‘Hizmet Üretici Enflasyonu’ Yüzde 78,09 Arttı

Hizmet Üretici Fiyat Endeksi (H-ÜFE), şubat ayında bir önceki aya göre yüzde 3,78 arttı. Aylık bazda en yüksek artış posta ve kurye hizmetlerinde kaydedildi. H-ÜFE’deki yıllık artış ise yüzde 78,09 oldu.

Haber Merkezi / Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Hizmet Üretici Fiyat Endeksi (H-ÜFE) Şubat 2022 verilerini açıkladı. Açıklanan verilere göre H-ÜFE, bir önceki aya göre yüzde 3,78, bir önceki yılın aynı ayına göre ise yüzde 78,09 artış gösterdi. H-ÜFE on iki aylık ortalamalara göre de yüzde 41,85 arttı.

TÜİK verilerine göre; şubat ayında ulaştırma ve depolama hizmetlerinde yüzde 4,74, konaklama ve yiyecek hizmetlerinde yüzde 4,15, bilgi ve iletişim hizmetlerinde yüzde 4,11, mesleki, bilimsel ve teknik hizmetlerde yüzde 2,76, idari ve destek hizmetlerde ise yüzde 2,49 artış gerçekleşti. Söz konusu dönemde gayrimenkul hizmetlerinde yüzde 0,08 azalma oldu.

Post ve kurye hizmetleri yüzde 7,90 arttı

Aylık H-ÜFE’ye göre, 16 alt sektör daha düşük, 11 alt sektör daha yüksek değişim gösterdi. H-ÜFE’de hava yolu taşımacılığı hizmetleri yüzde 0,45, bilgi hizmetleri yüzde 0,23, gayrimenkul hizmetleri yüzde 0,08 ile aylık azalış gösteren alt sektörler oldu.

Buna karşılık posta ve kurye hizmetleri yüzde 7,90, programcılık ve yayıncılık hizmetleri yüzde 7,03, kara taşımacılığı ve boru hattı taşımacılığı hizmetleri yüzde 6,18 ile endekslerin en fazla arttığı alt sektörler oldu.

Gayrimenkul hizmetlerinde artış yıllık yüzde 190,51

Yıllık H-ÜFE’ye göre 21 alt sektör daha düşük, 6 alt sektör daha yüksek değişim gösterdi. H-ÜFE sektörlerinde yıllık en düşük artış, telekomünikasyon hizmetlerinde yüzde 15,79, hukuk ve muhasebe hizmetlerinde yüzde 22,79, büro yönetimi, büro destek ve diğer iş destek hizmetlerinde yüzde 26,47 olarak gerçekleşti.

Buna karşılık gayrimenkul hizmetleri yüzde 190,51, su yolu taşımacılığı hizmetleri yüzde 190,21, depolama ve destek hizmetleri (taşımacılık için) yüzde 132,03 ile endekslerin en fazla arttığı alt sektörler oldu.

Paylaşın

Türkiye’nin Faiz Giderleri Ne Kadar, Verginin Ne Kadarı Faize Gidiyor?

Son yıllarda faiz giderleri yükselmeye başlayan Türkiye 2022 yılının ilk iki ayında 57,9 milyar lira faiz ödedi. Bu miktar 2017 yılının tamamında ödenenden daha fazla. 2017 yılında faiz giderlerinin bütçedeki payı yüzde 8,4’e kadar düşmesine rağmen bu oran 2021 yılında yüzde 11,3’e çıktı.

2003-2021 yılları arasında Türkiye’nin faize ödediği toplam miktar ise 515,7 milyar dolar. Bu dönemde Türkiye’nin yıllık faiz harcaması ortalama 27,1 milyar dolar dolar oldu. Aynı dönemde vergi gelirlerinin yüzde 18’i faiz ödemelerine gitti.

Türkiye’nin faiz harcamaları ne kadar? Türkiye AK Parti döneminde ne kadar faiz ödedi? Faiz ödemelerinin bütçe giderlerindeki payı kaç? Türkiye’nin topladığı verginin ne kadarını faize gidiyor?

Türkiye’de resmi verilere göre yıllık enflasyon yüzde 54’ü aştı. Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan “Faiz sebep, enflasyon sonuç” tezini savunuyor.

Merkez Bankası başkan ve yönetimleri de son dönemde sıkça değişti. Erdoğan’ın ısrarlı çıkışlarından sonra Merkez Bankası politika faizini yüzde 14’e kadar düşürdü. Bu karar sonrası Türk lirası başta Dolar ve Euro olmak üzere yabancı para birimleri karşısında değer kaybederken enflasyon da tırmanışa geçti. Türkiye’nin faiz yükü de artış eğiliminde.

2022’de ilk 2 aydaki faiz ödemesi 2017’nin tamamını geçti

Hazine ve Maliye Bakanlığı verilerine göre, bu yılın ilk iki ayında Türkiye’nin toplam faiz harcaması 57,9 milyar TL oldu.

