OECD Ülkeleri Arasında En Fazla Çalışmayan Ve Okumayan Genç Türkiye’de

Yapılan araştırmalara göre ne çalışan ne okuyan gençlerin OECD ortalaması yüzde 12,8 iken, Türkiye’de bu oran yüzde 25 civarında. OECD verilerine göre; Türkiye’de yükseköğretim mezunlarının 75’inin istihdama katılma süresi 4-5 yıl sürüyor. 

Yurttaşlar ekonomik krizle cebelleşirken, işsizlik de en büyük sorunlardan birisi olmaya devam ediyor. AKP iktidarları döneminde Cumhuriyet tarihinin rekor seviyesine ulaşan genç işsizlik, hemen her yıl Türkiye’nin en yakıcı sorunları arasında yer aldı.

Birgün’den Mustafa Bildircin’in haberine göre, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “İsteyen herkese iş var” dese de, gerçekler bambaşka. Krizle birlikte istihdamın dışına itilen ve seçeneksiz bırakılan gençler çareyi Mesleki Eğitim Kursları’nda aramak zorunda kaldı. İŞKUR’un 2021 yılına yönelik verileri de olumsuz tabloyu ortaya koydu.

2021 yılında İŞKUR’da, 5 bin 27 mesleki eğitim kursu düzenlendi. Kurslara, yüzde 72’si kadın olmak üzere toplam 101 bin 501 kişi katıldı. 2021 yılında kursiyerler en fazla, “İstihdam Garantili” kurslardan yararlandı. İstihdam garantili mesleki eğitim kurslarına katılanların oranı toplam kursiyerlerin yüzde 56’sını oluşturdu.

2021 yılında en çok mesleki eğitim kursiyeri olan meslekler de belli oldu. Toplam 14 bin 927 kursiyer ile “Dokuma Konfeksiyon Makineci” mesleği ilk sırada yer alırken “Kadın Giyim Modelist Yardımcısı” mesleğinin 5 bin 271 kursiyerle ikinci, “Düz Dikiş Makineci” mesleğinin de 2 bin 771 kursiyer ile üçüncü sırada yer aldığı belirtildi. Müşteri hizmetlisi görevlisi olmak için İŞKUR’a başvuranların sayısının ise 2 bin 447 olduğu bildirildi.

Mesleki eğitim kurslarından yararlananların öğrenim durumları da paylaşıldı. Erdoğan’ın, “Her üniversite bitiren iş bulacak diye bir şey yok” sözlerini anımsatan verilere göre, İŞKUR’un mesleki eğitim merkezlerine 2021 yılında 17 bin 61 üniversite mezunu başvurdu.

OECD ülkeleri arasında en fazla çalışmayan ve okumayan genç sayısı Türkiye’de

Türkiye’de yaklaşık 3 milyon civarında ne çalışan ne de okuyan genç olduğu tahmin ediliyor. OECD ülkeleri arasında en fazla çalışmayan ve okumayan genç sayısı Türkiye’de. Yaşları 15-24 arasında değişen ve gelecek kaygısı yaşayan gençler, koronavirüsün patlak vermesiyle istihdamdan daha derin bir şekilde etkilendi.

Yapılan araştırmalara göre ne çalışan ne okuyan gençlerin OECD ortalaması yüzde 12,8 iken, Türkiye’de bu oran yüzde 25 civarında. OECD verilerine göre; Türkiye’de yükseköğretim mezunlarının 75’inin istihdama katılma süresi 4-5 yıl sürüyor. Bu da gençlerin iş bulmaktan ümidini kesmesine ya da yurt dışına giderek, yeni bir hayat kurmaya çalışmasına neden oluyor.

Paylaşın

‘Devlet Garantili Projeler’ Bütçeyi Rehin Aldı

Türkiye’de, hızlı artan enflasyon ve pahalılık son dönemde maaş ve gelirleri eritti. Ancak hükümet asgari ücret artışına kapıyı kapatmanın yanı sıra emeklilerin bayram ikramiyesine de enflasyon zammı yapmadı.

Nedeni ise ödenecek enflasyon farkına bütçeden kaynak ayrılamaması. Peki bu kaynak gerçekten bulunamaz mı?

İktisatçılar kamu özel iş birliği projelerine verilen garantilere dikkat çekiyor. Buna göre kamu kaynaklarının nereye aktarılacağı bir tercih meselesi. İktidarın bu noktadaki tercihi ise “verimsiz” projelerden yana.

Türkiye’de kamu özel iş birliği projelerine verilen garantiler önemli tartışma konularından biri.

Toplam yük 153 milyar dolar

Şehir merkezinden uzak hastaneler, yeterli sayıda yolcunun kullanmadığı havalimanları, araç sayısı öngörülenden oldukça az olan köprü ve otoyollar…

Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı’na (TEPAV) göre hükümet, havalimanı projelerine 7,3 milyar, otoyol ve köprü projelerine 32,1 milyar, şehir hastanelerine 78,2 milyar, Akkuyu Nükleer Santrali için ise 35 milyar dolarlık gelir garantisi sağlamış durumda. Kamu özel iş birliği projelerine verilen gelir garantilerinin bütçede oluşturduğu toplam yük yaklaşık 153 milyar dolar.

Osmangazi Köprüsü’nde 40 bin, Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nde 135 bin, Çanakkale Köprüsü’nde 45 bin araç geçiş garantisi bulunuyor.

DW Türkçe’den Pelin Ünker’e konuşan Devlet Planlama Teşkilatı eski uzmanı Prof. Dr. Uğur Emek, yapılan köprü ve otoyollarda gerçekleşen gelirlerin garanti edilenin altında kaldığına işaret ediyor: “Bu yolların, köprülerin kullanılmadığını görüyoruz. Çünkü yanı başında bedava devlet yolu var.”

Sayıştay’ın tespitlerine göre, 2020 yılında Avrasya Tüneli için 25 milyon 376 bin 878 araç geçiş garantisi verilmişti. Ancak geçen araç sayısı 12 milyon 609 bin 103’te kaldı. Devletin kasasından tüneli işleten şirkete 456 milyon 310 bin TL ödeme yapıldı.

