TÜSİAD’dan İktidarın Ekonomi Politikalarına Tepki

Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Yüksek İstişare Konseyi toplantısına Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu zor durum damgasını vurdu. Toplantının açılışında konuşan TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan enflasyonun bir türlü kontrol altına alınamadığını, enflasyonun “üç rakamlı eşiğe doğru hızla” ilerlediğini ifade etti.

TÜSİAD Başkanı Turan, “Enflasyonla mücadelede tüm dünya faizleri artırarak frene basmayı tercih ederken biz uzun süredir hem kurun yükselmesine ve hesap yapılamamasına yol açan hem de tasarruf sahiplerini cezalandıran bir para politikası izliyoruz. Bundan dolayı vergi mükellefleri ve hazine gereksiz bir yükü taşımak durumunda kalıyorlar. Akran ülkelerle kıyasladığımızda dünyada hem en yüksek enflasyona hem de son derece yüksek risk primine sahip ülke konumundayız” dedi.

“Orta sınıfı güçlü olmayan bir ülkede demokrasi zayıflar”

Bunun sürdürülemez olduğunu ve hızla rasyonel politikalara dönülmesi gerektiğini vurgulayan Turan, Türkiye’nin iktisat bilimi ve tüm dünyadaki uygulamalarla çelişen bir yaklaşımı sürdürmemesi gerektiğini kaydetti. Türkiye’nin sorunlarının yalnızca para politikası ve dizginlenemeyen enflasyonla sınırlı olmadığını söyleyen Turan, şöyle konuştu:

“İzlenen ekonomi politikalarının yarattığı koşullarda gelirler hızla eriyor. Özellikle sabit gelirliler enflasyon baskısını en derinden hissediyor. Kentli, eğitimli orta sınıfların gelirleri de erozyona uğruyor. Unutmayalım ki, orta sınıfı güçlü olmayan bir ülkede demokrasi zayıflar. Eşitsiz gelir dağılımı demokratik sisteme yönelik inancı zedeler. Bu bağlamda ülkenin ekonomik durumu ve siyasi atmosferi nedeniyle bugüne dek görülmemiş bir ölçeğe varan beyin göçünü bir kez daha gündeme getirmek zorundayım. Bu göçü durdurmak için atılacak adımların en başta gelen önceliklerimizden sayılması gerektiğini düşünüyoruz. Bu boyutlarda bir nitelikli insan kaybına tahammülümüz olmadığına inanıyoruz.”

TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Tuncay Özilhan da yaptığı konuşmada Türkiye’nin zor bir dönemden geçtiğini söyledi. Ukrayna Savaşı’nın dünyada güvenlik dengeleri değiştirdiğini hatırlatan Özilhan, Türkiye’nin gıda fiyatlarındaki artışı önlemek ve tarım ve gıdadaki muazzam potansiyelini hayata geçirmek için yeni bir tarım politikasına ihtiyacı olduğunu belirtti. Özilhan, “TL’deki değer kaybı nedeniyle Türkiye’nin mamul mal ihracatında sağlayabileceği rekabet gücü, dünya ticaretinin hizmetlere ve hatta dijital olarak teslim edilen hizmetlere doğru kaydığı bir dünyada ne kadar sürdürülebilir olacak?” sorusunu sordu.

“Türkiye’nin risk primi yükseliyor”

Enflasyonun bütün ekonomik sorunların başı olması nedeniyle pek çok merkez bankasının enflasyon artışının önüne geçmek için sıkılaşma politikaları uyguladığını hatırlatan Özilhan, şöyle konuştu:

“Global taraf aleyhimize seyrederken, içeride uyguladığımız iktisadi politikalarla beraber ülke risk primi yükseliyor. Sıkı para politikaları ile gelişmiş ülkelerin yavaşlaması Türkiye’nin ihracatını kısıtlayarak cari açık, TL’nin değer kaybı ve enflasyon sorunlarını ağırlaştırabilir”.

Enflasyondaki artışın, daha önceki enflasyonist dönemlerle karşılaştırılamayacak kadar hızlı olduğunu söyleyen Özilhan, bu sürecin göreli fiyat yapısını bozduğunu, firmaların nasıl fiyatlama yapacaklarını bilemez hale geldiğini belirtti. “Tüketicilerin de fiyatlar konusunda algısı bozulmuş durumda” diyen Özilhan, şöyle devam etti:

“Enflasyon halkın satın alma gücünü eritiyor. Ücretlerin toplam gelir içindeki payı geriliyor. Ekonomideki en büyük öncelik enflasyonun kontrolden çıkmasını önlemek ve ardından kalıcı bir düşüş sağlamak olmalı. Aksi halde, Türkiye’nin geçmişinde olduğu gibi bir enflasyon sarmalına girmesi topluma çok yüksek bir bedel ödetir. Sorunları çözmek yerine bir süre için hafifletmek yönünde atılan adımlar geri teper.”

