JP Morgan’dan Yatırımcılara, “TL’de Ağırlık Artır” Tavsiyesi

ABD merkezli yatırım bankası  JP Morgan, yatırımcılara gönderdiği bilgi notunda, “TL’de ağırlık artır” tavsiyesinde bulundu. Bilgi notunda, “Temmuz başında opsiyonlarda TL uzun pozisyonu almıştık. Artık risk/ödül dengesinin doğrudan TL alımdan yana olduğunu düşünüyoruz” denildi.

Ortodoks politikalara geçişin kararlı olduğu belirtilen bilgi notunda, 250 baz puan artış olacağı yönündeki piyasa beklentilerine karşın Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB), en son toplantısında politika faizini 750 baz puan artırarak yüzde 25’e çıkardığı, bu sinyallerin, siyasi destekle hareket edildiğine işaret ettiği kaydedildi.

Para politikasında beklentiyi aşan sıkılaşma ve OVP’den enflasyonla mücadele konusunda verilen kararlı mesajların ardından yabancı kurumların pozitif yorumlarına yenisi eklendi. JPMorgan Türk lirasında sınırlı hacimde uzun pozisyon tavsiyesinde bulundu.

BloombergHT’de yer alan habere göre; Aralarında Anezka Christovova’nın da olduğu JPMorgan analistleri yayımladıkları notta, Dolar/TL put spreadleri üzerinden önerdikleri mevcut lira iyimser pozisyonuna “küçük boyutta” lira uzun pozisyon eklediklerini bildirdi.

Analistler, politika yapıcıların dolar/TL’yi yukarı yönlü serbest bırakarak enflasyonu yükseltmeyi istemediklerini atıfta bulunarak “Artık risk/ödülün doğrudan lira uzun pozisyonlarına doğru kaydığına inanıyoruz” dedi

Raporda “Önceki analizlerimiz Türk lirasının ucuz ve rekabetçi olduğunu, bu nedenle ek devalüasyona gerek olmadığını gösteriyor” ifadeleri yer aldı.

Analistler yetkililerin Döviz rezervlerini kaybetmeden dolar/TL’yi sabit tutabileceklerini ifade ettiğine dikkat çekerken döviz rezervlerinin ılımlı bir şekilde artmasının daha olası olduğuna dikkat çekti.

Turizm gelirleri, kredi büyümesindeki yavaşlama ve artan kredi faizlerinin Ağustos-Ekim döneminde ılımlı cari işlemler fazlasına yol açacağını belirten analistler buna karşılık, istikrarlı dolar/TL kurunun pozitif toplam döviz getirisi sağlamaya başlaması gerektiğini ifade etti.

Paylaşın

OVP’de Kredi Kartı Kullanımına Sınırlama

Orta Vadeli Plan’a (OVP) göre, vatandaşların kredi kartı kullanımı, parasal istikrarı etkilemeyecek ve tüketim talebini dengeleyecek şekilde uluslararası standartlarda yeniden düzenlenecek. TL mevduata geçişlerin hızlanmasıyla kredi korumalı mevduatların genel içindeki payı azaltılacak, Yurt Dışında Yerleşik Vatandaşlar Mevduat ve Katılım Sistemi (YUVAM) hesabının yaygınlaştırılması sağlanacak.

Dijital Türk Lirası için idari düzenlemenin 2024 yılı sonuna kadar tamamlanması planlanırken, kamuda harcama gözden geçirmeleri sistematik hale getirilerek verimsiz harcama alanları tasfiye edilecek. Kamu hizmetleri, azami tasarruf anlayışı içinde yerine getirilecek. Taşıt ihtiyaçları öncelikle geçici tahsisle ya da ihtiyaç fazlası taşıtların devriyle karşılanacak. Vergi cezaları, caydırıcılığı güçlendirecek şekilde gözden geçirilecek. Kadın, gençler ve engelliler başta olmak üzere; uzaktan, kısmi ve geçici süreli çalışma gibi esnek çalışma biçimleri yaygınlaştırılacak. İlaç ve tedavi harcamalarını rasyonelleştirecek tedbirler alınacak.

Enflasyonla mücadelede tüketimi dizginlemeyi hedefleyen program uyarınca, vatandaşların kredi kartı kullanımı, tüketim talebini dengeleyecek şekilde yeniden düzenlenecek. Kira ve konut fiyatlarındaki artış ise yeni sosyal konut projeleri ile aşılacak. 2026 yılında yüzde 5’lik büyüme, 2025’te tek haneli işsizlik de programın beklentileri arasında.

Milliyet’in haberine göre, 2024-2026 yıllarını kapsayan Orta Vadeli Plan’a göre, enflasyonun 2023 sonu itibarıyla yüzde 65 olması, 2024’te yüzde 33’e, 2025’te yüzde 15.2 geriletilmesi hedefleniyor. 2026 yılında ise TÜFE’nin yüzde 8.5 ile tek haneye indirilmesi öngörülüyor. Büyümenin 2026’da yüzde 5’e çıkarılması hedeflenen programda kişi başı gelirin 14 bin 855 dolara çıkarılması planlanıyor.

2023 büyüme beklentisi yüzde 5’ten yüzde 4,4’e, 2024 büyüme hedefi ise yüzde 5,5’ten yüzde 4’e geriledi. 2023 için işsizlik beklentisi yüzde 10,1, 2024 için yüzde 10,3, 2025’te yüzde 9,9, 2026’da yüzde 9,3 olarak belirlendi. Kişi başına gelir hedefi 2023 sonu için 12 bin 415 dolar, 2024 için 12 bin 875 dolar, 2025 için 13 bin 717 dolar, 2026 yılı için 14 bin 855 dolar olarak öngörüldü.

Hangi adımlar atılacak?

