Deutsche Bank, Merkez Bankası İçin ‘Yüzde 40 Faiz’ Beklentisini Öne Çekti

Dünyanın en büyük bankaları arasında yer alan Deutsche Bank, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) için öngördüğü yüzde 40’lık politika faizi beklentisini yıl sonuna çekti. Banka, daha önce, yüzde 40 nihai politika faizi seviyesine yerel seçimin ardından 2024’ün ikinci çeyreğinde ulaşılacağını öngörmüştü.

Öte yandan uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings, Türk bankacılık sektöründe yılın ikinci yarısında marjların yüksek kredi faizleri ve TÜFE endeksli tahvil getirileri sebebiyle hafif bir toparlanma sergileyebileceğini öngördü.

Deutsche Bank ekonomistleri Yigit Onay ve Christian Wietoska, artan jeopolitik riskler ve bu risklerin Türkiye’nin enflasyon ve ödemeler dengesi dinamikleri üzerindeki olası etkilerini gözeterek, para politikası görünümüne ilişkin öngörülerini güncellediklerini ve artık Kasım ve Aralık aylarında TCMB’den 250’şer baz puanlık faiz artışı beklediklerini belirttiler.

BloombergHT’de yer alan habere göre, ekonomistler gelecek haftaki Para Politikası Kurulu toplantısında TCMB’den 500 baz puanlık faiz artışı bekliyor. Ekonomistler, faiz artışlarının bir haftalık repo faizinin %40’a ulaşmasıyla son bulacağı görüşlerini korumakla beraber, bu seviyeye önceki tahminlerine göre daha erken şekilde, yıl sonunda ulaşılacağını düşünüyor.

Kurum daha önce yüzde 40 nihai politika faizi seviyesine yerel seçimin ardından 2024’ün ikinci çeyreğinde ulaşılacağını öngörmüştü.

Notta, böyle bir politikanın, “Enflasyon beklentilerini kontrol altına alma, Merkez Bankası’nın ekonomiyi sürdürülebilir bir patikaya sokma ve kredibilitesini güçlendirme hedefleriyle daha uyumlu olacağı” ifade edildi.

Fitch Ratings’ten Türk bankaları için iyimser öngörü

Fitch Ratings, Türk bankacılık sektöründe yılın ikinci yarısında marjların yüksek kredi faizleri ve TÜFE endeksli tahvil getirileri sebebiyle hafif bir toparlanma sergileyebileceğini öngördü.

Kredi derecelendirme kuruluşu yılın ikinci yarısında KKM’deki kademeli azalışlara bağlı olarak Döviz mevduat paylarında ciddi bir yükseliş beklemiyor. Raporda, “CET1 rasyoları genel olarak yeterli kalmayı sürdürüyor” değerlendirmesi yapıldı.

Fitch 2023 2. çeyrekte regülasyonların bankacılık kredi büyümesini etkilediğini belirterek yılın ikinci yarısında bu büyümenin düşük kalmaya devam edeceğini öngördü. Fitch’in Datawatch raporu Türk bankacılık sektörü aktiflerinin yüzde 83’ünü temsil eden 13 bankayı kapsıyor.

Paylaşın

Merkez Bankası’nın Swap Hariç Net Rezervi Eksi 55,5 Milyar Dolar

13 Ekim haftasında Merkez Bankası’nın brüt rezervleri 122,8 milyar dolardan 124,5 milyar dolar düzeyine yükseldi. Bankanın net rezervleri de 22,1 milyar dolara yükselirken, swap hariç net rezervleri ise eksi 55,5 milyar dolar oldu.

Haber Merkezi / Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) rezervlerinde toparlanma ivmesi geçen hafta da devam etti.

Merkez Bankası verilerine göre, brüt rezervler 13 Ekim haftasında 122,8 milyar dolardan 124,5 milyar dolar düzeyine yükseldi. Bankanın net rezervleri de 22,1 milyar dolara yükselirken, swap hariç net rezervler eksi 55,5 milyar dolar oldu.

TCMB’nin verilerine göre 13 Ekim haftasında portföy akımları tarafında sınırlı bir hareket yaşandı. Yabancılar geçen hafta 13 milyon dolarlık net hisse satışı gerçekleştirdi. 13 Ekim haftasında yabancılar 1,1 milyon dolarlık da net tahvil satışı yaptı.