Ekonomik sorunların sık sık değiştirilen düzenlemelerle çözülemeyeceğini söyleyen Özilhan, bunun yol açabileceği riskleri “Sık sık değiştirilen düzenlemeler ve piyasanın işleyişine yapılan müdahaleler karar alma ufkunu daraltır ve ekonomiyi daha da bozar. Dengesizlikler tırmanmaya devam eder ve kontrol elden kaçarsa uzun yıllar büyük bedeller ödemeyi gerektiren bir sonuç kaçınılmaz olur” olarak açıkladı.

Paylaşın

KKM’nin Bütçeye 3 Aylık Maliyeti 21 Milyar Lira Oldu

Kur Korumalı Mevduat (KKM) kapsamında merkezi bütçeden ödenen kur farkları üç ayda 21,1 milyar TL’ye ulaştı. KKM 20 Aralık 2021 tarihinde dolar kurunun 18,36 ile rekor kırmasının ardından başlatılmıştı. 

Haber Merkezi / Hazine ve Maliye Bakanlığı’na bağlı Muhasebat Genel Müdürlüğü’nün bugün yayımladığı verilere göre, KKM’nin bütçeye maliyeti mayısta 4 milyar 843 milyon TL oldu.

Merkezi bütçe gider kalemlerinde ‘Mevduat ve Katılma Hesaplarının Kur Artışlarına Karşı Korunmasına İlişkin Giderler’ başlığıyla verilen KKM giderleri, martta 11 milyar 700 milyon TL, nisanda 4 milyar 555 milyon TL olmuştu. Böylelikle KKM’nin üç aylık maliyeti 21,1 milyar TL’ye ulaştı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ilk olarak 20 Aralık’ta duyurduğu KKM hesapları 22 Aralık’ta açılmaya başlandı.

KKM’de eğer kurdaki yükseliş faiz getirisinden yüksekse aradaki fark tasarruf sahibine ödeniyor. Bu hesaplamada baz alınacak kur seviyesini Merkez Bankası günlük olarak açıklıyor. İlk olarak mevduat sahiplerine ödemeler 23 Mart’ta başladı.

Söz konusu hesaplarda uygulanacak faiz oranı politika faizinin en fazla 300 baz puan üzerinde olabiliyor. Paranın vadeden önce çekilmesi durumunda kur farkı ödenmiyor.

Paylaşın

Zamlar Hız Kesmiyor: İlaca Da Bekleniyor

Ankara Eczacı Odası Başkanı Taner Ercanlı, ilaç fiyatlarına yüzde 20 civarında zam beklentisi olduğunu açıkladı. Ercanlı, “Eczaneler yaşanan krizden dolayı ciddi anlamda ekonomik darboğaza girdi” dedi.

Birçok kalemde gelen zamlara bir yenisin daha eklenmesi bekleniyor. Sözcü WEB TV’nin haberine göre, Ankara Eczacı Odası Başkanı Taner Ercanlı, “Sağlık Bakanlığının ilaçta yüzde 20 oranında fiyat artışı talebinin olduğu bilgisini aldık. Artış oranı yüzde 20’nin üzerinde de olabilir” dedi.

Eczanelerin ekonomik darboğaza girdiğini ve mesleği bırakanlar olduğunu da belirten Ercanlı, birçok ilacın üretilemediğini de vurguladı ve şunları söyledi:

‘Mesleği bırakıyorlar’

Eczaneler yaşanan krizden dolayı ciddi anlamda ekonomik darboğaza girdi. Eczanelerimizin bir kısmı süreç içerisinde kapanmaya başladı. Bu işi uzun yıllardır yapan bazı meslektaşlarımızın artık meslek yapma arzuları da ortadan kalktı ve mesleği bırakıyorlar.

Geçtiğimiz günlerde eczacıların içinde bulundukları zor durumdan kurtarılması gerektiğini aksi halde 14 bin eczacının dükkanlarını kapatma tehlikesi ile karşılaşacağını söyleyen Kayseri Eczacı Odası Başkanı Uğur Nuri Akın, “Ülkece zor zamanlardan geçiyoruz. Tabi bu da sağlık sektörünü yakından etkilemiş durumda. Bundan da en fazla etkilenen grup maalesef bizleriz çünkü bir tarafımız danışmanlık hizmeti verirken, bir tarafımız da ticari faaliyetleri sürdürmekte. Bununla birlikte de maalesef uzun zamandan beri devam eden sorunlarımızın çözülmemesi sebebiyle şu an 28 bin eczanenin yarısı kapanma tehlikesi ile karşı karşıya. Bu çok ciddi bir halk sağlığı sorunudur” diye açıklamalarda bulunmuştu.

