ve özellikle çekirdek göstergelerin yüksek seviyesi sonucu, merkez bankaları parasal sıkılaştırmaya devam etmektedir. Gelişmiş ülkelerin tamamında olmak üzere, takip edilen 27 ülke merkez bankasının 19 tanesinde enflasyon hedefin üzerindedir.

Enflasyonda pandemi sonrası yükseliş, ülkeler arasında birbirine yakın zamanlarda başlamıştır. Bununla birlikte, gelişmekte olan ülkelerin faiz artırımlarına gelişmiş ülkelerden daha erken başladıkları ve çekirdek enflasyonu düşürmekte daha başarılı oldukları görülmektedir.

Değerli Katılımcılar, küresel enflasyon ve para politikalarına değindikten sonra, şimdi ülkemizdeki enflasyona dair tespitlerimizi paylaşmak istiyorum. Ülkemizde enflasyon, ekim ayındaki zirve noktası olan yüzde 85,5’ten haziran ayı itibarıyla yüzde 38,2’ye gerilemiştir.

Bu gelişmede, döviz kurundaki istikrar ve gerilemeye başlayan küresel emtia fiyatları etkili olmuştur. Alt grupların, haziran ayı yıllık enflasyonuna olan katkılarına bakıldığında, enflasyonun gerilemesine en büyük katkı küresel emtia fiyatlarından olumlu etkilenen temel mal, gıda ve özellikle enerji kalemlerinden gelmiştir.

Diğer taraftan, enflasyondaki ataleti yansıtan hizmet grubunun katkısı, 15 puan civarında yatay seyretmektedir. Enflasyonun ana eğilimine dair bir dizi göstergeyi rutin olarak takip etmekteyiz. Bankamızda enflasyonun ana eğiliminin tespitinde, hem B, C endeksleri gibi “dışlama yöntemine” dayalı yaklaşımlar, hem de SATRIM, Medyan enflasyon gibi “istatistiki yöntemler” kullanmaktayız.

Yakın dönem dinamiklerini daha iyi anlamak adına, aylık ya da 3 aylık mevsim etkilerinden arındırılmış enflasyon verilerini inceliyoruz. Takip ettiğimiz geniş kapsamlı gösterge seti haziran ayında enflasyonun ana eğiliminde güçlenmeye işaret etmiştir.

Bu gelişmede, yurt içi talepteki güçlü seyir, ücret ve kur gelişmeleri ile hizmet enflasyonundaki katılık belirleyici olmaktadır. Yılın ikinci çeyreğine ilişkin veriler, iktisadi faaliyetteki güçlü seyirde özellikle iç talebin etkili olduğunu göstermektedir.

Perakende satış hacim endeksi, yerli kartlarla yapılan harcamalar, ciro endeksleri tüketimde ivmelenmeye işaret etmektedir. Tüketicilerin, dayanıklı tüketim harcaması yapma planları ikinci çeyrekte hızla artmıştır. Otomobil ve beyaz eşya satışları geçmiş dönem ortalamalarının oldukça üzerindedir.

İç talebin seyrine ilişkin özetlediğim görünüme karşın, toplam arz daha ılımlı seyretmektedir. Sanayi üretimi ve ihracatın yıllık artışı, 2022 yılının ikinci yarısından itibaren dış talep ile birlikte yavaşlamaktadır. İlk çeyrekte yaşadığımız deprem felaketi kaynaklı üretim kaybı, ikinci çeyrekte telafi edilmekle birlikte, söz konusu göstergelerin yıllık artış oranları sıfıra yakındır.

Geçtiğimiz yılın ikinci yarısında kapasite kullanım oranlarındaki düşüş, ilk çeyrekte afet kaynaklı olarak devam etmiştir. Kapasite kullanım oranları temmuz ayında halen bir önceki yıl seviyesinin altındadır. İç talep ve üretime ilişkin görünüm, toplam talep koşullarının enflasyonist bir düzeyde seyrettiğine işaret etmektedir.

