Emeklilik Sistemi Tehdit Altında!

Çalışma ekonomisi uzmanı Özgür Müftüoğlu, iktidarın gündeminde yeni emeklilik sistemine ilişkin çalışmalar var. Orta Vadeli Program’a göre Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) fon türleri yeniden tasarlanacak, “Otomatik Katılım Sistemi’nin işverenlerin de katkısı ile ikinci basamak emeklilik sistemine dönüşeceği Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi (TES) kurulacak. TES’in yılın son çeyreğinde devreye girmesi bekleniyor.

Özgür Müftüoğlu TES’in mevcut emeklilik sistemini ve bir hak olan yaşlılık sigortasını işlevsiz hale getireceği görüşünde.

Söz konusu uygulamayla çalışanlara “emeklilik sisteminden umudunuzu kesin” dendiğini ifade eden Müftüoğlu, “Emekliliği tamamen piyasaya devretmeye çabalayan bir süreç var. Bu süreç daha da derinleşecek. Çünkü muhalefetin de buna karşı ürettiği bir alternatif yok. Bu da iktidarın elini güçlendiriyor. Dolayısıyla bir taraftan yoksulluğun derinleştiği bir taraftan da yaşlılık sigortası hakkının yavaş yavaş tasfiye edildiği bir süreci önümüzdeki dönem göreceğiz” diyor.

Emeklilerin durumu 31 Mart yerel seçim sonuçlarının en önemli belirleyicilerinden biri oldu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Ocak ayında “Bu yılı emekli yılı ilan ediyoruz” diyerek açıkladığı emekli aylıklarına ilişkin zam oranı emeklinin “en az asgari ücret” talebinin oldukça altında kaldı.

Emeklilere seçim öncesi verilen müjde de bayram ikramiyesinin 2 bin liradan 3 bin liraya çıkarılmasıyla sınırlı kalırken buna banka promosyon ödemelerinin 8 ila 12 bin lira arasına yükseltilmesi de eklendi. Promosyon ödemeleri zaten rutin olarak gerçekleşirken emekli en az bir maaş kadar ikramiye talep ediyordu.

Erdoğan’ın seçim öncesi Aksaray’da düzenlediği mitingde emeklilerin taleplerine ilişkin “yüksek enflasyon ortamında ne verirsek verelim dipsiz kuyu misali kaybolup gidiyor” sözleri ise oldukça tepki çekti.

Emekliler hem seçim öncesi hem de seçim sonrası hayat pahalılığı ve geçim sıkıntısının oy tercihlerinde etkili olduğuna işaret ederken en az asgari ücret kadar emekli aylığı taleplerini yineledi. Seslerini yetkililere duyuramadıklarını, yerel seçim sonuçlarının iktidara bir uyarı niteliğinde olduğunu vurgulayan emekliler hayat şartlarının düzeltilmesini talep ediyor. Peki bundan sonra ne olacak?

“Açlık sınırının altında”

Türkiye’de 15,8 milyon emekli bulunuyor. Sene başında en düşük emekli maaşı 10 bin liraya tamamlandı. Ancak kök maaşlar değişmedi. Kök maaşı 10 bin liranın altında olanlar bir sonraki zammı 10 bin liranın üzerinden değil kök maaşları üzerinden alacak. Sosyal Güvenlik Kurumu verilerine göre emeklilerin yarıdan fazlasının kök maaşı 10 bin liranın altında bulunuyor.

Buna göre devlete yıllarca prim ve vergi ödeyip emekli olan milyonlarca vatandaş şu anda açlık sınırının altında bir yaşam sürüyor. Türk-İş’in Açlık ve Yoksulluk araştırması Mart ayı itibarıyla açlık sınırının 16 bin 792 TL’ye yükseldiğini gösterirken asgari ücret 17 bin 2 TL ile açlık sınırının çok az üzerinde bulunuyor.

Emeklilerle Dayanışma Sendikası Başkanı Mahinur Şahbaz, Türkiye’de genellikle emeklilerin, ücretlilerin, üreticilerin ya da kısaca halkın sadece seçim dönemlerinde hatırlandığını ve bir vatandaş ya da bir seçmen olarak görüldüğünü vurgulayarak “Ancak bu seçimlerde bu bile terk edildi. Bugün bundan bile vazgeçildi” diyor.

Emeklilerin ekonomik güvenceden yoksun olduğunu ve artık yaşam hakkını tehdit eder bir durumla karşı karşıya olduğunu söyleyen Şahbaz, “Emeklilerin şimdiye kadar yatırdığı ve devletin güvencesinde olması gereken primler nerede” diye soruyor.

Emeklilerin sorunlarının çözümünü isteyen siyasi çevrelerin bile bundan bahsetmediğini, emeklilerin bu konuda çok kırgın ve öfkeli olduğunu dile getiren Şahbaz’a göre sorunun hak hukuk temelinde çözülmesi mümkün.

Yapılan yanlışların telafi edilmesi gerektiğini, çünkü bu meselenin sadece emeklilerin değil toplumun meselesi olduğunu belirten Şahbaz, AKP iktidarı süresince haklarının yok edildiği sosyal güvenlik reformlarının yeniden gözden geçirilebileceği görüşünde:

“Siz bu yaşamın organizasyonunu yapan bir mekanizmasınız devlet olarak. Bunu yapacaksınız. Çalışma yaşamını buna göre organize edeceksiniz, insanların çalıştıktan sonraki yaşlılık dönemini buna göre organize edeceksiniz.”

“Eğer reform adı altında bu adımlar atılmamış olsaydı bugün en düşük emekli aylığı 30 bin lira olacaktı” diyen Şahbaz, “Türkiye’de para yok deniyor. Hayır. Bu ülke yoksul değil. Çok üzgünüm, bunu söylerken acı duyuyorum. Her gün soyulan bir ülkeye yoksul demek soyanları inkar etmek demektir” ifadelerini kullanıyor.

DW Türkçe’den Pelin Ünker‘e konuşan Birleşik Emekliler Sendikası Başkanı Mahmut Şengül, emeklilerin seçim öncesinde iktidardan bir beklenti içinde olduğunu anlatıyor.

Bu beklentinin de bir “bayram harçlığı” değil emekli aylıklarında geçimlerini sağlayacak bir artış olduğunu söyleyen Şengül, “İktidar da bütçede kaynak yok diyerek, hatta daha ötesine de giderek dipsiz kuyu, ne versek fayda etmiyor diyerek emeklilerin beklentisine olumsuz bir dönüş yaptı” diyor.

