Otoyol Ve Köprü Geçiş Ücretlerine Yüzde 40’a Yakın Zam

Köprü ve otoyol geçiş ücretlerine bu günden itibaren geçerli olmak üzere yüzde 40’a yakın zam yapıldı. Zamla beraber Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nden geçiş 35 TL’den 49 TL’ye çıktı.

Haber Merkezi / 15 Temmuz Şehitler Köprüsü ve Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nün tek yön geçiş ücreti 24 TL’den 33 TL’ye yükseldi. 1915 Çanakkale Köprüsü’nden tek yön geçiş ücreti ise 585 TL olarak belirlendi.

Karayolları Genel Müdürlüğü (KGM) ve Yap-İşlet-Devret (YİD) kapsamında özel şirketler tarafından işletilen köprü ve otoyol geçiş ücretlerine bu günden itibaren geçerli olmak üzere yüzde 40’a yakın zam yapıldı.

Zamla beraber İstanbul’un iki yakasını birbirine bağlayan 15 Temmuz Şehitler Köprüsü ve Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nün tek yön geçiş ücreti 24 TL’den 33 TL’ye, “Üçüncü köprü” olarak da bilinen Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nden geçiş ise 35 TL’den 49 TL’ye yükseldi.

İzmit Körfezi’ndeki Dilovası Dil Burnu ile Altınova Hersek Burnu arasında bulunan ve İstanbul – İzmir yolunu önemli ölçüde kısaltan Osmangazi Köprüsü’nün geçiş ücreti ise yine yüzde 40’a yakın zamlanarak, 399 TL’den 555 TL’ye yükseldi.

1915 Çanakkale Köprüsü’nden tek yön geçiş ücreti ise 585 TL olarak belirlendi.

Avrasya Tüneli ücretleri de artırıldı!

Avrasya Tüneli’nde de tarife değişti. Avrasya Tüneli İşletme İnşaat ve Yatırım A.Ş. (ATAŞ) internet sitesinden yapılan duyuruya göre, Avrasya Tüneli’ne yüzde 40 zam geldi.

Zamla birlikte gündüz geçişlerinde otomobiller için ödenen ücret 112 TL’den 156 TL’ye, minibüsler için 168 TL’den 234 TL’ye, motosiklet ücreti 43,7 TL’den 60,8 TL’ye yükseldi.

Gece tarifesinde ise otomobiller için geçiş ücreti 78 lira, minibüsler için 117 lira, motosikletler için 30,4 lira olarak belirlendi.

Paylaşın

Patronlar “Vergi” Vermek İstemiyor!

İTO Başkanı Şekib Avdagiç, ekonomi yönetiminden, enflasyon düzeltmesi sisteminin vergi matrahını gerçeklikten uzaklaştıran şekilde artırmayacak ve ilave vergi etkisi olmayacak şekilde düzenlenmesi talebinde bulundu.

İTO Başkanı Avdagiç, özellikle istihdam ve katma değer üretecek işletmelerin kapsam dışında tutulmasının çok önemli olduğunu vurguladı.

Enflasyon muhasebesi ya da enflasyon düzeltmesi, enflasyonun bir şirketin mali tabloları üzerindeki etkisini dikkate alan bir mali raporlama şeklidir. Para biriminin satın alma gücündeki dalgalanmaları hesaba katacak şekilde şirketin mali tablolarının değiştirilmesini içerir.

İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç, 2024 yılı ikinci dönem enflasyon muhasebesinin firmaları olumsuz etkilediğini söyledi.

Avdagiç “Devam eden yatırımlar için enflasyon muhasebesi yapılarak vergi doğuyor. Bu, işletmeleri finansal açıdan zora sokacak bir durum. Şirketlerin başkaca gelirleri yoksa, yapılan yatırımdan kaynaklanan ve enflasyon muhasebesi sonucu oluşacak verginin doğmaması gerekir. Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın bir tebliğ ile bu konuya açıklık getirmesi isabetli olacaktır” ifadelerini kullandı.

Ekonomim’den Merve Yiğitcan’a konuşan Avdagiç, özellikle istihdam ve katma değer üretecek işletmelerin kapsam dışında tutulmasının çok önemli olduğunu vurguladı.

Enflasyon düzeltmesinin KOBİ’lerin hem vergisel hem de muhasebe süreçlerini yönetilebilir olmaktan çıkardığını kaydeden Avdagiç, “KOBİ’lerin, gelirleri yerine ‘yatırımlarından’ vergi verir hale gelmeleri önlenmelidir” diye konuştu.

