Borsa Kazandırdı, Dolar Ve Altın Kaybettirdi

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Finansal Yatırım Araçlarının Reel Getiri Oranları Kasım 2022 verilerini açıkladı. Açıklanan verilere göre, aylık en yüksek reel getiri, yurt içi üretici fiyat endeksi (Yİ-ÜFE) ile indirgendiğinde yüzde 20,99, tüketici fiyat endeksi (TÜFE) ile indirgendiğinde ise yüzde 18,48 oranlarıyla BIST 100 endeksinde gerçekleşti.

Haber Merkezi / Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde; yatırım araçlarından Euro yüzde 3,14, külçe altın yüzde 2,98, Devlet İç Borçlanma Senetleri (DİBS) yüzde 0,99 ve mevduat faizi (brüt) yüzde 0,46 oranlarında yatırımcısına reel getiri sağlarken; Amerikan Doları yüzde 0,60 oranında yatırımcısına kaybettirdi.

TÜFE ile indirgendiğinde Euro yüzde 0,99 ve külçe altın yüzde 0,84 oranlarında yatırımcısına reel getiri sağlarken; DİBS yüzde 1,11, mevduat faizi (brüt) yüzde 1,63 ve Amerikan Doları yüzde 2,66 oranlarında yatırımcısına kaybettirdi.

Külçe altın en çok değer kaybettiren oldu

BIST 100 endeksi, üç aylık değerlendirmede; Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 36,94, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 41,94 oranlarında yatırımcısına en yüksek reel getiri sağlayan yatırım aracı olurken, külçe altın Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 11,20, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 7,96 oranlarında yatırımcısına en çok kaybettiren yatırım aracı oldu.

Altı aylık değerlendirmeye göre BIST 100 endeksi; Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 42,83, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 56,19 oranlarında yatırımcısına en yüksek reel getiri sağlayan yatırım aracı olurken, aynı dönemde mevduat faizi (brüt) Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 17,31, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 9,58 oranlarında yatırımcısına en çok kaybettiren yatırım aracı oldu.

En yüksek reel getiri BİST 100

Finansal yatırım araçları yıllık olarak değerlendirildiğinde BİST 100 endeksi; Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 14,62, TÜFE ile indirgendiğinde yüzde 46,71 oranlarında yatırımcısına en yüksek reel getiri sağlayan yatırım aracı oldu.

Yıllık değerlendirmede, Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde; yatırım araçlarından Amerikan Doları yüzde 26,24, külçe altın yüzde 30,02, Euro yüzde 34,05, DİBS yüzde 39,82 ve mevduat faizi (brüt) yüzde 51,65 oranlarında yatırımcısına kaybettirdi.

TÜFE ile indirgendiğinde ise Amerikan doları yüzde 5,59, külçe altın yüzde 10,42, Euro yüzde 15,58, DİBS yüzde 22,97 ve mevduat faizi (brüt) yüzde 38,11 oranlarında yatırımcısına kaybettirdi.

Paylaşın

Dikkat Çeken İddia: Katar’dan Türkiye’ye 10 Milyar Dolar Kaynak

Türkiye ve Katar arasında 10 milyar dolarlık finansal kaynak konusundaki görüşmelerin son aşamasına gelindiği iddia edildi. 10 milyar dolarlık kaynağın, merkez bankaları arasında swap, Eurobond ya da diğer bazı finansal metodlar yöntemiyle sağlanabileceği belirtiliyor.

Reuters haber ajansı ismi açıklanmayan iki üst düzey yöneticiye dayandırdığı haberinde Türkiye ve Katar arasında 10 milyar dolarlık finansal kaynak konusundaki görüşmelerin son aşamasına gelindiğini iddia etti.

Haberde, Katar’ın Türkiye’ye sağlayacağı 10 milyar dolarlık kaynağın, merkez bankaları arasında swap, Eurobond ya da diğer bazı finansal metodlar yöntemiyle sağlanabileceği belirtiliyor.

Reuters haber ajansı Katar’ın da Türkiye Maliye Bakanlığı yetkililerinin de konuya ilişkin soruları şu aşamada yanıtsız bıraktıklarını ifade etti.

Reuters haber ajansı, batılı ülkelerin Türkiye’ye son dönemde yatırım yapmak konusunda çekingen davranmaya başlaması üzerine Ankara’nın ekonomiyi desteklemek, liranin değerinin korunması amacıyla kendisine yakın ülkelerden destek alma yoluna gittiğini belirtiyor.

Türkiye daha önce de toplam da 15 milyar dolarlık bir swap anlaşması gerçekleştirmiş durumda.

Ajansa konuşan ismi açıklanmayan kaynaklar, görüşmelerin en az 8 milyar dolarlık bir kaynak için yapıldığını söz konusu kaynağın 10 milyar dolara kadar yükselebileceğini belirtiyorlar.

Kaynağın 2 ila 3 milyar dolarlık kısmının bu yıl sonuna kadar geri kalan bölümünün de önümüzdeki yıl içerisinde sağlanabileceği iddia ediliyor.

Bu yıl içerisinde sağlanacak 2-3 milyar dolarlık kısmın Eurobond şeklinde olabileceği belirtiliyor.

Ankara, hali hazırda Birleşik Arap Emirlikleri, Çin, Katar ve Güney Kore’yle toplamda 28 milyar dolarlık swap anlaşması yapmıs durumda.

Türkiye son olarak Suudi Arabistan’la Türkiye Merkez Bankası’nda 5 milyar dolarlık mevduat hesabı açması konusunda görüşmeler yapıyor. TCMB konuya ilişkin henüz bir yorum ya da açıklamada bulunmadı.

Merkez Bankası’nın son dönemde swap anlaşmaları yerine mevduat hesap yöntemini tercih ettiği belirtiliyor.

Paylaşın

Merkez Bankası, Faizi Tek Haneye İndirdi

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK), politika faizini 150 baz puan indirerek yüzde 10,50’den yüzde 9’a çekti. TCMB, bir önceki toplantıda da politika faizini 150 baz puan düşürerek yüzde 10,5 seviyesine çekmişti.

