Petrol Fiyatları Son 8 Yılın Zirvesinde

Rusya’nın Ukrayna’ya askeri operasyon başlatmasıyla birlikte piyasalar çakıldı. Petrolün varil fiyatı 9 yıl aradan sonra 100 dolara ulaşırken, altın fiyatları küresel çapta hızlı bir yükseliş trendine girdi. 

Ons altın 1945 doları gördü. İstanbul serbest piyasada da gram altın 880 liranın, çeyrek altın da 1416 liranın üzerine çıktı. Dolar kuru 14,21’e, Euro ise 15,98’e çıkarak 21 Aralık sonrası en yüksek seviyeyi gördü.

Borsa İstanbul güne yüzde 7,59 düşüşle 1.862 puandan başladı. Borsa İstanbul A.Ş. “Borsamız pay piyasasındaki tüm sıralarda, vadeli işlem ve opsiyon piyasasında işlem gören pay ve pay endekslerine dayalı sözleşmelerde ve borçlanma araçları piyasası pay repo pazarında işlemler geçici olarak durdurulmuştur.” açıklamasını yaparak devre kesici uyguladı.

Asya borsaları da açılışta yüzde 3 düşüş yaşadı. Ruble, dolar karşısında yüzde 6 düştü ve 84,07’yle 21 Ocak 2016 sonrası en düşük seviyeye geriledi. Rusya Merkez Bankası, rubledeki sert düşüş nedeniyle döviz piyasasına müdahale edeceğini açıkladı.

Kripto para birimleri de hızlı bir düşüş yaşadı. Son 24 saatte yüzde 7’ye yakın değer kaybeden Bitcoin 34 bin 688 dolara düştü. Ethereum ise yüzde 9,37’lik kayıpla güne 2 bin 347 dolardan başladı.

Paylaşın

Merkez Bankası, Politika Faizini Yüzde 14’te Sabit Tuttu

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), bugün düzenlediği Para Politikası Kurulu toplantısında politika faizini yüzde 14’te sabit tuttu. Piyasaların beklentisi de, faizin sabit tutulması yönündeydi. Kararın ardından ardından döviz kurlarında kayda değer bir değişim olmadı.

Haber Merkezi / 2021 yılı Eylül ayında faiz indirimlerine başlayan Merkez Bankası, yıl sonuna kadar faizi 500 baz puan indirmişti. Bu dönemde dolar/TL 8,30’dan 18,36’ya kadar yükseldikten sonra rezerv satışı ve kur korumalı mevduatla 13,50 civarında dengelendi. Faiz indirimleri öncesinde ağustosta yüzde 19,25 olan enflasyon da hızla artarak ocakta yüzde 48,7 ile 20 yılın zirvesine yükselmişti.

Koronavirüs pandemisi ve jeopolitik risklerin “küresel iktisadi faaliyet üzerindeki aşağı yönlü riskleri canlı tutmakta ve belirsizliklerin artmasına yol açmakta” olduğu sözleriyle bir önceki metinle benzer şekilde başlayan faiz oranlarına ilişkin basın duyurusunda, küresel enflasyon ve artan enerji fiyatları vurgusu yapıldı: “Gelişmiş ülke merkez bankaları artan enerji fiyatları ve arz-talep uyumsuzluğuna bağlı olarak enflasyonda görülen yükselişin beklenenden uzun sürebileceğini değerlendirmektedir.”

Ayrıca liralaşma stratejisi ön plana çıkarılarak “Alınmış olan kararların birikimli etkileri yakından takip edilmekte ve bu dönemde fiyat istikrarının sürdürülebilir bir zeminde yeniden şekillenmesi amacıyla TCMB’nin tüm politika araçlarında kalıcı liralaşmayı teşvik eden geniş kapsamlı bir politika çerçevesi gözden geçirme süreci yürütülmektedir” denildi.

TCMB tarafından yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı: “Para Politikası Kurulu (Kurul), politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranının yüzde 14 düzeyinde sabit tutulmasına karar vermiştir.

Salgında varyantlar ve artan jeopolitik riskler, küresel iktisadi faaliyet üzerindeki aşağı yönlü riskleri canlı tutmakta ve belirsizliklerin artmasına yol açmaktadır. Küresel talepteki toparlanma, emtia fiyatlarındaki yüksek seyir, enerji başta olmak üzere bazı sektörlerdeki arz kısıtları ve taşımacılık maliyetlerindeki yüksek seviye uluslararası ölçekte üretici ve tüketici fiyatlarının artmasına yol açmaktadır.