Avdagiç, firmaların bu ay verecekleri geçici vergi beyannamelerindeki enflasyon düzeltme farklarının vergisel sonuç doğuracak şekilde uygulanmasının özellikle KOBİ’leri çok zorlayacağını vurguladı.

Avdagiç, şöyle devam etti: “Geçici vergi dönemlerinde enflasyon düzeltmesinin yapılmaması ve bilanço verilmemesi Odamıza üye yüzbinlerce KOBİ’yi rahatlatır. Düzenleme yılda bir kere yapılmalı ve vergi etkisi olmamalı. İlave vergi ve içinden çıkılmaz iş yükünü artırıp şirketler ve özellikle KOBİ’ler çaresiz bırakmamalı. Elbette ki konu tek başına bu uygulamanın yıl sonuna ertelenmesi de değil.

En önemlisi; yatırım yapmış ve yatırım konusuyla ilgili satış geliri henüz oluşmayan bir şirkete vergi tahakkuk edilmesi gibi bir takım sıkıntılı konuların da kalıcı olarak bertaraf edilmesi şarttır. Aksi halde söz konusu yatırımlara hem büyük zarar gelebilir hem de sırf enflasyon düzeltmesi vergisinden dolayı, yeni yatırım yapacak olan şirketler söz konusu yatırımlarını askıya alabilirler.”

Şekip Avdagiç, “Açıkça ifade etmeliyim ki üyelerimizin ortak sorun paydası enflasyon muhasebesi. Üyelerimizden bu konuda çok sayıda mesajlar alıyoruz. Ümit ediyoruz bu konuda bir mesafe alınır” değerlendirmesinde bulundu.

Paylaşın

Kırtasiye Fiyatlarına Yüzde 60 Zam Geldi

Tüm Kırtasiyeciler Derneği Genel Sekreteri İrem Özkal, defter, resim defteri, kalem, silgi, abaküs, oyun hamuru, kuru ve pastel boya, çanta, suluk ve mataradan oluşan listedeki ürünlerin geçen yıla göre yüzde 35 ila yüzde 60 zamlandığını belirtti.

TÜKİD tarafından hazırlanan listede geçen yıl 15 lira olan 60 yapraklı yazı defteri bu yıl 28 lira olarak fiyatlanırken 12’li kurşun kalemin fiyatının 44 liradan 57 liraya, oyun hamurunun fiyatının 50 liradan 75 liraya sırt çantasının fiyatının 300 liradan 500 liraya, beslenme çantasının fiyatının ise 90 liradan 170 liraya çıktığı görüldü.

Tüm Kırtasiyeciler Derneği Genel Sekreteri İrem Özkal, toplam 22 kalemden oluşan, her üründen 1 adet eklenen listenin bu yıl bin 625 lira gibi bir maliyetinin olduğunu söyledi.

CNBC-e‘ye konuşan İrem Özkal, defter, resim defteri, kalem, silgi, abaküs, oyun hamuru, kuru ve pastel boya, çanta, suluk ve mataradan oluşan listedeki ürünlerin geçen yıla göre yüzde 35 ila yüzde 60 zamlandığını belirterek, “Enflasyonist ortamda çoğu kırtasiye ürününün hâlâ ulaşılabilir olduğunu düşünüyoruz” ifadelerine yer verdi.

TÜKİD tarafından hazırlanan listede geçen yıl 15 lira olan 60 yapraklı yazı defteri bu yıl 28 lira olarak fiyatlanırken 12’li kurşun kalemin fiyatının 44 liradan 57 liraya, oyun hamurunun fiyatının 50 liradan 75 liraya sırt çantasının fiyatının 300 liradan 500 liraya, beslenme çantasının fiyatının ise 90 liradan 170 liraya çıktığı görüldü.

İrem Özkal, bu noktada “Bir sırt çantasını 400 liraya da alabilirsiniz bin liraya da. Bu tüketicinin talebine ve gelir durumuna göre değişir” yorumunu yaptı.

Paylaşın

“Türkiye’nin En Yoksul Kenti”nde Esnaf Bir Bir Kepenk Kapatıyor

Hakkari Esnaf ve Sanatkarlar Odası Birliği Başkanı Muharrem Tekin, “Son 7 ay içerisinde ilimizde genelinde 130 esnafı kepenk kapattı ve çok korkunç bir durum” dedi ve ekledi:

“Daha da çok korkunç olan bir rakam ise son bir ay içerisinde Hakkâri’de 50 işletmemizin, ‘Ben bu işimi yapamıyorum iflas ettim, kepengi kapatıyorum’ diyerek, iflas bayrağını çekmesidir. Hakkâri üzerindeki bu yasakçı ve yanlış politikalar devam ettiği müddetçe yarın öbür gün daha fazla esnafın kepenk kapatmasına neden olacaktır. Bununla birlikte işsizliğin çok daha fazla artabileceğinin de bir göstergesidir.”