Bu miktar 2017 yılının tamamında yapılan 56,7 milyar lira faiz ödemesinden daha fazla. 2017 sonrasında TL bazında faiz harcamalarının tırmanmaya başlaması dikkat çekiyor. 2018’de 74 milyar dolar lira olan faiz giderleri 2019’da 99,9 milyara, 2020’de 134 milyar ve 2021’de 180,9 milyar liraya kadar çıktı.

Buna göre 2021 yılı itibariyle son 1 yılda faiz giderleri yüzde 35, son 2 yılda ise yüzde 81 artış gösterdi.

2001 yılında Türkiye’nin faiz gideri 41,1 milyar TL idi. AK Parti’nin iktidara geldiği 2002 yılında ise faiz harcamaları 51,9 milyar lira olmuştu. 2003’te 58,6 milyar lira olan faiz ödemesi 2018 yılına kadar hep bu seviyenin altında seyretti.

Türkiye’nin Dolar bazında faiz giderleri kadar?

Türkiye’nin faiz giderlerine Amerikan Doları bazında da bakmak mümkün. Faiz giderleri ay ay açıklanıyor. Dolayısıyla faiz harcamalarını dolara çevirirken aylık ortalama kur hesabı üzerinden hesaplama yapmak daha doğru sonuç veriyor.

Ancak Merkez Bankası Elektronik Veri Dağıtım Sistemi (EVDS) ve bakanlık verileri 2006’dan sonra aylık verileri yansıttığından 2006 öncesindeki hesaplamaları yıllık ortalama kur üzerinden yaptık. 2006 ve sonrasını ise her ay yapılan faiz harcamasını ve o ayki ortalama kur üzerinden hesapladık.

Buna göre Türkiye’nin 2021 yılında faiz gideri 21,3 milyar dolar oldu. 2000 yılından itibaren bakıldığında en az faiz harcaması 15,6 milyar dolar ile 2017’de gerçekleşmişti. 2017 sonrasında faiz giderleri dolar bazında da tırmanışa geçti. 2018’de 15,7 milyar dolar olan faiz giderleri 2019’da 17,8 milyar dolara, 2020’de 19,4 milyar dolara ve 2021’de 21,3 milyar dolara yükseldi. 2022’nin ilk iki ayındaki toplam faiz gideri ise 4,3 milyar dolar oldu.

2002 yılındaki faiz gideri ise 34,3 milyar dolar idi. 2003’te 39,1 milyar dolara çıkan faiz gideri 2008’de 39,96 milyar dolara yükselerek son 20 yılın en yüksek miktarı oldu. 2011’de 25,5 milyar dolar seviyesine gerileyen faiz gideri 2015’te ise 20 milyar seviyesinin altına inerek 19,8 milyar dolar oldu.

Bütçe giderlerinin ne kadarı faize gitti?

Faiz harcamalarının bütçede ne kadar yer tuttuğu da önemli bir konu. Merkezi bütçede faiz giderlerinin bütçe giderleri içindeki payı 2000’li yılların başında itibaren kademeli bir düşüşle yüzde 51’den yüzde 8’e kadar geriledi. 2017’de yüzde 8,4 ile en düşük seviyeye inen bu oran yavaş da olsa yükselmeye başladı ve 2021’de yüzde 11,3 oldu.

Faizin bütçe giderleri içindeki payı 2000 yılında yüzde 44 iken 2001 yılında yüzde 51 ile son 20 yılın en yüksek seviyesini gördü. AK Parti’nin iktidara gelmesinden sonra faizin bütçedeki payı ciddi düşüşe geçti. 2003’te yüzde 41,8 olan oran 2005’te yüzde 28,8’e; 2009’da ise yüzde 19,8’e kadar geriledi. Düşüş 2017’ye kadar devam etti.

Toplanan verginin ne kadarı faize gidiyor?

Peki toplanan verginin ne kadarı faize gidiyor? 2000 yılında yüzde 77,1 olan faiz giderlerinin vergi gelirlerine oranı 2001’de yüzde 103,3’e kadar çıktı.

Bir başka ifadeyle faiz giderleri vergi gelirlerinden fazla oldu. 2002’de yüzde 87 olan bu oran 2003’te yüzde 69,5’e geriledi. Daha sonra ise belirgin bir düşüş dikkat çekiyor.

2004’te yüzde 55,9 olan oran 2005’te yüzde 38,1; 2010’da yüzde 22,9’a ve 2015’te yüzde 13’e geriledi. 2017’de yüzde 10,6 ile son 20 yıldaki en düşük seviyeye inen faiz giderlerinin vergi gelirlerine oranı daha sonra yavaş şekilde artmaya başladı. 2020’de yüzde 16,1 olan oran 2021’de yüzde 15,5 oldu.

AK Parti’nin 19 yılında faize 516 milyar dolar gitti

Dolar bazında bakıldığında 2003-2021 yılları arasını kapsayan 19 yılda Türkiye’nin faiz gideri 515,7 milyar dolar oldu. Buna göre ortalama her sene 27,14 milyar doların faiz harcamasına gitti.