“Test yapılsa ödenemeyeceği görülürdü”

Uğur Emek, Osmangazi Köprüsü’nün ücretinin yapılan sözleşmeye göre 668 lira olduğunu söylüyor. Köprüden geçişi teşvik etmek için ücretin 184,5 liraya düşürüldüğünü ifade eden Emek, aradaki 483,5 liralık farkın bütçeden karşılandığını belirtiyor.

Emek, “Asgari ücretin 4 bin 250 lira olduğu bir ülkede İstanbul’dan çıkıp Gebze’ye İzmir, Bursa, Orhangazi, Balıkesir, Savaştepe’ye, İzmir’e gittiğiniz zaman o projede 1065 lira tek yönlü ödeme yapmanız gerekiyor sözleşmeye göre. Geri dönüşte 1065 daha yapacaksınız. Size yapar mı 2130 lira. Zamanla gördük ki bu ödenemez. Test yapılmış olsaydı ödenemeyeceğini önceden görecektik” diyor.

Ulaştırma Bakanı Adil Karaismailoğlu mart sonunda hükümetin günlük 45 bin araç geçiş garantisi verdiği Çanakkale Köprüsü’nden bir günde 6 bin araç geçtiğini açıkladı. Prof. Emek, Çanakkale Köprüsü için de sözleşmede belirlenen 285 liralık geçiş ücretinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından 200 lira olarak açıklandığını hatırlatıyor. Buradan da geçiş başına 85 lira devletin kasasından ödeniyor.

Fazladan 750 milyon euro ödendi

Karayolları Genel Müdürlüğü’nün bütçesinin yüzde 65’inin garanti ödemelerine ayrıldığına işaret eden Uğur Emek, Çanakkale Köprüsü ile ilgili ise önemli bir detaya dikkat çekiyor.

Emek, köprüyü 2023 metre yapmak için fazladan 513 metre uzatıldığını söylüyor: “Çanakkale köprüsünü yapmak 1960 yılından beri bu işletmecinin hayaliymiş. Ama onun hayalindeki proje, ki bunu yurt dışı kongrelerde falan sunmuşlar, 1510 metreymiş. Niye 2023 metre yapıyorsunuz? Cumhuriyet’in 100’üncü yılına denk geliyor, ne olacak öyle yapılsa diyorlar. Efendim o 1510 metreyle 2023 metreyi karşılaştığımızda arada yüzde 25 fark var. Köprünün maliyeti 3 milyar euro diyorsunuz. O zaman 750 milyon euroyu biz gösteriş için sokağa atmışız.”

“Çanakkale Köprüsü’nün bana ne faydası var?”

Bir projenin ulusal ekonomiye faydası varsa bu projeye ilişkin kaynağın vergi mükelleflerinden sağlanabileceğini vurgulayan Emek, “Sosyal kapital için eğitimli insana ihtiyacımız var. O zaman Türkiye’deki eğitim sisteminin finansmanını biz karşılayacağız. Sağlıklı insana ihtiyacımız var mı? Buna kimse itiraz edemeyecek. Hep beraber 84 milyon bunu ödeyeceğiz. Bunu adalet için de sayabilirim, güvenlik için de. Çanakkale Köprüsü’nün bana ne faydası var? Birisi bana söylesin. Ben niye ödüyorum?” diye konuşuyor.

Havalimanlarına verilen garantiler

Köprü ve otoyolların yanı sıra havalimanlarında da uçuş garantilerine ulaşılamaması nedeniyle; şirketlere 2015’te 42, 2016’da 47.4, 2017’de 60, 2018’de 65, 2019’da 133, 2020’de 172 milyon dolar garanti ödemesi yapıldı.

Kütahya, Afyon ve Uşak illerine hizmet vermek üzere 2012’de açılan Zafer Havalimanı da zarar etmeye devam ediyor. CHP Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz’ın CİMER’den aldığı yanıtlara göre, yolcu garantisi ile yapılan havalimanını işleten şirkete 2012-2022 yılları arasında 53 milyon 982 bin euro garanti ödemesi yapıldı. Yılın ilk üç ayında şirkete ödenecek garanti tutarı 1 milyon 734 bin 972 euroyu buldu. Bu rakam güncel kurla 27,5 milyon lirayı geçiyor.

Şehir Hastaneleri’nin payı 

Uğur Emek, Sağlık Bakanlığı’nın bütçesinin yüzde 25’inin de şehir hastaneleri için ayrıldığına dikkat çekiyor. Bütçenin garantilerle doldurulduğunu söyleyen Emek, sağlık harcamalarının milli gelirdeki payının 3.8’e düştüğüne işaret ediyor.

Prof. Dr. Emek, “Çalışan devlet hastanelerini kapatıyorsunuz. Onun yerine şehir dışında bir hastane yapıyorsunuz. Şimdi bunun bir rasyonelliği olabilir mi” ifadelerini kullanıyor.

“Kaynak verimsiz projelere aktarılıyor”

Sınırlı kaynakların özenli kullanılması gerektiğine işaret eden Emek, “Önceliklendirme çok önemli. Birincisi, verimsiz projeye para aktarıyorsanız, öncelikle verimsiz olduğu için kötü bir projeye para aktarmış olursunuz. İkincisi de daha iyi bir projeden vazgeçmiş olursunuz. İki tane kötülük var burada” diyor.

Peki bu kaynaklar çalışanlar ve emekli için kullanılamaz mı?

Enflasyondaki hızlı yükselişe rağmen asgari ücret artışına gitmeyen hükümet, emeklinin bayram ikramiyesine de zam yapmadı.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, 19 Nisan’da yaptığı açıklamada, “Bayram ikramiyelerine yönelik artış gündemimizde yok. 28-29 Nisan’da ödemeler yapılacak. İki bayramda maliyet 25 milyar lira seviyesinde. Emeklilere 1100 lira ödenecek” dedi.

“Asgari ücretin 5 bin liraya çıkması mümkün”

Çalışma ekonomisi uzmanı Prof. Dr. Aziz Çelik, bütçeden sermaye destekleri için ayrılabilen kaynakların, emekliler için ya da asgari ücretin üzerindeki prim yükünü azaltmak için kullanılabileceğine dikkat çekiyor.

