TÜİK Verileri İle İŞKUR Başvuruları Arasında 1 Milyon Kişi Fark Var

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan mayıs ayı iş gücü verilerini değerlendirdi. TÜİK verilerine göre, işsiz sayısının mayısta bir önceki aya kıyasla 56 bin kişi azalarak 3 milyon 785 bin kişi olarak saptanmasını İŞKUR verileri ile karşılaştıran Ağbaba, aradaki 1 milyon 153 bin kişilik farka dikkat çekti.

TÜİK’in işsizlik rakamları ile İŞKUR’a yapılan başvuruların 1 milyon 153 bin kişilik fark oluşturduğunu ifade eden Ağbaba, şöyle konuştu:

“TÜİK mevsim etkilerinden arındırılmış iş gücü verilerine göre Mayıs 2021 yılında 4 milyon 293 bin olan işsiz sayısı, Mayıs 2022 itibariyle 3 milyon 785 bine düştüğünü açıklıyor. Yani TÜİK’e göre işsiz sayısında son bir yılda 509 bin kişilik azalma olduğu görülüyor. Devletin bir diğer kurumu İŞKUR ise kendisine kayıtlı işsiz sayısını; Mayıs 2021 de 2 milyon 893 binden Mayıs 2022’ye 3 milyon 537 bin kişiye yükseldiğini açıklıyor. TÜİK verilerinde bir yılda 509 bin kişi azalan işsiz sayısı, kayıtlı İŞKUR verilerinde 644 bin kişi artıyor. TÜİK ile İŞKUR arasında tamı tamına 1 milyon 153 bin kişilik fark oluşuyor. Bunun izah edilebilecek hiçbir yanı yoktur.”

“TÜİK kendince illüzyon yaparak”

CHP’li Ağbaba, TÜİK’in yayınladığı işsizlik verilerinin İŞKUR tarafından doğrulanmadığına işaret ederek, “TÜİK’in her ay kronikleşmiş işsizlik yalanını devletin bir diğer kurumu İŞKUR ortaya çıkarıyor. TÜİK bu ayda deyim yerindeyse suçüstü yakalanmış durumda. TÜİK, işsizliği bir ayda 56 bin kişi azaldığını açıklıyor. Lakin İŞKUR verilerine göre nisan ayında işsizlik ödeneğine bugüne kadar başvuranların sayısı 16 milyon 341 iken mayıs ayında bu rakam 16 milyon 454 bin kişiye yükselmiş görünüyor. Yani işsiz kaldığı ve işsizlik ödeneğine başvuru sayısındaki artış bir ayda 113 bin iken TÜİK ise bir ayda işsizliğin 56 bin kişi azaldığını açıklıyor. TÜİK kendince illüzyon yaparak işsizliği yok ettiğini düşünse de gerçek verileri işsizlerin hiçbir yer kaybolmadığını TÜİK’e gösteriyor” ifadelerine yer verdi.

(Kaynak: Gazete Duvar)

Paylaşın

TÜİK Açıkladı: İşsizlik, Mayıs Ayında Yüzde 10.9

15 ve yukarı yaştaki kişilerde işsiz sayısı Mayıs ayında bir önceki aya göre 56 bin kişi azalarak 3 milyon 785 bin kişi oldu. İşsizlik oranı ise 0,3 puanlık azalış ile yüzde 10,9 seviyesinde gerçekleşti. Bu oran erkeklerde yüzde 9,5, kadınlarda ise yüzde 13,8 olarak tahmin edildi.

Haber Merkezi / Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) İşgücü İstatistikleri Mayıs 2022 verilerini açıkladı. Verilere göre; 15 ve daha yukarı yaştaki kişilerde işsiz sayısı 2022 yılı Mayıs ayında bir önceki aya göre 56 bin kişi azalarak 3 milyon 785 bin kişi oldu. İşsizlik oranı ise 0,3 puanlık azalış ile yüzde 10,9 seviyesinde gerçekleşti. Geniş tanımlı işsizlik oranı (atıl işgücü) mayısta yüzde 22.4 olarak gerçekleşti.

Mevsim etkisinden arındırılmış istihdam oranı yüzde 47,8

İstihdam edilenlerin sayısı 2022 yılı Mayıs ayında bir önceki aya göre 358 bin kişi artarak 30 milyon 839 bin kişi, istihdam oranı ise 0,5 puanlık artış ile yüzde 47,8 oldu. Bu oran erkeklerde yüzde 65,3 iken kadınlarda yüzde 30,6 olarak gerçekleşti.

Mevsim etkisinden arındırılmış işgücüne katılma oranı yüzde 53,6

İşgücü 2022 yılı Mayıs ayında bir önceki aya göre 302 bin kişi artarak 34 milyon 624 bin kişi, işgücüne katılma oranı ise 0,4 puanlık artış ile yüzde 53,6 olarak gerçekleşti. İşgücüne katılma oranı erkeklerde yüzde 72,2, kadınlarda ise yüzde 35,5 oldu.