Toplanan verginin 5’te biri faize gitti

2003-2021 yılları arasında toplanan vergilerin yaklaşık 5’te biri faiz harcamasına gitti. Bu 19 yılda toplanan her 100 TL verginin 18 lirası faiz ödemesine gitti. Öte yandan Türkiye politika faizinde dünyada en yüksek 10. ülke; Avrupa’da ise ilk sırada bulunuyor.

Türkiye’nin Aralık 2021’de devreye soktuğu Kur Korumalı Mevduat (KKM) sisteminin faiz giderlerini nasıl etkileyeceği ise merakla bekleniyor. ‘Dövize Çevrilebilir TL Mevduat Hesapları’ (DÇM) ya da ‘Dövize Endeksli Mevduat’ (DEM) açıklamasından sonra dolar kuru düşüşe geçerken sonra haftalarda yeniden tırmanışta.

(Kaynak: Euronews)

Paylaşın

TÜRK-İŞ Açıkladı: Açlık Sınırı Asgari Ücretin 675 TL Üzerine Çıktı

Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş) ‘geçim şartlarını’ ortaya koymak için her ay düzenli olarak yaptığı ‘Açlık ve Yoksulluk Sınırı Araştırması’nın Mart sonuçlarını yayımladı. 

Araştırmaya göre; Dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 4 bin 928 TL’ye, Gıda harcaması ile giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı (yoksulluk sınırı) 16 bin 52 TL, Bekâr bir çalışanın ‘yaşama maliyeti’ ise aylık 6 bin 473 TL’ye yükseldi.

Açlık sınırı, Ocak itibariyle 4252 lira olarak belirlenen asgari ücretin 750 lira üstüne çıktı, yoksulluk sınırı da asgari ücretin neredeyse 4 katına ulaştı. Dört kişilik bir ailenin “gıda için” yapması gereken asgari harcama tutarındaki artış bir önceki aya göre yüzde 8,24 oranında arttı. Asgari harcama tutarındaki artış son on iki ayda yüzde 76,39’u buldu.

Ocak’ta açlık sınırı 4 bin 249 TL, yoksulluk sınırı 13 bin 843 TL, bekar bir çalışanın ‘yaşama maliyeti’ 5 bin 587 TL’ydi. Şubat’ta ise açlık sınırı 4 bin 552 TL, yoksulluk sınırı 15 bin 139 TL, bekar bir çalışanın ‘yaşama maliyeti’ de 5 bin 969 TL’ydi.

“Sosyal yardım alanların sayısı ikiye katlandı”

Türk-İş araştırmada şu yorumu yaptı:

“Bir yandan üst üste gelen mazot, benzin ve diğer enerji zamları bir yandan gıda maddelerindeki devam eden yüksek fiyat artışı, bir yandan da TL’nin değeri inmeye devam ederken her geçen gün zorlaşan geçim şartları yurttaşlar için can yakıcı olmakta. Akaryakıt tüm mal ve hizmetlerin fiyatında en temel girdiği olduğu için akaryakıta gelen zamlar herkesi etkiliyor.

Yurttaşın satın alma gücünün sınırı zorlanmaya devam ediyor. Merkez Bankası verilerine göre 18 Şubat itibariyle kredi kartıyla yapılan harcamalar 46,4 milyar TL’yle rekor kırdı. Yemek alışverişleri 2,5 milyar TL’ye yükselirken market alışverişleri de 8,9 milyar TL’yle en yüksek seviyesine yükseldi.

Eurostat’a göre 2020’de ‘iki günde bir etli yemek, tavuk veya balık yemeye gücü yetmeyenler’ sıralamasında Türkiye yüzde 37,3 ile Avrupa’da ilk sırada, Avrupa ortalama ise yüzde 8,6. Ayrıca Türkiye’de sosyal yardım alanların sayısı Cumhurbaşkanlığı 2022 Yıllık Programı’na göre bir yılda ikiye katlandı.

Bu ay asgari ücretle çalışan bir bekârın insana yakışır şekilde hayatını sürdürebilmesi için 2 bin 220 TL daha temin etmesi gerekiyor. Son resmi verilerde tarımsal girdi fiyatları endeksinde enerji ve yağlar alt grubu yüzde 101’i geçti. Ayrıca Ekim aylarında tarlasını eken çiftçinin büyük kısmının bu yıl tarlasına gübre atılamadığından üretimde yıllık ürün kaybıyla karşılaşılacağı öngörülmekte. Diğer yandan süt-yem değer eşitliği (paritesi) bozulduğundan üreticilerin hayvanlarını kesmeye başladıkları da ifade edilmekte.

Eğer önlemler alınmazsa önümüzdeki aylarda et, süt ve süt ürünleri fiyatlarının önünü almak ve üretimden bir kere uzaklaşan çiftçilerin tekrar üretime girmelerini sağlamak çok zorlaşabilir. Bunun yanında marketlerde sıvı yağ, şeker ve salça satışlarına konulan alım sınırları başka gıda ürünleri için de söz konusu olabilir.”

Paylaşın

Demir Çelik Fiyatları Tüm Sektörleri Zorluyor!

