Şimşek’ten “Enflasyon” Yorumu: Olumlu Seyir Devam Edecek

Merkez Bankası (TCMB) Sektörel Enflasyon Beklentileri’ne ilişkin değerlendirmede bulunan Bakan Şimşek, “Kararlılıkla uyguladığımız programımızla enflasyon görünümü ve beklentilerdeki olumlu seyir devam edecek” dedi.

Haber Merkezi / Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, sosyal medya hesabından Merkez Bankası Sektörel Enflasyon Beklentileri’ne ilişkin değerlendirmede bulundu.

Paylaşımında enflasyon beklentilerindeki iyileşmeye işaret eden Mehmet Şimşek, şunları kaydetti: “Enflasyon beklentileri toplumun her kesiminde iyileşiyor.

Dezenflasyon sürecinin de etkisiyle 12 ay sonrası yıllık enflasyon beklentisi son 5 ayda hane halkında 8,9 puan, reel sektörde 6,5 puan ve piyasa katılımcılarında 5,8 puan geriledi. Kararlılıkla uyguladığımız programımızla enflasyon görünümü ve beklentilerdeki olumlu seyir devam edecek.”

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), Sektörel Enflasyon Beklentileri Ekim 2024 verilerini yayınladı.

Buna göre; 2024 yılı Ekim ayında 12 ay sonrası yıllık enflasyon beklentileri, piyasa katılımcıları için 0,1 puan azalarak yüzde 27,4 seviyesine, reel sektör için 1,6 puan azalarak yüzde 49,5 seviyesine, hanehalkı için 4,4 puan azalarak yüzde 67,2 seviyesine geriledi.

Hanehalkı enflasyon beklentisi 2,5 yılın en düşük seviyesi olarak kaydedildi.

Gelecek 12 aylık dönemde enflasyonun düşeceğini bekleyen hanehalkı oranı bir önceki aya göre 0,7 puan azalarak yüzde 28,3 seviyesinde gerçekleşti.

Not: Piyasa Katılımcıları Anketi, İktisadi Yönelim Anketi ve Türkiye İstatistik Kurumu iş birliğiyle yürütülen Tüketici Eğilim Anketi ile finansal ve reel sektör uzmanlarının, imalat sanayi firmalarının ve hanehalkının 12 ay sonrası yıllık tüketici enflasyonu beklentileri derlenerek Sektörel Enflasyon Beklentileri elde edilmiştir.

Paylaşın

Dokuz Ayda 81 Bin 652 Esnaf Kepenk Kapattı

2024 yılının ilk 9 ayında meslekten ve sicilden terkinini yaparak iflas eden esnaf sayısı 81 bin 652’ye yükseldi. Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu verilerine göre, 2005’ten bu yana geçen 16 yılda toplam 2 milyon 443 bin 955 esnaf iflas bayrağını çekti.

TOBB’un verilerine göre ise 2024’ün ilk dokuz ayında, 2023’ün ilk dokuz ayına göre kurulan şirket sayısı yüzde 13.3, kurulan gerçek kişi ticari işletme sayısı yüzde 23.8, kurulan kooperatif sayısı yüzde 13.5 azaldı. Aynı dönemde kapanan şirket sayısı yüzde 23 yükseldi.

Ekonomik krizin derinleşmesiyle iflaslar hız kazanırken, iş dünyası ciddi bir darboğazla karşı karşıya. İcra dairelerindeki dosya sayısı 23 milyona ulaşmış durumda. Batık kredilerde yüzde 50’lik artış görülürken, karşılıksız çeklerin sayısı da yükseliyor. Üretimdeki gerileme işsizliğe yol açarken, sektör temsilcileri durumun artık sürdürülemez hale geldiğini ifade ediyor.

UYAP verilerine göre icra dairelerine günlük 21 bin icra ve iflas dosya geliyor. Şu anda icra dairelerindeki toplam icra ve iflas dosyası sayısı ise 23 milyona yaklaştı. Bu dosyaların sayısı özellikle yılbaşından bu yana artıyor. Türkiye’de konkordato dalgası da dikkat çekiyor. 2024 yılının ilk 9 ayında geçici mühlet kararı verilen konkordato sayısı 1187’ye yükseldi. Geçen yıl bu sayı 519 olmuştu. Yılın ilk 9 ayında görülen konkordato ilanı sayısı 2023’ün tamamında görülen rakamı ikiye katladı.

Cumhuriyet’te yer alan habere göre, bayrağı çeken şirket ve esnaf sayıları da artıyor. Bu yılın ilk 9 ayında meslekten ve sicilden terkinini yaparak iflas eden esnaf sayısı 81 bin 652’ye yükseldi. Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu verilerine göre, 2005’ten bu yana geçen 16 yılda toplam 2 milyon 443 bin 955 esnaf iflas bayrağını çekti. Geçen yıl ilk 9 ayda 233 bin esnaf kuruluş için tescil yaptırırken bu yıl aynı dönemde bu rakam yüzde 17 düşüşle 198 bin 247’ye geriledi.

TOBB’un verilerine göre ise 2024’ün ilk dokuz ayında, 2023’ün ilk dokuz ayına göre kurulan şirket sayısı yüzde 13.3, kurulan gerçek kişi ticari işletme sayısı yüzde 23.8, kurulan kooperatif sayısı yüzde 13.5 azaldı. Aynı dönemde kapanan şirket sayısı yüzde 23 yükseldi.

Ağustos ayı itibarıyla takipteki kredi miktarı 253 milyar lirayı aştı. Geçen yılın aynı dönemine göre batık kredi miktarı yüzde 47 artış var. Bankaların batık kredilerinde gözlemlenen borcunu ödeyememe eğilimi, karşılıksız çek ve protesto edilen senetler de dikkat çekiyor. Bu yıl ocak-ağustos döneminde bankalara ibrazında karşılıksız çıkan çek sayısı, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 73.5 artarak 164 bin 268’e çıktı.