Genç nüfusta mevsim etkisinden arındırılmış işsizlik oranı yüzde 20,3

15-24 yaş grubunu kapsayan genç nüfusta işsizlik oranı bir önceki aya göre 0,2 puanlık artış ile yüzde 20,3 oldu. Bu yaş grubunda işsizlik oranı; erkeklerde yüzde 17,6, kadınlarda ise yüzde 25,5 olarak tahmin edildi.

İstihdam edilenlerden referans döneminde işbaşında olanların, mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış haftalık ortalama fiili çalışma süresi 2022 yılı Mayıs ayında bir önceki aya göre 0,9 saat azalarak 44,0 saat olarak gerçekleşti.

Mevsim etkisinden arındırılmış atıl işgücü oranı yüzde 22,4

Zamana bağlı eksik istihdam, potansiyel işgücü ve işsizlerden oluşan atıl işgücü oranı 2022 yılı Mayıs ayında bir önceki aya göre 0,8 puan artarak yüzde 22,4 oldu. Zamana bağlı eksik istihdam ve işsizlerin bütünleşik oranı yüzde 16,0 iken potansiyel işgücü ve işsizlerin bütünleşik oranı yüzde 17,7 olarak tahmin edildi.

Paylaşın

Üreticinin Gündemi Aynı: Artan Maliyetler, Düşen Üretim

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, Niğde’de yaşanan sel nedeniyle ektiği patatesler çürüyen ve ikinci kez ekim yapmak zorunda kalan üreticiler ile bir araya geldi.

Maliyet artışlarına dikkat çeken üreticiler, 1 kilogram patatesin maliyetinin işçilik ve nakliye giderleriyle birlikte 5 buçuk lirayı bulduğunu, gübre atamadıkları için de verim kaybı yaşanacağını söyledi.

Çiftçiler ayrıca Çiftçi Kayıt Sistemi’ne (ÇKS) kayıt olmalarına rağmen Tarım Sigortaları Havuzu (TARSİM) sigortası yaptıramadıklarını, sel nedeniyle ürünlerin çürümesi sonucu oluşan zararları kendilerinin karşıladığını ve bu nedenle ciddi mağduriyet yaşadıklarını kaydetti.

Çiftçilerin sorunlarını dinleyen Niğde Milletvekili Gürer ise mazottaki Katma Değer Vergisi (KDV) ve Özel Tüketim Vergisi’nin (ÖTV) kaldırılması ve gübrenin de üreticiye sübvanse edilmesi gerektiğini ifade etti.

“30 bin lira zarar ettim”

Gürer ile bir araya gelen çiftçilerden Fatih Altıner, ÇKS’ye kayıtlı olduğunu, fakat çeşitli nedenlerle ürününe TARSİM sigortası yapamadığını söyledi. Sel nedeniyle tarlasına ikinci kez ekim yapan Altıner, 30 dönüm patates ektiğini, sel nedeniyle 15 dönüm ekili alandaki patatesin çürüdüğünü, 30 bin lira zarar ettiğini belirterek yeniden ekim yapacağını anlattı.

Benzer bir sorun yaşayan Mahmut Teke de maliyet artışlarına dikkat çekerek 130 bin lira masraf yaparak ektikleri tarlalarını aşırı yağışlar sonrası sel bastığını ve ektikleri patateslerin çürüdüğünü söyledi.

Teke ayrıca TARSİM’e kayıtlı olmadıkları için hiçbir destek almadıklarını ve zararlarının 200 bin lirayı geçtiğini ifade etti: “İlk ekimde gübre atmıştık. Sel ile ürün çürüdü. Yeniden ekim yaptım. İkinci kez patates ekince bu kez gübre atamadık. Çünkü çok pahalı olan gübre canımızı yaktı. Ot ilacı atacağız ancak gübre atamadığımız için verim kaybı olacak.”

Çiftçi Teke, ilaç, gübre, mazot ve diğer girdilerle maliyetin arttığına dikkat çekerek, “İşçilik ve nakliye hariç 1 kilo patatesi maliyeti 4 lira oldu. İşçilik ve nakliyeyi de eklersek maliyet 5 buçuk lirayı bulur” dedi: “Büyük mağduriyet yaşıyoruz. Alnımızın teriyle kazanamadıktan sonra, niye bu işi yapalım? 35 yaşındayım, kendimi bildim bileli çiftçilik yaparım. Bu seneki kadar hiç görmedim. Böyle bir dönem olmadı. Her şey çok pahalı.”

“Çiftçi patates üretiminden uzaklaştı”

CHP Niğde Milletvekili Gürer ise Niğdeli patates üreticilerinin sorunları ile ilgili özetle şu değerlendirmeleri paylaştı:

“Niğde bölgesinde 2 yıl önce patates eken çiftçinin ürünü depoda kaldı. 100 bin ton patates çürüdü. Çiftçi üretimden uzaklaştı.

Niğde’de geçen yol 300 bin ton daha ürün alındı. Bu yıl da patates üreticisinin yeni sorunları var. Küresel ısınma ile oluşan hava değişimi üreticiyi olumsuz etkiledi. Mevsiminde yağış olmadı. Sonrası aşırı yağışlar ekili alanlara büyük zarar verdi.

