Türkiye’nin Kredi Risk Primi 435 Puana Geriledi

Türkiye’nin 5 yıllık CDS’sinin (Credit Default Swap) bugün 435 puana geriledi. Risk primi, geçen yıl 885 puana kadar çıkarak 2003’ten beri en yüksek seviyesini görmüştü.

Haber Merkezi / Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in “Türkiye’nin rasyonel bir zemine dönme dışında bir seçeneği kalmamıştır” açıklamasından sonra Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) ilk 2 Para Politikası Kurulu Toplantısı’nda (PPK) faizi toplamda 900 baz puan artışla yüzde 17,5’e çekmişti.

Bir ülkenin dış borçlanmasındaki en önemli göstergelerden biri olan CDS primi ne demek ve yükselmesi, düşmesi ne anlama geliyor?

Türkçe’de kredi risk primi veya kredi temerrüt takası olarak kullanılan CDS (Credit Default Swap) aslında bir çeşit sigortalama işlemi olarak tanımlanabilir.

Herhangi bir ülke hazinesine ya da şirketine borç verirken o borcun geri ödenmemesi ihtimaline karşı aldığınız sigorta poliçesine CDS deniyor ve genellikle over-the-counter (OTC) yani herhangi bir borsa düzenlemesine tabi olmayan tezgah üstü piyasalarda işlem görüyor.

CDS primi nasıl hesaplanıyor?

Ülkelerin dış borçlanmalarına karşı CDS’leri genelde büyük uluslararası yatırım bankaları sağlıyor ve o ülkelerin borcunu çevirememesi halinde ödemeyi bu banka üstlenmiş oluyor. Bu bankalar da söz konusu ülkenin geri ödeme yeteneğini, makroekonomik koşullarını inceleyerek bir risk oranı belirliyor.

Bu oran belirlenirken uluslararası derecelendirme kuruluşlarının verdiği notlar önemli bir rol oynasa da bunun dışında da bir çok faktör göz önünde bulunduruluyor.

Ekonomisi sağlam ve geri ödeme sorunu yaşamayacağı düşünülen ülkelerin risk primi düşük olurken geri ödemekte sorun yaşayacağı düşünülen ülkelerin risk primi yüksek bir orandan belirleniyor.

Türkiye’nin CDS oranı neden yükseliyor?

Ekonomist Mahfi Eğilmez’e göre ülke CDS priminin yükselmesine iç ve dış nedenler olmak üzere iki etken grubu yol açıyor. Koronavirüs salgını ya da Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ve yükselen enerji fiyatları bu dış nedenlere örnek olarak verilebilir.

İç nedenler ise enflasyonun yükselmesi, dış borçların artması, kurların yükselmesi, sosyal çalkantılar ve afetler olarak sıralanabilir.

Dış nedenler konusunda yapılabilecek şeylerin sınırlı olmasına rağmen iç nedenleri yönetmenin mümkün olduğunu vurgulayan Eğilmez bu sayede dış nedenlerin de etkisinin azaltılabileceğini belirtiyor.

Türkiye’nin CDS primlerinin 2008 yılındaki küresel mali kriz sırasında yükseldikten sonra gerilediği görülüyor. Ülkenin makroekonomik dengelerinin bozulmaya başladığı 2018 yılından itibaren ise dalgalı bir seyirle de olsa yükseliş trendini sürdürdüğü görülüyor.

CDS priminin artmasının sonuçları ne olur?

Kamunun ve özel sektörün dış borçlanma maliyetleri CDS primine paralel olarak artar.

Burada kendini besleyen bir döngü oluşur. Borçlanma maliyetinin artması döviz girişini azalttığı için dış borcu ödemeyi zorlaştırır. Bu da riski daha da çok yükseltir.

Artan maliyetler, daha fazla kaynağın borç ödemesine ayrılması ve daha az harcanabilir gelir (yani refah kaybı) anlamına gelir.

Döviz girişinin azalması içerideki likidite krizini daha da derinleştirirken enflasyonist baskıları artırır.

Ulaşılabilecek en uç nokta, CDS ile sigortalanan temerrüt riskinin gerçekleşmesi durumudur. Dış borcun çevrilemez hale gelmesi ya da “iflas” durumu, başta enerji olmak üzere ithal ettiğimiz pek çok ürünü alamayacak hale gelmemiz, ithal ara malına dayalı üretim yapımızın durması anlamına gelir.

Paylaşın

Merkez Bankası, Yeni “Sıkılaştırma” Kararlarını Duyurdu

20 Temmuz’da politika faizini yüzde 15’ten yüzde 17,5 düzeyine yükselten Merkez Bankası yeni “seçici kredi ve miktarsal sıkılaştırma” kararlarını kamuoyuna duyurdu. 

İhracat ve yatırım kredileri ile deprem bölgesine yönelik krediler Merkez Bankasının kredileri sınırlandırıcı tüm tedbirlerinin dışında tutuldu. İhracat ve yatırım kredileri hariç TL ticari kredilerde birinci kademe kaldırılarak faiz sınırının tek kademe olarak uygulanmasına da karar verildi.

Merkez Bankası, bu adımların yanı sıra, ihracatçıların finansmana erişimini desteklemek amacıyla reeskont kredilerinin günlük limitini 1,5 milyar TL’ye yükseltti. Reeskont kredilerine erişim şartları da kolaylaştırıldı.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK) yeni “seçici kredi ve miktarsal sıkılaştırma” kararları aldı.

Kredi büyümesine göre menkul kıymet tesisi kapsamında yüzde 3 olan TL ticari krediler için aylık büyüme sınırının yüzde 2,5 olarak belirlenmesine karar verildi. İhracat, yatırım, tarım ve esnaf kredileri bu sınırlandırmanın dışında tutuldu.

Piyasa mekanizmasının işlevselliğini artırmak için, faiz oranına göre menkul kıymet tesisi uygulaması sadeleştirildi. İhracat ve yatırım kredileri hariç TL ticari kredilerde birinci kademe kaldırılarak faiz sınırının tek kademe olarak uygulanmasına karar verildi.