Yüksek küresel enflasyonun, enflasyon beklentileri ve uluslararası finansal piyasalar üzerindeki etkileri yakından izlenmektedir. Bununla birlikte, gelişmiş ülke merkez bankaları artan enerji fiyatları ve arz-talep uyumsuzluğuna bağlı olarak enflasyonda görülen yükselişin beklenenden uzun sürebileceğini değerlendirmektedir. Bu çerçevede, iktisadi faaliyet, işgücü piyasası ve enflasyon beklentilerinde ülkeler arasında farklılaşan görünüme bağlı olarak gelişmiş ülke merkez bankalarının para politikası iletişimlerinde ayrışma gözlenmekle birlikte, merkez bankaları destekleyici parasal duruşlarını halen sürdürmekte, varlık alım programlarına devam etmektedir.

Kapasite kullanım seviyeleri ve diğer öncü göstergeler yurt içinde iktisadi faaliyetin, dış talebin de olumlu etkisiyle güçlü seyrettiğine işaret etmektedir. Büyümenin kompozisyonunda sürdürülebilir bileşenlerin payı artarken, cari işlemler dengesinin 2022 yılında fazla vermesi öngörülmektedir. Cari işlemler dengesindeki iyileşme eğiliminin güçlenerek devam etmesi, fiyat istikrarı için önem arz etmektedir. Kurul, bu hedefe ulaşmak için uzun vadeli Türk lirası yatırım kredilerinin önemli bir rol oynayacağını değerlendirmektedir.

Enflasyonda yakın dönemde gözlenen yükselişte; ekonomik temellerden uzak fiyatlama oluşumları, küresel enerji, gıda ve tarımsal emtia fiyatlarındaki artışlar ile tedarik süreçlerindeki aksaklıklar gibi arz yönlü unsurlar ve talep gelişmeleri etkili olmaktadır. Kurul, sürdürülebilir fiyat istikrarı ve finansal istikrarın tesisi için atılan ve kararlılıkla sürdürülmekte olan adımlar ile birlikte, enflasyonda baz etkilerinin de ortadan kalkmasıyla dezenflasyonist sürecin başlayacağını öngörmektedir.

Bu çerçevede Kurul, politika faizinin sabit tutulmasına karar vermiştir. Alınmış olan kararların birikimli etkileri yakından takip edilmekte ve bu dönemde fiyat istikrarının sürdürülebilir bir zeminde yeniden şekillenmesi amacıyla TCMB’nin tüm politika araçlarında kalıcı liralaşmayı teşvik eden geniş kapsamlı bir politika çerçevesi gözden geçirme süreci yürütülmektedir.

TCMB, fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda enflasyonda kalıcı düşüşe işaret eden güçlü göstergeler oluşana ve orta vadeli yüzde 5 hedefine ulaşıncaya kadar elindeki tüm araçları liralaşma stratejisi çerçevesinde kararlılıkla kullanmaya devam edecektir. Fiyatlar genel düzeyinde sağlanacak istikrar, ülke risk primlerindeki düşüş, ters para ikamesinin ve döviz rezervlerindeki artış eğiliminin sürmesi ve finansman maliyetlerinin kalıcı olarak gerilemesi yoluyla makroekonomik istikrarı ve finansal istikrarı olumlu etkileyecektir. Böylelikle, yatırım, üretim ve istihdam artışının sağlıklı ve sürdürülebilir bir şekilde devamı için uygun zemin oluşacaktır.

Kurul, kararlarını şeffaf, öngörülebilir ve veri odaklı bir çerçevede almaya devam edecektir. Para Politikası Kurulu Toplantı Özeti beş iş günü içinde yayımlanacaktır.”

Paylaşın

Merkez Bankası’ndan Yeni FAST Kararı

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB), Fonların Anlık ve Sürekli Transferi (FAST) ödeme işlemlerinde yapılan para transferlerinde limitin artırılacağını duyurdu.

Haber Merkezi / TCMB tarafından yapılan açıklamada ,”FAST Sistemine gösterilen yoğun ilgi ve ödemeler ekosisteminin dinamik gereksinimleri göz önünde bulundurularak para transferlerinde 2.000 TL olan FAST işlem tutar limiti de 21 Şubat 2022 tarihi itibarıyla 5.000 TL’ye yükseltilecektir” ifadeleri kullanıldı.

Diğer yandan TCMB, FAST’a entegrasyonu tamamlanan “TR Karekod” kullanılarak gerçekleştirilecek iş yeri ödemelerinde ise tek seferde 10 bin TL’ye kadar işlem yapılabileceğini duyurdu.

TCMB’nin açıklamasında şöyle denildi:

“TR Karekod kullanılarak gerçekleştirilecek iş yeri ödemelerinde tek seferde 10.000 TL’ye kadar işlem yapılabilecektir. TR Karekod’un yaygınlaşarak hayatımıza girmesi ile birlikte vatandaşlarımız alışverişlerde iş yeri tarafından oluşturulan ödeme kare kodunu mobil uygulamaları ile okutarak FAST sistemi altyapısı ile anlık ödeme gerçekleştirebileceklerdir.