Patates zamanında hasat edilemeyecek. Verim kaybı da yaşanacak. Büyük kentlerde patatesin artan fiyatından tüketici şikâyetçi. Çiftçi rafta artan fiyattan fayda sağlamıyor. Başta elektrik, mazot, gübre artışları çiftçi maliyetini katladı. Beklenmeyen afetlerde çiftçinin belini büktü.

Aslında patates raftaki fiyat artışı üreticide maliyet ve sonrası o kadar arttı ki çiftçi patates ekmekte zorlanır oldu. İki yıl önce depoda çürüdüğü için de üretim yapanların sayısı azaldı. Patatesten kar eden çiftçi olmayınca, insanlar patates ekiminden uzaklaştı.

Girdi maliyetleri çok arttı. İlaç, gübre, tohum fiyatları kat kat yükseldi. Mazotun yanına yaklaşılamıyor. O nedenle iktidar mazotta KDV ve ÖTV’yi kaldırmalı. Ayrıca üreticiye gübreyi sübvanse etmeli…”

“Ankara’dakiler gerçekleri görmüyor”

Öte yandan, CHP Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun da bugün (12 Temmuz) Kurban Bayramının dördüncü gününde Süleymanpaşa’da Kurbanlık Hayvan Pazarı’nı ziyaret etti. Sorunlarını Aygun ile paylaşan üreticiler özetle şöyle konuştu:

“Geçen yıl 100 tane büyükbaş hayvan sattım. Bu yıl ise 20 tane satabildim. Küçükbaş hayvan satışında da zarar ettik. Hayvan yeminin geçen sene torbası vadeli satış ile 80 liraydı. Bu yıl peşin fiyatına torbasına 350 lira istiyorlar. Yakında besici kalmayacak. Ankara’dakiler gerçekleri görmüyor.

Bayramın dördüncü günündeyiz. 45 küçükbaş getirdim, 12 tanesi elimizde kaldı. Durum vahim. Geçen yıl 80-100 lira arasında olan yemin torbası bu yıl 350 lira. Üstelik geçen yıl vadeli satış ile yem alabiliyorduk. Bu yıl peşin fiyatına yemin torbasına 350 lira istiyorlar.

Çalışırken batıyoruz. Hiç çalışmasak daha iyi. Ankara’dan bakınca durumu iyi gösteriyorlar. Gelsinler bu işleri onlara devredelim, onlar satsın hayvanlarımızı.

Süt üreticisi de perişan. Bu yıl keçi sütünü alan kalmadı. Süt keçilerini hayvan pazarına getirip satmaya çalışıyorlar.

Maliyetler 3-4 kat arttığı halde geçen sene 2500 liraya sattığım koçu bu yıl da aynı fiyata sattım. Zarar ediyoruz, bırakacağız bu işi. Herkes borçlu. Hayvanlarımı satarak, borçlarımı ödeyeceğim.”

Paylaşın

Yurttaşların Gündemi Bayramda Da Ekonomik Kriz

Çiftçinin, üreticinin, yurttaşın gündemi bayramda da artan maliyetler, zamlar ve hayat pahalılığı oldu. Bayramda, Eskişehir’in Sarıcakaya ve Mihalgazi ilçelerindeki üreticileri ziyaret eden CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, çiftçilerin bayramını kutlayarak sorunlarını dinledi.

Çakırözer’e “Bütün ülkeyi biz doyuruyoruz ama karşılığını alamıyoruz. Hep zarardayız,” diyen çiftçiler tarlada bir kilo domatesin maliyetinin 4 lira, marketlerdeki satış fiyatının ise 15-20 lira olduğunu söylediler.

Çakırözer’e CHP’li ilçe yöneticilerinin eşlik ettiği bayramlaşma ziyaretlerinde, İstanbul ile Ankara’nın sebze ihtiyacının büyük bölümünü karşılayan Eskişehirli üreticiler artan girdi maliyetleri nedeniyle üretim yapamamaktan dert yandı

Domates, salatalık, marul, roka, maydanoz gibi sebzelerin ağırlıkla olarak yetiştirildiği bölgedeki üreticiler Çakırözer’e şunları anlattı:

“Bayram gelmiş ama neyimize? Gübre, tohum, fide, ilaç, mazot katlandıkça katlanıyor. Tek kalemde yüzde 300’leri bulan artış var. Tarlada bir kilo domatesin maliyeti 4 – 5 liraları buluyor. Ama biz bunu 5 liraya satabiliyoruz. 50 kuruş, 1 lira kârla üretim yapmaya çalışıyoruz. O da yapabilirsek. Pazarda, marketlerde ise fiyat 15-20 liraları buluyor. Bazılarımız bahçesini boş bırakmak zorunda kaldı.”