Çelik’e göre devlet, emekli aylık ve gelirlerinin artırılması için Sosyal Güvenlik Kurumu’na bütçeden kaynak aktarabilir. Sosyal Güvenlik Kurumu da emeklilere daha iyi bir aylık ve bayram ikramiyesi ödeyebilir.

Sosyal güvenlik prim ödemelerinde işverenlerin yüzde 5’lik payının devlet tarafından karşılandığını belirten Çelik, son 10 yılda bütçeden işverenlere aktarılan sigorta primi desteğinin 174 milyar lirayı bulduğunu söylüyor. Sadece 2021 yılında aktarılan 25 milyar TL’nin bütçenin yaklaşık yüzde 2’sine karşılık geldiğine dikkat çekiyor.

“İşverene nasıl prim desteği sağlanıyorsa asgari ücretli üzerindeki sigorta primi yükü de Hazine tarafından ya da bütçeden karşılanabilir” diyen Çelik’e göre bu şekilde 4 bin 250 lira için olan asgari ücretin hiçbir zam yapılmadan 5 bin lira olabilmesi mümkün.

Bayram ikramiyesi 2 bin lira olabilirdi

Son dönemin önde gelen tartışma konularından biri de kur korumalı mevduatlar. Düzenlemeye göre şirketler ve kurumlar, döviz ya da altın hesaplarını, kur üzerinden Türk Lirası mevduatlara çevirebiliyor. TL’nin dövize karşı düşüşünün banka faiz oranlarını aşması durumunda ise bu kurum ve şirketlerin uğradığı zararlar telafi ediliyor. Ancak düzenleme yüksek gelir grubuna servet transferi yapıldığı yönünde eleştiriliyor.

Aziz Çelik, kur korumalı mevduat hesapları için bütçeden sadece mart ayında 11,7 milyar liralık kaynak aktarıldığına işaret ediyor.

Türkiye’de 13,6 milyon emekli bulunduğunu belirten Çelik, “11,7 milyar lira bayram ikramiyesine aktarılsaydı, emekliye 856 lira daha ödenebilecek ve bayram ikramiyesi 1956 liraya ulaşacaktı” diyor.

“Kaynak başka yerde kullanılıyor”

Aziz Çelik’e göre, kur garantili mevduat sahipleri, araç garantili köprüler, yollar ve hasta garantili hastanelere verilen destekler ciddi bir yük oluşturmalarının yanı sıra bütçede kaynak olduğunun da bir işareti: “Yani kaynak var mı? Evet, kaynak var ama kaynak başka yerlere kullanılıyor.”

İktisatçılara göre, iktidarın bütçe planlamasındaki tercihleri nedeniyle, geniş halk kesimlerinden alınan vergilerle elde edilen kamu kaynakları, sermaye ve yüksek gelir gruplarına aktarılıyor.

Türkiye’de 1986-2020 yılları arasında imzalanan 252 adet kamu özel iş birliği sözleşmesinin yüzde 70’i 2003 yılından sonrasına ait.

Paylaşın

En Büyük 20 Ekonomi Listesinde Yerini Kaybeden Türkiye Kaçıncı Sırada?

Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası’nın verilerine göre 2021’de, Türkiye en büyük ilk 20 ekonomi içerisinden çıkarak 21. sıraya geriledi. İlk 20’nin yeni üyesi ise İran oldu.

Ülkelerin ekonomik güçleri Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) büyüklüğü ve kişi başına düşen GSYH ile ölçülüyor.

Belirli bir dönem içinde üretilen bütün malların o yıla ilişkin ortalama piyasa fiyatları üzerinden toplanmasıyla GSYH, o miktarın nüfusa bölünmesi ile de kişi başına GSYH hesaplanıyor.

Gelişmeyle ilgili, ekonomist Mahfi Eğilmez kendi blog sitesindeki analizinde 2015 ve 2021 yılları karşılaştırması yaparak şunları yazdı:

“Son yedi yılda en ciddi değişiklikler olmuş, Türkiye ve Brezilya, son dönemde en fazla ivme kaybı yaşamış ülkeler olurken İran en yüksek çıkışı yakalamış ülke konumuna gelmiş görünüyor. Kişi başına gelir açısından Türkiye 2015 yılında 66’ıncı sıradayken 2021 yılında 78’inci sıraya gerilemiş görünüyor. Son 6 yılda Türkiye’nin hem GSYH hem de kişi başına gelir sıralamasındaki düşüşü son derecede çarpıcı.”

Ekonomideki bozulmayla ilgili olarak sığınılan dünyada da işlerin kötüye gittiği tezinin doğru olmadığını belirten Eğilmez tablolardaki ve kişi başına gelir sıralamasındaki düşüş ile bunun açık bir biçimde görüldüğünü kaydediyor.

Verilere göre İran, bu son yedi yılda ekonomisini üçe katladı. Eğilmez, Türk ekonomisindeki gidişatın kötü olduğunun açık olduğunu belirtirken kendisine İran ile ilgili gelen sorulara ise “İran’ın GSYH’si tartışmalı” şeklinde yanıt verdi.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

‘Yeni Ekonomi Modeli’ Dış Ticarete De Yaramadı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “yüksek kur-düşük faiz” söylemi ile hayata geçirdiği model, ihracatta rekor büyüme yaşanmasını ve cari fazla verilmesini vaat ediyordu. Ancak “yeni ekonomi modeli,” yalnızca enflasyonda değil; dış ticarette de bekleneni veremedi.

Enflasyon rekor kırarken, cari açık son yılların en yüksek seviyesini gördü. İhracat ise pandemi ile geçen son iki yıla nazaran 2022’ye iyi bir başlangıç yapmış olsa da, ithalattaki sert yükseliş, endişeleri artırdı. DW Türkçe’den Aram Ekin Duran’a konuşan iş dünyası temsilcileri ve ekonomistler, hükümetin uyguladığı modelin yalnızca iç piyasayı değil, dış ticareti de olumsuz etkilediği görüşünde.