Bayram ikramiyesindeki bin TL’lik artışın emeklilerin yarasına merhem olmadığını, iktidarın seçim öncesinde ayrıca devletin kasasından ödeniyormuş gibi banka promosyonlarını emeklilere müjde olarak sunduğunu ifade eden Şengül, “Emekliler seçimlere bu doğrultuda girdi ve 22 yıldan sonra ilk defa ‘Bize verdiğiniz boş vaatlere karnımız doydu’ dediler. Sandıkta da bunun cevabını çok net bir şekilde verdiler” diye konuşuyor.

Seçimde sandığa gitmeyen kitlenin ağırlıklı olarak emeklilerden oluştuğunu, bununla beraber sandığa gidip oy tercihini değiştirmek zorunda olan ciddi bir emekli kitlesinin olduğunu dile getiren Şengül, seçim öncesi seslerini duymayan iktidarın seçim sonrasında mevcut politikasına devam ettiği görüşünde.

“Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in açıklamalarıyla aynı noktada olduklarını görüyoruz”diyen Şengül, ekliyor:

“Kaynak olmadığını, emeklilere herhangi bir iyileşme yapılamayacağını, bütçenin bunu kaldıramayacağını söylüyorlar. Oysa ki bazı holdinglere, şirketlere getirilen aflar bile emekliye yansıtılmış olsaydı bugün emekli bir nebze daha olsun rahat nefes alacaktı.”

“Ya istifa edin ya da erken seçim olsun”

Şengül, bayram ikramiyelerinin de emeklinin hiçbir ihtiyacını karşılayamayacak düzeyde olduğunu ifade ediyor. “Geldiğimiz noktada artık emekliler şunu söylüyor, madem ki yönetemiyorsunuz, ya istifa edin ya da erken seçim olsun. Yönetememenin faturasını biz 16 milyon emekli ödemek istemiyoruz, diyorlar. Ağırlıklı kesimin düşüncesi bu” diyen Şengül, ekliyor:

“Bu saatten sonra bizlerin de Birleşik Emekliler Sendikası olarak özellikle yapacağımız çalışmalar bu doğrultuda olacaktır. Biz biliyoruz ki mağduriyetimizin altında yatan etken bugünkü siyasal iktidarın yönetememesinin getirdiği sonuçlardan kaynaklı. Emekliler mağdur. O nedenle artık yönetemiyorsanız bırakın, bunun faturasını biz emekliler ödemek istemiyoruz, diyoruz.”

Çalışma ekonomisi uzmanı Özgür Müftüoğlu, seçim sonuçlarının 10 ay öncesine göre değişmiş olmasının en önemli nedeninin ekonomi olduğu görüşünde.

Mehmet Şimşek’in ekonomi programının yükün toplumun geniş kesimlerinde yaygınlaşacağını daha da netleştirdiğini vurgulayan Müftüoğlu, Orta Vadeli Program’ın da Kalkınma Planı’nın da bunu net gösterdiğini, emeklilerin ise EYT düzenlemesiyle de birlikte yüksek bir sayıya ulaştığını ve seçim sonuçlarında oldukça belirleyici olduğunu belirtiyor.

“Seçim sonrasında emekliyi neyin beklediğini emekliler aslında farkındalar. Seçimde de bunu büyük ölçüde gösterdiler” diyen Müftüoğlu, ancak bunun yerel bir seçim olduğunu ve bu anlamda ekonomik programda bir değişiklik beklenmediğini anlatıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçim sonrasında yaptığı açıklamada da Orta Vadeli Program’ı uygulayacakları mesajını verdiğini hatırlatan Müftüoğlu, “Sermaye çevrelerine, uluslararası kurumlara dayanan bir iktidar var. Dolayısıyla Erdoğan mesajını topluma değil gerekli kurumlara verdi” diyor.

Orta Vadeli Program’ın zaten kemer sıkma ve kamudan emekliye daha az kaynak ayırma anlamına geldiğini vurgulayan Müftüoğlu, dolayısıyla önümüzdeki süreçte emekliye bir müjde verileceğini düşünmüyor.

Haziranda emekli aylıklarında bir miktar artış olsa da yüksek enflasyon nedeniyle yoksulluk sınırının çok çok altında olan rakamlarda anlamlı bir artış olmayacağını ifade eden Müftüoğlu, “Bu tablo önümüzdeki süreçte de değişmeyecek. Emekli yoksulluğu derinleşecek” diyor.

Öte yandan iktidarın gündeminde yeni emeklilik sistemine ilişkin çalışmalar da var. Orta Vadeli Program’a göre Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) fon türleri yeniden tasarlanacak, “Otomatik Katılım Sistemi’nin işverenlerin de katkısı ile ikinci basamak emeklilik sistemine dönüşeceği Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi (TES) kurulacak. TES’in yılın son çeyreğinde devreye girmesi bekleniyor.

Özgür Müftüoğlu TES’in mevcut emeklilik sistemini ve bir hak olan yaşlılık sigortasını işlevsiz hale getireceği görüşünde.

Söz konusu uygulamayla çalışanlara “emeklilik sisteminden umudunuzu kesin” dendiğini ifade eden Müftüoğlu, “Emekliliği tamamen piyasaya devretmeye çabalayan bir süreç var. Bu süreç daha da derinleşecek. Çünkü muhalefetin de buna karşı ürettiği bir alternatif yok. Bu da iktidarın elini güçlendiriyor. Dolayısıyla bir taraftan yoksulluğun derinleştiği bir taraftan da yaşlılık sigortası hakkının yavaş yavaş tasfiye edildiği bir süreci önümüzdeki dönem göreceğiz” diyor.

Paylaşın

OECD Ülkelerinde Enflasyon Yüzde 5.7, Türkiye Yüzde 67.1

OECD ülkelerinin dörtte üçünde enflasyon düşerken, en büyük aylık düşüş Polonya ve İsveç’te, en büyük artış ise Türkiye’de ve Kolombiya’da kaydedildi. OECD ülkelerinde enflasyon yüzde 5,7, Türkiye yüzde 67,1 oldu.

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD), Türkiye, İngiltere, ABD, Avrupa’nın çoğu büyük ülkesi, Meksika, Şili ve İsrail’in de aralarında olduğu 38 üyesi bulunuyor.

Merkezi Paris’te bulunan OECD, 38 üye ülkesinde Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) ile ölçülen yıllık enflasyonun Mayıs 2023’ten bu yana yüzde 6 civarında dalgalanarak, Şubat 2024’te yüzde 5,7 seviyesinde sabit kaldığını açıkladı. Türkiye’deyse enflasyon 67,1 oranında gerçekleşti.