KKM’de düşüş sürüyor

Öte yandan Kur korumalı mevduatta (KKM) Merkez Bankası’nın attığı adımlar sonrası düşüş 8. haftasına girdi.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) 13 Ekim haftasına ilişkin bankacılık verilerini açıkladı. Buna göre söz konusu hafta itibarıyla kur korumalı mevduat (KKM) hesaplarının toplamı 3 trilyon 155 milyar 609 milyon lira oldu.

13 Ekim haftasında KKM hesaplarında 73 milyar 423 milyon liralık düşüş yaşandı. Böylece KKM hesaplarında bugüne kadarki en yüksek ikinci haftalık düşüş kaydedilmiş oldu. 6 Ekim haftasında 74 milyar 566 milyon liralık düşüşle rekor kırılmıştı.

Paylaşın

Bankaların Bireysel Kredi Kartı Alacakları 1 Trilyon Liraya Dayandı

Bankaların bireysel kredi kartı alacakları yüzde 1,7 artışla 977 milyar 590 milyon liraya çıktı. Bireysel kredi kartı alacaklarının 428 milyar 108 milyon lirası taksitli, 549 milyar 482 milyon lirası taksitsiz borçlardan oluştu.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) tarafından yayımlanan haftalık bültene göre, sektörün kredi hacmi 13 Ekim itibarıyla 72 milyar 708 milyon lira arttı.

Birgün’de yer alan habere göre; Söz konusu dönemde toplam kredi hacmi 10 trilyon 678 milyar 681 milyon liradan 10 trilyon 751 milyar 390 milyon liraya yükseldi.

Bankacılık sektöründe toplam mevduat ise bankalar arası dahil geçen hafta 282 milyar 87 milyon lira arttı. Söz konusu haftada yüzde 2,1 yükselen bankacılık sektörü toplam mevduatı 13 trilyon 623 milyar 941 milyon lira oldu.

Bültene göre, tüketici kredilerinin tutarı 13 Ekim itibarıyla 8 milyar 956 milyon lira artışla 1 trilyon 453 milyar 147 milyon liraya yükseldi. Söz konusu kredilerin 445 milyar 101 milyon lirası konut, 87 milyar 979 milyon lirası taşıt ve 920 milyar 66 milyon lirası ihtiyaç kredilerinden oluştu.

Bu dönemde taksitli ticari kredilerin tutarı 3 milyar 387 milyon lira artarak 1 trilyon 246 milyar 185 milyon liraya yükseldi.

Bankaların bireysel kredi kartı alacakları ise yüzde 1,7 artışla 977 milyar 590 milyon liraya çıktı. Bireysel kredi kartı alacaklarının 428 milyar 108 milyon lirası taksitli, 549 milyar 482 milyon lirası taksitsiz borçlardan oluştu.

asal öz kaynaklarda artış gözlemlendi

Bankacılık sektöründe takipteki alacaklar, 13 Ekim itibarıyla bir önceki haftaya göre 342 milyon lira artarak 169 milyar 49 milyon liraya yükseldi. Takipteki alacakların 144 milyar 513 milyon lirasına özel karşılık ayrıldı.

Aynı dönemde bankacılık sisteminin yasal öz kaynakları 25 milyar 156 milyon lira artarak 2 trilyon 330 milyar 234 milyon lira oldu.

Paylaşın

Merkez Bankası Duyurdu: Türkiye’nin Yurtdışı Borcu 608,2 Milyar Dolar

Ağustos ayı sonu itibariyle Türkiye’nin yurt dışı varlıkları, 2022 yıl sonuna göre yüzde 1,1 oranında azalışla 305,1 milyar dolar, yükümlülükleri ise yüzde 2,6 oranında azalışla 608,2 milyar dolar oldu.

Haber Merkezi / Varlıklar alt kalemleri incelendiğinde, rezerv varlıklar kalemi 2022 yıl sonuna göre yüzde 9,4 oranında azalışla 116,6 milyar dolar, diğer yatırımlar kalemi yüzde 4,1 oranında artışla 125,8 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti. Diğer yatırımlar alt kalemlerinden bankaların Yabancı Para ve Türk Lirası cinsinden efektif ve mevduatları yüzde 11,8 oranında artışla 50,3 milyar dolar oldu.

Yükümlülükler alt kalemleri incelendiğinde, doğrudan yatırımlar (sermaye ve diğer sermaye) piyasa değeri ile döviz kurlarındaki değişimlerin de etkisiyle 2022 yıl sonuna göre yüzde 16,9 oranında azalışla 169,9 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), Ağustos 2023 dönemine ilişkin Uluslararası Yatırım Pozisyonu (UYP) verilerini açıkladı.

