Tuncay Özilhan: Hedeflere İstikrarsız Bir Ekonomi İle Ulaşılamaz

Anadolu Grubu Yönetim Kurulu ile TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu’nun Başkanı Tuncay Özilhan, Merkez Bankası’nın faiz indiriminden sonra dolar/TL kurundaki tarihi değer kaybına dikkat çekerek, “Yeni yatırım yapmak bir tarafa yeni yıl için üretim planlamaları bile yapılamıyor. Çünkü bu planlamaların temel parametreleri olan enflasyon ve kur tahminleri her an değişiyor” dedi.

Eski TÜSİAD başkanı Özilhan, Dünya gazetesinde kaleme aldığı yazıda şu ifadelere yer verdi:

“İstikrar sağlanmadan uzun vadeli hedeflerin hiçbirisini gerçekleştirmek mümkün olmaz. Çünkü üretim ve yatırım kararları istikrar olmadan, öngörülebilirlik olmadan verilemez. Geleceği güvenilir biçimde tahmin etmeden üretim ve yatırım planlaması yapılamaz; yeni sipariş verilemez; yeni elemanlar istihdam edilemez. Yani istikrar olmadan üretim de büyüme de olmaz. Üretim ve yatırım yoksa ihracat da olmaz. Üretim odaklı ihracatı önceleyen ekonomi modelinin amaçladığı hedeflere istikrarsız bir ekonomi ile ulaşılamaz.”

Asgari ücretteki zammın, TL’deki değer kaybı ve satın alma gücünün erimesi ile kısa sürede buharlaşacağına dikkat çeken Özilhan, “TL’deki değer kaybını sadece döviz satarak engellemek mümkün değildir… Yeni açıklanmış olan üretim odaklı ihracatı önceleyen ekonomi modelinin başarısı istikrarın sağlanmasına bağlıdır” değerlendirmesinde bulundu.

TÜSİAD son günlerde ekonomik gelişmelere ilişkin “İktisat bilimi kurallarına hızla dönülmeli” çağrısı ile gündeme gelmiş, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da bu çağrıya tepki göstererek, “Ey TÜSİAD ve yavruları sizin tek göreviniz var, yatırım, üretim, istihdam ve büyüme. Hükümete saldırmanın değişik yollarını aramayın, bizimle mücadele edemezsiniz” demişti.

Paylaşın

TÜSİAD: İktisat Bilimi Kurallarına Hızla Dönülmeli

Türkiye ekonomisinin gidişatına dair bir açıklama yayınlayan TÜSİAD, ekonomi alanındaki yetkili kişi ve kurumlara, “Genel kabul görmüş iktisat bilimi kurallarına hızla dönülmeli” çağrısı yaparak, “Son dönemde yaşadığımız istikrarsızlıklar sonucunda, denenmekte olan ekonomi programıyla amaçlanan sonuçlara erişilemeyeceği netleşmiştir” dedi.

Haber Merkezi / Açıklamasında, izlenen ekonomi politikasının yalnızca iş dünyası için değil, tüm vatandaşlar için yeni ekonomik sorunlar yarattığını vurgulayan TÜSİAD, bu politikanın uzun dönemde çok daha büyük yapısal problemlere yol açma riskini artırdığını ve en fazla faydalanması beklenen ihracatçıların dahi bu ortamdan zarar gördüğünü belirtti.

Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD), Türkiye ekonomisinin gidişatına dair bir açıklama yayınladı. TÜSİAD’dan yapılan açıklama şu şekilde;

“Son dönemde yaşadığımız istikrarsızlıklar sonucunda, denenmekte olan ekonomi programıyla amaçlanan sonuçlara erişilemeyeceği netleşmiştir.

TÜSİAD olarak, bu iktisadi çerçeve çizilmeden evvel de, süreç devam ederken de, erken faiz indirimi ile oluşan politikaların istikrarsızlık yaratacağına dair görüşlerimizi hem kamu kurumları hem de kamuoyuyla pek çok kez paylaştık. Bu sürecin TL’de şiddetli değer kaybı, enflasyonda hızlanma, yatırımları, büyümeyi, istihdamı baskılama ve en önemlisi ülke olarak fakirleşmemizle sonuçlanma riskini vurgulamıştık.

Nitekim, yeni iktisadi tercihler kapsamında atılan adımların ardından güvensizlik ve istikrarsızlık ortamı oluşmuştur. Özellikle yurt içinde dövize olan talebin şiddetli ölçüde yükseldiğini, bunun da var olan tüm ekonomik dengeleri bozduğunu görmekteyiz.