“Başka çaremiz yok”

Çitfçiler gibi, hayvancılıkla geçimini sağlayan köylüler de gün geçtikçe artan maliyetler nedeniyle hayvancılığı bıraktıklarını ve/veya bırakmak üzere olduklarını söyledi. Önceki yıllarda 30 büyükbaş hayvanının yarısını satmak zorunda kaldığını belirten bir hayvan yetiştiricisi:

“Artık çaremiz kalmadı. 30 hayvanım vardı. Önce 15’e düşürdüm şimdi de hepsini satmak zorunda kaldım. Hayvanlarımızın sayısını arttıracağımıza satmak zorunda kalıyoruz. Çünkü yem, saman fiyatları yerinde durmuyor. İnsanlar artık bakamadığı için elindeki hayvanı satmaya çalışıyor. Başka çaremiz yok. Satıyoruz en azından zararda olmuyoruz, borçlu olmuyoruz.”

“Önlem alınmazsa bedelini ödeyeceğiz”

Çiftçinin üretimden, hayvan yetiştiricilerinin besicilikten vazgeçtiğini söyleyen CHP’li Çakırözer ise “Memleketlerimizde emekli de, emekçi de, üretici de artık ağız tadında bayramı karşılayamıyor. Herkesin tek derdi hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı. Artan maliyetler karşısında kendi üreticimiz, kendi çiftçimiz üretemez, hayvan yetiştiremez halde. Ülkeyi yönetenler ise Venezuela’dan toprak kiralayıp buğday üretmenin peşinde. Maliyetler karşısında emeğinin karşılığını alamayan çiftçi ektiğine, besici hayvan yetiştirdiğine pişman. Önlem alınmazsa bedelini ülke olarak ödeyeceğiz,” dedi.

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

KYK Kredisi Borçlarının Geri Ödeme Tutarları En Az 2 Katına Çıktı

Gençlerin KYK kredisi borçlarının geri ödeme tutarları 2-3 katına çıktı. Öğrenciler, “Ekonomik krizin faturasını bizlerin ödemesi bekleniyor. Bu ekonomi yönetiminden en çok kim yarar sağlıyorsa faturayı da onlar ödesin” diyor.

2021-2022 eğitim öğretim döneminin bitmesiyle mezun olan öğrencilerin, eğitim gördükleri süre içinde almak zorunda kaldıkları KYK kredisi borçlarının geri ödeme miktarları da belli oldu. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi’ne (Yİ-ÜFE) bağlı olarak hesaplanan geri ödeme miktarı, Türk Lirası’nın yüksek değer kaybı, döviz ve enflasyondaki yükselişle birlikte fırladı.

Öğrencilere çıkarılan geri ödeme tutarları, alınan paranın en az 2-3 katına çıktı. Cumhuriyet’e konuşan ve adını vermek istemeyen yeni mezun bir kişi, “Dört senede 30 bin lira olarak aldığım öğrenim kredisinin geri ödemesi, Saray’ın dahiyane ekonomi yönetimi sayesinde 74 bin TL olarak geldi” dedi.

“Açıklayamıyorum”

Eğitim-İş Genel Başkanı Kadem Özbay ise öğrencilerin devleti yönetenler tarafından borç batağına saplandığını belirtti.

“Koca holdinglerin, yandaş müteahhitlerin kredi ve vergi borcunun adaletsizce silindiği bu ülkede, bir gencin ailesinin imkansızlıklarına rağmen okumaya çalışmasının bedeli, onu okutmakla yükümlü olan kurumlara kâr kapısı olmak” diyen Özbay, “Beş yıl önce 34 bin lira olarak çekilen bir KYK kredisinin geri ödemesinin enflasyon farkı ve gecikme faiziyle birlikte 130 bin liraya yükselmesini, bir matematik öğretmeni olarak açıklayamıyorum. Devleti yönetenler, faiz tuzaklı krediler verdiği gençlerden bir de utanmadan kendi sebep oldukları enflasyonun farkını istiyor” dedi.

Paylaşın

Türkiye’de Her 10 Kişiden 8’i Ülke Yanlış Yolda Diyor

Merkezi Paris’te olan ve 1975’ten bu yana pazar araştırması ve danışmanlık hizmeti sunan IPSOS (Institut Publique de Sondage d’Opinion Secteur) 23 Haziran’da bir araştırma sonucunu yayınladı.

Her ay düzenli yapılan araştırmanın adı “Dünyayı ne endişelendiriyor?”.

Araştırmanın en çarpıcı sonucu ise şu: Küresel enflasyonun 11 aydır arttığı ortamda, dünya son 3 aydır en çok kovid ya da artan şiddetten değil enflasyondan endişe duyuyor.

27 ülkede yapılan araştırmada “enflasyon”, yüzde 37 ile tüm endişeleri üzerine çekerken bunu, yüzde 31 ile “yoksulluk ve sosyal adaletsizlik”, yüzde 27 ile “suç ve şiddet”, yüzde 24 ile “finansal ve siyasal yolsuzluk” takip ediyor.

Koronavirüs salgını ise yüzde 12 ile çoktan 10’uncu sıraya düşmüş durumda.

Araştırmaya katılan her 3 kişiden ikisi (yüzde 64) “ülkem yanlış bir yöne doğru gidiyor” diyor. Bu oran Peru’da yüzde 92.