Karşılıksız çıkan çeklerin parasal tutarı ise yüzde 224 artarak 102.5 trilyon liraya ulaştı. Karşılıksız çeklerin parasal tutarı Türkiye tarihinde ilk kez 100 milyar lira sınırını aştı. Vadesinde ödenmediği için bankalar tarafından protesto edilen çek sayısı ise geçen yıla göre yüzde 3 artarak 151 bin 893 adet oldu. Protesto edilen senetlerin parasal tutarı, geçen yıla göre yüzde 182 artarak 27 milyar liraya çıktı.

Paylaşın

Borçların Faiz Yükü 7,3 Trilyon Liraya Yükseldi

İktidarın uyguladığı ekonomi politikaları ile ilgili yazılı açıklama yapan CHP Milletvekili Aşkın Genç, “Eylül ayında Türkiye’nin borç stoku, sadece bir ayda 310 milyar lira artarak 8 trilyon 649 milyar liraya ulaştı” dedi ve ekledi:

“Bu borçların faiz yükü ise 7 trilyon 395 milyar liraya çıkmış durumda. Hükümet, her yıl daha yüksek faizlerle borçlanıyor. Bugün her 100 liralık verginin 17 lirası faize gidiyor. AKP’nin ekonomi yönetimindeki çöküşü, halkın omuzlarına yüklenen bu devasa borç yükü ile gözler önüne seriliyor.”

Aşkın Genç, açıklamasının devamında, Türkiye’nin yüzde 50 faiz oranı ile dünyada en yüksek faizle borçlanan ülkelerden biri haline geldiğini belirterek. “Toplanan vergiler, halkın refahını artırmak yerine, popülist harcamalar ve müteahhitlerin cebine gitmektedir. Türkiye, yüzde 50’ye varan faiz oranlarıyla dünyada en yüksek faizle borçlanan ülkelerden biri haline gelmiştir. Bu tablo, ekonomimizin nasıl iflas noktasına getirildiğini, halkın çıkarlarının nasıl göz ardı edildiğini açıkça ortaya koyuyor. AKP, halkın emeğiyle kazanılan vergileri, yandaşlarına kaynak aktarma aracı olarak kullanıyor” ifadelerini kullandı.

Yaşanan ekonomik kriz her geçen gün daha da derinleşirken Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Kayseri Milletvekili Aşkın Genç, iktidarın uyguladığı ekonomi politikaları ile ilgili yazılı açıklama yaptı. Genç’in açıklamalarından öne çıkan bölümler şöyle:

“Eylül ayında Türkiye’nin borç stoku, sadece bir ayda 310 milyar lira artarak 8 trilyon 649 milyar liraya ulaştı. Bu borçların faiz yükü ise 7 trilyon 395 milyar liraya çıkmış durumda. Hükümet, her yıl daha yüksek faizlerle borçlanıyor. Bugün her 100 liralık verginin 17 lirası faize gidiyor. AKP’nin ekonomi yönetimindeki çöküşü, halkın omuzlarına yüklenen bu devasa borç yükü ile gözler önüne seriliyor.

İmalat sanayinde kapasite kullanım oranı ekim ayında yüzde 75,2’ye geriledi. Bu oran, ekonomimizin ne denli kırılgan bir durumda olduğunu bir kez daha kanıtlıyor. Yılın son çeyreğinde ekonomik daralmanın daha da derinleşmesi beklenirken, hükümetin üretimi ve yatırımları teşvik etmek yerine kısa vadeli çözümlerle durumu idare etmeye çalışması kabul edilemez. Bu politika, yalnızca ekonomiyi değil, ülkemizin geleceğini de riske atmaktadır.

AKP’nin yıllardır uyguladığı yanlış ekonomik politikalar, halkı yüksek enflasyon, daralan kredi hacmi ve sürekli artan fiyatlarla baş başa bırakmıştır. Vatandaşlar, geçim sıkıntısı içinde borç batağına sürüklenmiş durumda. Ekim ayı itibariyle bankalardaki batık krediler 761 milyon artarak 266 milyara yükseldi. Bankaların batık kredi oranlarındaki artış, ekonomideki çöküşün en somut göstergelerinden biri. Bu durum, hükümetin ekonomi yönetimindeki başarısızlığını net bir şekilde ortaya koyuyor.

Toplanan vergiler, halkın refahını artırmak yerine, popülist harcamalar ve müteahhitlerin cebine gitmektedir. Türkiye, yüzde 50’ye varan faiz oranlarıyla dünyada en yüksek faizle borçlanan ülkelerden biri haline gelmiştir. Bu tablo, ekonomimizin nasıl iflas noktasına getirildiğini, halkın çıkarlarının nasıl göz ardı edildiğini açıkça ortaya koyuyor. AKP, halkın emeğiyle kazanılan vergileri, yandaşlarına kaynak aktarma aracı olarak kullanıyor.

Artık apaçık ortada, AKP hükümeti ekonomi yönetiminde sınıfta kalmıştır. Türkiye’nin kalkınması ve halkın refahı için sürdürülebilir ve uzun vadeli ekonomik politikalara acilen ihtiyaç vardır. Kaynakları doğru ve verimli kullanan, halkın ihtiyaçlarına öncelik veren, spekülasyona ve popülizme dayanmayan bir yönetim anlayışı şarttır.