İzlenen ekonomi politikası yalnızca iş dünyası için değil, tüm vatandaşlarımız için yeni ekonomik sorunlar yaratmaktadır. Uzun dönemde de çok daha büyük yapısal problemlere yol açma riski artmıştır. En fazla faydalanması beklenen ihracatçılarımız dahi bu ortamdan zarar görmektedir.

Tüm bunların sonucunda, son dönemde ekonomide oluşan hasarın tespitini yapıp öncelikle serbest piyasa işleyişi çerçevesinde, tüm paydaşların desteğinin alındığı, genel kabul görmüş iktisat bilimi kurallarına hızla dönülmesinin gereği açıktır.

Ülkemizde “kurumsuzlaşma” sorununa daha önce de işaret etmiş, kalkınmamız için gerekli yaklaşımı “Yeni Bir Anlayışla Geleceği İnşa: İnsan, Bilim, Kurumlar” adlı çalışmamız ile kamuoyuyla paylaşmıştık. Ülke ekonomimize fayda sağlayacak, öngörülebilirliğin, yatırım ortamının ve kalkınmanın önünü açacak kural bazlı politikaları hayata geçirmeliyiz. Kurumların ve kuralların kapsayıcı ve etkin şekilde güçlendirilmesi başta olmak üzere atılacak adımlar ülkemizde güven ortamının oluşması için elzemdir.

TÜSİAD olarak bu istikamette atılacak doğru adımlara katkı vermeye hazırız.”

Paylaşın

Birçok Firma, Fiyat Etiketlerini Döviz Olarak Güncelledi

Döviz kurlarının sürekli artması üzerine birçok toptan ve perakende firması etiketlerini döviz olarak güncelledi. Fiyat Etiket Yönetmeliği’ne göre etiketlerde Türk Lirası dışında para birimi kullanılması yasak.

Dövizdeki dalgalanma yüzünden sattıkları malı tekrar yerine koyamayan, hammaddeleri dolar üzerinden ithal edilen tekstil ve makine sektörüyle birlikte, gıda toptancıları da zarar etmemek için etiketlerini dolar ve euroya çevirdi.

Sözcü’den Latif Sansür’ün haberine göre, birçok firmanın internet ortamındaki satış sitelerinde ise fiyatlar kaldırıldı. “Güncelleniyor” yazılırken, talep anına göre fiyat verilmeye başlandı.

Yerli üretim yapan Metin Helva, toptan fiyatlarını euro olarak belirlerken, Merter toptancılarının internet sayfasında Başakşehir’deki bir ayakkabı firması da fiyatlarını dolar olarak ilan etti.

Toptan buğday ve un satışı yapan Saf Ekmek ise bir çok toptancının yaptığı gibi internet sayfasındaki fiyatlarını sıfırladı, “Dikkat! Güncelleniyor” yazdı.

Etiket yönetmeliğine aykırı

Fiyat Etiket Yönetmeliği’ne göre etiketlerde Türk Lirası dışında para birimi kullanılması yasak. 2018 yılında güncellenen yönetmeliğin 9. maddesinde “Yurt dışında ifa edilmesi öngörülen paket tur ve eğitim hizmetleri ile yurt dışına yönelik ulaşım ve konaklama hizmetlerinin fiyat listeleri hariç olmak üzere, etiket ve listelerde satış fiyatlarının; ‘Türk Lirası’, ‘TL’ veya ‘ ‘ simgesi şeklinde yazılması zorunludur” ifadeleri yer alıyor.

Paylaşın

‘Tarımda Üretici Enflasyonu’nda 34 Ayın Zirvesi

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Kasım 2021 Tarım Ürünleri Üretici Fiyat Endeksi raporunu yayınladı. TÜİK verilerine göre Tarım-ÜFE aylık bazda yüzde 4,57, yıllık bazda yüzde 24,35 arttı. Böylece tarım ÜFE Mart 2019’dan sonraki en yüksek seviyeye geldi.

Endeks, bir önceki yılın aralık ayına göre yüzde 21,22 artış gösterirken, on iki aylık ortalamalara göre ise yüzde 22,36 yükseldi. Böylece Mart 2019’dan sonraki en yüksek seviyeye geldi.

Sektörlerde bir önceki aya göre tarım ve avcılık ürünleri ve ilgili hizmetlerde yüzde 4,29, balık ve diğer balıkçılık ürünlerinde yüzde 5,73, ormancılık ürünleri ve ilgili hizmetlerde yüzde 12,09 artış gerçekleşti. Ana gruplarda bir önceki aya göre canlı hayvanlar ve hayvansal ürünlerde yüzde 2,37 artış, tek yıllık bitkisel ürünlerde yüzde 8,34 artış, çok yıllık bitkisel ürünlerde yüzde 1,81 azalış gerçekleşti.