Haber Merkezi / Merkez Bankası, faiz kararına ilişkin yayınladığı metinde şu ifadeleri kullandı:

Jeopolitik risklerin dünya genelinde iktisadi faaliyet üzerindeki zayıflatıcı etkisi artarak sürmektedir. Önümüzdeki döneme ilişkin küresel büyüme tahminleri aşağı yönlü güncellenmeye devam etmekte ve resesyonun kaçınılmaz bir risk faktörü olduğu değerlendirmeleri yaygınlaşmaktadır. Türkiye’nin geliştirdiği stratejik nitelikte çözüm araçları sayesinde temel gıda başta olmak üzere bazı sektörlerdeki arz kısıtlarının olumsuz etkileri azaltılmış olsa da uluslararası ölçekte üretici ve tüketici fiyatlarının artış eğilimi sürmektedir.

Yüksek küresel enflasyonun, enflasyon beklentileri ve uluslararası finansal piyasalar üzerindeki etkileri yakından izlenmektedir. Bununla birlikte, gelişmiş ülke merkez bankaları yüksek enerji fiyatları ve arz-talep uyumsuzluğu ile işgücü piyasalarındaki katılıklara bağlı olarak enflasyonda görülen yükselişin beklenenden uzun sürebileceğini vurgulamaktadırlar. Ülkeler arasında farklılaşan iktisadi görünüme bağlı olarak gelişmiş ülke merkez bankalarının para politikası adım ve iletişimlerinde ayrışma artarak devam etmektedir. Finansal piyasalarda artan belirsizliklere yönelik merkez bankaları tarafından geliştirilen yeni destekleyici uygulama ve araçlarla çözüm üretme gayretlerinin sürdüğü gözlenmektedir.

2022’nin ilk yarısında güçlü bir büyüme gerçekleşmiştir. Yılın ikinci yarısına dair öncü göstergeler ise zayıflayan dış talebin etkisiyle büyümedeki yavaşlamanın sürdüğüne işaret etmektedir. Bununla birlikte, imalat sanayi üzerindeki dış talep kaynaklı baskıların iç talep ve arz kapasitesi üzerinde şimdilik sınırlı olan etkileri daha belirgin hale gelmektedir. İstihdam kazanımları benzer ekonomilere göre daha olumlu seyretmektedir.

Özellikle istihdam artışına katkı veren sektörler dikkate alındığında büyüme dinamiklerinin yapısal kazanımlarla desteklenmekte olduğu görülmektedir. Büyümenin kompozisyonunda sürdürülebilir bileşenlerin payı artarken, turizmin cari işlemler dengesine beklentileri aşan güçlü katkısı devam etmektedir. Bunun yanında, enerji fiyatlarındaki yüksek seyir ve ana ihracat pazarlarının resesyona girme olasılığı cari denge üzerindeki riskleri canlı tutmaktadır. Cari işlemler dengesinin sürdürülebilir seviyelerde kalıcı hale gelmesi, fiyat istikrarı için önem arz etmektedir. Kredilerin büyüme hızı ve erişilen finansman kaynaklarının amacına uygun şekilde iktisadi faaliyet ile buluşması yakından takip edilmektedir.

Ayrıca, son dönemde belirgin şekilde açılan politika-kredi faizi makasının ilan edilen makroihtiyati tedbirlerin katkısı ile geldiği denge yakından takip edilmektedir. Kurul, parasal aktarım mekanizmasının etkinliğini destekleyecek araçlarını kararlılıkla kullanmaya devam edecek ve ilave tedbirleri devreye alacaktır. Uygulanacak politikalar aralık ayında açıklanacak olan 2023 Yılı Para ve Kur Politikası metninde kapsamlı olarak ilan edilecektir.

Enflasyonda gözlenen yükselişte; jeopolitik gelişmelerin yol açtığı enerji maliyeti artışlarının gecikmeli ve dolaylı etkileri, ekonomik temellerden uzak fiyatlama oluşumlarının etkileri, küresel enerji, gıda ve tarımsal emtia fiyatlarındaki artışların oluşturduğu güçlü negatif arz şokları etkili olmaya devam etmektedir. Kurul, sürdürülebilir fiyat istikrarı ve finansal istikrarın güçlendirilmesi için atılan ve kararlılıkla uygulanan adımlar ile birlikte, küresel barış ortamının yeniden tesis edilmesiyle dezenflasyonist sürecin başlayacağını öngörmektedir. Azalan dış talebin toplam talep koşulları ve üretim üzerindeki etkileri yakından izlenmektedir.

Küresel büyümeye yönelik belirsizliklerin ve jeopolitik risklerin daha da arttığı bir dönemde sanayi üretiminde yakalanan ivmenin ve istihdamdaki artış trendinin sürdürülmesi ile arz ve yatırım kapasitesindeki yapısal kazanımların sürekliliği açısından finansal koşulların destekleyici olması kritik önem arz etmektedir. Bu çerçevede Kurul, politika faizinin 150 baz puan düşürülmesine karar vermiştir. Kurul, mevcut politika faizinin küresel talebe ilişkin artan riskleri dikkate alarak yeterli düzeyde olduğunu değerlendirmiş, ağustos ayında başlatılan faiz indirim döngüsünün sonlandırılmasına karar vermiştir.

Fiyat istikrarının sürdürülebilir bir şekilde kurumsallaşması amacıyla TCMB’nin tüm politika araçlarında kalıcı ve güçlendirilmiş liralaşmayı teşvik eden geniş kapsamlı bir politika çerçevesi gözden geçirme süreci devam etmektedir. Değerlendirme süreçleri tamamlanan kredi, teminat ve likidite politika adımları para politikası aktarım mekanizmasının etkinliğinin güçlendirilmesi için kullanılmaya devam edilecektir.”

Anadolu Ajansı’nın anketine katılan 18 ekonomistin çoğu, politika faizinin 150 baz azaltılarak yüzde 9’a indirilmesini bekliyor. Ekonomistlerden biri 100 baz puanlık ve biri de 125 baz puanlık indirim öngörüyordu.