Türkiye, ancak bu şekilde ekonomik refahı yeniden sağlayabilir ve halkın çıkarlarını koruyabilir. CHP olarak, halkın çıkarlarını koruyan, şeffaf ve sürdürülebilir ekonomik politikalarla Türkiye’yi hak ettiği refah seviyesine taşımaya kararlıyız. Ülkemizin ekonomik bağımsızlığını geri kazanmak ve her vatandaşın hak ettiği adil bir yaşam standardını sağlamak için mücadelemize devam edeceğiz.”

Paylaşın

2025 Yılında 12 Trilyon Liraya Yakın Vergi Toplanacak

CHP Milletvekili Özgür Karabat, “AKP, 2025 bütçesi hazırladı. Yakında bütçe teklifi Meclis’e gelecek ve ayrıntılarını konuşacağız. 12 trilyon liraya yakın vergi toplanacak” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Vatandaştan toplanan vergilerle oluşturulan bütçeyi kamu idareleri harcayacak. Ama nasıl?”

Karabat, açıklamasının devamında, Her kamu kurumunu AKP’nin istihdam ofisine çeviren AKP, devletin kurumsal yapısını darmadağın etti. Kamu bankalarından büyükelçiliklere, valiliklerden okullara kadar AKP’lilere koltuk ve makam arabası sunuluyor. Böyle olunca da kamu kurumları kontrolsüz harcama yapıyorlar” ifadelerini kullandı.

CHP İstanbul Milletvekili ve Genel Başkan Yardımıcısı Özgür Karabat, sosyal medya hesabından 2025 bütçesine ilişkin açıklamalar yaptı. Karabat’ın açıklamalarından öne çıkan bölümler şöyle:

“AKP, 2025 bütçesi hazırladı. Yakında bütçe teklifi Meclis’e gelecek ve ayrıntılarını konuşacağız. 12 trilyon liraya yakın vergi toplanacak. Vatandaştan toplanan vergilerle oluşturulan bütçeyi kamu idareleri harcayacak. Ama nasıl?

Her kamu kurumunu AKP’nin istihdam ofisine çeviren AKP, devletin kurumsal yapısını darmadağın etti. Kamu bankalarından büyükelçiliklere, valiliklerden okullara kadar AKP’lilere koltuk ve makam arabası sunuluyor. Böyle olunca da kamu kurumları kontrolsüz harcama yapıyorlar.

Sayıştay 445 kamu idaresi inceliyor ve bunların faaliyet raporu yayınlaması gerekiyor. 2023 Sayıştay raporlarına baktığımızda, bunların 6 tanesinin rapor yayınlamaya bile tenezzül etmediğini görüyoruz.

258 kamu idaresi faaliyet raporunda temel mali tablolara ve bu tablolara ilişkin açıklamalara yer vermedi. 278 idare bütçe hedef ve gerçekleşmeleri arasında meydana gelen sapmaların nedenleri hakkında açıklama yapmadı.

Rapor sunan idarelerin onlarcasının eksik rapor hazırladığı görüldü. Özel ödenek, dış proje kredisi, bağış ve yardım gibi kaynaklar faaliyet raporlarında yok. Hatta 16 idarenin yalan bilgi verdiği ortaya çıktı. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün.

Sayıştay, yetkileri kırpılmasına rağmen bu tespitleri yaptı. Bağımsız bir denetim kurumunun kamu idarelerini denetlediğini düşünün, sonuçta kim bilir neler çıkar… Saray’ın tek derdi kontrolsüz para harcamak. Vatandaş ne sıkıntı çekiyormuş umurlarında değil.

Bütçe, yani vatandaştan toplanan paralar kamu kurumları tarafından keyfi bir şekilde harcanıyor. AKP bunların denetlenmesini istemiyor. Geldiğimiz noktada eğitim ve sağlık başta olmak üzere kamunun sorumluluklarında çöküş yaşanıyor.

AKP, kamudaki savurganlığı bu sefer de savunma sanayi ile örtmeye çalışıyor. Hamaset söylemleri ile başarısızlıklarkonuşulmasın isteniyor. 2025, AKP’nin son bütçesi olmak zorundadır. Çünkü, Türkiye artık bu iki yüzlü ve vurguncu kafayla bir yere varamaz.”

Paylaşın

Merkez Bankası Başkanı, “Asgari Ücreti” ABD’li Patronlarla Görüştü

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı (TCMB) Fatih Karahan, Washington’da yatırımcılarla gerçekleştirdiği görüşmelerde, açlık sınırının altına gerileyen “asgari ücret” artışını ele aldı.

Bloomberg’e konuşan ve Fatih Karahan’ın Çarşamba günkü yatırımcılarla toplantısından edinilen bilgilere atıfta bulunan kaynaklara göre, asgari ücret artışı için yüzde 25 civarı bir oran öngörülüyor. Bu artışın “2025 enflasyon görünümüyle uyumlu olacağı” kaydedildi.

Bankası Başkanı (TCMB) Karahan, asgari ücret için daha önce de benzer düzeyde bir oran zikretmişti. Merkez Bankası Başkanının Temmuz ayında Londra’da görüştüğü yatırımcılara “Yılbaşı zamları yüzde 15 en fazla yüzde 20 oranında yapılacak” dediği belirtilmişti.

Fatih Karahan’ın beklentisi, asgari ücretin gerçekleşen değil, gelecek yıl için hedeflenen enflasyon oranına göre zamlanacağı varsayımına dayanıyor. Merkez Bankası’nın 2025 için güncel enflasyon tahmininin üst sınırı yüzde 21. Bu tahmin 8 Kasım’da açıklanacak yeni enflasyon raporuyla güncellenecek.

Ekonomi yönetimi, finans tekelleri ve patronlar bir yıldan uzun süredir asgari ücretin “hedef enflasyona” göre zamlanması gerektiğini dillendiriyor. Fatih Karahan’ın finans tekellerine “güven” veren planı, “hedef enflasyon” dayatmasının önümüzdeki aylarda şiddetini artıracağını gösteriyor.