Takip ettiğimiz çıktı açığı göstergelerinin ortalaması, 2022 yılının ikinci yarısında zayıflama eğilimi sergiledikten sonra, 2023 yılı ikinci çeyreği itibarıyla yüzde 2,3 seviyesine yükselmiştir. Talebin uzun bir süre arzdan daha hızlı gelişmesi enflasyon üzerinde önemli bir risk oluşturmaktadır.

Arz ve talebin uyum içinde hareket etmesi fiyat istikrarı, fiyat istikrarı da sürdürülebilir büyüme için önemlidir. Bu nedenle seçici kredi sıkılaştırması kararlarımızın iç talebi dengeleyeceğini öngörüyoruz.

Çıktı açığının kapanması dezenflasyon sürecinin önemli bir bileşeni olacaktır. Yurt içi talebin hızlı büyümesi sonucunda, 2023 yılının ilk altı ayında ithalatımız, enerji fiyatlarının 12 milyar dolara varan düşürücü etkisine rağmen, yüzde 4’ün üzerinde artarak, 185 milyar dolara ulaşmıştır.

Küresel gelişmeler, kredi genişlemesi ve belirsizlik algısı nedeniyle, altın ithalatı, ilk yarıda bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla yaklaşık 11 milyar dolar artmış ve önceki yıl seviyesinin 3 katının üzerine çıkmıştır.

İç talepteki hızlanmaya bağlı olarak, tüketim malı ithalatı 8 milyar doları aşan bir artışla, bir önceki yıl tutarının 1,6 katına çıkmıştır. İfade ettiğim gelişmeler sonucunda mayıs ayı itibarıyla 12 aylık birikimli cari açığımız 60 milyar dolardır.

Yılın ikinci yarısında ise, parasal sıkılaştırmanın etkileri ve hizmet gelirleri kanalıyla cari işlemler hesabında belirgin bir iyileşme öngörmekteyiz. Güçlü iç talep hem doğrudan hem de cari denge kanalıyla enflasyon ve döviz kurlarını etkilemektedir. Kur gelişmelerinin enflasyona yansıması maliyet, bilanço ve beklenti gibi farklı kanallar üzerinden gerçekleşiyor.

Maliyet kanalına odaklandığımızda, 2018 yılına kadar gerileyen döviz kuru geçişkenliği katsayısı tahmini, son dönemde tekrar yükselmeye başlamıştır. Beklenti ve maliyet kanallarını ayrıştıran, parametreleri zamana göre değişen Phillips Eğrisi modelinin bulguları, mevcut durumda geçişkenliğin yüzde 25 civarında olabileceğini ima etmektedir.

Kur geçişkenliği sektörler arasında değişkenlik göstermekle birlikte, döviz kuru geçişkenliğindeki artış tüm sektörler için geçerlidir. Bu ortalama bir etki olup, geçişkenlik, ekonominin durumuna göre değişebilmektedir. Geçişkenlik, özellikle talep koşullarının güçlü olduğu dönemlerde hızlı gerçekleşir.

Faiz artırımı, miktarsal sıkılaştırma ve seçici kredi sıkılaştırması ile güçlendirdiğimiz parasal sıkılaştırma süreci döviz kuru istikrarını destekleyecektir. Ücret artışları özellikle emek yoğun sektörlerde maliyet artışlarına yol açmaktadır. Analizlerimiz, asgari ücret artışına en duyarlı sektörlerin idari-destek hizmetleri, lokanta-otel, toptan-perakende ticaret gibi sektörler olduğuna işaret ediyor.

Hesaplarımıza göre ücret artışlarının çoğu önümüzdeki birkaç ayda fiyatlara büyük ölçüde yansımış olacaktır. Bu durum, ilerleyen dakikalarda sunacağım tahmin patikasına yansıtılmıştır. Hizmet sektöründeki fiyat artışları yüksek seviyelerini sürdürmekte, hizmet enflasyonu, mal enflasyonuna kıyasla katılık arz etmektedir.