Ayrıca taşıt kredilerinde yüzde 3 olan büyüme sınırının yüzde 2 olarak belirlenmesine, ihtiyaç kredilerinde değişikliğe gidilmeyerek yüzde 3 sınırının korunmasına karar verildi. Enflasyonun kontrolü ve iç talebin dengelenmesi kapsamında kredi kartı nakit kullanımlarına ve kredili mevduat hesaplarına uygulanan aylık azami faiz oranı yüzde 2,89’a yükseltildi.

Deprem bölgesi için istisna

İhracat ve yatırım kredileri ile deprem bölgesine yönelik krediler Merkez Bankasının kredileri sınırlandırıcı tüm tedbirlerinin dışında tutuldu.

Para Politikası Kurulu bu adımların yanı sıra, ihracatçıların finansmana erişimini desteklemek amacıyla reeskont kredilerinin günlük limitini 1,5 milyar TL’ye yükseltti. Ayrıca Reeskont kredilerinde KOBİ payının artırılmasına ve kullandırımlarda ihracat artış performansının dikkate alınmasına karar verildi.

Reeskont kredilerine erişim şartları da kolaylaştırıldı. Reeskont kredisi kullanımında yüzde 30 ilave ihracat bedeli satış koşulu kaldırıldı ve reeskont kredi vadesi boyunca verilen döviz almama taahhüdünden, ithalat ödemeleri kapsamındaki döviz alımları istisna tutuldu.

Merkez Bankası Para Politikası Kurulu 20 Temmuz tarihli toplantısında politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını yüzde 15’ten yüzde 17,5 düzeyine yükseltmişti.

Toplantıda faiz artırımının yanı sıra, parasal sıkılaştırma sürecini destekleyecek seçici kredi ve miktarsal sıkılaştırma kararları da alınmıştı. Merkez Bankası bu çerçevede bir gün sonra bankalara kur korumalı mevduat hesapları için yüzde 15 zorunlu karşılık getirmişti.

Merkez Bankası’nın kredilere ilişkin aldığı kararlarını değerlendiren Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, alınan kararların enflasyonu düşürmek ve cari açığı azaltmaya yönelik olduğunu belirtti.

Şimşek “Ülkemizin ödemeler dengesini iyileştirme, kamu açıklarını azaltma ve enflasyonu düşürme amacı doğrultusunda tedbir almaya ve uygulamaya devam ediyoruz. Merkez Bankası’nın bugün açıkladığı kararlar cari açığı azaltmaya ve enflasyonu orta vadede düşürmeye yöneliktir. Sınırlı kaynaklarımızı ihracata ve yatırımlara kanalize etmeye devam edeceğiz.” dedi.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Erdoğan’ın ‘Faiz Görüşlerine’ Dikkat Çekildi: Ekonomide Belirsizlik Sürüyor

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın politika faizi hakkındaki görüşleri ve Mart 2024’te gerçekleşecek yerel seçimler de dahil olmak üzere var olan siyasi takvimin para ve maliye politikasında “kararlı” keskin bir değişiminin kapsamını sınırlayabileceğini ifade etti.

Fitch, Ankara’nın geçmişte para ve maliye politikasında aniden fikir değiştirmesi, para politikasını gereğinden erken gevşetmesi ve merkez bankasının yönetiminde devamlı değişiklik yapması nedeniyle belirsizliği kalıcı şekilde azaltmanın zaman alacağına dikkat çekti.

Kredi derecelendirme kuruluşu Fitch, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) geçen hafta art arda ikinci defa yaptığı faiz artırımının yeni ekonomi ekibinin izlediği akılcı para ve maliye politikasına dönüş hedefiyle uyumlu olduğunu ancak kademeli olmasına karar verilen bu yaklaşım nedeniyle politika yapıcıların yatırımcı güvenini tekrar sağlama ve belirsizliği azaltmada zorlanabileceğine dikkat çekti.

Dünya’nın aktardığına göre, Fitch tarafından yayımlanan değerlendirmede, “(Ekonomi yönetiminin) parasal koşullar ve piyasaları bozan düzenlemelerin (kaldırılarak) normalleşmeye kademeli yaklaşıyor olması ve geçmişte uygulanan politikalardan siyasi nedenlerle vazgeçildiği göz önüne alındığında, yetkililer yatırımcı güvenini kalıcı olarak yeniden tesis etmekte, makro-finansal istikrara olan riskleri azaltmakta ve dış kırılganlıkları hafifletmekte zorlanabilirler” denildi.

Fitch, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın politika faizi hakkındaki görüşleri ve Mart 2024’te gerçekleşecek yerel seçimler de dahil olmak üzere var olan siyasi takvimin para ve maliye politikasında “kararlı” keskin bir değişiminin kapsamını sınırlayabileceğini ifade etti.

Fitch Ankara’nın geçmişte para ve maliye politikasında aniden fikir değiştirmesi, para politikasını gereğinden erken gevşetmesi ve merkez bankasının yönetiminde devamlı değişiklik yapması nedeniyle belirsizliği kalıcı şekilde azaltmanın zaman alacağına dikkat çekti.

Paylaşın

Merkez Bankası Duyurdu: Politika Faizi Yüzde 17,5 Yükseltildi

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK), politika faizi 250 baz puan artışla yüzde 17,5 yükseltildi. Piyasa beklentileri politika faizinin yüzde 20’ye çıkarılması yönündeydi.

Haber Merkezi / Faiz kararına ilişkin Merkez Bankası’ndan yapılan açıklamada, “Para Politikası Kurulu (Kurul) politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranının yüzde 15’ten yüzde 17,5 düzeyine yükseltilmesine karar vermiştir.

Kurul, dezenflasyonun en kısa sürede tesisi, enflasyon beklentilerinin çıpalanması, fiyatlama davranışlarındaki bozulmanın kontrol altına alınması için parasal sıkılaştırma sürecinin devamına karar vermiştir.