VOA Türkçe’de yer alan habere göre; OECD ülkelerinin dörtte üçünde enflasyon düştü; en büyük aylık düşüş Polonya ve İsveç’te, en büyük artış ise Türkiye’de ve Kolombiya’da kaydedildi.

Türkiye, yerel para birimindeki düşüşün ithalat maliyetlerini arttırmasına bağlı olarak, gıda enflasyonunda hızlı bir artış yaşayan ülkelerin başında yer aldı. Para birimi liranın değerindeki düşüş, aynı zamanda enerji fiyatlarında da keskin bir artışa yol açınca, enflasyonda büyük artış yaşandı.

OECD ülkelerinin tamamında gıda enflasyonundaki artış Şubat 2024’te yüzde 1’in altında kaldı, enerji enflasyonundaki artış ise eksiye geçti. Türkiye’deyse Şubat ayında gıda enflasyonu yüzde 18, enerji enflasyonu ise yüzde 3,6 arttı.

Buna göre, Ocak 2024 gıda enflasyonu yüzde 69,7, Şubat 2024 gıda enflasyonu da yüzde 71,1 oranında gerçekleşti. Genel enflasyon rakamı ise Şubat 2024’te yüzde 67,1 oranında gerçekleşti.

OECD’ye göre genel enflasyon OECD’ye üye 7 ülkede yüzde 2’nin altında, Kosta Rika’da ise negatifte kaldı. Gıda enflasyonu art arda 15’inci ayda da düşmeye devam ederek, Ocak’taki yüzde 6,3’ün ardından, Şubat’ta yüzde 5,3’e ulaştı. Gıda enflasyonu Kasım 2021’den bu yana ilk kez genel enflasyonun altında kaldı.

Hane halkı üzerindeki enflasyonist baskıların azaldığını gösteren rakamlara göre, dünyanın en zengin ülkelerinde gıda fiyatları Şubat ayında Rusya’nın Ukrayna’yı işgali öncesinden bu yana en yavaş oranda arttı.

Euro bölgesinde düşüş, G20’de artış

OECD bölgesindeki çekirdek enflasyon (gıda ve enerji hariç enflasyon) düşmeye devam etti ancak hizmet fiyatlarındaki katılığın bir yansıması olarak Şubat ayında yüzde 6,4 ile yüksek kaldı.

Farklı ülkeler arasındaki enflasyonu karşılaştırmak için kullanılan Euro Bölgesi’ndeki Uyumlaştırılmış Tüketici Fiyatları Endeksi (HICP), Ocak ayında yüzde 2,8’ken Şubat ayında yüzde 2,6’ya geriledi. Gıda enflasyonundaki düşüş OECD’dekinin yaklaşık iki katı kadar hızlı olurken, çekirdek enflasyondaki düşüş OECD ile benzer hızda gerçekleşti.

G7’de yıllık enflasyon da Şubat 2024’te yüzde 2,9 ile istikrarlı seyrederek Nisan 2021’den bu yana en düşük seviyesine ulaştı.

Buna karşılık, Şubat 2024’te enflasyonda en büyük düşüşler İngiltere ve Almanya’da kaydedildi. Şubat 2024’te çoğu G7 ülkesinde ana enflasyona en büyük katkıyı çekirdek enflasyon sağladı.

G20’de yıllık enflasyon, Ocak’taki yüzde 6,4 ile Mart 2023’ten bu yana en yüksek seviyesini gördükten sonra Şubat’ta yüzde 6,9’a yükselerek, Mart 2023’ten bu yana en yüksek seviyesine ulaştığı belirtildi.

OECD’ye göre, bu yükseliş kısmen Çin’deki manşet enflasyonundaki artıştan kaynaklandı ve bu artış küresel bazda olumluya döndü. Ağustos 2023’ten bu yana ilk kez, genel enflasyon rakamları Suudi Arabistan ve Endonezya’da da arttı, Arjantin’de ise daha da yükseldi. Brezilya ve Güney Afrika’da ise genel olarak istikrarlıydı.

Analistler, merkez bankalarının düşen enflasyona tepki olarak bu yıl çok sayıda faiz indirimi yapacağını tahmin ediyor ancak son haftalarda herhangi bir indirimin boyutu konusunda daha temkinli olmaya başladı.

OECD’nin Türkiye, İngiltere, ABD, Avrupa’nın çoğu büyük ülkesi, Meksika, Şili ve İsrail’in de aralarında olduğu 38 üyesi bulunuyor.

Paylaşın

Türkiye, İsrail En Çok İhracat Yapan 12’nci Ülke

TİM verilerine göre; İsrail’e bu yıl yapılan ihracat 1 milyar 140 milyon 574 bin doları buldu. Üstelik bu yıl her ay ihracat daha da fazla arttı. Ocakta 317 milyon 700 bin dolar, şubatta 399 milyon 676 bin dolar olan ihracat martta 423 milyon 170 bin dolara yükseldi.

Bu rakamlar aynı zamanda İsrail’in Filistin’e yönelik saldırılarının başladığı 7 Ekim’den bu yana en yüksek rakam oldu. Diğer yandan İsrail’in toplam ihracattaki payı ise yüzde 2,06 olarak gerçekleşti.

Hamas’ın başlattığı Filistin – İsrail savaşının 184. günü geride kalırken, Gazze’de İsrail saldırılarında ölü sayısı 33 bin 175’e yükseldi. Gazze’de İsrail saldırılarında yaralı sayısı ise 75 bin 886’ya ulaştı.

Gazze’de İsrail saldırılarında ölenlerin yüzde 70’ini çocuklar ve kadınların oluşturduğu aktarılırken, saldırılar sonucu oluşan yıkımdan dolayı çok sayıda kişinin hala enkaz altında olduğu vurgulandı. Sivil savunma ve acil sağlık ekiplerinin bu kişilere ulaşmakta zorluk yaşadığı kaydedildi.

İsrail ile ticareti protesto eden gençler önceki gün gözaltına alınırken ihracat da hız kesmeden sürüyor. Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin (TİM) yayımladığı veriler de bunu doğruladı. TİM’in verilerine göre İsrail en çok ihracat yapılan 12’nci ülke oldu.

Birgün’den Mustafa Kömüş’ün haberine göre TİM’in raporunda İsrail’e bu yıl yapılan ihracat 1 milyar 140 milyon 574 bin doları buldu. Üstelik bu yıl her ay ihracat daha da fazla arttı. Ocakta 317 milyon 700 bin dolar, şubatta 399 milyon 676 bin dolar olan ihracat martta 423 milyon 170 bin dolara yükseldi.