Dış ticaret açığı büyüyor

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hayata geçirdiği “yeni ekonomi modeli” yalnızca yüksek enflasyonun yarattığı hayat pahalılığı ile değil; Türkiye’nin dış ticaretinde de sıkıntılara neden oluyor. Ticaret Bakanlığı verilerine göre, hükümetin “düşük faiz-yüksek kur” söylemi ihracatta umulan artışı sağlamazken, ithalatta ise hızlı yükselişin önünü açtı. Merkez Bankası’nın faiz indirimlerine başladığı Eylül 2021’den bu yana geçen son 6 ayda, 125 milyar dolarlık ihracata karşılık 165 milyar dolarlık ithalat faturası ortaya çıktı. İthalat mart ayında 30 milyar dolar sınırını da aşmış oldu.

Yeni ekonomi modelinin ilk etkilerinin görüldüğü Ekim 2021 döneminde 1,5 milyar dolar seviyesinde olan dış ticaret açığı, Mart 2022 itibariyle 8,2 milyar dolara çıktı. Yeni ekonomi modelinin uygulandığı son 6 ayda ise 40 milyar dolarlık dış ticaret açığı meydana geldi. Artan döviz kurunun etkisiyle, yalnızca Ocak-Mart döneminde enerji ithalatına harcanan para, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 188 artarak 25 milyar dolara çıktı.

“Bu ekonomik yapıyla ithalatı geçemeyiz”

Uzun yıllar Türkiye İhracatçılar Meclisi’nde (TİM) birlik başkanlığı ve yönetim kurulu üyeliği görevlerinde bulunan Gelişen Markalar Derneği Başkan Yardımcısı Murat Akyüz, “Mevcut koşullarda, maalesef şu anda ihracatın ön plana çıktığını görüyoruz ama ülkemizde hala ciddi bir ithalat ihtiyacı var” diyor.

Türkiye’de ihracat amaçlı kullanılan ham maddeler ve yarı mamullerin ithalatına devam edildiğini, ithalat odaklı iç tüketimin de devam ettiğini ifade eden Akyüz, yaptığı açıklamada, “Bu ekonomik yapıyla, bu üretim yapısıyla ihracatın ithalatı geçebileceğini söylemek biraz iyimserlik olur diyebilirim” diye konuşuyor.

Merkez’e döviz satışına tepki

Ocak ayında alınan bir kararla, ihracatla elde edilen dövizin yüzde 25’inin Merkez Bankası’na satılması zorunlu hale getirilmişti. Geçen günlerde bu oran yüzde 40’a yükseltildi. 19 Nisan’da ise dövize endeksli taşıt satış sözleşmeleri dışındaki menkul satış sözleşmelerinde ödeme yükümlülüklerinin TL ile yapılması zorunluluğu getirildi. Söz konusu düzenlemeler özellikle döviz yükümlülüğü yüksek olan sektörlerde tepki çekti. İhracatçılar döviz bozdurma oranının her sektöre özel olarak belirlenmesi gerektiği görüşünde.

“Hiçbir rakibimizde böyle bir kural yok”

Merkez Bankası’na döviz satışı zorunluluğu getirilmesinin Türkiye’deki ihracatçı şirketlerin rekabet gücünü olumsuz etkilediğini vurgulayan Murat Akyüz, “Hiçbir rakibimizin bulunduğu ülkede böyle bir kural yok. İstediği şekilde istediği parayı, istediği seviyelerde kullanabiliyor, tutabiliyor. Ama bizim Merkez Bankası için yapıldığı söylenen bu destek mekanizması, maalesef ihracatçının maliyetlerini artırmaktan öteye gitmedi” değerlendirmesinde bulunuyor.

“Öz kaynaklarımız eriyor”

Akdeniz Mobilya, Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği (AKAMİB) Başkan Yardımcısı Bülent Aymen’e göre, yeni ekonomi modeli ile başlatılan faiz indirimleri ihracatçıların kredi imkanları üzerinde de olumlu etki yaratmadı.

Merkez Bankası’nın son 6 ayda faizi yüzde 19’dan yüzde 14’e indirdiğini hatırlatan Aymen, şöyle konuşuyor: “Ancak bizler özel bankalardan kredi kullanmaya kalktığımızda yüzde 14’ün iki misli faiz oranlarıyla karşılaşıyoruz. Artan maliyetler karşısında ihraç ürünlerimize ihtiyacımız oranında zam yapamıyoruz, bu da bizim öz kaynaklarımızın erimesine yol açıyor.”

“Dış ticarette 300 yıldır yerimizde sayıyoruz”

Son bir yılda Türk Lirası’nda yaşanan değer kaybı da ihracatta sıçrama yaratmaya yetmiyor. Türkiye’nin son 300 yıldır dünya ticaretinden yüzde 0,7 – yüzde 1,3 arası bir pay aldığına işaret eden Makine İmalat Sanayi Dernekleri Federasyonu (MAKFED) Başkanı Adnan Dalgakıran, “Türkiye’nin ihracatı son 20 yılda ciddi bir büyüme kat etmiş olsa da, aslında üç asırdır yerimizde sayıyoruz, ne uzuyoruz ne de kısalıyoruz” diyor.

“Değersiz TL olumlu katkı yapmıyor”

Türkiye’nin ortalama 8 bin dolarlık milli gelir seviyesi ile Avrupa Birliği ülkeleri içerisinde son sırada yer aldığını ifade eden Dalgakıran, “Yüksek katma değerli ürün ihracatı artmadan, dış ticarette ve milli gelirde kayda değer bir artış olması çok zor. Değersiz TL’nin ihracata çok olumlu katkı yapacağına inanlardan değilim. Geçmişe bakarsanız, ihracatın en iyi olduğu zamanlar, TL’nin en değerli olduğu zamanlarda gerçekleşti” şeklinde konuşuyor.

Cari fazla hayal oldu

Dış ticaret açığı ile birlikte, yeni ekonomi modelinin en büyük vaadi olan “cari fazla” hedefi de 2022 için hayal oldu. Cari fazla vermek bir yana, Ocak ayında cari açık son 4 yılın en yüksek seviyesini görürken, 12 aylık cari açık ise 22 milyar dolara çıktı. Açıktaki büyümede kurlardaki yükseliş ile birlikte artan ithalat ve enerji maliyeleri belirleyici oldu.