Küresel enflasyon düşerken, halen uzun dönem ortalamalarının ve merkez bankalarının hedeflerinin üzerinde seyretmektedir. Bu nedenle, dünyanın birçok ülkesinde merkez bankaları parasal sıkılaştırma sürecine devam etmektedir.

Ülkemizde, yakın döneme ilişkin göstergeler enflasyonun ana eğiliminde yükselişin sürdüğüne işaret etmektedir. Bu gelişmede yurt içi talepteki güçlü seyir, ücret ve kur kaynaklı maliyet yönlü baskılar ile hizmet enflasyonundaki katılık belirleyici olmaktadır. Kurul, bu unsurlara ek olarak vergi düzenlemeleri ve fiyatlama davranışlarındaki bozulmanın enflasyon üzerinde ilave olumsuz etki yapacağını öngörmektedir.

Doğrudan yabancı yatırımlar, dış finansman koşullarındaki belirgin iyileşme, rezervlerde süregelen artış ve turizm gelirlerinin desteğiyle cari işlemler hesabındaki dengelenme fiyat istikrarına güçlü katkıda bulunacaktır.

Politika faizi, enflasyonun ana eğilimini geriletecek ve enflasyonu orta vadede yüzde 5 hedefine ulaştıracak parasal ve finansal koşulları sağlayacak şekilde belirlenecektir. Enflasyon görünümünde belirgin iyileşme sağlanana kadar parasal sıkılaştırma gerektiği zamanda ve gerektiği ölçüde kademeli olarak güçlendirilecektir.

Kurul, mevcut mikro- ve makroihtiyati çerçeveyi, piyasa mekanizmalarının işlevselliğini artıracak ve makro finansal istikrarı güçlendirecek şekilde sadeleştirmektedir. Sadeleşme süreci, etki analizleri dikkate alınarak kademeli olarak devam edecektir. Bu kapsamda Kurul, faiz artırımının yanı sıra, parasal sıkılaştırma sürecini destekleyecek seçici kredi ve miktarsal sıkılaştırma kararları almıştır.

Enflasyon ve enflasyonun ana eğilimine ilişkin göstergeler yakından takip edilecek ve Kurul, fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda elindeki tüm araçları kararlılıkla kullanmaya devam edecektir.

Kurul, kararlarını öngörülebilir, veri odaklı ve şeffaf bir çerçevede almaya devam edecektir.” ifadelerini kullandı.

Haziran ayında politika faizi yüzde 15’e yükseltilmişti

Merkez Bankası Haziran ayında yaptığı toplantıda 27 ay sonra ilk kez faiz arttırmış, TCMB Başkanı Hafize Gaye Erkan başkanlığındaki ilk PPK toplantısında politika faizi 650 baz puanlık artışla yüzde 8,5’tan yüzde 15’e yükseltilmişti.

Ancak bu artırım beklentileri karşılamamış ve karar sonrası döviz kurlarında hızlı bir yükseliş görülmüştü. Merkez Bankası bundan önceki en yüksek politika faizi artışını ise Mayıs 2018’de 850 baz puanla yapmıştı.

Reuters’ın bu hafta 23 ekonomistle yaptığı anketi, Merkez Bankası’nın 500 baz puanlık artışla politika faizini yüzde 20’ye yükseltmesi beklentisini ortaya koymuştu.

AA Finans’ın 20 ekonomistle yaptığı ankette de 500 baz puanlık faiz artışı öngörüldü. Buna göre 250 ila 650 baz puanlık bir artırım öngören ekonomistlerin politika faizi beklentileri yüzde 17,50 ile yüzde 21,50 arasında yer aldı.

Türkiye’de yıllık enflasyon Ekim 2022’de son 24 yılın en yüksek seviyesini görmüş ve yüzde 85,51’e çıkmıştı.

Bunda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın düşük faiz politikasının belirleyici olduğu öne sürülmüştü. Haziran ayında yüzde 38,21 seviyelerinde seyreden enflasyon oranlarının yeniden yükseliş ivmesine geçebileceği düşünülüyor.

Reuters yıl sonu enflasyon oranı tahmininin yüzde 51 seviyesinde olduğunu, ancak TL’deki düşüş ve son getirilen vergi zamları nedeniyle ekonomistlerin yüzde 60 civarında bir tahminde bulunduklarını belirtiyor.

Reuters’ın 13 ekonomistle yaptığı bir ankete göre yıl sonu politika faizinin ise yüzde 25 seviyesinde olması bekleniyor.

Merkez Bankası, Haziran ayındaki faiz kararının ardından daha fazla faiz artışının geleceğini vurgulamıştı. Merkez Bankası’ndan yapılan açıklamada “Enflasyon görünümünde belirgin iyileşme sağlanana kadar parasal sıkılaştırma gerektiği zamanda ve gerektiği ölçüde kademeli olarak güçlendirilecektir” denilmişti.

Paylaşın

Bireysel Kredi Kartı Borçları 2,2 Trilyon Liraya Dayandı

7 Temmuz itibarıyla yurttaşın tüketici kredileri ve bireysel kredi kartı borçları toplam 2 trilyon 180 milyar TL’yi geçti. Uzun bayram tatilinin başladığı 23 Haziran ile 7 Temmuz arasında sadece bireysel kredi kartı harcamaları 23,8 milyar lira arttı.

Bireysel kredi kartı borçları 7 Temmuz itibarıyla 788,2 milyar liraya yükseldi. Yılbaşından bu yana ise toplam kredi borçlarındaki artış yüzde 41’i buldu. Ocaktan bu zamana dek tüketici kredilerindeki yükseliş, 298,5 milyar lira oldu. Bireysel kredi kartı borçlarında ise 337 milyar liralık artış yaşandı.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun (BDDK) verileri, bankacılık sektörüne ilişkin kredi artışının faiz kararının ardından durma noktasına geldiğini ortaya koydu. Bir önceki hafta 9 trilyon 986,5 milyar lira seviyesindeki bankacılık sektöründeki toplam krediler, 7 Temmuz itibarıyla 9 trilyon 996,5 milyar lira oldu.