Yıllık artışın düşük olduğu alt gruplar sırasıyla, yüzde 4,67 ile çeltik ve yüzde 5,07 ile üzüm oldu. Buna karşılık, yıllık artışın yüksek olduğu alt gruplar ise sırasıyla, yüzde 105,21 ile lifli bitkiler, yüzde 43,03 ile tahıllar (pirinç hariç), baklagiller ve yağlı tohumlar ve  yüzde 36,63 ile canlı kümes hayvanları ve yumurtalar oldu. Bir önceki yılın aynı ayına göre en fazla azalış gösteren alt grup ise yüzde 14,19 ile turunçgiller oldu.

Bir önceki aya göre azalış gösteren alt gruplar sırasıyla, yüzde 18,99 ile tropikal ve subtropikal meyveler ve yüzde 0,57 ile yumuşak çekirdekli meyveler ve sert çekirdekli meyveler oldu. Buna karşılık, aylık artışın yüksek olduğu alt gruplar ise sırasıyla, yüzde 25,32 ile lifli bitkiler, yüzde 8,58 ile diğer ağaç ve çalı meyveleri ile sert kabuklu meyveler ve yüzde 7,40 ile tahıllar (pirinç hariç), baklagiller ve yağlı tohumlar oldu.

Kasım 2021’de, endekste kapsanan 90 maddeden, 25 maddenin ortalama fiyatında azalış olurken 6 maddenin ortalama fiyatında değişim olmadı. 59 maddenin ortalama fiyatında ise artış gerçekleşti.

Paylaşın

Türkiye’de Çiftçi Sayısı Son 10 Yılda Yüzde 53 Azaldı

Resmi verilere göre kayıtlı çiftçi sayısı son 5 yılda yüzde 26; son 10 yılda ise yüzde 53 azaldı. Tarım alanları ise son 10 yılda yüzde 5; son 19 yılda ise yüzde 12 geriledi. İklim değişikliği ve artan dünya nüfusu ile birlikte gıdanın öneminin arttığı bir dönemde bu durum Türkiye’de gıda güvenliği tartışmasına yol açıyor.

Türkiye’de tüketici enflasyonu yüzde 20’yi aşarken Kasım 2021’de tarımda üretici enflasyonu ise yüzde 23’ü geçti. Kasım 2021’de Türk lirasının dolar ve Euro başta olmak üzere yabancı para birimleri karşısında ciddi değer kaybı yaşamasıyla çiftçi için kritik öneme sahip gübre ve ilaç fiyatlarına da zam geldi.

Emeklerinin karşılığını alamadığı gerekçesiyle çiftçilerin ürettikleri ürünleri çöpe döktüğü haberleri son yıllarda sık duyulmaya başladı. Temel gıdalarda üretici fiyatı ile market fiyatları arasında yüzde 200’ü aşan farklar da dikkat çekiyor. Hükümet bu duruma müdahale etmek için “erken uyarı sistemi” adı altında izleme uygulaması başlattı ancak Türkiye Ziraat Odaları Birliği verileri ciddi fiyat farkının devam ettiğini gösteriyor.

TÜİK’e göre tarımda istihdam edilenlerin sayısı 2002’de 7 milyon 458 bin kişiyken bu sayı Eylül 2011’de 6 milyon 745 bine geriledi. Bu sayı Eylül 2021’de ise 4 milyon 974 bine düştü. Buna göre tarımda istihdam edilenlerin sayısı son 19 yılda yüzde 33; son 10 yılda ise yüzde 26 geriledi. 2011’de istihdamdakilerin yüzde 26,2’si tarımda çalışırken bu oran 2021’de yüzde 17’ye kadar geriledi.

Tarım alanları son 19 yılda yüzde 12 azaldı

Tarım ve Orman Bakanlığı’nın açıkladığı tarım alanları da azalmaya devam ediyor. Buna göre tarım alanları ise son 10 yılda yüzde 5; son 19 yılda ise yüzde 12 azaldı. 2001 yılında tarım alanları 26 milyon 350 bin hektar iken 2010 yılında bu miktar 24 milyon 395 bin hektara geriledi. 2020 yılında ise Türkiye’de tarım alanı 23 milyon 136 bin hektar oldu.