‘İlaç yokluğu tekrar artışta’

Birçok ilaçta yokluk yaşıyoruz. Kurdaki artışla beraber ve pandemi sürecinin de bunun üzerine eklenmesiyle birlikte ilaç yokluğu maalesef tekrar artışa geçti. Elimizdeki verilere göre, yaklaşık yüzde 17 oranında bir ilaç yokluğu mevcut. Birçok ilaç yurt dışından ithal edilemiyor. Uluslararası alanda ilaç ham madde fiyatlarındaki artış da, sanayimizde birçok ilacın üretemez hale gelmesine yol açtı.

İlaç yokluğundan dolayı hastalarla karşı karşıya geliyoruz. Hastalarımız ilacın yokluğunun kaynağının eczacılar olduğu gibi bir algıya kapılıyor. İlaç üretildiği ilk andan hastaya ulaşana kadar takip edilen bir ürün. Hasta reçetesiyle geldiğinde ilacını ulaştırmak istiyoruz. Buradaki engel fiyat ise çözülmesi lazım. Biz ilaca zam isteyen tarafta değil ilacın erişilebilir olmasını isteyen taraftayız.

Paylaşın

Dikkat Çeken Araştırma: Zengin Daha Zengin Oldu

Dünyada dolar milyonerlerinin sayısı geçen yıl artış gösterdi. Zenginlerin varlıkları bir önceki yıla göre yüzde 8 artarak 86 trilyon dolar ile rekor düzeye çıktı. En fazla zengine sahip ülkeler ABD, Japonya ve Almanya.

Dünyanın her yerindeki varlık sahibi kişiler, geçen yıl artan hisse senedi fiyatları ve 2020’deki korona krizinin ardından yaşanan ekonomik toparlanmadan faydalandı.

Danışmanlık firması Capgemini’nin yaptığı hesaplamalara göre zenginlerin varlıkları toplamda bir önceki yıla göre yüzde 8 artış göstererek 86 trilyon dolar ile rekor düzeye çıktı. Aynı zamanda, en fazla zengine sahip üç ülke arasında yer alan Almanya da dahil olmak üzere, dolar milyonerleri kulübü de genişledi.

Capgemini uzmanı Klaus-Georg Meyer bu yılla ilgili olarak “2022 için tahminimiz çok daha temkinli” dedi.

Yüksek enflasyonla mücadelede merkez bankalarının faiz artırım sürecine girmesiyle hisse senedi piyasaları baskı altında bulunuyor. Capgemini tahminlerine göre en az 1 milyon dolar yatırım varlığı olan kişilerin sayısı geçen yıldan bu yılın Nisan ayına kadar yüzde 4 azaldı.

Dolar milyoneri sayısı arttı

Geçen yıl dolar milyonerleri kulübü küresel olarak yüzde 7,8 artarak 22,5 milyon üyeye ulaştı. Almanya’dan da 100 bin kişi bu kulübe katıldı ve böylece Alman milyonerlerin sayısı 1,63 milyona ulaştı.

Almanya’daki dolar milyonerlerinin servetinin toplamı da yüzde 7,4 artarak 6,3 milyar dolara yükseldi. Bu artışta borsalardaki yükseliş ve emlak fiyatlarındaki artış etkili oldu.

Bir karşılaştırma yapmak gerekirse Alman Merkez Bankası Bundesbank’ın hesaplamalarına göre hanehalkı kişisel varlığı geçen yıl sonu itibariyle 7,61 milyar euro düzeyindeydi. Bu hesaplamada nakit para, hisse senedi ve fonlar dikkate alındı ancak emlak varlığı bu hesaplamaya dahil edilmedi.

ABD birinci sırada

Almanya Capgemini hesaplamalarına göre en fazla dolar milyoner,ne sahip ülkeler arasında ön sıralarda yer alıyor.

ABD 7,46 milyon üye ile ilk sırada yer alırken, Japonya 3,65 milyon ile ikinci sırada yer alıyor. Çin 1,54 milyon milyoner ile Almanya’nın ardından dördüncü sırada yer alıyor.

Toplamda dolar milyonerlerinin yüzde 63,6’sı dört ülkede toplanmış durumda.

Araştırmaya göre süper zenginlerin sayında da geçen yıl artış kaydedildi. En az 30 milyon dolar serveti olanların varlığında toplam yüzde 8,1 artış olurken, bu kişilerin sayısı ise yüzde 9,6 büyüyerek 220 bine ulaştı.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Cari Açık, Dokuz Ayın En Yüksek Seviyesinde

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Nisan ayına ilişkin ödemeler dengesi istatistiklerini yayımladı. Buna göre cari işlemler açığı, bir önceki yılın aynı ayına göre 1,2 milyar dolar artarak 2,7 milyar dolar olarak gerçekleşti.