BirGün’den Havva Gümüşkaya’nın haberine göre; sektörde kredi yavaşlaması olsa da tüketici kredileri ve kredi kartı harcamalarındaki artış sürüyor.

7 Temmuz itibarıyla yurttaşın tüketici kredileri ve bireysel kredi kartı borçları toplam 2 trilyon 180 milyar TL’yi geçti. Uzun bayram tatilinin başladığı 23 Haziran ile 7 Temmuz arasında sadece bireysel kredi kartı harcamaları 23,8 milyar lira arttı.

Bireysel kredi kartı borçları 7 Temmuz itibarıyla 788,2 milyar liraya yükseldi. Yılbaşından bu yana ise toplam kredi borçlarındaki artış yüzde 41’i buldu. Ocaktan bu zamana dek tüketici kredilerindeki yükseliş, 298,5 milyar lira oldu. Bireysel kredi kartı borçlarında ise 337 milyar liralık artış yaşandı.

Kredi kartı faiz oranlarının yükselmesiyle takipteki alacaklarda sıçrama yaşandı. Son verilere göre, takipteki borçlarda da ciddi artışlar yaşandı. Bankalar tarafından tüketici kredileri ve bireysel kredi kartlarına ait takibe alınan borçlar 35 milyar lira oldu. Bu borcun 9,6 milyar lirasını kredi kartları oluştururken 25,4 milyar lirasını bireysel krediler oluşturdu.

Kur Korumalı Mevduatta yeni rekor

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun (BDDK) verilerine göre Kur Korumalı Mevduat (KKM) hesapları 7 Temmuz itibarıyla, haftalık 107,3 milyar lira artarak 2,85 trilyon lira ile rekor tazeledi ve böylelikle 3 trilyon liraya yaklaşmış oldu.

Paylaşın

BDDK Açıkladı: Kur Korumalı Mevduat 2,7 Trilyon Lirayı Aştı

KKM hesaplarının toplamı 2 trilyon 719 milyar 608 milyon liraya ulaşarak yeni zirvesini gördü. KKM’lerde asgari faiz oranı politika faiz oranında olmaya devam ederken, üst sınırı bankalar belirliyor.

KKM’de 31 Mart’ta faiz üst sınırı kaldırıldı. Bu karardan önce yüzde 11.5 olan KKM faizi bu hafta itibarıyla ortalama yüzde 40’ın üzerine çıktı. 31 Mart’tan sonra faizlerinde artmasının etkisiyle KKM’de yükseliş hızlandı.

Geçen hafta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla Resmi Gazete’de yayımlanan kararla, kur korumalı mevduat hesabına uygulanan stopaj istisnası 31 Aralık 2023 tarihine kadar uzatılmıştı.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) 23 Haziran haftasına ilişkin bankacılık verilerini açıkladı. Buna göre söz konusu hafta itibarıyla Kur Korumalı Mevduat (KKM) hesaplarının toplamı 2 trilyon 719 milyar 608 milyon liraya ulaşarak yeni zirvesini gördü

23 Haziran haftasında KKM hesaplarında 91 milyar 295 milyon liralık artış yaşandı. Bloomberght’nin aktardığına göre, son verilerle beraber 24 hafta üst üste KKM hesaplarında yükseliş kaydedilmiş oldu. Söz konusu 24 haftada hesaplarda 1 trilyon 349 milyar 599 milyon liralık artış yaşandı.

KKM’de 31 Mart’ta faiz üst sınırı kaldırıldı. Alınan kararla KKM’lerde asgari faiz oranı politika faiz oranında olmaya devam ederken, üst sınırı bankalar belirlemeye başladı.

Faiz yüzde 40’ın üzerinde

Bu karardan önce yüzde 11.5 olan KKM faizi bu hafta itibarıyla ortalama yüzde 40’ın üzerine çıktı. 31 Mart’tan sonra faizlerinde artmasının etkisiyle KKM’de yükseliş hızlandı. Söz konusu tarihten sonra 1 trilyon 18 milyar 545 milyon liralık yükseliş kaydedildi.

Son olarak geçen hafta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla Resmi Gazete’de yayımlanan kararla, kur korumalı mevduat hesabına uygulanan stopaj istisnası 31 Aralık 2023 tarihine kadar uzatılmıştı.

Paylaşın

Erkan: Merkez Bankası’nın Birinci Önceliği Fiyat İstikrarı Ve Enflasyon

Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan, faiz artışı kararının ardından bankacılarla görüşmüştü. Erkan’ın gelecekte izlenecek politikalara ilişkin altını çizdiği başlıklar bankacıları umutlandırmış.

Hafize Gaye Erkan, TCMB’nin birinci ve temel önceliğinin fiyat istikrarı ve enflasyon olacağını vurgulamış. Bankaları bunaltan ihtiyati tedbirlerin aşama aşama sadeleştirileceğini duymak da bankacıları sevindirmiş. Erkan’ın kurların aşağıda tutulmasını sağlamaya yönelik rezerv satışının son bulduğunu kesin bir dille ifade etmesi de dikkati çekmiş.

Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan kamuoyuna açık ilk sunumunu 27 Temmuz’da İstanbul’da yılın üçüncü enflasyon raporunu açıklarken yapacak. Enflasyonla mücadele ve para politikası yaklaşımı merak edilen Erkan da önceki enflasyon raporu toplantılarında olduğu gibi ekonomistlerin ve ekonomi gazetecilerinin sorularını yanıtlayacak.

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Hafize Gaye Erkan, faiz artışı kararının ardından bankacılarla gerçekleştirdiği toplantıda, para politikasında radikal değişikliklere gidileceğine ilişkin mesajlar verdi.

Ekonomim gazetesinin edindiği bilgiye göre, birinci önceliğin enflasyonla mücadele olduğuna işaret eden Erkan’ın, toplantıda güçlü TL’ye vurgu yapan tutumu dikkat çekti.