Hakkari merkezde esnaflar bir bir kepenk kapatıyor. Hakkari Esnaf ve Sanatkârlar Odası Birliği (HESOB) verilerine göre, kentte 2023 yılında 261, 2024 yılının ilk 6 ayında 80, son bir ayda ise 50 esnaf ekonomik kriz ve yasaklar nedeniyle iflas ederek, kepenk kapattı.

HESOB Başkanı Muharrem Tekin, turizm alanında yüksek bir potansiyele sahip olan kentte 3 sınır kapısı bulunduğunu aktardı. Tekin, söz konusu potansiyele rağmen Hakkari’nin ülkenin en yoksul kentlerinin başında yer aldığını söyledi.

Gençlerin işsizlik oranına dikkati çeken Tekin, “Hakkari’nin ticari ve turizm hayvancılık alanda ciddi bir potansiyeli olmasına rağmen bu potansiyel bugüne kadar hiç kullandırılmadı. 3 sınır kapısı olmasına rağmen bu kapılar işlevsiz bir durumda. Her 3 sınır kapısı, sadece insanların seyahat edebilmesi ve yolcunun beraberinde bir şeylerin getirilebilmesine yarıyor. Onunda dışında bir katkısı yok” dedi.

Hakkari’de 10 milyon küçük ve büyükbaş hayvan yetiştirilebileceğine vurgu yapan Tekin, yayla yasakları ve bölgede temizlenmemiş mayın ve patlayıcılar nedeniyle bu potansiyele bir türlü ulaşılamadığını ifade etti. Tekin, yasak ve patlayıcı maddeler nedeniyle insanların hayvancılık yapmaktan kaçındığını dile getirerek, bu durumun sürmesi halinde daha büyük sorunlarla karşı karşıya kalınabileceği uyarısında bulundu.

Kentte organize sanayi bölgesinin olmadığına dikkati çeken Tekin, sanayi ve üretimin olmaması nedeniyle işsizliğin arttığını ifade etti. Tekin, “İşsizliğin temel nedenlerinden biri organize sanayinin olmamasından kaynaklıdır. Son 7 ay içerisinde ilimizde genelinde 130 esnafı kepenk kapattı ve çok korkunç bir durum. Daha da çok korkunç olan bir rakam ise son bir ay içerisinde Hakkâri’de 50 işletmemizin, ‘Ben bu işimi yapamıyorum iflas ettim, kepengi kapatıyorum’ diyerek, iflas bayrağını çekmesidir. Hakkâri üzerindeki bu yasakçı ve yanlış politikalar devam ettiği müddetçe yarın öbür gün daha fazla esnafın kepenk kapatmasına neden olacaktır. Bununla birlikte işsizliğin çok daha fazla artabileceğinin de bir göstergesidir” diye konuştu.

“Esnaf kriz nedeniyle sıcak paraya kavuşamıyor”

Türkiye’de belirsiz bir ekonomi politikası olduğunu, bu belirsizliğin istikrarsızlığın göstergesi olduğunu dile getiren Tekin, esnafın bu politika nedeniyle her gün artan maliyetlerle karşı karşıya kaldığını kaydetti. Esnafın gün içinde daha ucuza sattığı bir ürünü bir başka gün daha yüksek fiyattan almak zorunda kaldığını belirten, “Hakkari, ulaşım açısından Türkiye’de en uzak kentlerden biri. Kentimize gelen ürünler nakliye fiyatları ve akaryakıt fiyatlarında artış olması nedeniyle maliyetlerin yüksek olmasına neden oluyor. Esnaf kriz nedeniyle sıcak paraya kavuşamıyor. Faizlerinin artması nedeniyle rahat şekilde krediye ulaşamıyor. Halk ve esnaf nakit para bulmada sıkıntı yaşıyor ve en önemlisi de insanlarımızın halkımızın alım gücünün düşmesi nedeniyle esnaflar iflas bayrağını çekiyor. Vatandaşın alım gücü düştükçe esnaf eskisi gibi iş yapamıyor. Hem maliyetlerinin artması, hem de eskisi gibi esnafın iş yapamaması kepenk kapatmaya neden oluyor” şeklinde konuştu.