(Kaynak: euronews)

Paylaşın

TÜİK Açıkladı: Genç İşsizlik Yüzde 20

15-24 yaş grubunu kapsayan genç nüfusta işsizlik oranı bir önceki aya göre 0,8 puan azalarak yüzde 20,1, istihdam oranı 0,3 puanlık artışla yüzde 33,4 oldu. Bu yaş grubunda işgücüne katılma oranı ise bir önceki aya göre 0,1 puan azalarak yüzde 41,8 seviyesinde gerçekleşti.

Haber Merkezi / Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ‘Ekim 2021 İşgücü İstatistikleri’ni açıkladı. Buna göre, Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştaki kişilerde işsiz sayısı 2021 yılı Ekim ayında bir önceki aya göre 75 bin kişi azalarak 3 milyon 717 bin kişi oldu.

TÜİK’in açıkladığı verilere göre işsizlik oranı ise 0,2 puanlık azalış ile yüzde 11,2 seviyesinde gerçekleşti. İstihdam edilenlerin sayısı 2021 yılı Ekim ayında bir önceki aya göre 180 bin kişi artarak 29 milyon 581 bin kişi, istihdam oranı ise 0,2 puanlık artış ile yüzde 46,2 oldu.

TÜİK’in açıkladığı ‘Ekim 2021 İşgücü İstatistikleri’ veriler şöyle;

Hanehalkı İşgücü Araştırması’nda 2021 Ocak ayından itibaren, Avrupa Birliği (AB) ülkeleri ile eş zamanlı olarak; Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) 19. Çalışma İstatistikçileri Konferansı (ICLS) kararlarına ve ilgili AB tüzüğüne uyum sağlamak amacıyla yeni düzenlemelere geçilmiştir.

19. ICLS ile birlikte işgücü piyasasındaki gelişmeleri daha iyi takip edebilmek amacıyla, istihdam ve işsizliğe ek olarak tamamlayıcı göstergeler tanımlanmıştır. AB İstatistik Ofisi (Eurostat) tarafından yayımlanmakta olan bu tamamlayıcı göstergelere bültende yer verilmeye başlanmıştır.

Üçer aylık hareketli ortalamalar olarak aylık yayımlanan işgücü istatistikleri, 2021 yılından itibaren bağımsız aylık tahminler olarak yayımlanmaya başlanmıştır. Yeni düzenlemelere ilişkin ayrıntılı bilgiye metaveriden ulaşılabilir.

Mevsim etkisinden arındırılmış işsizlik oranı yüzde 11,2 seviyesinde gerçekleşti

Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştaki kişilerde işsiz sayısı 2021 yılı Ekim ayında bir önceki aya göre 75 bin kişi azalarak 3 milyon 717 bin kişi oldu. İşsizlik oranı ise 0,2 puanlık azalış ile yüzde 11,2 seviyesinde gerçekleşti.

Mevsim etkisinden arındırılmış istihdam oranı yüzde 46,2 oldu

İstihdam edilenlerin sayısı 2021 yılı Ekim ayında bir önceki aya göre 180 bin kişi artarak 29 milyon 581 bin kişi, istihdam oranı ise 0,2 puanlık artış ile yüzde 46,2 oldu.

Mevsim etkisinden arındırılmış işgücüne katılma oranı yüzde 52,0 olarak gerçekleşti

İşgücü 2021 yılı Ekim ayında bir önceki aya göre 104 bin kişi artarak 33 milyon 297 bin kişi, işgücüne katılma oranı ise 0,1 puanlık artış ile yüzde 52,0 olarak gerçekleşti.

Genç nüfusta mevsim etkisinden arındırılmış işsizlik oranı yüzde 20,1, istihdam oranı yüzde 33,4 oldu

15-24 yaş grubunu kapsayan genç nüfusta işsizlik oranı bir önceki aya göre 0,8 puan azalarak yüzde 20,1, istihdam oranı 0,3 puanlık artışla yüzde 33,4 oldu. Bu yaş grubunda işgücüne katılma oranı ise bir önceki aya göre 0,1 puan azalarak yüzde 41,8 seviyesinde gerçekleşti.

Mevsim etkisinden arındırılmış istihdamın yüzde 55,4’ü hizmet sektöründe yer aldı

Ekim ayında istihdam edilenlerin sayısı bir önceki aya göre tarım sektöründe 33 bin kişi, hizmet sektöründe 211 bin kişi artarken sanayi sektöründe 58 bin kişi, inşaat sektöründe 4 bin kişi azaldı. İstihdam edilenlerin yüzde 17,0’ı tarım, yüzde 21,5’i sanayi, yüzde 6,1’i inşaat, yüzde 55,4’ü ise hizmet sektöründe yer aldı.