Son dönemde tüm dünyada yaşanan hammadde sıkıntısı Türkiye’yi de yakından ilgilendiriyor. Petrol ürünlerinden gıdaya, pamuktan demir çeliğe kadar çok sayıda ürün grubunda yaşanan yüksek fiyat artışları tüketicinin karşısına zam olarak çıkıyor.

Özellikle çelik ve demir gibi ürünlerde önemli tedarikçi ülkelerden olan Rusya ve Ukrayna arasındaki savaş da büyük bir belirsizlik yarattı. Bu yüzden otomotiv, inşaat ve beyaz eşya gibi sektörlerin vazgeçilmezi olan demir-çelik ürünlerinde hem tedarik sorunu hem de fiyatlama problemi yaşanıyor.

DW Türkçe’den Emre Eser’e değerlendirmelerde bulunan Çelik İhracatçıları Birliği (ÇİB) Başkanı Adnan Aslan, uzun süredir çelik fiyatlarında artış yaşandığını ve savaşın başlaması ile beraber bu artışın hızlandığını, son günlerde yüzde 50’lik yükseliş gerçekleştiğini söyledi. Aslan, geçtiğimiz dönemde Rusya-Ukrayna tarafında 830 dolar, Uzakdoğu’da 750 dolar olan çeliğin ton fiyatının 1000 doları gördüğünü belirtiyor. Ancak fiyatlar savaşla beraber aniden 1500 dolar çıktı. Bu Avrupa’da 1500 Euro oldu. Savaş başlamadan önceki son 3-4 aylık dönemde fiyatlar yaklaşık yüzde 30 artış göstermişti.

Milyarlarca dolarlık ihracat kapasitesi

Dünyadaki önemli çelik üreticileri arasında yer alan Türkiye, ithal ettiği hurdayı çelik üretiminde kullanıyor. Çelik İhracatçıları Birliği verilerine göre 2021’de sektörün ihracatı 22,4 milyar dolar oldu. Bu büyüklük Türkiye’nin toplam ihracatının yüzde 9,9’una denk gelirken sektör, otomotiv ve kimyanın ardından üçüncü büyük ihracatçı konumunda. Ayrıca çelik sektörü 22,3 milyar dolarlık ihracatla bu alanda lider olan otomotiv sektörü için de oldukça stratejik bir öneme sahip.

Çelikle beraber demir ve alüminyum gibi metallerin ihracat büyüklüğü ise 8,6 milyar dolar. Yani sadece demir ve çelik gibi ürünlerin ihracatından 2021’de Türkiye’ye gelen para 30 milyar doları aşıyor. Ancak ihracatın yapılabilmesi için Türkiye, önemli oranda hurda ithal ediyor. Buradaki üretim için yapılan ithalat oranı yüzde 80’in üzerinde.

Fiyatlarda düşüş zor

Rusya ve Ukrayna pazarında yaşanan sıkıntıların uzun dönemde Türkiye’nin çelik sektörü için olumlu olacağını belirten Aslan, “Özellikle Avrupalı üreticiler bu savaştan çok etkilendi. Zira Rusya ve Ukrayna’dan ürün alamadılar. Bu açığı Türkiye, Hindistan ve Çin zamanla kapatacaktır. Ancak bu dönemde yaşanan tedarik sorunları iz bırakıyor. Savaş bitse bile fiyatlarda hissedilebilir bir düşüş beklemiyoruz. Çünkü çelik ve demir üretiminde en önemli maliyet kalemlerinden bir de enerji. Ve enerji fiyatlarında yaşanan yükselişin kısa sürede çözülmesi mümkün görünmüyor. ABD ve Avrupa bazı alternatif çözümler arıyor. Bunlar da zaman alacaktır. Ayrıca uzun dönemde hammaddede son üç aydaki gibi benzer bir fiyat artışı da öngörmüyoruz” diye konuştu.

Son tüketici hissedecek

Aslan’ın altını çizdiği önemli noktalardan biri ise son tüketiciye olan etkiler. Üretilen yassı çeliğin boru imalatında, beyaz eşya sektöründe ve makine üretiminde kullanıldığını belirten Aslan, “Diğer tarafta da yassı olmayan yani uzun mamuller var. Bunlar da inşaat gibi sektörlerde kullanılıyor. Ve burada da fiyatlar ton başına 750 dolardan 950 dolara geldi. Hatta Avrupa’da 1150 Euro’ya çıktı. Bunlar otomotiv, makine, altyapı, inşaat ve çok sayıda sektör için yeni zamlar demek” şeklinde konuştu.

Bir konutta yüzde 10

İnşaat Müteahhitleri Konfederasyonu (İMKON) Başkanı Tahir Tellioğlu da hammadde girdi fiyatlarında yaşanan artıştan şikayetçi. İnşaatta çimento ve demirin en önemli iki unsur olduğunu anlatan Tellioğlu, metrekare büyüklüğü ne olursa olsun bir inşaatta toplam maliyetin yüzde 10’unu çimento, yüzde 10’unu ise demirin oluşturduğunu söyledi.