İçinde hem hizmet hem de temel malları da barındıran B endeksi yıllık artış oranı zirve noktası olan yüzde 77’den yüzde 46,6’ya gerilerken hizmet enflasyonu yüzde 55’in üzerinde katılaşmıştır. Fiyatı artan kalemlerin, azalanlara kıyasla ağırlığını gösteren yayılım endeksi, hizmet sektörü için hesaplandığında, tarihsel ortalamayı aşmaktadır. Fiyat artışları sektör geneline yayılmaktadır.

Hizmet sektöründe zamana bağlı fiyatlama davranışı daha yaygındır. Hizmet kalemleri, fiyatlama davranışları uyarınca, enflasyonist etkilerin uzun bir zamana yayılmasına neden olur. Eğitim ve sağlık hizmetleri ile kira gibi, fiyatları yılın belirli dönemlerinde değişen kalemlerin daha fazla atalet sergilediğini görüyoruz. Temel mallarda 0,6 olan atalet katsayısı eğitim ve kirada 0,9’un üzerindedir.

Yükselen konut fiyatları ve geçmiş enflasyona endeksleme davranışına ek olarak, gayrimenkul piyasasındaki arz-talep uyumsuzlukları kira artışlarını yukarıya çekerek enflasyon üzerinde etkilidir. Gıda, ücret ve turizm kaynaklı gelişmelerden önemli ölçüde etkilenen lokanta ve otel alt grubunda aylık artışlar süreklilik gösteriyor.

Hizmet sektöründeki bu gelişmelerle paralel olarak, enflasyon beklentileri de bir süredir yüksek seviyelerde katılık göstermekte ve son aylarda tekrar yükselmektedir. Enflasyondaki ataletin kırılması beklentilerin çıpalanmasına bağlıdır.

Dezenflasyona geçiş döneminde, parasal sıkılaştırmanın öngörülebilirliği sağlaması ve birikimli etkileriyle talebi dengelemesini bekliyoruz. Dezenflasyon dönemi ise enflasyon beklentilerinin yeniden çıpalanmasıyla hızlanacaktır.

Para politikamızın hedefi fiyat istikrarıdır. Fiyat istikrarı, enflasyon kalıcı bir şekilde gerilerken, oynaklığının da azaltılmasını hedeflemektedir. Fiyat istikrarı, makro finansal istikrarın olmazsa olmazıdır. Bu amaçla, güçlü bir parasal sıkılaştırma sürecini haziran ayında başlattık. Bu sürecin, kademeli, dengeli ve istikrarlı olacağını vurguladık.

Faiz artırımlarını, miktarsal ve seçici kredi sıkılaştırmasıyla güçlendirerek enflasyonun ana eğilimini düşürmeyi ve beklentileri çıpalamayı hedefliyoruz. Tüm araçlarımızı enflasyon tekrar tek haneye ve orta vadeli hedefimize gerileyene kadar kararlılıkla kullanmaya devam edeceğiz.

Haziran PPK toplantısı öncesinde para politikasının etkinliğinin güçlendirilmesine ilişkin iki önemli başlık belirledik. Birincisi, piyasa faizleri ile politika faizi arasındaki farkın azaltılmasıdır. Haziran’daki ilk PPK kararımızdan evvel, politika faizi yüzde 8,5 iken mevduat faizi ortalamada yüzde 40’ın üzerine çıkmıştı.

Haziran PPK Kararının parçası olarak, faiz artırımının yanı sıra, makroihtiyati çerçevede sadeleşme sürecinin ilk adımını mevduatlarda, menkul kıymet tesisi uygulaması ile devreye aldık. Bu adımların hemen akabinde 3 aya kadar vadeli mevduat faizi yaklaşık 12 puan gerileyerek yüzde 30 seviyelerine gelmiştir.