Önümüzdeki günlerde para politikası kapsamında atılacak adımlara ilişkin açıklamalarda bulunan Gaye Erkan’ın, döviz kurunu baskılama amaçlı “makro ihtiyati önlemler”in de kademeli olarak kaldırılacağını söylediği öğrenildi.

Öte yandan, Bakan Şimşek’in geçen haftaki açıklamasında işaret ettiği TCMB rezervlerindeki artışın, döviz satışının sonlandırılmasını teyit ettiği belirtiliyor.

“Testi keşke TL’ye yönelerek yapsaydınız”

Kaynakların verdiği bilgiye göre TCMB Başkanı Erkan, faiz artışı kararının hemen ardından bazı özel bankaların döviz alımına yönelmelerine de sitemde bulundu.

Erkan bankacıların “Gelen talepleri kullanarak test etmek istedik” sözlerine, “Keşke testi TL’ye yönelerek yapsaydınız; döviz alım taleplerini faiz kararından birkaç dakika sonra değil, zamana yayarak karşılasaydınız” karşılığını verdi.

Toplantıda, TCMB Başkanı Erkan’ın gelecekte izlenecek politikalara ilişkin altını çizdiği başlıklar bankacıları umutlandırmış. Erkan, TCMB’nin birinci ve temel önceliğinin fiyat istikrarı ve enflasyon olacağını vurgulamış. Bankaları bunaltan ihtiyati tedbirlerin aşama aşama sadeleştirileceğini duymak da bankacıları sevindirmiş. Erkan’ın kurların aşağıda tutulmasını sağlamaya yönelik rezerv satışının son bulduğunu kesin bir dille ifade etmesi de dikkati çekmiş.

Son dönemde yürürlüğe konulan 200’ün üzerinde bankacılık düzenlemesinin karlılıklarını düşürdüğünden yakınan bankacılar, reel sektör kredileri konusunda özeleştiri de yapmışlar. Erkan’ın reel sektörün finansman sorununun çözümü yaklaşımı üzerine bankacılar, “Evet, reel sektöre kredi veremedik. Krediler, KKM karşılığı verilenlerle sınırlı kaldı” demişler. Özel bankalar, “Kamu bankaları vergi topluyor, biz toplayamıyoruz” yakınmalarını da Başkan Erkan’a iletmişler.

Enflasyon raporu sunumu 27 Temmuz’da

Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan kamuoyuna açık ilk sunumunu 27 Temmuz’da İstanbul’da yılın üçüncü enflasyon raporunu açıklarken yapacak. enflasyonla mücadele ve para politikası yaklaşımı merak edilen Erkan da önceki enflasyon raporu toplantılarında olduğu gibi ekonomistlerin ve ekonomi gazetecilerinin sorularını yanıtlayacak.

Paylaşın

Merkez Bankası’nın Haftalık Net Rezerv Artışları Yükselişe Geçti

Liranın değerini korumak için rezervleri kullanma uygulamasından vazgeçen Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın (TCMB) haftalık net rezerv artışları yükselişe geçti. Merkez Bankası’nın net rezervleri geçen ay tüm zamanların en düşük seviyesi eksi 5,70 milyar dolara inmişti.

Merkez Bankası’nın net foreks rezervlerinin geçen hafta 8,5 milyar dolar artarak 9 milyar dolara yükseldiği hesaplandı. Net foreks rezervleri haftalık en büyük artışını gerçekleştirerek yeni bir rekora ulaştı. Bundan önceki haftalık net rezervlerdeki en büyük artış 8,2 milyar dolar ile 2002 yılı Şubat ayında gerçeklemişti.

Lira bugün dolar karşısında çoğunlukla aynı düzeyde seyrederken Merkez Bankası’nın haftalık net rezerv artışları yükselişe geçti. Reuters haber ajansına konuşan bankacılar, bu artışın Merkez Bankası’nın liranın değerini korumak için döviz satma politikasından vazgeçmesiyle gerçekleştiğini düşünüyor.

Dün yeni bir rekor seviyeye gerileyen lira, bugün çoğunlukla yatay seyretti.

Reuters’a konuşan bankacılar ayrıca, geçen hafta Merkez Bankası’nın rezervlerinde büyük bir artış olduğunu söylediler. Merkez Bankası, liranın değerini koruyabilmek için rezervlerini kullanma uygulamasından vazgeçmişti.

Dolar bugün likiditenin az olduğu erken saatlerde 26,10 lira değerinde işlem gördü. İlerleyen saatlerde 25,55 liradan işlem gören dolar, günü 26,03 lira ile kapattı. Dün dolar 26,05 lira ile günü kapatmıştı.

2023 yılında lira bugüne kadar yüzde 28 değer kaybetti. Liradaki değer kaybı, büyük ölçüde Recep Tayyip Erdoğan’ın bir dönem daha cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından gerçekleşti. Erdoğan seçilmesinin ardından, yüksek enflasyon karşısında faiz oranlarını düşürme gibi aykırı ekonomi politikalarından geri adım attı.

Merkez Bankası, ekonomi politikalarındaki değişimlerin parçası olarak, piyasadaki döviz talebini karşılamak ve liranın değerini korumak için rezervlerini kullanma uygulamasından vazgeçti.

Uzun süredir devam eden düşüşle geçen ay Merkez Bankası’nın net rezervleri tüm zamanların en düşük seviyesi eksi 5,70 milyar dolara inmişti.

Reuters haber ajansına konuşan dört bankacı, Merkez Bankası’nın net foreks rezervlerinin geçen hafta 8,5 milyar dolar artarak 9 milyar dolara yükseldiğini hesapladı. Net foreks rezervleri haftalık en büyük artışını gerçekleştirerek yeni bir rekora ulaştı.

Bundan önceki haftalık en büyük artış 8,2 milyar dolar ile 2002 yılı Şubat ayında gerçeklemişti. 23 Haziran’da bankanın toplam rezervlerinin 4,5 milyar dolar artarak 107,5 milyar dolara ulaşması bekleniyordu.