Enflasyonla mücadelenin önceliklendirileceği 3 yıllık dönemde, sıkı para politikası ile seçici kredi uygulamalarının desteğiyle iç talepte dengelenme sağlanacak. Dezenflasyon sürecinin önümüzdeki yıl başlamasının öngörüldüğü OVP’ye göre, önümüzdeki dönemde fiyat istikrarı konusuda atılacak bazı adımlar şöyle olacak:

Enflasyonla mücadelede Merkez Bankası tüm politika araçlarını etkin biçimde kullanacak, maliye ve gelir politikaları para politikası ile eşgüdümlü hale getirilecek.
Ekonomik aktivitenin ivmesi, enflasyonist baskı oluşturmayacak şekilde yönlendirilecek.
Ekonomik dengeleri bozucu ve enflasyonu besleyen tüketim artışlarını önleyecek tedbirler alınacak.
Reel sektöre uygun maliyetlerle hedef odaklı finansman sağlanacak.

Devlet tarafından yönetilen fiyatlar, geçmiş enflasyona endeksleme davranışının azaltılmasına yardımcı olacak şekilde belirlenecek.
Hanehalkı, firmalar ve bankacılıkta varlık ve yükümlülüklerinde TL ağırlığı artırılacak.
Kira ve konut fiyatlarındaki gelişmelere karşı Kovid 19 salgını döneminde daralan konut arzı hızla artırılacak, konut stoğunda deprem yüzünden oluşan kayıpların telafisi için sosyal konut projeleri geliştirilecek ve dar gelirli vatandaşların konuta erişimi artırılacak.

Kamunun uygun koşullu konut kredileriyle ilk kez konut edinimi desteklenecek, dar ve orta gelirli vatandaşlar için uygun fiyat aralığında yeni konut projeleri başlatılacak.
OVP’de yer alan tahminlerden yapılan hesaplamaya göre, doların bu yıl 23.8, 2024’te 36.7, 2025’te 43.9, 2026’da ise 47.7 olması öngörülüyor.

OVP’ye göre, vatandaşların kredi kartı kullanımı, parasal istikrarı etkilemeyecek ve tüketim talebini dengeleyecek şekilde uluslararası standartlarda yeniden düzenlenecek. TL mevduata geçişlerin hızlanmasıyla kredi korumalı mevduatların genel içindeki payı azaltılacak, Yurt Dışında Yerleşik Vatandaşlar Mevduat ve Katılım Sistemi (YUVAM) hesabının yaygınlaştırılması sağlanacak. Dijital Türk Lirası için idari düzenlemenin 2024 yılı sonuna kadar tamamlanması planlanırken, kamuda harcama gözden geçirmeleri sistematik hale getirilerek verimsiz harcama alanları tasfiye edilecek.

Kamu hizmetleri, azami tasarruf anlayışı içinde yerine getirilecek. Taşıt ihtiyaçları öncelikle geçici tahsisle ya da ihtiyaç fazlası taşıtların devriyle karşılanacak. Vergi cezaları, caydırıcılığı güçlendirecek şekilde gözden geçirilecek. Kadın, gençler ve engelliler başta olmak üzere; uzaktan, kısmi ve geçici süreli çalışma gibi esnek çalışma biçimleri yaygınlaştırılacak. İlaç ve tedavi harcamalarını rasyonelleştirecek tedbirler alınacak.

Sosyal yardım sistemi gözden geçirilerek, aile odaklı ve fert başına asgari bir geliri garanti edecek şekilde yeniden kurgulanacak. Her ailede en az bir çalışan olmasını sağlayacak tedbirler alınacak. Geçici ve uluslararası koruma statüsündeki yabancıların, işgücü temininde güçlük çekilen alanlar öncelikli olmak üzere kayıtlı biçimde çalışmaları sağlanacak. Aile müessesesinin korunması, evlenecek gençlerin desteklenmesi için “Aile ve Gençlik Bankası” kurulacak. İşveren katkısıyla tamamlayıcı emeklilik sistemi oluşturulacak.

Paylaşın

Bloomberg: Dünya Bankası, Türkiye’nin Kredi Limitini Artıracak

Dünya Bankası, Türkiye ekonomisinin istikrara kavuşmasına yardımcı olmak amacıyla ülkeye verdiği desteği potansiyel olarak iki katına çıkarmak için görüşmeler yürütüyor. Dünya Bankası’nın halihazırda yürürlükte olan 17 milyar dolarlık programa ek olarak, önümüzdeki üç yıl için 18 milyar dolara kadar taahhütte bulunmasını içeriyor.

Yapılacak anlaşmanın Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan’dan oluşan yeni ekonomi yönetimine güvenoyu anlamına geleceği düşünülüyor.

Kaynaklar, Dünya Bankası’nın 18 milyar dolarlık finansmanının üçte ikisinin doğrudan yatırımlar ve garantilerle özel sektöre aktarılmasını, geri kalan kısmının ise hükümete doğrudan borç vermede kullanılmasını bekliyor.

Konuyla ilgili doğrudan bilgi sahibi kaynaklara göre Dünya Bankası, Türkiye ekonomisinin istikrara kavuşmasına yardımcı olmak amacıyla ülkeye verdiği desteği potansiyel olarak iki katına çıkarmak için görüşmeler yürütüyor.

Bloomberg’de Kerim Karakaya ve Onur Ant imzasıyla yer alan habere göre görüşmeler, Dünya Bankası’nın halihazırda yürürlükte olan 17 milyar dolarlık programa ek olarak, önümüzdeki üç yıl için 18 milyar dolara kadar taahhütte bulunmasını içeriyor.

Söz konusu finansmanın hükümete doğrudan kredi verilmesinin yanı sıra özel sektöre yönelik desteği de kapsayacağı belirtildi. Ancak Hazine ve Maliye Bakanlığı ve Dünya Bankası konuya ilişkin yorum yapmadı.