Bu rakamlar aynı zamanda İsrail’in Filistin’e yönelik saldırılarının başladığı 7 Ekim’den bu yana en yüksek rakam oldu. Diğer yandan İsrail’in toplam ihracattaki payı ise yüzde 2,06 olarak gerçekleşti.

Rapora göre İsrail’e satışında öne çıkan sektörler ve mart ayı ihracat rakamları şöyle oldu:

Çelik: 31 milyon 289 bin dolar,
Çimento Cam Seramik ve Toprak Ürünleri: 25 milyon 117 bin dolar,
Demir ve demir dışı metaller: 29 milyon 50 bin dolar,
Elektrik ve elektronik: 40 milyon 302 bin dolar,

Hazır giyim ve konfeksiyon: 40 milyon 302 bin dolar,
Hububat, Bakliyat, Yağlı Tohumlar ve Mamulleri: 24 milyon 242 bin dolar,
Mobilya, Kağıt ve Orman Ürünleri: 34 milyon 18 bin dolar,
Otomotiv endüstrisi: 53 milyon 816 bin dolar,
Zeytin ve zeytinyağı: 7 milyon 639 bin dolar.

TİM verilerine göre, mart ayında toplan ihracat ise yüzde 4,1 düşerek 22 milyar 580 milyon dolar olarak gerçekleşti. Ticaret Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre, ihracatın gerilemesinde Mart 2024’te 5 defa cumartesi-pazar tatil günleri oluşması etkili oldu.

Paylaşın

Şubat Ayında Yatırımcısına En Çok Altın Kazandırdı

Şubat ayında, son üç ayda, son altı ayda ve son bir yılda yatırımcısına en çok kazandıran yatırım aracı külçe altın oldu. Şubat ayında külçe altından sonra yatırımcısına en çok kazandıran yatırım aracı euro ve dolar oldu.

Haber Merkezi/ Son üç ayda, son altı ayda ve  son bir yılda külçe altından sonra yatırımcısına en çok kazandıran yatırım aracı Devlet İç Borçlanma Senetleri (DİBS) oldu.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Finansal Yatırım Araçlarının Reel Getiri Oranları Şubat 2024 verilerini açıkladı. Buna göre; Aylık en yüksek reel getiri, yurt içi üretici fiyat endeksi (Yİ-ÜFE) ile indirgendiğinde yüzde 11,43, tüketici fiyat endeksi (TÜFE) ile indirgendiğinde ise yüzde 11,57 oranlarıyla külçe altında gerçekleşti.

Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde; yatırım araçlarından Euro yüzde 1,42 ve Amerikan Doları yüzde 0,72 oranlarında yatırımcısına reel getiri sağlarken; mevduat faizi (brüt) yüzde 0,48, BIST 100 endeksi yüzde 4,46 ve Devlet İç Borçlanma Senetleri (DİBS) yüzde 5,04 oranlarında yatırımcısına kaybettirdi.

TÜFE ile indirgendiğinde; Euro yüzde 1,55 ve Amerikan Doları yüzde 0,84 oranlarında yatırımcısına reel getiri sağlarken; mevduat faizi (brüt) yüzde 0,36, BIST 100 endeksi yüzde 4,34 ve DİBS yüzde 4,92 oranlarında yatırımcısına kaybettirdi.

Külçe altın, üç aylık değerlendirmede; Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 9,21, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 5,92 oranlarında yatırımcısına en yüksek reel getiri sağlayan yatırım aracı oldu. Aynı dönemde DİBS, Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 11,32, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 13,99 oranlarında yatırımcısına en çok kaybettiren yatırım aracı oldu.

Altı aylık değerlendirmeye göre külçe altın; Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 19,47, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 11,69 oranlarında yatırımcısına en yüksek reel getiri sağlayan yatırım aracı olurken; aynı dönemde DİBS, Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 16,00, TÜFE ile indirgendiğinde ise %21,47 oranlarında yatırımcısına en çok kaybettiren yatırım aracı oldu.

Finansal yatırım araçları yıllık olarak değerlendirildiğinde külçe altın; Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 32,98, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 19,54 oranlarında yatırımcısına en yüksek reel getiri sağlayan yatırım aracı oldu.

Yıllık değerlendirmede, Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde; yatırım araçlarından BIST 100 endeksi yüzde 15,14, Euro yüzde 12,91 ve Amerikan Doları yüzde 11,24 oranlarında yatırımcısına reel getiri sağlarken; mevduat faizi (brüt) yüzde 24,46 ve DİBS yüzde 49,38 oranlarında yatırımcısına kaybettirdi.

TÜFE ile indirgendiğinde BIST 100 endeksi yüzde 3,50 ve Euro yüzde 1,50 oranında yatırımcısına reel getiri sağlarken, Amerikan Doları yüzde 0,01, mevduat faizi (brüt) yüzde 32,09 ve DİBS yüzde 54,50 oranlarında yatırımcısına kaybettirdi.

Paylaşın

TÜİK Duyurdu: Sanayi Üretimi Yüzde 11,5 Arttı

Sanayi üretimi şubat ayında bir önceki yılın aynı ayına aya göre 11,5 arttı. Sanayinin alt sektörleri incelendiğinde, şubat ayında madencilik ve taş ocakçılığı sektörü endeksi bir önceki aya göre yüzde 12,8, imalat sanayi sektörü endeksi yüzde 11,9 ve elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı sektörü endeksi yüzde 7,7 arttı.

Haber Merkezi / Sanayi üretimi şubat ayında bir önceki aya göre yüzde 3,2 arttı. Sanayinin alt sektörleri incelendiğinde, şubat ayında madencilik ve taş ocakçılığı sektörü endeksi bir önceki aya göre yüzde 3,2 azaldı, imalat sanayi sektörü endeksi yüzde 3,8 ve elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı sektörü endeksi yüzde 0,3 arttı.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Sanayi Üretim Endeksi, Şubat 2024 verilerini açıkladı. Buna göre; Sanayi üretimi şubat ayında bir önceki yılın aynı ayına aya göre 11,5 arttı. Sanayinin alt sektörleri incelendiğinde, şubat ayında madencilik ve taş ocakçılığı sektörü endeksi bir önceki aya göre yüzde 12,8, imalat sanayi sektörü endeksi yüzde 11,9 ve elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı sektörü endeksi yüzde 7,7 arttı.

Sanayi üretimi şubat ayında bir önceki aya göre yüzde 3,2 arttı. Sanayinin alt sektörleri incelendiğinde, şubat ayında madencilik ve taş ocakçılığı sektörü endeksi bir önceki aya göre yüzde 3,2 azaldı, imalat sanayi sektörü endeksi yüzde 3,8 ve elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı sektörü endeksi yüzde 0,3 arttı.