Arjantin (yüzde 85) ve Güney Afrika’da (yüzde 81) ise her 10 kişiden sekizi ülkelerinin yanlış doğrultuda olduğunu düşünüyor.

Türkiye’de her 10 kişiden sekizi “ülke yanlış yolda” diyor

Türkiye için de çarpıcı sonuçlar bulunuyor.

Bunlardan ilki “Ülkenizdeki durum, doğru yöne doğru mu yoksa yanlış yöne doğru mu gidiyor?” sorusuna verilen cevaplar.

“Türkiye yanlış yolda” diyenlerin oranı yüzde 79. Yani neredeyse 10 kişiden 8’i ülkenin yanlış doğrultuda olduğunu ifade ediyor.

Ülke sıralamalarına bakıldığında en fazla ülkesinin doğru yolda olduğunu düşünen Suudi Arabistan halkı.

Ülkede yalnızca yüzde 4’lük bir kesim “yanlış doğrultuda” derken, bir sonraki ülke Hindistan’da bu oran bir anda yüzde 24’e çıkıyor.

Almanya, Kanada, İsveç, Japonya gibi gelişmiş ülkelerde ise her 10 kişiden yedisi “yanlış yolda” yanıtını veriyor.

Suudi Arabistan’da “ekonomi kötü” diyenlerin oranı yüzde 3

Benzer bir tablo, “Ülkenizdeki ekonomik durumu nasıl tanımlarsınız?” sorusunda da karşımıza çıkıyor.

Araştırmaya katılan 27 ülkedeki insanların yüzde 66’sı bu soruya “kötü” yanıtını verdi.

Bu soruya “iyi” diyen ilk üç ülke Suudi Arabistan (Yüzde 97), Hindistan (Yüzde 80) ve İsveç (Yüzde 60).

Türkiye ise en yüksek oranda “kötü” yanıtını veren altıncı ülke.

Yüksek enflasyon, artan yoksulluk ve borç yükü nedeniyle hafta sonu protestolara sahne olan Arjantin, yüzde 93 ile en yüksek oranda “ekonomimiz kötü” diyen ülke.

Arjantin pesosu dolar karşısında Ocak 2020’den bu yana yüzde 70’in üzerinde değer kaybederken, mayısta yıllık enflasyon yüzde 61’i gördü.

En yüksek oranda “Ekonomide durum kötü” diyen diğer ülkeler Peru, Japonya, Kolombiya, Güney Afrika ve Türkiye (yüzde 79).

En çok enflasyondan, yoksulluk ve adaletsizlikten endişe duyuyoruz

IPSOS’un araştırmasına göre dünyaya en çok endişe veren unsurlar şu şekilde:

Tüm dünyanın enflasyondan endişe duymasının en önemli nedeni pandemi sonrası bozulan dengeler.

İnsanları evlerine kapatan, kalkmayan gemiler ve uçaklar nedeniyle uluslararası ticareti durduran pandemi, döşek yayı gibi sıkışan bir talebe dönüştü. Pandeminin sonuna yaklaşıldığında da bir anda patladı.

O dönem dışarı çıkmayanların tüketimi devam edebilsin diye ilk önlem olarak piyasaya trilyonlarca dolar para salan merkez bankaları, şimdi de bu politikanın sonuçları ile karşı karşıya.

Piyasadaki fazla parayı toplayan tüketici, iki yıldır beklettiği ihtiyaçlarını karşılamaya çalışırken, hemen her üründeki arz miktarı bu talebi karşılayamayacak durumda.

Talep çok arz kısıtlı olunca fiyatlar artıyor. Bu da bugün, “küresel enflasyon” olarak karşımıza çıkıyor.

​​​​​​​IPSOS’un araştırmasına göre en yüksek oranda, “En fazla enflasyondan endişeleniyorum” diyen üç ülke Polonya, Arjantin ve Türkiye.

Bu 3 ülkede son açıklanan enflasyon oranları sırasıyla: Yüzde 15,6, yüzde 60,7 ve yüzde 78,6.

ABD ve Birleşik Krallık son 40 yılın en yüksek enflasyonunu yaşarken, yüzde 6 enflasyon oranına sahip Güney Kore’de bu oran son 24 yılın en yüksek seviyesi.

Benzer şekilde Polonya son 25 yılın, Türkiye son 24 yılın en hızlı fiyat artışı döneminde.

IPSOS’un araştırmasında enflasyondan en az endişe duyan ülke Suudi Arabistan.

Ülkenin nisanda yüzde 2,3 olan enflasyonu mayısta yüzde 2,2’ye geriledi.

Enflasyon endişelerine bağlı olan diğer iki endişe ise “Yoksulluk & Sosyal Adaletsizlik” ile “İşsizlik”.

IPSOS’un araştırmasına göre Türkiye’de her 10 kişiden dördü yoksulluk ve adaletsizlikten endişe duyuyor. Ülke, Macaristan, Brezilya ve Hollanda’dan sonra bu konuda en çok endişe duyan dördüncü ülke.