‘Hedeflenen enflasyon’ dayatmasının yolu nasıl döşendi?

Öte yandan “hedeflenen enflasyon” dayatmasının yolu bir süredir döşenmekteydi.

2023 Eylül – Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek: “Bundan sonra ücret düzenlemeleri hedef enflasyona göre yapılacak.”

2023 Kasım – İstanbul Ticaret Odası Başkanı Şekib Avdagiç: “Asgari ücret bu konuda mevcut politikalar ve hedeflenen enflasyon dikkate alınarak kurulan dengeleri bozmayacak şekilde belirlenmeli. Bu alanda tabii ki çalışanların beklentileriyle beraber piyasanın da dengesini bozmayacak şekilde karar alınmalı.”

2024 Temmuz – Moody’s Türkiye Raporu: “Ücretlerin geriye dönük endekslenmesi uygulamasını sona erdirmek reformlar için olumlu olacaktır.”

2024 Ağustos – Deutsche Bank Raporu: “Tüketicilerin alım gücünü desteklerken aynı zamanda enflasyon üzerindeki yukarı yönlü baskıyı sınırlamak için yüzde 25’e yakın bir artış muhtemelen ideal olacaktır”

2024 Ekim – IMF Türkiye Misyonu Başkanı Jim Walsh: “(Bu yüksek artışın) bu yıl olmamasını umuyoruz, çünkü enflasyonun yüksek olduğu birçok ülkeden edindiğimiz deneyimlere göre, asgarin ücretin bu oranda artırılması, enflasyon beklentileri için büyük bir çıpa oluşturuyor.”

(Kaynak: Sol Haber)

Paylaşın

Merkez Bankası’ndan “Gıda Enflasyonu” Vurgusu

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), ekim ayı için “İşlenmemiş gıda fiyatlarının taze meyve ve sebze kaynaklı olarak artış eğilimini sürdüreceği değerlendirilmektedir” öngörüsünde bulundu.

Haber Merkezi / Enflasyondaki iyileşme hızına dair belirsizliğin son dönemdeki veri akışı ile artığını belirten Merkez Bankası (TCMB), politika faizinin sabit tutulmasına karar vermekle birlikte, enflasyon üzerindeki yukarı yönlü risklere karşı ihtiyatlı duruşunu yineledi.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), 17 Ekim tarihli Para Politikası Kurulu (PPK) toplantı özetini yayımladı. Raporda, enflasyondaki gelişmeler ve beklentilere ilişkin şu ifadeler yer aldı:

“Eylül ayında tüketici fiyatları yüzde 2,97 oranında yükselirken, yıllık enflasyon 2,59 puan azalarak yüzde 49,38 seviyesine gerilemiştir. B ve C endekslerinin yıllık enflasyonu sırasıyla 2,64 ve 2,46 puan azalarak yüzde 48,23 ve yüzde 49,10 olmuştur. Eylül ayında yıllık enflasyona katkı tüm ana gruplarda gerilemiştir. Mevsimsel etkilerden arındırılarak incelendiğinde aylık tüketici enflasyonu yüzde 2,8 ile bir önceki aya kıyasla yatay seyretmiştir.

Eylül ayında hizmet grubunda aylık fiyat artışı güçlü seyrini korumuştur. Hizmet grubu içinde fiyat artışlarıyla öne çıkan kalemler, kira ile birlikte okula dönüş etkisinin hissedildiği ulaştırma, konaklama ve eğitim hizmetleri olmuştur. Temel mal grubu fiyat artışı döviz kuru gelişmelerinin de yansımasıyla bir miktar yükselmiştir. Bu gelişmede, beyaz eşya ve otomobil kalemleri ile sezon geçişine bağlı olarak fiyat artışı güçlenen giyim ve ayakkabı alt grubu etkili olmuştur.

Diğer yandan, temel mal enflasyonu diğer gruplara kıyasla ılımlı seyretmeye devam etmiştir. Bir önceki ay düşüş sergileyen gıda fiyatları bu dönemde görece yüksek bir artış kaydetmiştir. İşlenmemiş gıda grubunda enflasyon, sebze fiyatları öncülüğünde yükselmiştir. İşlenmiş gıda grubu ise görece olumlu bir görünüm sergilemiştir. Enerji fiyatları da bu dönemde ılımlı bir seyir izlemiştir.

Eylül ayında enflasyonun ana eğilimi bir miktar yükselmiştir. Mevsimsellikten arındırılmış verilerle, aylık artışlar bir önceki aya kıyasla B göstergesinde yatay seyrederken, C göstergesinde sınırlı bir miktar artış göstermiştir. B ve C endekslerinde mevsimsellikten arındırılmış üç aylık ortalama artışlar, sırasıyla, yüzde 2,7 ve yüzde 2,8 seviyelerinde gerçekleşerek bir miktar yükseliş sergilemiştir.

Bu dönemde, fiyat artışları, B endeksini oluşturan gruplardan işlenmiş gıdada yavaşlarken, hizmetlerde yatay seyretmiş, temel mallarda ise yükseliş kaydetmiştir. Medyan, SATRIM ve diğer ana eğilim göstergeleri de bir miktar yükselmiştir. Eylül ayında ana eğilime ilişkin göstergeler bir bütün olarak incelendiğinde, üç aylık ortalama artışın bir önceki aydaki yüzde 2,4 seviyesinden yüzde 2,5 oranına sınırlı bir artış gösterdiği izlenmiştir.