Sanayi üretim endeksi nedir?: Sanayi Üretim Endeksi, sanayi sektöründe yer alan kuruluşların üretimlerindeki değişimi gösteren bir endekstir. TÜİK tarafından 2005 yılı üretimi 100 olarak alınmak suretiyle, her ay 4850 işyerinden Aylık Sanayi Üretim Anketiyle derlenen verilere dayanılarak hesaplanmaktadır.

Sanayi üretimi ne demek?: Sanayi, endüstri veya işleyim devamlı veya belli zamanlarda, makine ve benzeri araçlar kullanarak bir madde veya gücün niteliğini veya biçimini değiştirerek toplu üretimde bulunan faaliyet dalı ve ekonominin ana sektörlerinden birisidir.

Sanayi grupları nelerdir?: Günümüzde sanayi faaliyetleri birincil, ikincil ve üçüncül sanayi olarak sınıflandırılmıştır. Bu kategorileri biraz daha açacak olursak tabii, sınai ve hizmet sanayisi şeklinde sınıflandırmaya tabi tutulduğu belirtilebilir.

Paylaşın

Fitch’ten Türkiye İçin Yıl Sonu Enflasyon Tahmini: Yüzde 58

Türkiye ekonomisine ilişkin açıklama yapan Fitch Ratings, “Türkiye TÜFE ortalamalarının 2024’te yüzde 58 ve 2025’te yüzde 29 olacağını varsayarsak, net parasal kaybın 2024’te yaklaşık 2,8 milyar dolara çıkmasını, ardından 2025’te yaklaşık 1,4 milyar dolara düşmesini bekliyoruz” dedi ve ekledi:

“Enflasyondaki düşüş, en azından beklentilerimizle aynı doğrultuda olursa ve 2025’ten sonra da devam ederse, Körfez İşbirliği Konseyi bankaları muhtemelen 2027’den itibaren hiperenflasyon raporlamasını kullanmayı bırakacak.”

ABD merkezli uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch, Türkiye’de iştirakleri olan Körfez İşbirliği Konseyi bankalarının Türkiye’nin makroekonomik uyumundan, daha geleneksel ve tutarlı ekonomi politikalarına geçişinden faydalanması gerektiğini söyledi.

Fitch’e göre, enflasyonun düşmesi, bağlı ortaklıkların net parasal kayıplarını azaltacak ve Türk lirasındaki daha yavaş değer kaybı, para çevrimi kayıplarından kaynaklanan olumsuz sermaye etkisini azaltacak. Körfez İşbirliği Konseyi bankalarının Türk iştiraklerinin 2023 yılında net parasal zararı 2,6 milyar dolar oldu.

Birgün‘ün aktardığına göre açıklamada, “Türkiye TÜFE ortalamalarının 2024’te yüzde 58 ve 2025’te yüzde 29 olacağını varsayarsak, net parasal kaybın 2024’te yaklaşık 2,8 milyar dolara çıkmasını, ardından 2025’te yaklaşık 1,4 milyar dolara düşmesini bekliyoruz.

Enflasyondaki düşüş, en azından beklentilerimizle aynı doğrultuda olursa ve 2025’ten sonra da devam ederse, Körfez İşbirliği Konseyi bankaları muhtemelen 2027’den itibaren hiperenflasyon raporlamasını kullanmayı bırakacak” denildi.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), mart ayında, yıl sonu enflasyon tahminini yüzde 37,78’den yüzde 44.19’a yükseltmişti. Banka, 12 ay sonrası enflasyon beklentisini ise yüzde 37,78’den yüzde 36,70’e çekmişti.

Paylaşın

Merkez Bankası’ndan Hükümete Açık Mektup: Gerekli Adımlar Atılacak

Mehmet Şimşek’e “Açık Mektup” gönder Merkez Bankası (TCMB), mektubunda, asgari ücretin yılda bir kez güncellenmesi, yönetilen/yönlendirilen fiyatlar ile ücret ve vergi ayarlamalarında OVP’de sunulan enflasyon tahminlerinin gözetilmesinin önem taşıdığı belirtildi.

Haber Merkezi / Merkez Bankası (TCMB), mektubunda, hizmet enflasyonundaki katılığın, enflasyon beklentilerinin, jeopolitik risklerin ve gıda fiyatlarının enflasyon üzerindeki riskleri canlı tuttuğunu bildirdi.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) hükümet adına Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e “Açık Mektup” gönderdi. Merkez Bankası’nın mektubu şu şekilde:

“1211 sayılı Merkez Bankası Kanunu’nun 42. maddesi uyarınca, enflasyon hedefine ulaşılamaması halinde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) hedeften sapmanın nedenlerini ve alınması gereken önlemleri Hükümet’e yazılı olarak bildirmesi ve kamuoyuna açıklaması gerekmektedir.

2023 yılı enflasyonu, hedef etrafında konulan belirsizlik aralığının belirgin şekilde üzerinde gerçekleşmiştir. Bu metin, enflasyonun hedeften sapmasının nedenleri ile hedefe ulaşmak için alınan ve alınması gereken önlemleri açıklamaktadır.

Bu belgeyle birlikte, 2023 yılında enflasyon üzerinde etkili olan unsurlara dair analiz ve değerlendirmeleri de içeren 2024 yılının ilk “Enflasyon Raporu” ile kısa ve orta vadede enflasyon hedefine ulaşmak için uygulanacak para politikasını daha detaylı olarak açıklayan “2024 Yılı Para Politikası” metni ekte bilgilerinize sunulmaktadır. 2022 yılı sonunda yüzde 64,3 olan yıllık tüketici enflasyonu, 2023 yılının ilk yarısında baz etkilerine ek olarak döviz kurundaki yatay seyir, düşen yabancı para cinsi ithalat fiyatları ve enerji sübvansiyonlarının etkisiyle gerilemiştir. Böylece, haziran ayında yıllık enflasyon yüzde 38,2 olarak gerçekleşmiştir.

Diğer taraftan, parasal koşulların etkisiyle kredi büyümesinde gözlenen yüksek oranlı artışlar, ücret güncellemeleri ve hane halkına yapılan transferler yılın ilk yarısında enflasyon üzerinde talep yönlü unsurların etkisini belirgin hale getirmiştir. Söz konusu gelişmeler, enflasyondan korunma saiki ile cari açığın altın ve tüketim malı ithalatı kanalıyla yükselmesine neden olmuş ve finansal piyasalarda belirsizliği artırmıştır.

