Moody’s’den Dikkat Çeken “Türk Bankaları” Kararı

ABD merkezli kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s, Türk bankacılık sisteminin görünümünü durağan olarak değiştirdi. Öte yandan Moody’s hükümetin Mayıs 2023’teki seçimlerin ardından ortodoks politikalara dönme yönündeki ilk adımlarının, Türk bankaları için faaliyet koşullarını desteklediğini ifade etti.

Moody’s değerlendirmesinde ayrıca, bankaların dış fonlama pozisyonu ve dolarizasyon seviyelerinin iyileştiğini ve özellikle yabancı para olmak üzere likiditenin yeterli kalmasını beklediklerini ifade etti.

Geçen hafta Türkiye’nin ortodoks politikalara dönmesi durumunda not artışı olabileceği mesajını veren Moody’s şimdi de Türk bankalarının görünümünü değiştirdi. Kuruluştan yapılan açıklamada Türk bankacılık sistemi için görünümün durağan olarak değiştirildiği belirtildi.

Bloomberg HT’nin aktardığına göre değerlendirmede Türk bankaları için faaliyet ortamının, ekonomik büyümede beklenen yavaşlama ve devam eden yüksek enflasyon nedeniyle zorlu ve dalgalı olmaya devam ettiğini belirten Moody’s hükümetin Mayıs 2023’teki seçimlerin ardından ortodoks politikalara dönme yönündeki ilk adımlarının, Türk bankaları için faaliyet koşullarını desteklediğini ifade etti.

Moody’s’in değerlendirmesine göre çok yüksek enflasyon, daha yüksek vergiler ve liranın değerinde daha fazla bozulma, tüketici harcamaları üzerinde baskı oluşturacak ve borçluların geri ödeme kapasitesini zayıflatarak bankaların varlık kalitesini baskı altına alacak.

TL’deki değer kaybı ve kredi hacmindeki genişlemenin, 2022’ye kıyasla daha yavaş olsa da, görünüm döneminde sektörün sermaye yeterliliğini zorlayacağını ifade eden Moody’s kârlılığın 2022’de kaydedilen zirvelere göre normalleşeceğini ama yine de güçlü kalmaya devam edeceğini belirtti.

Moody’s değerlendirmesinde bankaların dış fonlama pozisyonu ve dolarizasyon seviyelerinin iyileştiğini ve özellikle yabancı para olmak üzere likiditenin yeterli kalmasını beklediklerini ifade etti.

Paylaşın

Yedi Aylık Bütçe Açığı 434,7 Milyar Lira!

2023 yılı Ocak-Temmuz döneminde merkezi yönetim bütçe giderleri 2 trilyon 819,4 milyar lira, bütçe gelirleri 2 trilyon 384,8 milyar lira ve bütçe açığı 434,7 milyar lira olarak gerçekleşti. Ayrıca, faiz dışı bütçe giderleri 2 trilyon 506,5 milyar lira ve faiz dışı açık ise 121,7 milyar lira oldu.

Haber Merkezi / Öte yandan temmuz ayında merkezi yönetim bütçe giderleri 455,8 milyar lira, bütçe gelirleri 504,4 milyar lira ve bütçe fazlası 48,6 milyar lira olarak gerçekleşti. Ayrıca, faiz dışı bütçe giderleri 418,1 milyar lira ve faiz dışı fazla ise 86,3 milyar lira oldu.

Hazine ve Maliye Bakanlığı temmuz ayına ilişkin merkezi yönetim bütçe dengesi sonuçlarını açıkladı. Buna göre; 2023 yılı Temmuz ayında merkezi yönetim bütçe giderleri 455,8 milyar TL, bütçe gelirleri 504,4 milyar TL ve bütçe fazlası 48,6 milyar TL olarak gerçekleşti. Ayrıca, faiz dışı bütçe giderleri 418,1 milyar TL ve faiz dışı fazla ise 86,3 milyar TL oldu.

Merkezi yönetim bütçesi 2022 yılı Temmuz ayında 64 milyar 19 milyon TL açık vermiş iken 2023 yılı Temmuz ayında 48 milyar 574 milyon TL fazla verdi. 2022 yılı Temmuz ayında 47 milyar 325 milyon TL faiz dışı açık verilmiş iken 2023 yılı Temmuz ayında 86 milyar 281 milyon TL faiz dışı fazla verdi.

Merkezi yönetim bütçe giderleri Temmuz ayı itibarıyla 455 milyar 840 milyon TL olarak gerçekleşti. Faiz harcamaları 37 milyar 707 milyon TL, faiz hariç harcamalar ise 418 milyar 132 milyon TL olarak gerçekleşti.

2023 yılında merkezi yönetim bütçe giderleri için öngörülen 5 trilyon 589 milyar 85 milyon TL ödenekten Temmuz ayında 455 milyar 840 milyon TL gider gerçekleşti. Geçen yılın aynı ayında ise 260 milyar 999 milyon TL harcama yapıldı.

Temmuz ayı bütçe giderleri geçen yılın aynı ayına göre yüzde 74,7 oranında artarken, giderlerin bütçe ödeneklerine göre gerçekleşme oranı ise 2022 yılında yüzde 9,2 iken 2023 yılında yüzde 8,2 oldu.

Faiz hariç bütçe giderleri geçen yılın aynı ayına göre yüzde 71,2 oranında artarak 418 milyar 132 milyon TL olarak gerçekleşti. Faiz hariç giderlerin bütçe ödeneklerine göre gerçekleşme oranı ise 2022 yılında yüzde 9,8 iken 2023 yılında yüzde 8,5 oldu.

Merkezi yönetim bütçe gelirleri Temmuz ayı itibarıyla 504 milyar 413 milyon TL olarak gerçekleşirken, vergi gelirleri 450 milyar 316 milyon TL, genel bütçe vergi dışı gelirleri ise 47 milyar 335 milyon TL oldu.