Reuters anketine katılan 14 ekonomistin tamamı kasım ayı Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında faizlerin 150 baz puan indirileceği öngörmüştü.

Bloomberg HT Araştırma Birimi’nin anketine katılan 19 kurumdan, 16 kurum 150 baz puan, 1 kurum 100 baz puan, 1 kurum 125 baz puan ve 1 kurum 200 baz puan faiz indirimi öngörüyordu.

Paylaşın

Bankacılarda “Yaptırımlar Mı Geliyor?” Telaşı

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) yerli banka ve kredi kartı TROY’un (Türkiye’nin Ödeme Yöntemi) kullanımını yurt içinde yaygınlaştırmak için yönetmelik değişikliğine hazırlanıyor. Değişiklik ile Visa, Mastercard gibi uluslararası ödeme kartları için Türkiye’de şirket kurma şartı getirilirken, bankalara müşterilerine TROY’u da sunmaları zorunlu kılınıyor.

Bankaların  görüşlerine açılan yönetmelik değişikliği taslağıyla, yurt içinde kullanılan POS cihazlarında tüm kartların işlemlerinin yapılması zorunluluğu da getiriliyor. Bankacılar taslağa ilişkin görüşlerini BDDK’ye gönderdiler ve artacak maliyetlerden uluslararası kurallara aykırılığa kadar bir çok sakıncayı açıkça belirttiler.

3 ay maddesi yadırgandı

DW Türkçe’de yer alan Erdal Sağlam’ın analizine göre, bu teknik ve ekonomik itirazların yanısıra, bankacıların yönetmelik değişikliği taslağında en çok yadırgadıkları konulardan birinin, “yeni yönetmeliğin 3 ay içinde yürürlüğe girme maddesi” olduğunu söyleyebiliriz. Bankacılar böyle bir değişikliğin sakıncalı olduğunu ama uygulamaya sokulsa bile, bunun için en az 2 yıl gerektiği görüşündeler. Bu nedenle de 3 ay gibi kısa bir süreninin neden yönetmelikte yer aldığına şaşırmış durumdalar.

Konuştuğumuz bankacılar bu düzenlemenin teknik ya da ekonomik karar olmaktan çok, “siyasi bir karar” olduğu görüşünü belirttiler. Ayrıca kamu yetkililerinin konuyla ilgili yaptıkları görüşmelerde, bu kadar kısa süre belirlenmesine ilişkin olarak, “Rusya’ya yaptırım geldi, Ruslar eldeki kartlarıyla tren bileti bile alamadılar” demeleri ve bunun için hazırlık yapmak gerektiğini söylemeleri de bankacıları ürkütmüş durumda.

Bankacılar 6-7 ay sonra seçime gidilecekken, piyasadaki dengeler zaten çok kırılgan hale gelmişken, önemli açıkları olan, iyi planlanmadığı belli bir düzenlemenin gündeme getirilip, bu da yetmezmiş gibi 3 ay gibi kısa bir süre verilmesini, “Gelebilecek yaptırımlara karşı bir hazırlık çabası hissediyoruz” şeklinde değerlendirdiler. Bu durum bankacılarda, “zaten Rusya ile son dönemdeki ticari ilişkiler nedeniyle sürekli gündemde olan yaptırımlar konusunda kamu yönetiminde bir korku olduğu” izlenimi yarattı.

Bankaların itirazları

BDDK’nın yönetmelik değişikliği için “Bu haftaki Kurul toplantısında konunun ele alınıp karar bağlanacağı” konuşuluyor. Ancak bankaların itirazlarının çok kapsamlı olmasının da etkisiyle, bu kadar kısa sürede sonuca bağlanamayacağı, çalışmaların bir süre daha devam etmek zorunda kalınacağı yorumları yapılıyor.

Bankaların yönetmelik taslağına ilişkin olarak çok detaylı bir görüş sunduklarını öğrendik. Özet olarak; bankaların böyle bir düzenlemenin kredi ve banka kartlarındaki maliyetlerini çok artıracağı, mevcut şirketlerle yapılmış anlaşmalar nedeniyle tazminat ödemek zorunda kalacaklarını, tüm markaların aynı kart üzerinde bulunmasının hem teknik olarak, hem de gereken yonganın temini açısından güçlük yaratacağını söylüyorlar.

Bunun yanında Türkiye’de gelip şirket kurmaları şartı getirilirken, TROY için mütekabiliyet esası nedeniyle, yurt dışında çok sayıda şirket kurma zorunluluğu gelebileceği, yanısıra bu zorlamaların Dünya Ticaret Örgütü DTÖ kurallarına aykırılık oluşturabileceği yolunda da eleştiriler bulunuyor. Bankacılar, yönetmelik değişikliğiyle getirilen “bankalar yerine kullanılacak kart markası seçiminin müşteriye bırakılması” nın bankalar açısından önemli sorunlar doğurabileceğini belirtiyorlar.

Karşı görüş

Özet olarak bankaların BDDK’nın bu yönetmelik değişikliğine bir çok açıdan karşı çıktıklarını görüyoruz. Buna karşılık böyle bir düzenlemenin uygulamaya konmasında gecikildiğini belirten sektör uzmanları da var. Kredi ve banka kartları konusunda deneyimli bir sektör uzmanı, “Bankaların yıllar önce TROY ‘u kullanmak için adım atmaları gerekiyordu yapmadılar, şimdi böyle bir zorunlu uygulama ile karşı karşıya kaldılar” dedi.

Uzman Visa, Mastercard gibi şirketlerin Türkiye’de temsil ofisleriyle çalıştıklarını, kurumsal ve bireysel vergi muafiyetleri bulunduğunu, Türkiye’de şirket kurmalarının yerinde olacağını, zaten başka ülkelerde bu tür şirketleri kurduklarını söyledi.