Yapılacak anlaşmanın Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan’dan oluşan yeni ekonomi yönetimine güvenoyu anlamına geleceği düşünülüyor.

Öte yandan Dünya Bankası ile Türkiye arasında gerçekleşebilecek anlaşma Erdoğan’ın Körfez ziyaretinden beri en yüksek finansman kaynağı olabilir.

Bloomberg’e bilgi veren kaynaklar, Dünya Bankası’nın 18 milyar dolarlık finansmanının üçte ikisinin doğrudan yatırımlar ve garantilerle özel sektöre aktarılmasını, geri kalan kısmının ise hükümete doğrudan borç vermede kullanılmasını bekliyor.

Ayrıca yeni aktarılan fonların bir kısmının 6 Şubat depremlerinden etkilenen bölgelerin yeniden inşasında kullanılması bekleniyor. Dünya Bankası ilk etapta deprem sonrası hasar maliyetinin 34 milyar dolar olarak ölçmüş, yeniden inşaat maliyetinin ise bu rakamın çok üstünde olabileceğine dikkat çekmişti.

Morgan Stanley ve Bank of America

Öte yandan, ABD merkezli yatırım bankası Morgan Stanley ve ile ABD’nin önde gelen bankalarından Bank of America, Türkiye için yıl sonu enflasyon tahminini yukarı yönlü revize etti.

Morgan Stanley ekonomistleri Hande Küçük ve Alina Slyusarchuk yayımladıkları notta “İki ay üst üste çok güçlü gelen TÜFE verileriyle karşı karşıya kalan yeni PPK enflasyon beklentilerinde daha fazla bozulmanın önüne geçmek ve kredibilitesini daha da artırmak için yukarı yönlü sürprizlere devam etmeyi tercih edebilir. Böylece TCMB’nin yüzde 30 politika faizine bizim öngördüğümüzden daha erken ulaşabileceğini görebiliriz” dedi.

Ekonomistler yıl sonu TÜFE tahminini yüzde 62’den yüzde 66’ya revize etti. Daha öncesinde enflasyonun tepe noktasını ise Mayıs 2024’te yüzde 68 olarak öngören ekonomistler bu tahminini yüzde 72’ye yükseltti.

Açıklamada “Manşet enflasyonu tahminimize göre yüzde 42’ye indirebilecek sıkılaştırma adımları ve 2024’ün ikinci yarısından itibaren olumlu baz etkisi devreye girene kadar özellikle hizmet fiyatlarındaki yapışkanlık, kurda potansiyel düzeltmeler ve yönetilen-yönlendirilen fiyatlar enflasyonda yukarı yönlü baskı yaratacak” ifadesi yer aldı.

BofA Securities ekonomisti Zümrüt İmamoğlu imzasıyla paylaşılan bir raporda Türkiye’de ağustos enflasyonunun tahminleri aşması nedeniyle daha fazla faiz artışına ihtiyaç olduğu belirtildi.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) ağustos ayında sürpriz biçimde 750 baz puanlık faiz artışı yaptığı belirtilen raporda “Önceki 2 ay beklentinin altında kalan faiz artırımları sonrası bu adım olumlu bir sürpriz oldu. Ancak enflasyon beklentilerinin daha da artması nedeniyle daha fazla faiz artırımına ihtiyaç var ve asıl soru Mart ayındaki yerel seçimlerden önce bu tür bir artışın yapılıp yapılmayacağı..” değerlendirmesi yapıldı.

Enflasyonun ağustos ayında yüzde 59’a ulaştığını hatırlatan kurum, yıl sonu enflasyon beklentisini yüzde 58’den yüzde 70’e yükseltti. 2024 beklentisi de yüzde 38’den yüzde 40’a çıktı.

Öte yandan enflasyonun gelecek yıl mayıs ayında yüzde 78 ile zirve yapacağı öngörüldü. Önceki beklenti ise yüzde 65 seviyesindeydi. Kurum ayrıca TCMB’nin faiz artışlarına devam edeceği ancak yerel seçim öncesi kış aylarında duraklayacağını belirtirken, yıl sonuna ilişkin politika faizi tahminini yüzde 30’a çıkardı.

Seçimden sonra, 2024’ün 2. çeyreğinde ise politika faizinin yüzde 45’e çıkmasının beklendiği bildirildi. Raporda TCMB’nin mart ayına kadar finansal koşulları seçici olarak sıkılaştırmak için daha fazla niceliksel önlem alabileceği tahminine de yer verildi.

Paylaşın

IMF’den “Faiz” Yorumu: Uzun Süre Yüksek Kalacak

Güney Afrika Merkez Bankası tarafından düzenlenen konferansta konuşan IMF Birinci Başkan Yardımcısı Gita Gopinath, küresel faiz oranlarının uzun bir süre yüksek kalmasını beklediklerini ifade etti.

Gopinath, küresel finansal koşulların daha zorlu hale geldiğini belirterek, “Enflasyonu hedefe döndürme mücadelesi sürerken küresel faiz oranlarının uzun bir süre yüksek kalmasını bekliyoruz. Üstelik faiz oranlarının uzun süre düşük olduğu döneme asla dönmeyebileceğini düşünmek için nedenler var” dedi.

Uluslararası Para Fonu (IMF) Birinci Başkan Yardımcısı Gita Gopinath, Güney Afrika Merkez Bankası tarafından düzenlenen konferansta konuştu.

Birgün‘de yer alan habere göre; Gopinath, yaptığı konuşmada, zorlu küresel finansal koşullar, artan jeoekonomik ayrışma ve iklim krizinin artan maliyetleri nedeniyle gelişmekte olan piyasalar için dış koşulların değiştiğini aktardı.