Buna göre, 2023 Ağustos sonu itibarıyla, Uluslararası Yatırım Pozisyonu (UYP) verilerine göre, Türkiye’nin yurt dışı varlıkları, 2022 yıl sonuna göre yüzde 1,1 oranında azalışla 305,1 milyar dolar, yükümlülükleri ise yüzde 2,6 oranında azalışla 608,2 milyar dolar olarak gerçekleşti.

Türkiye’nin yurt dışı varlıkları ile yurt dışına olan yükümlülüklerinin farkı olarak tanımlanan net UYP, 2022 yıl sonunda -316,3 milyar dolar iken 2023 Ağustos sonunda -303,1 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti.

Varlıklar alt kalemleri incelendiğinde, rezerv varlıklar kalemi 2022 yıl sonuna göre yüzde 9,4 oranında azalışla 116,6 milyar dolar, diğer yatırımlar kalemi yüzde 4,1 oranında artışla 125,8 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti. Diğer yatırımlar alt kalemlerinden bankaların Yabancı Para ve Türk Lirası cinsinden efektif ve mevduatları yüzde 11,8 oranında artışla 50,3 milyar dolar oldu.

Yükümlülükler alt kalemleri incelendiğinde, doğrudan yatırımlar (sermaye ve diğer sermaye) piyasa değeri ile döviz kurlarındaki değişimlerin de etkisiyle 2022 yıl sonuna göre yüzde 16,9 oranında azalışla 169,9 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti.

Portföy yatırımları 2022 yıl sonuna göre yüzde 1,5 oranında artışla 94,7 milyar dolar oldu. Yurt dışı yerleşiklerin hisse senedi stoku 2022 yıl sonuna göre yüzde 10,2 oranında artışla 31,7 milyar dolar olurken, yurt dışı yerleşiklerin mülkiyetindeki DİBS stoku yüzde 5,3 oranında azalışla 1,2 milyar dolar, Hazine’nin tahvil stoku (yurt içi yerleşiklerce alınan tahvil stoku düşüldükten sonra) ise yüzde 3,3 artışla 43,3 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti.

Aynı dönemde, diğer yatırımlar 2022 yıl sonuna göre yüzde 5,1 oranında artarak 343,6 milyar dolar oldu. Yurt dışı yerleşiklerin yurt içi yerleşik bankalardaki Yabancı Para mevduatı, 2022 yıl sonuna göre yüzde 0,5 oranında artarak 41,8 milyar dolar olurken, TL mevduatı yüzde 10,5 oranında artarak 15,6 milyar dolar oldu.

Bankaların toplam kredi stoku yüzde 4,1 oranında artarak 58,6 milyar dolar olurken, diğer sektörlerin toplam kredi stoku yüzde 0,3 oranında azalarak 100,2 milyar dolar düzeyinde gerçekleşti.

Paylaşın

Kısa Vadeli Dış Borçta Yeni Rekor: 211 Milyar Dolar

Merkez Bankası verilerine göre, kısa vadeli dış borç stoku ağustos ayında yeni bir rekor kırdı. 2023 ağustos sonu itibarıyla, orijinal vadesine bakılmaksızın vadesine 1 yıl veya daha az kalmış dış borç stoku 211 milyar dolar oldu.

Haber Merkezi / Ağustos sonu itibarıyla, kısa vadeli dış borç stoku, 2022 yıl sonuna göre yüzde 10,9 oranında artışla 165,4 milyar dolar oldu. Bu dönemde, bankalar kaynaklı kısa vadeli dış borç stoku yüzde 4,2 oranında artarak 64,9 milyar dolar, diğer sektörlerin kısa vadeli dış borç stoku yüzde 0,8 oranında artarak 54,5 milyar dolar düzeyinde oldu.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), “Kısa Vadeli Dış Borç İstatistikleri Gelişmeleri Ağustos 2023” raporunu açıkladı.

Rapora göre; Ağustos sonu itibarıyla, kısa vadeli dış borç stoku, 2022 yıl sonuna göre yüzde 10,9 oranında artışla 165,4 milyar dolar olarak gerçekleşti. Bu dönemde, bankalar kaynaklı kısa vadeli dış borç stoku yüzde 4,2 oranında artarak 64,9 milyar dolar olurken, diğer sektörlerin kısa vadeli dış borç stoku yüzde 0,8 oranında artarak 54,5 milyar dolar düzeyinde gerçekleşti.