Teknik olarak da büyük zorluklar çıkacağına inanmadığını kaydeden aynı uzman, “Şurası açık ki; haklı bir değişiklik olsa bile, zamanlaması ve mevcut ortam nedeniyle sıkıntı çıkması kaçınılmaz olur” şeklinde konuştu. Ardından da “Düzenleyici otorite ve sektör bu durumda olunca tartışmalar, kararlar ve düzenlemeler doğal olarak sağlıklı olmuyor, olamıyor” şeklinde konuştu.

TROY’un hikayesi

2014 yılında bankalarca ortak kurulan TROY, geçen 8 yıl boyunca yaygın uygulama imkanı bulamadı. Gelinen noktada sektör içinde sadece, işlem adedi açısından  yüzde 2, işlem hacminde ise yüzde 1.7’lik pazar payına sahip.

Bankalararası Kart Merkezi A.Ş. (BKM) tarafından kurulan ve işletilen TROY’un sahipliği, geçtiğimiz yıl ayrı bir şirket kurulup Merkez Bankası’na geçti. TROY hakkında kendi dökümanlarından aktaracağımız özet bilgi şöyle:

“TROY, Bankalararası Kart Merkezi A.Ş (BKM) tarafından kurulan ve işletilen, Mastercard, Visa gibi uluslararası kartlı ödeme şemalarına yerli bir alternatif olabilecek, kartlı ödeme sistemidir/şemasıdır.

Banka kartı, kredi kartı ve ön ödemeli kartların sağ alt köşesinde yer alan, alışveriş yapmayı ve ATM’den para çekmeyi sağlayan teknolojik altyapı ve Türkiye’nin ilk ve tek ödeme yöntemi markasıdır. TROY yurtiçinde tam bağımsız olup yurtiçi işlemler tamamen TROY’un yönetimindedir.”

TROY nasıl geliştirildi?

TROY, BKM çatısı altında yer alan üyelerin desteği ile BKM Yönetim Kurulu’nca 26 Haziran 2014 tarihinde alınan karar doğrultusunda Türk mühendislerince hayata geçirilmiş ve 1 Nisan 2016 tarihinden bu yana yurtiçindeki POS ve ATM terminallerinde yüzde 100 kabulü sağlanarak faaliyetlerine başlamıştır.

TROY, kuruluşunda teknolojiyi sıfırdan yazmak yerine pazara hızlı giriş için bağımsızlık ilkesine uygun şekilde teknik spesifikasyonları ve operasyonel kuralları Discover’dan lisanslama yapmıştır.

Discover’ın sahada kendini uyumluluk açısından kanıtlamış ve tedarikçiler tarafından ürün geliştirilmede başarılı şekilde kullanılmış teknik spesifikasyonları ve operasyon kuralları “white label” olarak süresiz şekilde lisanslanmıştır.

Lisanslama yapılırken özellikle dikkate alınan bağımsızlık ilkesi doğrultusunda, lisanslanan ürünler ve tüm geliştirmeler için sürekli ve geri alınamaz kullanım hakkı alınmış, ayrıca bu lisans ile çıkarılan ürünlerin Türkiye ve KKTC’de sınırsız kullanımı sağlanmıştır.

2021’de Türkiye’nin Ödeme Yöntemi TROY üyeleri, 1 Banka 3 yeni Elektronik Para Kuruluşu’nun katılmasıyla, 27’si Banka, 11’i Elektronik Para Kuruluşu olmak üzere toplam 38’e yükselmiştir. TROY ürün çeşitliliği de 2021 yılında artış göstermiştir ve üyelerden 23’ü banka kartı/ön ödemeli kart, 11’i kredi kartı ve 13’ü de temassız özellikli ürünlerini kullanıcılarına sunmaktadır.

TROY’un sahibi kimdir?

BKM, TROY faaliyetleri için 31 Mart 2016 tarihinde BDDK’dan kartlı sistem kurmak üzere faaliyet izni almıştır. Kurucusu BKM olan TROY’un sahipliği BKM hissedarlarına aittir.

24 Haziran 2021 tarihinde Şirket’in yüzde 100 sahipliği olan Troy Ödeme Yöntemi Anonim Şirketi kurulmuştur. Şirketin ödenmiş sermayesi 50.000 TL’dir.

TROY kart adet ve hacimleri nedir?

Mayıs 2017’de tüketici lansmanı yapılan TROY fiili olarak yaklaşık olarak 5 senedir faaliyet göstermektedir. 2022 Ağustos sonu itibarıyla TROY logolu kartlar 12.3 milyon adede ulaşmıştır ve bu adet yüzde 4’lük pazar payını temsil etmektedir.

Son 12 ay içerisinde TROY logolu kartlarla yapılan işlem adedi 221 milyon, işlem hacmi ise 69 milyar TL olmuştur. Bu rakamlar da işlem adedinde yüzde 2, işlem hacminde ise yüzde 1.7’lik pazar payını temsil etmektedir.”

Paylaşın

Reuters: Merkez Bankası, Lira Üzerinde Kontrolunü Arttırdı

Swaplar hariç tutulduğunda net bazda 10-20 milyar dolar, brüt olarak ise yaklaşık 114 milyar dolar rezerve sahip olan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB), bu yıl yapılan yüze yakın yeni düzenleme ile 2023 seçimleri öncesinde lirayı istikrara kavuşturan rezerv yönetimi sistemine son rötuşları yaptığı öne sürüldü.

Yetkililer, bir yıl önce lirada yaşanan tarihi çöküşün ardından benimsenen politikanın büyük ölçüde ihracat gelirlerinden, yabancıların ev almasından ve piyasanın arz ve talebini hassas bir şekilde dengeleyen diğer kaynaklardan elde edilen yabancı fonlara dayandığını kaydetti.

Londra’da merkezli haber ajansı Reuters’a konuşan 10 bankacı ve ekonomistle bir Türk yetkiliye göre, geçmişteki lirayı destekleme planlarının aksine, Merkez Bankası’nın artık sürekli olarak kendi rezervlerini kullanması gerekmiyor.

Merkez Bankası bu konuda yorum yapmadı ancak üst düzey yetkililer ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yeni düzenlemeleri sık sık övüyor.