Haber Merkezi / Bunun sonucunda 12 aylık cari işlemler açığı 25,7 milyar dolar oldu ve 9 ayın en yüksek seviyesine çıktı. Bunda, ödemeler dengesi tanımlı dış ticaret açığının 2.7 milyar dolar artarak 4,4 milyar dolara yükselmesi etkili oldu.

Seyahat kaleminden kaynaklanan net gelirler bir önceki yılın aynı ayına göre 933 milyon dolar artarak 1.5 milyar dolara ulaştı. Doğrudan yatırımlardan kaynaklanan net girişler 323 milyon dolarla sınırlı kaldı.

Merkez Bankası tarafından konuya ilişkin yapılan açıklama şu şekilde:

“Bu gelişmede, ödemeler dengesi tanımlı dış ticaret açığının 2.692 milyon ABD doları artarak 4.433 milyon ABD dolarına yükselmesi etkili olmuştur.

Altın ve enerji hariç cari işlemler hesabı, bir önceki yılın aynı ayında 1.132 milyon ABD doları fazla vermişken, bu ay 4.022 milyon ABD doları fazla vermiştir.

Hizmetler dengesi kaynaklı net girişler bir önceki yılın aynı ayına göre 1.482 milyon ABD doları artarak 2.699 milyon ABD dolarına yükselmiştir.

Hizmetler dengesi altında seyahat kaleminden kaynaklanan net gelirler bir önceki yılın aynı ayına göre 933 milyon ABD doları artarak 1.599 milyon ABD doları olarak gerçekleşmiştir.

Birincil gelir dengesinden kaynaklanan net çıkışlar, bir önceki yılın aynı ayına göre 328 milyon ABD doları azalarak 970 milyon ABD doları olarak gerçekleşmiştir.

Bir önceki yılın aynı ayında 307 milyon ABD doları net giriş kaydeden ikincil gelir dengesi kalemi bu ayda 33 milyon ABD doları net çıkış kaydetmiştir.

Finans hesabı

Doğrudan yatırımlardan kaynaklanan net girişler 323 milyon ABD doları olarak gerçekleşmiştir.

Portföy yatırımları 606 milyon ABD doları tutarında net çıkış kaydetmiştir. Alt kalemler itibarıyla incelendiğinde, yurt dışı yerleşiklerin hisse senedi piyasasında 139 milyon ABD doları net alış, devlet iç borçlanma senetleri piyasasında ise 136 milyon ABD doları net satış yaptığı görülmektedir.

Yurt dışındaki tahvil ihraçlarıyla ilgili olarak bankalar ve diğer sektörler sırasıyla 606 milyon ABD doları ve 26 milyon ABD doları net geri ödeme yapmışken, Genel Hükümet ise 305 milyon ABD doları tutarında yeni tahvil ihracı gerçekleştirmiştir.

Diğer yatırımlar altında, yurt içi bankaların yurt dışı muhabirlerindeki efektif ve mevduat varlıkları 1.458 milyon ABD doları net azalış kaydetmiştir.

Yurt dışı bankaların yurt içindeki mevduatları, yabancı para cinsinden 958 milyon ABD doları ve Türk Lirası cinsinden 167 milyon ABD doları net artış olmak üzere toplam 1.125 milyon ABD doları net artış kaydetmiştir.

Yurt dışından sağlanan kredilerle ilgili olarak; bankalar, Genel Hükümet ve diğer sektörler sırasıyla 280 milyon ABD doları, 34 milyon ABD doları ve 248 milyon ABD doları net kullanım gerçekleştirmiştir.

Resmi rezervlerde bu ay 3.217 milyon ABD doları net artış gözlenmiştir.”

Cari Açık nedir?

Ülkenin dış dünya ile olan mal ve hizmet ticaretinin sonucu cari denge olarak adlandırılır. Sadece mal ticaretinin sonucu ise dış ticaret dengesidir.

Eğer ülkenin sattığı mallar satın aldığı mallardan fazla ise dış ticaret fazlası, tersi geçerli ise dış ticaret açığı vardır. Mal ticaretinin sonucuna hizmet ticaretinin (en önemli kalem turizm)  sonucu eklenerek cari dengeye ulaşılır.

Örneğin dış ticaret açığı -60 milyar $ olan (yani mal ticaretinde – 60 milyar $ açık veren) bir ülkenin turizm gelirleri giderlerinden 20 milyar $ daha fazla ise (yani hizmet ticaretinde +20 milyar $ fazla vermişse)  cari açığı 40 milyar $ dolar olacaktır.