Hakkari’nin ticaretinin önünü açılması için öncelikli olarak, kentteki üç sınır kapısının da acilen araç ticaretine açılmasının gerektiğini belirten Tekin, “Sınır kapılarında insan geçişlerinin ve araç geçişlerinde kota uygulanmasına son verilmesi gerekiyor. Kentte, hayvancılığın açılması, yayla yasakların son bulması ve en önemlisi organize sanayi bölgesi kurulması, başta kentimiz olmak üzere tüm Türkiye’yi ve komşu ülkeleri kalkındıracaktır. Bu 3 çözüm önerisi kentteki, işsizlik oranının büyük bir kısmını karşılayacaktır” önerisinde bulundu.

(Kaynak: Mezopotamya Ajansı)

Paylaşın

Yap İşlet Devret Projeleri: Türkiye Ekonomisi İçin Karadelik

CHP Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz, Yap İşlet Devret (YİD) projelerini “Türkiye ekonomisi için bir karadelik” olarak nitelendirerek, bu projelerin hazineye olan maliyetinin sürdürülemez olduğunu vurguladı.

Haber Merkezi / CHP Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz, sosyal medya hesabı üzerinden, Karayolları Genel Müdürlüğü’nün (KGM) 2024 Yılı Kurumsal Mali Durum ve Beklentiler Raporu’nu yayınladı.

Yavuzyılmaz’ın yayınladığı KGM raporuna göre, 2024 yılının ocak-haziran döneminde Hazine tarafından Yap İşlet Devret (YİD) projelerini yürüten şirketlere toplam 36 milyar 109 milyon 378 bin 774 TL ödeme yapıldı.

Yap İşlet Devret (YİD) projelerinin “Türkiye ekonomisi için bir karadelik” olduğunu belirten Deniz Yavuzyılmaz, paylaşımında şu ifadeleri kullandı:

“AK Parti tarzı Yap İşlet Devret modeliyle yapılan karayolu projelerinde; Tutturulamayan araç geçiş garantileri nedeniyle hazinede açılan deliğin boyutunu tespit ettik. 2024’ün ilk 6 ayında Hazinenin görevli şirketlere yaptığı garanti ödemesi: 36.109.378.774 TL; 36 Milyar 109 Milyon Lira!”

Paylaşın

Mehmet Şimşek’e Göre İşsizlik Düşecek!

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, işsizlik oranının haziran ayında yüzde 9,2’ye yükseldiğini ancak bu yıl Orta Vadeli Program’dan (OVP) daha düşük ve tek haneli işsizlik oranı öngördüklerini söyledi.

Haber Merkezi / Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, sosyal medya hesabı üzerinden, Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı işsizlik ve istihdam oranlarını değerlendirdi.

Mehmet Şimşek, aylık cari dengenin fazla verdiği Haziran ayında yıllık açığın 24,8 milyar dolar gerçekleştiğini belirtti. Şimşek, ikinci çeyrekte ise yıllık cari açığın milli gelire oranının yaklaşık yüzde 2,2’ye, üçüncü çeyrekte ise yüzde 2’nin altına gerilemesini beklediklerini açıkladı.

“Programımızın dengelenme ve dezenflasyondaki olumlu sonuçlarının yanı sıra işgücü piyasasındaki kısa vadeli olumsuz etkilerini görüyoruz.” diyen Şimşek, işsizlik oranının Haziran’da yüzde 9,2’ye yükseldiğini ancak bu yıl OVP’den daha düşük ve tek haneli işsizlik oranı öngördüklerini kaydetti.

Şimşek, “Kalıcı refah artışı sağlamak için programımızı kararlılıkla uyguluyoruz. İşgücü piyasasının niceliği kadar niteliği de önemlidir. Bu kapsamda verimlilik artışı, beşeri sermayenin güçlendirilmesi ve dijital dönüşüme odaklanan yapısal reformlara ağırlık veriyoruz.” ifadelerinim kullandı.

“Yeni yatırım müjdelerinin gelmesini bekliyoruz”

Öte yandan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz Yatırım Ortamını İyileştirme Koordinasyon Kurulu (YOİKK) toplantısının açılışında konuştu. Yılmaz özel sektörün ihtiyaçlarına cevap verecek, katma değeri yüksek yatırımı önceleyen yatırım teşvik sisteminin oluşturulmasına yönelik çalışmaların son aşamada olduğunu bildirdi.

2025-2027 yıllarını kapsayacak OVP için istişarelerine başladıklarını belirten Yılmaz “Bu ay boyunca farklı sektörlerden paydaşlarımızla görüşmelerimiz devam edecek” dedi. Yılmaz enflasyonla mücadelenin en önemli politika hedeflerinden biri olduğunu belirterek “Bunu maliye politikası ve yapısal reformlarla destekleyeceğiz” yorumunu yaptı.

Uluslararası firmaların ülkemize yatırım kararlarını açıkladığı bir döneme girildiğini belirten Yılmaz, “Önümüzdeki dönemde yeni müjdelerin de gelmesini bekliyoruz” diye konuştu.