Sürece mevduatlardan başlamamızın nedeni bankacılık sektörünün en bağlayıcı kısıtı durumunda olması ve piyasaların işlevselliğini ve fiyat davranışlarını olumsuz etkilemesidir. Böylelikle, makroihtiyati çerçevedeki sadeleşme süreci, faiz artırımının yanı sıra, politika faizinin etkinliğini dengeli bir şekilde artırmıştır.

İkinci gözlemimiz, bireysel kredilerdeki hızlanmanın enflasyonist etkilerinin kontrol altına alınmasıdır. 2023 yılının ilk altı ayında bireysel krediler, kredi kartlarında yüzde 70’i; taşıt kredilerinde yüzde 68’i aşan oranda yükselmiştir.

Bireysel krediler, toplamda yüzde 40 artmıştır. 2 trilyon Türk lirasının üzerine çıkmıştır. Bu yılın ilk ve ikinci çeyrek büyümeleri son on yıllık ortalamanın 3 katının üzerindedir. Kredi genişlemesi iç talebi körükler, beklentileri bozar, ithalatı ve cari açığı artırmaktadır.

Temmuz PPK toplantısında, faiz artırımının yanı sıra, parasal sıkılaştırma kapsamında seçici kredi sıkılaştırması kararlarımızla kredi genişlemesinin enflasyon üzerindeki etkilerini kontrol ediyoruz. Kredilere ek olarak likiditeyi de miktarsal sıkılaştırma yaparak sterilize ediyor, böylelikle faiz artırımlarının etkisini kuvvetlendiriyoruz.

Özetle, parasal sıkılaştırma sürecimizde kademeli ve istikrarlı faiz artırımlarını, miktarsal ve seçici kredi sıkılaştırması ile daha bütünsel ve daha güçlü hale getiriyoruz. Haziran ve temmuz ayı PPK toplantılarında aldığımız kararlarla politika faizini yüzde 8,5’ten yüzde 17,5’e, toplam 900 baz puan yükselttik. Böylelikle, politika faizi iki ayda iki katının üzerine çıktı.

Menkul kıymet uygulamasında sadeleştirme kararımızla birlikte politika faizimiz yükselirken mevduat faizleri geriledi. Mevduat faizleri enflasyon beklentileriyle daha uyumlu seviyelere geldi. Bununla birlikte, mevduat faizlerinin dolarizasyonu artırmayacak bir seviyede bulunmasını da önemsiyoruz.

Bu nedenle, Türk lirası likiditenin dengesini gözeterek, miktarsal sıkılaştırma yapılmasına karar verdik. Böylelikle, sistemde biriken fazla likidite, zorunlu karşılıklar yoluyla sterilize edilecektir. Etki analizlerine göre, değişiklik ile sistemden 450 milyar TL ile 500 milyar TL arasında likidite çekilmiş olacaktır.

Finansal kaynakların arz yerine tüketime yönelerek fiyat istikrarını bozmasını seçici kredi sıkılaştırmasıyla engellemeyi amaçlıyoruz. Bu doğrultuda, taşıt kredilerinde yüzde 3 olan büyüme sınırını yüzde 2’ye indirdik.

Yatırım, ihracat, tarım ve esnaf kategorileri dışında kalan diğer ticari kredilerde yüzde 3 olan büyüme sınırını yüzde 2,5’e çektik. Kredi kartı nakit kullanımları ve kredi mevduat hesaplarına uygulanan aylık azami faiz oranlarını da yükselterek iç talebin dengelenmesini destekliyoruz.

Faiz uygulamalarına geldiğimizde, ihracat ve yatırım kredileri hariç, Türk lirası ticari kredilerde birinci kademe kaldırılmıştır. Firma kredilerinde, faiz sınırının tek kademe olarak uygulanması, arz/talep dengesine ilave bir katkı sağlayacaktır.

Belirtmek isterim ki tüm araçlarımızı bütüncül bir anlayışla ve kararlarımızın olası etkilerini dikkatle analiz ederek ve optimize ederek kullanıyoruz. Aynı anlayışla, kademeli ve kararlı adımlar atmayı sürdüreceğiz.