Bu değişikliklerin ekonomik ortamı dönüştürdüğüne işaret eden Gopinath, bunların dünyayı daha değişken ve belirsiz hale getirdiğini vurguladı.

Gopinath, küresel finansal koşulların daha zorlu hale geldiğini belirterek, “Enflasyonu hedefe döndürme mücadelesi sürerken küresel faiz oranlarının uzun bir süre yüksek kalmasını bekliyoruz. Üstelik faiz oranlarının uzun süre düşük olduğu döneme asla dönmeyebileceğini düşünmek için nedenler var” değerlendirmesinde bulundu.

Bu ortamda gelişmekte olan ülkelere yönelik finansman koşullarının zorlu olmaya devam etmesinin beklenebileceğini kaydeden Gopinath, makro temelleri güçlendirmenin, eski veya yeni her türlü zorluğun üstesinden gelmek için kritik öneme sahip olduğunu ifade etti.

Gopinath, gelişmekte olan piyasaların zorlu ekonomik ortam karşısında mali tamponlarını yeniden oluşturması, ticareti çeşitlendirmeleri ve reformlar yoluyla ayrışmaya karşı dayanıklılığı artırmaları ve mali ve sosyal açıdan sürdürülebilir bir iklim stratejisi uygulamaları gerektiğini aktardı.

Paylaşın

‘Kur Korumalı Mevduat’tan 135 Milyar TL Çekildi

Kur Korumalı Mevduat (KKM), BDDK’nın 18 Ağustos verilerine göre, 3 trilyon 407 milyar lirayı, dolar bazında 125 milyar doları geçerken, mevduat sahipleri geçen hafta KKM hesaplarından yaklaşık 5 milyar dolar çekti.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) günlük verilerinden yapılan hesaba göreyse 21-25 Ağustos haftasında yurtiçi yerleşiklerin döviz mevduatı 4,53 milyar dolar yükseliş sağladı.

Bloomberg News’in haberine göre, Türk yatırımcılar liradaki satışları durdurmak için tasarlanan bir araç olan kur korumalı mevduattan çıkmaya başladılar ve paralarını normal dolar hesaplarına taşıyorlar.

Merkez Bankası’nın kur korumalı mevduattan TL mevduata dönüşüm hedefinin henüz devreye girmediği 25 Ağustos ile biten haftada analistlerin hesaplarına göre kur korumalı mevduat hesaplarından 5 milyar dolar çekildi.

Ekonomim’in derlediği habere göre, veriler henüz kamuya açık olmadığı için kimliğinin açıklanmasını istemeyen bir kaynak, Bloomberg News’e açıklamasında, 5 milyar dolarlık çıkışın çoğunun başlangıçta dolar birikimi olan ve geçen hafta normal dolar hesaplarına dönen yatırımcılardan geldiğini söyledi.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) günlük verilerinden yapılan hesaba göre ise 21-25 Ağustos haftasında yurtiçi yerleşiklerin döviz mevduatı 4.53 milyar dolar yükseliş sağladı.

18 Ağustos itibariyle 201 milyar 630 milyon dolar olan döviz mevduat hesapları 25 Ağustos itibariyle 206 milyar 160 milyon dolara çıktı.

Habere göre, aynı beş günlük dönemde bireysel yatırımcıların daha az miktarda lira birikiminin KKM programına girmesiyle haftalık net düşüşün 5 milyar doların altına indiğini belirten kişi, bunun ocak ayından bu yana yaşanan ilk değişiklik olduğunu ifade etti.

Paylaşın

“IMF Heyeti, Eylül Ayında Ankara’ya Gelecek” İddiası

AK Parti iktidarının yıllardır sert biçimde karşı durarak siyasi çıkar sağlamaya çalıştığı Uluslararası Para Fonu (IMF) ile ilişkilerini yeniden ısıtmaya karar verdiğini duyuran gazeteci Erdal Sağlam, iktidar partisinin talebiyle yüksek düzeyli bir IMF heyetinin Ankara’ya geleceğini söyledi.

Tarih için karşılıklı görüşmelerin sürdüğünü ve eylül ayı içinde ziyaretin gerçekleştirilmesinin beklendiğini kaydeden Erdal Sağlam, “AKP’ye yakın kaynaklar IMF’in geleceğini, rapor yayımlamasının iyi olacağını ama stand-by türü yeni resmi bir anlaşma yapılmayacağını söylüyorlar. Şahsen seçimden önce böyle bir açıklama yapılmayacağını ama seçim sonrasında anlaşma konusunun belirsiz olduğunu düşünüyorum. Çünkü ekonomideki son yıllarda yaşanan kötü yönetimin çıkardığı faturayı asıl olarak seçimden sonra yapılacak programla ödemeye başlayacağız.

IMF’le anlaşma olsa da olmasa da parasal ve mali sıkılaşmanın yoğun olacağı, enflasyonla mücadele için tüm kesimlerin bedel ödeyeceği, en azından iki yıllık bir süreç bizi bekliyor. KKM gibi biriken yüklerin temizlenmesi için yüklü bir kaynak ihtiyacı olacağı da kesin. IMF ile anlaşma yapıp yüklü bir kaynak girişi olmazsa, kaynağı nereden bulacağımız, bulursak karşılığında ne vereceğimiz belli olmaz.” ifadelerini kullandı.

Yazının tamamı için TIKLAYIN

Uluslararası Para Fonu nedir?

1944 yılında ABD’nin New Hampshire eyaletindeki Bretton Woods’ta kurulan ve 1947’de fiilen çalışmaya başlayan milletlerarası ekonomik meselelerle uğraşan bir teşkilat olan IMF “küresel para iş birliği, finansal istikrarı sağlamak, uluslararası ticareti kolaylaştırmak, yüksek istihdam ve sürdürülebilir ekonomik büyümeyi teşvik ve dünya çapında yoksulluğu azaltmayı teşvik etmek için çalışan, 189 ülkenin üye olduğu organizasyondur.