Hizmetler sektöründe geçmiş enflasyona endeksleme davranışının halen güçlü olduğu izlenmektedir. Hizmet sektöründe hâkim olan fiyatlama davranışı önemli bir atalete ve şokların enflasyon üzerindeki etkilerinin uzun bir süreye yayılmasına neden olmaktadır. Eylül ayı itibarıyla son üç aylık dönemde, mevsim etkilerinden arındırılmış ortalama fiyat artışı temel mallarda yüzde 1,5 iken, bu oran hizmet sektöründe yüzde 4,1 ile daha yüksek gerçekleşmiştir.

Eylül ayında, hizmet aylık enflasyonu üzerinde okula dönüş etkisi ile birlikte kira kalemi öne çıkan ana unsurlar olmuştur. Ulaştırma hizmetleri fiyat artışında okul servis ücretlerinin etkisi hissedilirken, eğitim hizmetleri fiyatları bu yıl ağustos ayında başlayan üniversite ücretlerindeki artışların, eylül ayına sarkan etkisi ile yükselmiştir. Lokanta-otel aylık enflasyonunun bir önceki aya kıyasla bir miktar yükselmesinde ise konaklama grubu tarafında üniversitelerin açılmasına istinaden yurt ücretlerindeki artışlar belirleyici olmuştur.

Mevsimsel etkilerden arındırılmış aylık kira enflasyonu bir önceki aya kıyasla yavaşlasa da yüksek bir seyir izlemiştir. Diğer taraftan, yemek hizmetleri fiyatlarının ağustostan sonra eylül ayında da ılımlı bir şekilde yükseldiği dikkat çekmiştir. Bu dönemde haberleşme aylık enflasyonu ise düşük bir seviyede görece yatay seyretmiştir.

Perakende Ödeme Sistemi (PÖS) mikro verileri üzerinden takip edilen öncü göstergeler, sözleşme yenileme oranının ekim ayında düşmesinin de etkisiyle aylık kira enflasyonunun gerileyeceğine işaret etmektedir. Gerek PÖS mikro verilerinden elde edilen yeni ve yenilenen sözleşmelerde oluşan gerekse de konut değerleme raporları üzerinden takip edilen kira artış oranlarının TÜFE’deki mevcut yıllık kira enflasyonunun altında değerler aldığı ve gerilediği izlenmektedir.

Yılın son çeyreğinde sözleşme yenileme oranının üçüncü çeyreğe kıyasla azalacak olması ve sözleşmelerde referans olarak kullanılan artış oranlarının düşüşü, önümüzdeki dönemde aylık kira enflasyonunun yavaşlayacağına işaret etmektedir.

Yurt içi üretici fiyatları eylül ayında yüzde 1,37 oranında artmış, yıllık enflasyon yüksek bazın da etkisiyle 2,66 puan düşerek yüzde 33,09’a gerilemiştir. Bu dönemde ana sanayi grupları genelinde fiyat artışları ılımlı gerçekleşmiştir. Sermaye malı grubundaki fiyat artışı yüzde 1,89 olurken, ara malı ve enerji manşet oranı sınırlayan gruplar olarak öne çıkmıştır. Son üç aylık dönemde yurt içi üretici fiyatları kaynaklı baskılar önemli ölçüde zayıflamış, bu durum tüketici enflasyonunun mal tarafını olumlu yönde etkilemiştir.

Uluslararası emtia fiyatlarında nisan ayı sonlarında başlayan gerileme eylül ayında da devam etmiştir. Alt kırılım bazında, enerji grubu ham petrol fiyatındaki düşüşe bağlı olarak bu gerilemeyi sürüklerken, diğer gruplar artış sergilemiştir. FAO gıda fiyatları endeksi uzun bir sürenin ardından eylül ayında, alt gruplar geneline yansır biçimde aylık bazda artmıştır.

Ekim ayının ilk yarısında enerji grubu fiyatlarının yükselişe geçtiği gözlenmektedir. Eylül ayında ortalama 74,3 ABD doları seviyesinde olan Brent ham petrol fiyatları artan jeopolitik risklerin de etkisiyle ekim ayının ilk yarısında 77,4 ABD doları civarına ulaşmıştır. Aynı dönemde gerek tarım fiyatları gerekse endüstriyel metaller kaynaklı olarak enerji dışı emtia fiyatları da artış göstermiştir.

Küresel Arz Zinciri Baskı Endeksi eylül ayında tarihsel ortalamasında seyretmiştir. Küresel ve Çin’e yönelik konteyner fiyat endekslerinde temmuz sonrasında gözlenen düşüş eğilimi eylül ayında da devam ederken, kuru yük taşımacılık fiyat endeksleri dalgalı bir seyir izlese de yılın ikinci yarısında ortalamada yatay bir görünüm arz etmiştir. Ağustos ayında ılımlı bir yükseliş kaydeden döviz kuru sepetinin, eylül ayında sınırlı bir artış sergilemesi neticesinde kur kaynaklı baskılar zayıflamıştır. Eylül ayında mevsimsel etkilerden arındırılmış PMI verileri, imalat sanayinde girdi maliyetlerinde yavaşlamaya işaret etmiştir.

Ekim ayı Piyasa Katılımcıları Anketi sonuçlarına göre 2024 ve 2025 yıl sonu için enflasyon beklentileri yükselirken orta vadeli enflasyon beklentileri gerilemiştir. On iki ay sonrasına ilişkin enflasyon beklentisi yüzde 27,4 ile görece yatay seyrederken, yirmi dört ay sonrasına ilişkin beklenti 0,3 puan düşüşle yüzde 18,1 seviyesinde olmuştur. Öte yandan, cari ve gelecek yıl sonuna ilişkin enflasyon beklentileri sırasıyla 1,0 ve 0,3 puan yukarı yönlü güncelleme ile yüzde 44,1 ve 25,6 seviyesinde gerçekleşmiştir.