Paylaşın

Türkiye, Büyüme Macerasının Sonuna Mı Geldi?

Prof. Dr. Sinan Alçın, “Bundan sonraki süreçte ekonomiyi neler bekliyor?” sorusuna “Türkiye yüksek enflasyonla birlikte, büyüme macerasının sonuna gelmiş bulunuyor” şeklinde yanıt verdi.

Sinan Alçın, Türkiye’nin birinci çeyrekte yüzde 5,7’lik büyümeyi inşaat sektöründeki sıçrama ve vergi gelirleri ile sağladığını belirterek, “Ancak hem konut sektöründe yavaşlama hem de kredi kartı harcamalarındaki düşüş eğilimi ikinci çeyrekte büyümeyi sert şekilde düşürecek. Eylül 2024’te açıklanacak OVP’de de bu nedenle yıl sonu büyümesinin yüzde 3-3,5 seviyesine çekileceğini düşünüyorum” dedi.

Türkiye ekonomisi, Covid-19 pandemisinin baş gösterdiği 2020 yılının ikinci çeyreğinde yaşadığı yüzde 10,4 düzeyindeki küçülmeden bu yana geçen 15 çeyrek boyunca, aralıksız büyümeyi başardı. 6 Şubat 2023’te yaşanan deprem faciasının yarattığı büyük yıkıma rağmen büyümesini sürdüren Türkiye, çeyreklik bazda pek çok kez AB, G-20 ve OECD ülkesi içerisinde başa oynadı.

2023 yılını yüzde 4,5 büyüme ile kapatan Türkiye, 2024’ün ilk çeyreğinde ise yüzde 5,7’lik büyüme yakaladı. Ancak AKP hükümetinin uyguladığı politikalarla kredi kanallarını açık tutarak tüketimi pompalayan Türkiye, yüksek büyüme performansına rağmen refah seviyesini artırmayı başaramadı.

Şimdi ise gözler son 1 yıldır Mehmet Şimşek liderliğinde uygulanan ekonomi politikalarının büyüme üzerinde nasıl bir etki yapacağına çevrilmiş durumda.

Hükümetin Eylül 2023’te açıkladığı 2024-2026 yıllarını kapsayan Orta Vadeli Programı’nda (OVP), Türkiye ekonomisinin 2024’ü yüzde 4 büyüme ile kapatması hedeflenmişti. Büyümenin 2025’te yüzde 4,5 ve 2026’da yüzde 5 düzeyinde gerçekleşmesi öngörülmüştü.

Ancak pek çok ekonomiste göre, Türkiye, “büyüme mucizesi”nin sonuna gelmiş durumda. Geçtiğimiz günlerde açıklanan bazı öncü göstergeler de bu görüşü destekler nitelikte. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan son verilere göre, sanayi üretimi haziran ayında yıllık yüzde 4,7 azaldı. Bu düşüş yıllık bazda 6 Şubat 2023’teki Kahramanmaraş depremi sonrasındaki en sert daralma olarak kayıtlara geçti.

Sanayi üretiminde daralma devam ederken Türkiye’nin dış ticaretinde de miktarsal düşüş gözleniyor. TÜİK’in 9 Ağustos Cuma günü açıkladığı son Dış Ticaret Endeksleri’ne göre, haziranda ihracat birim değer endeksi yüzde 0,6 azalırken, ithalat birim değer endeksi yüzde 1,4 arttı. Buna karşın miktar endekslerinde ise ihracat yüzde 8, ithalat yüzde 5,7 azalış gösterdi.

Büyüme verileri açısından öncü göstergelerden bir diğeri olan İstanbul Sanayi Odası (İSO) Türkiye İmalat Satın Alma Yöneticileri (PMI) Endeksi’nin Temmuz 2024 verilerine göre ise, Haziran ayında 47,9 olan manşet PMI, Temmuz’da üst üste beşinci ay azalarak 47,2 seviyesine geriledi. Endeksin 50,0 değerinin üzerinde olması 10 imalat sektöründeki iyileşmeyi, bu değerin altında olması ise yeni siparişler, fabrika çıkışları, istihdam, tedarikçilerin teslim süresi ve satın alma stokları gibi göstergelerde bozulmaya işaret ediyor.

Öner Günçavdı: İktidar yeniden büyümeyi seçebilir

DW Türkçe’den Aram Ekin Duran‘a konuşan İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) İşletme Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Öner Günçavdı’ya göre, sanayi üretimi ve ticarette çarkların yavaşlaması iş dünyasını olumsuz etkileyecek.