Bankaların yurt dışından kullandıkları kısa vadeli krediler, 2022 yıl sonuna göre yüzde 10,2 oranında artarak 11,8 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti. Banka hariç yurt dışı yerleşiklerin döviz tevdiat hesabı yüzde 5,8 oranında azalarak 20,3 milyar dolar doları, yurt dışı yerleşik bankaların mevduatı da yüzde 10,6 oranında artışla 18,6 milyar dolar olarak gerçekleşti. Ayrıca, yurt dışı yerleşiklerin TL cinsinden mevduatları geçen yıl sonuna göre yüzde 7,8 oranında artışla 14,2 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti.

Diğer sektörler altında yer alan ithalat borçları, 2022 yıl sonuna göre yüzde 0,7 oranında azalarak 48,4 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti. Borçlu bazında incelendiğinde, tamamı kamu bankalarından oluşan kamu sektörünün kısa vadeli borcu 2022 yıl sonuna göre yüzde 12,2 oranında artarak 32,4 milyar dolar olurken, özel sektörün kısa vadeli dış borcu yüzde 0,5 oranında azalarak 86,9 milyar dolar oldu.

Alacaklı bazında incelendiğinde, özel alacaklılar başlığı altındaki parasal kuruluşlara olan kısa vadeli borçlar yıl sonuna göre yüzde 23,6 oranında artarak 91,8 milyar dolar, parasal olmayan kuruluşlara olan borçlar yüzde 2,3 oranında azalarak 72,3 milyar dolar düzeyinde gerçekleşti. 2022 yıl sonunda 676 milyar dolar olan kısa vadeli tahvil ihraçları, 2023 Ağustos sonu itibarıyla 981 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Aynı dönemde resmi alacaklılara olan kısa vadeli borçlar 261 milyar dolar olarak gerçekleşti.

2023 Ağustos sonu itibarıyla, kısa vadeli dış borç stokunun döviz kompozisyonu yüzde 48,9’u dolar, yüzde 24,3’ü Euro, yüzde 9,6’sı TL ve yüzde 17,2’si diğer döviz cinslerinden oluştu.

2023 Ağustos sonu itibarıyla, orijinal vadesine bakılmaksızın vadesine 1 yıl veya daha az kalmış dış borç verisi kullanılarak hesaplanan kalan vadeye göre kısa vadeli dış borç stoku, 211,0 milyar dolar düzeyinde gerçekleşti. Söz konusu stokun 16,5 milyar dolar kısmı, Türkiye’de yerleşik bankaların ve özel sektörün yurt dışı şubeleri ile iştiraklere olan borçlarından oluştu. Borçlu bazında değerlendirildiğinde, toplam stok içinde kamu sektörünün yüzde 20,1, Merkez Bankası’nın yüzde 21,8, özel sektörün ise yüzde 58,1 oranında paya sahip olduğu gözlemlendi.

Paylaşın

J.P.Morgan’dan Dikkat Çeken “Türk Lirası” Analizi: Ucuz

New York merkezli yatırım bankası J.P.Morgan, son dönemde hızla değer kaybeden Türk Lirası’na ilişkin dikkat çeken bir analize imza attı. Analizde, Türk Lirası’nın ucuz olduğunu belirten JPMorgan, ilave devaülasyona gerek olmadığına dikkat çekti.

Analizde, yine de son dönemde Dolar/TL ‘nin ara ara yükseliş eğilimi gösterdiğine de dikkat çekildi.

BloombergHT’nin aktardığına göre; J.P.Morgan’a göre zaten ucuz olan lirada ilave devalüsyona gerek bulunmazken, yetkililer rezerv kaybetmeden döviz kurunu istikrarlı tutabilir. Bankanın analisti Anezka Christovova 5 Ekim tarihli raporunda, Türk lirası tahvil pozisyonunun “piyasaya paralel getiri”, Türk lirası pozisyonunun ise “piyasa üzeri getiri” düzeyinde olduğu belirtildi

Analizlerin Türk lirasının ucuz ve rekabetçi olduğuna işaret ettiği belirtilen raporda, “Bu nedenle yetkililerin rekabetçilik kaygılarından ziyade enflasyonla mücadele sürecine yardımcı olmak için lira istikrarına öncelik verebileceğine inanıyoruz. Daha da önemlisi, para politikasındaki sıkılaştırmanın ardından yetkililer, Döviz rezervlerinin büyümesinden ödün vermeden lirayı genel olarak istikrarlı tutmayı başardılar” değerlendirmeleri yer aldı.