Bankacıların hesaplamaları, Merkez Bankası’nın yeni politikası kapsamında bu yıl yaklaşık 100 milyar dolar elde ettiğini gösteriyor. Ekim ve Kasım aylarının büyük bölümünde lira doları çok yakından takip etti ve 18,6 civarında sabit kaldı.

İsminin açıklanmasını istemeyen kaynaklar, izlenen bu politikanın Merkez Bankası’nın döviz kuru “politikası” üzerinde sıkı kontrol sağlamasına ve Ankara’nın Haziran’da yapılacak cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerine kadar istikrarı korumasına yardımcı olabileceğini söyledi.

Türkiye’de resmi verilere göre enflasyon yüzde 85’i aşmışken, ekonomide veya lirada daha fazla dalgalanmadan kaçınmak Erdoğan’ın yeniden seçim planlarında önemli. Yine de muhalefet bu politikaları tersine çevirmeyi vadettiği için seçim, dalgalanmaya neden olabilir.

Lira özellikle Aralık ayında, fiyatların yükselmesine neden olan ve Erdoğan tarafından yönlendirilen alışılmışın dışında faiz indirimlerinin tetiklediği keskin düşüşlerle geçen yıl yüzde 44 değer kaybetti.

Lira bu yıl yüzde 29 daha değer kaybederken, Ağustos ortasından bu yana sadece yüzde 3 düştü. Son yıllarda yabancı yatırımcıların para piyasalarından neredeyse tamamen çıkması yetkililerin elini güçlendirdi.

Erdoğan Haziran ayında yaptığı bir konuşmada, “Fiyat istikrarını ise aldığımız diğer tedbirlerin yanı sıra, işimize gelen seviyedeki bir döviz kuruyla cari fazlayı artırarak sağlamayı planlıyoruz. Biz meseleye böyle bakıyor, buna göre çalışıyoruz” demişti.

“Döviz piyasasında yapay dalgalanma sürdürülemez”

Reuters’a konuşan bazı bankacılar ve ekonomistlerin eleştirileri, bu politikanın borç vermeyi yavaşlattığı, Ankara’nın ihracatçılar ve küçük işletmeler için parasal teşvike ve ucuz krediye öncelik vermesinin enflasyonun yükselmesine izin verdiği yönünde.

Birçok kişi döviz piyasasını yapay olarak dengelemenin sürdürülemez olduğunu söylüyor; özellikle de yüksek enerji ithalat maliyetleri bu kış zaten son derece olumsuz olan ticaret dengesini sarsarsa.

Tellimer Research’ten kıdemli ekonomisti Patrick Curran, “Türkiye şimdilik liralaşma politikalarıyla idare etmeye devam edebilir. Ancak ödemeler dengesi istikrarının ne kadar süreceği belirsiz” dedi.

Ancak toplantılara katılan kaynaklara göre Merkez Bankası bu hafta banka yöneticilerine, eleştirilerine rağmen düzenlemelerine ve politikalarına devam edeceğini söyledi.

Bu yıl yapılan yaklaşık 100 düzenleme, Merkez Bankası ve devlete döviz, kredi, kredi ve mevduat piyasalarında baskın bir rol verdi ve hükümetin söylediğine göre bu dönüşüm halka bir öngörülebilirlik sundu.

Bu değişiklikler arasında, şirketleri ve bireyleri döviz varlıklarını dönüştürmeye teşvik eden yeni, kur korumalı lira hesapları ve ihracatçılara döviz gelirlerinin büyük bir kısmını Merkez Bankası’na satma talimatı yer alıyor.

Reuters’a konuşan kaynaklar, sonuç olarak Merkez Bankası’nın, ithalatçıların ihtiyaçları ve güçlü bir turizm sezonundan elde edilen gelirler dahil dövizde daha iyi bir denge kurabileceğini söyledi.

Bankacıların hesaplamalarına göre, Merkez Bankası döviz kurunu dengelemek için elde ettiği 100 milyar doları piyasaya geri sattı.

55 milyar negatif rezerv bakiyesi

Hesaplamalar, bankanın geçen kış tüm enerji ithalatı taleplerini ve bu yıl ithalatla ilgili yaklaşık 100 milyar dolarlık döviz talebini karşıladığını gösteriyor.

Bu önleme ek olarak, Merkez Bankası uluslararası muhataplarından yaklaşık 23 milyar dolar alırken, Rusya da yerel nükleer yatırımın parçası olarak en az 5 milyar dolar transfer etti. Erdoğan bu durumu, “dost ülkelerin” yardım etmesi olarak değerlendiriyor.

Yeni politika, Merkez Bankası’nın rezervlerini lirayı doğrudan desteklemek için kullandığı ve döviz tamponunu kötü şekilde tükettiği bir dönemi kapatıyor.

Veriler, bu swaplar dikkate alındığında, bankanın yaklaşık 55 milyar dolar negatif rezerv bakiyesine sahip olduğunu gösteriyor. Swaplar hariç tutulduğunda rezervler net bazda 10-20 milyar dolar, brüt olarak ise yaklaşık 114 milyar dolar.

Paylaşın

Merkez Bankası’ndan Kritik Mesaj: Regülasyonlar Sürecek

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), kamuoyuna açık olmayan ve birçok banka yöneticisinin katıldığı toplantıda, bankacılık sektörü tarafından eleştirilen piyasa düzenleme regülasyonlarını kararlı şekilde sürdüreceği mesajını verdi.

Geçen hafta başında İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, Türkiye’nin serbest piyasa koşullarına geri dönmesi gerektiğini söylemiş ve menkul kıymet tesisi uygulamasının bankaları büyümeyi desteklemekten alıkoyduğunu, bankaları riske açık hale getirdiğini kaydetmişti.

Merkez Bankası, finansal istikrarı sağlamak amacıyla bir dizi önlemle döviz, tahvil, kredi ve mevduat piyasalarındaki kontrolunu arttırmıştı. Bu da gösterge yıllık tahvil faizinin yüzde 26’dan yüzde 10,5’e düşmesine neden olmuştu.