Merkez Bankası uluslararası rezervleri, haziran ayından itibaren güçlü bir artış göstermektedir. Brüt uluslararası rezervler, 2022 yılı sonu itibarıyla 128,8 milyar dolar seviyesinden, mayıs sonunda 98,5 milyar dolara gerilemiştir.

Rezervlerimiz 14 Temmuz itibarıyla yaklaşık 15 milyar dolar artmış ve 113 milyar doların üzerine yükselmiştir. Risk primine baktığımızda olumlu bir görünüm söz konusu. 5 yıl vadeli CDS primi, yurt içi belirsizliklerin etkisiyle mayıs ayında 700 baz puanın üzerine çıkarak bu yılın zirve seviyesine ulaşmıştır.

Haziran ayından itibaren belirgin bir düşüş eğilimi başlamış ve bugün itibarıyla 435 puan düzeyine gerilemiştir. Risk primlerindeki düşüşle birlikte, haziran ayından itibaren 1,5 milyar doları aşan net portföy girişi gerçekleşmiştir.

Piyasadaki kur oynaklıklarının da gerilediğini görüyoruz. 1 ay vadeli ABD doları/Türk lirası opsiyonlarının ima ettiği kur oynaklığı, mayıs ayındaki zirve seviyesi 57 puandan, 25 Temmuz itibarıyla, 20,2 puan düzeyine hızla gerilemiştir.

Benzer şekilde, mayısta 47 puan seviyesini gören 12 ay vadeli opsiyonların ima ettiği kur oynaklığı, 25 Temmuz’da 30 puanın altına gelmiştir. Para politikası stratejimizin, piyasalar üzerinde olumlu etkilerini görmekteyiz. Rezervlerimiz güçlenmekte, finansman koşulları iyileşmekte ve ima edilen kur oynaklığı azalmaktadır.

Şimdiye kadar özetlediğim ve tahminlerimizin başlangıç noktasını ortaya koyan iktisadi görünümün ardından sizlerle orta vadeli tahminlerimizi paylaşacağım. Dış talebi özetleyen Küresel Büyüme Endeksine ilişkin varsayımlarımızı 2023 yılı için sınırlı olarak yukarı, 2024 yılı için de aşağı yönlü güncelledik.

Bir önceki Enflasyon Raporundan bu yana spot ve vadeli piyasalarda ham petrol fiyatları öngörülerimizle uyumlu gerçekleşti. Petrol fiyatlarına ilişkin varsayımlarımız yatay seyretmiştir. Emtia ve enerjide vadeli piyasalara yansıyan jeopolitik ve arz yönlü etkiler nedeniyle, 2024 yılına ilişkin ithalat fiyatları varsayımlarımızı yukarı yönlü güncelledik.

Yurt içi gıda fiyatlarındaki artış eğilimi ise arz yönlü sorunlar ve piyasa yapısındaki yetersizlikler nedeniyle devam ediyor. Son dönemde kırmızı et ve kırmızı etle bağlantılı işlenmiş gıda ürünlerinde belirgin artışlar gözlendi. Kırmızı et yanında, arz koşullarının etkilediği sebze fiyatlarında da yüksek oranlı artışlar izledik.

Önümüzdeki dönemde gıda fiyatları enflasyonunun, 2023 yılını yüzde 61,5 seviyesinde; 2024 yılını ise yüzde 35,0 düzeyinde tamamlayacağı varsayımını tahminlerimize yansıttık. Bu çerçevede, enflasyon patikamızda önemli bir güncelleme gerçekleştirdik.

2023 yıl sonu enflasyon tahminimizi yüzde 58’e yükselttik. 2024 yıl sonu tahminimizi yüzde 33’e güncelledik. 2025 yıl sonunda enflasyonun yüzde 15’e gerileyeceğini tahmin ediyoruz. Tahmin patikamızdaki revizyon, 2023 yıl sonu için 35,7 puan, 2024 yıl sonu için ise 24,2 puan olmuştur.