Yaklaşık bir yıl önce demirin ton fiyatının 6 bin lira olduğunu ancak şu anda demirin ton fiyatının 16 bin liraya geldiğini ve bu maliyetlerle kimsenin başa çıkamadığını belirten Tellioğlu, “Bizim en büyük girdi maliyetimizi arsalar oluşturuyor. Demir ve çimento toplam maliyetin içerisinde küçük gibi görünse de aslında önemli bir yük. Ve fiyatlar sürekli artıyor. Bu konuda yapılması gereken en önemli düzenleme en azından demirdeki KDV oranının yüzde 18’den yüzde 8’e indirilmesi. Çünkü demirsiz inşaat olmaz” ifadelerini kullandı.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan inşaat maliyeti endeksine göre bu yılın Ocak ayında maliyetler 2021 yılı ocak ayına göre yüzde 79,91 oranında artış göstermişti.

Konut fiyatları önlem alınmazsa artacak

Gerekli adımların atılmaması durumunda Haziran ayına kadar konut fiyatlarında yüzde 30’luk bir artışın daha yaşanacağını belirten Tellioğlu, “Evet burada küresel bir krizden bahsediyoruz. Enerji maliyetlerinin geldiği nokta belli. Ancak bunun yanında stokçuluk ve başka unsurlar da var. Küresel piyasalardaki fiyat artışı yüzde 50 ise maalesef Bunu bize yansıması 2-3 kat fazla oluyor. Yani fiyat artışı yolda artıyor. Burada bazı üreticilerin fiyatlara ‘köpük’ koyduğunu biliyoruz. Tüm ürünlerde bunun önüne geçilmesi lazım. Eğer gerekli düzenlemeler yapılırsa, vergi indirimleri uygulanırsa ve üretici sektörlerle görüşüp fiyat indirimleri sağlanırsa fiyatlarda artış olmayacağı gibi yüzde 20 düşüşte sağlanabilir. Ancak bunlar olmazsa yaz aylarında bu maliyet artışının etkisi konut sektörüne de yansıyacaktır” dedi.

Üretim hızla düşüyor

Tellioğlu’a göre bu konudaki diğer bir tehlikede 5 yılda 1,5 milyondan 600 bin seviyelerine gerileyen yıllık konut üretiminin artan maliyetlerle daha da aşağı inmesi. Bu durumda arz sıkıntısının daha da büyüyeceğini aktaran Tellioğlu, piyasada maliyetleri azaltacak ve üretimi arttıracak tedbirlerin acil olarak uygulanmasını talep ediyor.

Maliyet artışları büyük projeleri ve üreticileri daha çok etkiliyor. Çelik İhracatçıları Birliği (ÇİB) Başkanı Adnan Aslan, “Kimse ocak ayında yaptığı anlaşmaya uyamıyor. 2-3 aylık stoklarla iş yapılıyor. Siz bir yıllık tedarik anlaşması yaptıysanız 3 ayda değişen fiyatlarla baş edemezsiniz” şeklinde konuştu.

Enflasyona da yansıyacak

Son günlerde yaşanan fiyat artışlarının yaz sonunda enflasyona yansımaya devam edeceğini belirten ÇİB Başkanı Adnan Aslan, durumu şöyle anlatıyor: “Benim Ukrayna’dan 980 dolara daha önceden verdiğim sipariş iptal oldu. Ben de iç pazara yöneldim aynı ürünü 1530 dolara almak zorunda kaldım. Ancak ürünü bugün teslim alamıyorum. Yani parasını verseniz bile ürünü bulamıyorsunuz. Ürün için haziran ve temmuz ayına anlaşma yapabiliyorsunuz. Bu ne demek? Ben yüksek fiyattan bu ürünü aldım ancak bana üç ay sonra gelecek. Ve ben ona göre üretim yapacağım. Daha sonra o günün fiyatıyla bu ürün diğer sektörlere satılacak. Yani otomotiv de ya da beyaz eşya da ürünler yüksek maliyetle üretilecek. Beyaz eşya da kullanın daha az olabilir ama çelik kullanımı yüksek olan ürünlerde bu daha fazla görülebilir. Yani özellikle yaz sonunda enflasyonda bunun etkisini daha fazla hissedeceğiz.”

Ev ve Mutfak Eşyaları Sanayicileri ve İhracatçılar Derneği (EVSİD) Başkanı Talha Özger de, “Hammadde fiyatları sürekli artıyor. Ve bu artış durdurulamıyor. Tencere ve tava gibi ürünlerde de yaz aylarında yüzde 60’a yakın zamlar görebiliriz” değerlendirmesinde bulundu.

Paylaşın

Açlık Sınırı 5 Bin 738, Yoksulluk Sınırı 17 Bin 349 Liraya Yükseldi

Enflasyon, yoksulluk ve açlık sorunu büyütmeye devam ediyor. Temel gıda maddelerinin fiyatlarında yüzde 17’nin üzerinde artış yaşanan martta dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 5 bin 738 liraya kadar yükseldi. Yoksulluk sınırı da 17 bin liranın da üzerine çıktı.