Cari açık ülkenin dış dünyadan dolar talebini gösterir. Bir başka deyişle bu açığın finansmanı için 40 milyar dolar bulunması gerekir.

Döviz bir ülkeye nasıl girer?

Dolar arzı yani ülkeye döviz girişi esas olarak üç kanaldan olur.

a-Doğrudan yabancı yatırımlar (yabancıların şirket satın almak, fabrika kurmak amacıyla ülkeye getirdikleri dövizler)

b-Portföy yatırımları (yani yabancıların özel şirket tahvil ve hisse senetleri ile devlet tahvillerini satın almak üzere ülkeye soktukları döviz)ve

c- Kısa ve uzun vadeli borçlanmalar.

Cari açığın finansmanı içinde portföy yatırımları ile kısa vadeli borçların payının artması ülke ekonomisinin kırılganlığının da artması demektir. Çünkü bu tür dövizler iç ve dış faktörlere bağlı olarak kolaylıkla her an ülkeyi terk edebilirler.

Paylaşın

Sanayi Üretimi Yıllık Yüzde 10,8 Arttı

Sanayi üretimi nisan ayında yıllık bazda yüzde 10,8 artarken, aylık bazda değişmedi. Sanayinin alt sektörleri incelendiğinde ise, yıllık bazda en fazla artış madencilik ve taş ocakçılığı ile imalat sanayinde gerçekleşti.

Haber Merkezi / Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Sanayi Üretim Endeksi Nisan 2022 verilerini yayımladı.

Açıklanan verilere göre, nisan ayında takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretim endeksi, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 10,8 yükseldi. Arındırılmamış sanayi üretim endeksinde de yıllık bazda yüzde 10,5 artış oldu.

Sanayinin alt sektörleri incelendiğinde, nisan ayında madencilik ve taşocakçılığı sektörü endeksi bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 7,4 ve imalat sanayi sektörü endeksi yüzde 11,9 artarken, elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı sektörü endeksi yüzde 0,4 azaldı.

Sanayi üretimi aylık aynı kaldı

Sanayinin alt sektörleri incelendiğinde, nisan ayında madencilik ve taşocakçılığı sektörü endeksi bir önceki aya göre yüzde 3,4 ve imalat sanayi sektörü endeksi yüzde 0,1 artarken, elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı sektörü endeksi yüzde 3,3 azaldı.

Ekonomistler, takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretim endeksinin nisanda geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 8,3 artmasını bekliyordu. Arındırılmamış sanayi üretim endeksinin de yıllık bazda yüzde 7,6 artacağı öngörülmüştü.

Paylaşın

Bitcoin, Aralık 2020’den Beri En Düşük Seviyeyi Gördü

Kripto para piyasası haftaya ağır kayıplarla başladı. Dünyadaki en büyük kripto para birimi olan Bitcoin’in değeri yaklaşık 25 bin 500 dolara inerek Aralık 2020’den bu yana en düşük seviyeyi gördü.

Bitcoin son 24 saatte yaklaşık yüzde 7,59 değer kaybederken, CoinMarketCap’in verilerine göre kripto para piyasasındaki genel kayıp 24 saatte yüzde yaklaşık yüzde 6 oldu.

Bitcoin şu an 26 bin dolar seviyesinde seyrederken, ikinci en büyük kripto para birimi Ethereum da 24 saatte yüzde 7,88 değer kaybederek 1357 dolara geriledi.

Kripto piyasasındaki bu son düşüş, Amerika Birleşik Devletleri’nin geçen cuma açıkladığı enflasyon verilerinin ardından geldi. ABD’de enflasyon Mayıs 2022’de yıllık bazda yüzde 8,6 oldu. Bu son 40 yılın en yüksek enflasyon oranı.

Bu da yatırımcılarda ABD’nin daha agresif bir sıkılaşmaya gideceği beklentisi doğurdu.

Enflasyon verisi Amerikan Merkez bankası Fed’in para politikasını belirlemesinde kritik önemde. Federal Açık Piyasa Komitesi’nin (FOMC) toplantısı 14-15 Haziran tarihinde gerçekleşecek. Bu toplantıda Fed’in yeniden faiz artırımına gitmesi bekleniyor ve 50 baz puanlık bir artış yapacağı tahmin ediliyor.

Bu şartlar altında kripto paralara yatırımcı güveni kırılgan olmaya devam ediyor. Kripto paraların düşüşü, bu sektörün dayandığı teknolojiden ziyade, enflasyon, yüksek faiz oranları, Ukrayna savaşından kaynaklı jeopolitik istikrar sorunları gibi makroekonomik ortamdan kaynaklı sorunlara dayandırılıyor.