Türkiye’de başta sanayi şirketleri olmak üzere işletmelerin sıkıntılarının önümüzdeki aylarda artarak devam edeceğini dile getiren Prof. Günçavdı, hükümetin şu anda enflasyonu düşürmek için büyümeden ödün verdiğini, bu durumun işletmeleri zora soktuğunu belirtiyor. Günçavdı, şu görüşleri dile getiriyor:

“Şu anda ekonomi yönetiminde bir enflasyonla mücadele görüntüsü var. AKP’nin bir şekilde ekonomi konusunda kamuoyunun algısını tersine döndürmeye ihtiyacı var. Bu yüzden büyümeden fedakarlık etmesi gerekiyor. Zaten olması gereken de bu. Ancak iktidar, yılın son çeyreğine geldiğimizde iş dünyasının şikayetlerine daha fazla kulağını kapatmayabilir ve yeniden büyüme rotasına sapabilir.”

Türkiye’de 28 Mayıs 2023 seçimlerinin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı faiz indirimi politikasından vazgeçiren Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in ekonominin başına gelmesi ile politika faizi 9 ayda yüzde 8,5’ten yüzde 50’ye yükseltildi. Politika faizi mart ayından beri bu seviyede sabit tutuluyor. Mayıs 2024’te yüzde 75,5’i gören tüketici enflasyonu ise yaz dönemindeki baz etkisi ile temmuz ayında yıllık bazda yüzde 61,78 seviyesine geriledi.

Ancak Türkiye’de AKP hükümetinin enflasyonla mücadele konusunda izlediği yöntemler, eleştiri konusu olmaya devam ediyor. Bu konudaki en dikkat çeken eleştiri, yüksek enflasyonla sadece TCMB’nin faiz politikasıyla mücadele edildiği ve gerekli yapısal reformların gündeme alınmadığı yönünde.

Prof. Dr. Öner Günçavdı, TCMB Başkanı Fatih Karahan ve başkan yardımcısı Cevdet Akçay gibi isimlerin uyguladıkları para politikasına ilave olarak hükümetten kendilerine destek olacak bir üretim ve gelir politikası beklediğini ifade ediyor.

Henüz bu beklentiyi karşılayacak adımların atılmadığını, enflasyonla mücadelenin en fazla asgari ücretlinin sırtına yüklendiğini savunan Prof. Günçavdı, “Asgari ücret sanki enflasyonun sebebiymiş gibi gösterildi, ara zam yapılmadı. Ama enflasyon verilerinde ara zam yapılmamasının olumlu bir etkisini görmedik temmuz ayında. Ağustosta da görmeyeceğiz gibi. Eğer bu politikanın enflasyona olumlu bir katkısı olmazsa, ekonomi yönetimine güven ağır bir darbe daha alır” değerlendirmesinde bulunuyor.

Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi’nin (BETAM) 29 Temmuz’da Ozan Bakış ve Tarık Kocar imzasıyla yayınladığı “Ekonomik Büyüme ve Tahminler – Temmuz 2024” araştırmasına göre, Türkiye ekonomisi 2024’ün ikinci çeyreğinde uzun bir aradan sonra ilk kez küçülecek.

BETAM araştırmasında nisan, mayıs ve kısmen açıklanan haziran ayı GSYİH öncü göstergeleri ile yapılan hesaplamalara yer verilerek, şu değerlendirmede bulunuluyor:

“Yaptığımız hesaplamalara göre Türkiye ekonomisinin 2024 yılının ikinci çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine kıyasla yüzde 0,5 oranında küçülmesini bekliyoruz. Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış verilerle yaptığımız hesaplamalarla ise 2024 yılının ikinci çeyreğinde bir önceki çeyreğe kıyasla GSYİH’nin yüzde 0,6 azalacağını öngörüyoruz.”

Türkiye ekonomisinin 2024’ün ikinci çeyreğine ilişkin büyüme verileri, TÜİK tarafından 2 Eylül tarihinde açıklanacak.

Peki bundan sonraki süreçte ekonomiyi neler bekliyor?

Sinan Alçın: Büyüme macerasının sonuna gelindi

Kırklareli Üniversitesi Uluslararası Ticaret ve Lojistik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sinan Alçın, bu soruya “Türkiye yüksek enflasyonla birlikte, büyüme macerasının sonuna gelmiş bulunuyor” yanıtını veriyor.

Bundan sonraki süreçte üretici şirketlerin TL cinsinden kredi bulmakta zorlanmaya devam edeceğini ve kısa vadeli dış borç riskinin artacağını dile getiren Prof. Sinan Alçın, “Buna küresel düzeydeki risk algısındaki artış, Avrupa’daki genel daralma eğilimi de eklendiğinde Türkiye’de ihracatçı sektörlerin kan kaybedeceğini söyleyebiliriz” diye konuşuyor.