Reuters haber ajansına bilgi veren kaynaklar, gelecek yıl bankaların bilançoları üzerinde kontrollarını kaybedecekleri için büyük bir gelir kaybıyla karşılaşabileceklerini belirtti.

Reuters’a adını açıklamak istemeyen bu kaynaklar toplantıya İş Bankası’nın CEO’su dahil birçok bankanın yöneticisinin katıldığını bildirdi. Merkez Bankası, Reuters’ın konuyla ilgili sorusuna yanıt vermezken İş Bankası’na da henüz ulaşılamadı.

Kaynaklara göre Merkez Bankası’nın verdiği mesajlardan biri kaynakları sürdürülebilir ekonomik faaliyetler için gerekli alanlara yönlendiren politikaların devam edeceği oldu.

Kaynak, seçici kredi tutumunu da güçlendireceğini, bunun yatırımı, istihdamı, katma değerli üretimi ve ihracatı arttıracağını söyledi.

Merkez Bankası’nın geçen yıl attığı adımlar arasında ihracat ve üretim odaklı sektörlere kredilerin teşvik edilmesi yer alıyordu.

Merkez Bankası ayrıca bankaları, 2021’de değeri yüzde 44 düştükten sonra bu yıl da yüzde 29 düşen lirayı desteklemek için müşterileri döviz tasarruflarını dönüştürmeye ikna etmeye çağırıyor.

Türk hükümetinin ekonomik programı Türkiye’nin kronik cari açığını kapatmak için düşük faiz oranlarını destekiyor, böylece istihdamı, yatırımı ve ihracatı arttırmayı umuyor.

Merkez Bankası politika faiz oranını son üç ayda 350 baz puan düşürerek yüzde 10,5’e indirdi. Ekim ayında enflasyon oranı ise yüzde 85’ti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sıradışı para politikalarını 2023 genel seçimlerine kadar sürdürmesi bekleniyor. Reuters haber ajansına göre anketler Erdoğan’ın seçimi kaybetme riskinin olduğunu gösteriyor.

Bankalar, Merkez Bankası’nın geçen yılki agresif faiz indirimlerini sürdürmek için sabit para mevduatlarını caydırmak ve kredileri hükümetin tercih ettiği sektörlere yönlendirmek için bir dizi yeni kuralı uygulamak zorunda kaldılar. Bu durum çok sayıda banka yöneticisini zor durumda bırakıyor.

(Kaynak: Reuters)

Paylaşın

ABD Merkez Bankası, Faizi Son 14 Yılın En Yüksek Seviyesine Çekti

Son 40 yılın en kötü enflasyonuyla mücadelesini sürdüren ABD Merkez Bankası (FED), bugün yapılan Federal Açık Piyasa Komitesi (FOMC) toplantısının ardından alınan faiz artırım kararıyla politika faizi 2008’den bu yana en yüksek seviyeye çıktı.

Yapılan bu son artırım ile politika faizi yüzde 3,75-4,00 aralığına yükseldi. Banka, borçlanma maliyetlerini artırmanın ekonomiyi sakinleştireceğini ve fiyat enflasyonunu düşürmesini umuyor.

Ancak uzmanlara göre, söz konusu hamlelerin ciddi bir gerilemeyi tetikleyebileceğinden endişeleniyor. Fed daha önceki son 4 toplantıda da politika faizini 75’er baz puan artırmıştı.

FED, borçlanma maliyetlerinde gelecekteki artışların, şimdiye kadar yürürlüğe koyduğu “para politikasının kümülatif sıkılaştırılmasını” hesaba katmak için daha küçük adımlarla yapılabileceğinin sinyalini verdi.

ABD Merkez Bankası’nın yeni politika açıklamasında kullanılan dil, faiz arttırımı hızının hala gelişmekte olan etkisine dikkat çekti ve federal fon oranı için “enflasyonu zaman içinde yüzde 2’ye döndürmek için yeterince kısıtlayıcı” bir seviyeye odaklanma isteğini dile getirdi.

FED politikalarını belirleyen Federal Açık Piyasa Komisyonu (FOMC) iki günlük toplantısının sonunda yaptığı açıklamada “Hedef aralıkta devam eden artışlar uygun olacaktır” dedi.

FED yetkilileri, gelecekteki herhangi bir kararı dışlamadan, komisyonun, gelecekte hedef aralıkta yapılacak faiz artışlarının hızını belirlerken, para politikasının kümülatif sıkılaşması, para politikasının ekonomik faaliyeti ve enflasyonu etkilemede gecikmesi ile ekonomik ve finansal gelişmeleri dikkate alacağını belirtti.

Bu dille komisyon, FED’in politika sıkılaştırmasının ABD ve dünya ekonomileri üzerindeki etkisi, devam eden büyük faiz artışlarının mali sistemi zorlayabileceği veya bir resesyonu tetikleyebileceği tehlikesi etrafında gelişen tartışmaları kabul etmiş oldu.

Son zamanlardaki hızlı faiz artışları, FED’in hedefinin üç katından fazla seyreden enflasyonu yakalamak için “hızlı” hareket etmek adına yapılmış olsa da, Merkez Bankası şimdi daha ince ayarlara dayalı bir aşamaya giriyor.

FED Başkanı Jerome Powell karardan sonra yaptığı açıklamada, Merkez Bankası’nın yılsonu politika toplantısında faiz artışlarının boyutunu azaltabileceğini söyledi.

FOMC toplantısının ardından düzenlenen basın toplantısında konuşan Powell, son faiz artışlarını tanımlayan 75 baz puanlık hamlelerden daha küçük faiz artışlarına geçilmesi ile ilgili “O dönem yaklaşıyor ve Aralık toplantısına kadar gelebilir” dedi. Ancak gelecek ayki FOMC toplantısında ne tür bir adım atılacağı konusunda henüz “bir karar verilmediğini” ekledi.

Politika kararı, hedef federal fon oranını 2008 başından bu yana en yüksek seviye olan yüzde 3,75-4,00 aralığında belirledi.