Mevsim etkisinden arındırılmış atıl işgücü oranı yüzde 22,8 oldu

Zamana bağlı eksik istihdam, potansiyel işgücü ve işsizlerden oluşan atıl işgücü oranı 2021 yılı Ekim ayında bir önceki aya göre 1 puan artarak yüzde 22,8 oldu. Zamana bağlı eksik istihdam ve işsizlerin bütünleşik oranı yüzde 15,6 iken, potansiyel işgücü ve işsizlerin bütünleşik oranı yüzde 18,7 olarak gerçekleşti.

İşsizlik oranı yüzde 10,7, istihdam oranı yüzde 47,2 oldu

İşsizlik oranı bir önceki yılın aynı ayına göre 2,1 puan azalarak yüzde 10,7 oldu. İşsiz sayısı bir önceki yılın aynı ayına göre 384 bin kişi azalarak 3 milyon 623 bin kişi olarak gerçekleşti.

İstihdam oranı bir önceki yılın aynı ayına göre 3,6 puan artarak yüzde 47,2 oldu. İstihdam edilenlerin sayısı 2 milyon 802 bin kişi artarak 30 milyon 217 bin kişi oldu.

İşgücüne katılma oranı bir önceki yılın aynı ayına göre 3,0 puan artarak yüzde 52,9 oldu. İşgücüne katılan sayısı 2 milyon 418 bin kişi artarak 33 milyon 840 bin kişi olarak gerçekleşti.

Tarım dışı sektörde kayıt dışı çalışanların oranı yüzde 18,1 oldu

Ekim ayında sosyal güvenlik kuruluşuna bağlı olmadan çalışanların toplam çalışanlar içindeki payını gösteren kayıt dışı çalışanların oranı, bir önceki yılın aynı ayına göre 2,3 puan azalarak yüzde 29,5 olarak gerçekleşti. Tarım dışı sektörde kayıt dışı çalışanların oranı bir önceki yılın aynı ayına göre 2,6 puan azalarak yüzde 18,1 oldu.

Paylaşın

Fitch Ratings, Küresel Büyüme Tahminini Aşağı Çekti

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch, 2021 yılı büyüme tahminini yüzde 6’dan yüzde 5,7’ye çektiği Küresel Ekonomik Görünüm Raporu’nda, küresel ekonominin 2022 yılı büyüme beklentisini de yüzde 4,4’ten yüzde 4,2’ye düşürdü.

Yüksek enflasyonun dünya çapında hissedilmesi ve uzun sürmesi küresel büyümedeki tahminleri değiştirdi. Bu durum küresel para politikalarının normalleşmesinin başlangıcı konusunda tahmin yapanları ve merkez bankalarını yanılttı ve söz konusu normalleşme tahminlerinin daha ileri bir tarihe atılmasına neden oldu.

Raporda, sanayi üretiminde son dönemde yaşanan tedarik zinciri aksamaları nedeniyle ABD, Almanya ve Japonya gibi ekonomilerin bu yıla ilişkin büyüme tahminlerinin düşürüldüğü kaydedildi.

Raporda, aşağı yönlü revizyona rağmen küresel ekonominin 2021 yılı büyüme beklentisinin 1973’ten bu yana en hızlı büyüme oranına işaret ettiği belirtilerek, küresel ekonomisinin “stagflasyondan” çok uzakta olduğu ifade edildi.

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch, 2021 yılı büyüme tahminini yüzde 6’dan yüzde 5,7’ye çektiği Küresel Ekonomik Görünüm Raporu’nda, küresel ekonominin 2022 yılı büyüme beklentisini de yüzde 4,4’ten yüzde 4,2’ye düşürdü.

Raporda ayrıca, para politikalarındaki tepkinin beklenenden daha yavaş olduğu ve önümüzdeki aylarda daha fazla gevşeme duyuruları beklerken, şimdi Çin’in büyümesinin 2022’de %5’in altına düşeceği tahmini paylaşıldı.

Raporda ABD Merkez Bankası’nın (FED) Eylül 2022’de ve İngiltere Merkez Bankası’nın (BOE) Aralık 2021’de faiz oranlarını arttırması beklentisi de yer aldı ve her ikisinin de beklentilerden çok daha erken olduğu bilgisi paylaşıldı.