Beş yıl sonrasına ilişkin enflasyon beklentisi ise yüzde 11,3 seviyesinde ölçülerek belirgin bir değişiklik sergilememiştir. Reel sektör beklentilerine bakıldığında ağustos ayında yüzde 53,8 olan firmaların on iki ay sonrasına ilişkin yıllık enflasyon beklentisi, eylül ayında 2,7 puan azalarak yüzde 51,1 seviyesine gerilemiştir. Benzer şekilde, hane halkının on iki ay sonrasına ilişkin enflasyon beklentileri de aynı dönemde 1,5 puan azalarak yüzde 71,6 seviyesinde gözlenmiştir. Kurul, enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışlarının dezenflasyon süreci açısından risk unsuru olmaya devam ettiğini kaydetmiştir.

Öncü göstergeler ekim ayı enflasyonu üzerinde gıda fiyatlarının etkisinin öne çıkacağına işaret etmektedir. Bu dönemde işlenmemiş gıda fiyatlarının taze meyve ve sebze kaynaklı olarak artış eğilimini sürdüreceği değerlendirilmektedir.

Para politikasının görece etki alanı dışında kalan taze meyve ve sebze grubunda sezon geçişinin de etkisi ile fiyat artışları gözlenmektedir. Bu dönemde, mevsimsel etkilerden arındırılmış verilerle temel mal grubu fiyat artışı ılımlı bir seyir izlemektedir. Bu grupta, giyim fiyatları mevsimsel etkilerle yükselmekte, dayanıklı tüketim malları fiyatları zayıf bir artış kaydetse de kompozisyon olarak farklılaşan bir görünüm sergilemektedir.

Temel mal enflasyonu düşük seyretmeye devam ederken, hizmet enflasyonundaki iyileşmenin son çeyrekte gerçekleşmesi beklenmektedir. Enflasyondaki iyileşmenin hızına dair belirsizlik ise son dönemdeki veri akışı ile artmıştır.”

Paylaşın

IMF, Türkiye İçin Büyüme Tahminini Aşağı Çekti

IMF, Türkiye ekonomisinin bu yıl yüzde 3, gelecek yılda yüzde 2,7 büyümesinin beklendiğini açıkladı. IMF, bir önceki tahmininde Türkiye’nin 2024 büyüme tahminini yüzde 3,6 olarak açıklamıştı.

Uluslararası Para Fonu (IMF), “Global Ekonomik Görünüm Raporu” yayımladı. Ekonomim’in aktardığına göre; IMF, dünyada küresel büyüme tahminini 2024 yılında yüzde 3,2 seviyesinde korurken, 2025 için büyüme tahminini yüzde 3,3’ten yüzde 3,2’ye düşürdü.

Küresel enflasyonun 2024’te yüzde 5,8, 2025’te ise yüzde 4,3 olmasını bekleyen IMF, beş yıl sonrası için küresel büyüme tahminini 3,1 olarak açıkladı. Halen bu oran pandemi öncesi döneme göre düşük kalıyor.

IMF, Dünya Ekonomik Görünüm Raporu’nda Türkiye ekonomisine ilişkin büyüme tahminlerinde aşağı yönlü revize edildi.

IMF, Türkiye’nin 2024 yılı büyüme tahminini yüzde 3,6’dan yüzde 3’e indirirken, 2025 yılı büyüme tahminini de yüzde 3,2’den yüzde 2,7’ye çekti. IMF, Türkiye’nin 2029 yılında yüzde 3,9 oranında büyümesini bekliyor.

Raporda Türkiye, Avrupa’da gelişmekte olan ülkeler arasında yer alırken, bu grubun büyüme tahmini 2024 yılı için yüzde 3,2, 2025 yüzde 2,2 ve 2029 için de 2,5 oldu.

IMF, 2024 yılı için TÜFE için beklentisini yüzde 59,5’ten yüzde 60,9’a çıkarırken, 2025 yılı beklentisini de yüzde 38,4’ten yüzde 33’e indirdi.

IMF, 2024 sonunda tüketici fiyatlarının yüzde 43’e geldikten sonra, 2025’i yüzde 24 seviyesinde tamamlayacağını öngörürken, işsizlik oranının bu yıl yüzde 9,6’dan yüzde 9,3’e inmesini, gelecek yıl ise yüzde 9,6’dan yükselmesini ancak yüzde 9,9 ile tek hanede kalmasını bekliyor.

Cari işlemler/GSYH beklentisi bu yıl için yüzde -2,8’den yüzde -2,2’ye, gelecek yıl için yüzde -2,2’den yüzde -2,1’e revize edildi. Uzun dönemde cari işlemler/GSYH verisinin yüzde -1,9 olacağı öngörülüyor.

Paylaşın

Ekonomik Kriz Derinleşiyor: Vatandaş Borçlanarak Yaşıyor

Yaşanan derin ekonomik kriz, başta dar gelirliler olmak üzere toplumun büyük bir bölümünü etkilerken, CHP’li Ömer Fethi Gürer, vatandaşların artan borç yüküyle karşı karşıya olduğunu belirterek uyarılarda bulundu.

İcra takibine alınan bireysel kredi ve kredi kartı borçlarının son haftada 222 milyon lira artarak toplamda 92,3 milyar liraya ulaştığını söyleyen Ömer Fethi Gürer, bu yılbaşından itibaren icra takibine alınan borç miktarının yüzde 103,6 artarak 47 milyar lirayı bulduğunu vurguladı.

Ömer Fethi Gürer, ayrıca, batık kredi kartı borçlarındaki artışın yüzde 193,2, bireysel kredi borçlarındaki artışın ise yüzde 57,7 seviyesine ulaştığını kaydetti.