2022 yılı Temmuz ayında bütçe gelirleri 196 milyar 980 milyon TL iken 2023 yılının aynı ayında yüzde 156,1 oranında artarak 504 milyar 413 milyon TL olarak gerçekleşti. Bütçe tahminine göre bütçe gelirlerinin Temmuz ayı gerçekleşme oranı 2022 yılında yüzde 7,7 iken 2023 yılında yüzde 10,2 oldu.

2023 yılı Temmuz ayı vergi gelirleri tahsilatı geçen yılın aynı ayına göre yüzde 166,7 oranında artarak 450 milyar 316 milyon TL olurken, vergi gelirlerinin bütçe tahminine göre gerçekleşme oranı ise 2022 yılında yüzde 7,7 iken 2023 yılında yüzde 10,5 olarak kayıtlara geçti.

2023 yılı Ocak-Temmuz döneminde merkezi yönetim bütçe giderleri 2 trilyon 819,4 milyar TL, bütçe
gelirleri 2 trilyon 384,8 milyar TL ve bütçe açığı 434,7 milyar TL olarak gerçekleşti. Ayrıca, faiz dışı bütçe giderleri 2 trilyon 506,5 milyar TL ve faiz dışı açık ise 121,7 milyar TL oldu.

Merkezi yönetim bütçesi 2022 yılı Ocak-Temmuz döneminde 29 milyar 541 milyon TL fazla vermiş iken 2023 yılı Ocak-Temmuz döneminde 434 milyar 654 milyon TL açık verdi. 2022 yılı Ocak-Temmuz döneminde 180 milyar 888 milyon TL faiz dışı fazla verilmiş iken 2023 yılı Ocak-Temmuz döneminde 121 milyar 703 milyon TL faiz dışı açık verildi.

Merkezi yönetim bütçe giderleri Ocak-Temmuz dönemi itibarıyla 2 trilyon 819 milyar 416 milyon TL olarak gerçekleşti. Faiz harcamaları 312 milyar 951 milyon TL, faiz hariç harcamalar ise 2 trilyon 506 milyar 466 milyon TL oldu.

2023 yılı Ocak-Temmuz döneminde merkezi yönetim bütçe giderleri geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 96,8 oranında artarak 2 trilyon 819 milyar 416 milyon TL olarak gerçekleşti. Faiz hariç bütçe giderleri geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 95,6 oranında artarak 2 trilyon 506 milyar 466 milyon TL oldu.

Merkezi yönetim bütçe gelirleri Ocak-Temmuz dönemi itibarıyla 2 trilyon 384 milyar 763 milyon TL olarak gerçekleşti. Vergi gelirleri 2 trilyon 52 milyar 628 milyon TL, genel bütçe vergi dışı gelirleri ise 273 milyar 47 milyon TL oldu.

2022 yılı Ocak-Temmuz döneminde bütçe gelirleri 1 trilyon 462 milyar 390 milyon TL iken 2023 yılının aynı döneminde yüzde 63,1 oranında artarak 2 trilyon 384 milyar 763 milyon TL olarak gerçekleşti. 2023 yılı Ocak-Temmuz dönemi vergi gelirleri tahsilatı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 70,7 oranında artarak 2 trilyon 52 milyar 628 milyon TL oldu.

Paylaşın

Kişi Başına Düşen Bireysel Kredi Kartı Borcu 22 Bin Lirayı Aştı

2022 yılının ilk yedi ayında 8 bin 781 lira olan kişi başına düşen ortalama bireysel kredi kartı borcu bu yılın ilk yedi ayında 22 bin 534 liraya yükseldi. Kredi kartı olan kişi sayısı bir yılda yüzde 9 artarken kişi başına düşen kart borcu yüzde 156,7 arttı. 

Son 12 ayda kart borcu en hızlı artan illerin Hakkâri, Şırnak, Bilecik, Sinop ve Diyarbakır olması da dikkat çekti.

Kredi kartı kullananların yüzde 22’sinin limiti 50 bin-100 bin lira bandında olurken yüzde 22,1’inin limiti de 100 bin liranın üzerine çıktı. Mayıs’ta limiti 10 bin-50 bin lira bandındaki kartların oranı yüzde 33,4’iken Haziran’da 32,1’e geriledi. Bir diğer ifadeyle 35,1 milyon kredi kartından 7,7 milyonun limiti 100 bin liranın üzerine çıktı.

BirGün’den Havva Gümüşkaya’nın haberine göre; Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi’nin verilerine göre bir veya birden fazla kredi kartı olan kişi sayısı haziran itibarıyla 35,1 milyon oldu. Bankalararası Kart Merkezi’nin (BKM) aynı döneme ilişkin verilerine göre de Türkiye’deki toplam kredi kartı sayısı 108,3 milyon oldu. Verilere göre kişi başına 3 kredi kartı düşüyor.

Sadece haziran ayında 162 bin kişi hayatında ilk defa kredi kartı kullandı. Bireylerin cebindeki kredi kartı sayısı arttıkça borç bakiyesi de kabardı. Kişi başına düşen ortalama bireysel kredi kartı borcu 22 bin 534 liraya çıktı. Bu borç geçen yılın aynı döneminde 8 bin 781 liraydı.

Kredi kartı olan kişi sayısı bir yılda yüzde 9 artarken kişi başına düşen kart borcu yüzde 156,7 arttı. Ayrıca son 12 ayda kart borcu en hızlı büyüyen illerin Hakkâri, Şırnak, Bilecik, Sinop ve Diyarbakır olması da dikkat çekti.

Henüz asgari ücrete ve diğer ücretlere ara zammın yapılmadığı haziranda kredi kartı limitleri de yükseldi. Kart limitleri 50 bin lira ve üzerinde yığıldı. Kredi kartı kullananların yüzde 22’sinin limiti 50 bin-100 bin lira bandında olurken yüzde 22,1’inin limiti de 100 bin liranın üzerine çıktı. Mayıs’ta limiti 10 bin-50 bin lira bandındaki kartların oranı yüzde 33,4’iken Haziran’da 32,1’e geriledi. Bir diğer ifadeyle 35,1 milyon kredi kartından 7,7 milyonun limiti 100 bin liranın üzerine çıktı.