7/24 anlık para transferine olanak sağlayan FAST Sistemi aracılığıyla günlük ortalama 3,5 milyon adet ödeme gerçekleştirilmekte olup, transferler müşteri hesapları arasında bir saniyeden daha kısa sürede tamamlanmaktadır.

Ezberlenmesi ve kullanılması zor olan IBAN numaraları yerine, telefon numarası, kimlik numarası veya e-posta adresi ile kolay ve hızlı bir şekilde FAST ödemesi yapılabilmesine olanak sağlayan Kolay Adresleme Sistemine kayıt olan kullanıcı sayısı 15,5 milyona ulaşmıştır.”

Duyuruda FAST sistemine gösterilen yoğun ilgi ve ödemeler ekosisteminin dinamik gereksinimleri göz önünde bulundurularak para transferlerinde 2 bin TL olan FAST işlem tutar limitinin 21 Şubat 2022 tarihi itibarıyla 5 bin TL’ye yükseltileceği belirtildi.”

Paylaşın

Fitch Ratings, Türkiye’nin Kredi Notunu Düşürdü

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings, Türkiye’nin kredi notunu BB-’den B+’ya indirdiğini, görünümünü ise “negatif” olarak teyit ettiğini açıkladı. Fitch, ayrıca, Türkiye’de enflasyonun yıl sonuna kadar yüzde 38 olacağı öngörüsünde bulundu.

Bloomberg HT’nin aktardığına göre, Fitch son yayımladığı raporda, “daha sık ve yoğun politika odaklı” finansal stres dönemlerinin, Türkiye’de yüksek enflasyonu, düşük dış likiditeyi ve zayıf politika güvenilirliği açısından kırılganlıkları artırdığını açıkladı.

Raporda, takip edilen politikanın (hedeflenen kredi ve sermaye akışı önlemleri de dâhil olmak üzere) enflasyonu düşürmesinin beklenmediği belirtildi.

“Güven geliştirme kapasitesi sınırlı”

Fitch, Türkiye’nin genişletici para politikası bileşiminin etkilerine de değindiği raporda, “Türkiye’nin genişletici para politikası bileşimi (negatif reel faiz oranları da dâhil) enflasyonu yüksek seviyelerde tutabilir, güven ortamını baskılayabilir ve uluslararası rezervler üzerindeki baskıları yeniden alevlendirebilir” ifadelerini kullandı.

Siyasi gelişmelerin, Merkez Bankası’nın politika faizini yükseltme kabiliyetini sınırladığını belirten raporda, yeni ekonomik enstrümanın yüksek enflasyon ortamında güveni sürdürülebilir bir şekilde geliştirme kapasitesinin “sınırlı olduğu” kaydedildi.

Enflasyon tahmini

Fitch söz konusu raporda, Türkiye’de enflasyonun yıl sonuna kadar yüzde 38’e, 2022’de ortalama yüzde 41’e ve 2023’te yüzde 28’e ulaşacağı öngörüsünde bulundu.

Son değerlendirme nasıldı?

Fitch Ratings, 2 Aralık 2021’deki değerlendirmesinde, Türkiye’nin kredi notunu “BB-” olarak teyit etmiş, kredi not görünümünü ise, “erken” olarak nitelendirdiği parasal gevşemenin yurtiçi güvende bozulmaya neden olduğunu belirterek “durağan”dan “negatif”e çevirmişti.

Kredi notları hakkında

Kredi derecelendirme notlarına göre ülkeler listesi, üç büyük kredi derecelendirme kuruluşu tarafından açıklanan, uzun vadeli yabancı para cinsinden kredi notunu gösterir. Üçü de ABD merkezli bu kuruluşlar, Standard&Poor’s (S&P), Fitch ve Moody’s’tir.

S&P ve Fitch için BBB-, Moody’s için Baa3 ve yukarısı yatırım yapılabilir seviye olarak kabul edilir. S&P ve Fitch için BB+, Moody’s için Ba1 ve aşağısı ise yatırım yapılamaz spekülatif derece sayılmakta ve çoğunlukla “çöp” olarak adlandırılır.

Fitch ile aynı yönteme sahip S&P derecelendirme skalası, en iyiden en kötüye, şöyle: AAA, AA, A, BBB, BB, B, CCC, CC, C, D. BBB’nin altındaki tahviller spekülatif veya yüksek riskli sayılır.

Paylaşın

Merkez Bankası’nın Swap Hariç Net Rezervi Eksi 50,2 Milyar Dolar

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) tarafından Haftalık Para ve Banka İstatistikleri yayımlandı. Buna göre, 4 Şubat itibarıyla Merkez Bankası brüt döviz rezervleri, 4 milyar 80 milyon dolar artışla 75 milyar 716 milyon dolara yükseldi. Brüt döviz rezervleri, 28 Ocak’ta 71 milyar 636 milyon dolar seviyesindeydi.