TL’de piyasa üzeri getiri pozisyonu için temel argümanlarının dövizdeki daha fazla zayıflamanın şu anda enflasyon görünümü açısından yararlı olmayacağı, ucuz değerlemeler göz önüne alındığında rekabet edebilirliğin pek endişe yaratmaması gerektiği ve sağlanan sıkılaştırmanın yetkililerin döviz rezervlerini yeniden inşa ederken TL’yi sabit tutabileceklerini göstermesi olduğunu söyleyen analistler bu durumun yüzde 40’ın üzerindeki ima edilen getirilere karşı yeterli bir risk/getiri oranı sağladığını ifade etti.

Yine de son dönemde Dolar/TL ‘nin ara ara yükseliş eğilimi gösterdiğine dikkat çeken analistler raporlarında şu değerlendirmelere yer verdi: Bizce bu durum muhtemelen TL’nin geniş gelişen piyasalardaki döviz koşullarını yansıtması ve TL’deki değer kaybının hızının eurodaki düşüşle tamamen paralel gitmesi yönündeki bir isteği yansıtıyor. Negatif bir risk ortamında, TL’nin görece güç bazında öncelikli olarak daha iyi performans göstermesi muhtemel.

Yerel tahvil getirileri keskin bir şekilde yükseldi, ancak TL cinsi tahvillerin ‘ucuz’ olması için daha fazla düzeltme olması gerektiğini düşünüyoruz. Şu anda yüzde 26,5-28,5 olan seviyelerin adil değerini yüzde 35,7 civarında görüyoruz.

Paylaşın

Merkez Bankası’nın Rezervleri 24 Milyar Dolara Yükseldi

14 ve 28 Mayıs’ta yapılan seçimler sonrası eksi 5,7 milyar dolara gerileyen Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) net uluslararası rezervleri geçen hafta 6 milyar doların üzerinde artarak yaklaşık 24 milyar dolara yükseldi.

Londra merkezli uluslararası haber ajansı Reuters’ın dört bankacıya dayandırdığı haberine göre, hükümetin mayıs seçimleri sonrası daha ortodoks para politikası benimsemesinden bu yana yükseliş trendi sürüyor. TCMB’nin döviz tamponunun yeniden inşa edilmesi, yetkililerin TL üzerindeki kontrolleri hafifletme istekliliğinin bir göstergesi olarak görülüyor.

Bu arada Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yeniden seçilmesinden bu yana Türk Lirası yüzde 28 değer kaybetti. Türk yetkililerin seçim döneminde döviz talebini karşılama ve lirayı istikrara kavuşturma mücadelesi sürerken, Merkez Bankası’nın rezervleri haziran ayı başında eksi 5,7 milyar dolara gerilemişti.

Bu, rezervlerin 2002 yılından bu yana en düşük seviyeye inmesi anlamına geliyor. Ancak rezervler o zamandan bu yana güçlü bir şekilde toparlandı ve dört ay içinde 30 milyar dolar arttı.

Net uluslararası rezervler temmuz ayında 8,5 milyar dolar ile haftalık bazda en büyük artışını gösterdi. Bankacıların merkez bankası göstergelerine dayanarak yaptıkları hesaplamalara göre, brüt rezervler 22 Eylül itibariyle yaklaşık 4 milyar dolar artarak 125,5 milyar dolara yükseldi.

TCMB, Erdoğan’ın savunduğu politikayla, yüksek enflasyona rağmen gösterge faiz oranını 2021’de yüzde 19 olan seviyeden şubat ayında yüzde 8,5 seviyesine düşürmüştü. Ancak yeni Başkan Hafize Gaye Erkan yönetiminde, son dört ayda faiz oranını 2.150 baz puan artırdı.

Geçen yıl uygulamaya konulan önlemler kapsamında Merkez Bankası, ihracatçıların yıllık yaklaşık 100 milyar dolar tutarındaki döviz gelirlerinin yüzde 40’ını satın alarak rezervleri artırdı. TCMB, 21 Eylül’de politika faizini, piyasa beklentileri doğrultusunda 500 baz puan artırarak yüzde 30’a yükseltmişti.