Son yıllarda kredi kartları temel ihtiyaçların karşılanması ve ‘günü kurtarması’ amacıyla kullanılmaya başlandı. BKM’nin kart harcamalarının sektörlere göre gelişimine ilişkin en güncel verisi mart ayına ait. Market harcamaları martta bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 106 artarak 77 milyar 118 milyon TL’ye çıktı.

Sağlık harcamalarındaki artış da dikkat çeken boyutlara ulaştı. Kredi kartlarıyla yapılan sağlık, sağlık ürünleri ve kozmetik harcamalarında tutar, martta bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 112 oranında artarak 7,1 milyar liradan 15,1 milyar liraya ulaştı.

Paylaşın

Merkez Bankası Açıkladı: Cari Denge 20 Ay Sonra Fazla Verdi

Haziran ayında cari işlemler 674 milyon dolar, çekirdek denge olarak bilinen altın ve enerji hariç cari işlemler hesabı ise 5,6 milyar dolar fazla verdi. Cari denge en son 2021 Ekim ayında 4,1 milyar dolar olarak fazla vermişti.

Haber Merkezi / Haziran ayında ödemeler dengesi tanımlı dış ticaret açığı 3.697 milyon dolar olarak gerçekleşti. Hizmetler dengesi kaynaklı girişler 5,19 milyar dolar, bu kalem altında seyahat kaleminden kaynaklanan net gelirler 4,2 milyar dolar oldu.

Birincil gelir dengesi kalemi 799 milyon dolar net çıkış, ikincil gelir dengesi kalemi de 151 milyon dolar net giriş kaydetti.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) haziran ayına ilişkin ödemeler dengesi istatistiklerini yayımladı. Buna göre; Haziran ayında cari işlemler hesabı 674 milyon dolar fazla kaydetti. Altın ve enerji hariç cari işlemler hesabı ise 5.584 milyon dolar fazla verdi. Ödemeler dengesi tanımlı dış ticaret açığı 3.697 milyon dolar olarak gerçekleşti.

Hizmetler dengesi kaynaklı girişler 5.019 milyon dolar seviyesinde gerçekleşti. Bu kalem altında seyahat kaleminden kaynaklanan net gelirler 4.203 milyon dolar oldu. Birincil gelir dengesi kalemi 799 milyon dolar net çıkış, ikincil gelir dengesi kalemi de 151 milyon dolar net giriş kaydetti.

Doğrudan yatırımlardan kaynaklanan net girişler 135 milyon dolar olarak kaydedildi. Portföy yatırımları 1.797 milyon dolar tutarında net giriş kaydetti. Alt kalemler itibarıyla incelendiğinde, yurt dışı yerleşiklerin hisse senedi ve devlet iç borçlanma senetleri piyasalarında sırasıyla 1.089 milyon dolar ve 46 milyon dolar net alış yaptığı görüldü.

Yurt dışındaki tahvil ihraçlarıyla ilgili olarak, bankalar ve diğer sektörler sırasıyla 72 milyon dolar ve 3 milyon dolar net borçlanma gerçekleşti. Diğer yatırımlar altında, yurt içi bankaların yurt dışı muhabirlerindeki efektif ve mevduat varlıkları 686 milyon dolar net artış kaydetti.

Yurt dışı bankaların yurt içindeki mevduatları, yabancı para cinsinden 1.653 milyon dolar net artış, Türk lirası cinsinden 757 milyon dolar net artış olmak üzere toplam 2.410 milyon dolar net artış kaydetti.

Yurt dışından sağlanan kredilerle ilgili olarak diğer sektörler 17 milyon dolar net kullanım gerçekleştirirken, Genel Hükümet ve bankalar sırasıyla 97 milyon dolar ve 458 milyon dolar net geri ödeme gerçekleştirdi. Resmi rezervlerde bu ay 11.200 milyon dolar net artış oldu.

Paylaşın

Enflasyondaki Yükselişin Sebepleri Neler? Merkez Bankası Açıkladı

Temmuz ayı fiyat gelişmeleri raporunu yayımlayan Merkez Bankası, raporunda, tüketici fiyatları Temmuz ayında yüzde 9,49 oranındaki yükselişle tarihsel Temmuz ayı eğilimine kıyasla yüksek bir artış kaydettiği, yıllık enflasyon 9,62 puan artarak yüzde 47,83 seviyesinde gerçekleştiğini belirtti.

Haber Merkezi / Enflasyon artışında, vergi ile yönetilen-yönlendirilen kalemlerdeki fiyat artışlarının yanında, Türk lirasındaki değer kaybının ve ücret artışlarının etkili olduğu belirtilen raporda, “Bu dönemde yıllık enflasyon ana grupların tamamında artmıştır” denildi.

Raporun devamında, “Öte yandan, aylık bazda incelendiğinde, enerji başta olmak üzere alt gruplar genelinde yüksek artışlar kaydedildiği de aktarıldı. Rapora göre ayrıca enerji grubu fiyatlarındaki artışı vergi ayarlamalarının yanı sıra döviz kuru ve uluslararası petrol fiyatlarındaki gelişmelerin etkisiyle yükselen akaryakıt kalemi sürükledi… Temel mal grubu enflasyonunda kur geçişkenliği yüksek ve hızlı olan dayanıklı tüketim malları belirleyici olmaya devam etti” ifadelerine yer verildi.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Temmuz ayı fiyat gelişmeleri raporunu yayımladı. Raporda şunlar yer aldı:

“Temmuz ayında tüketici fiyatları yüzde 9,49 oranında yükselmiş ve yıllık enflasyon 9,62 puan artarak yüzde 47,83 olmuştur. (Grafik 1 ve Tablo 1). Bu dönemde B ve C endekslerinin yıllık değişim oranları sırasıyla 7,69 ve 8,76 puan artarak yüzde 54,32 ve 56,09 olarak gerçekleşmiştir.