Haber Merkezi / Böylece net uluslararası rezervler 4 Şubat itibarıyla bir önceki haftaya göre 5.8 milyar dolar artışla 16.33 milyar dolara yükseldi. TCMB’nin net uluslararası rezervleri üç hafta önce gerilediği yaklaşık 20 yılın en düşük seviyesi olan 7.55 milyar dolara kıyasla keskin şekilde toparlanmış oldu.

Artışta Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile yapılan yaklaşık 5 milyar dolarlık swap anlaşmasının yarısının geçen hafta cuma günü TCMB hesaplarına geçmesi etkili oldu. İhracatçıların döviz gelirlerinin yüzde 25’inin TCMB’ye satışı gibi yeni adımlar da rezerv artışında etkili.

Swap hariç net rezerv eksi 50,2 milyar dolar

Bu gelişme swap hariç net rezervlere de yansıdı. Bir önceki hafta eksi 54,1 milyar dolar olan swap hariç net rezerv rakamı 4 Şubat haftasında eksi 50,2 milyar dolar oldu. Net rezervler aralık ayında TCMB’nin satış tarafında döviz piyasasına doğrudan müdahalesini takiben 21.17 milyar dolardan düşüşe geçmişti. 7.55 milyar dolara kadar gerileyen rezervler üç haftadır toparlanma kaydediyor.

Brüt ve net döviz rezervi nedir?

Ekonomist Mahfi Eğilmez, brüt ve net döviz rezervi arasındaki farkı şu şekilde açıklıyor: Merkez Bankası, döviz rezervlerinin tamamının sahibi değil.

TCMB’nin rezervlerinin bir bölümü bankaların Merkez Bankası’nda tutmak zorunda olduğu zorunlu karşılıklardan oluşuyor. Bunları bir çeşit emanet döviz olarak görmek mümkün.

TCMB’nin son yıllarda rezerv opsiyon mekanizması aracılığıyla, TL mevduatlar karşılığında alması gereken zorunlu karşılıkları dövizle yatırma esnekliği tanımasıyla bu döviz rezervlerindeki emanet tutarda artış oldu.

Döviz rezervlerinin bir bölümünün emanet olması nedeniyle Merkez Bankası’nın döviz rezervlerinin toplamı brüt döviz rezervlerini gösteriyor. Merkez Bankası’nda emanet olarak duran miktarlar düşüldüğünde net döviz rezervine ulaşılıyor.

Net döviz rezervi nasıl hesaplanıyor?

Net döviz rezervi, TCMB verilerinde aktif kısımda yer alan dış varlıklardan, pasif kısımda bulunan toplam döviz yükümlülüklerini çıkardıktan sonra elde edilen rakamın o günün kuruna bölünmesiyle hesaplanıyor.

Formül şu şekilde: Net Rezerv = (Dış Varlıklar – toplam döviz yükümlülükleri) / Dolar-TL kuru

Swap hariç net rezerv ne demek?

Ekonomist Eğilmez’e göre net rezerv miktarı, swap işlemleriyle elde edilmiş (emanet) dövizleri de kapsadığı için bu rakam tam olarak net rezervi ifade etmiyor.

Bu yüzden net döviz rezervini emanet dövizleri çıkararak görebilmek için bu miktardan swap karşılığı elde edilmiş döviz tutarını düşmek gerekiyor. Swap hariç net rezerv ise şu şekilde hesaplanabiliyor:

Swap hariç net rezerv = Net rezerv – Swap işlemleri toplamı

Uluslararası rezerv nedir?

TCMB’nin (Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası) tanımına göre uluslararası rezervler; ülkelerin para otoriteleri tarafından kontrol edilen, kullanıma hazır, birbirlerine çevrilebilme özelliği bulunan ve uluslararası ödeme aracı olarak kabul edilen varlıklar.

Uluslararası rezerv olarak sayılan varlıklar şunlar:

  • Konvertibl (birbirlerine dönüştürülebilir) döviz varlıkları (euro, ABD doları, İngiliz sterlini vb.)
  • Uluslararası standartta altın
  • Özel Çekme Hakları
  • Uluslararası Para Fonu (IMF) Rezerv Pozisyonu

TCMB, rezervleri nasıl saklıyor?

Merkez Bankası, rezervlerin yönetiminde ülke menfaatine öncelik verdiğini aktarıyor. Bu amaçla, uluslararası rezervleri, anaparanın korunması ve gerekli likiditenin sağlanması için düşük riske sahip yatırım araçlarında değerlendiriyor.

Merkez Bankası, rezerv yönetimi sırasında karşılaşılabilecek risklerin belirlenmesi, değerlendirilmesi ve kabul edilebilir sınırlar içinde tutulabilmesi için risk yönetim stratejisi uyguluyor. Ayrıca elindeki rezervlerin seviyesini, düzenli aralıklarla internet sitesinde yayımlıyor.