Güney Afrika’da 25-34 yaş arası her 100 gençten 42’si işsiz

Konu işsizlik olunca ise Güney Afrikalıların yüzde 63’ü “en çok işsizlikten endişe duyuyoruz” diyor.

2022’nin ilk çeyreğinde Güney Afrika’da işsizlik oranı yüzde 34,5’ti. 15-24 yaş arası genç işsizlik yüzde 64 seviyesinde, 25-34 yaş grubunun işsizliği ise yüzde 42,1.

Güney Afrika’yı yüzde 13,3’lük işsizliğe sahip İspanya takip ediyor.

Türkiye, 27 ülke arasında “en çok işsizlikten endişe duyuyorum” diyen dokuzuncu ülke. Hollanda ise bu endişeyi en az taşıyan ülke.

İki yıl önce her iki kişiden biri koronavirüsten endişeleniyordu

IPSOS’un çalışmasının öne çıkan sonuçlarından biri de koronavirüs endişesinin tüm dünyada ne kadar gerilediği.

Aynı anket Haziran 2020’de yapıldığında dünyanın en büyük endişesi yüzde 47 ile koronavirüs salgını çıkmıştı. O dönem enflasyon yüzde 9 ile en aşağı sıralarda yer alıyordu.

Geçen iki yılda enflasyon endişesi yüzde 37’ye çıkarken, koronavirüs yüzde 12’ye geriledi.

​​​​​​​126 milyon nüfusa sahip Japonya’da koronavirüs nedeniyle bugüne kadar hayatını kaybedenlerin sayısı 31 bin 363 ve koronavirüsten endişe duyduğunu açıklayanların oranı yüzde 33.

Japonya’yı Suudi Arabistan, Malezya ve Güney Kore takip ediyor.

Türkiye’de ise her 100 kişiden sadece yedisi endişe duymaya devam ettiğini açıkladı.

“Şiddet” en çok Latin Amerika ülkelerini ve İsveç’i endişelendiriyor

Ülkelere göre suç ve şiddetten en fazla endişe duyan ülke, yüzde 61’lik oranla Meksika. Meksika’yı Şili, İsveç ve Peru takip ediyor.

Meksika’da enflasyon yüzde 7,28 ile 21 yılın en yüksek seviyesinde olmasına rağmen ülkede, “beni en çok enflasyon endişelendiriyor” diyenlerin oranı yüzde 30.

Suç ve şiddette en az endişeyi duyan ülke Polonya. Polonya’yı da Güney Kore, Japonya, Macaristan, Suudi Arabistan ve Türkiye (Yüzde 15) takip ediyor.

Türkiye’de her 100 kişiden yalnızca 7’si iklim değişikliğinden endişe duyuyor

Tüm dünyanın uzun vadede belki de en fazla endişe duyması gereken, su ve gıda kaynaklarını kurutabilecek iklim değişikliği, dünyada hâlâ yeteri kadar “endişe unsuru” değil.

IPSOS’un “En çok endişelendiğiniz üç şey nedir?” sorusuna verilen cevaplarla hazırlanan araştırmasında “iklim değişikliği”ni işaretleyenlerin sayısı yüzde 16.

Türkiye de en az endişe (yüzde 7) duyanlardan. En çok endişe duyan ülke ise yüzde 30 oranla Japonya.

Her yıl yağmur ve tayfunlar sonrası sellerle mücadele eden ülkede Çevre Bakanlığı’nın 2018 tarihli raporuna göre sıcaklıklar, küresel ortalamaya kıyasla daha hızlı artıyor. Aynı rapora göre Japonya’daki aşırı yağışların oranı 1970’lerden bu yana yüzde 70 arttı.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

G20’ye Kripto Paralar İçin Küresel Kurallar Önerisi

G7 ülkeleri ( Almanya, Amerika Birleşik Devletleri, Birleşik Krallık, İtalya, Fransa, Japonya, Kanada) tarafından kurulan Finansal İstikrar Kurulu (FSB), gelecek Ekim’de kripto para birimleri için “sağlam” küresel kurallar önereceğini açıkladı.

G20 Maliye Bakanlarına ve Merkez Bankası Başkanlarına sabit kripto paralara ve diğer kripto varlıklara yönelik düzenleyici ve denetleyici yaklaşımlar hakkında rapor sunacağını belirten kurum, sabit kripto paraların bir ödeme aracı olarak kullanılması için “sağlam bir düzenleme” ile ele alınması gerektiğini söyledi.

Şu ana kadar “sistemik bir risk oluşturmadığını” belirterek kripto sektörünü izlemekle yetinen FSB, kripto piyasalarında son dönemde yaşanan “çalkantıların”, bu piyasaların “oynaklığının”, “yapısal kırılganlıklarının” ve daha geniş finansal sistemle bağlantılarının artması nedeniyle devreye girme kararı alındığını açıkladı.

Küresel finansal istikrara katkı sağlayacak etkin, düzenleyici ve denetleyici politikalar geliştirilmesi amacı ile 1999’da kurulan kurumdan yapılan açıklamada, “Bir piyasa oyuncusunun başarısızlığı, yatırımcılara potansiyel olarak büyük zararlar vermenin ve davranış risklerinin kristalleşmesinden kaynaklanan piyasa güvenini tehdit etmenin yanı sıra, riskleri kripto varlık ekosisteminin diğer bölümlerine de hızla aktarabilir” ifadeleri kullanıldı.