Alt grupların yıllık tüketici enflasyonuna katkıları incelendiğinde, bu dönemde alt grupların tamamında artış yaşanmıştır. Bir önceki aya göre hizmet, temel mal, enerji, gıda ve alkol-tütün-altın gruplarının katkıları sırasıyla 2,86; 2,46; 2,25; 1,71 ve 0,34 puan artmıştır. Mevsimsellikten arındırılmış verilerle incelendiğinde, aylık artışlar bir önceki aya kıyasla B ve C endeksinde sert bir şekilde yükselmiştir.

Fiyat artışları B endeksini oluşturan hizmet, temel mal ve işlenmiş gıda gruplarında bir önceki aya göre önemli ölçüde güçlenmiştir. Hizmet fiyatları temmuz ayında yüzde 9,81 ile oldukça yüksek bir artış kaydetmiş, grup yıllık enflasyonu 10,20 puan artışla yüzde 69,65 olmuştur. Bu dönemde fiyat artışları grup geneline yayılırken, yıllık enflasyon tüm alt gruplarda yükselmiştir.

Gıda ve ücret gelişmelerinin etkilerinin hissedildiği lokanta-otel alt grubundaki fiyat artışında (yüzde 11,92) gerek yemek hizmetleri gerekse de turizmdeki görünüme bağlı olarak konaklama hizmetleri etkili olmuş ve bu grupta yıllık enflasyon yüzde 82,62 seviyesine ulaşmıştır.

Ulaştırma hizmetlerinde temelde akaryakıt fiyatlarındaki gelişmeleri takiben fiyatlar yüzde 10,03 oranında artarken, fiyat artışları grup geneline yayılmakla birlikte demiryolu ve hava yolu ile yolcu taşımacılığı öne çıkan ana kalemler olmuştur. Döviz kuruna duyarlılığı yüksek ve emek yoğun kalemler içeren diğer hizmetler alt grubunda da fiyatlar önemli ölçüde artmış (yüzde 10,27), bu gelişmede kişisel ulaştırma araçlarının bakım-onarımı, sağlık, ev içi hizmetler, eğlence ve spor hizmetlerindeki yükselişler öne çıkmıştır.

Kira aylık artışı yüzde 7,67 ile bu dönemde daha da güçlenmiş ve yıllık enflasyonu yüzde 81,69’a ulaşmıştır. Temel mal grubu yıllık enflasyonu 7,56 puan artışla yüzde 44,25 olmuştur. Yıllık enflasyon dayanıklı mallarda belirgin olmak üzere tüm alt gruplarda artış kaydetmiştir. Türk lirasındaki değer kaybı, vergi ve ücret artışlarının yanı sıra canlı talep koşullarının yansımasıyla fiyat artışının güçlenerek sürdüğü dayanıklı mal alt grubunda fiyatlar yüzde 12,49 oranında yükselmiştir.

Bu dönemde, otomobilde belirgin olmak üzere (yüzde 16,16), tüm alt kalemlerde fiyat artışları kuvvetlenmiştir. Diğer temel mallar alt grubunda fiyatlar vergi ayarlamasının da etkisiyle yüzde 8,73 ile hızlanmıştır. Bu dönemde, kişisel bakım ürünleri, konutun bakım-onarımı, ev ile ilgili temizlik malzemeleri ve ev içi tekstil ürünleri fiyat gelişmeleriyle öne çıkmıştır.

Ayrıca, referans Euro kurundaki güncellemeyle ilaç fiyatları artmıştır. Giyim ve ayakkabı grubunda fiyatlar mevsim ortalamalarının aksine yüzde 2,98 oranında artmış, yıllık enflasyon yüzde 21,51’e yükselmiştir. Enerji fiyatları temmuz ayında yüzde 12,73 oranında artmış, grup yıllık enflasyonu 13,66 puan yükselerek yüzde -2,86 seviyesinde gerçekleşmiştir.

Grup aylık fiyat artışında akaryakıt (yüzde 29,04) fiyatları öne çıkarken, tüp gaz (yüzde 14,76) ve şebeke suyu (yüzde 6,03) fiyatlarında da yükseliş izlenmiştir. Akaryakıt fiyatlarındaki artışta başta maktu ÖTV tutarındaki güncelleme olmak üzere son dönem Türk lirası görünümü ve uluslararası petrol fiyatlarındaki yükseliş belirleyici olmuştur.

Gıda ve alkolsüz içecekler grubu fiyatları temmuz ayında yüzde 7,71 oranında artmış, yıllık enflasyon 6,80 puan yükselerek yüzde 60,72 olmuştur. Yıllık enflasyon işlenmemiş gıdada 11,27 puan artışla yüzde 79,71’e, işlenmiş gıdada ise 3,42 puan artışla yüzde 46,78’e yükselmiştir.

Mevsimsellikten arındırılmış veriler taze meyve sebze fiyatlarının bu dönemde belirgin artış gösterdiğine işaret etmiştir. Diğer işlenmemiş gıda grubunda patates ve kuruyemiş fiyatlarındaki yükselişler öne çıkarken kırmızı et fiyatları güçlü seyrini korumuş, beyaz ette ise temmuz ayında yeniden artış gözlenmiştir.

İşlenmiş gıda grubunda bu dönemde, ekmek tahıl fiyatlarındaki yüksek artış (yüzde 10,22) dikkat çekmiştir. Ayrıca, bu grupta alkolsüz içecekler ile yaş çay alım fiyatlarına bağlı olarak çay fiyatlarındaki yükselişler devam etmiştir. Son dört aydır düşüş gözlenen süt ile süt ürünlerinde ise bu dönemde yeniden fiyat artışı izlenmiştir.

Alkollü içecekler ve tütün ürünleri grubunda fiyatlar yüzde 11,17 oranında yükselmiş, yıllık enflasyon 5,68 puan artışla yüzde 46,58 olarak gerçekleşmiştir. Bu gelişmede vergi ayarlamaları belirleyici olmuştur. Yurt içi üretici fiyatları temmuz ayında yüzde 8,23 oranında artmış, yıllık enflasyon 4,08 puan artışla yüzde 44,50 olmuştur.