Paylaşın

‘TL Mevduat’ta Reel Kayıp 25 Yılın Zirvesine Çıktı

TÜİK verilerine göre ocak ayında aylık olarak yurtiçi üretici fiyatları endeksine indirgendiğinde TL mevduat faizi yüzde 8,33, tüketici fiyatları endeksine indirgendiğinde ise yüzde 8,87 reel olarak kaybettirdi.

Yılın ilk ayında hangi finansal yatırım aracı tercih edilse de maalesef yüksek enflasyon nedeniyle her araç reel kayıp yaşattı. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre ocak ayında aylık olarak yurtiçi üretici fiyatları endeksine indirgendiğinde TL mevduat faizi yüzde 8,33, tüketici fiyatları endeksine indirgendiğinde ise yüzde 8,87 reel olarak kaybettirdi. Ocakta tüketici enflasyonu yüzde 48,69’a, üretici enflasyonu ise yüzde 93,53’e yükselmişti. Yıllık olarak bakıldığında ise TL mevduat faizi yatırımcısına Yİ-ÜFE’ye indirgendiğinde yüzde 40,64, TÜFE’ye indirgendiğinde ise yüzde 22,75 kayıp getirdi.

Enflasyona endeksli ürün ihtiyacı

Dünya’dan Şebnem Turhan’ın haberine göre; 1997’den beri hesaplanan reel getiri oranlarına göre TL mevduat yatırımcısı yıllık olarak 25 yılın en ağır reel kaybını yaşarken aylık kayıpta ise geçen yıl aralık ayının ardından tasarrufunda en ağır erimeyle karşı karşıya geldi.

Reel kayıpların ardından her ne kadar yeni Türkiye Ekonomi Modeli kapsamında en önemli araç olarak dövize endeksli TL mevduat ürünü sunulsa da yüksek enflasyon nedeniyle analistler, yatırımcının enflasyon korumalı yeni ürünlerin kapsama alınmasını bekliyor.

Tüm finansal araçlar üretici ve tüketici enflasyonunun son 19 yılın zirvesine yerleşmesinin kaybını yaşadı. Aylık en düşük kayıp, yurt içi üretici fiyat endeksi (Yİ-ÜFE) ile indirgendiğinde yüzde 7,56, tüketici fiyat endeksi (TÜFE) ile indirgendiğinde ise yüzde 8,10 oranlarıyla BIST 100 endeksinde gerçekleşti. Öyle ki analistler yüksek enflasyonda yerli yatırımcının kendine koruma aracı olarak Borsa İstanbul’a yatırımı öne çıkarıyordu.

Yine, üretici fiyatları endeksi ile indirgendiğinde; mevduat faizi (brüt) yüzde 8,33, külçe altın yüzde 8,81, Devlet İç Borçlanma Senetleri (DİBS) yüzde 8,88, Euro yüzde 9,45 ve dolar yüzde 9,62 oranlarında yatırımcısına kaybettirdi. TÜFE ile indirgendiğinde mevduat faizi (brüt) yüzde 8,87, külçe altın yüzde 9,34, DİBS yüzde 9,41, Euro yüzde 9,98 ve dolar yüzde 10,14 oranında yatırımcısının tasarrufu eridi.

Yıllıkta Yİ-ÜFE’ye indirgendiğinde kazanan yok

Finansal yatırım araçları yıllık olarak değerlendirildiğinde dolar TÜFE ile indirgendiğinde yüzde 23,08 oranında yatırımcısına en yüksek reel getiriyi sağladı. Ancak dolar Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 5,44 oranında yatırımcısına kaybettirdi.

Diğer yatırım araçları yıllık değerlendirmede, Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde; külçe altın yüzde 8,03, Euro yüzde 12,07, BIST 100 endeksi yüzde 32,13, mevduat faizi (brüt) yüzde 40,64 ve DİBS yüzde 48,29 oranlarında reel kayıp yaşattı. TÜFE ile indirgendiğinde ise külçe altın yüzde 19,70 ve euro yüzde 14,45 oranlarında yatırımcısına kazandırırken; BIST 100 endeksi yüzde 11,67, mevduat faizi (brüt) yüzde 22,75 ve DİBS yüzde 32,69 oranlarında yatırımcı kaybetti.

Ocakta son yılların zirvelerini gören enflasyon oranlarına karşılık Merkez Bankası politika faizinin yüzde 14 seviyesinde olması ve Türkiye’nin en yüksek negatif reel faizi veren ülke konumuna çıkması Devlet İç Borçlanma Senetleri’nin yatırımcısına yüksek kayıplar yaşatmasına neden oldu. Her ne kadar dolar/TL sakin bir ay geçirse de DİBS’te negatif reel getiri olması yabancı yatırımcının zaten az olan ilgisini daha da kaybetmesi sonucuna yol açtı ve talep azaldı. DİBS’te yabancı yatırımcı payı yüzde 4’ün altında bulunuyor.