ABD Merkez Bankası Mart ayından itibaren son altı toplantısında faiz oranlarını arttırarak eski FED Başkanı Paul Volcker’ın 1970 ve 1980’lerde enflasyonu kontrol altına almak için verdiği mücadeleden bu yana en hızlı artış turunu gerçekleştirmiş oldu.

FED’in açıklamasında yetkililerin “enflasyon risklerine karşı son derece dikkatli” olmaya devam ettiği ve bunun da yeni artışlara kapı açtığı belirtildi. FED, ekonominin hala “güçlü” istihdam artışları ve düşük işsizlikle ılımlı bir şekilde büyüdüğünü belirtti.

Farklı raporlar, Eylül ayına kadar olan 12 aylık dönemde enflasyonun yüzde 8,2 arttığını gösteriyor. FED’in tercih ettiği bir başka endeks ise enflasyonun, bankanın hedef enflasyon oranı olan yüzde 2’nin üç kat üzerinde olduğunu ortaya koyuyor.

Ancak bazı anketler ve özel veriler, fiyatlar üzerindeki baskıların en azından gevşemenin eşiğinde olduğuna işaret ediyor. Bu veriler, FED yetkililerinin gelecekte daha düşük oranda faiz artışlarına gitmesini sağlayabilir.

Bazı Kongre üyeleri de FED’in faiz oranlarını fazla yükseltmesine karşı uyarılarda bulunuyor ve 30 yıllık sabit konut kredisi (mortgage) faiz oranlarının hızla yükselmesinin, FED politikalarının tüketicileri doğrudan etkilemesinin en iyi örneklerinden biri olduğuna işaret ediyor.

ABD’de resesyon kaygısı

Uzmanlar, Amerikan Merkez Bankası’nın enflasyonla mücadele için attığı sert adımların ekonomik konjonktüre sekte vurmasından ve ABD’nin resesyona sürüklenmesinden kaygı duyuyor. ABD ekonomisi yılın ilk iki çeyreğinde daralmıştı. Üçüncü çeyrekte ise yüzde 0,6 oranında büyüme kaydedildi.

Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik savaşının etkisiyle ABD’de de enflasyon Haziran ayında son 40 yılın en yüksek seviyesine ulaşarak, yüzde 9,1 olarak gerçekleşmişti. Daha sonraki aylarda enflasyon yüzde 8,2’ye gerilemiş olsa da, Fed yüzde 2 hedefinin hâlâ uzağında bulunuyor.

Ülkede 8 Kasım’da yapılacak Kongre seçimleri öncesinde tüketici fiyatlarındaki artış Başkan Joe Biden ve Demokratlar üzerinde büyük baskı oluşturuyor. Kamuoyu yoklamaları, enflasyonun insanlar için en önemli konular arasında bulunduğunu gösteriyor.

Enflasyonist baskıyla boğuşan diğer pek çok ülke de, borçlanma maliyetlerini artırmak adına ABD ile birlikte hareket ediyor. İngiltere Merkez Bankası’nın da Perşembe günü 75 baz puanlık bir artışa gitmesi bekleniyor. Bu, gerçekleşmesi durumunda 1989 yılından bu yana en büyük artış olacak.

Borçlanma maliyetlerindeki keskin artış, başta konut olmak üzere bazı sektörlerde sakinlemeye neden oldu. Ancak pek çok ekonomist, enflasyonun sağlıklı olarak kabul edildiği yüzde 2 seviyesine ulaşması için daha fazla ekonomik yavaşlamanın gerekli olduğunu söylüyor.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) geçtiğimiz ay politika faizini yüzde 12’den yüzde 10,5’e indirdi.

Paylaşın

BDDK Açıkladı: Bankaların Net Karı Yüzde 402 Arttı

Bankacılık sektörü, eylül ayında 33,96 milyar lira net kar elde etti. Yılın ilk 9 aylık döneminde ise sektörün karı 286 milyar 170 milyon lira oldu. Bankacılık sektörü, geçen yılın aynı döneminde 56 milyar 941 milyon TL kar etmişti.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK), “Türk Bankacılık Sektörünün Konsolide Olmayan Ana Göstergeleri”nin eylül ayına ilişkin verilerini bugün açıkladı.

Buna göre, bankacılık sektörü, eylül ayında 33,96 milyar lira net kar elde etti. Yılın ilk 9 aylık döneminde ise sektörün karı 286 milyar 170 milyon lira oldu. Bankacılık sektörü, geçen yılın aynı döneminde 56 milyar 941 milyon TL kar etmişti.

BDDK raporundan öne çıkan veriler şöyle:

  • Eylül sonu itibarıyla bankacılık sektörünün aktif büyüklüğü 13 trilyon 99 milyar 876 milyon lira olarak oldu. 2021 yılı sonuna göre sektörün aktif toplamı 3 trilyon 884 milyar 413 milyon lira arttı
  • Eylülde en büyük aktif kalem olan krediler 6 trilyon 835 milyar 941 milyon lira, menkul değerler 2 trilyon 129 milyar 777 milyon lira oldu

  • 2021 yılsonuna göre sektörün toplam aktifi yüzde 42,2, krediler toplamı 39,5 ve menkul değerler toplamı yüzde 44,2 oranında artış gösterdi
  • 2021 yıl sonuna göre kredilerin takibe dönüşüm oranı yüzde 2,28 oldu. Bu oran önceki dönemde yüzde 2,38 seviyesindeydi.
  • Bankaların kaynakları içinde, en büyük fon kaynağı durumunda olan mevduat 2021 yılı sonuna göre yüzde 51,8 artışla 8 trilyon 52 milyar 541 milyon liraya yükseldi.
  • 2021 yılsonuna göre özkaynak toplamı yüzde 66,5 artışla 1 trilyon 188 milyar 813 milyon lira, sermaye yeterliliği standart oranı ise yüzde 18,83 oldu.
Paylaşın

Merkez Bankası, ‘Yerli Bankaları’ Uyardı: Döviz Alım Satım İşlemlerini…

Yurtiçi bankalara yurtdışı yerleşik bankalarla döviz alım satım işlemlerini piyasa saatleri dışında yapmamaları konusunda uyarıda bulunan Merkez Bankası, bu konularda gerekli adımların atılmaması halinde tedbir alacağını belirtti.