Temmuz ayında uluslararası emtia fiyatları, enerji dışı kalemlerdeki yatay seyre karşın, enerji kalemleri öncülüğünde artış göstermiştir. Buna ek olarak, Türk lirasındaki değer kaybı asgari ücret artışı ile birlikte maliyet baskılarının önemli ölçüde güçlenmesine neden olmuştur. Ana sanayi gruplarına göre incelendiğinde, yıllık enflasyon enerji grubunda baz etkisi neticesinde gerilerken, diğer alt gruplarda yükselmiştir.

Aylık fiyat gelişmeleri sektörler bazında incelendiğinde, artışların genele yayıldığı izlenirken, rafine edilmiş petrol ürünleri, ham petrol ve doğal gaz, metal cevheri, basım-kayıt hizmetleri, elektrikli teçhizat, mobilya, motorlu kara taşıtları ve metalle bağlantılı kalemlerin fiyat artışlarıyla öne çıktığı gözlenmiştir.

Paylaşın

Merkez Bankası’nın Swap Hariç Net Rezervleri Eksi 50,6 Milyar Dolar

28 Temmuz haftasında Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın (TCMB) swap hariç net rezervi eksi 48 milyar 100 milyon dolar oldu. Brüt rezervler ise 113,8 milyar dolara yükseldi.

Haber Merkezi / Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Haftalık Para ve Banka İstatistikleri’ni açıkladı. Buna göre; Merkez Bankası toplam rezervleri 28 Temmuz ile biten haftada 223 milyon dolar artarak 113 milyar 774 milyon dolar oldu.

Brüt döviz rezervleri 674 milyon dolar artarak 71 milyar 675 milyon dolardan 72 milyar 349 milyon dolara yükseldi. Altın rezervleri ise 28 Temmuz haftasında 451 milyon dolar azalarak 41 milyar 876 milyon dolardan 41 milyar 425 milyon dolara indi.

Merkez Bankası’nın brüt rezervlerinde artış devam ederken, net rezervlerde seçimden bu yana en hızlı düşüş dikkat çekti. TCMB verilerine göre brüt rezervler 28 Temmuz haftasında 113,8 milyar dolara yükseldi. Bir önceki hafta rezervler 113,6 milyar dolar seviyesindeydi.

Net rezervler ise geçen hafta itibariyle 2,8 milyar dolar gerilemeyle 10,9 milyar dolara düştü. Böylelikle net rezervlerde 26 Mayıs haftasından bu yana en sert düşüş kaydedildi. Swap hariç net rezervlerde de düşüş kaydedildi. 28 Temmuz haftasında swap hariç net rezervler eksi 50,6 milyar dolar oldu. Önceki hafta swap hariç net rezervler eksi 50,2 milyar dolardaydı.

Brüt ve net döviz rezervi nedir?

Ekonomist Mahfi Eğilmez, brüt ve net döviz rezervi arasındaki farkı şu şekilde açıklıyor: Merkez Bankası, döviz rezervlerinin tamamının sahibi değil.

TCMB’nin rezervlerinin bir bölümü bankaların Merkez Bankası’nda tutmak zorunda olduğu zorunlu karşılıklardan oluşuyor. Bunları bir çeşit emanet döviz olarak görmek mümkün.

TCMB’nin son yıllarda rezerv opsiyon mekanizması aracılığıyla, TL mevduatlar karşılığında alması gereken zorunlu karşılıkları dövizle yatırma esnekliği tanımasıyla bu döviz rezervlerindeki emanet tutarda artış oldu.

Döviz rezervlerinin bir bölümünün emanet olması nedeniyle Merkez Bankası’nın döviz rezervlerinin toplamı brüt döviz rezervlerini gösteriyor. Merkez Bankası’nda emanet olarak duran miktarlar düşüldüğünde net döviz rezervine ulaşılıyor.

Net döviz rezervi nasıl hesaplanıyor?

Net döviz rezervi, TCMB verilerinde aktif kısımda yer alan dış varlıklardan, pasif kısımda bulunan toplam döviz yükümlülüklerini çıkardıktan sonra elde edilen rakamın o günün kuruna bölünmesiyle hesaplanıyor.

Formül şu şekilde: Net Rezerv = (Dış Varlıklar – toplam döviz yükümlülükleri) / Dolar-TL kuru

Swap hariç net rezerv ne demek?

Ekonomist Eğilmez’e göre net rezerv miktarı, swap işlemleriyle elde edilmiş (emanet) dövizleri de kapsadığı için bu rakam tam olarak net rezervi ifade etmiyor.

Bu yüzden net döviz rezervini emanet dövizleri çıkararak görebilmek için bu miktardan swap karşılığı elde edilmiş döviz tutarını düşmek gerekiyor. Swap hariç net rezerv ise şu şekilde hesaplanabiliyor:

Swap hariç net rezerv = Net rezerv – Swap işlemleri toplamı

Uluslararası rezerv nedir?

TCMB’nin (Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası) tanımına göre uluslararası rezervler; ülkelerin para otoriteleri tarafından kontrol edilen, kullanıma hazır, birbirlerine çevrilebilme özelliği bulunan ve uluslararası ödeme aracı olarak kabul edilen varlıklar.

Uluslararası rezerv olarak sayılan varlıklar şunlar:

  • Konvertibl (birbirlerine dönüştürülebilir) döviz varlıkları (euro, ABD doları, İngiliz sterlini vb.)
  • Uluslararası standartta altın
  • Özel Çekme Hakları
  • Uluslararası Para Fonu (IMF) Rezerv Pozisyonu

TCMB, rezervleri nasıl saklıyor?

Merkez Bankası, rezervlerin yönetiminde ülke menfaatine öncelik verdiğini aktarıyor. Bu amaçla, uluslararası rezervleri, anaparanın korunması ve gerekli likiditenin sağlanması için düşük riske sahip yatırım araçlarında değerlendiriyor.