Merkez Bankası geçen hafta politika faizini 650 baz puan yükselterek, ekonomide ortodoks politikalara dönüşün sinyalini verdi.

Faiz artışı beklenenden düşüktü. Bazı analistler, Wall Street deneyimli yeni Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan’ın Erdoğan yönetiminde sınırlı manevra alanına sahip olabileceğinden kuşkulanıyor.

Merkez Bankası ayrıca son yıllarda liralaşmayı hedefleyen bazı tedbir uygulamalarını sonlandırdı.

Erdoğan, uzun bir süredir faiz artırımının enflasyona neden olacağı görüşünü savunuyor. Merkez Bankası’nın faiz indirimleriyle 2021’deki kur krizinin ardından enflasyon yükselişe geçti.

Geçen Ekim’de yıllık enflasyon yüzde 85,51 ile 24 yılın zirvesine ulaşmıştı. Sonrasında düşüşe geçen yıllık enflasyon, henüz tek haneli rakamlara inebilmiş değil.

Reuters haber ajansının bir anketinde, Haziran ayı için aylık enflasyon yüzde 4,84 görülürken, yıllık enflasyon yüzde 39,47 olarak bekleniyor.

Brüt ve net döviz rezervi nedir?

Ekonomist Mahfi Eğilmez, brüt ve net döviz rezervi arasındaki farkı şu şekilde açıklıyor: Merkez Bankası, döviz rezervlerinin tamamının sahibi değil.

TCMB’nin rezervlerinin bir bölümü bankaların Merkez Bankası’nda tutmak zorunda olduğu zorunlu karşılıklardan oluşuyor. Bunları bir çeşit emanet döviz olarak görmek mümkün.

TCMB’nin son yıllarda rezerv opsiyon mekanizması aracılığıyla, TL mevduatlar karşılığında alması gereken zorunlu karşılıkları dövizle yatırma esnekliği tanımasıyla bu döviz rezervlerindeki emanet tutarda artış oldu.

Döviz rezervlerinin bir bölümünün emanet olması nedeniyle Merkez Bankası’nın döviz rezervlerinin toplamı brüt döviz rezervlerini gösteriyor. Merkez Bankası’nda emanet olarak duran miktarlar düşüldüğünde net döviz rezervine ulaşılıyor.

Net döviz rezervi nasıl hesaplanıyor?

Net döviz rezervi, TCMB verilerinde aktif kısımda yer alan dış varlıklardan, pasif kısımda bulunan toplam döviz yükümlülüklerini çıkardıktan sonra elde edilen rakamın o günün kuruna bölünmesiyle hesaplanıyor.

Formül şu şekilde: Net Rezerv = (Dış Varlıklar – toplam döviz yükümlülükleri) / Dolar-TL kuru

Swap hariç net rezerv ne demek?

Ekonomist Eğilmez’e göre net rezerv miktarı, swap işlemleriyle elde edilmiş (emanet) dövizleri de kapsadığı için bu rakam tam olarak net rezervi ifade etmiyor.

Bu yüzden net döviz rezervini emanet dövizleri çıkararak görebilmek için bu miktardan swap karşılığı elde edilmiş döviz tutarını düşmek gerekiyor. Swap hariç net rezerv ise şu şekilde hesaplanabiliyor:

Swap hariç net rezerv = Net rezerv – Swap işlemleri toplamı

Uluslararası rezerv nedir?

TCMB’nin (Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası) tanımına göre uluslararası rezervler; ülkelerin para otoriteleri tarafından kontrol edilen, kullanıma hazır, birbirlerine çevrilebilme özelliği bulunan ve uluslararası ödeme aracı olarak kabul edilen varlıklar.

Uluslararası rezerv olarak sayılan varlıklar şunlar:

  • Konvertibl (birbirlerine dönüştürülebilir) döviz varlıkları (euro, ABD doları, İngiliz sterlini vb.)
  • Uluslararası standartta altın
  • Özel Çekme Hakları
  • Uluslararası Para Fonu (IMF) Rezerv Pozisyonu

TCMB, rezervleri nasıl saklıyor?

Merkez Bankası, rezervlerin yönetiminde ülke menfaatine öncelik verdiğini aktarıyor. Bu amaçla, uluslararası rezervleri, anaparanın korunması ve gerekli likiditenin sağlanması için düşük riske sahip yatırım araçlarında değerlendiriyor.

Merkez Bankası, rezerv yönetimi sırasında karşılaşılabilecek risklerin belirlenmesi, değerlendirilmesi ve kabul edilebilir sınırlar içinde tutulabilmesi için risk yönetim stratejisi uyguluyor. Ayrıca elindeki rezervlerin seviyesini, düzenli aralıklarla internet sitesinde yayımlıyor.

Paylaşın

Prof. Dr. Demiralp: Enflasyonla Mücadele Birincil Öncelik Olmayabilir

Merkez Bankası’nın faiz kararını yorumlayan Prof. Dr. Selva Demiralp, “Özellikle de eldeki cephanenin kısıtlı olduğu, faiz artışı konusunda Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan fazla izin çıkmadığı bir noktada, erken gelecek yüklü bir faiz artışı psikolojik olarak daha güçlü bir etki yaratabilir, beklentiyi daha hızlı aşağı çekebilir ve bu şekilde ilerde daha az faiz artışı ile daha çok mesafe alınabilirdi” ifadelerini kullandı ve ekledi:

“Böyle bir yolun seçilmemiş olması enflasyonla mücadelenin de birincil öncelik olmadığına, bundan ziyade ödemeler dengesi ile ilgili bir krizi önleyecek, içeriye bir miktar döviz girişi sağlayacak geçici bir programın ön planda tutulacağına işaret ediyor olabilir.”

Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selva Demiralp, Merkez Bankası’nın faiz kararını BBC Türkçe için yorumladı. Demiralp, “Merkez Bankası’nın faiz artırımı yeterli mi, karar U dönüşü mü?” başlıklı yazısında şunları ifade etti:

“Merkez Bankası, yeni başkan Hafize Gaye Erkan liderliğinde 22 Haziran’daki ilk Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında politika faizini 650 baz puan artırarak yüzde 8,5’ten yüzde 15’e çıkardı. Kararı takiben Cuma gecesi açıklanan düzenlemelerle bankacılık sistemi üzerindeki baskılar da bir miktar hafifletildi.

22 Haziran’da açıklanan PPK toplantısının karar metni, en azından prensip olarak eski anlayışın çöpe atıldığı izlenimi veriyor. Vaktiyle eski metinlerden tek tek çıkarılmış olan “sıkı para politikası” ibaresinin tekrar metne girdiğini görüyoruz.

Hatta bir adım daha ileri gidilip “Kurul, dezenflasyonun en kısa sürede tesisi, enflasyon beklentilerinin çıpalanması, fiyatlama davranışlarındaki bozulmanın kontrol altına alınması için parasal sıkılaştırma sürecinin başlamasına karar vermiştir” ifadesi ile “enflasyonu düşürmek için faiz artırmak gerektiği” net bir şekilde ifade ediliyor.

Bu şekilde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 14 Haziran tarihinde tekrar hatırlattığı “enflasyonu düşürmek için faizin düşmesi gerektiği” tezine ters düşen ancak ortodoks iktisatın temel anlayışını doğrulayan bir anlayışın savunulduğunu gözlemliyoruz.

Eski anlayış tıkandı, yan yollara sapıldı

22 Haziran’da açıklanan karar, kafamdaki en “güvercin” faiz artışının bile altında kaldı. Faiz artışının bu kadar düşük dozda kalmasını eski anlayıştan keskin bir kopuş ya da bir U dönüşünden ziyade eski anlayışın önünün tıkandığı bir noktada yan yollara sapma olarak yorumluyorum.

Eski dönemin muhasebesinin yapılmaması, “Yeni Ekonomi Modeli (YEM)” çerçevesinde agresif faiz indirimlerine giden PPK üyelerinin görevlerini korunması bu fikrimi destekliyor.

Faiz artışının düşük tutulması “kademeli” artış patikasının parçası mıdır, yoksa daha fazla faiz artışına izin çıkmadığının bir işareti midir?

Ben ikinci olasılığı yüksek buluyorum. Zira yeni ekibin temiz bir sayfa açıldığına, atılan adımın uzun soluklu olacağına dair vereceği sinyal açısından ilk faiz artışının sembolik bir önemi vardı.

Kaldı ki piyasa faizlerinin zaten yüzde 40’lı seviyelere ulaşmış olması, Merkez Bankası’nın kararının pratikteki sıkılaştırıcı etkilerini sınırlı tutacak, daha çok beklenti kanalını devreye sokmaya yarayacaktı.

Miktar az da olsa faiz artışına gidilmesi, YEM’e göre bir iyileşme değil midir? Elbette öyledir ve dengesizlikleri düzeltemese de en azından derinleşmesini engeller ve görece bir iyileşme sağlar. Ancak bu iyileşmenin ne kadar uzun soluklu olacağı, YEM ile derinleşen dengesizliklerin ne kadar düzeltilebileceğine dair ipuçları açısından önemli bir fırsatın harcandığını düşünüyorum.

Enflasyonla mücadele birincil öncelik olmayabilir

Şayet yeni ekibin amacı samimi şekilde yıllık enflasyonu yüzde 40 seviyesinden devralıp yüzde 5’lik hedefe indirmekse, önlerinde çok uzun ve maliyetli bir yol var. Çünkü enflasyon ne kadar yükselir ve o seviyelerde ne kadar uzun süre kalırsa enflasyon beklentilerini düşürmek için gereken acı reçete de o kadar büyür.

Bu durumda, o maliyeti asgariye düşürecek çözümler geliştirmek ve iletişim politikasını etkin olarak kullanabilmek önemli. Benim tercihim önden yüklemeli olarak gelecek faiz artışlarının piyasa beklentilerini aşağı çekmesi olurdu.

Özellikle de eldeki cephanenin kısıtlı olduğu, faiz artışı konusunda Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan fazla izin çıkmadığı bir noktada, erken gelecek yüklü bir faiz artışı psikolojik olarak daha güçlü bir etki yaratabilir, beklentiyi daha hızlı aşağı çekebilir ve bu şekilde ilerde daha az faiz artışı ile daha çok mesafe alınabilirdi.

Böyle bir yolun seçilmemiş olması enflasyonla mücadelenin de birincil öncelik olmadığına, bundan ziyade ödemeler dengesi ile ilgili bir krizi önleyecek, içeriye bir miktar döviz girişi sağlayacak geçici bir programın ön planda tutulacağına işaret ediyor olabilir.

Yetersiz faiz artışı hayatımızı nasıl etkiler?

Faiz artışı bir “acı reçete” olduğuna göre öncelikle bu reçeteyi alıp sağlığımıza kavuştuğumuzda neler olacağını anlayalım.

Acı reçetenin nihai amacı ekonomide enflasyon kaynaklı dengesizliklerin önüne geçmektir. Fiyat istikrarının sağlanması durumunda maaş artışları öngörülebilir enflasyon oranına göre gerçekleşeceği için alım gücünde yaşanan erimenin önüne geçilir.

Kurdaki değer kaybı da enflasyona bağlı olduğundan kur sakinleşir. TL’nin değerinin korunması, TL cinsi tasarruf araçlarını cazip hale getireceği için dolarizasyonun önüne geçilir. Bankalar TL cinsi uzun vadeli borçlandıklarında dış borç azalır.

Yatırımcı güveni, fiyat istikrarı ve finansal istikrar olan bir ortamda canlanacağı için üretim kapasitesini artıracak, üretkenlik artışına imkan sağlayacak yatırımlar için uygun zemin sağlanır.

Şimdi de bu reçetenin yetersiz dozda kaldığı düşük faiz artışlarına odaklanalım.