Ayrıca şubat ayında yaşanan Kahramanmaraş merkezli depremlerin, konut piyasası başta olmak üzere mal, hizmet ve iş gücü piyasalarında oluşturduğu arz-talep dengesizlikleri ile yeniden inşa faaliyetlerinin kamu maliyesi üzerindeki kısa ve orta vadeli etkileri enflasyon üzerindeki baskıları artırmıştır. Bu gelişmeler, fiyatlama davranışlarını olumsuz etkileyerek, yılın ilk yarısında gerileyen enflasyonun ikinci yarıda artmasına zemin oluşturmuştur.

“Parasal sıkılaştırma ayrıca, seçici kredi ve miktarsal sıkılaştırma adımları ile desteklenmiştir”

2023 yılı haziran ayında Para Politikası Kurulu (Kurul), dezenflasyonun en kısa sürede tesisi, enflasyon beklentilerinin çıpalanması ve fiyatlama davranışlarındaki bozulmanın kontrol altına alınması için güçlü bir parasal sıkılaştırma sürecinin başlatılmasına karar vermiştir. Bu çerçevede, haziran-aralık döneminde politika faizi toplamda 34 puan artırılarak yüzde 8,5 düzeyinden yüzde 42,5’e yükseltilmiştir. Parasal sıkılaştırmayla eşanlı olarak, makroihtiyati çerçevede, piyasa mekanizmalarının işlevselliğini artıracak ve makro finansal istikrarı güçlendirecek şekilde sadeleşmeye gidilmiştir. Parasal sıkılaştırma ayrıca, seçici kredi ve miktarsal sıkılaştırma adımları ile desteklenmiştir.

2023 yılının üçüncü çeyreğinde, yurt içi talepte süregelen güçlü seyrin birikimli etkileri, vergi ayarlamaları, döviz kuru gelişmeleri, ücret artışları, hizmet enflasyonundaki katılık ve ham petrol fiyatlarındaki ani yükseliş enflasyon dinamiklerinde etkili olmuştur. Ayrıca tüm bu gelişmelerin kısa bir süre zarfında aynı anda gerçekleşmesinin fiyatlama davranışlarında oluşturduğu ilave bozulma sebebiyle de enflasyon yükselmiştir.

Bu gelişmeler çerçevesinde enflasyon, haziran-eylül ayları arasında 23,3 puan artarak yüzde 61,5 seviyesine ulaşmıştır. Bu artışın 4,7 puanı, vergi dahil kur etkisi hariç olmak üzere, akaryakıt fiyatlarındaki gelişmelerden; 3,8 puanı döviz kurundaki yükselişten; 2,8 puanı akaryakıt haricindeki vergi artışlarından kaynaklanmıştır. Ücret artışı ve talebin halen oldukça güçlü olduğu bu dönemde, şokların bir arada gerçekleşmesinin fiyatlama davranışında oluşturduğu ilave bozulmanın ise enflasyon üzerinde 10,0 puan artırıcı yönde etkisi olmuştur. Bunların dışındaki faktörlerin etkisi ise toplamda 2,0 puan ile sınırlı kalmıştır.

Parasal sıkılaştırmanın ilk etkileri finansal koşullar üzerinde gözlenmiş, kısmen talep koşullarına da yansımaya başlamıştır. Yılın ikinci yarısında, dış finansman koşullarının belirgin şekilde iyileştiği, rezervlerin istikrarlı artış kaydettiği, talep koşullarının cari işlemler açığına yansıyacak şekilde güç kaybetmeye başladığı, Türk lirası mevduat payının yükseldiği, Türk lirası varlıklara yurt içi ve yurt dışı talebin güçlenerek arttığı gözlenmiştir. Tüm bu gelişmeler para politikasının etkinliğine katkıda bulunmuştur.

Yılın son çeyreği özelinde bakıldığında, parasal sıkılaştırma sürecinin finansal koşullar ve iç talep üzerindeki etkileriyle tüketici yıllık enflasyonu 3,2 puan ile sınırlı bir oranda yükselmiş, bu etkinin 2,4 puanlık önemli kısmı doğal gaz tüketiminin artmasıyla birlikte hanelerin bedelsiz kullanım sınırını aşmasına bağlı yukarı yönlü mekanik etkiden kaynaklanmıştır. Bu dönemde enflasyonun ana eğilimi de gerileme kaydetmiştir. Fiyatlama davranışları, özellikle dayanıklı mal gruplarında olmak üzere, öncelikle temel mallarda görece daha kuvvetli düzelme işaretleri göstermiştir. Hizmet enflasyonu katılık gösterse de talep ve maliyet koşullarına daha duyarlı olan ulaştırma ve yemek hizmetleri enflasyonunda da eğilim son çeyrekte yavaşlamıştır.

Konut fiyatlarında süregelen aşırı artışlar ise yerini enflasyonun altında kalan bir aylık yükselişe bırakmış, öncü göstergeler yeni kiralık ilan fiyat artışlarında yavaşlamaya işaret etmiştir. Takip edilen çekirdek, istatistiksel ve model-bazlı göstergeler, yılın son çeyreği boyunca enflasyon ana eğiliminin yavaşladığına işaret etmiştir. Böylelikle, 2023 yılsonu enflasyonu yüzde 64,8 ile yılın son Enflasyon Raporu’nda paylaşılan tahmin aralığının orta noktasına yakın gerçekleşmiştir. Son çeyrek gelişmeleri, enflasyon üzerinde etkili olan unsurlarda parasal sıkılaştırmaya bağlı olarak kademeli bir geri çekilme yaşandığını ortaya koymuştur.

Bu dönemde, dış finansman koşulları, rezervlerdeki güçlenme, cari dengedeki iyileşme ve Türk lirası varlıklara talep, döviz kuru istikrarına ve para politikasının etkinliğine katkıda bulunmuştur. 2023 sonu itibarıyla Türk lirası mevduatın payı, yıl içinde gerilediği yüzde 32 seviyesinden yüzde 42’nin üzerine çıkmış, tüketici kredileri yıllık büyümesi tepe noktası olan yüzde 60’tan yüzde 40’ın altına, 12 aylık birikimli altın ve tüketim malı ithalatı yıllık büyümesi ise tepe noktası olan yüzde 125’ten yüzde 53’e gerilemiştir. Kurul 2024 yılına girildiğinde, politika faizini ocak toplantısında yüzde 45’e yükseltmiş, şubat ayında ise parasal sıkılaştırmanın gecikmeli etkileri ve parasal aktarımı destekleyen diğer politika adımlarını da göz önünde bulundurarak sabit tutmuştur.