Asya piyasaları da kayıpla başladı

ABD’deki yüksek enflasyonun daha fazla sıkılaşmaya neden olacağı beklentisi nedeniyle Asya piyasaları da güne kayıpla başladı. Pekin’deki yeni Covid kısıtlamaları da piyasaların düşüşünde etkili oldu.

Japon Nikkei endeksi güne yüzde 2,7 düşüşle başlarken, Hong Kong’daki Hang Seng de yüzde 2,7 düştü. Öte yandan Amerikan doları 20 yılı aşkın bir süredir ilk kez 135 Japon yenine yükseldi.

Faiz artırımlarının olumsuz etkisi

Kripto para birimleri kurumsal yatırımcılar için risk varlıkları olarak değerlendiriliyor. Piyasalarda belirsizlik olduğu dönemlerde geleneksel yatırımcılar daha riskli olduğunu düşündüğü varlıkları satıyor ve paralarını daha güvenli yatırımlara yönlendiriyor.

ABD ve İngiltere merkez bankaları faiz artırırken, yatırımcılar enflasyon ve yüksek borçlanma maliyetinin küresel ekonominin büyümesi üzerinde büyük etki yaratabileceği ve ayrıca Ukrayna savaşının dünya ekonomisine etkileri konusunda endişeli.

Öte yandan Rusya’nın Ukrayna işgalinin başlamasının hemen ardından, Mart ayı başında, Moskova’ya uygulanan ekonomik yaptırımlarla birlikte kripto paralara ilgi artmıştı.

Öte yandan Bitcoin yakın zamanda El Salvador ve Orta Afrika Cumhuriyeti’nde resmi para birimi olarak kullanıma girdi.

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

Türkiye, 307 Milyar Dolar Fakirleşecek

Dolar kurundaki artışlar milli gelir hesaplarını da değiştirdi. Hükümetin geçen yılın eylül ayında açıkladığı 2022-2024 dönemine ait Orta Vadeli Program’da yapılan hesaplamalar, bu yıl dolar kuru ortalamasının 9,27 olacağı varsayımına dayanıyordu.

DW Türkçe’den Pelin Ünker’in haberine göre; Bu yıl Türkiye’nin yüzde 5 büyüyeceğini hesaplayan ekonomi yönetimi, gayrisafi yurtiçi hasılanın (GSYH) Türk Lirası bazında 7 trilyon 880 milyar lira, dolar bazında 850 milyar dolar olacağını öngörüyordu. Aynı hesaplamayla kişi başı GSYH öngörüsü de 9 bin 947 dolardı.

Hedefler tutmadı

Ancak yıla 13,4 lira seviyesinden başlayan dolar kuru, yılbaşından bu yana yüzde 28 artışla 17,20 seviyesini geçti. Buna göre yıllık ortalama kur 14,51 seviyesine ulaştı.

Orta Vadeli Program’da bu yıl için yapılan hesaplamalar kur artışıyla şaştı. Bu yıl içinde gerçekleşen ortalama kura göre hesaplandığında, sadece kur farkından dolayı Türkiye’nin milli geliri 543 milyar dolara iniyor. Kişi başına milli gelir ise 6 bin 354 dolara geriliyor.

Buna göre, ekonomi yönetimi yıl sonuna kadar adım atmazsa, kişi başına 3 bin 593 dolar fakirleşen Türkiye, kâğıt üzerinde milli gelirden 307 milyar dolar kaybediyor.

Öte yandan bu hesaplama, hükümetin bu yılki yüzde 5’lik büyüme hedefinin tuttuğu ve kurun yeni rekorlar kırmadığı varsayımına dayanıyor.

Hükümet bu yıl için yüzde 5 büyüme hedefi koysa da Merkez Bankası’nın reel ve finansal sektör temsilcileri ile profesyonellerden oluşan 48 katılımcıyla gerçekleştirdiği mayıs ayı beklenti anketinde 2022 büyüme beklentisi yüzde 3,3 oldu.

Büyüme öngörüleri düşük

Uluslararası kuruluşların Türkiye için 2022 büyüme tahminleri de hükümetin yıllık öngörüsünden daha düşük.

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD), 8 Haziran’da yayınladığı “Ekonomik Görünüm” raporunda, Türkiye için 2022 yılı GSYH büyüme tahminini yüzde 3,7 olarak açıkladı. OECD, yüksek enflasyon ve azalan tüketici güveninin, tüketici harcamalarını sınırlayacağı, yatırımların ise jeopolitik faktörler ve finansal koşullardaki belirsizlikten olumsuz etkileneceği değerlendirmesinde bulundu.

Uluslararası Para Fonu (IMF) en son Nisan ayında Türkiye için büyüme tahminini yüzde 3,3’ten yüzde 2,7’ye indirdi. Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s’in Mayıs ayında açıkladığı büyüme beklentisi yüzde 3,5 olurken, Dünya Bankası’nın büyüme tahmini yüzde 2,3’te kalıyor.