TÜİK verilerine göre külçe altın, üç aylık değerlendirmede; Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 4,60, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 15,85 oranında yatırımcısına en yüksek reel getiri sağlayan yatırım aracı oldu.

Paylaşın

MB’nin Swap Hariç Net Rezervi Eksi 54,1 Milyar Dolar

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) rezervlerinde geçen hafta sınırlı artış kaydedildi. Verilere göre brüt rezervler 28 Ocak haftasında 110,1 milyar dolardan 110,5 milyar dolara çıktı. Net rezervler ise 9,3 milyar dolardan 10,5 milyar dolara yükseldi. 

Haber Merkezi / İlgili haftada swap hariç net rezerv ise eksi 54,1 milyar dolar olarak kaydedildi. Bu seviye önceki hafta eksi 55,6 milyar dolardı. Türkiye’nin swapları Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) yapılan son anlaşmayla birlikte 28 milyar dolara kadar ulaşmıştı.

Swap anlaşmalarında, iki ülke arasında arasında belirlenen tutarda bir para başka bir parayla değiştiriliyor. Değiştirilen ana paralar belirli bir süre sonunda geri veriliyor. Bu durumda MB’nin döviz rezervi kağıt üstünde artmış olsa da bu, net rezerve yansımıyor.

Brüt ve net döviz rezervi nedir?

Ekonomist Mahfi Eğilmez, brüt ve net döviz rezervi arasındaki farkı şu şekilde açıklıyor: Merkez Bankası, döviz rezervlerinin tamamının sahibi değil.

TCMB’nin rezervlerinin bir bölümü bankaların Merkez Bankası’nda tutmak zorunda olduğu zorunlu karşılıklardan oluşuyor. Bunları bir çeşit emanet döviz olarak görmek mümkün.

TCMB’nin son yıllarda rezerv opsiyon mekanizması aracılığıyla, TL mevduatlar karşılığında alması gereken zorunlu karşılıkları dövizle yatırma esnekliği tanımasıyla bu döviz rezervlerindeki emanet tutarda artış oldu.

Döviz rezervlerinin bir bölümünün emanet olması nedeniyle Merkez Bankası’nın döviz rezervlerinin toplamı brüt döviz rezervlerini gösteriyor. Merkez Bankası’nda emanet olarak duran miktarlar düşüldüğünde net döviz rezervine ulaşılıyor.

Net döviz rezervi nasıl hesaplanıyor?

Net döviz rezervi, TCMB verilerinde aktif kısımda yer alan dış varlıklardan, pasif kısımda bulunan toplam döviz yükümlülüklerini çıkardıktan sonra elde edilen rakamın o günün kuruna bölünmesiyle hesaplanıyor.

Formül şu şekilde: Net Rezerv = (Dış Varlıklar – toplam döviz yükümlülükleri) / Dolar-TL kuru

Swap hariç net rezerv ne demek?

Ekonomist Eğilmez’e göre net rezerv miktarı, swap işlemleriyle elde edilmiş (emanet) dövizleri de kapsadığı için bu rakam tam olarak net rezervi ifade etmiyor.

Bu yüzden net döviz rezervini emanet dövizleri çıkararak görebilmek için bu miktardan swap karşılığı elde edilmiş döviz tutarını düşmek gerekiyor. Swap hariç net rezerv ise şu şekilde hesaplanabiliyor:

Swap hariç net rezerv = Net rezerv – Swap işlemleri toplamı

Uluslararası rezerv nedir?

TCMB’nin (Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası) tanımına göre uluslararası rezervler; ülkelerin para otoriteleri tarafından kontrol edilen, kullanıma hazır, birbirlerine çevrilebilme özelliği bulunan ve uluslararası ödeme aracı olarak kabul edilen varlıklar.

Uluslararası rezerv olarak sayılan varlıklar şunlar:

  • Konvertibl (birbirlerine dönüştürülebilir) döviz varlıkları (euro, ABD doları, İngiliz sterlini vb.)
  • Uluslararası standartta altın
  • Özel Çekme Hakları
  • Uluslararası Para Fonu (IMF) Rezerv Pozisyonu

TCMB, rezervleri nasıl saklıyor?

Merkez Bankası, rezervlerin yönetiminde ülke menfaatine öncelik verdiğini aktarıyor. Bu amaçla, uluslararası rezervleri, anaparanın korunması ve gerekli likiditenin sağlanması için düşük riske sahip yatırım araçlarında değerlendiriyor.

Merkez Bankası, rezerv yönetimi sırasında karşılaşılabilecek risklerin belirlenmesi, değerlendirilmesi ve kabul edilebilir sınırlar içinde tutulabilmesi için risk yönetim stratejisi uyguluyor. Ayrıca elindeki rezervlerin seviyesini, düzenli aralıklarla internet sitesinde yayımlıyor.