Türkiye’nin makro göstergelerindeki bozulmalar, uluslararası kurumların analizlerinde de kendine yer buldu. Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) son açıklanan Küresel Ekonomik Görünüm ve Küresel Finansal İstikrar Raporu’nda, Türkiye’nin 2022 büyümesi yüzde 3,3’ten yüzde 2,7’ye revize edilirken, 2022 yılının tamamında cari açığın 45 milyar dolar seviyesine ulaşacağı tahmin edildi. IMF’e göre, yılsonu enflasyonu ise yüzde 52,4 olarak öngörüldü.

“Tarihin en yüksek cari açıklarından biri”

Ekonomist Cüneyt Akman’a göre, yüksek kurun ihracatta yarattığı avantajlar, çok kısa sürede yerini olumsuzluklara bırakmış durumda.

Akman, “Ocak-Şubat’ta iki ay içinde 12 milyar doların üzerinde cari açık verdik ve bu tarihin en yüksek cari açıklarından birisi” diyor. Döviz kurlarındaki yükselişin ilk zamanlarda ihracatçıya sağladığı avantajın dezavantaja dönmeye başladığına işaret eden Akman, “İhracatçıların bile çoğu bu modelden memnun değil” diye konuşuyor.

Türkiye’de pandemi etkisi ile geçen son iki yıla göre ihracat artışının devam edeceği öngörülse de, 2022’de cari açığın ihracat hızını gölgede bırakması bekleniyor.

“Şu anki enflasyonu arar hale gelebiliriz”

Peki Türkiye’nin dış ticaret dengesinde yaşanan bozulma, vatandaşı nasıl etkileyecek?

Türkiye’de geçmişte döviz sıkıntısı nedeniyle 70 cent’e muhtaç kalınan dönemler yaşandığına işaret eden Cüneyt Akman, şu görüşlerini dile getiriyor: “Umarım bu felaketli deneyin sonucu yine 70 cent’lere muhtaç kalmakla bitmez. Ama gidişat o tarafa doğru. Bunun sonucu şu: Birincisi piyasalarda muazzam bir kıtlık, kuyruklar ve arkasından şiddetli ama şu anda olan enflasyonun mislini, bunu arayacak şekilde enflasyon, hayat pahalılığı anlamına gelir.”

Paylaşın

‘Gıda Krizi Yüz Milyonlarca Kişiyi Yoksulluğa İtiyor’ Uyarısı

Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin neden olduğu gıda krizinin ‘insani bir felakete’ yol açabileceği uyarısında bulunan Dünya Bankası Başkanı David Malpass, gıda krizinin tıpkı pandemi krizi gibi, en fazla dünyanın en yoksul kesimini etkileyeceğini söyledi.

BBC’ye konuşan David Malpass, gıda fiyatlarının rekor düzeyde artmasının yüz milyonlarca kişiyi yoksulluğa ittiğini ve yetersiz beslenenlerin sayısının da hızla arttığını söyledi.

Dünya Bankası’nın tahminine göre gıda fiyatları bu yıl yüzde 37 artabilir.

David Malpass ise “Dünyada herkese yetecek miktarda gıda var. Stoklar tarihte görülmemiş düzeyde. Ancak paylaşımın ihtiyaçlar doğrultusunda yapılması gerekiyor” dedi.

Gıda krizinin tıpkı pandemi krizi gibi, en fazla dünyanın en yoksul kesimini etkileyeceğini söyleyen Malpass, bu kesimin yiyecek ve eğitim gibi temel ihtiyaçlar için gelirlerinin azalacağını belirtti.

Malpass ayrıca gelişmekte olan ülkelerin pandemi döneminde biriken borçlarını ödeyememelerinin “kriz içinde krize” yol açabileceği uyarısı da yaptı.

‘Borç krizi uyarısı önemli’

BBC Ekonomi Muhabiri Faysal Islam, röportaj yaptığı Dünya Bankası Başkanı’nın gelişmekte olan ülkelerin borç krizi konusunda endişelenmemiz gerektiğini söylemesinin oldukça önemli olduğunu söylüyor.

IMF ve Dünya Bankası toplantılarında zengin ülkeler, gelişmekte olan ekonomilere, pandemi sürecini aşmalarına yardımcı olmaları için aldıkları borçların ödenmesi konusunda endişelenmemeleri gerektiği mesajı vermişti.

Borçlu ülkeler, borçlarının silinip silinmeyeceğini merak ediyor.

Çin’in tek başına “Paris Kulübü” olarak bilinen borç veren Batılı ülkelerin tamamı kadar kredi alacağı olduğu biliniyor.

Dünya Bankası Başkanı David Malpass bu konuda, “(Çin’in) sözleşmelerinde şartlarının ifşa edilmesini önleyen maddelerin olması gibi, farklı koşulları var. Bu da bu borçları yeniden yapılandırmayı çok zorlaştırıyor” dedi.

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

35,7 Milyon Kişinin Sırtında 1 Trilyon Liralık Borç

Türkiye Bankalar Birliği’nin (TBB) verilerine göre 35,7 milyon kişinin bankalar ve banka dışı finansal kuruluşlara olan borcu bir yılda yüzde 21 artarak 1 trilyon 65 milyon liraya çıktı.

TBB verilerine göre Şubat 2021 itibarıyla bireysel kredi kullanan kişi sayısı son bir yılda 1,3 milyon kişi arttı.

Bu kişilerin 800 bini 2022’nin Ocak-Şubat aylarında bankalara borç yaptı. Böylece konut, ihtiyaç ve taşıt kredilerinden oluşan bireysel kredilere borçlu kişi sayısı 35,7 milyona çıktı. Kişi başına düşen kredi borcu ise 29 bin 815 liraya çıktı. Bu tutar bir yıl önce 25 bin 582 lira seviyesindeydi. TBB verilerine göre 35,7 milyon kişinin bankalar ve banka dışı finansal kuruluşlara olan borcu bir yılda yüzde 21 artarak 1 trilyon 65 milyon liraya çıktı.

Sözcü’de yer alan habere göre; bireysel kredilerin yüzde 45’ini ihtiyaç kredileri, yüzde 29’unu konut kredileri, yüzde 20’sini kredi kartları ve yüzde 5’ini taşıt kredileri oluşturdu. Şubat ayında 165 bin kişi ilk defa kredi kartı, 93 bin kişi tüketici kredisi kullanırken, konut kredisi kullanan kişi sayısı 15 bin oldu. 121 bin kişi ise ilk defa kredili mevduat hesabı kullandı.