Kuruluşun belirtilen hedeflerinde, ödemeler dengesi ihtiyaçlarını karşılamak için üye ülkelerin mali kaynaklarını kullanılabilir hale getirmek de dahil olmak üzere uluslararası ekonomik iş birliği, uluslararası ticaret, istihdam ve döviz kuru istikrarını teşvik edilmesi olarak tanımlanmaktadır. IMF’nin merkezi ABD’de, Washington, DC’de bulunmaktadır.

Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarından sonra milletlerarası ekonomik problemler karmaşık hale gelmiş, I. Dünya Savaşı’ndan sonra düşülen ekonomik buhranla savaş sonrası ekonomik depresyonlar da ekonomik ilişkileri tehdit eder bir vaziyet almıştı. Avrupa devletlerinin II. Dünya Savaşı sonrası bozuk ve depresyon içindeki ekonomik durumlarının aksine Amerika Birleşik Devletleri’nin savaş boyunca ihracatının altın stoklarının artması, ekonomik bakımdan yardım yapacak tek ülke durumuna gelmesine sebep oldu.

ABD, Avrupa devletlerine doğrudan yardım yapmak yerine mali kurumlar kurarak yardım yapılması taraftarı oldu ve 1944 yılında Bretton Woods’ta 45 devletin katılımıyla birtakım kararlar alındı. Bretton Woods Antlaşması’nda; birisi, Milletlerarası Para Fonu, diğeri, Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankası (IBRD) yahut kısaca Dünya Bankası isimleriyle iki ekonomik kurumun kurulması kararlaştırılmıştır.

IMF, Avrupa devletlerinin ödeme bilançolarında ortaya çıkabilecek geçici (kısa vadeli) ödeme güçlüklerinde kredi vererek milletlerarası ticaretin bu yüzden daralmasını önlemek; Dünya Bankası da uzun vadeli yatırım kredileri vermek suretiyle, Avrupa devletlerinin yeniden imarını sağlamak, ödeme bilançolarındaki yapısal dengesizlikleri gidermek için kurulmuştur.

Her iki kurumun, sermaye ve kaynaklarının önemli bir kısmı ABD tarafından temin edilmiştir. Bu kurumlara üye olan ülkelerin prensip olarak, içeride enflasyonu önleyici para politikaları takip etmeleri, dış ticareti ise tek taraflı devalüasyonlar ve ithal sınırlamalar yüzünden daraltmamaları, aksine bu tehditleri olabildiğince kaldırmaları gerekecekti.

Paylaşın

Merkez Bankası Açıkladı: Politika Faizi Yüzde 25’e Yükseltildi

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK), politika faizini 750 baz puan artışla yüzde 25 yükseltti. Piyasa beklentileri politika faizinin yüzde 20’ye çıkarılması yönündeydi.

Haber Merkezi / Reuters anketine katılan 17 ekonomistin tamamı yüzde 17,5 seviyesindeki politika faizinde artış beklerken, tahminler yüzde 18 ila yüzde 20,5 bandında yer alıyordu. Ankette sekiz ekonomist 250 baz puan, dört ekonomist 200 baz puan, üç ekonomist 150 baz puan, ve birer ekonomist 50 ve 300 baz puan artış bekliyordu.

Ekonomistler, TCMB’nin önümüzdeki aylarda da faiz artışlarına devam etmesi bekliyor. Ankette 2023 sonu faiz tahminlerinin medyanı yüzde 25 seviyesinde bulunuyordu. Tahminler, yüzde 20 ile yüzde 30 bandında yer alıyordu.

AA Finans’ın 15 ekonomistle gerçekleştirdiği ankete göre, TCMB’den 100 ila 250 baz puanlık bir artırım öngörülüyordu. Ekonomistlerin politika faizi beklentileri yüzde 18,50 ile yüzde 20,00 arasında, yıl sonu politika faizi beklentileri ise yüzde 20 ile 30 arasında yer alıyordu.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK) fazi kararını açıkladı. Politika faizini yüzde 17,5’tan yüzde 25 çıkaran Merkez Bankası’nın faiz kararı metninde şu ifadelere yer verildi:

“Yakın döneme ilişkin göstergeler enflasyonun ana eğiliminde yükselişin sürdüğüne işaret etmektedir. Bu gelişmede yurt içi talepteki güçlü seyir, ücret ve kur kaynaklı maliyet yönlü baskılar, hizmet enflasyonundaki katılık ve vergi düzenlemeleri belirleyici olmaktadır.

Bu unsurlara ek olarak, akaryakıt fiyatlarındaki yükselişin de etkisiyle enflasyon beklentilerinde ve fiyatlama davranışlarında öngörülenin üzerindeki bozulma, enflasyonun yıl sonunda Enflasyon Raporu’ndaki (Rapor) tahmin aralığının üst sınırına yakın seyredeceğine işaret etmektedir. Bununla birlikte Kurul, parasal sıkılaştırma adımlarının etkisiyle, dezenflasyonun 2024 yılında Rapor ile uyumlu şekilde tesis edileceğini öngörmektedir.

Doğrudan yabancı yatırımlar, dış finansman koşullarındaki iyileşme, rezervlerde süregelen artış ve turizm gelirlerinin cari işlemler hesabına desteği fiyat istikrarına güçlü katkıda bulunacaktır.

Politika faizi, enflasyonun ana eğilimini geriletecek ve enflasyonu orta vadede yüzde 5 hedefine ulaştıracak parasal ve finansal koşulları sağlayacak şekilde belirlenecektir. Enflasyon görünümünde belirgin iyileşme sağlanana kadar parasal sıkılaştırma gerektiği zamanda ve gerektiği ölçüde kademeli olarak güçlendirilecektir.