Türkiye’nin birinci çeyrekte yüzde 5,7’lik büyümeyi inşaat sektöründeki sıçrama ve vergi gelirleri ile sağladığına işaret eden Alçın, “Ancak hem konut sektöründe yavaşlama hem de kredi kartı harcamalarındaki düşüş eğilimi ikinci çeyrekte büyümeyi sert şekilde düşürecek. Eylül 2024’te açıklanacak OVP’de de bu nedenle yıl sonu büyümesinin yüzde 3-3,5 seviyesine çekileceğini düşünüyorum” değerlendirmesi yapıyor.

Enflasyonu düşürmek için büyümeden ödün verilmesi gerektiğini, ancak AKP iktidarının son anda enflasyonla mücadeleyi ikinci plana atıp yeniden ekonomideki büyümeye odaklanabileceğini ifade eden Prof. Alçın, şu görüşleri dile getiriyor:

“Enflasyonda bir sarmal içindeyiz. Her ne kadar TCMB yıl sonu enflasyon beklentisini yüzde 38’de sabit tutmuş olsa da, son çeyrekte Merkez Bankası’nın politika faizini düşüreceği bir tablo görebiliriz. Çünkü büyümedeki sert düşüş ve üretimdeki daralmaya paralel olarak çok güçlü istihdam kayıpları ortaya çıkabilir. Dolayısıyla aslında Mehmet Şimşek politikalarının hükümet içerisinde çok daha fazla tartışılacağı bir döneme doğru ilerliyoruz.”

Paylaşın

Türkiye’de Her Dört Çocuktan Biri Yoksul

22 milyon 206 bin çocuk bulunduğu Türkiye’de 5,4 milyon çocuk Aile Destek Programı’ndan yararlanıyor. Başka bir ifadeyle çocukların yüzde 25’i, yani her 4 çocuktan 1’i yoksulluk yaşıyor.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş’tan çocuk yoksulluğuna ilişkin itiraf niteliğinde açıklamalar geldi. Göktaş, yoksul olduğu gerekçesiyle Aile Destek Programı’ndan yararlanan 2,2 milyon hanedeki toplam çocuk sayısının 5,4 milyon olduğunu açıkladı. TÜİK verilerine göre Türkiye’de 22 milyon 206 bin çocuk bulunuyor. Çocukların yüzde 25’i, yani her 4 çocuktan 1’i yoksulluk yaşıyor.

Mahinur Özdemir Göktaş, “Aile Desteği kapsamında yaklaşık 3,2 milyon hanemize 2,9 milyar TL, Çocuk Desteği kapsamında yaklaşık 2,2 milyon hanemize 5,4 milyon çocuk için yaklaşık 900 milyon TL, toplamda yaklaşık 3,8 milyar TL ödeme yapacağız” dedi.

2022 yılında Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından tanıtılan Türkiye Aile Destek Programı’nda başlangıçta 2.5 milyon hane vardı. Hane sayısı bu yılın temmuz ayında 3.2 milyona yükseldi. Türkiye Aile Destek Programı bu yıl genişletilerek çocuk desteği de eklendi. Hak sahibi hanelerde bulunan çocuk sayısına göre, aylık 350 TL ile 650 TL arasında ödeme yapıldı.

Bakanlığın “Ailesinin yanında bakımı sağlanamayan ve yaşamlarını en düşük seviyede dahi sürdürmekte güçlük çeken ailelerin çocukları” için yapılan Sosyal ve Ekonomik Destek (SED) yararlanan çocuk sayısı da yıldan yıla arttı. 2020’de 129 bin 422 çocuk SED hizmetinden yararlanıyordu. 2023 yılı sonu itibarıyla 164 bin 995’e çıktı. 2024 yılı haziran sonunda sayı 171 bin 895’e yükseldi.

Paylaşın

İkame Etkisi Nedir, Nasıl İşler?

Ekonomistler ikame etkisini, belirli bir ürünün fiyatındaki artış nedeniyle satışlarındaki düşüş olarak tanımlar. İkame etkisi tutumluluğu yansıtır: Tüketici pahalı bir ürünle karşılaştıklarında daha ucuz alternatiflerini tercih eder.

Haber Merkezi / Örneğin, balık pazarındaki balık fiyatları artarsa, tüketiciler daha uygun fiyatlı, tavuk gibi, protein kaynaklarına yönelebilir. Balık pazarındaki fiyatlar tekrar uygun seviyeye gerilerse, tüketiciler tekrar balık almaya başlayabilir.