Karar’da yer alan habere göre; Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, vatandaşların bankalara olan borçlarındaki hızlı artışa dikkat çekerek, borçlanmanın boyutlarını gözler önüne serdi. Gürer, bireysel kredi ve kredi kartı borçlarının ciddi oranda yükseldiğini ve birçok kişinin borç yükü altında hayatını sürdürmek zorunda kaldığını belirtti.

Ömer Fethi Gürer, 4-11 Ekim haftasında bireysel kredi ve kredi kartı borçlarının 21,9 milyar lira artarak toplamda 3 trilyon 597 milyar liraya ulaştığını açıkladı.

Gürer, bu dönemde bireysel kredilerin 15,4 milyar lira artışla 1 trilyon 917 milyar liraya, kredi kartı borçlarının ise 6,5 milyar lira artarak 1 trilyon 680 milyar liraya yükseldiğini ifade etti. Ömer Fethi Gürer, 2023 yılının başından itibaren tüketici borçlarının yüzde 31,9 oranında artarak 869 milyar liraya ulaştığını söyledi.

Gürer, icra takibine alınan bireysel kredi ve kredi kartı borçlarının son haftada 222 milyon lira artarak toplamda 92,3 milyar liraya ulaştığını belirtti. Bu yılbaşından itibaren icra takibine alınan borç miktarının yüzde 103,6 artarak 47 milyar lirayı bulduğunu vurguladı. Ömer Fethi Gürer ayrıca, batık kredi kartı borçlarındaki artışın yüzde 193,2, bireysel kredi borçlarındaki artışın ise yüzde 57,7 seviyesine ulaştığını kaydetti.

Gürer, tarım sektörünün borçlarının hızla arttığına da dikkat çekti. Tarım sektörünün bankalara olan borcunun 746 milyar 548 milyon TL’ye yükseldiğini belirten Gürer, bu alanda takibe alınan borçların 2 milyar 944 milyon TL’ye ulaştığını ifade etti. Ömer Fethi Gürer, “Yüksek faiz oranları ve enflasyon, gelirleri yeterince artmayan vatandaşların borçlarını geri ödemelerini zorlaştırıyor. Yeni bir borç krizi kapıda.” dedi.

Gürer, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin verilerine göre 2024 yılının ilk dokuz ayında yeni kurulan şirket sayısının geçen yıla göre yüzde 14,7 oranında azaldığını, kapanan şirket sayısının ise yüzde 3 düştüğünü aktardı. Ömer Fethi Gürer, yeni işe başlayan esnaf ve sanatkâr sayısının da geçen yıla göre yüzde 14,9 azaldığını vurguladı.

Paylaşın

İstanbul’da Yoksulluk Oranı Yüzde 18,3’e Çıktı

Yaşanan derin ekonomik kriz, başta dar gelirliler olmak üzere toplumun büyük bir bölümünü yoksulluğa itiyor. İstanbul’da yoksulluk oranı 2023 yılında yüzde 18,3 seviyesine yükseldi.

Haber Merkezi / İstanbulluların yüzde 62,5’inin evlerini istedikleri sıcaklığa getiremedikleri, yüzde 61,7’sinin giyim ihtiyacını rahatça karşılayamadığı, yüzde 34’ünün ise taze sebze/meyveye günlük olarak erişemediği ortaya çıktı.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) bağlı İstanbul Planlama Ajansı (İPA), Yoksulluk İstatistikleri Raporu’nu yayımlandı. Rapora göre 2022 yılında yüzde 18.1 olan yoksulluk oranında artış yaşanarak, 2023 yılında yüzde 18.3 olduğu belirtilirken, Eylül 2024 için açıklanan yoksulluk sınırının ise 64 bin TL’yi geçtiği ifade edildi.

Raporda, İstanbulluların yüzde 62,5’inin evlerini istedikleri sıcaklığa getiremedikleri, yüzde 61,7’sinin bir kıyafet ihtiyacı olduğunda yenisini alamadığı, yüzde 34’ünün taze sebze/meyveye günlük olarak erişemediği, yüzde 58’1’inin ise iki günde bir et, tavuk ya da balıktan oluşan yemek yiyemediği açıklandı.

İBB’nin yoksullukla mücadele kapsamında ürettiği hizmetlerin artarak çeşitlendiğinin belirtildiği raporda Halk Süt, Gıda Kolisi, Okul Beslenme gibi hizmetlerle yüz binlerce kişiye destek sağlandığı, Askıda Aile Sosyal Destek Paketi gibi dayanışma kampanyalarıyla ihtiyaç sahiplerine destek olunmaya devam edildiği ifade edildi.

Paylaşın

Bütçe Açığı Yüzde 109,5 Arttı

Ekonomiye ilişkin değerlendirmelerde bulunan CHP Milletvekili Aşkın Genç, “Türkiye’nin ekonomik çöküşe sürüklenmesi, son açıklanan bütçe verileriyle birlikte daha net bir şekilde ortaya çıkmıştır. 2024 yılının Ocak-Eylül döneminde bütçe açığı adeta bir uçuruma dönüşerek 1 trilyon 74 milyar TL’yi aştı” dedi ve ekledi:

“Bu durum, geçen yıla göre yüzde 109,5’lik korkunç bir artışı temsil ediyor. İktidarın ekonomi politikaları bütçe disiplininden tamamen uzaklaşmış, ülkemizi devasa bir borç sarmalına sokmuştur. Orta Vadeli Program’da, yıl sonu itibarıyla bütçe açığının 2 trilyon 149 milyar TL olacağı öngörülüyor. Bu, Türkiye tarihinde ilk kez bütçe açığının 2 trilyon TL’nin üzerine çıkacağı anlamına geliyor. Eğer bu tahmin gerçekleşirse, ülkenin mali yapısı geri dönülmez bir krize girecektir.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Kayseri Milletvekili Aşkın Genç, iktidarın uyguladığı ekonomi politikaları ile ilgili açıklama yaptı. BirGün’ün aktardığına göre; Aşkın Genç, yılın ilk 9 ayında bütçe açığının uçuruma dönüşerek 1 trilyon 74 milyar TL’yi aştığını belirtti. Genç, yazılı açıklamasında şunları ifade etti:

“Türkiye’nin ekonomik çöküşe sürüklenmesi, son açıklanan bütçe verileriyle birlikte daha net bir şekilde ortaya çıkmıştır. 2024 yılının Ocak-Eylül döneminde bütçe açığı adeta bir uçuruma dönüşerek 1 trilyon 74 milyar TL’yi aştı. Bu durum, geçen yıla göre yüzde 109,5’lik korkunç bir artışı temsil ediyor. İktidarın ekonomi politikaları bütçe disiplininden tamamen uzaklaşmış, ülkemizi devasa bir borç sarmalına sokmuştur. Orta Vadeli Program’da, yıl sonu itibarıyla bütçe açığının 2 trilyon 149 milyar TL olacağı öngörülüyor. Bu, Türkiye tarihinde ilk kez bütçe açığının 2 trilyon TL’nin üzerine çıkacağı anlamına geliyor. Eğer bu tahmin gerçekleşirse, ülkenin mali yapısı geri dönülmez bir krize girecektir.

Faiz ödemeleri ise kamu maliyesindeki çöküşün bir diğer boyutunu oluşturuyor. 2024 yılı itibarıyla bütçeden yapılan faiz ödemeleri 912 milyar TL’yi bulmuşken, bu rakamın yıl sonunda 1 trilyon 298 milyar TL olacağı öngörülüyor. Daha da vahimi, 2025 yılında faiz ödemelerinin 1 trilyon 950 milyar TL’ye ulaşması bekleniyor. Bu, her 100 liralık vergi gelirinin 17,5 lirasının faize gitmesi demek. Vergilerle boğuşan halk, ne yazık ki faize dayalı bu düzenin altında eziliyor. Faiz ödemelerine ayrılan bu devasa kaynak, halka sosyal hizmetler olarak dönmesi gereken paraların, bir avuç elit ve yabancı finans çevresine akıtıldığını gösteriyor. Bu tablo, Türkiye’nin sadece bugünkü kaynaklarını değil, yarınlarını da ipotek altına alıyor.

Yap-işlet-devret projeleri de Türkiye’nin mali yapısına büyük bir yük bindiriyor. 2025 yılı bütçesinden 202,3 milyar TL bu projelere ayrılmış durumda. Devlet, yıllardır geçmeyen araçlar ve kullanılmayan hizmetler için milyarlarca lira ödeme yapıyor. 2017’den 2024 yılı sonuna kadar, yap-işlet-devret projeleri için toplam 187,5 milyar lira ödendi. Bu tutarlar, Türkiye’nin kalkınmasına değil, yanlış ve şeffaf olmayan projelerle belli grupların cebine gidiyor. Kamu-özel iş birliği adı altında yapılan bu projeler, halkın vergilerinin nasıl israf edildiğinin en net göstergelerinden biri. Özel sektörün kazançlarını garanti altına alan bu projeler, devletin kasasından çıkan milyarlarla finanse ediliyor.

Türkiye’nin dış borç yükü de her geçen gün artıyor. 2024 yılı ağustos ayı itibarıyla Türkiye’nin gelecek 12 ayda ödemesi gereken dış borç miktarı 231,2 milyar dolar olarak açıklandı. Bu borçların büyük bir kısmı özel sektörün döviz cinsinden borçlanmalarıyla ilişkili. Özel sektörün döviz açığı ise 121,4 milyar dolara ulaştı. Döviz kurlarındaki artışlar ve TL’nin değer kaybetmesi, borçlanmanın maliyetini her geçen gün artırıyor. Dış borcun yüzde 45’inin bir yıl içinde yeniden borçlanılarak çevrilmesi gerekecek, bu da ülkenin sürekli olarak yeni borçlarla boğuşacağı anlamına geliyor.

Bireysel borçlardaki artış ise halkın giderek daha fazla borç batağına sürüklendiğini gösteriyor. Vatandaşların bireysel kredi ve kredi kartı borçları 3,7 trilyon TL’ye ulaştı. İcralık dosya sayısı ise her geçen gün artıyor. Bankalar tarafından icra takibine alınan bireysel kredi ve kredi kartı borçlarında 2024 yılı itibarıyla yüzde 103,6 oranında artış yaşandı. Yüksek faiz oranları ve enflasyonla boğuşan vatandaş, borçlarını ödemekte zorlanıyor. Bu tablo, ekonomik krizin sadece makro düzeyde değil, mikro düzeyde de derinleştiğini gösteriyor. Halk giderek borçlanıyor, borçları ödeyemedikçe daha da ağır bir yükün altına giriyor. Bu, ciddi bir toplumsal krizin habercisidir.

Türkiye ekonomisinin, yönetenlerin iddia ettiği gibi sağlam temeller üzerinde olmadığı, aksine her geçen gün daha da derinleşen bir krize sürüklendiği açıktır. Bütçe açığı, faiz ödemeleri, borç yükü ve kontrolsüz kamu harcamaları ülkenin geleceğini ipotek altına alıyor. İktidarın başarısız ekonomi yönetimi, halkın sırtına ağır bir yük bindiriyor ve bu yük giderek katlanıyor. Ekonominin düzelmesi için acil olarak yeni ve etkin politikalar gereklidir, aksi takdirde bu çöküşün bedelini hep birlikte daha ağır ödeyeceğiz.”

Paylaşın