Yetersiz dozda verilen ilaç tedavi sağlamaz. Semptomları bir süre hafifletir. Ancak altta yatan sorun devam ettiği için sonrasında daha ciddi tedavi gerekebilir.

Nasıl ki yetersiz dozda antibiyotik alırsanız daha dirençli bakteri ile karşılaşıp daha yüksek dozda ilaca ihtiyaç duyarsanız, enflasyon da ne kadar katılaşırsa tedavisi o kadar zorlaşır.

Faiz artışlarının ağırdan alınması bir taraftan enflasyon beklentilerinde arzu edilen düşüşü sağlamazken, diğer taraftan halihazırdaki negatif reel faiz ortamı nedeniyle TL cinsi tasarruf araçlarına olan dönüş yetersiz kalır. Bu durumda kur ve enflasyon üzerindeki baskılar devam eder.

Yani bugün düşük tutulan ilaç, nihai olarak enflasyonu düşürmek için uygulanması gereken acı reçetenin dozunun artmasına neden olur.”

Paylaşın

Merkez Bankası’ndan “Sadeleşme Kademeli Olarak Devam Edecek” Mesajı

Politika faizini yüzde 8,5’tan yüzde 15’e yükseltme kararı alan Merkez Bankası (TCMB), “Sadeleşme süreci Para Politikası Kurulu’nun ilan ettiği ilkeler doğrultusunda kademeli olarak devam edecektir” mesajını paylaştı.

Haber Merkezi / Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), mevcut mikro- ve makroihtiyati çerçevenin sadeleştirilmesi kararına dair bir açıklama yayınladı.

TCMB tarafından yapılan basın duyurusu şöyle:

“Para Politikası Kurulu’nun 22 Haziran 2023 tarihli kararında mevcut mikro- ve makroihtiyati çerçevenin, etki analizlerine dayanarak ve kademeli bir anlayışla sadeleştirileceği ifade edilmiştir.

Bu kapsamda ilk adım olarak, menkul kıymet tesisi uygulaması, piyasa mekanizmalarının işlevselliğini artıracak ve makro finansal istikrarı güçlendirecek doğrultuda sadeleştirilerek Resmî Gazete’de yayımlanmıştır.

Sadeleşme süreci Para Politikası Kurulu’nun ilan ettiği ilkeler doğrultusunda kademeli olarak devam edecektir.

Kamuoyunun bilgisine sunulur.”

Merkez Bankası (TCMB), piyasa beklentilerine paralel olarak, politika faizini yüzde 8,5’tan yüzde 15’e yükseltme kararı almıştı. Böylece Merkez Bankası, Hafize Gaye Erkan’ın başkan olarak atanmasıyla birlikte 27 ay sonra ilk kez faiz artırımına gitmişti.

Merkez Bankası, 2022 yılında ilk faiz indirimini ağustos ayında gerçekleştirmişti. Banka, politika faizini 100 baz puan indirerek yüzde 13’e çekmişti.

Ardından eylül ayında 100, ekim ve kasım aylarında ise 150’şer baz puanlık faiz indirimleri gelmişti. Aralık ve ocak aylarını pas geçen Merkez Bankası, şubatta 50 baz puanlık faiz indirimiyle politika faizini yüzde 8,5’e çekmişti.

Faiz kararının açıklanmasından önce piyasa anketlerinde beklenti faizin yüzde 17 ila 30 arasında bir seviyeye yükseltileceği yönündeydi.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Piyasası Kurulu (PPK), tarafından yapılan açıklamada şu ifadeler yer almıştı:

“Para Politikası Kurulu (Kurul) politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranının yüzde 8,5’ten yüzde 15 düzeyine yükseltilmesine karar vermiştir.

Kurul, dezenflasyonun en kısa sürede tesisi, enflasyon beklentilerinin çıpalanması, fiyatlama davranışlarındaki bozulmanın kontrol altına alınması için parasal sıkılaştırma sürecinin başlamasına karar vermiştir.

Küresel ekonomide enflasyon düşerken, halen uzun dönem ortalamalarının çok üzerinde seyretmektedir. Bu nedenle, bütün dünyada merkez bankaları enflasyonu düşürmeye yönelik tedbirler almaktadır.

Ülkemizde, yakın döneme ilişkin göstergeler enflasyonun ana eğiliminde yükselişe işaret etmektedir. Bu gelişmede yurtiçi talepteki güçlü seyir, maliyet yönlü baskılar ve hizmet enflasyonundaki katılık belirleyici olmuştur. Kurul, bu unsurlara ek olarak fiyatlama davranışlarındaki bozulmanın enflasyon üzerinde ilave olumsuz etki yapacağını öngörmektedir.

Kurul politika faizini enflasyonun ana eğiliminin gerilemesini ve orta vadede yüzde 5 hedefine ulaşmasını sağlayacak parasal ve finansal koşulları oluşturacak şekilde belirleyecektir. Enflasyon görünümünde belirgin iyileşme sağlanana kadar parasal sıkılaştırma gerektiği zamanda ve gerektiği ölçüde kademeli olarak güçlendirilecektir. Enflasyon ve enflasyon eğilimine ilişkin göstergeler yakından takip edilecek ve TCMB, fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda elindeki tüm araçları kararlılıkla kullanmaya devam edecektir.

Parasal sıkılaştırma sürecinin başlaması ile para politikasının etkinliği artacaktır. Bununla birlikte, fiyat istikrarının sürekliliğini sağlamak hedefiyle, TCMB cari dengeyi iyileştirecek stratejik yatırımları desteklemeye devam edecektir.

Kurul, mevcut mikro- ve makroihtiyati çerçeveyi, piyasa mekanizmalarının işlevselliğini artıracak ve makro finansal istikrarı güçlendirecek şekilde sadeleştirecektir. Sadeleşme süreci, etki analizleri yapılarak kademeli olacaktır.

Kurul, kararlarını öngörülebilir, veri odaklı ve şeffaf bir çerçevede almaya devam edecektir.”

Paylaşın