Paylaşın

‘Kur Korumalı’ Hesaplarda Merkez Bankası’na Faiz Belirleme Yetkisi

Altın hesapları, döviz tevdiat hesapları ve katılım fonlarının vadeli Türk Lirası mevduat veya katılma hesaplarına dönüşümüne ilişkin yönetim maddelerine yeni bir bent eklendi. Eklenen bent ile Merkez Bankası, bankaların mevduat hesabına uygulayacağı azami faiz oranını belirlemeye yetkili kılındı.

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın (TCMB), döviz ve altın hesaplarından Türk lirası mevduat ve katılma hesaplarına dönüşümün desteklenmesi hakkında tebliğlerinde yapılan değişiklikler, Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yayımlanarak yürürlüğe girdi.

Yapılan değişiklik sonucu, altın hesapları, döviz tevdiat hesapları ve katılım fonlarının vadeli Türk lirası mevduat veya katılma hesaplarına dönüşümüne ilişkin maddelere yeni bir bent eklendi. Eklenen bent ile Merkez Bankası, bankaların mevduat hesabına uygulayacağı azami faiz oranını belirlemeye yetkili kılındı.

“Türk Lirası Mevduat ve Katılma Hesaplarına Dönüşümün Desteklenmesi Hakkında Tebliğ” ile “Altın Hesaplarından Türk Lirası Mevduat ve Katılma Hesaplarına Dönüşümün Desteklenmesi Hakkında Tebliğ”, altın ve döviz cinsinden mevduat ve katılım fonu hesaplarını, Türk lirası vadeli mevduat ve katılma hesaplarına dönüştüren yurt içi yerleşik gerçek kişilere sağlanacak desteğe ilişkin usul ve esasları düzenliyor.

Yurtdışında yaşayan Türk vatandaşlarının Türkiye’deki bankalarda bulunan döviz hesapları da istemeleri halinde TL’ye dönüştürülebilecek. Uygulama, “TL’ye dönüşüm hesaplarında politika faizinin altında bir faiz oranı belirlenemez” kuralıyla başlamıştı.

Paylaşın

Fed Faiz Kararını Açıkladı: Politika Faizi Sabit Tutuldu

ABD Merkez Bankası (FED), beklentiler dahilinde politika faizini değiştirmeyerek yüzde 0-0,25 aralığında sabit bıraktı. Karar metninde faiz artışlarının yakında başlayacağı belirtilirken, bilançonun küçültülmesine yönelik operasyonun da sıkılaşmanın ardından geleceği ifade edildi.

ABD Merkez Bankası (FED), yılın ilk faiz kararını açıkladı. Fed, beklentiler dahilinde politika faizini değiştirmeyerek yüzde 0-0,25 aralığında sabit bırakırken, faizlerin “yakında” artırılmasının uygun olacağını belirtti.

Fed’den yapılan açıklamada, ekonomik faaliyet ve istihdam göstergelerinin güçlenmeye devam ettiği kaydedildi. Kovid 19 salgınından olumsuz etkilenen sektörlerin son aylarda iyileştiğine dikkatin çekildiği açıklamada, son zamanlarda Covid-19 vakalarındaki keskin artıştan etkilendikleri belirtildi.

Açıklamada, salgın ve ekonominin normalleşmesiyle ilgili arz ve talep dengesizliklerinin yüksek enflasyona katkıda bulunmaya devam ettiği bildirildi. Genel finansal koşulların destekleyici olmaya devam ettiğine işaret edilen açıklamada, ekonominin gidişatının virüsün seyrine bağlı olmaya devam ettiği aktarıldı.

Açıklamada, Kovid-19’a karşı aşılamadaki ilerleme ve arz kısıtlarının hafifletilmesinin, ekonomik faaliyet ve istihdamda devam eden kazanımların yanı sıra enflasyondaki düşüşü desteklemesinin beklendiği belirtildi.

Fed’in açıklamasında, Covid-19’un yeni varyantları da dahil olmak üzere ekonomik görünüme yönelik risklerin devam ettiği vurgulandı.

Federal Açık Piyasa Komitesinin (FOMC) maksimum istihdam ve uzun vadede yüzde 2 enflasyon hedefini sağlamayı amaçladığı yinelenen açıklamada, bu hedefleri desteklemek amacıyla federal fon oranı için hedef aralığın yüzde 0 ile 0,25 arasında tutulmasının kararlaştırıldığı bildirildi.

Açıklamada, faiz oranını artırmanın “yakında” uygun olacağının beklendiği belirtilerek, varlık alımlarının mart ayı başında sona erdirileceği ifade edildi.

Varlık alımlarını azaltma hızının 30 milyar dolar olarak korunduğuna işaret edilen açıklamada, bankanın hedeflerine ulaşmasını engelleyebilecek risklerin ortaya çıkması durumunda para politikası duruşunu uygun şekilde ayarlamaya hazır olacağı vurgulandı.