Yüksek enflasyonun politika gerilimlerini arttırdığına işaret edilen raporda, yeni COVID-19’un varyantlarının, büyüme için aşağı yönlü risk oluşturduğu, arzı olumsuz yönde etkileyerek daha fazla fiyat artışına neden olabileceğive merkez bankalarının normalleşmeyi geciktirmesi durumunda risk anlamına gelebileceği vurgulandı.

ABD dolarının daha da güçlenmesinin beklendiğine dikkat çekilen raporda, daha güçlü bir dolar ve Çin’in büyümesinindeki zayıflamanın 2022’de emtia fiyatları üzerinde baskı oluşturabileceği, gelişen piyasa ekonomileri üzerindeki baskıyı artırabileceği ifade edildi.

Paylaşın

Türkiye’de En Zengin Yüzde 10, Tüm Gelirin Yüzde 54’ünü Alıyor

Dünya Eşitsizlik Raporu’na göre, son 25 yılda ulusal serveti iki katına çıkan Türkiye’de servetin dağılımdaki eşitsizliğin derinleştiğini söylüyor. Bugün, en yoksul yüzde 50, ortadaki yüzde 40 ve en üstteki yüzde 10 sırasıyla toplam milli servetin yüzde 4’ünü, yüzde 29’unu ve yüzde 67’sini elinde tutuyor. En yoksul yüzde 50’nin ortalama olarak elinde bulundurduğu servet 8910 TL’den az.

Ekonomist Thomas Piketty’nin kurduğu Paris merkezli Inequality Lab tarafından paylaşılan Dünya Eşitsizlik Raporu’nun 2021 sonuçları açıklandı.

Buna göre en tepedeki yüzde 1, 1990’ların ortasından bu yana biriken tüm ek servetin yüzde 38’ini; en alttaki yüzde 50 ise bu birikimin sadece yüzde 2’sini aldı. Bugün küresel eşitsizlik, batı emperyalizminin zirvede olduğu dönemle aynı seviyede.

Rapor, küresel milyarder sayısının 2021’de rekor kırdığını söylerken milyarderlerin toplam serveti bir yıl öncesine göre yüzde 75 arttı. Raporda Avrupa en eşit bölge, Orta Doğu ve Kuzey Afrika ise eşitsizliğin en derin olduğu bölge olarak yer alıyor.

BBC Türkçe’nin haberine göre, rapordan öne çıkan başlıklar şöyle:

Türkiye’de durum ne?

Rapora göre Türkiye’de gelir eşitsizliği son 15 yılda artmaya devam etti ve son üç yıldaki ekonomik yavaşlama tüm nüfus gruplarının gelirlerini azalttı.

Türkiye’de bir yetişkinin yıllık ortalama kazancı 85 bin TL. Buna karşılık en yoksul yüzde 50’nin ortalama geliri yıllık 20 bin 260 TL iken en zengin yüzde 10 bunun 23 katı kadar yani 463 bin 20 TL kazanıyor. En zengin yüzde 10, tüm gelirin yüzde 54,5’ini alırken, en yoksul yüzde 50’nin payı sadece yüzde 12.

Rapor, son 25 yılda ulusal serveti iki katına çıkan Türkiye’de servetin dağılımdaki eşitsizliğin derinleştiğini söylüyor.

Bugün, en yoksul yüzde 50, ortadaki yüzde 40 ve en üstteki yüzde 10 sırasıyla toplam milli servetin yüzde 4’ünü, yüzde 29’unu ve yüzde 67’sini elinde tutuyor.

En yoksul yüzde 50’nin ortalama olarak elinde bulundurduğu servet 8910 TL’den az.

Cinsiyetler arası eşitsizlik

Cinsiyetler arası eşitsizlikte ise iyileşme var ancak eşitlikten epey uzak. Türkiye’de kadınlar milli gelirin yüzde 23,3’ünü kazanıyor. Orta Doğu ve Afrika bölgesi için bu ortalama yüzde 15.

Karbon salımı

Türkiye’de kişi başı karbon salımının ortalama 6 ton karbondioksit eşdeğeri (CO2e/kişi) olduğunu söyleyen rapora göre, en alttaki yüzde 50’nin salımı 3,1 tondan daha az. Buna karşın en üstteki yüzde 10’ın salım miktarı 22.6 CO2e ile bunun yedi katından daha fazla.

Dünyada durum nasıl?

En eşit bölge olan Avrupa’da ise en zengin yüzde 10 gelirin yüzde 36’sını alıyor. Orta Doğu ve Afrika için bu oran yüzde 58.

Rapora göre bir yetişkinin yıllık ortalama kazancı 23 bin 380 dolar; varlığı ise 102 bin 600 dolar seviyesinde.