Ticari krediler yüzde 51 artışla 4,3 trilyonu aştı

Şubat 2022 itibarıyla tasfiye olunacak alacak oranı en yüksek olan sektör yüzde 7,5 ile inşaat oldu. Bu sektörü yüzde 5,3 ile enerji sektörü ve yüzde 4,9 ile turizm sektörü takip etti.

Paylaşın

Tarımsal Girdi Fiyat Endeksi Rekor Kırdı

TÜİK’in açıkladığı verilere göre, tarımsal girdi fiyat endeksi, şubat ayında hem aylık hem de yıllık bazda rekorunu egale ederek endeksin oluşturulduğu 2016 yılından bu yana zirveyi gördü.

Haber Merkezi / Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Tarımsal Girdi Fiyat Endeksi (Tarım-GFE) Şubat 2022 verilerini açıkladı.

TÜİK’in açıkladığı verilere göre, Tarım-GFE’de, 2022 yılı Şubat ayında bir önceki aya göre yüzde 16,69, bir önceki yılın aralık ayına göre yüzde 28,50, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde, 80,99 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 36,85 artış gerçekleşti. Böylece Tarım-GFE, hem aylık hem de yıllık bazda rekorunu egale ederek endeksin oluşturulduğu 2016 yılından bu yana zirveyi gördü.

Ana gruplarda bir önceki aya göre tarımsal yatırıma katkı sağlayan mal ve hizmet endeksinde yüzde 9,60, tarımda kullanılan mal ve hizmet endeksinde yüzde 17,69 artış gerçekleşti. Bir önceki yılın aynı ayına göre göre tarımsal yatırıma katkı sağlayan mal ve hizmet endeksinde yüzde 47,24, tarımda kullanılan mal ve hizmet endeksinde yüzde 86,59 artış gerçekleşti.

Yıllık artışın düşük olduğu alt gruplar sırasıyla, yüzde 23,88 ile veteriner harcamaları ve yüzde 27,91 ile malzemeler oldu. Buna karşılık, yıllık artışın yüksek olduğu alt gruplar ise sırasıyla, yüzde 138,11 ile gübre ve toprak geliştiriciler ve yüzde 121,77 ile enerji ve yağlar oldu.

Aylık artışın düşük olduğu alt gruplar sırasıyla, yüzde 3,62 ile makine bakım masrafları ve yüzde 5,50 ile diğer mal ve hizmetler oldu. Buna karşılık, aylık artışın yüksek olduğu alt gruplar ise sırasıyla, yüzde 32,75 ile tarımsal ilaçlar ve yüzde 31,15 ile hayvan yemi oldu. Bir önceki aya göre gübre ve toprak geliştiriciler yüzde 0,41 ve veteriner harcamaları yüzde 0,21 azalış gösterdi.

Paylaşın

Türkiye’de Çiftçi Sayısı 500 Binin Altına Düştü

Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV), ‘Ocak 2022 İstihdam İzleme Raporu’nu yayınladı. Üretim maliyetlerindeki artışın tarıma vurduğu darbeyi gözler önüne seren rapora göre; çiftçi sayısı son yılların en düşük seviyesine gerilerken, sigortalı ücretli çalışanların yüzde 52,5’ini oluşturan 3 ana sektördeki istihdam artışları da son bir yıl içinde gerçekleşen en düşük seviyelerde bulunuyor.

Haber Merkezi / Rapora göre ocak ayında sigortalı çalışan sayısı yıllık bazda yüzde 5,1 oranında (1,1 milyon) artarak, 22,2 milyon olarak gerçekleşti. SGK ocak ayı verilerine yer verilen raporda, toplam sigortalı çalışanların yüzde 71,9’unu oluşturan sigortalı ücretli çalışan grubunun (4/a/sigorta işkolu) yıllık olarak yüzde 5,9 (885 bin) oranında arttığı belirtildi. Kamu sektöründe sigortalı çalışan (4/c) sayısındaki artış ise yüzde 1,6’da kaldı.

Esnaf-çiftçi grubundaki (4/b) değişim yüzde 4,7 artış yönünde olmakla beraber alt sınıflarda eğilimler farklılaştı. Bu dönemde esnaf sayısında yüzde 9,1 (210 bin) artış, çiftçi sayısında ise yüzde 13,2 (75 bin) düşüş görüldü. Raporda söz konusu rakamlara ilişkin “Çiftçi sayısında uzun süreli düşüş eğiliminin yanı sıra, esnaf sayısında son aylardaki yüksek oranlı artışlar dikkat çekmektedir” değerlendirmesi yapıldı.

Toplam sigortalı ücretli çalışanların yüzde 27,7’sinin imalat, yüzde 15,6’sının toptan/perakende ticaret ve yüzde 9,2’sinin inşaat sektörlerinde istihdam edildiği aktarılan raporda, şu bilgiler şu bilgiler yer aldı:

“Yıllık değişimlere bakıldığında imalatta yüzde 7,4, toptan ve perakende ticaret sektöründe yüzde 3, inşaat sektöründe ise yüzde 0,2 artış gözlenmekle beraber söz konusu artışlar yılın en düşük düzeylerine işaret etmektedir. Özellikle inşaat sektöründe Nisan 2021’den itibaren gözlenen hızlı gerileme eğilimi dikkat çekmektedir. Diğer taraftan, sigortalı ücretli çalışanların yüzde 8,5’ini oluşturan dördüncü ana sektör olan idari ve destek faaliyetindeki istihdam son bir yılın 9 ayında gerilerken, kasımda başlayan sınırlı artış trendi aralık (yüzde 1,7) ve ocak (yüzde 1,2) aylarında devam etti.

Hizmet sektörleri istihdamında da artışlar göreli olarak sınırlı kaldı. İnsan sağlığı ve sosyal hizmet faaliyetlerinde yüzde 2,8, kamu yönetimi ve savunma; zorunlu sosyal güvenlikte ise yüzde 12,1 yıllık istihdam artışları gerçekleşti. Öte yandan, konaklama ve yiyecek hizmeti faaliyetlerinde (yüzde 17,1), eğitim (yüzde 14,7) ve ulaştırma ve depolama (yüzde 9,9) sektörlerinde yüksek oranlı istihdam artışları devam etti.