Kurul, mevcut mikro ve makroihtiyati çerçeveyi, piyasa mekanizmalarının işlevselliğini artıracak ve makro finansal istikrarı güçlendirecek şekilde sadeleştirmektedir. Sadeleşme süreci, etki analizleri dikkate alınarak kademeli olarak devam edecektir. Bu kapsamda, Türk lirası mevduat payının artırılmasına yönelik düzenlemeler parasal aktarım mekanizmasını güçlendirecektir. Kurul, faiz artırımının yanı sıra, parasal sıkılaştırma sürecini destekleyecek seçici kredi ve miktarsal sıkılaştırma kararları almaya devam edecektir.

Enflasyon ve enflasyonun ana eğilimine ilişkin göstergeler yakından takip edilecek ve Kurul, fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda elindeki tüm araçları kararlılıkla kullanmaya devam edecektir.”

Paylaşın

Türk Lirası Mevduatlarında Yıllık Kayıp Yüzde 21’i Geçti

Türk lirası cinsinden tasarrufların, enflasyon karşısında eridiğini aktaran CHP’li Gürer, vadeli Türk lirası cinsinden tutulan mevduatların, temmuzda reel olarak yüzde 6,9, son altı ayda yüzde 12,4 ve son bir yılda yüzde 21,3 oranında azaldığını ifade etti.

Dolar olarak değerlendirilen tasarrufların ise son bir ayda reel olarak yüzde 4,2, son altı ayda yüzde 14,8 gelir sağladığına dikkat çeken Gürer, şu bilgileri verdi: Euro cinsinden tutulan tasarruflar ise temmuzda aylık olarak yüzde 6,5, son altı ayda yüzde 17,8 ve son bir yılda yüzde 11 oranında reel olarak büyüdü. Altın ise tasarruf sahibine temmuzda reel olarak yüzde 4, son altı ayda yüzde 17,2 ve son bir yılda yüzde 15,3 oranında kazandırdı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, hayat pahalılığı ve yüksek enflasyonun, vatandaşı borçlanmaya yönelttiğini, borcunu ödeyemediği için icralık olanların sayısının ise her ay arttığını belirtti. Liranın dolar karşısında kaybının devam ettiğine dikkat çeken Gürer, “kendi paramızla ülkeler arası ticaret yapacağız masalından kendi paramızın dolar karşısında dayanım gücünü koruyamaz noktaya erdik” dedi.

Resmi veriler üzerinden icra dairelerine gelen dosya sayılarındaki artışa dikkat çeken Ömer Fethi Gürer, “1 Ocak- 18 Ağustos 2023 tarihleri arasında icra dairelerine gelen yeni dosya sayısı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 59 oranında artarak 8 milyon 947 bin oldu” dedi.

Ömer Fethi Gürer, ağustos ayı itibariyle UYAP üzerinden açılan ve icra dairelerinde derdest bulunan dosya sayısının 21 milyon 783 bin olduğuna dikkat çekti.

Borçlanma maliyetlerindeki artışa rağmen vatandaşların bankalar ve finans kuruluşlarına olan bireysel kredi ve kredi kartı borç bakiyesinin 4-11 Ağustos haftasında 25,1 milyar lira artarak 2 trilyon 343 milyar liraya ulaştığını belirten CHP’li Gürer, “Söz konusu haftada tüketici kredilerinde 6,9 milyar, kredi kartı borç bakiyesinde ise 18,2 milyar liralık artış yaşandı. Yıl başından bu yana tüketici kredileri yüzde 30,4 artarak 1 trilyon 461 milyar liraya, kredi kartı borç bakiyesi ise yüzde 94,4 oranında artarak 882 milyar liraya kadar çıktı” dedi.

Ömer Fethi Gürer, bankaların zamanında tahsil edilemediği için icra takibine aldıkları vatandaşlardan olan kredi alacaklarının da yılbaşından bu yana 7,1 milyar liralık artışla 37,4 milyar liraya çıktığına işaret etti.

Türkiye’de ekonominin iyi yönetilememesinin acısını vatandaşın yaşadığına vurgu yapan Gürer, Türk lirası cinsinden tasarrufların, enflasyon karşısında eridiğini aktardı. Ömer Fethi Gürer, Vadeli Türk lirası cinsinden tutulan mevduatların, temmuzda reel olarak yüzde 6,9, son altı ayda yüzde 12,4 ve son bir yılda yüzde 21,3 oranında azaldığını ifade etti.

Dolar olarak değerlendirilen tasarrufların ise son bir ayda reel olarak yüzde 4,2, son altı ayda yüzde 14,8 gelir sağladığına dikkat çeken CHP’li Gürer, şu bilgileri verdi: Euro cinsinden tutulan tasarruflar ise temmuzda aylık olarak yüzde 6,5, son altı ayda yüzde 17,8 ve son bir yılda yüzde 11 oranında reel olarak büyüdü. Altın ise tasarruf sahibine temmuzda reel olarak yüzde 4, son altı ayda yüzde 17,2 ve son bir yılda yüzde 15,3 oranında kazandırdı.

“Yoksulluk yaygınlaşırken mutlu azınlık keyfine bakıyor”

Ömer Fethi Gürer, “AKP iktidarlarının uyguladığı yanlış ekonomi politikalarının bedelini yurttaşın ödemektedir. Her gün birden çok ürüne zam gelmektedir. Şeker pancarı taban fiyatı halen açıklanmamışken neredeyse her hafta şekere zam gelmeye başlamıştır. Bu hafta 50 kg şekerin fabrika fiyatı 1212 TL’den 1262 TL’ye çıkmıştır. Türkşeker’in Mart 2022’de yapmış olduğu yüzde 31 zam sonrası 50 kiloluk şekerin çuval fiyatı 550 TL’ye yükselmişti.