Mart ayına gelindiğinde ise, aylık enflasyonun ana eğilimi öngörülenden yüksek gerçekleşmiş, yakın döneme ilişkin göstergeler yurt içi talepte dirençli seyrin sürdüğüne işaret etmiştir. Bu bağlamda Kurul, enflasyon görünümündeki bozulmayı dikkate alarak Mart ayı toplantısında politika faizini yüzde 50 düzeyine yükseltmiştir.

Ayrıca, operasyonel çerçevede değişikliğe giderek, Merkez Bankası gecelik vadede borçlanma ve borç verme oranlarının bir hafta vadeli repo ihale faiz oranına kıyasla -/+ 300 baz puanlık bir marj ile belirlenmesine karar vermiştir.

Operasyonel çerçevedeki değişiklik, faiz oranlarının geldiği yüksek seviye göz önünde bulundurularak yapılan teknik bir düzeltme olup bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı temel politika faizi olarak kullanılmaya devam edilecektir. TCMB aylık enflasyonun ana eğiliminde belirgin ve kalıcı bir düşüş sağlanana ve enflasyon beklentileri öngörülen tahmin aralığına yakınsayana kadar sıkı para politikası duruşunu sürdürecektir. Enflasyon görünümünde belirgin ve kalıcı bir bozulma öngörülmesi durumunda ise para politikası duruşu sıkılaştırılacaktır. Para politikasındaki kararlı duruşun; yurt içi talepte dengelenme, Türk lirasında reel değerlenme ve enflasyon beklentilerinde düzelme vasıtası ile aylık enflasyonun ana eğilimini düşüreceği ve dezenflasyonu 2024 yılının ikinci yarısında tesis edeceği öngörülmektedir.

“TCMB’nin temel amacı ve önceliği fiyat istikrarını sağlamaktır”

TCMB’nin temel amacı ve önceliği fiyat istikrarını sağlamaktır. Para politikası bu amaç doğrultusunda oluşturulacaktır. Bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı politika faiz oranı olmayı sürdürecek, kredi büyümesi ve mevduat faizinde öngörülenin dışında gelişmeler olması durumunda ise parasal aktarım mekanizmasını destekleyecek politika adımları atılmaya devam edilecektir. 2024 Para Politikası metninde belirtildiği gibi, enflasyonun gelecek dönemdeki seyri konusunda iktisadi birimlere rehberlik etmesi öngörülen göstergeler, kısa vadede enflasyon tahminleri, orta vadede ise enflasyon hedefidir.

Bu çerçevede, para politikası enflasyonu geriletecek ve orta vadede yüzde 5 hedefine ulaştıracak parasal ve finansal koşulları sağlayacak şekilde belirlenmeye devam edilecektir. Parasal duruşun sürdürülmesi ile enflasyonun 2024 yılı sonunda yüzde 36 olarak gerçekleşeceği, 2025 yılı sonunda yüzde 14 ve 2026 yılı sonunda ise yüzde 9 seviyesine geriledikten sonra yüzde 5 düzeyinde istikrar kazanacağı öngörülmektedir. Hizmet enflasyonundaki katılık, enflasyon beklentileri, jeopolitik riskler ve gıda fiyatları enflasyon üzerindeki riskleri canlı tutmaktadır.

Dezenflasyon sürecinde para ve maliye politikalarının eş güdümü büyük önem arz etmekte olup öngörülebilirliğin artmasını sağlayan Orta Vadeli Program (OVP, 2024-2026) ile somutlaşmış olan kamu politikalarına dair varsayımlar TCMB’nin enflasyon tahminlerine yansıtılmıştır. Bu kapsamda, asgari ücretin yılda bir kez güncellenmesi, yönetilen/yönlendirilen fiyatlar ile ücret ve vergi ayarlamalarında OVP’de sunulan enflasyon tahminlerinin gözetilmesi ve para politikasındaki sıkı duruşun ihtiyatlı maliye politikası ile desteklenmesi, öngörülen dezenflasyon patikasının tesis edilmesi açısından kritik bir önem taşımaktadır.

OVP kapsamında ilan edilen fiyat istikrarı ve finansal istikrarı destekleyici diğer tedbirlerin de dezenflasyon sürecine katkı vermesi beklenmektedir. OVP’de ilan edilen orta vadeli hedeflere dezenflasyon patikasıyla uyumlu olacak şekilde bağlı kalınması, fiyat istikrarının tesis edilmesinde kritik rol oynayacaktır. Diğer taraftan, enflasyondaki katılık ve oynaklıkları azaltacak yapısal reformlara devam edilmesi ve arz kapasitesini geliştirecek teknolojik ve dijital dönüşümün desteklenmesi, fiyat istikrarına ve dolayısıyla toplumsal refaha orta ve uzun vadede olumlu katkıda bulunacaktır.

Bu kapsamda TCMB, yapısal unsurları analiz etmeye, ilgili politika önerileri geliştirmeye ve enflasyonla mücadelenin önemi konusunda ilgili paydaşlar ve kamuoyu nezdinde farkındalık oluşturmaya yönelik çalışmalarına devam edecektir.”

Paylaşın

Şimşek’ten Dikkat Çeken ‘Cari Açık’ Mesajı

Cari açığa ilişkin açıklama yapan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, “Cari açığı milli gelire oran olarak yüzde 2,5’in altına çekerek rezerv birikimi sağlayacağız” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Büyümedeki dengelenmenin katkısıyla azalan cari açık ve Döviz ihtiyacımız ile artan dış kaynak girişi makro finansal istikrarımızı güçlendiriyor.”

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, sosyal medya hesabından dış ticaret verilerine ilişkin açıklamalar yaptı. Şimşek açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

“2024 yılı ilk çeyreğinde yıllık dış ticaret açığındaki iyileşme 14,3 milyar dolara ulaştı. Bu yıl OVP’de öngördüğümüz 34,7 milyar doların oldukça altında cari açık bekliyoruz.

Cari açığı milli gelire oran olarak yüzde 2,5’in altına çekerek rezerv birikimi sağlayacağız. Büyümedeki dengelenmenin katkısıyla azalan cari açık ve Döviz ihtiyacımız ile artan dış kaynak girişi makro finansal istikrarımızı güçlendiriyor.”

Ocak – Mart döneminde dış ticaret açığı 20,4 milyar dolar

2024 yılının ilk 3 aylık döneminde geçen yılın aynı dönemine göre; İhracat, yüzde 3,6 oranında artarak 63 milyar 656 milyon dolar, ithalat, yüzde 12,6 oranında azalarak 84 milyar 128 milyon dolar oldu. Başka bir ifadeyle 3 aylık dönemde dış ticaret açığı 20 milyar 472 milyon dolar oldu.