Ancak bu ortalamalar ülkeler arasındaki uçurumu gizliyor, zira dünyanın en zengin yüzde 10’u küresel toplam gelirin yüzde 52’sini kazanıyorken, en yoksul yüzde 50 bu gelirin sadece yüzde 8’ini kazanıyor.

En zengin yüzde 10 ortalama 122 bin 100 dolar alırken, en yoksul yüzde 50 ortalama 3920 dolar kazanıyor.

Ekolojik eşitsizlik ve cinsiyet eşitsizliği

Toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinde iyileşmenin yavaş olduğunu belirten rapor, küresel gelir ve servet eşitsizliklerinin ekolojik eşitsizliklerle ve ülkelerin iklim değişikliğine yaptıkları katkıyla yakın bağına dikkat çekiyor. Ülkeler arasında ve ülkelerin içinde en tepedeki yüzde 10 en fazla salımı yapmaya devam ediyor.

Uluslar zenginleşti, hükümetler fakirleşti

Hükümetlerin net serveti ile özel ve kamu sektörünün net serveti arasındaki boşluğa dikkat çeken rapor, ulusların zenginleşirken hükümetlerin fakirleştiğini belirtiyor.

Rapor, zengin ülkelerde kamu kurumlarının elindeki servetin payının sıfıra yakın veya negatif olduğunu altını çiziyor. Yani bu ülkelerde servetin tamamı özel aktörler tarafından kontrol ediliyor.

Rapora göre bu eğilim, Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’nın (GSYİH) yüzde 10-20’sini özel sektörden borç alan hükümetler için Covid-19 kriziyle kötüleşti.

Raporun baş yazarı Lucas Chancel, “Covid-19 krizi, çok zenginler ile nüfusun geri kalanı arasındaki eşitsizlikleri derinleştirdi. Ancak zengin ülkelerde hükümet müdahalesi yoksullukta büyük bir artışı engelledi, yoksul ülkelerde durum böyle değildi. Bu, yoksullukla mücadelede sosyal devletlerin önemini gösteriyor” diyor.

Hükümetlerin servetlerindeki düşüş, eşitsizlikle ve iklim değişikliği gibi temel zorluklarla mücadele kapasitelerini sınırlıyor.

Özel servetteki artış da ülkeler içinde ve dünya düzeyinde eşitsiz oldu. Küresel milyonerler son birkaç yılda küresel servet artışının orantısız bir payını ele geçirdiler.

“Servet yeniden dağıtılmalı”

Ekonomistler, eşitsizliği gidermeye yardımcı olmak için servetin yeniden dağıtılması gerektiğini söylüyor. Servet vergisini öneren ekonomistler vergi kaçakçılığına karşı daha sert önlemler alınması için çağrıda bulunuyor.

Raporda, “Dengesiz servet birikimi göz önüne alındığında, mütevazı ve kademeli vergiler hükümetler için önemli bir gelir kaynağı olabilir” deniyor.

Paylaşın

Kasım Ayında En Çok Altın Kazandırdı

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), “Kasım 2021 Finansal Yatırım Araçlarının Reel Getiri Oranları” verilerini açıkladı. Açıklanan verilere göre, en yüksek aylık reel getiri, yurt içi üretici fiyat endeksi (Yİ-ÜFE) ile indirgendiğinde yüzde 9,10, tüketici fiyat endeksi (TÜFE) ile indirgendiğinde ise yüzde 15,93 oranlarıyla külçe altında gerçekleşti. 

Haber Merkezi / Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde; yatırım araçlarından BIST 100 endeksi yüzde 6,69, Amerikan doları yüzde 6,08 ve euro yüzde 4,28 oranlarında yatırımcısına kazandırırken; mevduat faizi (brüt) yüzde 8,07 ve Devlet İç Borçlanma Senetleri (DİBS) yüzde 8,53 oranlarında yatırımcısına kaybettirdi. TÜFE ile indirgendiğinde ise BIST 100 endeksi yüzde 13,37, Amerikan doları yüzde 12,72 ve Euro yüzde 10,81 oranlarında yatırımcısına kazandırırken; mevduat faizi (brüt) yüzde 2,32 ve DİBS yüzde 2,80 oranlarında yatırımcısına kaybettirdi.

Külçe altın, üç aylık değerlendirmede; Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 9,72, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 20,17 oranında yatırımcısına en yüksek reel getiri sağlayan yatırım aracı olurken; DİBS, Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 13,57, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 5,33 oranında yatırımcısına en çok kaybettiren yatırım aracı oldu.