89 alt sektörün 12’sinde sigortalı ücretli çalışan sayısında azalış görüldü. En çok daralan sektör 17 binlik istihdam kaybı ile bina ve çevre düzenleme faaliyetleri sektörü oldu. Ev hizmetlerinde 10 günden fazla çalışanlar (14 bin), idari danışmanlık faaliyetleri (10 bin) ve bilgisayar ve kişisel ev eşyaları onarımı faaliyetleri (3 bin) de istihdamı çalışan sayısı olarak en çok daralan diğer sektörler olarak öne çıktı.

Oransal olarak bakıldığında ise istihdam en hızlı hanehalkları tarafından kendi ithalat faaliyetleri sektöründe (yüzde 28,5) geriledi. Bu sektörü yüzde 22,2’lik azalışla ev hizmetlerinde 10 günden fazla çalışanlar sektörü ile yüzde 9,8’lik azalışla kiralama ve leasing faaliyetleri sektörleri takip etti. Sinema filmi ve ses kaydı yayımcılığı, suyun toplanması arıtılması ve dağıtımı ve idari danışmanlık faaliyetleri de istihdam kaybı yaşayan diğer sektörler oldu.

Kadın çalışan sayısı geçen yıla göre yükselirken, aralık ayına göre azaldı. Ocak 2022’de sigortalı kadın çalışan sayısı bir yıl öncesine göre 490 bin artarken, aralık ayına göreyse 4,7 bin azaldı ve 5,1 milyona ulaştı. Kadın çalışanların toplam istihdam içindeki payı da yüzde 32,1’e yükseldi. Sigortalı ücretli kadın çalışan sayısında eylül ayından bu yana devam eden artış trendi son bulurken, kadın istihdamı aralık ayında ulaştığı sayı olarak en yüksek tarihsel istihdam seviyesinin altına indi. Buna rağmen, kadın istihdamı, istihdam payı olarak en yüksek tarihsel düzeyine ulaştı. Kadın istihdamının en çok arttığı sektör ise eğitim oldu.

Ocak ayında altı ilde istihdam yıllık olarak geriledi. Ocak ayı itibarıyla 15,9 milyona ulaşan sigortalı ücretli çalışanların yarısının ekonomik aktivite ve nüfus yoğunluğuna bağlı olarak 5 büyük ilde istihdam edildiği görüldü. Bu iller istihdam payına göre sırasıyla; İstanbul (yüzde 27,9), Ankara (yüzde 7,8), İzmir (yüzde 6,3), Bursa (yüzde 4,8) ve Kocaeli (yüzde 3,7)’dir.

Bu dönemde, çalışan sayısında en fazla artış 212 bin ile İstanbul’da yaşanmıştır. İstanbul’u 81 bin artışla Ankara, 60 bin artışla İzmir, 49 bin artışla Antalya ve 43 bin artışla Bursa takip etti. Sıralamalarda yüksek çalışan nüfusa sahip büyükşehirler ilk sıraları almakla beraber, Antalya’nın dördüncü sırada, Mersin’in de altıncı sırada yer alması dikkat çekti. Diğer taraftan, Ocak ayında Elazığ, Yozgat, Artvin, Karaman, Gümüşhane ve Tunceli’de istihdam geriledi.

Ocak ayında en hızlı istihdam artışı ise Batman’da gerçekleşti. Batman’ı yüzde 11 artışla Mersin takip etti. Batman ve Mersin’in ardından en hızlı istihdam artışı yaşanan iller Osmaniye (yüzde 10,8) ve Antalya (yüzde 9,8) oldu. Bitlis (yüzde 9,6) ve Van (yüzde 9,4) yüksek yıllık istihdam artışları gösteren diğer iller olarak öne çıktı. Bunun yanı sıra, Elazığ (yüzde 8,8), Gümüşhane (yüzde 2,3), Artvin (yüzde 2,2), Yozgat (yüzde 1,9), Tunceli (yüzde 1,5) ve Karaman
(yüzde 0,8) istihdamı daralan altı il olarak sıralandı.

Raporun tamamına ulaşmak için TIKLAYIN

Paylaşın

Tüketici Güven Endeksi Tarihin En Düşük Seviyesinde

Tüketici güven endeksi, nisan ayında bir önceki aya göre yüzde 7,3 oranında azaldı; mart ayında 72,5 olan endeks, nisan ayında 67,3 oldu. Böylece endeks 67,3 değeriyle veri setinin en düşük seviyesini gördü.

Haber Merkezi / Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) işbirliği ile yürütülen tüketici eğilim anketi sonuçlarından hesaplanan mevsim etkilerinden arındırılmış tüketici güven endeksi, nisan ayı verileri yayımlandı.

Buna göre, tüketici güven endeksi, nisan ayında bir önceki aya göre yüzde 7,3 oranında azaldı; mart ayında 72,5 olan endeks, nisan ayında 67,3 oldu. Böylece endeks 67,3 değeriyle veri setinin en düşük seviyesini gördü.

Anket sonuçlarından hesaplanan tüketici güven endeksi 0-200 aralığında değer alabilmektedir. Tüketici güven endeksinin 100’den büyük olması tüketici güveninde iyimser durumu,100’den küçük olması tüketici güveninde kötümser durumu göstermektedir.

Tüketici eğilimine ilişkin endekslerden, tüketimin finansmanı amacıyla borç kullanma ihtimali endeksinin artması iyimser durumu, azalması ise kötümser durumu göstermektedir.

Benzer şekilde tüketici fiyatlarının değişimine ilişkin düşünce ve beklenti endekslerinin artması tüketici fiyatlarında düşüş düşüncesini/beklentisini, azalması ise tüketici fiyatlarında artış düşüncesini/ beklentisini göstermektedir.

İşsiz sayısı beklentisi endeksinin artması işsiz sayısında azalma beklendiğini, endeksin azalması ise işsiz sayısında artış beklendiğini ifade etmektedir.

Paylaşın

IMF, Türkiye’nin Büyüme Oranını Aşağı Çekti

Uluslararası Para Fonu (IMF), Rusya-Ukrayna savaşının etkisiyle bu yıla ilişkin küresel büyüme tahminini yüzde 4,4’ten yüzde 3,6’ya indirdi. Türkiye ekonomisine ilişkin büyüme tahmini ise bu yıl için yüzde 2,7 ve gelecek yıl için yüzde 3 olarak belirlendi.