Tahminlerimizdeki bu önemli değişikliğin kaynaklarını sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu kapsamda, bir önceki Rapor dönemine göre Türk lirası cinsi ithalat fiyatlarındaki gelişmeler 2023 yıl sonu enflasyon tahminini 7,5 puan yükseltirken; 2024 yıl sonu enflasyon tahminimizi 8,3 puan yukarı çekti.

Bu gelişmede döviz kuru gelişmeleri temel belirleyici olmuştur. Gıda fiyatları, gerçekleşmenin ve varsayımlardaki artışın etkisinden dolayı tahminlerimizi 2023 yılı için 8,5 puan, 2024 yılı için ise 6,0 puan yukarı yönde etkiledi.

Ayrıca, hane halkına yapılan transferler, vergi, ücret ve yönetilen yönlendirilen fiyat ayarlamaları gibi diğer ekonomi politikalarındaki değişiklikler ise 2023 yıl sonu enflasyon tahminimizi 7,5 puan yukarı yönlü etkilerken 2024 yıl sonu enflasyon tahminimizi 3,6 puan artırdı.

İç talebin tahminimizden güçlü seyretmesi 2023 yıl sonu enflasyon tahminimizi 1,3 puan, 2024 yıl sonu tahminimizi ise 0,4 puan yukarı çekti. Son olarak; tahmin sapması ve tahmin yaklaşımındaki değişimin etkisi 2023 ve 2024 yıl sonu enflasyon tahminlerimize sırasıyla 10,9 ve 5,9 puan artırıcı yönde etkide bulundu.

Sunduğumuz enflasyon patikasında yaptığımız yukarı yönlü değişikliğin tahmin yaklaşımı kaynaklı temel nedeni önceki Rapor’da sunulan patikada ara hedef olma özelliğinin öne çıkarılması, mevcut projeksiyonlarımızın ise değişen makroekonomik görünümle birlikte Merkez Bankası’nın teknik tahminleri çerçevesinde oluşturulmuş olmasıdır.

Enflasyon tahminlerimiz politika tepkilerimizi ve bunların birikimli etkilerini de içermektedir. Para politikası tepkimizi, enflasyonun ana eğilimini düşürmeye odaklı olarak veriyoruz. Enflasyonun ana eğilimini etkileyen parasal ve finansal koşulları yakından analiz ediyoruz.

Politika faizini kademeli olarak artırırken, makroihtiyati çerçevede sadeleştirme süreciyle, hem piyasa mekanizmalarının işlevselliğini artıracak hem de piyasa faizlerinin enflasyon beklentileri ile daha uyumlu bir noktada şekillenmesine çalışacağız.

Bunun yanında, seçici kredi sıkılaştırması yoluyla enflasyonu hedefleyen dengeleyici adımlar atıyoruz ve atmaya devam edeceğiz. Miktarsal sıkılaştırma kararlarımız ile birlikte, döviz kuru ve iç talep üzerinde aşırılıklar oluşturmadan, Türk lirası likiditenin istikrarlı gelişimini temin edeceğiz.

Çalışmalarını başlattığımız ve bir süre sonra açıklayacağımız üzere, Türk lirası tasarruf enstrümanlarını çeşitlendirecek ve sermaye piyasalarının derinleşmesini destekleyeceğiz. Merkez Bankası güven, istikrar ve şeffaflık prensipleri doğrultusunda, tamamen verilere dayalı ve tam bir koordinasyon içinde karar verecektir.

Kararlarımızın, enflasyon, piyasalar, parasal ve finansal koşullar üzerindeki etkilerini sürekli ölçerek, parasal sıkılaştırma sürecini dinamik olarak optimize edeceğiz. Kademeli ve istikrarlı ilerleyişimizle birlikte amacımız beklentilerin yeniden çıpalanmasını sağlamakla birlikte, öngörülebilirliktir.”