Aradan geçen sürede şeker fiyatı 1262 TL erdi. Her fiyat artışı da şekerden mamul ürün fiyatlarını artırıyor. Şeker bir örnek. Ekonomide düzeliyor dedikçe iktidarın eli vatandaşın cebine gidiyor. Hızla yoksulluk yaygınlaşırken mutlu azınlık keyfine bakıyor. İktidarın zenginleştirdikleri ortalık güllük gülistanlık algısı yaratırken vatandaş nasıl geçineceği kaygısı taşıyor” diye konuştu.

(Kaynak: Gazete Pencere)

Paylaşın

Merkez Bankası’ndan Kur Korumalı Mevduat’ı Azaltacak Düzenleme

Vadesi gelen Kur Korumalı Mevduat (KKM) hesaplarını standart Türk Lirası (TL) mevduata dönüştürme hedefi getirildi. Bu konudaki kriterleri tutturamayan bankalar ek menkul kıymet tesisine mecbur olacak.

Öte yandan döviz ve kıymetli maden mevduatına uygulanan zorunlu karşılık oranları artırıldı.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), Türk lirası (TL) mevduatları artıracak, Kur Korumalı Mevduat’ı (KKM) azaltacak düzenlemeye gitti.

Resmi Gazete’de yayımlanan dört farklı tebliğe göre Merkez Bankası yabancı para mevduattan KKM’ye dönüşüm hedefi uygulamasına ve TL payına göre ilave/indirimli menkul kıymet tesis uygulamasına son verdi.

Değişiklikle, vadesi gelen kur korumalı mevduat hesaplarını standart TL mevduata dönüştürme hedefi getirildi. Bu konudaki kriterleri tutturamayan bankalar ek menkul kıymet tesisine mecbur olacak.

Öte yandan döviz ve kıymetli maden mevduatına uygulanan zorunlu karşılık oranları artırıldı.

Vadesiz, ihbarlı ve 1 aya kadar vadeli döviz hesapları için zorunlu karşılık oranı yüzde 29 oldu. 3 ay, 6 ay ve 1 yıla kadar vadeli döviz hesabı zorunlu karşılık oranı yüzde 25 oldu. 1 yıl ve daha uzun vadeli döviz hesabı zorunlu karşılık oranı ise yüzde 19 oldu.

Düzenlemeyle ne amaçlanıyor?

Yapılan düzenlemelerle TL mevduatlar artarken, kur korumalı hesaplardan TL mevduata geçiş sağlanarak KKM’nin azaltılması gözetiliyor. Böylece TL vadeli mevduat hesapları desteklenerek makro finansal istikrarın güçlendirilmesine katkı sağlanması amaçlanıyor.

Bu kapsamda, Merkez Bankası’nca kur koruma desteği sağlanan hesaplardan TL hesaplara geçiş ve belli oranda kur korumalı hesapların yenilenmesinin hedeflenmesine, kur koruması bulunmayan TL payı seviyesinde artış hedefine geçildi.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’ndan (TCMB) Kur Korumalı Mevduat’a (KKM) ilişkin yapılan açıklama şu şekilde:

Sadeleşme süreci kapsamında yabancı para mevduattan kur korumalı mevduata dönüşüm hedefi uygulamasına ve TL payına göre menkul kıymet tesis ve zorunlu karşılık uygulamasına son verilmiştir.

Yapılan düzenlemelerle Türk lirası mevduatlar artarken, kur korumalı hesaplardan Türk lirası mevduata geçiş sağlanarak kur korumalı mevduatın azaltılması gözetilmektedir.

Böylece, Türk lirası vadeli mevduat desteklenerek makro finansal istikrarın güçlendirilmesine katkı sağlanması amaçlanmaktadır.

Bu kapsamda, Merkez Bankasınca kur koruma desteği sağlanan hesaplardan Türk lirası hesaplara geçiş ve kur korumalı hesapların belli oranda yenilenmesinin hedeflenmesine, Kur koruması bulunmayan Türk lirası payı seviyesinde artış hedefine geçilmesine, karar verilmiştir.

Sadeleşme süreci ve kur korumalı mevduatın Türk lirası mevduata geçişine ilişkin adımlar Para Politikası Kurulu’nun ilan ettiği ilkeler doğrultusunda devam edecektir.”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan KKM için yatırımcılara “yeni bir finansal alternatif” sunduklarını söylemişti.

Kur korumalı mevduatların büyüklüğü Ağustosa ayı itibarıyla 117 milyar dolar seviyesine çıktı. Bu banka mevduatlarının yaklaşık yüzde 25’lik kesimine karşılık geliyor.

Reuters KKM karşılıkları için, TL’de seçim sonrası yaşanan düşüşe bağlı olarak Merkez Bankası’nın Haziran ve Temmuz aylarında 11 milyar dolar ödediğini aktarıyor. Dövize çevrilebilir mevduat uygulamasının maliyeti Hazine tarafından karşılandı.

“Bunu gerçekleştirmek kolay olmayacak”

Ekonomist Kerim Rota Merkez Bankasının bu kararını değerlendirdi. Rota’nın açıklamaları şöyle:

“1.5 yıl boyunca tasarrufları başka ülkenin paralarına endeskleyen bir ürünü gözümüzün içine baka baka “Liralaşma” diye satmaya çalıştılar. Bu kanaldan TCMB’ye gelen dövizden çok daha fazlasını seçim uğruna geri sattılar. Buna yatırım yapan bireyler ve şirketlere vergi muafiyeti sağladılar.

KKM’ye Hazine ve TCMB’den şimdiye dek tahminen 700 Milyar TL üzerinde nakit aktarım yaptılar. Bunun yardımıyla ömrü uzatılan ölçüsüz negatif reel faiz nedeniyle dünyanın en yüksek 5.enflasyonuna maruz kaldık. Enflasyonun çok altında faizlerle verilen kredilere ulaşabilenlere vahşi bir servet aktarımı yapıldı.