Altı aylık değerlendirmeye göre Amerikan doları; TÜFE ile indirgendiğinde yüzde 13,43 oranında yatırımcısına en yüksek reel getiri sağlarken; Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 0,78 oranında yatırımcısına kaybettirmiştir. Aynı dönemde DİBS, Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 17,12, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 5,26 oranında yatırımcısına en çok kaybettiren yatırım aracı oldu.

Finansal yatırım araçları yıllık olarak değerlendirildiğinde Amerikan doları; TÜFE ile indirgendiğinde yüzde 10,35 oranında yatırımcısına en yüksek reel getiriyi sağlayan yatırım aracı olurken; Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 13,43 oranında yatırımcısına kaybettirdi.

Yıllık değerlendirmede, Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde; yatırım araçlarından BIST 100 endeksi yüzde 13,88, külçe altın yüzde 15,22, Euro yüzde 16,56, mevduat faizi (brüt) yüzde 27,60 ve DİBS yüzde 32,29 oranlarında yatırımcısına kaybettirmiştir. TÜFE ile indirgendiğinde ise BIST 100 endeksi yüzde 9,77, külçe altın yüzde 8,06 ve Euro yüzde 6,36 oranlarında yatırımcısına kazandırırken; mevduat faizi (brüt) yüzde 7,72 ve DİBS yüzde 13,70 oranlarında yatırımcısına kaybettirdi.

Paylaşın

Türkiye, Enflasyonda Dünyada 11’inci Avrupa’da 1’inci Sırada

Türkiye dünyadaki en yüksek 11’inci enflasyona sahip ülke oldu. Her ülkenin son açıkladığı veriler karşılaştırıldığında dünyadaki en yüksek enflasyonu yüzde 1575 ile Venezuela yaşıyor. Onu yüzde 366 ile Sudan takip ederken üçüncü sıradaki Lübnan’da enflasyon yüzde 174 oranında.

Türkiye’de tüketici fiyatları kasım ayında yüzde 3,51 yükseldi. Böylece resmi verilere göre yıllık enflasyon yüzde 21,31’e yükselmiş oldu. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı enflasyon sepetini baz alarak ayrı bir hesaplama yapan Enflasyon Araştırma Grubu ENAGrup ise kasım ayındaki yıllık enflasyonun yüzde 58,65 olduğunu savundu.

Türkiye, Avrupa’da birinci sırada

Resmi rakamlar baz alındığında Türkiye dünyadaki en yüksek 11’inci enflasyona sahip ülke oldu. Her ülkenin son açıkladığı veriler karşılaştırıldığında dünyadaki en yüksek enflasyonu yüzde 1575 ile Venezuela yaşıyor. Onu yüzde 366 ile Sudan takip ederken üçüncü sıradaki Lübnan’da enflasyon yüzde 174 oranında.

Suriye’de tüketici fiyatlarındaki artış yüzde 139 düzeyinde. Bu oran Surinam’da yüzde 69,5; Zimbabve’de yüzde 58,4; Arjantin’de yüzde 52,1; İran’da yüzde 39,2; Etiyopya’da yüzde 34,2 ve Angola’da yüzde 26,87 seviyesinde.

ENAGrup verisinde göre ise Türkiye Surinam’ın ardından altıncı sıraya yerleşiyor. Avrupa ülkeleri arasında ise Türkiye açık ara önde bulunuyor. Onu yüzde 10,9 ile Ukrayna; yüzde 10,5 ile Belarus takip ediyor. Avrupa genelinde en düşük enflasyon yüzde 0,9 ile Lihtenştayn’da yaşanıyor.

En düşük enflasyon Ruanda’da

Enflasyonun yüksek olması kadar çok düşük olması da ekonomi açısından istenmeyen bir durum. Makul düzeyde bir enflasyon sağlıklı büyümenin göstergesi olarak kabul ediliyor.

Dünya genelinde en düşük enflasyon yüzde -3,3 ile Ruanda’da yaşanıyor. İkinci sırada yüzde -2,46 ile Komoros bulunurken onun ardından yüzde -1 ile Cayman adaları geliyor. Çad ve Bahreyn’de enflasyon yüzde -0,9 iken Maldivler’de bu oran yüzde -0,2 düzeyinde.

Pozitif enflasyonun en düşük görüldüğü ülke ise yüzde 0,1 ile Japonya. Bolivya’da enflasyon yüzde 0,49; Yeni Kaledonya’da yüzde 0,63 ve Suudi Arabistan’da yüzde 0,8 oranında.

(Kaynak: euronews)

Paylaşın