Öte yandan ihracat Mart’ta geçen yılın aynı ayına kıyasla yüzde 4,1 azalarak 22 milyar 578 milyon dolar olarak gerçekleşti. İthalat ise yüzde 5,7 oranında azalarak 30 milyar 95 milyon dolar oldu.

Paylaşın

KİT’lerin Borçları Son Üç Yılda 6 Kat Arttı

Kamu İktisadi Teşebbüsleri’nin (KİT) 2020 yılında 124,9 milyar lira olan borcu, 2023’ün son çeyreğinde 794,7 milyar liraya yükseldi. 22 kamu iktisadi teşebbüsüne ilişkin istatistiklere göre borçların 684,4 milyar lirasını ticari bankalar, vergi, çiftçi ve SGK borçları gibi iç borçlardan oluştu.

KİT’ler ile özelleştirme programındaki kuruluşların ticari bankalara olan borcu 204,7 milyar TL, vergi borcu 29 milyar TL, çiftçilere olan borcu ise 14,3 milyar TL’yi buldu. İç borcun en büyük bölümü ise 276,9 milyar TL ile gerçek ve tüzel kişilere olan borçlardan oluşuyor. KİT’ler ile özelleştirme programındaki kuruluşların 110,3 milyar TL’lik dış borçlarının 98,7 milyar TL‘sinde Hazine garantili borçlardan oluşuyor.

Birgün’den Havva Gümüşkaya‘nın haberine göre; Kamunun önemli işletmeleri borç sarmalından çıkamıyor. AKP iktidarının özelleştirme tercihi sonucu birbiri ardına elden çıkartılan kamu iktisadi teşekküllerinden geriye kalanlar da borç içinde yüzüyor. KİT’ler ile özelleştirme programına alınan kuruluşların borçları 2023’te 794,7 milyar TL’ye ulaştı. İktidarın seçim propagandası için araç haline getirilen KİT’lerin borçları son üç yılda 6 kat arttı.

Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından yayımlanan Kamu Sermayeli Kuruluş ve İşletmeler İstatistikleri’ne göre 2020 yılında 124,9 milyar TL olan borç, 2023’ün son çeyreğinde 794,7 milyar TL’ye fırladı. 22 kamu iktisadi teşebbüsüne ilişkin istatistiklere göre borçların 684,4 milyar TL’si ticari bankalar, vergi, çiftçi ve SGK borçları gibi iç borçlardan oluştu.

KİT’ler ile özelleştirme programındaki kuruluşların ticari bankalara olan borcu 204,7 milyar TL, vergi borcu 29 milyar TL, çiftçilere olan borcu ise 14,3 milyar TL’yi buldu. İç borcun en büyük bölümü ise 276,9 milyar TL ile gerçek ve tüzel kişilere olan borçlardan oluşuyor. KİT’ler ile özelleştirme programındaki kuruluşların 110,3 milyar TL’lik dış borçlarının 98,7 milyar TL‘sinde Hazine garantili borçlardan oluşuyor.

KİT’lerin ve ilgili kuruluşların, iktidarın verdiği seçim vaatleri ve enflasyonu gölgeleme görevlerinden kaynaklanan görev zararı da 337,4 milyar TL oldu. İktidarın ekonomi politikası nedeniyle mali dengeleri bozulan kuruluşlar arasında en büyük görevlendirme gideri, 231,8 milyar TL ile BOTAŞ’ın oldu. BOTAŞ’ı 77,5 milyar TL ile EÜAŞ, 21,4 milyar TL ile de TMO takip etti.

Paylaşın

Bireysel Kredi Kartı Borçları 1 Trilyon 377 Milyar Liraya Yükseldi

Bankaların bireysel kredi kartı alacakları da yüzde 4,1 artışla 1 trilyon 376 milyar 603 milyon liraya yükseldi. Bireysel kredi kartı alacaklarının 593 milyar 567 milyon lirasını taksitli, 783 milyar 36 milyon lirasını taksitsiz borçlar oluşturdu.

Haber Merkezi / Öte yandan geçen hafta rekor kıran ihtiyaç kredi faizleri ulaştığı yüzde 76”lık seviyeyi yüzde 86,2’ye taşıyarak veri tarihinin bir önceki haftadaki zirvesini yeniledi. 1-3 aylık lira mevduat faizi yüzde yüzde 59,5’ten yüzde 64,3’e çıkarken ticari kredi faizleri de yüzde 62,7’den yüzde 66,3’e çıktı.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK), 29 mart ile biten haftaya ilişkin para ve banka istatistiklerini yayınladı.

Buna göre, tüketici kredilerinin tutarı, 29 Mart itibarıyla 11 milyar 696 milyon lira artışla 1 trilyon 623 milyar 501 milyon liraya yükseldi. Söz konusu kredilerin 444 milyar 533 milyon lirası konut, 92 milyar 796 milyon lirası taşıt ve 1 trilyon 86 milyar 172 milyon lirası ihtiyaç kredilerinden oluştu.

Bu dönemde taksitli ticari kredilerin tutarı 18 milyar 127 milyon lira artarak 1 trilyon 592 milyar 788 milyon liraya çıktı. Bankaların bireysel kredi kartı alacakları da yüzde 4,1 artışla 1 trilyon 376 milyar 603 milyon liraya yükseldi. Bireysel kredi kartı alacaklarının 593 milyar 567 milyon lirasını taksitli, 783 milyar 36 milyon lirasını taksitsiz borçlar oluşturdu.

Bankacılık sektöründe takipteki alacaklar, 29 Mart itibarıyla önceki haftaya göre 2 milyar 711 milyon lira artarak 197 milyar 543 milyon liraya çıktı. Takipteki alacakların 160 milyar 897 milyon lirasına özel karşılık ayrıldı.

Geçen hafta rekor kıran ihtiyaç kredi faizleri ulaştığı yüzde 76”lık seviyeyi yüzde 86,2’ye taşıyarak veri tarihinin bir önceki haftadaki zirvesini yeniledi. 1-3 aylık lira mevduat faizi yüzde yüzde 59,5’ten yüzde 64,3’e çıkarken ticari kredi faizleri de yüzde 62,7’den yüzde 66,3’e çıktı.

Öte yandan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) brüt rezervleri 123,1 milyar dolar, net rezervi ise 15,5 milyar dolar seviyesine geriledi. Bankanın swap hariç net rezervleri ise eksi 65,5 milyar dolar oldu.

Paylaşın