Dünyanın en büyük kripto para birimi Bitcoin’in değeri, Kasım ayındaki 69 bin dolarlık rekorundan bu yana yaklaşık yüzde 70 düştü ve haftaya 20 bin 422 dolar seviyesinden işlem görerek başladı. Bu durum birçok yatırımcının zarar etmesine neden oldu.

FSB’nin raporlarının ülkeler tarafından uygulanma şartı bulunmuyor. Bununla birlikte üyeleri kendi yetki alanlarında düzenleme ilkelerini uygulamayı taahhüt ediyor.

Fed’den düzenleme çağrısı

ABD Merkez Bankası (Fed) Başkan Yardımcısı Lael Brainard dün yaptığı açıklamada kripto para piyasasının finansal istikrar riskleri oluşturacak kadar büyümeden sağlam bir düzenlemeye ihtiyacı olduğunu ifade etmişti.

Son oynaklıkların kripto finansal sisteminde ciddi kırılganlıkları ortaya çıkardığına işaret eden Brainard, kripto finansal sisteminin geleneksel finanstan aşina olunan risklere karşı duyarlı hale geldiğini belirtmişti.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

‘Çanakkale Köprüsü’ Bayramda Dahi Zarar Etti

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, Hazine’nin günlük 45 bin araç geçiş garantisi verdiği Çanakkale Köprüsü’nden arefe günü olan 8 Temmuz Cuma günü 14 bin 275 adet araç geçtiğini açıkladı.

Yaklaşık 31 bin araçlık fark için Hazine, her araç başına yaklaşık 17,7 Euro üzerinden şirkete bir günde toplamda yaklaşık 690 bin euro (9,6 milyon TL) ödeme yapacak.

Sözcü’de yer alan habere göre; yap-işlet-devret modeliyle ihaleye çıkarılan projeyi, 16 yıl 2 ay 12 gün işletme süresi teklifiyle kazanan Türkiye ve Güney Koreli firmalardan oluşan ‘Daelim–Limak–SK–Yapı Merkezi Ortak Girişimi’ hayata geçirmişti. Projenin, 88 kilometre otoyol ve 13 kilometre bağlantı yolu olmak üzere toplamda 101 kilometre uzunluğu bulunuyor.

Projede Hazine’nin şirketlere verdiği geçiş garantisi toplamda 6 milyar Euro’yu buluyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 18 Mart’taki açılış töreninde Çanakkale Köprüsü’nden otomobil geçiş ücretinin 200 TL olduğunu duyurmuştu.

1915 Çanakkale Köprüsü için günlük 45 bin araç geçiş garantisi verildi. Verilen garantide araç başı ücret 15 euro + KDV oldu. Sözleşmede belirlenen bu ücret Euro bölgesi enflasyonuna göre güncellendiği için 2021 sonu enflasyonu hesaplandığında geçiş garantisi 2022 için 17,7 euro (290 TL) olacak.

Buna göre köprünün yıllık garanti ücreti yaklaşık 380 milyon Euro, işletme süreci boyunca verilecek toplam devlet garantisi miktarı ise yaklaşık 6 milyar Euro oldu.

Feribot işletmesini yapan GESTAŞ’ın taşıdığı yıllık araç sayısı günlük 10 bin araç civarında. Pandemi öncesi dönem olan 2019 yılında ise ortalama 12 bin araç taşındı. Yani feribotun taşıdığı araç sayısı verilen 45 bin araçlık garantinin çok altında.

Osmangazi Köprüsü’nde garanti karşılandı

Osmangazi Köprüsü’nün, İstanbul’u Ege’ye bağlayan İstanbul-İzmir Otoyolu’nun en önemli kesimini oluşturduğuna vurgu yapan Bakan Karaismailoğlu, “Körfezi otomobil ile mevcut yolu kullanarak geçmek 1,5 saat, feribot ile geçmek ise 45 ila 60 dakika sürüyordu. Yoğun günlerde bekleme süresi saatleri buluyordu. Artık, Osmangazi Köprüsü’yle körfez 6 dakikada geçilebiliyor” ifadelerini kullandı.

4 Temmuz’da 43 bin 301 aracın kullandığı Osmangazi Köprüsü’nün garanti karşılama oranının yüzde 108 olduğunu bildiren Karaismailoğlu, şunları söyledi:

“5 Temmuz’da 43 bin 492 araç geçişi ile garanti karşılama oranı yüzde 109, 6 Temmuz’da 49 bin 453 araç ile garanti karşılama oranı yüzde 124 olarak gerçekleşti. 7 Temmuz’da 64 bin 296 araç Osmangazi Köprüsü’nden geçiş yaptı. Garanti karşılama oranı da yüzde 161 seviyesine yükseldi.