Kur tahminleri yükseliyor

Kur tahminleri ise yukarı yönlü. Dolar/TL değerlemesi üzerinden çalışmalarda bulunan İngiliz Standard Chartered Bank, Ocak ayında yayınladığı raporda, 2022 yıl sonu kur tahminini 12 seviyesinden 20’ye çıkardı. İngiltere merkezli HSBC, Mayıs ayında dolar/TL için yıl sonu tahminini 16,5’ten 17,5’e yükseltirken, İtalyan bankası Unicredit’in tahmini 18 oldu.

Merkez Bankası’nın Mayıs ayı piyasa katılımcıları anketine göre ise katılımcıların yıl sonu dolar/TL beklentisi 17,57.

Ekonomistler, dünyadaki merkez bankalarının faiz arttırımına gittiği dönemde, Türkiye’de kurlardaki ve enflasyondaki yükselişi durdurmak için para politikasının etkin araçlarından biri olan faiz artırımından kaçınılmasının ekonomiye güveni zedelediği görüşünde. Buna göre ekonomi yönetiminin faiz artırımı yerine kullandığı enstrümanlar geçici çözüm sunarken, yatırımcılar güvenli limanlara yöneliyor ve kurdaki yükseliş hızlanıyor.

Dolar bazında küçülme

Mevcut veriler de Türkiye’nin milli gelirinin TL bazında artarken dolar bazında eridiğini gösteriyor. Bu da geçen yıl dünyanın en büyük 21 ekonomisi olan Türkiye’nin daha alt basamaklara düşmesine yol açabilir.

Resmi verilere göre Türkiye, yılın ilk çeyreğinde TL bazında yüzde 7,3 büyüme kaydederken, dolar bazında yüzde 4,9 küçüldü. Kişi başı milli gelir de 9 bin 539 dolardan 9 bin 374 dolara geriledi. Uluslararası arenada 10 bin dolar kişi başı milli gelir için psikolojik sınır olarak kabul görüyor. Türkiye’de kişi başı milli gelir ise 2018 yılından bu yana 10 bin doların altında seyrediyor.

Kişi başına gelirde 78. sırada

AKP iktidarının en büyük iddialarından biri Cumhuriyet’in 100’üncü yılı olan 2023 yılında Türkiye’nin ilk 10 ekonomi arasında yer almasını sağlamaktı. Ancak 2015’te dünyanın en büyük 16’ncı ekonomisi olan Türkiye, IMF’nin Nisan ayı raporuna göre, geçen yıl 806,8 milyar dolarlık GSYH ile en büyük ilk 20 ekonomi içerisinden çıkarak 21. sıraya geriledi. Aynı rapora göre Türkiye, kişi başına gelir açısından da 2015 yılında 66’ıncı sıradayken 2021 yılında 78’inci sıraya indi.

Fon, Nisan ayında açıkladığı raporda, bu yıl da Türkiye’nin 692,4 milyar dolarlık milli gelirle 23. sıraya gerileyeceğini tahmin etmişti. Öte yandan diğer ülkelerin GSYH’sinin artmadığı düşünülse dahi, kur kaynaklı gelişmelerden dolayı Türkiye’nin daha alt basamaklara inmesi söz konusu olabilir.

Paylaşın

Bireysel Kredi Kullanan Kişi Sayısı 36 Milyonu Aştı

Emeğiyle geçinen yurttaşlar hayatlarını devam ettirebilmek için bankalara yönelirken, AK Parti iktidarının çözümü ise ekonomide atılan son adımlar ile tüketici kredilerine yönelik kısıtlamalar getirmek oldu.

Türkiye Bankalar Birliği (TBB) verileri ise bireysel kredi borcu olan kişi sayısının yeni bir sınırı daha aştığını ortaya koydu. 2022 Nisan sonu itibarıyla bireysel kredi borcu olanların sayısı 36 milyon 52 bin kişiye ulaştı. Toplam kredi borcu ise son bir yılda 902,5 milyar liradan bir trilyon 137 milyar liraya çıktı.

Nisan ayı verileri

Verilerin yer aldığı TBB Risk Merkezi’nin Nisan 2022 ile ilgili yeni açıkladığı “Aylık Bülten”de öne çıkan detaylar şöyle:

“2022 yılı nisan sonu itibarıyla bireysel kredi borcu olanların sayısı 36 milyon 52 bin kişiye ulaştı. Bu sayı Nisan 2021 sonunda 34 milyon 538 bin, Mart 2022’de 35 milyon 873 bin kişiydi. Ayrıca küresel Covid-19 salgını öncesi; Mart 2020’de kişi sayısı 32 milyon 156 bindi.