İkame etkisi ve gelir etkisi

İkame etkisi ve gelir etkisi, tüketici harcamalarını tanımlayan ekonomik kavramlardır. İkame etkisi, tüketicilerin ürün A’nın fiyatlarında bir artış olduktan sonra ürün B’yi ürün A ile ikame etmesiyle oluşur. Malların fiyatları arttığında, tüketiciler genellikle daha uygun fiyatlı bir seçenek satın alır.

Buna karşılık, gelir etkisi, tüketiciler daha fazla satın alma gücüne (daha fazla harcanabilir gelire) sahip olduğunda ve daha pahalı bir ürünü satın almak istediğinde ortaya çıkar. Şirketler daha fazla para kazanmak için bir ürünün fiyatını artırabilir, çünkü tüketicilerin bunu alaca ekonomik güçlerinin olduğunu bilirler.

İkame etkisi nasıl işler?

Makroekonomide, ikame etkisi, ürün fiyatı artışlarının talep eğrisini nasıl etkileyebileceğini gösterir; burada maliyet tasarrufu tüketici eyleminin itici gücüdür. İkame etkisi genellikle fiyatlar yükseldiğinde ancak GSYİH (gayri safi yurtiçi hasıla) veya tüketici geliri artmadığında ortaya çıkar.

Para politikaları ikame etkisini etkilemez, sadece tüketici tercihlerini ​​etkiler. Faiz oranları veya enflasyon dönemlerinde şirketlerin ürettiği malların maliyetini artırma olasılığı daha düşüktür, bu nedenle ikame etkisi daha istikrarlı ekonomilerde ortaya çıkar.

İkame etkisinin örnekleri:

Örneğin, çocuğu için spor kampı arayan bir ebeveyn, fiyatları arttığı için spor kampını pas geçebilir ve çocuğunu tamamen farklı bir aktiviteye kaydedebilir. Örneğin, armudun fiyattı artarsa, tüketici fayda ve maliyet düzeyine göre elmaya yönelebilir.

Paylaşın

Merkez Bankası Yıl Sonu Enflasyon Tahminini Değiştirmedi: Yüzde 38

Merkez Bankası (TCMB), yıl sonu için enflasyon tahminini yüzde 38’de sabit tuttu. Banka, 2025 ve 2026 enflasyon tahminlerini ise sırasıyla yüzde 14 ve yüzde 9 seviyesinde korudu.

Merkez Bankası (TCMB), yılın 2. Enflasyon Raporu toplantısında 2024 yıl sonu enflasyon tahminini iki puan yukarı güncelleyerek yüzde 38’e çekmiş, 2025 ve 2026 tahminlerini ise sırasıyla yüzde 14 ve yüzde 9 seviyesinde korumuştu.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan, yılın üçüncü enflasyon raporunun sunumu için kameraların karşısına geçti. Karahan 2024, 2025 ve 2026 yıl sonu enflasyon tahminlerini değiştirmediklerini belirtti.

Fatih Karahan, mevsimsellikten arındırılmış ortalama aylık enflasyonun yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 2,5 civarına, son çeyrekte ise yüzde 1,5’in bir miktar altına gerileyeceğini öngördüklerini sözlerine ekledi.

Haziran 2023’ten itibaren “sıkılaşma döngüsünü” başlattıklarını ve politika faizini yüzde 8,5’ten Mart 2024 itibarıyla yüzde 50’ye çıkardıklarını hatırlatan Fatih Karahan, “para politikasındaki sıkı duruşu fiyat istikrarı sağlanana kadar kararlılıkla sürdüreceklerini” açıkladı.

“Para politikasındaki temkinli duruşun sürdürülmesiyle, enflasyonun yılın kalanında da istikrarlı olarak gerileyeceğini öngörüyoruz. Ayrıca, finansal koşullardaki sıkılaşmayla beraber talep koşullarında görülen dengelenmenin önümüzdeki dönemde daha da belirginleşeceğini tahmin ediyoruz” diyen Karahan şu öngörüde bulundu:

“Sıkı parasal duruşun sürdürülmesi ve hizmet enflasyonundaki katılığın zayıflamasıyla, enflasyonun ana eğiliminde gerileme 2025 yılında da devam edecek. Para ve maliye politikalarının eşgüdümü de bu sürece katkı sağlayacak.”

TCMB, yılın 2. Enflasyon Raporu toplantısında 2024 yıl sonu enflasyon tahminini iki puan yukarı güncelleyerek yüzde 38’e çekmiş, 2025 ve 2026 tahminlerini ise sırasıyla yüzde 14 ve yüzde 9 seviyesinde korumuştu.

Paylaşın