IMF, Dünya Ekonomik Görünüm Raporu’nun Nisan 2022 sayısını “Savaş Küresel Toparlanmayı Geciktiriyor” başlığı ile yayımladı.

Raporda, Ukrayna’daki savaşın maliyetli bir insani krizi tetiklediği, çatışmadan kaynaklanan ekonomik hasarın 2022’de küresel ekonomik büyümede önemli bir yavaşlamaya katkıda bulunacağı aktarıldı.

Savaşın büyümeyi azaltacağı, enflasyonu ise artıracağına işaret edilen raporda, merkez bankalarının para politikalarını sıkılaştırmasıyla faiz oranlarının artmasının beklendiğini, birçok ülkenin ise savaşın ekonomileri üzerindeki etkisini yumuşatmak için sınırlı maliye politikası alanına sahip olduğu kaydedildi.

Küresel görünüme yönelik aşağı yönlü riskler hakim
Raporda, dünyanın birçok bölgesi için yeni tip koronavirüs (Kovid-19) krizinin akut aşaması geçiyor gibi görünse de özellikle aşılanmamış kişiler arasında ölümlerin yüksek seyrettiği, Çin’deki kilit üretim ve ticaret merkezlerindeki son dönemde uygulanan karantina önlemlerinin başka yerlerdeki arz kesintilerini artırabileceği ifade edildi.

Belirsizliğin yüksek, küresel görünümeyse aşağı yönlü risklerin hakim olduğuna dikkatin çekildiği raporda, Ukrayna’daki savaşın yüksek gıda ve enerji fiyatları nedeniyle daha geniş sosyal gerilimler yaşanması olasılığını artırdığı ve bunun da görünüm üzerinde daha fazla baskı oluşturacağı kaydedildi.

Enflasyon uzun süre düşmeyecek

Raporda, enflasyonun savaş kaynaklı emtia fiyatlarındaki artışlar ve genişleyen fiyat baskıları nedeniyle tahmin edilenden daha uzun süre yüksek kalmasının beklendiği aktarıldı.

Dünya ekonomisinin geçen yıl yüzde 6,1 büyüdüğü kaydedilen raporda, küresel ekonominin 2022 ve 2023’te yüzde 3,6’şar büyümesinin beklendiği bildirildi. IMF, ocak ayında yayımladığı raporda, küresel ekonominin bu yıl yüzde 4,4 ve 2023’te yüzde 3,8 büyüyeceğini öngörmüştü.

2022 büyüme tahmini: ABD yüzde 3,7’ye, Avro Bölgesi yüzde 2,8’e indirildi

ABD: IMF raporuna göre, geçen yıl yüzde 5,7 büyüdüğü tahmin edilen ABD ekonomisinin 2022 yılı büyüme tahmini yüzde 4’ten yüzde 3,7’ye indirildi. Ülke ekonomisinin 2023 yılı büyüme tahmini de yüzde 2,6’dan yüzde 2,3’e düşürüldü.

AB: Avro Bölgesi’ne yönelik büyüme beklentisi de 2022 için yüzde 3,9’dan yüzde 2,8’e çekilirken, 2023 için yüzde 2,5’ten yüzde 2,3’e düşürüldü. Bölge ekonomisinin geçen yıl yüzde 5,3 büyüdüğü tahmin edildi.

Almanya: Avrupa’nın önde gelen ekonomilerinden Almanya’nın 2022 yılına ilişkin büyüme tahmini yüzde 3,8’den yüzde 2,1’e, Fransa’nın yüzde 3,5’ten yüzde 2,9’a, İtalya’nın yüzde 3,8’den yüzde 2,3’e ve İspanya’nın yüzde 5,8’den yüzde 4,8’e düşürüldü.

Almanya’nın 2023 yılı büyüme tahmini ise yüzde 2,5’ten yüzde 2,7’ye çıkarılırken, gelecek yıl için Fransa’nın ekonomik büyüme tahmini yüzde 1,8’den yüzde 1,4’e, İtalya’nın yüzde 2,2’den yüzde 1,7’ye ve İspanya’nın yüzde 3,8’den yüzde 3,3’e indirildi.

İngiltere: ekonomisi için de 2022 yılı büyüme tahmini yüzde 4,7’den yüzde 3,7’ye ve 2023 tahmini yüzde 2,3’ten yüzde 1,2’ye çekildi.

Söz konusu revizyonlarla gelişmiş ülkeler grubuna yönelik büyüme beklentisi 2022 yılı için yüzde 3,9’dan yüzde 3,3’e indirilirken, 2023 için yüzde 2,6’dan yüzde 2,4’e düşürüldü.

Rusya ekonomisi için yüzde 8,5’lik daralma beklentisi

Yükselen piyasalar ve gelişmekte olan ülke ekonomilerinin büyüme tahminlerine de yer verilen rapora göre, Çin ekonomisinin 2021’de yüzde 8,1 büyüdüğü tahmin edildi.

Çin: Bu yıla ilişkin olarak Çin’in ekonomik büyüme beklentisi yüzde 4,8’den yüzde 4,4’e düşürülürken, gelecek yıla ilişkin beklenti yüzde 5,2’den yüzde 5,1’e çekildi.

Rusya: Rusya ekonomisinin ise bu yıl yüzde 8,5 ve gelecek yıl 2,3 küçüleceği öngörüldü.

Türkiye: Türkiye ekonomisine ilişkin büyüme tahmini ise bu yıl için yüzde 2,7 ve gelecek yıl için yüzde 3 olarak belirlendi. IMF’nin ocak ayında yayımladığı tahminlerinde, Türkiye ekonomisinin bu yıl ve gelecek yıl yüzde 3,3’er büyümesi öngörülüyordu.

Bu revizyonlarla yükselen piyasalar ve gelişmekte olan ülke ekonomilerine yönelik büyüme beklentisi, 2022 için yüzde 4,8’den yüzde 3,8’e düşürülürken, 2023 için yüzde 4,7’den 4,4’e çekildi.

Paylaşın