Merkez Bankası, Mayıs ayında da aynı konuda sözlü uyarıda bulunmuştu.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), yurtiçi bankalara yurtdışı yerleşik bankalarla döviz alım satım işlemlerini piyasa saatleri dışında yapmamaları konusunda yazılı uyarıda bulundu.

Reuters haber ajansının gördüğü Merkez Bankası iletisinde şu ifadeler yer aldı:

“Son dönemde yurtiçi bankalarımızın özellikle geç saatlerde yurtdışı yerleşik bankalar ile döviz alım satım işlemi gerçekleştirdiği görülmüştür.

Bu konuda gereken hassasiyetin gösterilmesi, bankamız politikalarının etkinliği ve finansal sistemin sağlıklı işleyişi açısından önem arz etmekte olup, bankalarımızın gerekli tedbiri almaları beklenmektedir.”

Uyarı yazısında ayrıca bankaların yurtdışı yerleşiklere yüksek miktarda TL gönderdiği ve bu tutarların dövize dönüştürüldüğüne dikkat çekildi ve bankalardan müşterilerine bu işlemleri yurtiçi piyasalarda yapmalarının mümkün olduğunun bildirilmesi ve önerilmesi istendi.

Bu konularda gerekli adımların atılmaması halinde Merkez Bankası’nın tedbir alacağı belirtildi. Merkez Bankası, Mayıs ayında da aynı konuda sözlü uyarıda bulunmuştu.

21 Ekim itibarıyla Merkez Bankası brüt döviz rezervleri, 1 milyar 56 milyon dolar azalışla 75 milyar 116 milyon dolara indi.

Brüt döviz rezervleri, 14 Ekim’de 76 milyar 172 milyon dolar seviyesinde bulunuyordu. Söz konusu dönemde altın rezervleri de 1 milyar 4 milyon dolar azalarak 39 milyar 855 milyon dolardan 38 milyar 851 milyon dolara geriledi.

Böylece Merkez Bankası’nın toplam rezervleri, 21 Ekim haftasında bir önceki haftaya kıyasla 2 milyar 59 milyon dolar azalışla 116 milyar 26 milyon dolardan 113 milyar 967 milyon dolara indi.

Paylaşın

ECB Faizleri 75 Puan Artırdı: 2009’dan Bu Yana En Yüksek Seviye

Almanya’nın Frankfurt kentinde toplanan 25 üyeli Avrupa Merkez Bankası (ECB) Para Politikası Kurulu, üç temel politika faizini 75 baz puan artırarak, 2009’dan bu yana en yüksek seviyesine çıkardı. ECB’nin aralık ayındaki toplantısında da 50 baz puan faiz artırmasına kesin gözüyle bakılıyor. 

Haber Merkezi / ECB, 19 ülkeden oluşan Euro Bölgesi’nde faiz oranlarını sadece üç ay içinde 2 puan artırdı. 2005-2007 yılları arasındaki faiz artırımı döneminde bu süre 18 ay, 1999-2000 yıllarında ise 17 ay sürmüştü.

Lagarde’dan eleştirilere “enflasyon” yanıtı

Ekonomide resesyon beklentilerine rağmen enflasyonla mücadele adına alınan faiz artırım kararları yüksek borç oranına sahip İtalya ve Fransa gibi Euro Bölgesi ülkelerinde eleştirilere yol açmıştı. İtalya’nın yeni Başbakanı Giorgia Meloni, güçlü faiz artışlarının özellikle yüksek borçlu ülkeler açısından riskli olduğu eleştirisi yapmış, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da yüksek enflasyonla mücadelede talebe darbe vurulmaması uyarısında bulunmuştu.

ECB Başkanı Christine Lagarde, eleştirilere karşı faiz artış kararını savunarak, ECB’nin bir görevinin de enflasyonla mücadele olduğunu vurguladı. Hızlı artış oranlarının enflasyonu düşürmede ve ekonomik toparlanmanın teşvikinde “en uygun” yol olduğunu belirten Lagarde, önümüzdeki dönemde de faiz artışlarının süreceği mesajı verdi. ECB’nin yıllık enflasyon hedefi yüzde 2 olarak belirlenmişti.

Konjonktürle ilgili karamsar bir tablo çizen Lagarde, doğal gaz krizi ve fiyat artışları ışığında üçüncü çeyrekte ekonomik faaliyetlerde belirgin yavaşlama olduğunu, yılın geri kalanında ve önümüzdeki yılın başında da bu yavaşlamanın devam etmesini beklediklerini söyledi. Lagarde Euro Bölgesi ülkelerini, borçları azaltma çabalarını sürdürmeye çağırdı.

Dünyanın dört bir yanında merkez bankaları, işletmeler ve tüketiciler için kredi maliyetini yönlendiren faiz oranlarını, enflasyonu dizginlemek amacıyla hızla yükseltiyor. Ekonomistler, tüketicilerin satın alma gücünü azaltan enflasyon sebebiyle ABD ile 19 üyeli Euro Bölgesi’nde bir resesyon olacağını öngörüyor.

Son haftalarda değer kayıpları sonrası Dolar’ın gerisine düşen Euro, faizlerin yükseltileceği beklentisi nedeniyle 20 Eylül’den bu yana ilk kez 1 seviyesinin üzerine çıkmıştı.

ABD Merkez Bankası’nın da yeni faiz artırımına gitmesi bekleniyor

Para piyasalarındaki fiyatlamalarda gelecek hafta yapılacak toplantıda Fed’in 75 baz puan faiz artırmasına kesin gözüyle bakılırken, aralık toplantısında 50 baz puan faiz artırımı yapılacağına yönelik beklentiler güçlenmeyi sürdürüyor. Fed’in aralıkta yüzde 55 ihtimalle 50 baz puan, yüzde 39 ihtimalle 75 baz puan faiz artıracağı öngörülüyor.

Paylaşın