Merkez Bankası, rezerv yönetimi sırasında karşılaşılabilecek risklerin belirlenmesi, değerlendirilmesi ve kabul edilebilir sınırlar içinde tutulabilmesi için risk yönetim stratejisi uyguluyor. Ayrıca elindeki rezervlerin seviyesini, düzenli aralıklarla internet sitesinde yayımlıyor.

Paylaşın

Morgan Stanley’den Merkez Bankası’na Dair Yeni Faiz Tahmini: Yüzde 20

ABD merkezli yatırım bankası Morgan Stanley, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın (TCMB) faizleri ağustos ve eylül aylarında toplam 250 baz puan artırarak politika faizini yüzde 20’ye çıkarmasını muhtemel gördüklerini belirtti.

Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK), politika faizi 250 baz puan artışla yüzde 17,5 yükseltmişti. Piyasa beklentileri politika faizinin yüzde 20’ye çıkarılması yönündeydi.

Merkez Bankası Haziran ayında yaptığı toplantıda 27 ay sonra ilk kez faiz arttırmış, TCMB Başkanı Hafize Gaye Erkan başkanlığındaki ilk PPK toplantısında politika faizi 650 baz puanlık artışla yüzde 8,5’tan yüzde 15’e yükseltilmişti.

Ancak bu artırım beklentileri karşılamamış ve karar sonrası döviz kurlarında hızlı bir yükseliş görülmüştü. Merkez Bankası bundan önceki en yüksek politika faizi artışını ise Mayıs 2018’de 850 baz puanla yapmıştı.

Türkiye’de yıllık enflasyon Ekim 2022’de son 24 yılın en yüksek seviyesini görmüş ve yüzde 85,51’e çıkmıştı.

Aralarında Alina Slyusarchuk’un da bulunduğu Morgan Stanley ekonomistleri, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın faizleri ağustosta150 baz puan ve eylülde 100 baz puan artırarak politika faizini yüzde 20’ye çıkarmasının olası olduğunu belirtti.

Bloomberg HT’de yer alan habere göre bankanın ekonomistleri bu durumun daha ​​uzun süre derinden negatif bir reel politika faizi anlamına geleceğini ve hem mevduat hem de kredi faizlerinin daha yüksek seviyelere çıkması gerektiğini düşündüklerini kaydetti.

Bankanın raporunda, “TCMB’nin revize edilmiş enflasyon görünümü göz önüne alındığında, para politikasına ilişkin tahmin yolu ve iletişim, politika faizinde kısmi normalleşme ve alternatif araçlara bağımlılığın devam ettiği yönündeki görüşlerimizi teyit ediyor” ifadeleri kullanıldı.

TCMB Başkanı Erkan’ın ilk enflasyon raporu sunumunun etkileri

TCMB Başkanı Hafize Gaye Erkan perşembe günü ilk enflasyon raporu sunumunu gerçekleştirmişti. Erkan sunumda bankanın yıl sonu enflasyon tahminlerinde kesin bir yukarı yönlü revizyona gidildiğini açıklamıştı.

Erkan, bir önceki enflasyon raporunda yüzde 22,3 olarak öngörülen 2023 yılsonu TÜFE tahminini yüzde 58’e çıkarıldığını belirtmiş, para politikası ve miktarsal sıkılaşma önlemlerinin enflasyon ana trendine etkisinin 2024 ikinci çeyrekte görülmeye başlanacağını söylemişti.

Erkan toplantının soru cevap kısmında faiz artışında kademeli sürece vurgu yapmış ve Fed’in faiz artış döngüsünde bir anda enflasyonun üzerine çıkmadığını örnek vererek, “Faiz artışının etkisini ekonomide piyasa dinamiklerinde zarar vermeden, aşırılıklar oluşturmadan, kademeli gitmek bütün merkez bankalarının amacıdır” ifadelerini kullanmıştı.

Hafize Gaye Erkan mevduat faizinin dolarizasyonu artırmayacak bir seviyede olmasını önemsediklerini ve KKM’de çıkış stratejisiyle ilgili TL tasarruf araçlarını çeşitlendireceklerini, bunların zaman için açıklanacağını duyurdu.

Perşembe günü yayımlanan enflasyon raporunda enflasyon dinamiklerine ilişkin detaylı analizlere yer verilmiş, döviz kuru sepetindeki yüzde 10’luk bir değer artışının tüketici fiyatlarına maliyet kaynaklı etkisinin ise bir yıllık bir süre zarfında 2,5 puan civarında olduğu belirtilirken, geçişkenliği artıran etkenler arasında yüksek dolarizasyon, yüksek cari açık, yüksek yabancı para borçluluğu ve yüksek risk primi yer almıştı.

Paylaşın

Türkiye’nin Kredi Risk Primi 424 Puana Geriledi

Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Hafize Gaye Erkan’ın 3. enflasyon raporunu açıklaması sonrası Türkiye’nin 5 yıllık CDS’sinin (Credit Default Swap) bugün itibariyle 424 puan. Risk primi, geçen yıl 885 puana kadar çıkarak 2003’ten beri en yüksek seviyesini görmüştü.

Haber Merkezi / Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Hafize Gaye Erkan, dün yılın 3. enflasyon raporunu sunmuş, sunumun önceki döneme göre daha rasyonel ve güvenilir açıklamalar eşiğinde duyurulması piyasalarda olumlu karşılanmıştı.

Dün gecede önceki dönemde görev yapan ve sık sık eleştirilerin odağında olan Merkez Bankası başkan yardımcıları Emrah Şener, Taha Çakmak ve Mustafa Duman görevden alınmış. Yerlerine; Osman Cevdet Akçay, Fatih Karahan ve Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Hatice Karahan atanmıştı. Bu atamalar da piyasada olumlu bir hava yaratmıştı.

Bir ülkenin dış borçlanmasındaki en önemli göstergelerden biri olan CDS primi ne demek ve yükselmesi, düşmesi ne anlama geliyor?