Bu arada uzmanlar, TCMB’nin faiz artırımlarına devam edeceği ve sıkılaştırma döngüsünü sürdüreceği öngörüsünde bulunarak, politika faizine dair nihai seviye beklentisinin yükselebileceğini belirtiyor.

Paylaşın

Merkez Bankası Politika Faizini Yüzde 30’a Yükseltti

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Hafize Gaye Erkan başkanlığında toplanan Para Politikası Kurulu (PPK), piyasaların beklentilerine paralel olarak yüzde 25 olan politika faizini yüzde 30’a yükseltti.

Haber Merkezi / Toplantı sonrası yapılan açıklamada, dezenflasyonun en kısa sürede tesisi, enflasyon beklentilerinin çıpalanması ve fiyatlama davranışlarındaki bozulmanın kontrol altına alınması için parasal sıkılaştırma sürecinin devam edeceği vurgulandı.

Açıklamanın devamında, “Politika faizi, enflasyonun ana eğilimini geriletecek ve enflasyonu orta vadede yüzde 5 hedefine ulaştıracak parasal ve finansal koşulları sağlayacak şekilde belirlenecektir. Enflasyon görünümünde belirgin iyileşme sağlanana kadar parasal sıkılaştırma gerektiği zamanda ve gerektiği ölçüde kademeli olarak güçlendirilecektir” denildi.

Açıklamanın tamamında şu ifadelere yer verildi: “Para Politikası Kurulu (Kurul) politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranının yüzde 25’ten yüzde 30 düzeyine yükseltilmesine karar vermiştir.

Kurul, dezenflasyonun en kısa sürede tesisi, enflasyon beklentilerinin çıpalanması ve fiyatlama davranışlarındaki bozulmanın kontrol altına alınması için parasal sıkılaştırma sürecinin devamına karar vermiştir.

Enflasyon temmuz ve ağustos aylarında öngörülenin üzerinde gerçekleşmiştir. Yurt içi talepteki güçlü seyir ve hizmet fiyatlarındaki katılık devam ederken, petrol fiyatlarındaki artış ve enflasyon beklentilerinde süregelen bozulma enflasyonda ilave yukarı yönlü baskı oluşturmaktadır. Bu unsurlar, enflasyonun yıl sonunda Enflasyon Raporu’ndaki (Rapor) tahmin aralığının üst sınırına yakın seyredeceğine işaret etmektedir. Son dönemde etkili olan ücret ve kur kaynaklı maliyet yönlü baskılar ile vergi düzenlemelerinin ise enflasyona önemli ölçüde yansıdığı ve aylık enflasyonun ana eğiliminde düşüşün başlayacağı değerlendirilmiştir. Kurul, parasal sıkılaştırma adımlarının etkisiyle, dezenflasyonu 2024 yılında Rapor’daki patika ile uyumlu şekilde tesis etmekte kararlıdır.

Doğrudan yabancı yatırımlar, dış finansman koşullarındaki iyileşme, rezervlerde süregelen artış, turizm gelirlerinin cari işlemler hesabına desteği ve Türk lirası varlıklara yurt içi ve yurt dışı talebin artmaya başlaması fiyat istikrarına güçlü katkıda bulunacaktır.

Politika faizi, enflasyonun ana eğilimini geriletecek ve enflasyonu orta vadede yüzde 5 hedefine ulaştıracak parasal ve finansal koşulları sağlayacak şekilde belirlenecektir. Enflasyon görünümünde belirgin iyileşme sağlanana kadar parasal sıkılaştırma gerektiği zamanda ve gerektiği ölçüde kademeli olarak güçlendirilecektir.

Kurul, mevcut mikro- ve makroihtiyati çerçeveyi, piyasa mekanizmalarının işlevselliğini artıracak ve makro finansal istikrarı güçlendirecek şekilde sadeleştirmektedir. Sadeleşme süreci, etki analizleri dikkate alınarak kademeli olarak devam edecektir. Bu kapsamda, Türk lirası mevduat payının artırılmasına yönelik düzenlemeler parasal aktarım mekanizmasını güçlendirmektedir. Kurul, faiz artırımının yanı sıra, parasal sıkılaştırma sürecini destekleyecek seçici kredi ve miktarsal sıkılaştırma kararları almayı sürdürecektir.