Paylaşın

Bitcoin 26 Bin Doların Altına Geriledi; XRP Ve Shiba Inu Sert Düştü

XRP ve Shiba Inu yatırımcısına yüksek oranda kaybettiren kripto para birimleri arasında yer alırken, Bitcoin, 26 bin doların altına geriledi. Ethereum ise bin 650 dolar seviyesinin altında işlem görüyor.

Haber Merkezi / Kripto para birimleri, haftanın ilk işlem gününe kayıplarla başladı.

Dünyanın en büyük kripto para birimi Bitcoin (BTC) yüzde 0,52 düşüşle 25.902 dolara gerilerken, dünyanın en büyük ikinci kripto para birimi Ethereum (ETH) ise yaklaşık yüzde 0,53 düşüşle 1.640 dolar seviyesinin altına geriledi.

Bitcoin (BTC) cuma günü yüzde 1,76 düşüşle 26.002 dolara gerilemiş, Ethereum (ETH) ise yüzde 2 düşüşle 1.650 dolar seviyesinde işlem görmüştü.

Bitcoin’in (BTC) hacmi, son 24 saatte yüzde 35 artışla yaklaşık 8 milyar dolar olurken, piyasa değeri ise 504 milyar dolar civarında. Bitcoin’in piyasa değeri cuma günü 506 milyar dolar civarındaydı.

Diğer önde gelen kripto paralardan, XRP ve Shiba Inu yatırımcısına yüksek oranda kaybettiren kripto para birimleri arasında yer aldı.

Küresel kripto para birimi piyasalarının değeri, son 24 saatte yüzde 0,41 düşüşle 1,05 trilyon dolar civarında işlem görüyor. Küresel kripto para birimi piyasalarının değeri cuma günü 1,05 trilyon dolar civarındaydı.

Bazı kripto para birimlerinde son durum şöyle:

Bitcoin 25.902 dolar, değer kaybı yüzde 0,52
Ethereum 1.640 dolar, değer kaybı yüzde 0,53
Tether 0,9994 dolar, değer kaybı yüzde 0,02
BNB 216 dolar, değer kaybı yüzde 0,34
XRP 0,5162 dolar, değer kaybı yüzde 2,06

Cardano 0,2599 dolar, değer kaybı yüzde 1,71
Dogecoin 0,06237 dolar, değer kaybı yüzde 1,75
Solana 20,34 dolar, değer kaybı yüzde 0,22
Poligon 0,5 503 dolar, değer kazancı yüzde 0,54

Litecoin 64,44 dolar, değer kaybı yüzde 1,02
Polkadot 4,45 dolar, değer kaybı yüzde 1,67
Tron 0,07724 dolar, değer kaybı yüzde 0,02
Shiba Inu 0,00000795 dolar, değer kaybı yüzde 2,15

Paylaşın

“IMF Heyeti, Eylül Ayında Ankara’ya Gelecek” İddiası

AK Parti iktidarının yıllardır sert biçimde karşı durarak siyasi çıkar sağlamaya çalıştığı Uluslararası Para Fonu (IMF) ile ilişkilerini yeniden ısıtmaya karar verdiğini duyuran gazeteci Erdal Sağlam, iktidar partisinin talebiyle yüksek düzeyli bir IMF heyetinin Ankara’ya geleceğini söyledi.

Tarih için karşılıklı görüşmelerin sürdüğünü ve eylül ayı içinde ziyaretin gerçekleştirilmesinin beklendiğini kaydeden Erdal Sağlam, “AKP’ye yakın kaynaklar IMF’in geleceğini, rapor yayımlamasının iyi olacağını ama stand-by türü yeni resmi bir anlaşma yapılmayacağını söylüyorlar. Şahsen seçimden önce böyle bir açıklama yapılmayacağını ama seçim sonrasında anlaşma konusunun belirsiz olduğunu düşünüyorum. Çünkü ekonomideki son yıllarda yaşanan kötü yönetimin çıkardığı faturayı asıl olarak seçimden sonra yapılacak programla ödemeye başlayacağız.