Türkçe’de kredi risk primi veya kredi temerrüt takası olarak kullanılan CDS (Credit Default Swap) aslında bir çeşit sigortalama işlemi olarak tanımlanabilir.

Herhangi bir ülke hazinesine ya da şirketine borç verirken o borcun geri ödenmemesi ihtimaline karşı aldığınız sigorta poliçesine CDS deniyor ve genellikle over-the-counter (OTC) yani herhangi bir borsa düzenlemesine tabi olmayan tezgah üstü piyasalarda işlem görüyor.

CDS primi nasıl hesaplanıyor?

Ülkelerin dış borçlanmalarına karşı CDS’leri genelde büyük uluslararası yatırım bankaları sağlıyor ve o ülkelerin borcunu çevirememesi halinde ödemeyi bu banka üstlenmiş oluyor. Bu bankalar da söz konusu ülkenin geri ödeme yeteneğini, makroekonomik koşullarını inceleyerek bir risk oranı belirliyor.

Bu oran belirlenirken uluslararası derecelendirme kuruluşlarının verdiği notlar önemli bir rol oynasa da bunun dışında da bir çok faktör göz önünde bulunduruluyor.

Ekonomisi sağlam ve geri ödeme sorunu yaşamayacağı düşünülen ülkelerin risk primi düşük olurken geri ödemekte sorun yaşayacağı düşünülen ülkelerin risk primi yüksek bir orandan belirleniyor.

Türkiye’nin CDS oranı neden yükseliyor?

Ekonomist Mahfi Eğilmez’e göre ülke CDS priminin yükselmesine iç ve dış nedenler olmak üzere iki etken grubu yol açıyor. Koronavirüs salgını ya da Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ve yükselen enerji fiyatları bu dış nedenlere örnek olarak verilebilir.

İç nedenler ise enflasyonun yükselmesi, dış borçların artması, kurların yükselmesi, sosyal çalkantılar ve afetler olarak sıralanabilir.

Dış nedenler konusunda yapılabilecek şeylerin sınırlı olmasına rağmen iç nedenleri yönetmenin mümkün olduğunu vurgulayan Eğilmez bu sayede dış nedenlerin de etkisinin azaltılabileceğini belirtiyor.

Türkiye’nin CDS primlerinin 2008 yılındaki küresel mali kriz sırasında yükseldikten sonra gerilediği görülüyor. Ülkenin makroekonomik dengelerinin bozulmaya başladığı 2018 yılından itibaren ise dalgalı bir seyirle de olsa yükseliş trendini sürdürdüğü görülüyor.

CDS priminin artmasının sonuçları ne olur?

Kamunun ve özel sektörün dış borçlanma maliyetleri CDS primine paralel olarak artar.

Burada kendini besleyen bir döngü oluşur. Borçlanma maliyetinin artması döviz girişini azalttığı için dış borcu ödemeyi zorlaştırır. Bu da riski daha da çok yükseltir.

Artan maliyetler, daha fazla kaynağın borç ödemesine ayrılması ve daha az harcanabilir gelir (yani refah kaybı) anlamına gelir.

Döviz girişinin azalması içerideki likidite krizini daha da derinleştirirken enflasyonist baskıları artırır.

Ulaşılabilecek en uç nokta, CDS ile sigortalanan temerrüt riskinin gerçekleşmesi durumudur. Dış borcun çevrilemez hale gelmesi ya da “iflas” durumu, başta enerji olmak üzere ithal ettiğimiz pek çok ürünü alamayacak hale gelmemiz, ithal ara malına dayalı üretim yapımızın durması anlamına gelir.

Paylaşın

Avrupa Merkez Bankası Politika Faizini 25 Puan Daha Artırdı

Avrupa Merkez Bankası (AMB), enflasyonla mücadele kapsamında faizleri 25 puan daha artırdı. AMB’den yapılan açıklamada da enflasyonda gerilemenin sürdüğü, ancak uzun süre yüksek seviyelerde kalacağı beklentisinin de devam ettiği kaydedildi.

Açıklamada, orta vadede yüzde 2 hedefine ulaşmada kararlı olunduğu vurgulanarak, gelecekte atılacak adımların da bu hedef doğrultusunda olacağı belirtildi.

Avrupa Merkez Bankası (AMB), yüksek enflasyona karşı mücadelede faiz artırma politikasına devam ederek üç temel politika faizini 25’er puan artırdı. Böylelikle refinansman faizi yüzde 4,25’e, mevduat faizi yüzde 3,75’e ve marjinal fonlama faizi yüzde 4,50’ye yükseldi. AMB bu kararla, rota değişikliğine gittiği 2022 yazından bu yana art arda dokuzuncu kez faiz artırımı gerçekleştirdi.

Ekonomi çevreleri ve iktisatçılardan faiz artırımlarına ara verilmesi çağrıları yapılırken, AMB Başkanı Christine Lagarde, enflasyona karşı mücadelede esnek bir faiz rotası benimsediklerini vurguladı.

Eylül ayında faiz artırımı olabileceğini ya da ara verilebileceğini belirten Lagarde, ancak faiz indiriminin söz konusu olmayacağını kaydetti. Lagarde, hiçbir şeyin kesin olmadığını ve verilere göre hareket edeceklerini de sözlerine ekledi.

“Orta vadede yüzde 2 hedefine bağlıyız”

AMB’den yapılan açıklamada da enflasyonda gerilemenin sürdüğü, ancak uzun süre yüksek seviyelerde kalacağı beklentisinin de devam ettiği kaydedildi.

Açıklamada, orta vadede yüzde 2 hedefine ulaşmada kararlı olunduğu vurgulanarak, gelecekte atılacak adımların da bu hedef doğrultusunda olacağı belirtildi. Euro Bölgesi’nde enflasyon Haziran ayında yüzde 5,5 olarak kaydedilmişti.

Dünyanın dört bir yanındaki merkez bankaları, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesinin ardından artan enerji fiyatları ve pandemi sonrası tedarik zincirinde yaşanan aksaklıkların yol açtığı enflasyonla mücadele etmek için faizleri artırmaya başlamıştı. Şu anda merak edilense hızlı faiz artışlarının sonuna gelinip gelinmediği.