Haber Merkezi / Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu’nun Ar-Ge birimi KAMU-AR, dört kişilik bir ailenin, dengeli ve sağlıklı beslenebilmesi için tüketmesi gereken gıda miktarlarını esas alarak belirlediği açlık sınırı ile gıdanın yanı sıra diğer ihtiyaçlarını da yoksunluk hissine kapılmadan karşılayabilmesi için yapması gereken gıda dışındaki harcamaları dikkate alarak hesapladığı yoksulluk sınırı araştırmasının Mart 2022 sonuçlarını açıkladı.

Buna göre, açlık sınırı martta bir önceki aya göre 601 lira artarken, gıda dışındaki ihtiyaçlar için yapılması gereken harcama 428 lira artarak 11 bin 611 liraya yükselirken yoksulluk sınırı da toplam bin 29 lira yükseldi.

Geçen yıl mart ayına göre ise açlık sınırı 2 bin 342 lira, gıda dışındaki ihtiyaçlar için yapılması gereken harcama ise 3 bin 432 lira lira arttı. Ailelerin gıda ve gıda dışı ihtiyaçlarını insan onuruna yaraşır bir şekilde yoksunluk hissi çekmeden karşılayabilmesi için yapması gereken toplam harcama tutarını gösteren yoksulluk sınırı da son bir yılda toplam 5 bin 774 liralık artışla 17 bin 349 lira oldu.

Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu’nun Ar-Ge birimi KAMU-AR, rapora ilişkin yaptığı değerlendirmede ise şu ifadelere yer verdi;

Açlık sınırı, yaşanan bu artışla birlikte 2022 yılı için belirlenen 4 bin 253 liralık asgari ücretin bin 485 lira üzerine çıkarken, emekli aylıklarına ve çalışanların ücretlerine yılbaşında yapılan zamları da anlamsız kıldı. Çalışanların yüksek enflasyon karşısında üç ayda eridiği için çalışanların yıl sonu beklenmeden yeniden belirlenmesini talep ettiği asgari ücret dört kişilik bir ailenin ancak 22 günlük dengeli beslenmesine yetebilecek bir noktaya düştü.

Paylaşın

TÜİK Açıkladı: İşsizlik Yüzde 12’ye Geriledi

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2021’in işgücü istatistiklerini yayımladı. Açıklanan verilere göre 15 ve daha yukarı yaştaki kişilerde işsiz sayısı 2020’ye oranla 121 bin kişi azaldı ve 3 milyon 919 bin kişi oldu. 

İşsizlik oranı 1,1 puanlık azalışla yüzde 12 seviyesine geriledi. İşsizlik oranı erkeklerde yüzde 10,7 olurken kadınlarda yüzde 14,7 olarak tahmin edildi.

TÜİK’in ‘atıl iş gücü’ olarak tanımladığı geniş tanımlı işsizlik oranı ise, bir önceki yıla göre 1 puan azalarak yüzde 24,4 oldu. İstihdam edilenlerin sayısı 2020’ye oranla 2 milyon 102 bin kişi artarak 28 milyon 797 bin kişiye yükseldi.

İstihdamda yüzdesel artış 2,5 puan olarak ölçüldü ve yüzde 45,2 oldu. Bu oran erkeklerde yüzde 62,8 iken kadınlarda yüzde 28 olarak gerçekleşti.

İşgücü de 2021’de bir önceki yıla göre 1 milyon 981 bin kişi artarak 32 milyon 716 bin kişiye yükseldi. İşgücüne katılma oranı 2,3 puanlık artışla yüzde 51,4 olarak ölçüldü. İşgücüne katılma oranı erkeklerde yüzde 70,3, kadınlarda yüzde 32,8 oldu.

İşsizlik verilerindeki iyileşmede, koronavirüs salgınının etkisinin 2020’ye göre daha hafiflemesi rol oynadı.

Genç nüfusta işsizlik yüzde 22,6

15-24 yaş grubunu kapsayan genç nüfusta işsizlik oranı 2021’de bir önceki yıla göre 2,3 puan azalarak yüzde 22,6 oldu. Bu yaş grubunda işsizlik oranı; erkeklerde yüzde 19,4, kadınlarda ise yüzde 28,7 olarak tahmin edildi.

İstihdamın yüzde 55,3’ü hizmet sektöründe yer aldı

İstihdam edilenlerin yüzde 17,2’si tarım, yüzde 21,3’ü sanayi, yüzde 6,2’si inşaat, yüzde 55,3’ü ise hizmet sektöründe yer aldı. Bir önceki yıl ile karşılaştırıldığında sanayi sektörünün istihdam edilenler içindeki payı 0,8 puan, inşaat sektörünün payı 0,4 puan artarken, tarım sektörünün payı 0,5 puan, hizmet sektörünün payı 0,6 puan azaldı.

2021’de 4 milyon 948 bin kişi tarım sektöründe, 6 milyon 143 bin kişi sanayi sektöründe, 1 milyon 777 bin kişi inşaat sektöründe, 15 milyon 928 bin kişi hizmet sektöründe istihdam edildi.