Yine bu nedenle son dönemde dünyada konut ve kira fiyatları reel olarak en çok artan ülke haline geldik. Muhtemelen gelir ve servet dağılımı en çok bozulan ülkelerden biri olduk. Bugün yayınlanan tebliği KKM ve ölçüsüz negatif reel faizin verdiği zarardan kademeli dönüş niyeti beyanı olarak okumak gerekir. KKM ve negatif reel faizden dönüş niyeti doğru olsa da bunu gerçekleştirmek kolay olmayacak.

Tasarruf sahibi ve yatırımcının paramıza karşı öyle bir güven kaybı oluştu ki, bunun sadece iki ürün arasındaki faiz farkı ile geri kazanılması kolay değil. Öncelikle Haziran ayında sözü verilen şeffaflık ve öngörülebilirlik sözlerinin arkasında durmak gerekir.“

Paylaşın

Özel Sektörün “Yurt Dışı Kredi Borcu” 154,6 Milyar Dolar

2023 haziran ayı sonu itibarıyla, özel sektörün yurt dışından sağladığı kredi borcu, 154,6 milyar dolar olarak kayıtlara geçti. Kredi borcu vadeye göre incelendiğinde, uzun vadeli kredi borcunun 3,9 milyar dolar azalarak 145,8 milyar dolar olduğu gözlemlendi.

Haber Merkezi / Özel sektörün yurt dışından sağladığı kısa vadeli kredi borcunun (ticari krediler hariç) ise 676 milyon dolar artarak 8,8 milyar dolar düzeyinde gerçekleştiği kayıtlara geçti.

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB), Özel Sektörün Yurt Dışından Sağladığı Kredi Borcu Gelişmeleri Haziran 2023 raporunu açıkladı.

Buna göre; Haziran sonu itibarıyla, özel sektörün yurt dışından sağladığı toplam kredi borcu, 2022 yıl sonuna göre 3,2 milyar dolar azalarak 154,6 milyar dolar oldu. Vadeye göre incelendiğinde, 2022 yıl sonuna göre, uzun vadeli kredi borcunun 3,9 milyar dolar azalarak 145,8 milyar dolar; kısa vadeli kredi borcunun (ticari krediler hariç) ise 676 milyon dolar artarak 8,8 milyar dolar düzeyinde gerçekleştiği gözlendi.

Borçluya göre dağılıma bakıldığında, uzun vadeli kredi borcuna ilişkin olarak, bir önceki yıl sonuna göre bankaların kredi biçimindeki borçlanmalarının 8 milyon dolar arttığı, tahvil ihracı biçimindeki borçlanmalarının ise 1,5 milyar dolar azalışla 12,3 milyar dolar seviyesinde gerçekleştiği gözlendi.

Aynı dönemde, bankacılık dışı finansal kuruluşların kredi biçimindeki borçlanmaları 40 milyon dolar azalmış, tahvil stoku ise 1,2 milyar dolar azalarak 1,2 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti. Söz konusu dönemde, finansal olmayan kuruluşların kredi biçimindeki borçlanmalarının 315 milyon dolar azaldığı, tahvil stokunun ise 902 milyon dolar azalarak 8,6 milyar dolar seviyesinde gerçekleştiği gözlendi.

Kısa vadeli kredi borcuna ilişkin olarak ise, 2022 yıl sonuna göre bankaların kredi biçimindeki borçlanmaları 33 milyon dolar artışla 5,1 milyar doları; finansal olmayan kuruluşların kredi biçimindeki borçlanmaları ise 495 milyo dolar artışla 1,6 milyar dolar düzeyinde gerçekleşti.

Alacaklıya göre dağılım incelendiğinde, uzun vadeli kredi borcuna ilişkin olarak, Haziran sonu itibarıyla tahvil hariç özel alacaklılara olan borç, bir önceki yıl sonuna göre 1,3 milyar dolar artarak 103,7 milyar dolar olarak gerçekleşti. Kısa vadeli kredi borcuna ilişkin olarak ise, tahvil hariç özel alacaklılara olan borcun bir önceki yıl sonuna göre 198 milyon dolar artarak 7,7 milyar dolar seviyesinde gerçekleştiği gözlendi.

Döviz kompozisyonuna bakıldığında, 145,8 milyar dolar tutarındaki uzun vadeli kredi borcunun yüzde 59,0’ının dolar, yüzde 36,4’ünün Euro, yüzde 1,9’unun Türk lirası ve yüzde 2,7’sinin ise diğer döviz cinslerinden oluştuğu ve 8,8 milyar dolar tutarındaki kısa vadeli kredi borcunun ise yüzde 39,1’inin dolar, yüzde 38,2’sinin Euro, yüzde 15,6’sının Türk lirası ve yüzde 7,1’inin diğer döviz cinslerinden oluştuğu görüldü.

Sektör dağılımı incelendiğinde, Haziran sonu itibarıyla, 145,8 milyar dolar tutarındaki uzun vadeli toplam kredi borcunun yüzde 34,7’sini finansal kuruluşların, yüzde 65,3’ünü ise finansal olmayan kuruluşların borcu oluşturdu. Aynı dönemde, 8,8 milyar dolar tutarındaki kısa vadeli toplam kredi borcunun yüzde 76,1’ini finansal kuruluşların, yüzde 23,9’unu ise finansal olmayan kuruluşların borcu oluşturdu.

Özel sektörün yurt dışından sağladığı toplam kredi borcu, Haziran sonu itibarıyla kalan vadeye göre incelendiğinde, 1 yıl içinde gerçekleştirilecek olan anapara geri ödemelerinin toplam 42,5 milyar dolar tutarında olduğu gözlendi.

Paylaşın