Öte yandan Fed, yaptığı bir diğer açıklamada, bilanço azaltma prensipleri üzerinde de anlaşıldığını ve bilanço azaltımının faiz artımından sonra başlayacağını belirtti.

Paylaşın

IMF: Merkez Bankalarının Farklı Adımları Piyasaları Dalgalandırabilir

Dünyadaki gelişmiş ekonomilerin merkez bankaları genellikle uyum içerisinde hareket etti. Pandemiyle birlikte merkez bankaları büyümeyi desteklemek için son yıllarda görülmemiş teşvikler getirdi. Ancak nakit bolluğu şimdi enflasyonu dünya çapında körüklemeye başladı. Bu durum karar vericilerde geç kaldığı endişelerini tetikliyor.

Enflasyon oranlarının dünya çapında çok büyük farklılıklar göstermesi akaryakıttan gıdaya günlük tüketici ürünleri fiyatlarını arttırdıkça sosyal ve siyasi gerilimlere yol açama riskini beraberinde getiriyor.

Enflasyon oranı Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) 1982 yılından bu yana en yüksek düzeyine ulaşarak yüzde 7,0 oldu. Karar vericiler arasında geçici olduğunu düşünülen bu oranın daha kalıcı olduğu görüşü hakim olmaya başladı. Öte yandan euro bölgesinde yüzde 5,0 olan fiyat artışlarının yıl sonunda yüzde 2’ye düşmesi bekleniyor. Japonya’da ise enflasyon oranı yalnızca yüzde 0,6.

Amerikan Merkez Bankası’nın (Fed) bu noktada öncü rol üstlenerek önümüzdeki hafta faizleri arttırması bekleniyor. Japon Merkez Bankası’nın ise tam tersine önlemleri önümüzdeki yıllarda olağandışı serbest bırakacağı öngörülüyor.

IMF Başkanı’ndan Kovid 19’un kontrol altına alınması vurgusu

Dünyadaki büyük ekonomilerin merkez bankalarının pandeminin en şiddetli döneminde birbiriyle uyumlu hareket ettiğine dikkat çeken Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Kristalina Georgieva merkez bankalarının yükselen enflasyon karşısında farklı hızlarda politikalarını sıkılaştıracağını ve bu durumun ekonomilerde ve piyasalada dalgalanmaya yol açabileceğini belirtti.

Dünya Ekonomik Forumu’nun bir panelinde konuşan Georgieva, “Buradaki sorun Fed ne yaparsa etkileri yalnızca ABD’de değil başka ülkelerde, özellikle de dolara bağlı borcu yüksek olan ülkelere de yansıyor” dedi ve bu durumun zaten zayıf ilerleyen iyileşme sürecinde bazı ülkelerin cesaretini kırabileceğine işaret etti.

Georgieva bu ülkelerin borçlarını şimdi yeniden finanse etmeleri uyarısında bulundu. Nitekim, Fed’in hızla faiz arttıracağına dair beklentiler zaten yüksek olan borçlanma maliyetini yükseltmeye başladı.

IMF Başkanı ayrıca pandemiyle mücadele ve aşılama oranının arttırılmasının zengin ve yoksul ülkeler arasında açılan farkın kapatılması ve gelecekte herkes için büyümenin mümkün olabilmesi için şart olduğunun altını çizerek, “Dünya daha sonra trilyonlar kazanabilmek için şimdi Kovid 19’u kontrol altına almak için gereken milyarları harcamalıdır” ifadelerini kullandı.

“İşgücü piyasasındaki durum enflasyon sorunumuzun ABD ile aynı olmadığını gösteriyor”

Aynı toplantıda konuşan Avrupa Merkez Bankası Başkanı Christiane Lagarde ise işgücü piyasasındaki farklılıklara değindi.

Lagarde “İşgücü piyasasına baktığımda büyük oranda istifalar görmüyorum. İstihdama katılım rakamları pandemi öncesi düzeye yaklaşıyor” değerlendirmesinde bulundu.

Enflasyon ve işgücü piyasası faktörleri kıyaslandığında Avrupa ülkelerinin ABD ile aynı hızla ilerlemediğine dikkat çeken Lagarde bu nedenle Avrupa’da durumun ABD piyasalarının karşı karşıya olduğu enflasyon artışından farklı seyrettiğini belirti.

Lagarde yine de Avrupa Merkez Bankası’nın olağanüstü gevşek politikadan uzaklaşmaya başlayacağını ve varlık alımlarını kesmeye devam etmeyi amaçladığını açıkladı.

Japonya Merkez Bankası Başkanı Haruhiko Kuroda ise bankasının bu yönde hareket etmeyi henüz düşünmediğini belirterek, “Biz enflasyondan korkmuyoruz çünkü Japonya’da enflasyon çok düşük” diye konuştu. Kuroda ABD ve Avrupa’nın tersine şu aşamada gevşek para politikasına devam edeceklerini kaydetti.

(Kaynak: Euronews)

Paylaşın