Bir önceki yıl ile karşılaştırıldığında istihdam edilenlerin sayısı tarım sektöründe 211 bin, sanayi sektöründe 661 bin, inşaat sektöründe 231 bin, hizmet sektöründe 998 bin kişi arttı.

Bölgesel istatistikler

İşsizlik oranı en yüksek bölge yüzde 29,8 ile TRC3 (Mardin, Batman, Şırnak, Siirt) iken, işsizlik oranı en düşük bölge yüzde 5,8 ile TR82 (Kastamonu, Çankırı, Sinop) oldu.

En yüksek istihdam oranı yüzde 52 ile TR21 (Tekirdağ, Edirne, Kırklareli) Bölgesi’nde gerçekleşti. En düşük istihdam oranı ise yüzde 29,9 ile TRC3 (Mardin, Batman, Şırnak, Siirt) Bölgesi’nde oldu.

En yüksek işgücüne katılma oranı yüzde 57,3 ile TR21 (Tekirdağ, Edirne, Kırklareli) Bölgesi’nde gerçekleşti. En düşük işgücüne katılma oranı ise yüzde 40,6 ile TRC2 (Şanlıurfa, Diyarbakır) Bölgesi’nde oldu.

Paylaşın

Uzmanı Açıkladı: Gıda Fiyatları Daha Da Zamlanacak

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarım üreticisinin maliyetlerindeki artışa ilişkin Tarımsal Girdi Fiyat Endeksi (Tarım-GFE) verilerini paylaştı. Buna göre gübre ve toprak geliştiricilerde yıllık artış yüzde 153,34 olurken enerjide de bu oran yüzde 101,14 olarak gerçekleşti.

Ocak ayında yaşanan artış bir önceki aya göre yüzde 10,12, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 57,26 oldu. Ekonomist Oğuz Demir, tarımda uzun vadeli politikalar izlenmesi gerektiğini söylerken, Ekonomist Veysel Ulusoy ise tarım alanlarının daralmasına dikkat çekti.

BirGün’de yer alan habere göre; Veysel Ulusoy çiftçiye verilen devlet desteğin tek başına yeterli olamayacağını aktardı. Ulusoy şöyle konuştu:

“Yanlış tarım politikaları, ekilebilir alanların daralması sonucunda ürün yelpazesinde meydana gelen darlık bu artışı etkiledi. Elinizde potansiyel olarak çitçi varsa 6 ayda endüstriyel tarımsal ürünleri elde edebilirsiniz ama çiftçi potansiyeli ve sayısı azaldığı için bu sorunu hemen düğmeye basarak gideremezsiniz. Çiftçi kayboldu, genetik yapısıyla oynadılar, siyasi oy uğruna köyleri mahalle haline çevirdiler. Türkiye gibi ülkelerde devlet desteği hiçbir işe yaramaz, çünkü enflasyonist bir ülke gelecek herhangi bir zamla etkilenir. Ancak dünya fiyatı üzerinde bir destek verilmesi gerekiyor.”

İlerleyen günlerde tarımsal ürünlere zam geleceğini ifade eden Oğuz Demir ise şunları söyledi: “Kurdaki yükselme buna da etki etti, bizden önce çiftçiler söylüyordu zaten, bunu da verilerde gördük. Çiftçileri zor dönemler bekliyor. Tarımsal ürünlerin fiyatları daha da artacak, ekim dönemlerinde bunun acısını göreceğiz.”

Tarımda uzun vadeli politikaların uygulanması gerektiğini kaydeden Demir, “Sadece destekle sınırlı olmaması gerekli. Tarımsal hayvancılığı stratejik bir alan olarak görmek gerekiyor. Büyük ölçekte yönlendirici küçük ölçekte destekleyici iki çizgiye oturtulması gerekiyor. Ancak hükümetin önceliği bu değil, tarımda kısa vadeli politikalar yapılmaz, sorun yaratır. Uzun vadeli politikalar uygulanması gerekiyor devlet tarafından verilecek salt destek politikasına indirgenmemeli.”

Paylaşın

Enerji Faturalarının Yükü Bir Yılda Yüzde 100 Arttı

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı ve Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın, enerji faturalarının toplam yükünün bir yıl öncesine göre 2 kat arttığını açıkladı.

Akın, iktidarın 2022 yılıyla birlikte başta elektrik olmak üzere enerji faturalarında yaptığı zamların yurttaşın yükünü artırdığına dikkat çekerek, indirim algısına karşın son bir yıl içinde fatura yükünün katlandığını belirtti.

Cumhuriyet’in haberine göre Akın, dört kişilik bir ailenin Mart 2021 tarihindeki enerji faturalarıyla Mart 2022 tarihli faturalarını karşılaştırdı.

‘Fahiş zamlar geri alınmadan…’

Akın’ın çalışmasında özetle şunlar yer aldı:

“Mart 2021 tarihinde, ısınma amaçlı doğal gaz kullanan, ortalama elektrik tüketimi yapan ve bir depo benzin harcayan bir ailenin enerji faturalarının toplamı bin 60 lira tutarındaydı. Mart 2022’de, AKP’nin indirim yapıldığı söylemine karşın bir yıl sonra aynı enerji faturalarının toplamı 2 bin 75 lira oldu.