Arife günü, yani 8 Temmuz Cuma günü, araç hareketliliğinde ciddi oranlarda artış yaşandı. Toplam 80 bin 624 aracın köprüyü kullandığı belirlendi. Garanti karşılama oranı ise yüzde 202’lere çıktı. Son 6 ayda ortalama 46 bin araç Osmangazi Köprüsü’nü kullandı. Çanakkale Boğazı’nda tarihte ilk kez kesintisiz karayolu bağlantısını sağlayan 1915 Çanakkale Köprüsü ile boğaz geçiş süresi de 6 dakikaya indi.

Tatil dönemlerinde körfezdeki benzer görüntüleri Çanakkale’de de görüyorduk. Saatler süren feribot çilesi, 1915 Çanakkale Köprüsü ile sona erdi. 4 Temmuz’da 7 bin 31 araç Çanakkale Köprüsü’nden geçiş yaparken, 8 Temmuz’da 14 bin 275 araç köprüyü kullandı. Ülkemize katma değer katan bu projemiz de tıpkı Osmangazi Köprüsü’nde olduğu gibi garanti karşılama oranlarını yakalayacak”.

Paylaşın

Dünyanın En Fakir Ülkelerinin Parası TL Karşısında Yüzde 100 Değer Kazandı

Türk lirasının (TL) değer kaybı devam ederken bir yandan dolar endeksi de son 20 yılın en yüksek seviyesine ulaştı. Türk lirası dolar, Euro, Sterlin dışındaki diğer para birimleri karşısında da değer yitirdi. Öyle ki dünyanın en fakir üç ülkesinin para birimleri TL değer kaybedince iki kata kadar değerlendi. 

Cumhuriyet’ten Bora Erdin’in haberine göre; enflasyon baskısı ile birlikte 2003 yılındaki 100 TL’nin gücü bugün 9 TL’ye geldi. Dünyanın en fakir ülkesi Burundi Frangı bir yılda TL karşısında yüzde 90 değer kazandı. TL halen Burundi Frangı karşısında değerli bir pozisyonda konumlanıyor. 11 milyon nüfusa sahip Burindi’de kişi başına sadece 275 dolar düşüyor.

n fakir ikinci ülke de yüzde 63 değer kazandı

Geçen yıl 9 Temmuz’da 0,0044 olan Burundi Frangı bir yılda yüzde 93 değerlenerek 0,0085 seviyesine geldi. Dünyanın en fakir ikinci ülkesi konumunda olan Orta Afrika Cumhuriyeti’nin para birimi de ‘Frank’. Milli geliri 1,5 milyar dolar olan ülkede kişi başı gelir 306 dolar seviyelerinde seyrediyor.

Ülkenin para birimi son 5 yılda neredeyse tüm para birimleri karşısında zayıflarken son bir yılda TL karşısında değerlenmeye başladı. Ülkenin para birimi hala TL’den değersiz. Ancak TL’nin en düşük seviyede olduğu 20 Aralık 2021’de 0,028 seviyesine yükselen Orta Afrika Frangı 9 Temmuz 2022’de 0,027’ye ulaştı. Ülkenin para birimi halen TL karşısında değersiz ancak bir  yılda TL karşından yüzde 63 değer kaydetti ve 0,016’dan 0,027’ye geldi.

Somali şilini yüzde 115 değerlendi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’nin son on yılda 1 milyar dolardan fazla yardım yaptığını duyurduğu Somali şilini de bir yılda TL karşısında yüzde 115 değer kazandı. Yönetim şekli cumhuriyet olan ülkede milli gelir 5,95 milyar dolar seviyesinde ve ülkenin nüfusu yaklaşık 11 milyon.

(Kaynak: Cumhuriyet)

Paylaşın

Bitcoin, 10 Bin Dolara Gerileyebilir

Bloomberg’in son MLIV Pulse anketine göre, Wall Street katılımcılarının yüzde 60’ı Bitcoin’in mevcut değerinin yüzde 50’sini kaybederek 10 bin dolara gerilemesinin daha olası olduğunu belirtti.

Ankete göre, yüzde 40’lık kesim ise Bitcoin’in yeniden yükselişe geçeceğini düşünüyor.

Ankette katılımcıların yüzde 28’i kripto varlıkların finansın geleceği olduğu yönünde güçlü bir güven duyarken, yüzde 20’si ise bu varlıkların değersiz olduğu görüşünde.

Kasım ayında yaklaşık 69 bin doları gören Bitcoin, küresel piyasalarda yaşanan sıkılaşma fırtınasında değerinin üçte ikisini kaybetti ve Eylül 2020’den bu yana en düşük seviyelerden işlem gördü.

Bloomberg’e değerlendirmelerde bulunan Tribe Capital Ortağı Jared Madfes, sadece kripto varlıklarda değil dünyanın genelinde korku duymanın oldukça doğal olduğuna dikkat çekti.

Miller Tabak + Co Başstratejisti Matt Maley de gelecek finansal balonların her zaman bir önceki balondan farklı olduğunu belirterek, çoğunluğun bu sefer yaşanacak finansal balon hakkındaki görüşlerinde doğru yönde olduğunu söyledi.

Paylaşın