Enflasyon ve enflasyonun ana eğilimine ilişkin göstergeler yakından takip edilecek ve Kurul, fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda elindeki tüm araçları kararlılıkla kullanmaya devam edecektir. Kurul, kararlarını öngörülebilir, veri odaklı ve şeffaf bir çerçevede almaya devam edecektir.”

Faiz indirme sürecine 27 ay sonra son verilmişti

Merkez Bankası, Hafize Gaye Erkan’ın göreve atanması sonrası faiz indirimi sürecine 27 ay sonra son vermiş, son 3 PPK toplantısında politika faizini yüzde 16,5 artırmıştı.

Politika faizi, Haziran ayında 650 baz puan artışla yüzde 15’e, Temmuz ayında ise 250 baz puan artışla yüzde 17,50’ye yükseltmişti. 24 Ağustos’ta yapılan toplantıda ise politika faizi, piyasa beklentilerinin üzerinde 750 baz puanlık artışla yüzde 17,5’ten yüzde 25’e çıkartılmıştı.

Anadolu Ajansı (AA) Finans’ın 19 ekonomistin katılımıyla yaptığı ankette 500 baz puan artış beklentisi öne çıkmıştı. Anket sonuçlarına göre, 250 ile 600 baz puanlık bir artırım öngören ekonomistlerin politika faizi beklentileri yüzde 27,50 ile yüzde 31, yıl sonu politika faizi beklentileri ise yüzde 35 ile 45 arasında yer alıyordu.

Ekonomistlerin yıl sonu politika faizi beklentilerinin medyanı ise yüzde 36 olmuştu. Reuters anketine katılan 16 ekonomist de Merkez Bankası’ndan 500 baz puanlık artış bekliyordu. Tahminler yüzde 27,5 ile yüzde 31 bandında yer alıyordu.

Bloomberg HT’nin anketine katılan 19 kurumun medyan beklentisi de, politika faizinin bugün 500 baz puan artırılarak yüzde 30’a yükseltilmesi yönündeydi. Eylül ayı faiz anketinde; maksimum beklenti yüzde 30, minimum beklenti ise yüzde 27,5 olmuştu.

Ankette 2023 yıl sonu için medyan faiz beklentisi yüzde 35 seviyesinde gerçekleşmişti. 2023 yıl sonuna ilişkin maksimum beklenti yüzde 40, minimum beklenti ise yüzde 30 olmuştu.

Paylaşın

ABD Merkez Bankası Fed’den Faizi Sabit Tutma Kararı

Piyasaların merakla beklediği faiz kararını açıklayan ABD Merkez Bankası Fed, beklentiler dahilinde politika faizini sabit tuttu. Fed Başkanı Jerome Powell, ABD’de yıllık enflasyonu yüzde 2’ye düşürme hedeflerinden geri adım atmadıklarını söyledi.

Jerome Powell, “Ancak bu hedefe ulaşmak için önümüzde uzun bir yol var” dedi. Powell, gerekli görmeleri halinde para politikasında sıkılaşmanın devam edeceğini söyledi.

Fed Başkanı Powell, “Fed faizi enflasyonla mücadelede ne kadar aşama kaydettiğimizi görebilmek için sabit tuttu ve uygun olması durumunda faizleri daha yüksek seviyeye çıkarmaya hazır” diye konuştu.

ABD Merkez Bankası Fed, politika faizini artırmayarak yüzde 5,25 ile yüzde 5,50 aralığında tuttuğunu duyurdu. Federal Açık Piyasa Komitesi (FOMC) bu yıl sona ermeden önce 25 baz puanlık bir faiz artışına gidilebileceği öngörüsünde bulundu.

Fed’den yapılan açıklamada kararın, politika yapıcılara “ek bilgiler ve bunların para politikaları üzerindeki sonuçlarını değerlendirme” konusunda zaman verdiği belirtildi. Ayrıca ekonomik aktivitenin “sağlam bir hızla” genişlediğine, güçlü istihdam kazanımları ve düşük işsizlik kaydedildiğine dikkat çekildi.

ABD Merkez Bankası geçen yılın Mart ayından beri 11 kez faiz artırımına gitti. Faiz artırımları enflasyonda kesin bir düşüş görülmesine neden olsa da ABD’de enflasyon halen Banka’nın uzun vadeli hedef olarak belirlediği yılda yüzde 2’lik seviyenin üstünde olmayı sürdürüyor. Bu da yeniden faiz artırımına gitme yönünde banka üzerinde baskı oluşturuyor. ABD’de politika faizi 22 yılın en yüksek seviyesinde bulunuyor.