Toplam kredi borcu tutarı ise Nisan 2022 itibarıyla son bir yılda 902,5 milyar liradan bir trilyon 137 milyar liraya ulaştı. Bu rakam Aralık 2021’de bir trilyon 47 milyar lira, Mart 2020’de ise 659 milyar liraydı.

Yine geçen nisan sonu itibarıyla son bir yılda bireysel kredi borcu (kredi riski) ortalaması 26 bin 131 liradan 31 bin 541 liraya ulaştı. Bu rakam Mart 2022’de 30 bin 716 lira, Mart 2020 sonunda ise 20 bin 501 liraydı.

Kullanım alanlarına bakıldığında, konut kredisi borcu olanlar Nisan 2022 itibarıyla son bir yılda 2 milyon 539 binden 2 milyon 479 bin kişiye inerken borç tutarı 285,4 milyar liradan 330,9 milyar liraya yükseldi. Taşıt kredisi kullananların sayısı da 473 bin kişiden 438 bin kişiye düşerken kredi hacmi 47,9 milyar liradan 62,3 milyar liraya yükseldi. Ayrıca her iki kredi türünü kullanan kişi sayısı Mart 2022’ye göre arttı.

Daha çok günlük giderler için ihtiyaç kredi kullanan kişi sayısı ise son bir yılda 28 milyon 297 binden 28 milyon 627 bine çıktı. Kredi hacmi de 414,5 milyar liradan 502.3 milyar liraya yükseldi. Bunun yanında Nisan 2021’den Nisan 2022’ye bireysel kredi kullanan kişi sayısı 28.3 milyondan 30.8 milyona, bireysel kredi kartı kullanımı nedeniyle borç tutarı ise 154,7 milyar liradan 241,6 milyar liraya ulaştı.

Paylaşın

Taşıma Maliyeti Kilo Başına Bir TL’yi Geçti

Motorin ve benzin zamlarının ardından nakliye maliyetleri de katlandı. Son zamlarla beraber bir ürün bedava bile alınsa Antalya’dan İstanbul’a nakliye ücreti kilogram başı 1 lira 16 kuruş tutuyor.

Akaryakıta art arda gelen zamlar gıda sektörünü de doğrudan etkilerken, yurttaşların sofrasında ürünler de zamlanmaya devam ediyor. Nakliye maliyetleri nedeniyle fiyat artışları sürerken, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Uşak Milletvekili Özkan Yalım da gıdada taşıma giderlerinin yılın ilk 69 gününde yüzde 111 arttığına dikkat çekti.

Yalım, bir ürünün Antalya’dan bedava dahi alınsa İstanbul’a gelmesi için kilo başına 1,16 TL maliyeti olduğunu belirterek, “Tarladan çıkan bu ürünlere ayrıca; ürün ücreti, komisyoncu ücreti, hal ücreti, KDV ve halden şehir içi nakliye ücreti, satıcı kârı gibi ücretler eklenecektir” dedi.

‘Ton başına bin 115 TL maliyet’

BirGün’den Berkay Sağol’un haberine göre Yalım, yaşanan artışı güncel fiyatlarla anlatırken, “Mevcut tarih itibari ile Antalya-İstanbul arası tarla mesafeleri de dikkate alındığında yaklaşık 800 kilometre yol gidilmektedir. Gidiş ve dönüş olmak üzere bir kamyon bin 600 kilometre yol yapmaktadır. 20 ton sebze taşıma kapasitesine sahip olan, kırkayak diye tabir edilen bir kamyon veya bir TIR 100 kilometrede yaklaşık 40 litre motorin yani; 800 kilometrede 320 litre mazot yakmaktadır. Bir aracın yalnızca gidişteki yakıt ücreti 9 bin 17 TL. Geri dönüşü var, köprü geçişi, Osmangazi Köprüsü geçişi var, şoförün kişisel giderleri, araç bakım eklendiğinde gidiş dönüş için rakam 23 bin 107 TL’ye yükseliyor. Bu da ton başına bin 115 TL, kilo başına da 1,16 TL maliyet çıkarıyor” ifadelerini kullandı.

Yalım, “Çoğu nakliyeci, ürünü yükleyince zamlara yolda yakalanıyor ve maliyeti yükseliyor. Bu da nakliyecileri zor durumda bırakıyor” değerlendirmesini yaparken, 1 Ocak 2022’de 12,74 TL’lik mazot fiyatıyla İstanbul’a tek yön gidişin 4 bin 77 TL olduğunu anımsatarak bugün aynı rotada maliyetin 9 bin 17 TL’ye yükseldiğini vurguladı. Yalım, “Yani 131 günde yüzde 111 artışla geldiğimiz nokta bu” dedi.

Paylaşın