2022 yılında memurlara yüzde 30, asgari ücretlilere yüzde 50 oranında zam yapılırken, enerji faturalarının yükü ise neredeyse yüzde 100 oranında artış gösterdi. Yıl başından bu yana ikiye-üçe katlanan faturalardaki 40-50 liralık indirimin hiçbir anlamı yok. Cumhuriyet tarihinin en büyük zammı hâlâ geçerli. İlk kademede yüzde 42, ikinci kademede yüzde 119 zam yerinde duruyor. Fahiş zamlar geri alınmadan yapılan hiçbir değişiklik faturalardaki yangını söndürmeyecektir.”

Paylaşın

Tarımsal Girdi Enflasyonu Rekor Seviyeye Yükseldi

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Ocak 2022 Tarımsal Girdi Fiyat Endeksi (Tarım-GFE) verilerini açıkladı. Açıklanan verilere göre, Tarım-GFE’de, 2022 yılı Ocak ayında bir önceki aya göre yüzde 10,12, bir önceki yılın Aralık ayına göre yüzde 10,12, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 57,26 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 31,35 artış gerçekleşti.

Haber Merkezi / Ana gruplarda bir önceki aya göre tarımsal yatırıma katkı sağlayan mal ve hizmet endeksinde yüzde 6,99, tarımda kullanılan mal ve hizmet endeksinde yüzde 10,57 artış gerçekleşti. Bir önceki yılın aynı ayına göre göre tarımsal yatırıma katkı sağlayan mal ve hizmet endeksinde yüzde 36,10, tarımda kullanılan mal ve hizmet endeksinde yüzde 60,78 artış gerçekleşti.

Yıllık artışın düşük olduğu alt gruplar sırasıyla, yüzde 9,40 ile tohum ve dikim materyali ve yüzde 16,34 ile malzemeler oldu. Buna karşılık, yıllık artışın yüksek olduğu alt gruplar ise sırasıyla, yüzde 153,34 ile gübre ve toprak geliştiriciler ve yüzde 101,14 ile enerji ve yağlar oldu.

Aylık artışın düşük olduğu alt gruplar sırasıyla, yüzde 2,42 ile malzemeler ve yüzde 4,06 ile hayvan yemi oldu. Buna karşılık, aylık artışın yüksek olduğu alt gruplar ise sırasıyla, yüzde 37,91 ile enerji ve yağlar ve yüzde 17,06 ile bina bakım masrafları oldu. Bir önceki aya göre azalış gösteren tek alt grup ise yüzde 8,41 ile tohum ve dikim materyali oldu.

Paylaşın

‘Yurt Dışı Üretici Enflasyonu’ Yüzde 106’ya Yükseldi

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Şubat 2022 Yurt Dışı Üretici Fiyat Endeksi (YD-ÜFE) verilerini açıkladı. Açıklanan verilere göre, YD-ÜFE Şubat ayında bir önceki aya göre yüzde 2,35, bir önceki yılın Aralık ayına göre yüzde 5,68, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 106,13 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 53,21 artış gösterdi.

Sanayinin iki sektörünün yıllık değişimleri; madencilik ve taşocakçılığında yüzde 112,24, imalatta yüzde 106,02 artış olarak gerçekleşti.

Ana sanayi gruplarının yıllık değişimleri; ara malında yüzde 124,67, dayanıklı tüketim malında yüzde 94,65, dayanıksız tüketim malında yüzde 86,43, enerjide yüzde 203,41, sermaye malında yüzde 88,52 artış olarak gerçekleşti.

Sanayinin iki sektörünün aylık değişimleri; madencilik ve taşocakçılığında yüzde 3,99, imalatta yüzde 2,32 artış olarak gerçekleşti.

Ana sanayi gruplarının aylık değişimleri; ara malında yüzde 2,67, dayanıklı tüketim malında yüzde 1,70, dayanıksız tüketim malında yüzde 1,90, enerjide yüzde 11,69, sermaye malında yüzde 1,54 artış olarak gerçekleşti.

YD-ÜFE sektörlerinden giyim eşyası yüzde 70,32, basım ve kayıt hizmetleri yüzde 74,81, deri ve ilgili ürünler yüzde 80,17 ile endekslerin en az arttığı alt sektörler oldu.

Buna karşılık kok ve rafine petrol ürünleri yüzde 203,41, ana metaller yüzde 148,50, metal cevherleri yüzde 129,34 ile endekslerin en fazla arttığı alt sektörler oldu.

YD-ÜFE sektörlerinden tütün ürünleri yüzde 0,02, bilgisayarlar ile elektronik ve optik ürünler yüzde 0,62, diğer ulaşım araçları yüzde 0,69 ile endekslerin en az arttığı alt sektörler oldu.

Buna karşılık kok ve rafine petrol ürünleri yüzde 11,69, diğer mamul eşyalar yüzde 4,87, diğer madencilik ve taşocakçılığı ürünleri yüzde 4,19 ile endeksin en çok arttığı alt sektörler oldu.

Paylaşın