Fed içerisinde faiz kararlarını alan FOMC, geleceğe yönelik para politikasına dair tahminlerini de güncelledi. Buna göre faiz oranlarına ilişkin medyan tahminini yüzde 5,50 ile yüzde 5,75 arasına çekerek, yıl sonundan önce çeyrek puanlık bir artış olasılığına açık kapı bıraktı.

Uluslararası piyasalarda ise gözler Fed’den sonra bugün İngiltere Merkez Bankası’nın faiz kararına çevrildi. İngiltere Merkez Bankası geçen ay politika faizini Aralık 2021’den bu yana üst üste 14 kez artırarak yüzde 5,25’e çıkarmıştı. Ancak ülkede yıllık enflasyonun Ağustos ayında sürpriz şekilde yüzde 6,7’ye inmesi sonrası Merkez Bankası’nın nasıl bir karar alacağı merak konusu.

Paylaşın

HSBC, Merkez Bankası İçin Yıl Sonu Faiz Beklentisini Yükseltti

Birleşik Krallık merkezli çok uluslu yatırım bankası HSBC, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) için yıl sonu politika faizi tahminini yüzde 30’dan yüzde 32,5 seviyesine yükseltti. Banka 2023 büyüme beklentisini ise yüzde 4,4 seviyesinde tuttu.

Ekonomi yönetiminden gelen son mesajlar yabancı yatırımcıların para politikası patikasına ilişkin beklentilerinde revizyonlara yol açtı. 14 ve 28 Mayıs seçimleri sonrası değişen ekonomi yönetimi, ekonomi de rasyonel politikalara dönüş sinyali vermişti.

Gazete Pencere’nin aktardığına göre; HSBC yıl sonu politika faizi beklentisinde ılımlı bir revizyon yaptı. HSBC CEEMEA Ekonomisti Melis Metiner’in hazırladığı raporda bankanın beklentisi yüzde 30’dan yüzde 32,5 seviyesine çıkarıldı.

Raporda Türkiye’nin yakın vadeli görünümünün son dört ayda önemli ölçüde iyileştiği, Merkez Bankası’ndaki yeni ekibin para ve makro ihtiyati politikaları sıkılaştırdığı ve daha önce uygulamaya konulan bazı düzenleyici tedbirleri gevşetmeye başladığı vurgulandı.

Temmuz ayında hükümetin büyük kısmı depremin yeniden inşasına yönelik olmak üzere artan harcamaları finanse etmek için katma değer, özel tüketim, gelir ve kurumlar vergisi oranlarında artış kararı aldığına dikkat çeken banka sonuç olarak bütçenin Temmuz ve Ağustos aylarında fazla verdiğini ve 12 aylık kümülatif açığın GSYH’nin yüzde 3’ünün altına indiğini hatırlattı.

Bankanın raporunda yeni ekonomi yönetiminin de, her fırsatta politika yapımının ileriye dönük olarak daha rasyonel, şeffaf ve kurallara dayalı hale geleceğini vurguladığının altı çizildi.

“Kaynakları tüketimden ihracata ve yatırıma yönlendireceğiz”

Öte yandan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, ekonomiye yönelik adımların ardından dış finansmana erişimdeki problemleri aştıklarını belirterek, hazirandan bu yana yurt dışından toplam 10,4 milyar dolar tutarında dış finansman sağlandığını açıkladı. Şimşek, “Bu, ülke ekonomisine duyulan güvenin en açık göstergesidir.” dedi.

NTV’de yer alan habere göre Bakan Şimşek, enflasyon ve fiyat istikrarına ilişkin olarak da “Kalıcı refah, yüksek büyüme, yüksek istihdam, ilave dış kaynak için olmazsa olmaz fiyat istikrarı. Fiyat istikrarını sağlamak için gerçekçi hedefler ortaya koyduk. Kaynakları tüketimden ihracata ve yatırıma yönlendireceğiz.

Rekabet gücünü kazanmak için finansmana erişim uygun koşullarda olmalı. Enflasyonu kalıcı şekilde tek haneye düşürebilirsek firmalarımız makul maliyetlerle dünyadan 5-10 yıl vadeli kaynaklara erişecek. O zaman dünyada Türkiye ile rekabet edecek fazla ülke olamayacak.” dedi.

Paylaşın