IMF’le anlaşma olsa da olmasa da parasal ve mali sıkılaşmanın yoğun olacağı, enflasyonla mücadele için tüm kesimlerin bedel ödeyeceği, en azından iki yıllık bir süreç bizi bekliyor. KKM gibi biriken yüklerin temizlenmesi için yüklü bir kaynak ihtiyacı olacağı da kesin. IMF ile anlaşma yapıp yüklü bir kaynak girişi olmazsa, kaynağı nereden bulacağımız, bulursak karşılığında ne vereceğimiz belli olmaz.” ifadelerini kullandı.

Yazının tamamı için TIKLAYIN

Uluslararası Para Fonu nedir?

1944 yılında ABD’nin New Hampshire eyaletindeki Bretton Woods’ta kurulan ve 1947’de fiilen çalışmaya başlayan milletlerarası ekonomik meselelerle uğraşan bir teşkilat olan IMF “küresel para iş birliği, finansal istikrarı sağlamak, uluslararası ticareti kolaylaştırmak, yüksek istihdam ve sürdürülebilir ekonomik büyümeyi teşvik ve dünya çapında yoksulluğu azaltmayı teşvik etmek için çalışan, 189 ülkenin üye olduğu organizasyondur.

Kuruluşun belirtilen hedeflerinde, ödemeler dengesi ihtiyaçlarını karşılamak için üye ülkelerin mali kaynaklarını kullanılabilir hale getirmek de dahil olmak üzere uluslararası ekonomik iş birliği, uluslararası ticaret, istihdam ve döviz kuru istikrarını teşvik edilmesi olarak tanımlanmaktadır. IMF’nin merkezi ABD’de, Washington, DC’de bulunmaktadır.

Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarından sonra milletlerarası ekonomik problemler karmaşık hale gelmiş, I. Dünya Savaşı’ndan sonra düşülen ekonomik buhranla savaş sonrası ekonomik depresyonlar da ekonomik ilişkileri tehdit eder bir vaziyet almıştı. Avrupa devletlerinin II. Dünya Savaşı sonrası bozuk ve depresyon içindeki ekonomik durumlarının aksine Amerika Birleşik Devletleri’nin savaş boyunca ihracatının altın stoklarının artması, ekonomik bakımdan yardım yapacak tek ülke durumuna gelmesine sebep oldu.

ABD, Avrupa devletlerine doğrudan yardım yapmak yerine mali kurumlar kurarak yardım yapılması taraftarı oldu ve 1944 yılında Bretton Woods’ta 45 devletin katılımıyla birtakım kararlar alındı. Bretton Woods Antlaşması’nda; birisi, Milletlerarası Para Fonu, diğeri, Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankası (IBRD) yahut kısaca Dünya Bankası isimleriyle iki ekonomik kurumun kurulması kararlaştırılmıştır.

IMF, Avrupa devletlerinin ödeme bilançolarında ortaya çıkabilecek geçici (kısa vadeli) ödeme güçlüklerinde kredi vererek milletlerarası ticaretin bu yüzden daralmasını önlemek; Dünya Bankası da uzun vadeli yatırım kredileri vermek suretiyle, Avrupa devletlerinin yeniden imarını sağlamak, ödeme bilançolarındaki yapısal dengesizlikleri gidermek için kurulmuştur.

Her iki kurumun, sermaye ve kaynaklarının önemli bir kısmı ABD tarafından temin edilmiştir. Bu kurumlara üye olan ülkelerin prensip olarak, içeride enflasyonu önleyici para politikaları takip etmeleri, dış ticareti ise tek taraflı devalüasyonlar ve ithal sınırlamalar yüzünden daraltmamaları, aksine bu tehditleri olabildiğince kaldırmaları gerekecekti.

Paylaşın