AMB’nin adımı, çarşamba günü ABD merkez bankası Federal Reserve’ün 17 ay içinde 11. kez faiz artırma kararının ardından geldi. Fed Başkanı Jerome Powell, ABD’de enflasyonun yüzde 3 ile Avrupa’dakinden daha düşük olmasına rağmen, daha fazla faiz artışının gelip gelmeyeceği konusunda kesin konuşmadı.

Euro Bölgesi’ndeki enflasyon ekim ayında gördüğü yüzde 10,6’lık zirveden sonra haziran ayında yüzde 5,5’e düşmüş olsa da, bankanın yüzde 2’lik hedefinin hala oldukça üzerinde.

Faiz artışları şimdiden işe yaramaya başladı. Konut fiyatları yıllarca süren bir rallinin ardından düşmeye başlarken, işletme kredileri istatistiklerin başladığı 2003 yılından bu yana en düşük seviyesinde. Almanya’daki inşaat şirketlerinin görünümü de 2010’dan bu yana en düşük seviyesine ulaştı.

Resesyon korkuları, Avrupa’nın lokomotifi ve en büyük ekonomisi olan Almanya’da daha da yoğunlaşıyor. Almanya, Uluslararası Para Fonu’nun bu yıl küçülmesini beklediği tek gelişmiş ekonomi.

Paylaşın

ABD Merkez Bankası, Faizi 22 Yılın En Yüksek Seviyesine Yükseltti

Politika faizini beklentiler doğrultusunda 250 baz puan artıran ABD Merkez Bankası (FED), bu kararla politika faizini, 2007-2009 mali krizinin ardından en yüksek seviyeye çıkarmış oldu.

FED’den faiz kararı sonrası yapılan açıklamada, “Ekonomik aktivite ılımlı bir hızla büyüdü. Önceki açıklamalarda yer alan planlar çerçevesinde tahvil varlıklarımızı azaltmaya devam edeceğiz. İstihdam artışları son aylarda güçlüydü, işsizlik oranı düşük olmaya devam ediyor.

Para politikası için ek bilgileri ve atılmış adımların etkilerini değerlendirmeye devam edeceğiz. Sıkı kredi şartlarının ekonomik aktivite üzerinde, istihdam ve enflasyon üzerinde baskı yaratması büyük olasılık, bu etkinin büyüklüğü belirsiz olmaya devam ediyor” ifadelerine yer verildi.

FED pandeminin ardından yükselen enflasyonu bir süredir izlediği katı para politikası ve art arda faiz artışlarıyla dizginlemeye çalışıyordu. Bu aynı zamanda FED’in son 12 politika toplantısındaki 11’inci faiz artışı oldu. FED’in bir sonraki politika toplantısı 19-20 Eylül tarihleri arasında olacak. FED’in faiz arttırımlarını sürdürüp sürdürmeyeceğini ise bu tarihe kadar alınacak ekonomik veriler gösterecek.

FED Başkanı Gerome Powell’ın açıklamasının ardından piyasalar yeni bir faiz artışının daha kapıda olabileceği izlenimini edindi. Powell, FED’in Eylül ayında yapacağı

Powell, bundan böyle para politikaları konusundaki kararın toplantıdan toplantıya verileceğini söyledi ve son enflasyon raporuna değinerek, “Enflasyon raporu beklenenden daha iyiydi, ancak sadece buna bakarak acele etmek istemiyoruz” diye konuştu.

Bu döneme kadar hükümet iki aylık enflasyon raporu, iki istihdam ve işsizlik raporu, tüketici harcamaları ve ücret raporu açıklayacak. FED yeni faiz arttırımı kararını tüm bu verilerin ışığında alacak.

politika toplantısında yeni bir faiz arttırımı olabileceğine işaret ederek, “Eylül ayında veriler doğrultusunda faizleri arttırmamız kesinlikle olası, ancak sabit tutmayı seçmemiz de mümkün” dedi.

Son ekonomik veriler, Amerika’da enflasyonun istikrarlı olarak düştüğünü gösteriyor. Haziran’da Amerika’da fiyat artışları yüzde 3 civarındaydı. Bu 2022’nin Haziran ayındaki yüzde 9,1 seviyesinin çok daha altında ancak hala FED’in enflasyon hedefi olan yüzde 2 seviyesine inmiş değil.

Altta yatan enflasyonda da düşüş kaydedildi. Değişken gıda ve enerji fiyatlarını içermeyen çekirdek fiyatlar Mayıs’tan Haziran’a yalnızca binde 2 arttı. Bu son iki yıldaki neredeyse en yavaş aylık artışa işaret ediyor. Bir yıl önceye kıyasla çekirdek enflasyon hala görece yüksek; yüzde 4,8 seviyesindeydi. Ancak yine de Mayıs ayındaki yüzde 5,3’e göre keskin düşüş gösterdi.

​İşverenlerin Haziran ayında 209 bin istihdam olanağı eklemesi ve işsizlik oranının yüzde 3,6’ya düşmesiyle, istihdam piyasası da sağlıklı seyrediyor. Bu, son 50 yıldaki en düşük seviyeye yakın ve FED’in 16 ay önce oranları arttırmaya başladığı zamanki seviyesin neredeyse aynısı. Bu da daha önce öngörülemeyen bir ekonomik dayanıklılığa işaret ediyor.

Dün açıklanan tüketici beklentisi raporu da Amerikalı tüketicilerin 12 aylık enflasyon beklentilerinin Kasım 2020’den bu yana en düşük seviyesinde olduğunu göstermişti. Ancak bazı ekonomistler bir resesyon olasılığının hala gözardı edilemeyeceğini söylüyor. FED’in faiz artışları ev ve araba satın almayı ya da işlerini büyütmeyi isteyenlerin yükünü çok daha arttırıyor.

(Kaynak: VOA Türkçe)

Paylaşın